meridyen2
Kayıtlı Üye
Dünyadaki Sırlar, Hz. Mehdi (a.s.) Devrinde Ortaya Çıkacaktır
Asr-ı Saadet döneminden bu yana İslam aleminde iman eden insanların asırlardır özlemini duydukları Hz. Mehdi (a.s.), Peygamberimiz (s.a.v.)in hadislerinde belirtildiği gibi içerisinde bulunduğumuz yüzyılda, -Hicri 1400lerde Allahın izniyle zuhur etmiştir. Ancak Hz. Mehdi (a.s.) zuhur ettiği zaman hemen tanınmayacak uzun bir gaybet (insanların arasında olmadığı, tanınıp bilinmediği, hapis, sürgün, iftira, işkence ve zulüm gördüğü) döneminin ardından Yüce Allahın kendisi için belirlediği zaman geldiğinde insanlar tarafından bilinip tanınacaktır. Hz. Mehdi (a.s.) peygamberlerden günümüze gelmiş olan çeşitli nişanelerle zuhur edecektir. Nişaneler bu kutlu şahsın tanınmasına vesile olacak işaretlerden biridir. Ayrıca Hz. Mehdi (a.s.) görevinin başına geldiği zaman teknolojiyi akılcı yöntemlerle kullandırarak dünyadaki pek çok tarihi eserin sırlarının ortaya çıkmasına da vesile olacaktır.
Peygamberlere ait bu nişaneler nelerdir?
Sayın Adnan Oktar çeşitli tarihlerde yaptığı röportajlarında bu konuyu nasıl anlatmıştır?
Peygamberimiz (s.a.v.)in hadislerinde Ahit Sandığını, Hz. Mehdi (a.s.)ın bulacağı haber verilmiştir. Sandık, gerek kutsal metinlere gerekse tarihi kayıtlara göre Antakyadadır.
Kuranın Talut kıssasında da Ahit Sandığı hakkında şöyle bir bilgi verilmiştir:
Peygamberleri, onlara dedi: ONUN HÜKÜMDARLIĞININ BELGESİ, SİZE TABUTUN (SANDIĞIN) GELMESİDİR. ONDA Rabbinizden bir güven duygusu ve huzur ile MUSA AİLESİNDEN VE HARUN AİLESİNDEN ARTAKALANLAR VAR; onu melekler taşır. Eğer inanmışlarsanız, bunda şüphesiz sizin için bir delil vardır. (Bakara Suresi, 248)
Ayette geçen tabut sözcüğü, sandık anlamına gelmektedir. Bu sandık, Talutun hükümdarlığının alameti olan ve içerisinde kutsal emanetlerin bulunduğu Ahit Sandığıdır. Üstünde ittifak edilen rivayetlere göre, bahsi geçen Ahit Sandığı yani Tabutun içinde, Hz. Musa (a.s.)ın asası ile Tevrat levhaları ve Hz. Harun (a.s.)ın asası ile sarığı gibi kutsal emanetler bulunmaktadır.
Kuranda bildirildiği üzere, Ahit Sandığı Talutun hükümdarlığının simgesi olduğu gibi, rivayetlere göre Hz. Mehdi (a.s.)ın da İslam ahlakını tüm dünyada yerleşik kılarak Müslümanların manevi liderliğini üstlenmesinin bir simgesi olacaktır. Peygamberimiz (s.a.v)in Hz. Mehdi (a.s.)ın kutsal emanetlerin saklandığı ahit sandığını bulacağına ilişkin hadisleri şöyledir:
ANTAKYA DENİLEN BİR YERDEN TABUTU (KUTSAL EMANETLER SANDIĞINI) ORTAYA ÇIKARACAKTIR. (Suyuti, el- Havi lil Feteva, II. 82)
O, TABUT-U SEKİNEYİ ANTAKYA MAĞARASINDAN ÇIKARIR. (Nuaym bin Hammad, Kitab-ül Fiten)
HZ. MEHDİ (A.S.), TABUT-U SEKİNEYİ ANTAKYA MAĞARASINDAN ÇIKARACAKTIR. (El-Kavlul Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 54)
Sayın Adnan Oktar 10 Ekim 2010 tarihli Kanal Avrupa ve Çay Tv röportajında Ahit Sandığı ile ilgili şu önemli sırları vermiştir:
ADNAN OKTAR: Sandığın 1.5 arşın genişlikte ve yükseklikte 2.5 arşın uzunlukta olması altın orana uygun. Altın oranla yapılmış. Tevratta şöyle geçiyor, Mısırdan Çıkış 25e 10da; Akasya ağacından bir sandık yapsınlar. Boyu 2.5, yani 1 metre, 1,20 gibi yaklaşık. Eni ve yüksekliği 1er buçuk, 60 cm, daha yüksek hatta 80 cm, arşın olsun Orada arşının gerçek karşılığı o. Altın buhur sunağıyla her yeri altınla kaplanmış anlaşma sandığı buradaymış. Sandığın içinde; altından yapılmış kudret helvası testisi, konduğu kap altından yapılmış, Hz. Harun (a.s.)ın filizlenmiş değneği, Hz. Harun (a.s.)a ait asa, filizlenmiş değnek ve anlaşma levhaları, Hz. Musa (a.s.)a gelen levhalar, sandığın üstünde bağışlanma kapağını gölgeleyen kerut tabir edilen bu kanatlı heykeller.
Tevratta Ahit Sandığının akasya ağacından yapıldığı belirtiliyor. Bu ağaç Mısırlılar tarafından hayat ağacı olarak bilinir ve birçok hastalığın tedavisinde kullanılmış olan özel bir bitkidir. Aynı zamanda bu ağacın tahtası suya çok dayanıklıdır. İsrailoğullarının göçü sırasında bu sandık din adamları tarafından kafilenin önünde ilerleyecek şekilde taşınmıştır. En önde o gidiyor, sandık gidiyor bir yerden bir yere gittiklerinde.
Ahit Sandığı İsrailoğulları ile birlikte bu kavmin her gittiği yere götürülmüş hatta savaşlarda kendilerini korur ümidiyle yanlarında bulundurulmuştur. Yani bereket bulmak amacıyla yanlarında bulundurmuşlar, inşaAllah. Sandık taşınırken hep perde altında saklı tutularak, onu taşıyanların dahi sandığı görmeleri engellenmiştir. Böyle her taraftan perde tutuyorlar götürürlerken sandığı, dört taraftan perde ile saklıyorlar. Yani götürenler halkın görmemesini istiyorlar. Rab, Musa Haruna Çölde Sayım, Tevratta bu Ordugah taşınacağı zaman Harunla oğulları gelip bölme perdesini indirecekler ve Levha Sandığını bununla örtecekler levhaların bulunduğu sandığı bununla örtecekler. Sonra üzerine deri bir örtü geçirilecek, üstüne de salt lacivert bir bez serecek, sırıkları yerine koyacaklar. Sandığın çok yüksek elektrik yüklü olduğu da söyleniyor. Yani kıvılcımlar saçıldığı.
SUNUCU: Korumak açısından mı?
ADNAN OKTAR: İşte özel bir teknik, yöntem kullanılmış bilemiyorum neden olduğunu. Açıldığında böyle elektrik şelalesi çıktığı söyleniyor sandığın kapağı açıldığında. Rabbin huzuruna yaklaştıkları için ölen Harunun iki oğlunun ölümünden sonra Rab Musaya şöyle dedi: Ağabeyin Haruna de ki, perdenin arkasındaki En Kutsal Yere ikide bir girmesin, Antlaşma Sandığının üzerindeki Bağışlanma Kapağına yaklaşmasın. Yoksa ölür yani Allahualem yüksek voltajlı elektrik var gibi görünüyor. Yoksa ölür. Çünkü ben kapağın üstünde, bulut içinde görünüyorum yani Ben oradayım diyor Allah. Her yerdeyim, tecelli ediyorum diyor inşaAllah. Ama bağışlanma kapağına yaklaşmasın yoksa ölür diyor anlaşma sandığının üzerindeki.
Delil olarak bunu gösteriyorlar zaten. Konut, yani Levha Sandığının bulunduğu çadır kurulduğu gün üstünü bulut kapladı. Konutun üstündeki bulut akşamdan sabaha kadar ateşi andırdı. Bu hep böyle sürüp gitti. Konutu kaplayan bulut gece ateşi andırıyordu aydınlık bir bulut sürekli duruyordu diyor bulunduğu yerde. Museviler bakın dikkat edin, Museviler sandığın ancak Kral Mesihin yani Hz. Mehdi (a.s.)ın gelişinden sonra ortaya çıkacağına inanmaktadırlar. Bu doğru yani sandığı Kral Mesih yani Hz. Mehdi (a.s.) bulacak, inşaAllah. Hıristiyanlar da sandığı Hz. İsa (a.s.)ın yeryüzüne kıyametten önce tekrar gelişinin alametlerinden olarak görmektedir. Yani o sandık görüldüğünde Hz. İsa (a.s.)ın da geldiğine inanacaklar. Yani Hıristiyanlarda inanç budur.
Bak, Suyutide Peygamberimiz (s.a.v.)in hadisi; Ona Mehdi denilmesinin nedeni, gizli olan bir şeyin yolunu göstermesidir gizli, bakın, şurada sandık, orada diyor. Hz. Mehdi (a.s.) denmesinin sebeplerinden biri budur diyor Peygamber Efendimiz (s.a.v.). Sandığın gizli yerini söyleyecek diyor. Antakya denilen bir yerden Tabutu (kutsal emanetler sandığını) ortaya çıkaracaktır Hz. Mehdi (a.s.). Suyuti söylüyor bunu, çok muteber bir hadis imamıdır. Hz. Mehdi (a.s.), Tabut-u Sekineyi Antakya Mağarasından çıkarır /i>Naim b. Hammad, Kitab-ül Fiten bu da çok makbul Ehl-i Sünnet eserlerden birisidir.
