dreamerdoll
Bayan Üye
PERİTON DİYALİZİ
1)Sürekli Ayakta Periton Diyalizi
Temel SAPD sistemi, diyaliz solüsyonu içeren PVC torba, transfer set ve Tenckoff kateterden
oluşmaktadır. Transfer set ve torba bağlantısı günde 4 kez açılmakta ve torba değişimi
gerçekleştirilmektedir. Kontaminasyon riskini en aza indirmek için çeşitli bağlantı tipleri
geliştirilmiştir. Gelişmiş son sistemlerin Türkiye’de de kullanılmaya başlanması, bu tedavinin
ülkemizde yaygınlaşmasında rol oynamaktadır.
Periton diyalizi normal böbreğin bazı işlevlerinin taklit edildiği bir tedavi yöntemidir. Peritonun
kullanılması nedeni ile bu adı almıştır. Periton diyalizinde periton boşluğu, periton zarı ve diyalizatlar
kullanılır. Periton zarı, vücutta biriken toksik maddeleri filtre eden yarı geçirgen zar işlevini görür.
Üzerinde küçük moleküllerin geçebileceği sayısız delikler vardır. Difüzyon ve ozmozisin bilinen
kurallarına uygun olarak peritonun her iki yanındaki madde konsantrasyonları arasında bir denge
kurulur. Diyaliz solüsyonunun periton boşluğuna verilmesinden sonra, üremik toksinleri içermeyen bu
solüsyonla, üremik toksinlerin biriktiği kan arasında büyük fark oluşur. Moleküllerin yoğunluk
farklarıyla bağlantılı olan bir hızla, çok yoğun ortamdan az yoğun ortama toksik madde geçişi olur.
Üremik toksinlerin kandaki yoğunlukları azalıp diyaliz sıvısındaki yoğunluğu arttıkça moleküllerin
geçişi azalır ve sonucunda peritonun her iki yanındaki yoğunluklar aynı olduğunda molekül geçişi
durur. Aynı temele dayanarak sıvı çekmek de olasıdır. Bunu sağlayan diyaliz solüsyonunun içerdiği
glukozdur. Bu, diyalizat ile doldurulan periton boşluğunun ozmolaritesini arttırır ve sıvı, ozmozis
kuralına uygun olarak ozmotik basıncı yüksek ortama geçer.
2) APD (Aletli Periton Diyalizi): Bir makine yardımı ile uygulanan diyaliz tedavisi yöntemidir.
Makine otomatik olarak karna sıvıyı verip ayarlandığı süre sonunda boşalmasını sağlayıp tekrar
doldurmaktadır. Makine hastaya gece bağlanarak uyurken diyaliz yapılmasını sağlar.
Ayda bir kez yapılması gereken kan tetkikleri ile doktorunuz günde kaç kez sıvı değişimi yapacağınıza,
hangi tür sıvıları kullanacağınıza, periton diyalizinin bir başka uygulaması olan aletli periton diyalizi
tedavisine geçmeniz gerekip gerekmediğine ya da bu tedavinin sonlandırılıp hemodiyaliz tedavisine
geçmeniz gerektiğine karar verecektir
Avantajları:
Hemodiyalize kıyasla daha iyi kan basıncı kontrolu sağlanabilmektedir
Daha iyi sıvı kontrolu (aşırı sıvı birikimi olmaz) sağlanabilmektedir
Çok az diyet kısıtlaması gerekmektedir
Kalp ve damar sistemine yüklenme çok az olduğundan özellikle yaşlı hastalarda
ve çocuklarda uygulanması tercih edilebilmektedir
Kanın pıhtılaşmasına engel olmak amacıyla damar içi yoldan heparin
uygulanmasına gerek duyulmamaktadır
Tedavi hastanın kendisi tarafından uygulanmakta ve hasta kendini daha iyi
hissetmektedir
Tedavinin uygulama şekli ile ilgili eğitim basit ve kısa sürelidir
Bir diyaliz merkezine bağlılık gerekmemektedir
Dezavantajları:
İnfeksiyon riski
Katetere bağlı infeksiyonlar
Peritonit
Günlük uygulama gerektirmektedir
Protein kaybı oluşmaktadır
Kateter implantasyonu için küçük bir cerrahi operasyona gereksinim duyulmaktadır.
SAPD TEKNİĞİ
SAPD manuel (elle) olarak gerçekleştirilen bir sürekli diyaliz yöntemidir. Diyaliz tekniği basit
olup, belirli aralıklarla tekrarlanan değişim işlemlerinden oluşur. Bir değişim işlemi DRENAJDOLUM-
BEKLETME aşamalarından ibarettir.
