matrock_guzel
Bayan Üye
Kadınlar, erkekleri korkutmak için mi ruj sürüyorlardı?Hemen her kadın sokağa çıkmadan önce ruj kullanır. Bu alışkanlık çok eskilere uzanıyor. En eski çağlarda kadınlar ruj olarak renkli kili ya da vişne gibi meyveleri kullanıyordu.
Ancak henüz, ilkçağ kadınlarının ruju daha iyi görünmek için mi yoksa erkekleri korkutup kaçırmak için mi kullandığını bilmiyoruz. Afrika’da ve batı Avrupa’da ortaya çıkarılan kaya resimlerinde kadınların ruj kullandıkları açıkça görülüyor.
Antik Mısır’da doğal pigmentler ve hayvan yağları karıştırarak günümüz rujlarının temeli oluşturulmuştu. Kızıl kurşun ve demir oksit renk vermeleri için kullanılıyordu. Ancak bunlar pas kokuyordu. Bu rujları daha iyi kokar hale getirmek için rujlara çeşitli esanslar eklenmişti. Arkeologlar bunlara ilişkin kalıntıları Mısırlı asil kadınlara ait mezarlarda buldular.
Çivi yazılı bazı metinler, kadınların süsen çiçeği gibi bazı asitli bitkilerin sularını dudaklarını renklendirmek için kullandıklarından bahsediyor. Bu tür meyvelerin suları kanın dudaklara toplanmasını sağlardı, uzunca bir dönem bu sayede dudaklar kızıl kalırdı.
Doğal pigmentler antik dönemlerde yaygın bir biçimde kullanılmaktaydı. Kına sadece saçı değil vücudun çeşitli bölümlerini de renklendirmek için tercih ediliyordu. Eski dönemlerde soylu Japon kadınların yoğun makyajla kalabalık arasına çıkmasına izin verilmiyordu. Soylu kadınlar makyajlarında beyaz ve siyah kullanıyorlardı. Yüzlerine beyaz dudaklarına siyah sürüyorlardı. Bu makyajla yüzlerinde maske varmış gibi görünüyorlardı. O rujların temel maddesini katran ve balmumu oluşturuyordu. Balmumu ruju kalınlaştırıyordu. Ne enteresandır ki balmumu hâlâ rujların temel maddelerinden birini oluşturuyor.
Okyanusya’da kadınların rujlarının temel maddesini bazı küçük yumuşakçalar oluşturuyordu. Bu yumuşakçalar ruju parlak kızıl yapıyorlardı. Halen bazı ünlü markalar rujlarında bu yumuşakçaları kullanıyorlar. Ancak bu tip rujlar biraz daha pahalı oluyor. Yumuşakçanın altında boyayı sağlayan kabuk son derece pahalı. Bu boya zararsız, kalıcı ve eşsiz kalitede nemlendirici içeriyor. Bu pigmente sahip rujlar ve allıklar yüksek kalite olarak kabul ediliyorlar.
Latin Amerika’da ve bazı doğu ülkelerinde rujlar hayvansal kökenli boya olan carmin ile renklendiriyorlardı. Bu malzemenin kaynağı kırmızböceğiydi. Bu böcekler toplanıyor, kurutuluyor daha sonra dövülerek kırmızı toz haline getiriliyordu. Carmin Rusya’da da son derece popülerdi. Carmin’i pahalı bulan markalar bunun yerine pancar ve havuç suyu gibi malzemeleri kullanıyorlardı.
İnanılmaz bir biçimde bazı kadınlar güzelleşebilmek için dudaklarına ezilmiş turuncu kil sürüyorlarmış. Bu kili suyla karıştırılıp dudağa uyguluyorlarmış. Bazı tarihi belgelerde bu rujun etkileri korkutucu olarak gösteriliyor. Ne enteresandır ki, bu ruju kadınların dudaklarında ilk kez gören tacirlerin ödü kopuyormuş. Çünkü o dönemde Rusya’da makyaj oldukça ilginçmiş. Yüzlerini beyaza, kaşlarını karaya, dudaklarını da mor veya turuncuya boyuyorlarmış. Bu ilginç makyaj tarzı 11 ve 13. yüzyıllar arasında son derece olağanmış. Engizisyon öncesinde Avrupalı kadınlar ruj olarak zincifre kullanıyorlarmış. Ancak bu madde sağlığa son derece zararlıydı.