Antakya Mağarasından Tabut-u Sekineyi çıkaracaktır Hz. Mehdi (a.s.), Şamdaki dağdan da gerçek Tevratı çıkaracak. Şamdaki bir dağdan gerçek Tevratı çıkaracak. Birçok Yahudi, Müslüman olacak diyor Risaletül Huruc-ül Mehdi, sayfa 124. Hepsi bunların hadis, Peygamberimiz (s.a.v.)in hadisleri. Peygamberimiz (s.a.v.)den rivayet edilen diğer hadislere göre sandık Şamın yakınlarında bulunan Taberiye Gölü yakınlarındadır. Bu da ayrı bir parçası yani sandığa ait ayrı belgelerin bulunduğu bir yer Hz. Mehdi (a.s.), Tabut-u Sekineyi (Kutsal Sandığı) Taberiye gölünden çıkaracak Ikdıd Dürer, sf. 51-a. Ona Mehdi denilmesinin nedeni, Şamda bulunan dağlardan birine yönelmesidir. Oradan (gerçek) Tevrat kitaplarını çıkaracak, Yahudilere karşı delil getirecektir Suyuti, el-Havi lil Feteva, 2. cilt, 81. sayfa. Taberiye Şama yakın bir yerdir. Şam ahir zaman hadislerindeki anlatımda, uzak bir yer, Mekke ve Medineye uzak anlamını da taşır. Bu benzetme Taberiye için söz konusudur. Bu bilgilerden yola çıkarak bazı yorumcu ve araştırmacılar sandığın Kudüste, Mekkede, Taberiyede, Hatayda olabileceğine dikkat çeker, ek olarak İstanbula da işaret ederler. Hepsi doğru, Kudüs, Taberiye, Hatay, İstanbul hepsinde kutsal emanetler var...
Hz. Musa (a.s.)ın Asası ve Hz. Süleyman (a.s.)ın Yüzüğü Hz. Mehdi (a.s.)da Olacaktır
Duvar ise, şehirde iki öksüz çocuğundu, altında onlara ait bir define vardı; babaları salih biriydi. Rabbin diledi ki, onlar erginlik çağına erişsinler ve kendi definelerini çıkarsınlar; (bu,) Rabbinden bir rahmettir. Bunları ben, kendi işim (özel görüşüm) olarak yapmadım. İşte, senin sabır göstermeye güç yetiremediğin şeylerin yorumu. (Kehf Suresi 82) ayetinde Hz. Mehdi (a.s.)ın Hz. Süleyman (a.s.)ın hazinelerini bulucağına dair işaretler vardır (Doğrusunu Allah bilir). Kuranda iki öksüz çocuk olarak Hz. İsa (a.s.) ve Hz. Mehdi (a.s.)a işaret ediliyor olabilir. Çünkü her ikisinin de babası yoktur. Ayette;
Duvar olarak geçen sözcük Hz. Süleyman Mescidine,
onlara ait define cümlesi Mescid- Aksanın altında bir yerde Hz. Süleyman (a.s.)a ait hazineler olduğuna,
Babaları salih biriydi sözcüğü Hz. İsa (a.s.) ve Hz. Mehdi (a.s.)ın soyunun Hz. İbrahim (a.s.)a uzandığına,
Rabbin diledi ki, onlar erginlik çağına erişsinler sözcüğü ise ilgili tarihin gelmesi gerektiğine,
ve kendi definelerini çıkarsınlar cümlesi kutsal emanetlerin Hz. İsa (a.s.) ve Hz. Musa (a.s.) devrinde çıkacağına işaret ediyor olabilir. (Doğrusunu Allah bilir).
Müslümanlar Hz. Süleyman (a.s.)ın kutsal sandığının Hz. Mehdi (a.s.) vesilesiyle bulunması, bu sandığın içinden Hz. Süleyman (a.s.)a ait eşyaların çıkması, Tevratın orijinal taş oyma tabletlerinin bulunması nedeniyle Hz. Mehdi (a.s.)ın zuhur ettiğine tam kanaat getirecekler, bu Müslümanlara büyük bir huzur ve rahatlık verecektir. Ahir zamanda gerçekleşecek bu olayı Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle bildirmiştir:
Abdullah bin Sinandan, İmam Cafer-i Sadık aleyhisselamın şöyle buyurduğunu duydum: Musanın asası cennet ağaçlarından birinin dalı idi ve o Medyen şehrine doğru gitmek isterken Cebrail aleyhisselam onu Musaya verdi. O ASA, ADEMİN TABUTU İLE BİRLİKTE TABERİYYE GÖLÜNDEDİR. NE ÇÜRÜRLER, NE DE DEĞİŞİRLER. SONUNDA KAİM ALEYHİSSELAM (HZ. MEHDİ (AS)) KIYAM ETTİĞİNDE O İKİSİNİ ORTAYA ÇIKARACAKTIR. (Şeyh Muhammed b. İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 278)
Ebul Carud Ziyad bin Münzirden, İmam Ebu Cafer Muhammed bin Ali aleyhisselam şöyle buyurdu: KAİM ALEYHİSSELAM (HZ. MEHDİ (AS)) ZUHUR ETTİĞİNDE RESULULLAH (S.A.V.)İN BAYRAĞI, SÜLEYMANIN YÜZÜĞÜ, MUSANIN ASASI VE TAŞI İLE ZUHUR EDECEKTİR... (Şeyh Muhammed b. İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 279)
... MUSANIN ASASI VE SÜLEYMANIN YÜZÜĞÜ ONDADIR (HZ. MEHDİ (AS)dadır). ...Allah dilediği zamana kadar onu gözden uzak tutar. Daha sonra zuhur eder ve yeryüzünü önceden zulümle dolduğu gibi adaletle doldurur. (Bihar-ul Envar, c. 52, s. 32; İsbat-ul Hudat, c. 6, s. 19)
Sayın Adnan Oktar 7 Aralık 2010 tarihli Kaçkar TV röportajında, kutsal hazineleri Hz. Mehdi (a.s.) dışında neden hiç kimsenin bulamayacağını şöyle açıklamıştır:
ADNAN OKTAR: Musevileri Allahın izniyle ihya edeceğiz. Yani uçsuz bucaksız bir zenginlik, uçsuz bucaksız bir hürriyet, uçsuz bucaksız bir sevince gark olacaklar, inşaAllah. Müslümanlığın şefkatini, koruyuculuğunu, sevgisini görecekler. Fetih Suresinde, öbür ayetlerde de işaret edilen bütün güzellikler oluşacak ve topluluklar halinde İslama dehalet (sığınma) olacak inşaAllah. Hz. Musa (a.s.)ın Kutsal Sandığını bulacağız. Bakın ayette söylüyor; onu diyor melekler taşır. (Bakara Suresi, 248) Melekler taşır demek ne demek? Bulamazsınız. Arasan da bulamazsın. Kim bulacak? Mehdi (a.s.) bulacak. Hayretler içinde kalacaklar, diyecekler: Biz buraya defalarca baktık, yanından geçmişiz ama göremedik. diyecekler.
Bakın, Kubbet-i Sahra ve Mescid-i Aksanın altında, Musevi arkadaşlarımız, tüneller açıyorlar, çalışmalar yapıyorlar. Yerin kat kat altına indiler. Her yer aranıyor, elektronik yönden de aranıyor. Sandığın orada olduğunu düşündükleri için arıyorlar. Bakın Allah sır veriyor: Melekler taşıyor. diyor. Melek taşıdığında bulamazsın. Yani bunu akıllarına koyacaklar. Arama ile bulunmaz. Onu bulacak kişi, onun sahibi Hz. Mehdi (a.s.)dır, Muhammed Mehdi (a.s.)dır. Yanında Cibril (a.s.), Mikail (a.s.) ve İsrafil (a.s.) var. Allah söylüyor Peygamberimiz (s.a.v.)e, Peygamberimiz (s.a.v.) de vahiyle bize bildiriyor. Yanında sürekli duruyorlar. Baş melekler. Yani Ulul azim melekler. Onların söylemesiyle konu bitecek inşaAllah.
Hz. Mehdi (a.s.)ın Zuhur Ettiği Bu Dönemde Hz. Nuh (a.s.)ın Gemisi Ağrı Dağında Bulunmuştur
Ahiz zamanda bulunacak olan kutsal emanetlerden ilki Hz. Nuh (a.s.)ın gemisidir. Bilim adamları uzun yıllar süren araştırmaların sonunda Ağrı Dağında Hz. Nuh (a.s.)ın gemisine ait önemli kalıntılara ulaştıklarını bildirmişler, bu tarihi olayı ve geminin görüntülerini geçtiğimiz aylarda tüm dünya ile paylaşmışlardır. Sayın Adnan Oktar kutsal emanetlerin bulunmasının Kuran indirildikten tam 1400 yıl sonra yani asrımızda gerçekleşmesinin nedenini Kuran ayetleri ışığında ve Peygamberimiz (sav)in hadislerine dayanarak Hz. Mehdi (a.s.)ın zuhur alametlerinden biri olarak değerlendirmiştir.
Sayın Adnan Oktar 15 Ağustos 2010 tarihli, HarunYahya.TV röportajında, bulunan geminin Hz. Nuh (a.s.)ın gemisi olduğunun nasıl anlaşılacağını şöyle anlatmıştır:
ADNAN OKTAR: Bu geminin Hz. Nuh (a.s.)a ait olduğunu nasıl biliyorlar, diye soruyorlar. Şimdi bakın bir kere, o yaşta tahta parçası bulmak mümkün değildir, parçalanır. Yani 5000 yıl-6000 yıl bir ağaç parçası durmaz, açık havada parçalanır. Onun durmuş olması bir kere bir mucize, bir. İkincisi tam gemi modelinde, yani yapı tam gemi modelinde yapılmış. Üçüncüsü, deprem sonucu açılıyor bu gedik. Deprem sonucu açılmasa ulaşılmayacak, bilinmiyor. Ve geminin bulunduğu yerde oksijen yok. Sıfır oksijen, ölüyor insanlar girdiğinde. Yani onun oraya monte edilmesi, konması, yığılması mümkün değil blok olarak. Yani bir de müthiş soğuk. Oraya araba çıkmıyor zaten. O yüksekliğe araba çıkamıyor, işlemiyor. Oksijen eksikliğinden çalışmıyor araba. Helikopter falan da çıkaramıyorsun yani. Tek açıklaması var, bu. İnşaAllah.