DRENAJ: Bekletme süresinin sonunda karın içerisindeki diyalizatın boşaltılmasıdır. Drenaj için
yaklaşık 15-20 dakikalık bir süre gereklidir.
DOLUM: Karın içine sabit volümlü diyaliz solüsyonunun verilmesidir. İnfüze edilen diyalizat
volümü hastanın vücut kitlesi, rezidüel böbrek fonksiyonu ve periton membranının geçirgenlik özelliği
gibi faktörlere bağlı olarak 30-50 ml/kg arasında değişebilir.
BEKLETME: Diyalizatın karın içinde bekletilmesidir. Bekletme süresi 4-6 saattir.
SAPD uygulamasının gerçekleştirilebilmesi için üç faktör gereklidir:
1.Periton boşluğuna kalıcı ulaşım
2.Uygun bileşimde diyaliz solüsyonu
3.Bağlantı sistemi
PERİTON DİYALİZİNDE İNFEKSİYÖZ
KOMPLİKASYONLAR
a)PERİTONİT
İç organların üzerini örten ince tabaka (viseral periton) ile karın ve pelvis duvarının içi yüzünü
örten tabakaya (pariyetal periton) periton denir. Bu iki tabaka arasındaki boşluğa ise periton boşluğu
denir. Peritonit ise pariyetal ve viseral peritonun enflamasyonudur.
b)KATETER ÇIKIŞ YERİ İNFEKSİYONU
Kateterin vücuttan çıktığı bölgeye kateter çıkış yeri denir.
c)KATETER TÜNEL İNFEKSİYONU
Kateter Tüneli: Peritondan çıkan kateterin çıkış yerine kadar olan kısmını içine alan deri altı
yoludur.
Kateter tünel infeksiyonunda sorumlu mikroorganizmalar
a)Stafilokok türleri en sık ajanlardır.
b)Peritonit ve çıkış yeri infeksiyonlarından sorumlu olan tüm mikroorganizmalar.
d)SIVI DENGESİ İLE İLGİLİ BOZUKLUKLAR
e)KARIN DUVARI İLE İLGİLİ KOMPLİKASYONLAR
Herniler
Skrotal veya labial ödem
Plevral effüzyon
Sırt ağrısı
Karın ağrısı
Periton sıvısında eozinofili
Periton sklerozu
HEMODİYALİZ
Hemodiyaliz, böbrek yetersizliği nedeniyle vücutta birikmiş olan üre, kreatinin, potasyum, fosfor gibi zararlı ürünleri vücut dışında yer alan yarı geçirgen bir membran (zar) yardımıyla kandan temizleyen bir işlemdir. Hasta kanı ince zardan yapılmış borucukların içinden geçirilir (diyalizör)ve zarın öbür tarafından geçen bir sıvıya (diyaliz solüsyonu-diyalizat) karışarak vücuttan uzaklaştırılmaları sağlanır.
Hemodiyalizde en sık görülen komplikasyonlar
Hipotansiyon (% 20-30)
Kas krampları (%5-20)
Bulantı-kusma (%5-15)
Baş ağrısı (% 5)
Göğüs ve sırt ağrıları
Ateş ve titreme
Antikoagülasyona bağlı komplikasyonlar
Disequilibrium sendromu
Anaflaksi
Aritmiler
Kalp tamponatı
İntrakraniyal kanama
Konvülsiyonlar
Hemoliz
Hava embolisi
Kardiopulmoner arrest
Diyaliz Endikasyonları
Perikardit
Hiperkalemi
Tıbbi tedaviye cevap vermeyen hacim artışı
Tıbbi tedaviyle düzeltilemeyen hipertansiyon
İleri dönem üremik ensefalopati ve/veya nöropati (koma, konvülsiyon)
GİS kanama
Şiddetli bulantı ve kusma
Tıbbi tedavi ile düzeltilemeyen elektrolit bozuklukları (hipo ve hipernatremi)
Metabolik asidoz
Hemodiyalizin Avantajları
� Tedavinin eğitilmiş bir ekip tarafından yürütülmesi.
� Tedavi kısadır: 4-6 saat her hafta 2-3 kez.
Hemodiyalizin Dezavantajları
� Haftada 3 kez tedavi merkezine gitme süresi.
� Diyette potasyum, fosfor, sıvı ile ilgili bazı kısıtlamalar bulunması.
Aşağıdaki belirti ve bulgulardan biri ya da daha fazlası ortaya çıktığında ya da doktorunuz laboratuar tetkiklerinize bakarak sizi uyardığında diyaliz ihtiyacınız ortaya çıkmış demektir.
