Dünyayı boyayan sanatkâr: Nusret Çolpan

JaKaBoO

Kayıtlı Üye
Mehmet Nuri Yardım
Gerçek sanatkârlar mütevazı insanlardır. Çünkü yaptıkları sanat eserlerinin gerçek sanatkârın eserleri yanında bir hiç olduğunun idrakindedirler. Kâinata tefekkür gözüyle bakar onlar ve yaradanın yarattığı muhteşem tablolardan bazı çizgiler alıp resmederler. Yüce sanatkârın eseri bir güneş ise, insanoğlunun çalışması ona göre bir gölgeden, bir parıltıdan, bir ışıktan ibaret. Bazıları “Bizde resim yok” derler. Neymiş, dinimiz güya resmi yasaklamış... Bu yüzden bizim ressamlarımız yetişmemiş. Yanlış. Yerden göğe kadar haksız bir suçlama. Peki minyatürler nedir, hat eserleri ne anlam ifade eder, ebrular neyi anlatır? Tezhiplerimiz, çinilerimiz, nakışlarımız hangi gaye ile yapılagelmiş asırlar boyunca... Kilimlerimizdeki motifler, halılarımızdaki desenler, seccadelerimizdeki şekiller, tülbentlerimizdeki modeller resim değil de nedir Allahaşkına? Kadınlarımızın başlarını süsleyen oyalarımızdeki renkler, genç kızlarımızın çeyiz sandıklarını güzelleştiren işlemeler, bakır tabaklarımızdaki desenler, kapılarımızdaki harika çizimler, evlerimizin içinde ve dışında göz zevkimizi saran bu sanatkârane hassasiyet, bu estetik ve incelik neyi anlatıyor acaba?

SÜHEYL ÜNVER'İN ÖĞRENCİSİ
Nusret Çolpan vefat etti. Onu kaybeden sanat dünyası hüzünlü, gözleri yaşlı şimdi. Duvarları süsleyen minyatürleri yetim oldu ve boyunlarını büktü. Geçmişten aldığı büyük sanatı bugüne taşıyan, bugünden de yarına devreden büyük bir sanatkâr yaşıyordu Fatih’te. Bir ayağı oturduğu semtte, diğer ayağı dünyayı dolaşan, sağ eliyle toprağına tutunurken, sol eliyle dünyayı kucaklayan azla yetindiği için çoğa ulaşan, vahdette kesreti, azda çoğu, kanaatte bereketi bulan minyatür üstadı Nusret Çolpan Hakka yürüdü... Gönlü gani, yüreği ak pak, gözü ışıltılı bir sanatkârdı...
Önce terceme-i hâline bakalım isterseniz: 1 Ekim 1952 tarihinde Bandırma’da doğdu. Temel eğitimini tamamladıktan sonra Yıldız Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’ni bitiren Çolpan, Tıp Tarihi Enstitüsü'nde Ord. Prof. Dr. A. Süheyl Ünver ve Azade Akar’dan Türk süsleme sanatları dersi aldı ve minyatür çalışmaya başladı. Kanuni devrinde yaşayan Matrakçı Nasuhi isimli sanatkârın tesirinde kalan sanatkârımız, mimaride kazandığı disiplin ve görüşten faydalanarak minyatürde kendine özgü bir çizgi ve renk cümbüşü geliştirdi. Fakat bunu minyatürün genel prensiplerine uyarak yaptı. Çalışmalarının hepsi özgün ve daha önce denenmemiş çalışmalardır. 27 yıldan beri minyatür çalışan sanatçının yurt içinde ve dışında değişik koleksiyonlarda 300’den fazla eseri bulunuyor.
Nusret Çolpan’ın eserleri, dünyanın bir çok özel ve resmi müzesini, önemli kurum ve kişilerin büro ve evlerini süslüyor. Amerika, İngiltere, Almanya, Japonya ve dünyanın başka ülkelerinde sergiler açmıştı. Bugüne kadar Kültür Bakanlığı Büyük Ödülü, Türk Kültürüne Hizmet Vakfı Büyük Ödülü, Mevlânâ Başarı Ödülü ve Dışişleri Bakanlığı Teşekkür Beratı almaya hak kazanan sanatçı, çalışmalarını Fatih Yavuz Selim’deki bürosunda devam ettiriyordu.
Birkaç yıl önce kendisini ziyaret ettiğimiz sanatçımız, önce uzun uzadıya minyatürün doğuşunu ve dünyaya yayılışını anlatmıştı bize. Ama biz daha çok Türklerde minyatürün nasıl ve ne zaman uygulanmaya başladığını merak ediyorduk. Sanatçımız bizi şöyle aydınlatmıştı:
“Türk minyatürünün kökü Uygurlara kadar uzanır. Eski Türk resminin en iyi örneklerini Uygurlar vermiştir. Doğu Türkistan'da (Şimdi Çin'in batısı) Karahoça şehri harabelerine bulunan 8 ve 9'ncu yüzyıla ait Maniheist duvar resimleri ve minyatürleri bugüne kadar bilinen en eski eserler. Bu eserler şu anda Berlin Müzesi'nde sergileniyor.”