OKTAR BABUNA: Bir de tahtaların yaşı zaten.
ADNAN OKTAR: Tahtaların yaşı evet. Biçimi, modeli tam klasik gemi modeli. Şimdi Hz. Mehdi (a.s.) da çıktığında biz, İslam ahlakı dünyaya hakim olmuş, lideri olmuş, kaşı benziyor, gözü benziyor, sırtındaki ben benziyor, hepsi benziyor. Hz. İsa (a.s.) ile beraber namaz kılmışlar. Hz. İsa (a.s.) kızıl saçlı, bütün Hıristiyan alemine etkili olmuş, hepsinin Müslüman olmasına sebep olmuş, şimdi deseler ki bize, nereden anladınız? Hissediyoruz diyeceğiz, ne diyeceğiz? Allahualem, değil mi? Yani o da böyle. Hz. Mehdi (a.s.)ı nasıl anlayacaksak bu da böyle. Şimdi Hz. Musa (a.s.)ın sandığı bulunacak, nereden biliyorsun? diyecekler. Eskiliğinden, modelinden, şeklinden. Altından yapılmış sandık başka ne olabilir? Bir mağarada bulunduysa, bir lahit altında kapatılmışsa ve orada bulunduysa, binlerce yıldan beri bulunmayan bir sandık bulunduysa biz ne diyelim? Aynen orijinaline uygun, kanatlı motifler var üzerinde, odur diyeceğiz. Ya o değilse? Olur mu öyle bir şey? Odur yani, Allahualem o. Tevratın, İncilin orjinalleri bulunacak. Bakacağız Kurana aynen uygun. Allahualem o diyeceğiz, zann-ı galible. Mesela onu zannı-ı galible anlıyoruz.
Hz. Mehdi (a.s.) Devrinde Hz. İbrahim (a.s.)a Verilen Sayfalar Bulunacaktır
Hz. İbrahim (a.s.) Nemrut dağının bulunduğu bölgede doğmuştur. Putperest kavmine yine bu bölgede din ahlakını tebliğ etmiştir. Kavminin lideri olan Nemrutla olan mücadelesini yine bu yörede gerçekleştirmiştir. Ahiret ise daha hayırlı ve daha süreklidir. Şüphesiz bu, önceki sahifelerde vardır; İbrahimin ve Musanın sahifelerinde. (Ala Suresi, 17-19) ayetlerinde Rabbimiz, Hz. İbrahim (a.s.)a sahifeler verdiğini bildirmektedir. Bu sayfaların orjinallerinin, Güneydoğu Anadoluda Adıyaman Bölgesinde bulunan Nemrut Dağındaki 2500 yıllık kalıntıların içinde olduğu düşünülmektedir. Aynı yerin henüz ulaşılamayan bölümlerinde Nemrutun mezarı, kabartma yazıtlar, hazineler ve o dönemi anlatan pek çok bilginin de bulunduğu düşünülmektedir (Doğrusunu Allah bilir). O dönemin yöneticileri tarafından suç unsuru kabul edilen Hz. İbrahim (a.s.)ın sayfalarının burada bulunması ihtimali de vardır. Çok önemli olan bu belge ve bilgilerin, en derin ve ulaşılması en olanaksız gibi gözüken alanlara gizlenmiş olması, istenmeyen kişilerin bunlara ulaşmasının engellenmesi için zorunludur. Zira ulaşım zorluğu ve tehlikeler sebebiyle günümüze kadar, halen bu korunaklı alanlara ulaşılamamıştır. Ancak titiz ve yüksek teknoloji kullanılarak yapılacak bir çalışma ile bu son derece önemli tarihi belgelere ulaşılması mümkün olabilir. Yüce Allah bu önemli bilgilere ulaşılması gereken zamanı Hz. Mehdi (a.s.)a nasip etmiştir. Hadiste Peygamber Efendimiz (s.a.v) bu gerçeği şöyle bildirmektedir:
Beytül Mukaddesin hazinelerini, Tabut-u Sekineyi, Ben-i İsrail sofrası ile levhaların madenlerini, Hz. Adem (as)ın cübbesini, Hz. Süleyman (as)ın minberinin asasını ve Allahın Ben-i İsraile gönderdiği süt kadar beyaz olan eldivenleri çıkaracaktır. (El-Kavlul Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 33)
Sayın Adnan Oktar 13 Nisan 2010 tarihli Gaziantep Olay TV röportajında, Nemrut harebelerindeki tüm kutsal emanetlerin ortaya çıkartılacağını şöyle anlatmaktadır:
ADNAN OKTAR: ... Bir de bu Nemrut Harabelerindeki o taş yığması var ya, onun altı da kutsal emanetlerle dolu. Yani Nemrutun bizzat talimatıyla yapılmıştır orası. Aynı zamanda kendi mezarı da onun içinde ve Hz. İbrahim (a.s.) devrine ait birçok belge ve doküman da orada. Onun yapılması için yine, çok kapsamlı bir çalışma gerekiyor. Çünkü taşı çektiğinde, üzerine üzerine dökülmeye başlıyor insanların taş. Yani alınacak gibi değil. Onun için Firavun da çok uyanık o yönüyle. Yani şeytani bir uyanıklığı var. Müthiş bir sistem yapmış. Yani o mezarı açılacak gibi yapmamış. Açıldığında taşlar insanların üzerine yuvarlanıyor çünkü. Onun için özel teknik çalışma yapılması gerekiyor, tepeden başlanması gerekiyor. Biraz tabii, bazı teknikler var aklımda olan, zamanı gelince söyleriz. Dolayısıyla açılıp, altındaki kutsal emanetlere de ulaşacağız inşaAllah. O zaman insanlar, yani bütün dünya iman ediyor. Musevilerin hepsi iman edecekler aşağı yukarı. Tevratın orijinali bulunacak artık.
Piramitlerle İlgili Sırlar Hz. Mehdi (a.s.) Devrinde Çözülecektir
Antik Mısır, Mayalar ve Sümerlerden geriye kalan izler geçmiş çağlara ait pek çok sır ve teknolojik gelişme içermektedir. Şimdiye kadar bu tarihi eserlerin içindeki süsleme ve yazılarda teknolojik gelişmelere ait çeşitli bilgiler bulunmuştur. Örneğin piramitlerin firavun mezarları olmadığı, Mısırın elektriğini ürettiği, hatta büyük piramitin ortasındaki boş taş bloğun içinde, geçmişte, Hz. Musa (a.s.)ın sandığının bulunduğu anlaşılmıştır. Arkelojik çalışmalar ilerledikçe elektrik, elektrokimya, elektromanyetik, metalürji, hidrojeoloji, tıp, kimya, fizik gibi bilim dallarının da geniş ölçüde kullanıldığı anlaşılmaktadır. Fakat henüz çözülmeyen pek çok sır piramitler ve tarihi kalıntılar içinde hala gizlidir. Tüm bu sırlar hatta İstanbula Mısırdan getirilen dikilitaşın altında gizlenen sırlar Hz. Mehdi (a.s.) devrinde tek tek ortaya çıkacaktır.
Sayın Adnan Oktar 7 Aralık 2010 tarihli Kaçkar Tv röportajında piramitlerin sırlarının Hz. Mehdi (a.s.) devrinde uygulanan tekniklerle çözüleceğini şöyle anlatmıştır:
ADNAN OKTAR: Hz. Mehdi (a.s.) yapar. Yani Hz. Mehdi (a.s.) geldiğinde oralar asfalt gibi olur Allahın izniyle. Her yerine gireceğiz Allahın izniyle. Hz. Mehdi (a.s.) talebeleri olarak inşaAllah. Bu dikili taşlar, İstanbuldaki dikili taşlar, o taşların uçlarını yontacağız. O taşlar, cin, şeytan çağırmada kullanılıyor. Dik değil, yatay hale getireceğiz. Bir tek o taşlar için. Dik değil, yatay. Mesela Çemberlitaş ve diğer taşların hepsinin altında bir şey var. Özel olarak. Zaten yer belirtme taşlarıdır onlar. Yer belirtmek için veyahut onun şu kadar metre ilerisi, şu kadar metre gerisi anlamındadır onlar. Yani yer belirlemek için yapılmıştır. Piramitler, piramitlerin çok az bir bölümüne girildi. Asıl kısmı, onların alt kısmında ve iç odalara daha girilemedi. Birçok yer otomatik, yani bitmesinden sonra sürgülü taşlarla kapatıldı. Onların tamamen açılması gerekiyor. Mesela Tevratın orijinalleri, Hz. Musa (a.s.) devrinden kalan bir çok kalıntılar, birçok peygamber mezarı onların altında, o piramitlerin altında kaldı. Yani çok geniş çünkü arazi. Oraların ince ince araştırılması gerekiyor. Bu devlet gücüyle olur. Ancak Hz. Mehdi (a.s.) devrinde olacaktır. Her bulunduğunda yer yerinden oynayacaktır. Mesela her hafta, her ay bir haber gelecektir. İşte, şu da bulundu, bu da bulundu, her gün bir haber.