- Uyku bozuklukları
- Halsizlik
- Bacaklarda, yüzde şişmeler
- Nefes darlığı
- Bulantı
- İştahsızlık
- Hıçkırık
- Kilo kaybı
- Anormal kanama
HEMODİYALİZDE KULLANILAN ARAÇ
VE GEREÇLER
F. Fevzi ERSOY
Hemodiyaliz işlemi, hasta kanının hastanın genellikle daha az kullanılan
kolundaki bir arteriyovenöz fistül veya bir santral venöz kateterden alınarak
hemodiyaliz seti içinde diyalizere pompalanması ve diyalizer içinde diyaliz
solüsyonu ile aralarında hemodiyaliz membranı bulunacak şekilde karşı karşıya
getirilmesini gerektirir. Bu nedenle bir hemodiyaliz seansı sırasında bu işlemi
yerine getirmeye yarayacak bazı araç ve gereçlerin yapıları ve işlevlerinin
bilinmesi gerekir. Bu araç ve gereçler şunlardır:
1. Su arıtma sistemi
2. Diyaliz solüsyonu
3. Diyalizer
4. Hemodiyaliz makinesi ve setleri.
Hemodiyaliz hastasının diyeti
Sıvı alımı ve tuz: Hemodiyaliz hastaları mutlaka tuzsuz diyete uymalıdırlar. Tuzsuz diyete yeterince uyulmadığında hastada kaçınılmaz olarak susama hissinin artması nedeni ile su alımı da artacaktır. Günlük sıvı alımının (yemekle birlikte alınan dahil) 1.000 ml'yi geçmemesi amaçlanmalıdır. Su kilosu olarak ifade edilen günlük tartı artışının 1 kg'ı aştığı durumlarda, hipertansiyon gelişmesi, kalpde büyüme ve ileri dönemlerde kalp yetersizliği ortaya çıkmaktadır. Hemodiyaliz hastalarında en önemli yaşam kaybı nedeninin kalp hastalıkları olduğu göz önüne alındığında tuzsuz diyet ve sıvı alımının kısıtlanmasının önemi ortaya çıkar. Ayrıca diyaliz aralarında fazla kilo alımı nedeni ile diyaliz sırasında aşırı kilo çekilmesi durumunda, tansiyonda düşme, göğüs ağrısı gibi birçok yan etki ortaya çıkar. Bu durum özellikle arter hastalığı olan hastalar için daha da önem taşır. Diyaliz sırasında tansiyonun düşmesi etkin diyaliz süresinin kısalmasına yol açmakta ve yetersiz diyalizin en önemli nedeni olmaktadır.
Protein ve kalori alımı: Diyaliz hastaları normal sağlıklı bireyler kadar günlük kalori almalıdır (35 kcal/kg/gün). Bu şekilde hastaların zayıflamadan, enerji bilançosu normal kalacak şekilde şikayetsiz olarak yaşaması mümkündür. Hemodiyaliz hastalarının diyetinde yapılan önemli yanlışlıklardan biri, diyaliz öncesi dönemde hastalara önerilen düşük proteinli diyete diyaliz döneminde de devam edilmesidir. Oysa ki hemodiyaliz sırasında protein yıkımında bir miktar artış ve proteinlerin yapıtaşları olan aminoasitlerin önemli ölçüde kaybı söz konusudur. Hastalardaki protein kısıtlaması beslenme bozukluğuna ve sonuçta çeşitli infeksiyonlara karşı vücut direncinde azalmaya neden olur. Diyaliz hastalarında beslenme bozukluğunun ölüm oranını artırdığı gösterilmiştir. Bu nedenle hastaların yeteri kadar proteini, büyük kısmını da yağsız et, yumurta ve balık gibi yüksek biyolojik değerli protein kaynaklarından almaları gereklidir.
Potasyum: Hemodiyaliz hastalarının mutlaka uyması gereken diyet kısıtlamalarından biri de potasyum kısıtlamasıdır. Diyette geçici süreli küçük potasyum kaçamakları bile kan potasyum düzeylerinde son derece tehlikeli yükselmelere neden olur. Kan potasyum düzeyleri 6-6.5 mEq/1'nin üzerinde olduğu zaman, kalpde ritm ve ileti bozukluklarına yol açarak ani ölümlere neden olabilir. Hemodiyaliz hastalarında aniden gelişen güçsüzlük, bacaklarını hareket ettirememe, nabızda yavaşlama durumlarında kan potasyum düzeylerinde aşırı bir yükselme düşünülmeli, hasta hemen hemodiyaliz merkezine başvurmalı ve gereğinde acil hemodiyaliz uygulanarak serum potasyum düzeyleri düşürülmelidir. Potasyum kalp ve solunum kasları da dahil kas ve sinirler üzerine olan bu öldürücü yan etkileri hakkında hastalar bilgilendirilmelidir.