Sanatçımıza göre minyatürün diğer geleneksel Türk sanatlarıyla yakın bir münasebeti olmuştu. Minyatür özellikle çini, tezhip, hat gibi sanatlarımızda 16. yüzyılda zirveyi yaşamıştı. Sonraları bu sanat, hat’tın dışındaki sanatlarla zayıflamış. Çolpan özellikle tezhip ve minyatür sanatlarının bir zamanlar birlikte kullanıldığına işaret ediyordu. Sanatkârımıza göre bugüne kadar gelmiş geçmiş en büyük minyatür ustaları ise 16. yüzyılda yaşamış olan Nakkaş Osman, Nigârî Ahmet (Nakşi) Matrakçı Nasuh ve 18. asırda yaşamış olan Levnî’dir.

MİNYATÜRÜ SEVDİREN ADAM
Bugün özellikle metropol şehir İstanbul’da duvarları süsleyen nefis minyatürlere imza atan rahmetli Nusret Çolpan, klâsik sanatımızı evlerin duvarlarından şehrin görünen geniş alanlarına taşıdı. Minyatürü geniş kesimlere ulaştıran, kalabalıklara sevdiren ve daha yaygın olarak öğrenilmesini sağlayan sanatkârlarımız Nusret Çolpan, sanatın giderek büyük ilgi görmeye başladığını görmenin sevincini yaşadığını söylüyor ve ekliyordu:
“Süsleme sanatlarımız içinde minyatür bugün uygulanma şansı en yüksek olanıdır. Ancak en de zoru... Çok ürkek ve yavaş bir şekilde bugünkü haline getirmeye çalıştım. Çünkü acele edildiğinde minyatür çizgisinden çıkıyor, illüstasyon ve naif resim olmaya başlıyor. Günümüzde herkesin anlayabileceği tarzda, renklerde ve konularda çalıştım. Diğer plâstik sanatlar gibi eser şeklinde duvarlara asılabilsin istedim.”

Minyatür sanatının sadece bilim çevrelerinde konuşulmasının yararına inanmayan Nusret Çolpan, dünyanın değişik ülkelerine bu sanatı ulaştırabilen ve tanıtabilen bir kıymetli seyyahtı aynı zamanda. Minyatürün Türkiye’de ve dünyada geldiği noktayı yeterli bulmayan Çolpan, eskiye göre bütün gelenekli sanatlara olduğu gibi minyatüre de belli bir alaka görüldüğünü kabul ediyor, ancak bunun kesinlikle yeterli olmadığına inanıyordu. Bunun için Milli Eğitim’de yöneticilere, öğretmenlere büyük görevler düştüğünü söylüyordu. Ayrıca basın yayın kuruluşlarının da bu sanatları duyurmada etkili olabileceğini ifade ediyordu. Ona göre, gazeteler ve televizyonlar milyonlarca okuyucu ve seyircilerine minyatür, tezhip, hat, ebru gibi sanatları tanıtabilir, hatta uygulamalı olarak da öğretebilirlerdi.
Nusret Çolpan, Türkiye'nin yetiştirdiği değerli bir sanatkârdı... Sanatta yeniliklerin peşinde koşuyordu. Yeni arayışlar içinde, farklı sentezler peşindeydi. Sayıları çok fazla olmayan seçkin minyatür ustalarındandı. Acaba Türkiye’de, İstanbul’da, Fatih’te, hatta oturduğu Yavuz Selim semtinde bile kaç kişi tanıyordu bu mâhir ruh mimarını? İnanıyorum ki Nusret Çolpan’ın oturduğu sokağın çocukları bile 'resme benzer şeyler' yapan bu sevimli 'amca'larını yolda görüp belki de selâmlıyorlardı, ama bir defa bile ne yaptığını merak edip anne veya babalarına sormamışlardı. Bir çok sanatçı gibi o da kalabalıklar içinde yalnızdı.

Nusret Çolpan sonsuzluk diyârına varmak için uzun bir yolculuğa çıktı. Apansız oldu bu karar, hepimizi şaşırttı. Ama yapacak bir şey yok. Ona rahmet diliyoruz. O büyük bir medeniyetin sanatını yaşatma adına büyük bir mücadele vermiş ve başarılı olmuştu. Bugün acaba o kutlu yolu takip eden kaç sanatçı var Türkiye’de, doğrusu çok merak ediyorum. Ama ümitsiz hiç değilim. Çünkü geleneğe hızlı bir yöneliş var. İnsanlarımız sanatta Batı’yı körü körüne taklit etme yerine artık bize ait, yerli anlayışı yansıtan, millî dokuya sahip sanatlara ilgi gösteriyor ve bu sanatları öğrenmeye öğretmeye başlıyor. Yeni Nusret Çolpan’ların yetişmesi ve “Dünyayı Boyayan Adam”ın ardından emin adımlarla yürümesi en büyük temennim ve tesellim... Mevlâm Rahmet eyleye...
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
---> Dünyayı boyayan sanatkâr: Nusret Çolpan

Teşekkürler bilgi için.

Nusret Çolpan'a ait resimler:

images


images


images


images


images


images


images


images
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers haber
vozol puff
Geri
Üst