Sayın Adnan Oktar 24 Haziran 2011 tarihli A9 TV ve Kocaeli TV röportajında Çinde yer alan ve Türklere ait piramitler hakkında dikkat çekici bilgiler vermiştir:
ADNAN OKTAR: Geçmiş tarihi iyi inceleyelim. Bu, Çinde de var, Türkler de o zamanlar yapmışlar, daha büyüğünü yapmışlar bu piramitlerin. Daha içine girilmedi onların. Çin hükümeti artistlik yapıyor, o üçgenin tepe kısmını kaldırmışlar, böyle dağa benzetmeye çalışmışlar, bir şeyler yapmışlar. Çok fazla piramit var Türklerin yaptığı, daha eski ve daha büyük. Onların iç odalarına daha girilmedi, alt odalarına. İçinde neler yazıyor, neler var belli değil. Türk tarihiyle ilgili çok önemli belgelere ulaşılacağını tahmin ediyorum. Bir kere Çinle o konuda anlaşmaya varmamız şart. Bir de niye çekinirler, o da acayip. Açın, girilsin bakalım, değil mi? Her yerde her şey inceleniyor, o da incelensin, ne var yani? Türk tarihiyle ilgili çok acayip bilgilere ulaşılacak, benim kanaatim. Daha tarihin tsi yazılmamış. Yazdırmıyorlar tarihi. Normal tarih yok. Müsaade etmiyorlar. Beş on tane tarihçinin elinde dünya tarihi. Bilim adamlarına devredilmesi lazım. Arkeolojik bulgu oluyor, saklıyorlar; bilmem ne oluyor, saklıyorlar yahut parçalıyorlar. Bu edebiyat Hz. Mehdi (a.s.)ın zuhurunda bitecek. Kolaysa parçalasınlar, kolaysa saklasınlar da göreyim. Kim bilir ne sırlar var dünyada, kim bilir neler var. O sfenkslerin içinde odalar var. Daha onun içine girilmedi. Ve yazıyor da adam; içinde her türlü sır var diyorlar, her türlü bilgi var. Bu sıralar kimsenin bu işe yanaşacağı yok Allahualem. Kimse de cesaret edemez. Dünya her yönden Hz. Mehdi (a.s.)ı bekliyor. Amerikanın da ihtiyacı, Rusyanın da ihtiyacı, İslam aleminin de ihtiyacı; her yerin ihtiyacı. Dürüst, akıllı, samimi bir insanın başta bulunması gerekiyor.
Sayın Adnan Oktar 16 Mart 2011 tarihli Kaçkar TVdeki röportajında Sfenksin sırlarının Hz. Mehdi (a.s.) zamanında tam olarak ortaya çıkacağını anlatmıştır:
ADNAN OKTAR: 17 bin ton. Bu taşı yüzlerce kilometre öteden buraya getirmişler. 17 bin ton taşı taşıyacak siz bir teknoloji düşünebiliyor musunuz? Var mı şu an teknoloji? Tek yekpare bir kayadan yapılmış bu, tek yekpare. Çölde böyle bir kaya yok, bir tek burada bu kaya var. Yüzlerce kilometre öteden getiriliyor. Bana otuz tane buldozer getirin, otuz tane başka şey getirin, yine çekemezsiniz. Kumların içine gömülür, felaket olur. Mümkün değil, kazır atar yani. Şu an bilinemiyor nasıl getirdikleri, bilimle açıklanamıyor. Bu kadar ağır bir cismin yüzlerce kilometre öteden nasıl getirildiği açıklanamıyor. Bir de bunun içinde odalar, bölümler var; daha girilemedi. Dünyadaki birçok olayla ilgili önemli hayati bilgilerin, derin bilgilerin bu odalarda saklı olduğu yazıtta var, Mısır yazıtlarında var. Ama içine girilemiyor. Mısır hükümeti müsaade etmiyor. Sfenks parçalanır diye müsaade etmiyorlar. İçindeki odalara girildiğinde, oradaki belgeler ele geçirildiğinde dünya tarihi ile ilgili çok fazla bilgiye ulaşmış olacağız. Yalnız, bu sfenks Mısırlılar zamanında yapılmış bir şey değil; o yanlış biliniyor olabilir. 12 bin yıllık geçmişi var. Mısır tarihi 3 bin, 4 bin yıllık, inşaAllah. Bu, 12 bin yıllıktır. 12 bin yıl önce içerisine bir oda yapılmış ve içine bilgiler konmuş. Nasıl bilgi konduğunu bilmiyoruz. Hz. Mehdi (a.s.) zamanında bu bilgiler ortaya çıkarılacak.
Hz. Mehdi (a.s.) sfenks mfenks dinlemez; direkt girer, ne varsa içinden çıkarttırır. Yok turistikmiş, yok artistikmiş, öyle dinlemez; ben size söyleyeyim. Direkt içine girer. Bu piramitlerin altındaki odalara da girilecek, bu sfenksin içine de girilecek. 12 bin yıllık bir bilgiye ulaşmak çok büyük bir olaydır. Darwinistler, materyalistlerin böyle ayakları dört metre havaya sıçrayacak oradan çıkan bilgileri gördüklerinde. Dünya tarihini sarsacak çok önemli bilgilere ulaşılacak, bunu da göreceksiniz, inşaAllah.
Sayın Adnan Oktar 24 Haziran 2011 tarihli A9 TV ve Kocaeli TV röportajında, Hz. Mehdi (a.s.) devrinde tüm sırların çözüleceğini şöyle anlatmıştır:
ADNAN OKTAR: Piramitler nasıl incelenmez? Bırakın inceleyelim, ne var yani? Çemberlitaşta bir taş var, onun altında da bir şeyler var. İstanbul çaka çaka dolu. O Sultanahmetteki taşlar, onların altı, oralar dolu, Ayasofyanın altı dolu. Bunların hep böyle, o binalara zarar vermeden güzelce açılıp tespit edilmesi gerekiyor. Kim bilir neler çıkacak. Daha Tevratın orijinali bulunacak. Bir tane, iki tane değil; çok fazla çıkar Tevratın orijinali. İyi aranmadı. İncilin orijinali bulunacak daha. Dağ tepe aranır. Mağaralar hep dolu, her yer dolu bu tip şeylerle. Zamanında adamlar çekindikleri için oralara saklamışlar. Bunları bulacağız. Ama bunlar masraflı zor işler, devletin yapacağı işler. Mesela Nemrut Dağında, bu Nemrut Harabeleri; taş yığma bir mezar, taş yığma. Bütün teşkilat onun altında ama taşı indirmek mümkün değil. Kazmaya başladığında dağ çöküyor, zor. Ancak teknik çalışma gerekiyor. Tepeden çalışılması gerekiyor.
Önce tepeden bir oyuk açılması gerekiyor. Çünkü öyle kurnaz ki yapan adamlar, alttan aldığında dağ çökecek gibi yapmışlar, üstten aldığında üstten de çökecek gibi yapmışlar. Adamlar dağın dibine kadar uçarlar oradan, eğer rahat durmazlarsa. Onun için orada çok akılcı teknik çalışma gerekiyor, teknik alet edevatla. Sabit, mesela etkilenmeyen bir mekan. Belirli bir bölgeden taşın aşağıya doğru yuvarlanması lazım. Alanın boşaltılması gerekiyor. Dağdan aşağı yuvarlayacaksın, başka çaresi yok. Yahut orada bir set yapılacak, oraya doğru çarpacak taşlar. Mezarın içinde kim bilir neler var. Dağın altını doldurmuşlar. Dağın tepesine o taşları da yığmışlar, o da mucize, hayret edilecek şey. Bütün masonik semboller var dağın tepesinde, hepsi var. Aslanın üzerinde on dokuz yıldız, kartal, şu bu, çok fazla masonik sembol orada. Anladığım kadarıyla orayı aynı zamanda mason mabedi olarak da kullanmışlar. Kim bilir altında nerelere gireceğiz, dağın altında. Hz. Nuh (a.s.)ın gemisi bulundu, hiçbir odasına daha girilemedi, diğer kamaralara girilemedi. Kimsenin de ilgilendiği yok. Duruyor gemi orada. Bir tane, iki tane değil; çok fazla odası var. Dağın tepesinde. Halen, şu an bile kar kaplı orası, girilemiyor. Buralara devlet imkanıyla girilir. Hz. Mehdi (a.s.) zamanında inşaAllah girilecek. Bütün odalara girilir. Belki Hz. Nuh (a.s.)a gelmiş Kitap orada, Hz. Nuh (a.s.)ın eşyaları orada, o devirde kullanılan eşyalar orada. Hepsi çıksın. Allah Allah. Duruyor, kimsenin girdiği yok. Kapalı bekliyor. Uzaktan bakabiliyorlar odaya. Oksijen olmadığı için yanına kadar inemiyorla,r aşağıya. Bas oksijeni aşağıya boruyla, değil mi? Saf oksijeni götürün, adamlar rahat rahat çalışsın. Açın bütün dolapları, her yere girin. Diğer kamaralara girin. Girilemiyor. Nemrut Harabelerine girilemiyor. Firavunun alt kısımda asıl teşkilat, kazılıp girilemiyor. Kapalı taşla kapatılmış odalar var, girilemiyor. Geçenlerde bir tanesine makine ile girdiler. Kamera gönderdiler. Kamera birinci delikten girdi. Bir taş odaya girdi kamera. İkinci odaya giremediler. Orada yine var, bir delik daha var orada, devam ediyor. Ama devam edemediler. Oranın da açılması lazım, ileri geçilecek. Kim bilir belki de Tevratın orijinalini orada saklıyorlar. Yani Firavun çok ehemmiyet vermiş Tevrata, çok önem vermiş. İnandığı için değil; tehlikeli gördüğü için önem vermiş. Oradaki bilgilerden çok istifade etmiş, Tevrattaki bilgilerden ama Tevrata inanmamış. Yani onu istifade cihetiyle değerlendirmiş; tabi olma cihetiyle değerlendirmemiş. Bunlara bakılması gerekiyor.