Bu duruma karşı korunmak amacı ile hastalar baklagiller, narenciye, fındık-fıstık benzeri kuruyemişler, üzüm, muz, kayısı gibi ürünlerin potasyumdan zengin olduğu konusunda uyarılmalıdır. Ayrıca diyet tuzlarının içeriğinde de önemli oranda potasyum bulunmaktadır ve hemodiyaliz hastalarında kesinlikle kullanılmamalıdır.
Fosfor: Hemodiyaliz hastalarının diyetinde kısıtlanan önemli maddelerden biri de fosfordur. Kan fosfor düzeylerindeki artış, kemiklerdeki yıkımı artıran paratiroid aşırı salgılanmasına neden olmaktadır. Bu durum uzun dönemde kemiklerde kırıklar ve eğrilmelere neden olarak sıkıntı veren yan etkilere neden olur. Ayrıca serum fosfor düzeylerindeki uzun süreli yükseklikler, bunların kalsiyum ile birleşerek deride, kaslarda ve daha da önemlisi damar duvarlarında birikmelerine, damar tıkanıklıklarına neden olup, iyileşmeyen yaralara ve ağrılara neden olabilmektedir. Son yıllarda, damar duvarı kireçlenmelerinin kalpi besleyen damarlarda da oluştuğu ve bu grup hastalarda koroner kalp hastalığı ve kalp krizine neden olduğu ileri sürülmektedir. Bu nedenle diyetle fosfor kısıtlaması ve kan fosfor düzeyinin 5-5.5 mg/dl civarında tutulması son derece önemlidir. Gerekirse fosfor bağlayıcı ilaçlar (kalsiyum karbonat, kalsiyum asetat, alüminyum tuzları) kullanılmalıdır.
Kan fosfor düzeyini düşürmek için kullanılan alüminyum tuzlarının, uzun dönem kullanımda kemik metabolizması, kan yapımı ve beyin fonksiyonları üzerinde olumsuz etkileri mevcuttur. Bu nedenle fosforu düşürmek amacı ile kalsiyum tuzları tercih edilmelidir. Ancak, gerekli durumlarda hekim kontrolünde alüminyum tuzları geçici süre ile kullanılabilir. Ayrıca, diyetle alınan fosfor miktarını düşürmek amacı ile hastalar fosfordan zengin gıdalar (süt ve peynir, yoğurt gibi süt ürünleri, karaciğer, fındık-fıstık, baklagiller ve kolalı içecekler) hakkında bilgilendirilmelidir.
Yağlar ve özellikle kolesterol: Hemodiyaliz hastalarında ateroskleroz normal kişilere göre daha hızlanmıştır. Bu nedenle kolesterolü 200 mg/dl'nin üzerinde olan hastalarda düşük kolesterollü diyet önerilmelidir. Kolesterol bitkisel gıdalarda yoktur, sadece hayvansal kaynaklı yağlarda bulunur. Yumurta sarısında da yüksek oranda kolesterol bulunur, ancak yumurta akı hemodiyaliz hastalarında güvenle kullanılabilir ve zengin bir protein kaynağıdır. Kolesterol miktarını düşürmek amacı ile yemeklerde tereyağı yerine zeytinyağı, mısırözü veya ayçiçek yağı gibi bitkisel sıvı yağlar tercih edilmelidir.
Vitamin ve mineraller: Vitaminler (folik asit, B1, B2, B6, B12 gibi B grubu vitaminler, C vitamini) ve değişik mineraller (magnezyum, çinko, iyot, flor vb.) organların sağlıklı çalışabilmesi açısından gereklidir. Hemodiyaliz sırasında bu mineral ve vitaminlerin pek çoğu vücuttan uzaklaşmaktadır. Bu nedenle kaybedilen bu vitamin ve minerallerin, başta folik asit, B grubu vitaminler ve C vitamini olmak üzere diyaliz sonrası alınması gerekmektedir.
Diyaliz hastalarında A vitamini zararlı olabileceğinden, hekime sormadan kullanılmamalıdır.
Hastalara diyetlerinin verilmesi ve izlenmesi açısından ideal olarak her diyaliz merkezinde bir diyet uzmanı bulunmalıdır.
Geçici hemodiyaliz kateterleri:
Juguler,subclavian,femoral ven kullanılır.
Kalıcı damar yolu uygulamaları:
Şant:Bir arter ile venin birbirleri ile cilt dışında birleştirilmeleridir.
