Dünya Tablomuzun Öyküsüdür

Efsunkar

Bayan Üye
İçinde acı barındırmayan bir mutluluk tatmadım henüz

Zihnimde kendimi tanımaya başladığımdan beri biriktirdiğim tüm yap–boz tanelerinden bir dünya var ettim.

İnsan kalbinde acı hissini tatmakla kendini tanımaya başlar.

Kendimi tanıdıkca hayatımın masal kitaplarından farklı olduğunu anladım.

Masal kitaplarına özlemim bu sebepledir. Bu nedenle insan kendini tanımadan evvel masal kitaplarında kaybolmali ki nasil bir dünyaya sahip olduğumuzun ve neye özlem duyduğumuzun bilincinde olalım. Masalları hafife almayalım…

Şimdi kendi var ettiğim dünyama sitemli gözlerle bakıyorum. İçimde zerre kadar memnuniyet belirtisi görmüyorum. Bir inkısar-ı hayal yani özetle…

Bir şekilde bir yerlerden bulup buluşturduğum yap-boz parçalarını bir başkasıyla değiştirecek ne imkana ne de güce sahibim. Böyle bir imkana ya da güce sahip olsaydım bu oyunun dışında kalırdım. Bir hayat oyunu oynanıyorsa öncelikle imkandan ve gücten yoksun olacaksın. İmkani ve gücü elde edebilmek icin hayatınla oynayacaksın.

Bir oblomov olmak zor değil.

Üzerimde birikmiş tüm ahmaklığımla dünyamı çerçevelemeye kalkıştım. En görkemli en pahalı çerçeveyle süsledim dünya tablomu.

Leyla denen illeti sevebilme adına makyajladım onu. Ben Leylamı sevemiyordum bir türlü. Bana verdikleri rolde ben mecnun olmalıydım ve leylayı sevmeliydim. Seviyormuş gibi yaptım sonra. Tabiata aykırı düşmektense bu yalanı oynamalıydım.

Olmadı , hesabıma düşen leylayı sevemedim.

Sonra anladım. Her Mecnunun Leylasını sevmesi gerektiği kuralı aslında koca bir yalanmış. Bunun idrakiyle kırdım tüm çerçeveleri. Elime aldım tablomu, şöyle kendime paralel kollarımı uzatıp bir kuş bakışıyla „ işte „ dedim „ benim dünyam bu, tüm çıplaklığıyla, tüm çirkinliğiyle benim dünyam „.

Mutsuzluğumla mutlu olmayı o zaman öğrendim. Mutsuzluktan kaçarak mutlu olunamayacağını o zaman öğrendim.

Dünyada hersey zıddıyla mevcutmuş ya hani. Çocukluğumdan beri öğretilegelen bu kuramı şimdi daha iyi anıiyorum.

Leylayı sevebilmenin tek koşulu onu elde edememekmiş. Leyla benim olmamalı. Aşk olacaksa Leyla olmamalı.

Hafızalarımıza zorla kabul ettirilen dünya ile bize bahşedilen dünya arasındaki fark budur belkide.

Dünya aslında hiçbir zaman, insanların anladığı şekliyle bize mutlu olma sözünü vermedi. Böyle bir yalanı biz dünyaya gelmeden genlerimize işlediler. Acısız, kedersiz bir dünya olmadı ve olmayacaktı da. Gerçek anlamda mutluluk bunu çözmekle başlar.

Geriye kalan yap-boz parçalarından oluşan dünyamızı bozup yine aynı heyecanla yapmaya kalkışmaktır. İçinde noksan parcalarının olduğunu bile bile yine ilkinde duyduğumuz hazla ortaya nasıl bir tablo çıkacağını bilmiyormuş gibi yaparak usanmadan yorulmadan onları bir araya getirmektir.

Noksan parcalarım var diye üzüldüğüm sanılmasın. Aksine beni en bahtiyar eden dünyamın o kara delikleridir. Onların içini istediğim şekilde doldurmanın, istediğim şekilde tahayyülün şevkini anlatamam size.

Evet……evetevet. Şimdi geldi aklıma. Mademki kendi tahayyülümle doldurduğum o boşluklar beni mutlu ediyor , o zaman gelin beraber bir oyun oynayalım. Dünya tablomuzdaki boşlukları çoğaltalım. Önce bize öğretildiği şekliyle vicdanımızı çıkartalım dünyamızdan. Dünyanızın yıkılacağından korkmayın ( Oblomovluk çok kötü, uzak durun bu marazdan). Sonra bize dayatılan bu vicdanın yerini bize bahşedilen vicdanla değiştirelim. Sonra bakışlarımızı çıkaralım, sonra benliğimizi, ahlakımızı , ideallerimizi, inançlarımızı,egomuzu, alter egomuzu…

Boşluklarımız arttıkça ve onların yerini kendi tahayyülümüzün sınırsız olgularıyla doldurdukca daha da mutlu oluyoruz değil mi?

O zaman tüm cesaretimizi toplayarak bir adım daha atalım ve dünya tablomuzda geriye kalan tüm yap-boz parçalarını atalım. Geride kalan boş tablomuzu alalım elimize , şöyle kendimize paralel bir şekilde uzatıp kuş bakışıyla tablomuzun tamamını bize bahşedilen gerçeklerle dolduralım.

Doldurduğumuz gerçekler tahayyülen de olsa , bir başkasının gözünde boş da olsa , tüm kapiları açacak anahtara, özlemini duyduğumuz imkana ve güce artık sahip olabildiysek geride bırakılanların ne önemi var.

İçinde mutsuzluk barındırmayan mutluluğun ne önemi var.

Sizi bilmem ama ben Leylamla barıştım. O yok biliyorum. Olmamalı da zaten.

Aşk varsa Leyla yok!

M.AKİF COŞKUN
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol
Geri
Üst