(makale harun yahya)
Bu makale, İlmi Mercek Dergisi 86. sayı (Ağustos 2011) 4. sayfada yayınlanmıştır.
Asr-ı Saadet döneminden bu yana İslam aleminde iman eden insanların asırlardır özlemini duydukları Hz. Mehdi (a.s.), Peygamberimiz (s.a.v.)in hadislerinde belirtildiği gibi içerisinde bulunduğumuz yüzyılda, -Hicri 1400lerde Allahın izniyle zuhur etmiştir. Ancak Hz. Mehdi (a.s.) zuhur ettiği zaman hemen tanınmayacak uzun bir gaybet (insanların arasında olmadığı, tanınıp bilinmediği, hapis, sürgün, iftira, işkence ve zulüm gördüğü) döneminin ardından Yüce Allahın kendisi için belirlediği zaman geldiğinde insanlar tarafından bilinip tanınacaktır. Hz. Mehdi (a.s.) peygamberlerden günümüze gelmiş olan çeşitli nişanelerle zuhur edecektir. Nişaneler bu kutlu şahsın tanınmasına vesile olacak işaretlerden biridir. Ayrıca Hz. Mehdi (a.s.) görevinin başına geldiği zaman teknolojiyi akılcı yöntemlerle kullandırarak dünyadaki pek çok tarihi eserin sırlarının ortaya çıkmasına da vesile olacaktır.
Peygamberlere ait bu nişaneler nelerdir?
Sayın Adnan Oktar çeşitli tarihlerde yaptığı röportajlarında bu konuyu nasıl anlatmıştır?
Peygamberimiz (s.a.v.)in hadislerinde Ahit Sandığını, Hz. Mehdi (a.s.)ın bulacağı haber verilmiştir. Sandık, gerek kutsal metinlere gerekse tarihi kayıtlara göre Antakyadadır.
Kuranın Talut kıssasında da Ahit Sandığı hakkında şöyle bir bilgi verilmiştir:
Peygamberleri, onlara dedi: ONUN HÜKÜMDARLIĞININ BELGESİ, SİZE TABUTUN (SANDIĞIN) GELMESİDİR. ONDA Rabbinizden bir güven duygusu ve huzur ile MUSA AİLESİNDEN VE HARUN AİLESİNDEN ARTAKALANLAR VAR; onu melekler taşır. Eğer inanmışlarsanız, bunda şüphesiz sizin için bir delil vardır. (Bakara Suresi, 248)
Ayette geçen tabut sözcüğü, sandık anlamına gelmektedir. Bu sandık, Talutun hükümdarlığının alameti olan ve içerisinde kutsal emanetlerin bulunduğu Ahit Sandığıdır. Üstünde ittifak edilen rivayetlere göre, bahsi geçen Ahit Sandığı yani Tabutun içinde, Hz. Musa (a.s.)ın asası ile Tevrat levhaları ve Hz. Harun (a.s.)ın asası ile sarığı gibi kutsal emanetler bulunmaktadır.
Kuranda bildirildiği üzere, Ahit Sandığı Talutun hükümdarlığının simgesi olduğu gibi, rivayetlere göre Hz. Mehdi (a.s.)ın da İslam ahlakını tüm dünyada yerleşik kılarak Müslümanların manevi liderliğini üstlenmesinin bir simgesi olacaktır. Peygamberimiz (s.a.v)in Hz. Mehdi (a.s.)ın kutsal emanetlerin saklandığı ahit sandığını bulacağına ilişkin hadisleri şöyledir:
ANTAKYA DENİLEN BİR YERDEN TABUTU (KUTSAL EMANETLER SANDIĞINI) ORTAYA ÇIKARACAKTIR. (Suyuti, el- Havi lil Feteva, II. 82)
O, TABUT-U SEKİNEYİ ANTAKYA MAĞARASINDAN ÇIKARIR. (Nuaym bin Hammad, Kitab-ül Fiten)
HZ. MEHDİ (A.S.), TABUT-U SEKİNEYİ ANTAKYA MAĞARASINDAN ÇIKARACAKTIR. (El-Kavlul Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 54)
Sayın Adnan Oktar 10 Ekim 2010 tarihli Kanal Avrupa ve Çay Tv röportajında Ahit Sandığı ile ilgili şu önemli sırları vermiştir:
ADNAN OKTAR: Sandığın 1.5 arşın genişlikte ve yükseklikte 2.5 arşın uzunlukta olması altın orana uygun. Altın oranla yapılmış. Tevratta şöyle geçiyor, Mısırdan Çıkış 25e 10da; Akasya ağacından bir sandık yapsınlar. Boyu 2.5, yani 1 metre, 1,20 gibi yaklaşık. Eni ve yüksekliği 1er buçuk, 60 cm, daha yüksek hatta 80 cm, arşın olsun Orada arşının gerçek karşılığı o. Altın buhur sunağıyla her yeri altınla kaplanmış anlaşma sandığı buradaymış. Sandığın içinde; altından yapılmış kudret helvası testisi, konduğu kap altından yapılmış, Hz. Harun (a.s.)ın filizlenmiş değneği, Hz. Harun (a.s.)a ait asa, filizlenmiş değnek ve anlaşma levhaları, Hz. Musa (a.s.)a gelen levhalar, sandığın üstünde bağışlanma kapağını gölgeleyen kerut tabir edilen bu kanatlı heykeller.
Tevratta Ahit Sandığının akasya ağacından yapıldığı belirtiliyor. Bu ağaç Mısırlılar tarafından hayat ağacı olarak bilinir ve birçok hastalığın tedavisinde kullanılmış olan özel bir bitkidir. Aynı zamanda bu ağacın tahtası suya çok dayanıklıdır. İsrailoğullarının göçü sırasında bu sandık din adamları tarafından kafilenin önünde ilerleyecek şekilde taşınmıştır. En önde o gidiyor, sandık gidiyor bir yerden bir yere gittiklerinde.
Ahit Sandığı İsrailoğulları ile birlikte bu kavmin her gittiği yere götürülmüş hatta savaşlarda kendilerini korur ümidiyle yanlarında bulundurulmuştur. Yani bereket bulmak amacıyla yanlarında bulundurmuşlar, inşaAllah. Sandık taşınırken hep perde altında saklı tutularak, onu taşıyanların dahi sandığı görmeleri engellenmiştir. Böyle her taraftan perde tutuyorlar götürürlerken sandığı, dört taraftan perde ile saklıyorlar. Yani götürenler halkın görmemesini istiyorlar. Rab, Musa Haruna Çölde Sayım, Tevratta bu Ordugah taşınacağı zaman Harunla oğulları gelip bölme perdesini indirecekler ve Levha Sandığını bununla örtecekler levhaların bulunduğu sandığı bununla örtecekler. Sonra üzerine deri bir örtü geçirilecek, üstüne de salt lacivert bir bez serecek, sırıkları yerine koyacaklar. Sandığın çok yüksek elektrik yüklü olduğu da söyleniyor. Yani kıvılcımlar saçıldığı.
SUNUCU: Korumak açısından mı?
ADNAN OKTAR: İşte özel bir teknik, yöntem kullanılmış bilemiyorum neden olduğunu. Açıldığında böyle elektrik şelalesi çıktığı söyleniyor sandığın kapağı açıldığında. Rabbin huzuruna yaklaştıkları için ölen Harunun iki oğlunun ölümünden sonra Rab Musaya şöyle dedi: Ağabeyin Haruna de ki, perdenin arkasındaki En Kutsal Yere ikide bir girmesin, Antlaşma Sandığının üzerindeki Bağışlanma Kapağına yaklaşmasın. Yoksa ölür yani Allahualem yüksek voltajlı elektrik var gibi görünüyor. Yoksa ölür. Çünkü ben kapağın üstünde, bulut içinde görünüyorum yani Ben oradayım diyor Allah. Her yerdeyim, tecelli ediyorum diyor inşaAllah. Ama bağışlanma kapağına yaklaşmasın yoksa ölür diyor anlaşma sandığının üzerindeki.
Delil olarak bunu gösteriyorlar zaten. Konut, yani Levha Sandığının bulunduğu çadır kurulduğu gün üstünü bulut kapladı. Konutun üstündeki bulut akşamdan sabaha kadar ateşi andırdı. Bu hep böyle sürüp gitti. Konutu kaplayan bulut gece ateşi andırıyordu aydınlık bir bulut sürekli duruyordu diyor bulunduğu yerde. Museviler bakın dikkat edin, Museviler sandığın ancak Kral Mesihin yani Hz. Mehdi (a.s.)ın gelişinden sonra ortaya çıkacağına inanmaktadırlar. Bu doğru yani sandığı Kral Mesih yani Hz. Mehdi (a.s.) bulacak, inşaAllah. Hıristiyanlar da sandığı Hz. İsa (a.s.)ın yeryüzüne kıyametten önce tekrar gelişinin alametlerinden olarak görmektedir. Yani o sandık görüldüğünde Hz. İsa (a.s.)ın da geldiğine inanacaklar. Yani Hıristiyanlarda inanç budur.
Bak, Suyutide Peygamberimiz (s.a.v.)in hadisi; Ona Mehdi denilmesinin nedeni, gizli olan bir şeyin yolunu göstermesidir gizli, bakın, şurada sandık, orada diyor. Hz. Mehdi (a.s.) denmesinin sebeplerinden biri budur diyor Peygamber Efendimiz (s.a.v.). Sandığın gizli yerini söyleyecek diyor. Antakya denilen bir yerden Tabutu (kutsal emanetler sandığını) ortaya çıkaracaktır Hz. Mehdi (a.s.). Suyuti söylüyor bunu, çok muteber bir hadis imamıdır. Hz. Mehdi (a.s.), Tabut-u Sekineyi Antakya Mağarasından çıkarır /i>Naim b. Hammad, Kitab-ül Fiten bu da çok makbul Ehl-i Sünnet eserlerden birisidir.