Fistül: Kolunuzdaki
bir atardamar ve toplardamarın cilt altında
birleştirilmesiyle oluşturulur. Atardamar ve
toplardamar birleştirildiğinde toplardamardaki
basınç artar ve bu damar duvarı kalınlaşır.
Damar duvarı ne kadar kuvvetli olursa
hemodiyaliz için kullanılan iğnelerin haftada 3
gün girmesi kolaylaşır. En sık bilekteki ya da
dirsekteki damarlar birleştirilir. AV fistüller
kullanılan damarın yapısına ve hastanın
durumuna göre 15-20 gün ile birkaç ay
arasında hemodiyaliz için kullanılabilir hale
gelebilir. Fistüller uzun yıllar açık kalabilir ve
hemodiyaliz için kullanılabilir.
1)Sürekli Ayakta Periton Diyalizi
Temel SAPD sistemi, diyaliz solüsyonu içeren PVC torba, transfer set ve Tenckoff kateterden
oluşmaktadır. Transfer set ve torba bağlantısı günde 4 kez açılmakta ve torba değişimi
gerçekleştirilmektedir. Kontaminasyon riskini en aza indirmek için çeşitli bağlantı tipleri
geliştirilmiştir. Gelişmiş son sistemlerin Türkiye’de de kullanılmaya başlanması, bu tedavinin
ülkemizde yaygınlaşmasında rol oynamaktadır.
Periton diyalizi normal böbreğin bazı işlevlerinin taklit edildiği bir tedavi yöntemidir. Peritonun
kullanılması nedeni ile bu adı almıştır. Periton diyalizinde periton boşluğu, periton zarı ve diyalizatlar
kullanılır. Periton zarı, vücutta biriken toksik maddeleri filtre eden yarı geçirgen zar işlevini görür.
Üzerinde küçük moleküllerin geçebileceği sayısız delikler vardır. Difüzyon ve ozmozisin bilinen
kurallarına uygun olarak peritonun her iki yanındaki madde konsantrasyonları arasında bir denge
kurulur. Diyaliz solüsyonunun periton boşluğuna verilmesinden sonra, üremik toksinleri içermeyen bu
solüsyonla, üremik toksinlerin biriktiği kan arasında büyük fark oluşur. Moleküllerin yoğunluk
farklarıyla bağlantılı olan bir hızla, çok yoğun ortamdan az yoğun ortama toksik madde geçişi olur.
Üremik toksinlerin kandaki yoğunlukları azalıp diyaliz sıvısındaki yoğunluğu arttıkça moleküllerin
geçişi azalır ve sonucunda peritonun her iki yanındaki yoğunluklar aynı olduğunda molekül geçişi
durur. Aynı temele dayanarak sıvı çekmek de olasıdır. Bunu sağlayan diyaliz solüsyonunun içerdiği
glukozdur. Bu, diyalizat ile doldurulan periton boşluğunun ozmolaritesini arttırır ve sıvı, ozmozis
kuralına uygun olarak ozmotik basıncı yüksek ortama geçer.
2) APD (Aletli Periton Diyalizi): Bir makine yardımı ile uygulanan diyaliz tedavisi yöntemidir.
Makine otomatik olarak karna sıvıyı verip ayarlandığı süre sonunda boşalmasını sağlayıp tekrar
doldurmaktadır. Makine hastaya gece bağlanarak uyurken diyaliz yapılmasını sağlar.
Ayda bir kez yapılması gereken kan tetkikleri ile doktorunuz günde kaç kez sıvı değişimi yapacağınıza,
hangi tür sıvıları kullanacağınıza, periton diyalizinin bir başka uygulaması olan aletli periton diyalizi
tedavisine geçmeniz gerekip gerekmediğine ya da bu tedavinin sonlandırılıp hemodiyaliz tedavisine
geçmeniz gerektiğine karar verecektir
Avantajları:
Hemodiyalize kıyasla daha iyi kan basıncı kontrolu sağlanabilmektedir
Daha iyi sıvı kontrolu (aşırı sıvı birikimi olmaz) sağlanabilmektedir
Çok az diyet kısıtlaması gerekmektedir
Kalp ve damar sistemine yüklenme çok az olduğundan özellikle yaşlı hastalarda
ve çocuklarda uygulanması tercih edilebilmektedir
Kanın pıhtılaşmasına engel olmak amacıyla damar içi yoldan heparin
uygulanmasına gerek duyulmamaktadır
Tedavi hastanın kendisi tarafından uygulanmakta ve hasta kendini daha iyi
hissetmektedir
Tedavinin uygulama şekli ile ilgili eğitim basit ve kısa sürelidir
Bir diyaliz merkezine bağlılık gerekmemektedir
Dezavantajları:
İnfeksiyon riski
Katetere bağlı infeksiyonlar
Peritonit
Günlük uygulama gerektirmektedir
Protein kaybı oluşmaktadır
Kateter implantasyonu için küçük bir cerrahi operasyona gereksinim duyulmaktadır.
