Dua genellikle insanın Allah 'la arasında bir bağ, ya da Allah 'la iletişim kurma olarak tanımlanır. Gerçekten de, dünyanın bütün önde gelen dinleri manevi duyunun dua, tefekkür ve meditasyon vasıtasıyla kazanılacağı üzerinde durmuşlardır. Eğer Allah'a dua edersek, hem Allah'ın rehberliğinin gücünü hissetmiş oluruz hem de bu deneyimle inancımızın gençleştiğini hissederiz ve geleceğe inancımız yenilenmiş olur.
Dini inancı olmayanlar için duanın, tefekkürün ve meditasyonun - söylediklerimin çoğu bu üçüyle ilgilidir - uygulanması bir çeşit manevi gıda almaktır; onlar ruh için merhem, kalp için ışık ve iç varlığımızın manevi zirveleridir. Dua, manevi meleke ve yeteneklerimizin büyümesine katkıda bulunur, özellikle de sezgiye ve anlamaya, tefekkürün sessizliği ve sükûneti sağladığı gibi düşüncelerimizi ve duygularımızı bize zararlı olan unsurlar üzerinde ya da sevinç veren olaylar üzerinde yoğunlaştırmamızı sağlar ve ileriyi problemlere aldırmadan görmemize bize yardımcı olur.
Dua en iyi derin bir ifade yapısı olarak tanımlanabilir; dua ettiğimiz zaman ya da meditasyon yaptığımız zaman, kendi ruhumuzla irtibata geçeriz ve aklımızdaki konu üzerinde derin derin düşünürüz. Frekansımızı buluruz ve eğer inanıyorsak, Allah'ın gücüne ve lütfuna yöneliriz. Kendimizden arınmaya başlarız ve maddesel dünya ile meşgul olan birinci yönümüzden koparak, içe dönüp manevi dünyamıza yöneliriz. Dua, dikkatimizi kendi üzerimizden uzaklaştırır ve maddi dünyadan ruhun derinliklerine götürür; böylelikle manevi gücümüz yenilenir ve kendimize inancımız güçlenir. Bununda tek anlamı vardır: Hayatımızda gerçek tatmine ve iç barışa ulaşmak.
Dua tarafından yapılanlar, bu dünyanın rüyalarından daha çoktur.
Lord Alfred Tennyson
Niçin dua?
Biz başkaları için de dua edebiliriz. Eşimiz, anne babamız, arkadaşlarımız kısacası sevdiğimiz herkes için dua edebiliriz. Sağlığımız ve manevi büyümemiz için dua edebiliriz. Allah'tan tevazu, sabır, kurtuluş, sebat, anlayış, sevgi ve inanç gibi faziletler ve güçler isteyebiliriz. Stresli ve zor zamanlarımızda bize yol göstermesini, destek olmasını ve güç vermesini isteyebileceğimiz gibi, hem iç barışımız için hem de bütün dünya barışı için dua edebiliriz.
Manevi safhalarımızla irtibata geçmek için meditasyona geçebiliriz.
Dua etmek ya da meditasyon yapmak için pekçok sebep vardır. Dua için her insanın farklı motivasyonu vardır ancak hepimiz için geçerli olan bazı amaçlar olduğu da bir gerçektir. Pek çoğumuz daha iyi bir insan olabilmek, kendimizle ve başka insanlarla barışık olmak ve güçlü bir maneviyata sahip olmak için dua ederiz. Dua ederken ve meditasyon yaparken karakterimizdeki eksiklikleri düzeltmeye ve dış dünyadaki aksaklıkların üstesinden gelmeye çalışırız. Kendimize olan eksik inancımızı güçlendirmenin ve ilkel egomuza hakim olmanın yollarını ararız.
Tefekkür zamanlarında kendi özvarlığımıza dokunmuş gibi oluruz ve aynı zamanda maddi varlığımızdan da adeta sıyrılırız. Dış dünyanın bozukluklarına ve dağınıklığına dahi eğiliriz fakat aynı zamanda iç safhalarımızı sınarız ve bilinçli bir şekilde bulduklarımı değiştiririz. Açık ruh halimizi ve bilincimizi iç benliğimizle irtibata geçmek için kullanabiliriz, ikinci benliğimizi kullanabilir ve birinci benliğimizin çok aşağısında kalmış yanlarımızla ilgilenebiliriz. Bu özellikle kendimize inancımızla ilgili problemlerin çözümü için önemli bir teknik olabilir. Hepimiz kendimize inancımızın az olduğunu reddetme eğilimi içindeyiz ancak dua, tefekkür ve meditasyon zamanlarında, dürüst olmak ve varlığımızın zayıf sahalarıyla yüzleşmek zorunda kalırız.