Antakya Mağarasından Tabut-u Sekineyi çıkaracaktır Hz. Mehdi (a.s.), Şamdaki dağdan da gerçek Tevratı çıkaracak. Şamdaki bir dağdan gerçek Tevratı çıkaracak. Birçok Yahudi, Müslüman olacak diyor Risaletül Huruc-ül Mehdi, sayfa 124. Hepsi bunların hadis, Peygamberimiz (s.a.v.)in hadisleri. Peygamberimiz (s.a.v.)den rivayet edilen diğer hadislere göre sandık Şamın yakınlarında bulunan Taberiye Gölü yakınlarındadır. Bu da ayrı bir parçası yani sandığa ait ayrı belgelerin bulunduğu bir yer Hz. Mehdi (a.s.), Tabut-u Sekineyi (Kutsal Sandığı) Taberiye gölünden çıkaracak Ikdıd Dürer, sf. 51-a. Ona Mehdi denilmesinin nedeni, Şamda bulunan dağlardan birine yönelmesidir. Oradan (gerçek) Tevrat kitaplarını çıkaracak, Yahudilere karşı delil getirecektir Suyuti, el-Havi lil Feteva, 2. cilt, 81. sayfa. Taberiye Şama yakın bir yerdir. Şam ahir zaman hadislerindeki anlatımda, uzak bir yer, Mekke ve Medineye uzak anlamını da taşır. Bu benzetme Taberiye için söz konusudur. Bu bilgilerden yola çıkarak bazı yorumcu ve araştırmacılar sandığın Kudüste, Mekkede, Taberiyede, Hatayda olabileceğine dikkat çeker, ek olarak İstanbula da işaret ederler. Hepsi doğru, Kudüs, Taberiye, Hatay, İstanbul hepsinde kutsal emanetler var...
Hz. Musa (a.s.)ın Asası ve Hz. Süleyman (a.s.)ın Yüzüğü Hz. Mehdi (a.s.)da Olacaktır
Duvar ise, şehirde iki öksüz çocuğundu, altında onlara ait bir define vardı; babaları salih biriydi. Rabbin diledi ki, onlar erginlik çağına erişsinler ve kendi definelerini çıkarsınlar; (bu,) Rabbinden bir rahmettir. Bunları ben, kendi işim (özel görüşüm) olarak yapmadım. İşte, senin sabır göstermeye güç yetiremediğin şeylerin yorumu. (Kehf Suresi 82) ayetinde Hz. Mehdi (a.s.)ın Hz. Süleyman (a.s.)ın hazinelerini bulucağına dair işaretler vardır (Doğrusunu Allah bilir). Kuranda iki öksüz çocuk olarak Hz. İsa (a.s.) ve Hz. Mehdi (a.s.)a işaret ediliyor olabilir. Çünkü her ikisinin de babası yoktur. Ayette;
Duvar olarak geçen sözcük Hz. Süleyman Mescidine,
onlara ait define cümlesi Mescid- Aksanın altında bir yerde Hz. Süleyman (a.s.)a ait hazineler olduğuna,
Babaları salih biriydi sözcüğü Hz. İsa (a.s.) ve Hz. Mehdi (a.s.)ın soyunun Hz. İbrahim (a.s.)a uzandığına,
Rabbin diledi ki, onlar erginlik çağına erişsinler sözcüğü ise ilgili tarihin gelmesi gerektiğine,
ve kendi definelerini çıkarsınlar cümlesi kutsal emanetlerin Hz. İsa (a.s.) ve Hz. Musa (a.s.) devrinde çıkacağına işaret ediyor olabilir. (Doğrusunu Allah bilir).
Müslümanlar Hz. Süleyman (a.s.)ın kutsal sandığının Hz. Mehdi (a.s.) vesilesiyle bulunması, bu sandığın içinden Hz. Süleyman (a.s.)a ait eşyaların çıkması, Tevratın orijinal taş oyma tabletlerinin bulunması nedeniyle Hz. Mehdi (a.s.)ın zuhur ettiğine tam kanaat getirecekler, bu Müslümanlara büyük bir huzur ve rahatlık verecektir. Ahir zamanda gerçekleşecek bu olayı Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle bildirmiştir:
Abdullah bin Sinandan, İmam Cafer-i Sadık aleyhisselamın şöyle buyurduğunu duydum: Musanın asası cennet ağaçlarından birinin dalı idi ve o Medyen şehrine doğru gitmek isterken Cebrail aleyhisselam onu Musaya verdi. O ASA, ADEMİN TABUTU İLE BİRLİKTE TABERİYYE GÖLÜNDEDİR. NE ÇÜRÜRLER, NE DE DEĞİŞİRLER. SONUNDA KAİM ALEYHİSSELAM (HZ. MEHDİ (AS)) KIYAM ETTİĞİNDE O İKİSİNİ ORTAYA ÇIKARACAKTIR. (Şeyh Muhammed b. İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 278)
Ebul Carud Ziyad bin Münzirden, İmam Ebu Cafer Muhammed bin Ali aleyhisselam şöyle buyurdu: KAİM ALEYHİSSELAM (HZ. MEHDİ (AS)) ZUHUR ETTİĞİNDE RESULULLAH (S.A.V.)İN BAYRAĞI, SÜLEYMANIN YÜZÜĞÜ, MUSANIN ASASI VE TAŞI İLE ZUHUR EDECEKTİR... (Şeyh Muhammed b. İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 279)
... MUSANIN ASASI VE SÜLEYMANIN YÜZÜĞÜ ONDADIR (HZ. MEHDİ (AS)dadır). ...Allah dilediği zamana kadar onu gözden uzak tutar. Daha sonra zuhur eder ve yeryüzünü önceden zulümle dolduğu gibi adaletle doldurur. (Bihar-ul Envar, c. 52, s. 32; İsbat-ul Hudat, c. 6, s. 19)
Sayın Adnan Oktar 7 Aralık 2010 tarihli Kaçkar TV röportajında, kutsal hazineleri Hz. Mehdi (a.s.) dışında neden hiç kimsenin bulamayacağını şöyle açıklamıştır:
ADNAN OKTAR: Musevileri Allahın izniyle ihya edeceğiz. Yani uçsuz bucaksız bir zenginlik, uçsuz bucaksız bir hürriyet, uçsuz bucaksız bir sevince gark olacaklar, inşaAllah. Müslümanlığın şefkatini, koruyuculuğunu, sevgisini görecekler. Fetih Suresinde, öbür ayetlerde de işaret edilen bütün güzellikler oluşacak ve topluluklar halinde İslama dehalet (sığınma) olacak inşaAllah. Hz. Musa (a.s.)ın Kutsal Sandığını bulacağız. Bakın ayette söylüyor; onu diyor melekler taşır. (Bakara Suresi, 248) Melekler taşır demek ne demek? Bulamazsınız. Arasan da bulamazsın. Kim bulacak? Mehdi (a.s.) bulacak. Hayretler içinde kalacaklar, diyecekler: Biz buraya defalarca baktık, yanından geçmişiz ama göremedik. diyecekler.
Bakın, Kubbet-i Sahra ve Mescid-i Aksanın altında, Musevi arkadaşlarımız, tüneller açıyorlar, çalışmalar yapıyorlar. Yerin kat kat altına indiler. Her yer aranıyor, elektronik yönden de aranıyor. Sandığın orada olduğunu düşündükleri için arıyorlar. Bakın Allah sır veriyor: Melekler taşıyor. diyor. Melek taşıdığında bulamazsın. Yani bunu akıllarına koyacaklar. Arama ile bulunmaz. Onu bulacak kişi, onun sahibi Hz. Mehdi (a.s.)dır, Muhammed Mehdi (a.s.)dır. Yanında Cibril (a.s.), Mikail (a.s.) ve İsrafil (a.s.) var. Allah söylüyor Peygamberimiz (s.a.v.)e, Peygamberimiz (s.a.v.) de vahiyle bize bildiriyor. Yanında sürekli duruyorlar. Baş melekler. Yani Ulul azim melekler. Onların söylemesiyle konu bitecek inşaAllah.
Hz. Mehdi (a.s.)ın Zuhur Ettiği Bu Dönemde Hz. Nuh (a.s.)ın Gemisi Ağrı Dağında Bulunmuştur
Ahiz zamanda bulunacak olan kutsal emanetlerden ilki Hz. Nuh (a.s.)ın gemisidir. Bilim adamları uzun yıllar süren araştırmaların sonunda Ağrı Dağında Hz. Nuh (a.s.)ın gemisine ait önemli kalıntılara ulaştıklarını bildirmişler, bu tarihi olayı ve geminin görüntülerini geçtiğimiz aylarda tüm dünya ile paylaşmışlardır. Sayın Adnan Oktar kutsal emanetlerin bulunmasının Kuran indirildikten tam 1400 yıl sonra yani asrımızda gerçekleşmesinin nedenini Kuran ayetleri ışığında ve Peygamberimiz (sav)in hadislerine dayanarak Hz. Mehdi (a.s.)ın zuhur alametlerinden biri olarak değerlendirmiştir.
Sayın Adnan Oktar 15 Ağustos 2010 tarihli, HarunYahya.TV röportajında, bulunan geminin Hz. Nuh (a.s.)ın gemisi olduğunun nasıl anlaşılacağını şöyle anlatmıştır:
ADNAN OKTAR: Bu geminin Hz. Nuh (a.s.)a ait olduğunu nasıl biliyorlar, diye soruyorlar. Şimdi bakın bir kere, o yaşta tahta parçası bulmak mümkün değildir, parçalanır. Yani 5000 yıl-6000 yıl bir ağaç parçası durmaz, açık havada parçalanır. Onun durmuş olması bir kere bir mucize, bir. İkincisi tam gemi modelinde, yani yapı tam gemi modelinde yapılmış. Üçüncüsü, deprem sonucu açılıyor bu gedik. Deprem sonucu açılmasa ulaşılmayacak, bilinmiyor. Ve geminin bulunduğu yerde oksijen yok. Sıfır oksijen, ölüyor insanlar girdiğinde. Yani onun oraya monte edilmesi, konması, yığılması mümkün değil blok olarak. Yani bir de müthiş soğuk. Oraya araba çıkmıyor zaten. O yüksekliğe araba çıkamıyor, işlemiyor. Oksijen eksikliğinden çalışmıyor araba. Helikopter falan da çıkaramıyorsun yani. Tek açıklaması var, bu. İnşaAllah.