SAPD TEKNİĞİ
SAPD manuel (elle) olarak gerçekleştirilen bir sürekli diyaliz yöntemidir. Diyaliz tekniği basit
olup, belirli aralıklarla tekrarlanan değişim işlemlerinden oluşur. Bir değişim işlemi DRENAJDOLUM-
BEKLETME aşamalarından ibarettir.
DRENAJ: Bekletme süresinin sonunda karın içerisindeki diyalizatın boşaltılmasıdır. Drenaj için
yaklaşık 15-20 dakikalık bir süre gereklidir.
DOLUM: Karın içine sabit volümlü diyaliz solüsyonunun verilmesidir. İnfüze edilen diyalizat
volümü hastanın vücut kitlesi, rezidüel böbrek fonksiyonu ve periton membranının geçirgenlik özelliği
gibi faktörlere bağlı olarak 30-50 ml/kg arasında değişebilir.
BEKLETME: Diyalizatın karın içinde bekletilmesidir. Bekletme süresi 4-6 saattir.
SAPD uygulamasının gerçekleştirilebilmesi için üç faktör gereklidir:
1.Periton boşluğuna kalıcı ulaşım
2.Uygun bileşimde diyaliz solüsyonu
3.Bağlantı sistemi
PERİTON DİYALİZİNDE İNFEKSİYÖZ
KOMPLİKASYONLAR
a)PERİTONİT
İç organların üzerini örten ince tabaka (viseral periton) ile karın ve pelvis duvarının içi yüzünü
örten tabakaya (pariyetal periton) periton denir. Bu iki tabaka arasındaki boşluğa ise periton boşluğu
denir. Peritonit ise pariyetal ve viseral peritonun enflamasyonudur.
b)KATETER ÇIKIŞ YERİ İNFEKSİYONU
Kateterin vücuttan çıktığı bölgeye kateter çıkış yeri denir.
c)KATETER TÜNEL İNFEKSİYONU
Kateter Tüneli: Peritondan çıkan kateterin çıkış yerine kadar olan kısmını içine alan deri altı
yoludur.
Kateter tünel infeksiyonunda sorumlu mikroorganizmalar
a)Stafilokok türleri en sık ajanlardır.
b)Peritonit ve çıkış yeri infeksiyonlarından sorumlu olan tüm mikroorganizmalar.
d)SIVI DENGESİ İLE İLGİLİ BOZUKLUKLAR
e)KARIN DUVARI İLE İLGİLİ KOMPLİKASYONLAR
Herniler
Skrotal veya labial ödem
Plevral effüzyon
Sırt ağrısı
Karın ağrısı
Periton sıvısında eozinofili
Periton sklerozu
HEMODİYALİZ
Hemodiyaliz, böbrek yetersizliği nedeniyle vücutta birikmiş olan üre, kreatinin, potasyum, fosfor gibi zararlı ürünleri vücut dışında yer alan yarı geçirgen bir membran (zar) yardımıyla kandan temizleyen bir işlemdir. Hasta kanı ince zardan yapılmış borucukların içinden geçirilir (diyalizör)ve zarın öbür tarafından geçen bir sıvıya (diyaliz solüsyonu-diyalizat) karışarak vücuttan uzaklaştırılmaları sağlanır.
Hemodiyalizde en sık görülen komplikasyonlar
Hipotansiyon (% 20-30)
Kas krampları (%5-20)
Bulantı-kusma (%5-15)
Baş ağrısı (% 5)
Göğüs ve sırt ağrıları
Ateş ve titreme
Antikoagülasyona bağlı komplikasyonlar
Disequilibrium sendromu
Anaflaksi
Aritmiler
Kalp tamponatı
İntrakraniyal kanama
Konvülsiyonlar
Hemoliz
Hava embolisi
Kardiopulmoner arrest
Diyaliz Endikasyonları
Perikardit
Hiperkalemi
Tıbbi tedaviye cevap vermeyen hacim artışı
Tıbbi tedaviyle düzeltilemeyen hipertansiyon
İleri dönem üremik ensefalopati ve/veya nöropati (koma, konvülsiyon)
GİS kanama
Şiddetli bulantı ve kusma
Tıbbi tedavi ile düzeltilemeyen elektrolit bozuklukları (hipo ve hipernatremi)
Metabolik asidoz
Hemodiyalizin Avantajları
� Tedavinin eğitilmiş bir ekip tarafından yürütülmesi.
