iki sakayı getiren eshab onları sorgulamaya başladılar. O sırada Sevgili Peygamberimiz namaz kılmakta idiler...Namazı eda edince Efendimiz bizzat sual sormaya başladılar:
-Kureyş ordusu şu ân nerede? -Şu kum tepesinin ilerisinde..
-Sayıları ne kadar.
-Çok.
-Kaç kişi?
-Tam bilmiyoruz.
-Günde kaç deve kesiyorlar?
-Birgün dokuz; bir gün on.
Peygamberimiz arkadaşlarına döndüler:
-Demekki dokuzyüz elli ila bin kişi arasındalar.
Allah'ın Resulü sormaya devam ediyorlar.
-Ordunuzda Kureyş eşrafından kimler var?
-Ebu Cehil bin Hişam Utbe bin Rebia Şeybe bin Rebia Ebül Bühteri bin Hişam Hakim bin Hizam Nevfel bin Huveylid Haris bin Amir Tuayme bin Adiy Nadr bin Haris Zem'a bin Esved Umeyye bin Halef Nûbeyh bin Haccac Münebbih bin Haccac Süheyl bin Amr Amr bin Abdi Ved....
Sevgili Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem sayılanları dinledikten sonra eshabı kirama dediler ki:
-İşte Mekke ciğerparelerini size feda etti.
Sorguya devam ediyorlar:
-Gelirken Kureyş'ten geri dönen oldu mu?
-Ahnes bin Ebi Şerik.
-Ahnes hidayete ermemişken Zühreoğullarına doğru yolu göstermiş. Başka?
-Adiy bin Kâboğulları da Medine'ye geri gittiler.
.....
.....
Bir kısım sucularını esir vermek kâfir ordusunu harekete geçirdi. Temkinli bir şekilde Bedr'e doğru ilerlemeye başladılar.
Müşrik Ordusunun yaklaşmakta olduğu haber alınınca İslâm Ordusu araziye hâkim olmak için Çarşambayı Perşembeye bağlayan gece yatsı vakti Bedr'e girdi.
.....
Ancak eldeki kaynaklar kâfi gelmiyor; Müslümanlar su sıkıntısı çekiyorlar. Hatta bazan abdest suyu bile zahmetle bulunuyordu. Şeytan müminlerin Peygamberlerine olan sadakatlerini bozmak için vesvese vermeye başladı...fakat o yüksek ve parlak imân sahipleri Allah'ın yardımı ile kalplerine gelen bu telkinleri yendiler
O gece erkenden eshabı kiramı tatlı bir uyku bastırdı.. Derin ve deliksiz bir uykuya daldılar. Sellerin dereleri doldurduğu şiddetli bir yağmur başladı.
Sevgili Peygamberimiz o sabah namazdan sonra gün ışığının ışıl ışıl aydınlandığında bu ışıltıdan daha aydınlık bir yüz ve daha ışıltılı tebessümlerle mubarek eshabına sordular:
-Yerimiz iyi mi? Bu menzilde mi karar kılalım yoksa karargahımızı başka yere mi nakledelim?
Sabah açan güneş ve çıkan sıcakla kısa zamanda toprak sertleşmiş; çölde hareket zorluğu kalmamış; bütün kırbaların doldurulması ile su sıkıntısı sona ermişti.
Habbab ibni Münzir söz aldı:
Otuzüç yaşında; Peygamberine canı gönülden muti; kalbi O'nun sevgisi ile nurlu otuzüç yaşındaki bu eşsiz sahabi bütün edebi ile soruyor:
-Ya Resulallah burada yerleşmek şahsi fikriniz midir? Yoksa vahiy mi geldi?
-Şahsi fikrim..
-O halde şunu arz ve teklif ediyorum. Son kuyuya kadar çekilelim. O kuyunun suyu bol ve tatlıdır. Bunun önünde bir havuz açarak suyu havuza bağlayalım. Harb esnasında susadıkça havuzdan istifade ederiz... diğerlerini taş ve toprakla doldurarak kör kuyu haline getirelim; düşman bunlardan istifade edemesin....ayrıca dediğim yer vadiye de hakim bir noktadadır... Ama doğrusunu yine de Allah'ın Resulü bilir....
Biraz sonra Cebrail aleyhisselam Habbab bin Münzir'in teklifinin yerinde olduğuna dair vahiy getirdi...Vadinin Medine yakasındaki son kuyunun önünde karargâh kuruldu.
Resulullah kuyuların körleştirilmesi işini Hazreti Ali'ye verdiler...
......
Sa'd bin Muaz radıyallahü anh âlemlerin Sultanını güneşin yakıcılığından korumak istedi:
-Ey Allah'ın Resulü şayet müsaade buyurursanız hurma dallarından size bir çadır yapalım. Çadırın yanına bir de binek hazırlar ve ondan sonra biz aşağıda düşmanla çarpışmaya başlarız. Eğer galip gelirsek ne âla; fakat yenilmeye yüz tutarsak lütfen siz buradan uzaklaşarak Medine'ye dönünüz. Çünkü bütün insanlığa lâzım olan sizsiniz. Biz sizi ne kadar seviyorsak Medine'de kalıp da gelmemiş olanlar da en az bizim kadar seviyorlar. Ancak onlar da bizim gibi bir harbe gidildiğini bilmiyorlardı. Bundan haberleri olsaydı tereddütsüzce aramıza katılırlardı. Bu sebeple Allah muhafaza buyursun arzu edilmeyen bir gidişat başlarsa hatırınıza hiç bir şey gelmeden Medine'ye gidebilirsiniz.