Derin bir meditasyon yap; görünmeyen nesnelerin gizemi belki sana gösterilir ki, sende maneviyatın ve ölümsüzlüğün güzel kokusunu duymanın hazzına varırsın...
Bahaulllah
Nerede dua etmeli?
Kilise, cami ve mabed gibi ibadet için tasarlanmış mekanlarda, ibadet ve dua için inşa edilmiş yapılarda dua edebilirsiniz. Burada tek başınıza, dışarının kargaşalığından uzak bir şekilde dua edebileceğiniz gibi başkalarıyla birlikte de dua edebilirsiniz. Ya da kendi evinizde meditasyon yapmanızda mümkündür - belki özellikle kendinizi rahat hissedeceğiniz bir koltukta ve hatta yıkanırken. Bir diğer alternatif olarak, belki dağların sessizliğinde ya da bahçenizin sükûnetinde dışarıyı seyrederek tefekkür yapabilirsiniz. İstediğiniz her yerde dua edebilirsiniz, ancak düşünülmesi gereken en önemli nokta mekanın meditasyona ve tefekküre yardımcı olabilecek bir yer olmasıdır. Dua süresince rahatsız edilmeyeceğiniz ve kendinizi rahat hissedeceğiniz sessiz ve rahat bir mekan seçmelisiniz.
Ne zaman dua etmeli?
Duanın yapılması gereken yer konusunda sıkı kurallar olmadığı gibi, zamanı da kişinin kendi istediği herhangi bir zaman olarak belirtilebilir. Pekçok insan belli zamanlarda dua eder. Mesela sabah kalkınca, gece yatarken ya da önemli bir işe başlarken. Eğer dindar bir toplumun üyesiyseniz, bayram günlerinde ya da diğer tatil günlerinde belli şeyler için dua ediyorsunuz demektir. Kısaca ne zaman dua edeceğiniz konusunda size şunu söyleyebilirim ki, ihtiyaç hissettiğiniz zaman dua etmeniz, düzenli vakitlerdeki meditasyon ve dualardan çok daha faydalı olacaktır. Dua diğer herhangi bir faaliyet gibi, pratik yapmakla gelişir, öyleyse 'az fakat sık sık' dua etmek kesinlikle daha faydalıdır. Özellikle duayı belli aralıklarla yapılan rutin bir faaliyet haline getirmek manevi açıdan en yerinde olanıdır.
Dua ve tefekkürü yaşamımızın bir parçası haline getirmek manevi bir ödüllendirme olduğu gibi, onu abartmamaya da dikkat etmeliyiz. Çünkü dua, hiçbir zaman kendi özelliğini kaybetmemeli ve zevksiz hale dönüşmemelidir. Her zaman yüceltici ve teşvik edici bir deneyim olma özelliğini korumalıdır. Bunun yanında duayı hayatta yüzyüze geldiğimiz sorumluluklarımızdan ya da görevlerimizden kaçmak için bahane yapmak gibi yanlış bir amaç için kullanmama konusunda dikkatli olmalıyız. İçten yapılan bir dua dahi, bilinçli yapılan bir aksiyonun alternatifi olmak için yeterli değildir.
Nasıl dua etmeli?
Dua ve meditasyonlar sessiz telaffuz edilebilmesine rağmen, dua edenler konuşarak, düşünerek hatta yazarak dua etmek gibi değişik alternatifler üretebilirler. Dua için hangi yolu seçerseniz seçin, önemli olan duanın içten yapılması ve isteklerin olumlu olmasıdır. İdeal olarak, dua minnet, şükran ve adanma ile teklif edilmeli ve tevazu, kendinden ayrılma ve durulukla ifade edilmelidir. Eğer dua edenler temiz bir kalpten yoksun olarak konuşuyorlarsa, kalplerinde korku yoksa ve sorumluluk duygusundan uzaklarsa, yaptıkları hiçbir tefekkür ya da dua, olumlu netice vermeyecektir. Akim doğru katkılarını benimsemek de önemlidir. Duanın mantığı, ruhunuzu barışa ve samimiliğe açmaktır. Duanın sonuçları hakkında dini inancınız ne olursa olsun önyargılı olmayın. Dua kalbinizi açmanın bir yoludur; bir netice ümit edebilirsiniz ama asla beklenti içinde olmamalısınız.