Ortaçağ’da Papa yasakladığı için kadınlar makyaj yapmıyorlardı. Birkaç yüz yıl makyajdan uzaklaşılmış olsa da sonradan yoğun bir biçimde kullanılmaya başlandı.
On yedinci yüzyılda, İngiltere’de parlamento erkekleri koruyan bir yasa çıkarmak zorunda kalmıştı. Evlilik öncesi makyajla güzelleşen kadınların, evlilik sonrası makyajsız halini görüp bunu beğenmeyen erkeklerin boşanmaları kolaylaştırılmıştı. Makyajsız çirkinlik gerçek bir boşanma sebebiydi.
On sekizinci yüzyıla gelindiğinde ruj sadece kadınlar değil erkekler arasında da son derece popülerdi. Fransız yargı sisteminde görevli erkekler carmin ve yağı karıştırarak ruj yapıyorlar ve bunu dudaklarına uyguluyorlardı. Böylelikle yüzlerini ön plana çıkarıyorlardı.
Ruj bildiğimiz biçime ilk kez 1915 yılında geldi. Birkaç yıl sonra günlük alışkanlık haline geldi. Elizabeth Arden, 1930 yılında ruj süren kızların ruj sürmeyenlere oranla daha kolay iş bulduğunu söylemişti. Bu slogan ruju popüler hale getirdi. Sessiz filmlerde rol alan kadınlar son derece parlak ruj sürerlerdi ve çok belirgin kontur kullanırlardı.
Şükürler olsun ki ruj büyük bir evrim geçirdi ve artık hijyenik, nemlendirici özelliği olan ve dudağı besleyen rujlar var. Ancak halen rujların yapımında atababalarımızın tercih ettiği maddeler kullanılıyor
Nerede olursanız olun, başların sizden yana dönmesini istiyorsanız işte bir yol: Kırmızı ruj
Kırmızı ruj her zaman kadınları ve erkekleri çekiyor, ama kullanılması özen istiyor.
Kırmızı rujun başarısı, yüzünüzün geri kalan kısmının bu rujla uyumlu olmasına bağlı. Cildinizin soluk olması durumunda ruj daha çok dikkati çekecektir. Kırmızı rujla birlikte gözlerinizin makyajının hafif olması ve cilt tipinize uygun hafif bir allık kullanmanız uygun olur. Eyeliner kullanmayın, rimel kullanmak iyi olabilir.
Şimdi rujunuzun mükemmel ve uzun süreli olmanız için daha sıkı kuralları gözden geçirelim;
1. Dudaklarınıza ince bir fondöten tabakası uygulayın. Birkaç dakika kurumasını bekleyin
2. Üstüne bir tabaka da pudra sürün
3. Rujunuza benzer bir renkte kırmızı dudak kalemi ile dudaklarınızın çevresini çizin
4. Ruju, önce dudaklarınızın ortasına (ve mümkünse bir fırça ile) sonra kenarlara doğru sürün. Bu şekilde davranırsanız, rujun fazla sürülmesinin önüne geçilmiş olur.
5. Bir kağıt mendil kullanarak, fazlalıkları temizleyin ve kurutun
6. İkinci bir tabaka sürün. İlk tabakanın üstüne sürülen bu tabaka, rujunuzun uzun süreli olmasını sağlayacaktır.
Son bir püf noktası, kırmızı ruj ile birlikte kırmızı oje kullanmanız bir kontrast oluşturacaktır.
Bu arada kırmızı ruj sürmeye yönelik aklınızda tutmanız gereken hususlar da şöyle;
* Dudaklarınız çok ince ise, parlak kırımızı renk daha çok dikkati çekmelerine neden olacaktır.
* Tersine dudaklarınız çok dolgun ise, tam kırmızı yerine kahverengi ya da mavi ağırlıklı kırmızı kullanmanız daha uygun olacaktır.