Sevgili Peygamberimiz bu ince ve hassas fikir ve duygularından dolayı Sa'd Hazretlerine dua buyurdular...kısa zamanda bir çadır yapıldı.
Peygamberimizle Hazreti Ebu Bekir çadıra girerken Sa'd bin Muaz da kılıcını sıyırarak kapıda nöbet tutmaya başladı.
.....
.....
Dili damağa yapıştıran susuzluktan sonra yağan yağmur Bedr'in mü'min cephesinde ne kadar latif bir iklim meydana getirmişse; Allah düşmanlarının olduğu tarafta da aksi olmuştu...her taraf çamura bulanmış halde...ancak kibirli Kureyş ordusu henüz öc alma hırsından sadece zevk ve eğlenceyi görüyor çamura aldırdıkları yok...tefler çalmakta ve azadlı cariyeler güzel sesleri ile nefsleri kamçılamaktalar.
.....
Sevgili Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sallem yatsı namazını mütakiben vitr namazını eda ettiler ve namazdan sonra islâm düşmanlarının azılılarını isim isim saymaya başladılar:
-Allahım! Ebû Cehil'in elimizden kaçıp kurtulmasına fırsat verme!
-Allahım! Zem'a bin Esved'in elimizden kaçıp kurtulmasına fırsat verme!
-Allahım! Zem'a'nın acısıyla Esved'in gözlerinden yakıcı göz yaşları döktür; gözleri görmez olsun.
-Allahım! Süheyl'in elimizden kaçıp kurtulmasına fırsat verme!..
...İslâm düşmanları mü'minleri ok veya kılıçlarından önce Resulullah'ın dua okları ile vuruluyordu.
.....
Savaş gününden bir önceki gece Efendimiz içlerinde Hazreti Ömer radıyallahü anh'ın da olduğu bir gurup eshabla savaş alanını gezdiler ve hangi müşrikin nerede vurulup yere yıkılacağını o yere mubarek elini koyarak bir bir gösterdiler:
-İşte Utbe bin Rebia'nın vurulup düşeceği yer
-işte Zem'a bin Esved'in vurulup düşeceği yer
-İşte Âs bin Münebbih'in vurulup düşeceği yer...
-Kureyş ordusu şu ân nerede? -Şu kum tepesinin ilerisinde..
-Sayıları ne kadar.
-Çok.
-Kaç kişi?
-Tam bilmiyoruz.
-Günde kaç deve kesiyorlar?
-Birgün dokuz; bir gün on.
Peygamberimiz arkadaşlarına döndüler:
-Demekki dokuzyüz elli ila bin kişi arasındalar.
Allah'ın Resulü sormaya devam ediyorlar.
-Ordunuzda Kureyş eşrafından kimler var?
-Ebu Cehil bin Hişam Utbe bin Rebia Şeybe bin Rebia Ebül Bühteri bin Hişam Hakim bin Hizam Nevfel bin Huveylid Haris bin Amir Tuayme bin Adiy Nadr bin Haris Zem'a bin Esved Umeyye bin Halef Nûbeyh bin Haccac Münebbih bin Haccac Süheyl bin Amr Amr bin Abdi Ved....
Sevgili Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem sayılanları dinledikten sonra eshabı kirama dediler ki:
-İşte Mekke ciğerparelerini size feda etti.
Sorguya devam ediyorlar:
-Gelirken Kureyş'ten geri dönen oldu mu?
-Ahnes bin Ebi Şerik.
-Ahnes hidayete ermemişken Zühreoğullarına doğru yolu göstermiş. Başka?
-Adiy bin Kâboğulları da Medine'ye geri gittiler.
.....
.....
Bir kısım sucularını esir vermek kâfir ordusunu harekete geçirdi. Temkinli bir şekilde Bedr'e doğru ilerlemeye başladılar.
Müşrik Ordusunun yaklaşmakta olduğu haber alınınca İslâm Ordusu araziye hâkim olmak için Çarşambayı Perşembeye bağlayan gece yatsı vakti Bedr'e girdi.
.....
Ancak eldeki kaynaklar kâfi gelmiyor; Müslümanlar su sıkıntısı çekiyorlar. Hatta bazan abdest suyu bile zahmetle bulunuyordu. Şeytan müminlerin Peygamberlerine olan sadakatlerini bozmak için vesvese vermeye başladı...fakat o yüksek ve parlak imân sahipleri Allah'ın yardımı ile kalplerine gelen bu telkinleri yendiler
O gece erkenden eshabı kiramı tatlı bir uyku bastırdı.. Derin ve deliksiz bir uykuya daldılar. Sellerin dereleri doldurduğu şiddetli bir yağmur başladı.