� Tedavi kısadır: 4-6 saat her hafta 2-3 kez.
Hemodiyalizin Dezavantajları
� Haftada 3 kez tedavi merkezine gitme süresi.
� Diyette potasyum, fosfor, sıvı ile ilgili bazı kısıtlamalar bulunması.
Aşağıdaki belirti ve bulgulardan biri ya da daha fazlası ortaya çıktığında ya da doktorunuz laboratuar tetkiklerinize bakarak sizi uyardığında diyaliz ihtiyacınız ortaya çıkmış demektir.
- Uyku bozuklukları
- Halsizlik
- Bacaklarda, yüzde şişmeler
- Nefes darlığı
- Bulantı
- İştahsızlık
- Hıçkırık
- Kilo kaybı
- Anormal kanama
HEMODİYALİZDE KULLANILAN ARAÇ
VE GEREÇLER
F. Fevzi ERSOY
Hemodiyaliz işlemi, hasta kanının hastanın genellikle daha az kullanılan
kolundaki bir arteriyovenöz fistül veya bir santral venöz kateterden alınarak
hemodiyaliz seti içinde diyalizere pompalanması ve diyalizer içinde diyaliz
solüsyonu ile aralarında hemodiyaliz membranı bulunacak şekilde karşı karşıya
getirilmesini gerektirir. Bu nedenle bir hemodiyaliz seansı sırasında bu işlemi
yerine getirmeye yarayacak bazı araç ve gereçlerin yapıları ve işlevlerinin
bilinmesi gerekir. Bu araç ve gereçler şunlardır:
1. Su arıtma sistemi
2. Diyaliz solüsyonu
3. Diyalizer
4. Hemodiyaliz makinesi ve setleri.
Hemodiyaliz hastasının diyeti
Sıvı alımı ve tuz: Hemodiyaliz hastaları mutlaka tuzsuz diyete uymalıdırlar. Tuzsuz diyete yeterince uyulmadığında hastada kaçınılmaz olarak susama hissinin artması nedeni ile su alımı da artacaktır. Günlük sıvı alımının (yemekle birlikte alınan dahil) 1.000 ml'yi geçmemesi amaçlanmalıdır. Su kilosu olarak ifade edilen günlük tartı artışının 1 kg'ı aştığı durumlarda, hipertansiyon gelişmesi, kalpde büyüme ve ileri dönemlerde kalp yetersizliği ortaya çıkmaktadır. Hemodiyaliz hastalarında en önemli yaşam kaybı nedeninin kalp hastalıkları olduğu göz önüne alındığında tuzsuz diyet ve sıvı alımının kısıtlanmasının önemi ortaya çıkar. Ayrıca diyaliz aralarında fazla kilo alımı nedeni ile diyaliz sırasında aşırı kilo çekilmesi durumunda, tansiyonda düşme, göğüs ağrısı gibi birçok yan etki ortaya çıkar. Bu durum özellikle arter hastalığı olan hastalar için daha da önem taşır. Diyaliz sırasında tansiyonun düşmesi etkin diyaliz süresinin kısalmasına yol açmakta ve yetersiz diyalizin en önemli nedeni olmaktadır.
Protein ve kalori alımı: Diyaliz hastaları normal sağlıklı bireyler kadar günlük kalori almalıdır (35 kcal/kg/gün). Bu şekilde hastaların zayıflamadan, enerji bilançosu normal kalacak şekilde şikayetsiz olarak yaşaması mümkündür. Hemodiyaliz hastalarının diyetinde yapılan önemli yanlışlıklardan biri, diyaliz öncesi dönemde hastalara önerilen düşük proteinli diyete diyaliz döneminde de devam edilmesidir. Oysa ki hemodiyaliz sırasında protein yıkımında bir miktar artış ve proteinlerin yapıtaşları olan aminoasitlerin önemli ölçüde kaybı söz konusudur. Hastalardaki protein kısıtlaması beslenme bozukluğuna ve sonuçta çeşitli infeksiyonlara karşı vücut direncinde azalmaya neden olur. Diyaliz hastalarında beslenme bozukluğunun ölüm oranını artırdığı gösterilmiştir. Bu nedenle hastaların yeteri kadar proteini, büyük kısmını da yağsız et, yumurta ve balık gibi yüksek biyolojik değerli protein kaynaklarından almaları gereklidir.