OKTAR BABUNA: Bir de tahtaların yaşı zaten.
ADNAN OKTAR: Tahtaların yaşı evet. Biçimi, modeli tam klasik gemi modeli. Şimdi Hz. Mehdi (a.s.) da çıktığında biz, İslam ahlakı dünyaya hakim olmuş, lideri olmuş, kaşı benziyor, gözü benziyor, sırtındaki ben benziyor, hepsi benziyor. Hz. İsa (a.s.) ile beraber namaz kılmışlar. Hz. İsa (a.s.) kızıl saçlı, bütün Hıristiyan alemine etkili olmuş, hepsinin Müslüman olmasına sebep olmuş, şimdi deseler ki bize, nereden anladınız? Hissediyoruz diyeceğiz, ne diyeceğiz? Allahualem, değil mi? Yani o da böyle. Hz. Mehdi (a.s.)ı nasıl anlayacaksak bu da böyle. Şimdi Hz. Musa (a.s.)ın sandığı bulunacak, nereden biliyorsun? diyecekler. Eskiliğinden, modelinden, şeklinden. Altından yapılmış sandık başka ne olabilir? Bir mağarada bulunduysa, bir lahit altında kapatılmışsa ve orada bulunduysa, binlerce yıldan beri bulunmayan bir sandık bulunduysa biz ne diyelim? Aynen orijinaline uygun, kanatlı motifler var üzerinde, odur diyeceğiz. Ya o değilse? Olur mu öyle bir şey? Odur yani, Allahualem o. Tevratın, İncilin orjinalleri bulunacak. Bakacağız Kurana aynen uygun. Allahualem o diyeceğiz, zann-ı galible. Mesela onu zannı-ı galible anlıyoruz.
Hz. Mehdi (a.s.) Devrinde Hz. İbrahim (a.s.)a Verilen Sayfalar Bulunacaktır
Hz. İbrahim (a.s.) Nemrut dağının bulunduğu bölgede doğmuştur. Putperest kavmine yine bu bölgede din ahlakını tebliğ etmiştir. Kavminin lideri olan Nemrutla olan mücadelesini yine bu yörede gerçekleştirmiştir. Ahiret ise daha hayırlı ve daha süreklidir. Şüphesiz bu, önceki sahifelerde vardır; İbrahimin ve Musanın sahifelerinde. (Ala Suresi, 17-19) ayetlerinde Rabbimiz, Hz. İbrahim (a.s.)a sahifeler verdiğini bildirmektedir. Bu sayfaların orjinallerinin, Güneydoğu Anadoluda Adıyaman Bölgesinde bulunan Nemrut Dağındaki 2500 yıllık kalıntıların içinde olduğu düşünülmektedir. Aynı yerin henüz ulaşılamayan bölümlerinde Nemrutun mezarı, kabartma yazıtlar, hazineler ve o dönemi anlatan pek çok bilginin de bulunduğu düşünülmektedir (Doğrusunu Allah bilir). O dönemin yöneticileri tarafından suç unsuru kabul edilen Hz. İbrahim (a.s.)ın sayfalarının burada bulunması ihtimali de vardır. Çok önemli olan bu belge ve bilgilerin, en derin ve ulaşılması en olanaksız gibi gözüken alanlara gizlenmiş olması, istenmeyen kişilerin bunlara ulaşmasının engellenmesi için zorunludur. Zira ulaşım zorluğu ve tehlikeler sebebiyle günümüze kadar, halen bu korunaklı alanlara ulaşılamamıştır. Ancak titiz ve yüksek teknoloji kullanılarak yapılacak bir çalışma ile bu son derece önemli tarihi belgelere ulaşılması mümkün olabilir. Yüce Allah bu önemli bilgilere ulaşılması gereken zamanı Hz. Mehdi (a.s.)a nasip etmiştir. Hadiste Peygamber Efendimiz (s.a.v) bu gerçeği şöyle bildirmektedir:
Beytül Mukaddesin hazinelerini, Tabut-u Sekineyi, Ben-i İsrail sofrası ile levhaların madenlerini, Hz. Adem (as)ın cübbesini, Hz. Süleyman (as)ın minberinin asasını ve Allahın Ben-i İsraile gönderdiği süt kadar beyaz olan eldivenleri çıkaracaktır. (El-Kavlul Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 33)
Sayın Adnan Oktar 13 Nisan 2010 tarihli Gaziantep Olay TV röportajında, Nemrut harebelerindeki tüm kutsal emanetlerin ortaya çıkartılacağını şöyle anlatmaktadır:
ADNAN OKTAR: ... Bir de bu Nemrut Harabelerindeki o taş yığması var ya, onun altı da kutsal emanetlerle dolu. Yani Nemrutun bizzat talimatıyla yapılmıştır orası. Aynı zamanda kendi mezarı da onun içinde ve Hz. İbrahim (a.s.) devrine ait birçok belge ve doküman da orada. Onun yapılması için yine, çok kapsamlı bir çalışma gerekiyor. Çünkü taşı çektiğinde, üzerine üzerine dökülmeye başlıyor insanların taş. Yani alınacak gibi değil. Onun için Firavun da çok uyanık o yönüyle. Yani şeytani bir uyanıklığı var. Müthiş bir sistem yapmış. Yani o mezarı açılacak gibi yapmamış. Açıldığında taşlar insanların üzerine yuvarlanıyor çünkü. Onun için özel teknik çalışma yapılması gerekiyor, tepeden başlanması gerekiyor. Biraz tabii, bazı teknikler var aklımda olan, zamanı gelince söyleriz. Dolayısıyla açılıp, altındaki kutsal emanetlere de ulaşacağız inşaAllah. O zaman insanlar, yani bütün dünya iman ediyor. Musevilerin hepsi iman edecekler aşağı yukarı. Tevratın orijinali bulunacak artık.
Piramitlerle İlgili Sırlar Hz. Mehdi (a.s.) Devrinde Çözülecektir
Antik Mısır, Mayalar ve Sümerlerden geriye kalan izler geçmiş çağlara ait pek çok sır ve teknolojik gelişme içermektedir. Şimdiye kadar bu tarihi eserlerin içindeki süsleme ve yazılarda teknolojik gelişmelere ait çeşitli bilgiler bulunmuştur. Örneğin piramitlerin firavun mezarları olmadığı, Mısırın elektriğini ürettiği, hatta büyük piramitin ortasındaki boş taş bloğun içinde, geçmişte, Hz. Musa (a.s.)ın sandığının bulunduğu anlaşılmıştır. Arkelojik çalışmalar ilerledikçe elektrik, elektrokimya, elektromanyetik, metalürji, hidrojeoloji, tıp, kimya, fizik gibi bilim dallarının da geniş ölçüde kullanıldığı anlaşılmaktadır. Fakat henüz çözülmeyen pek çok sır piramitler ve tarihi kalıntılar içinde hala gizlidir. Tüm bu sırlar hatta İstanbula Mısırdan getirilen dikilitaşın altında gizlenen sırlar Hz. Mehdi (a.s.) devrinde tek tek ortaya çıkacaktır.
Sayın Adnan Oktar 7 Aralık 2010 tarihli Kaçkar Tv röportajında piramitlerin sırlarının Hz. Mehdi (a.s.) devrinde uygulanan tekniklerle çözüleceğini şöyle anlatmıştır:
ADNAN OKTAR: Hz. Mehdi (a.s.) yapar. Yani Hz. Mehdi (a.s.) geldiğinde oralar asfalt gibi olur Allahın izniyle. Her yerine gireceğiz Allahın izniyle. Hz. Mehdi (a.s.) talebeleri olarak inşaAllah. Bu dikili taşlar, İstanbuldaki dikili taşlar, o taşların uçlarını yontacağız. O taşlar, cin, şeytan çağırmada kullanılıyor. Dik değil, yatay hale getireceğiz. Bir tek o taşlar için. Dik değil, yatay. Mesela Çemberlitaş ve diğer taşların hepsinin altında bir şey var. Özel olarak. Zaten yer belirtme taşlarıdır onlar. Yer belirtmek için veyahut onun şu kadar metre ilerisi, şu kadar metre gerisi anlamındadır onlar. Yani yer belirlemek için yapılmıştır. Piramitler, piramitlerin çok az bir bölümüne girildi. Asıl kısmı, onların alt kısmında ve iç odalara daha girilemedi. Birçok yer otomatik, yani bitmesinden sonra sürgülü taşlarla kapatıldı. Onların tamamen açılması gerekiyor. Mesela Tevratın orijinalleri, Hz. Musa (a.s.) devrinden kalan bir çok kalıntılar, birçok peygamber mezarı onların altında, o piramitlerin altında kaldı. Yani çok geniş çünkü arazi. Oraların ince ince araştırılması gerekiyor. Bu devlet gücüyle olur. Ancak Hz. Mehdi (a.s.) devrinde olacaktır. Her bulunduğunda yer yerinden oynayacaktır. Mesela her hafta, her ay bir haber gelecektir. İşte, şu da bulundu, bu da bulundu, her gün bir haber.