Sevgili Peygamberimiz o sabah namazdan sonra gün ışığının ışıl ışıl aydınlandığında bu ışıltıdan daha aydınlık bir yüz ve daha ışıltılı tebessümlerle mubarek eshabına sordular:
-Yerimiz iyi mi? Bu menzilde mi karar kılalım yoksa karargahımızı başka yere mi nakledelim?
Sabah açan güneş ve çıkan sıcakla kısa zamanda toprak sertleşmiş; çölde hareket zorluğu kalmamış; bütün kırbaların doldurulması ile su sıkıntısı sona ermişti.
Habbab ibni Münzir söz aldı:
Otuzüç yaşında; Peygamberine canı gönülden muti; kalbi O'nun sevgisi ile nurlu otuzüç yaşındaki bu eşsiz sahabi bütün edebi ile soruyor:
-Ya Resulallah burada yerleşmek şahsi fikriniz midir? Yoksa vahiy mi geldi?
-Şahsi fikrim..
-O halde şunu arz ve teklif ediyorum. Son kuyuya kadar çekilelim. O kuyunun suyu bol ve tatlıdır. Bunun önünde bir havuz açarak suyu havuza bağlayalım. Harb esnasında susadıkça havuzdan istifade ederiz... diğerlerini taş ve toprakla doldurarak kör kuyu haline getirelim; düşman bunlardan istifade edemesin....ayrıca dediğim yer vadiye de hakim bir noktadadır... Ama doğrusunu yine de Allah'ın Resulü bilir....
Biraz sonra Cebrail aleyhisselam Habbab bin Münzir'in teklifinin yerinde olduğuna dair vahiy getirdi...Vadinin Medine yakasındaki son kuyunun önünde karargâh kuruldu.
Resulullah kuyuların körleştirilmesi işini Hazreti Ali'ye verdiler...
......
Sa'd bin Muaz radıyallahü anh âlemlerin Sultanını güneşin yakıcılığından korumak istedi:
-Ey Allah'ın Resulü şayet müsaade buyurursanız hurma dallarından size bir çadır yapalım. Çadırın yanına bir de binek hazırlar ve ondan sonra biz aşağıda düşmanla çarpışmaya başlarız. Eğer galip gelirsek ne âla; fakat yenilmeye yüz tutarsak lütfen siz buradan uzaklaşarak Medine'ye dönünüz. Çünkü bütün insanlığa lâzım olan sizsiniz. Biz sizi ne kadar seviyorsak Medine'de kalıp da gelmemiş olanlar da en az bizim kadar seviyorlar. Ancak onlar da bizim gibi bir harbe gidildiğini bilmiyorlardı. Bundan haberleri olsaydı tereddütsüzce aramıza katılırlardı. Bu sebeple Allah muhafaza buyursun arzu edilmeyen bir gidişat başlarsa hatırınıza hiç bir şey gelmeden Medine'ye gidebilirsiniz.
Sevgili Peygamberimiz bu ince ve hassas fikir ve duygularından dolayı Sa'd Hazretlerine dua buyurdular...kısa zamanda bir çadır yapıldı.
Peygamberimizle Hazreti Ebu Bekir çadıra girerken Sa'd bin Muaz da kılıcını sıyırarak kapıda nöbet tutmaya başladı.
.....
.....
Dili damağa yapıştıran susuzluktan sonra yağan yağmur Bedr'in mü'min cephesinde ne kadar latif bir iklim meydana getirmişse; Allah düşmanlarının olduğu tarafta da aksi olmuştu...her taraf çamura bulanmış halde...ancak kibirli Kureyş ordusu henüz öc alma hırsından sadece zevk ve eğlenceyi görüyor çamura aldırdıkları yok...tefler çalmakta ve azadlı cariyeler güzel sesleri ile nefsleri kamçılamaktalar.
.....
Sevgili Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sallem yatsı namazını mütakiben vitr namazını eda ettiler ve namazdan sonra islâm düşmanlarının azılılarını isim isim saymaya başladılar:
-Allahım! Ebû Cehil'in elimizden kaçıp kurtulmasına fırsat verme!
-Allahım! Zem'a bin Esved'in elimizden kaçıp kurtulmasına fırsat verme!
-Allahım! Zem'a'nın acısıyla Esved'in gözlerinden yakıcı göz yaşları döktür; gözleri görmez olsun.
-Allahım! Süheyl'in elimizden kaçıp kurtulmasına fırsat verme!..
...İslâm düşmanları mü'minleri ok veya kılıçlarından önce Resulullah'ın dua okları ile vuruluyordu.
.....
Savaş gününden bir önceki gece Efendimiz içlerinde Hazreti Ömer radıyallahü anh'ın da olduğu bir gurup eshabla savaş alanını gezdiler ve hangi müşrikin nerede vurulup yere yıkılacağını o yere mubarek elini koyarak bir bir gösterdiler:
-İşte Utbe bin Rebia'nın vurulup düşeceği yer
-işte Zem'a bin Esved'in vurulup düşeceği yer
-İşte Âs bin Münebbih'in vurulup düşeceği yer...