Nasıl kelimeler ve fiiller arasında tutarlılık oluşturmak kendimize olan inancımız için önemliyse, dualarımız ve hareketlerimiz arasında tutarlılık olması da o derece önemlidir. Dua ve fiil manevi seyahatimizde arkadaş gibi olmalılar. Dualarımızla istediğimiz şeyler için hareketlerimizle de uğraşmalıyız. Aksi halde, dualarımız ciddiyetsiz olur ve daha fazla sürdüremeyiz.
Ne için dua etmeli?
Kutsal kitaplarda yazılanlarla dua edebilirsiniz ya da kendi duanızı kendiniz düşünebilirsiniz fakat bu sizin için zor olacaktır. Dikkat etmeniz gereken, dualarınızın ben merkezli olmaması. Ve bazen kalbimizle hissedemediğimiz kelimeleri telaffuz etmek meyvesiz kalacaktır. İstediğim gibi bir yaşantıya sahip olmak için sezgilerimi bana yardımcı olacak değerler olarak görürüm. Sezgileriniz, dualarınızı kendinize inanmayı geliştirme hedefine yönelik olarak kullanmanızda size yardımcı olacaklardır.
MEDİTASYON - OSHO
Hiçbir şey yapmadığınız zaman, bedensel, zihinsel, her düzeyde tüm eylem kesildiği zaman ve siz sadece öylece var iseniz, işte meditasyon budur. Meditasyon yapamazsınız, onu uygulayamazsınız; sadece onu anlamalısınız.
Sadece olmak için zaman bulabildiğinizde bütün yaptıklarınızı bırakın. Hiçbir şey yapmadığınız ve tümüyle gevşemiş halde sadece merkezinizde olduğunuz tek bir lahza, tek bir an bile meditasyondur. Ve bir kez bu yeteneği, bu oluş halini kazandığınızda bu durumda istediğiniz kadar uzun süre kalabilirsiniz; sonunda yirmi dört saat bu durumda kalabilirsiniz.
Bir kez varlığınızın rahatsız olmadan kalabilme yolunun farkına vardığınızda, yavaş yavaş varlığınızın kımıldamamasına dikkat ederek birşeyler yapmaya başlayabilirsiniz. Bu meditasyonun ikinci kısmıdır.
Önce sadece olmayı öğrenerek, sonra küçük edimleri öğrenerek: yerleri temizleyerek, duş alarak, fakat kendinizi merkezde tutarak. Sonra daha karmaşık şeyler yapabilirsiniz...
Örneğin ben size konuşuyorum, fakat meditasyonum bozulmuyor. Konuşmayı sürdürebilirim, fakat merkezimde ufacık bir dalgalanma bile yok; merkezim sessiz, son derece sessiz.
Bu nedenle meditasyon eyleme karşı değildir. Yaşamdan kaçmanız gerekmez. O size sadece yeni bir yaşam şekli öğretir. Siz hortumun, kasırganın merkezi olursunuz. Yaşamınız devam eder, gerçekten çok daha yoğun bir şekilde - daha çok sevinç, daha çok berraklık, daha çok vizyon, daha çok yaratıcılıkla - devam eder, yine de uzaksınızdır, sadece etrafınızda olup biten herşeyi gören, dağların üstündeki bir gözlemcisinizdir.
Siz yapan değilsinizdir, siz gözlemleyensinizdir. Meditasyonun tüm gizi budur, sizin gözlemci olmanızdır. Yapma kendi düzeyinde sürer gider, bunda sorun yoktur: odun kesme, kuyudan su çekme. Küçük büyük herşeyi yapabilirsiniz; sadece bir şeye izin verilmez ve bu da bu merkezlenişinizin, kendi içsel dengenizin, farkındalığınızın kaybolmaması gereğidir.
Bu farkındalık, bu uyanıklık kesinlikle bozulmadan, bulutlanmadan kalmalıdır.
Farkındalıkta ilk adım bedeninize karşı çok uyanık olmaktır. Yavaş yavaş kişi her hareketine, her edimine karşı tetikte olur. Ve farkında oldukça bir mucize olmaya başlar: bedeniniz daha gevşer, daha uyumlu olur, bedeninize hakim olan derin bir huzur başlar, bedeninizde nabız gibi gizli bir müzik çarpmaya başlar. Sonra düşüncelerinizin farkında olmaya başlayın; aynısı düşüncelerle de yapılmalıdır. Düşünceler bedenden çok daha inceliklidir ve elbette, çok daha tehlikeli.