Sayın Adnan Oktar 24 Haziran 2011 tarihli A9 TV ve Kocaeli TV röportajında Çinde yer alan ve Türklere ait piramitler hakkında dikkat çekici bilgiler vermiştir:
ADNAN OKTAR: Geçmiş tarihi iyi inceleyelim. Bu, Çinde de var, Türkler de o zamanlar yapmışlar, daha büyüğünü yapmışlar bu piramitlerin. Daha içine girilmedi onların. Çin hükümeti artistlik yapıyor, o üçgenin tepe kısmını kaldırmışlar, böyle dağa benzetmeye çalışmışlar, bir şeyler yapmışlar. Çok fazla piramit var Türklerin yaptığı, daha eski ve daha büyük. Onların iç odalarına daha girilmedi, alt odalarına. İçinde neler yazıyor, neler var belli değil. Türk tarihiyle ilgili çok önemli belgelere ulaşılacağını tahmin ediyorum. Bir kere Çinle o konuda anlaşmaya varmamız şart. Bir de niye çekinirler, o da acayip. Açın, girilsin bakalım, değil mi? Her yerde her şey inceleniyor, o da incelensin, ne var yani? Türk tarihiyle ilgili çok acayip bilgilere ulaşılacak, benim kanaatim. Daha tarihin tsi yazılmamış. Yazdırmıyorlar tarihi. Normal tarih yok. Müsaade etmiyorlar. Beş on tane tarihçinin elinde dünya tarihi. Bilim adamlarına devredilmesi lazım. Arkeolojik bulgu oluyor, saklıyorlar; bilmem ne oluyor, saklıyorlar yahut parçalıyorlar. Bu edebiyat Hz. Mehdi (a.s.)ın zuhurunda bitecek. Kolaysa parçalasınlar, kolaysa saklasınlar da göreyim. Kim bilir ne sırlar var dünyada, kim bilir neler var. O sfenkslerin içinde odalar var. Daha onun içine girilmedi. Ve yazıyor da adam; içinde her türlü sır var diyorlar, her türlü bilgi var. Bu sıralar kimsenin bu işe yanaşacağı yok Allahualem. Kimse de cesaret edemez. Dünya her yönden Hz. Mehdi (a.s.)ı bekliyor. Amerikanın da ihtiyacı, Rusyanın da ihtiyacı, İslam aleminin de ihtiyacı; her yerin ihtiyacı. Dürüst, akıllı, samimi bir insanın başta bulunması gerekiyor.
Sayın Adnan Oktar 16 Mart 2011 tarihli Kaçkar TVdeki röportajında Sfenksin sırlarının Hz. Mehdi (a.s.) zamanında tam olarak ortaya çıkacağını anlatmıştır:
ADNAN OKTAR: 17 bin ton. Bu taşı yüzlerce kilometre öteden buraya getirmişler. 17 bin ton taşı taşıyacak siz bir teknoloji düşünebiliyor musunuz? Var mı şu an teknoloji? Tek yekpare bir kayadan yapılmış bu, tek yekpare. Çölde böyle bir kaya yok, bir tek burada bu kaya var. Yüzlerce kilometre öteden getiriliyor. Bana otuz tane buldozer getirin, otuz tane başka şey getirin, yine çekemezsiniz. Kumların içine gömülür, felaket olur. Mümkün değil, kazır atar yani. Şu an bilinemiyor nasıl getirdikleri, bilimle açıklanamıyor. Bu kadar ağır bir cismin yüzlerce kilometre öteden nasıl getirildiği açıklanamıyor. Bir de bunun içinde odalar, bölümler var; daha girilemedi. Dünyadaki birçok olayla ilgili önemli hayati bilgilerin, derin bilgilerin bu odalarda saklı olduğu yazıtta var, Mısır yazıtlarında var. Ama içine girilemiyor. Mısır hükümeti müsaade etmiyor. Sfenks parçalanır diye müsaade etmiyorlar. İçindeki odalara girildiğinde, oradaki belgeler ele geçirildiğinde dünya tarihi ile ilgili çok fazla bilgiye ulaşmış olacağız. Yalnız, bu sfenks Mısırlılar zamanında yapılmış bir şey değil; o yanlış biliniyor olabilir. 12 bin yıllık geçmişi var. Mısır tarihi 3 bin, 4 bin yıllık, inşaAllah. Bu, 12 bin yıllıktır. 12 bin yıl önce içerisine bir oda yapılmış ve içine bilgiler konmuş. Nasıl bilgi konduğunu bilmiyoruz. Hz. Mehdi (a.s.) zamanında bu bilgiler ortaya çıkarılacak.
Hz. Mehdi (a.s.) sfenks mfenks dinlemez; direkt girer, ne varsa içinden çıkarttırır. Yok turistikmiş, yok artistikmiş, öyle dinlemez; ben size söyleyeyim. Direkt içine girer. Bu piramitlerin altındaki odalara da girilecek, bu sfenksin içine de girilecek. 12 bin yıllık bir bilgiye ulaşmak çok büyük bir olaydır. Darwinistler, materyalistlerin böyle ayakları dört metre havaya sıçrayacak oradan çıkan bilgileri gördüklerinde. Dünya tarihini sarsacak çok önemli bilgilere ulaşılacak, bunu da göreceksiniz, inşaAllah.
Sayın Adnan Oktar 24 Haziran 2011 tarihli A9 TV ve Kocaeli TV röportajında, Hz. Mehdi (a.s.) devrinde tüm sırların çözüleceğini şöyle anlatmıştır:
ADNAN OKTAR: Piramitler nasıl incelenmez? Bırakın inceleyelim, ne var yani? Çemberlitaşta bir taş var, onun altında da bir şeyler var. İstanbul çaka çaka dolu. O Sultanahmetteki taşlar, onların altı, oralar dolu, Ayasofyanın altı dolu. Bunların hep böyle, o binalara zarar vermeden güzelce açılıp tespit edilmesi gerekiyor. Kim bilir neler çıkacak. Daha Tevratın orijinali bulunacak. Bir tane, iki tane değil; çok fazla çıkar Tevratın orijinali. İyi aranmadı. İncilin orijinali bulunacak daha. Dağ tepe aranır. Mağaralar hep dolu, her yer dolu bu tip şeylerle. Zamanında adamlar çekindikleri için oralara saklamışlar. Bunları bulacağız. Ama bunlar masraflı zor işler, devletin yapacağı işler. Mesela Nemrut Dağında, bu Nemrut Harabeleri; taş yığma bir mezar, taş yığma. Bütün teşkilat onun altında ama taşı indirmek mümkün değil. Kazmaya başladığında dağ çöküyor, zor. Ancak teknik çalışma gerekiyor. Tepeden çalışılması gerekiyor.
Önce tepeden bir oyuk açılması gerekiyor. Çünkü öyle kurnaz ki yapan adamlar, alttan aldığında dağ çökecek gibi yapmışlar, üstten aldığında üstten de çökecek gibi yapmışlar. Adamlar dağın dibine kadar uçarlar oradan, eğer rahat durmazlarsa. Onun için orada çok akılcı teknik çalışma gerekiyor, teknik alet edevatla. Sabit, mesela etkilenmeyen bir mekan. Belirli bir bölgeden taşın aşağıya doğru yuvarlanması lazım. Alanın boşaltılması gerekiyor. Dağdan aşağı yuvarlayacaksın, başka çaresi yok. Yahut orada bir set yapılacak, oraya doğru çarpacak taşlar. Mezarın içinde kim bilir neler var. Dağın altını doldurmuşlar. Dağın tepesine o taşları da yığmışlar, o da mucize, hayret edilecek şey. Bütün masonik semboller var dağın tepesinde, hepsi var. Aslanın üzerinde on dokuz yıldız, kartal, şu bu, çok fazla masonik sembol orada. Anladığım kadarıyla orayı aynı zamanda mason mabedi olarak da kullanmışlar. Kim bilir altında nerelere gireceğiz, dağın altında. Hz. Nuh (a.s.)ın gemisi bulundu, hiçbir odasına daha girilemedi, diğer kamaralara girilemedi. Kimsenin de ilgilendiği yok. Duruyor gemi orada. Bir tane, iki tane değil; çok fazla odası var. Dağın tepesinde. Halen, şu an bile kar kaplı orası, girilemiyor. Buralara devlet imkanıyla girilir. Hz. Mehdi (a.s.) zamanında inşaAllah girilecek. Bütün odalara girilir. Belki Hz. Nuh (a.s.)a gelmiş Kitap orada, Hz. Nuh (a.s.)ın eşyaları orada, o devirde kullanılan eşyalar orada. Hepsi çıksın. Allah Allah. Duruyor, kimsenin girdiği yok. Kapalı bekliyor. Uzaktan bakabiliyorlar odaya. Oksijen olmadığı için yanına kadar inemiyorla,r aşağıya. Bas oksijeni aşağıya boruyla, değil mi? Saf oksijeni götürün, adamlar rahat rahat çalışsın. Açın bütün dolapları, her yere girin. Diğer kamaralara girin. Girilemiyor. Nemrut Harabelerine girilemiyor. Firavunun alt kısımda asıl teşkilat, kazılıp girilemiyor. Kapalı taşla kapatılmış odalar var, girilemiyor. Geçenlerde bir tanesine makine ile girdiler. Kamera gönderdiler. Kamera birinci delikten girdi. Bir taş odaya girdi kamera. İkinci odaya giremediler. Orada yine var, bir delik daha var orada, devam ediyor. Ama devam edemediler. Oranın da açılması lazım, ileri geçilecek. Kim bilir belki de Tevratın orijinalini orada saklıyorlar. Yani Firavun çok ehemmiyet vermiş Tevrata, çok önem vermiş. İnandığı için değil; tehlikeli gördüğü için önem vermiş. Oradaki bilgilerden çok istifade etmiş, Tevrattaki bilgilerden ama Tevrata inanmamış. Yani onu istifade cihetiyle değerlendirmiş; tabi olma cihetiyle değerlendirmemiş. Bunlara bakılması gerekiyor.
(makale harun yahya)
Bu makale, İlmi Mercek Dergisi 86. sayı (Ağustos 2011) 4. sayfada yayınlanmıştır.