Ve düşüncelerinizin farkına vardığınızda içinizde neler olup bittiğine şaşırırsınız. Herhangi bir anda neler olduğunu yazsanız, büyük bir şaşkınlığa uğrarsınız. İnanamazsınız "İçimde bunlar oluyor." Sadece on dakika yazmayı sürdürün. Kimsenin girmemesi için kapıları kilitleyin, pencereleri kapatın, böylece tümüyle dürüst olabilirsiniz ve bir ateş yakın ki yazdıklarınızı içine atabilesiniz! Böylece bunları sizin dışınızda kimse bilmez. Ve sonra tümüyle dürüst olun ve zihninizin içinde neler olduğunu yazın.
Ve on dakika sonra yazdıklarınızı okuyun - içinizde çılgın bir zihin olduğunu göreceksiniz! Biz bu çılgınlığın gizli bir akım gibi akıp durduğunun farkında değiliz. Bu sizin yaşamınızda önemli olan herşeyi etkiler. Öyleyse bu çılgın adamın değişmesi gerek. Ve farkındalığın mucizesi, farkında olmaktan başka hiçbir şey yapmak zorunda olmamanızdır. Sadece onu izleme durumu bunu değiştirir. Yavaş yavaş çılgın adam kaybolur; yavaş yavaş düşünceler belli bir modele girmeye başlar: artık kaos yaratmazlar, daha çok bir evrene benzerler; ve sonra yine daha derin bir huzur hakim olur. Ve bedeniniz ve zihniniz huzurlu olduğu zaman, birbirleriyle uyumlu olduklarını, aralarında bir köprü olduğunu göreceksiniz. Şimdi artık farklı yönlere gitmiyor, farklı atlara binmiyorlardır.
İlk kez uyum vardır ve bu uyum üçüncü adımı uygulamaya çok yardım eder - yani duygularınızın, hislerinizin, ruh hallerinizin farkında olmak. Bu en incelikli tabakadır ve en zorudur, fakat eğer düşüncelerin farkında olabiliyorsanız, bu sadece bir adım fazlasıdır. Ruh hallerinizi, duygularınızı, hislerinizi düşünmeye başlarken biraz daha yoğun bir farkındalığa gerek vardır. Bir kez bu üçünün farkına vardığınızda hepsi tek bir fenomen halinde birleşir. Ve bu üçü birlikte işlev görerek, mükemmel çalışarak bir olduğu zaman bu üçünün müziğini hissedebilirsiniz - bir orkestra olmuşlardır. Sonra dördüncüsü ortaya çıkar ki bunu siz yapamazsınız - bu kendi kendine olur. Bütünden bir armağandır bu. Bu üçünü yapanlar için bir ödüldür. Ve dördüncüsü kişiyi uyandıran nihai farkındalıktır. Kişi farkındalığının farkına varır - dördüncüsü budur. Bu kişiyi Buda yapar. Ve ancak bu uyanışta insan saadetin ne olduğunu anlamaya başlar. Beden zevki bilir, zihin mutluluğu bilir, yürek sevinci bilir, dördüncüsü saadeti bilir. Saadet sannyas'ın hedefidir ve farkındalık buna giden yoldur.
Ciddi olmadan, oyunvari bir şekilde meditasyon yapın, çünkü ciddi meditasyon yaptığınızda gerginleşirsiniz. Meditasyon gevşemeyi gerektirir. Meditasyon neşeli bir yürek ister. O iş değildir, oyundur.
Bu nedenle her yerde meditasyon yapabilirsiniz - duş alırken yapabilirsiniz, yatağınızda uyurken yapabilirsiniz, karınızla ya da kocanızla sevişirken yapabilirsiniz - çünkü meditasyonun hiçbir engeli, hiçbir koşulu yoktur.
Meditasyon sadece sessiz bir zihin durumu demektir. Sessiz bir zihin durumuyla herşeyi yapabilirsiniz. Ve yaptığınız herşey daha zarif olacaktır, daha yaratıcı olacaktır, daha iyi çiçekler, daha iyi meyveler getirecektir. Yaşamınız her boyutta daha zengin olacaktır. Ben yaşamın tüm boyutlarında zenginlikten yanayım. Para tek başına zenginlik değildir.