Potasyum: Hemodiyaliz hastalarının mutlaka uyması gereken diyet kısıtlamalarından biri de potasyum kısıtlamasıdır. Diyette geçici süreli küçük potasyum kaçamakları bile kan potasyum düzeylerinde son derece tehlikeli yükselmelere neden olur. Kan potasyum düzeyleri 6-6.5 mEq/1'nin üzerinde olduğu zaman, kalpde ritm ve ileti bozukluklarına yol açarak ani ölümlere neden olabilir. Hemodiyaliz hastalarında aniden gelişen güçsüzlük, bacaklarını hareket ettirememe, nabızda yavaşlama durumlarında kan potasyum düzeylerinde aşırı bir yükselme düşünülmeli, hasta hemen hemodiyaliz merkezine başvurmalı ve gereğinde acil hemodiyaliz uygulanarak serum potasyum düzeyleri düşürülmelidir. Potasyum kalp ve solunum kasları da dahil kas ve sinirler üzerine olan bu öldürücü yan etkileri hakkında hastalar bilgilendirilmelidir.
Bu duruma karşı korunmak amacı ile hastalar baklagiller, narenciye, fındık-fıstık benzeri kuruyemişler, üzüm, muz, kayısı gibi ürünlerin potasyumdan zengin olduğu konusunda uyarılmalıdır. Ayrıca diyet tuzlarının içeriğinde de önemli oranda potasyum bulunmaktadır ve hemodiyaliz hastalarında kesinlikle kullanılmamalıdır.
Fosfor: Hemodiyaliz hastalarının diyetinde kısıtlanan önemli maddelerden biri de fosfordur. Kan fosfor düzeylerindeki artış, kemiklerdeki yıkımı artıran paratiroid aşırı salgılanmasına neden olmaktadır. Bu durum uzun dönemde kemiklerde kırıklar ve eğrilmelere neden olarak sıkıntı veren yan etkilere neden olur. Ayrıca serum fosfor düzeylerindeki uzun süreli yükseklikler, bunların kalsiyum ile birleşerek deride, kaslarda ve daha da önemlisi damar duvarlarında birikmelerine, damar tıkanıklıklarına neden olup, iyileşmeyen yaralara ve ağrılara neden olabilmektedir. Son yıllarda, damar duvarı kireçlenmelerinin kalpi besleyen damarlarda da oluştuğu ve bu grup hastalarda koroner kalp hastalığı ve kalp krizine neden olduğu ileri sürülmektedir. Bu nedenle diyetle fosfor kısıtlaması ve kan fosfor düzeyinin 5-5.5 mg/dl civarında tutulması son derece önemlidir. Gerekirse fosfor bağlayıcı ilaçlar (kalsiyum karbonat, kalsiyum asetat, alüminyum tuzları) kullanılmalıdır.
Kan fosfor düzeyini düşürmek için kullanılan alüminyum tuzlarının, uzun dönem kullanımda kemik metabolizması, kan yapımı ve beyin fonksiyonları üzerinde olumsuz etkileri mevcuttur. Bu nedenle fosforu düşürmek amacı ile kalsiyum tuzları tercih edilmelidir. Ancak, gerekli durumlarda hekim kontrolünde alüminyum tuzları geçici süre ile kullanılabilir. Ayrıca, diyetle alınan fosfor miktarını düşürmek amacı ile hastalar fosfordan zengin gıdalar (süt ve peynir, yoğurt gibi süt ürünleri, karaciğer, fındık-fıstık, baklagiller ve kolalı içecekler) hakkında bilgilendirilmelidir.
Yağlar ve özellikle kolesterol: Hemodiyaliz hastalarında ateroskleroz normal kişilere göre daha hızlanmıştır. Bu nedenle kolesterolü 200 mg/dl'nin üzerinde olan hastalarda düşük kolesterollü diyet önerilmelidir. Kolesterol bitkisel gıdalarda yoktur, sadece hayvansal kaynaklı yağlarda bulunur. Yumurta sarısında da yüksek oranda kolesterol bulunur, ancak yumurta akı hemodiyaliz hastalarında güvenle kullanılabilir ve zengin bir protein kaynağıdır. Kolesterol miktarını düşürmek amacı ile yemeklerde tereyağı yerine zeytinyağı, mısırözü veya ayçiçek yağı gibi bitkisel sıvı yağlar tercih edilmelidir.
Vitamin ve mineraller: Vitaminler (folik asit, B1, B2, B6, B12 gibi B grubu vitaminler, C vitamini) ve değişik mineraller (magnezyum, çinko, iyot, flor vb.) organların sağlıklı çalışabilmesi açısından gereklidir. Hemodiyaliz sırasında bu mineral ve vitaminlerin pek çoğu vücuttan uzaklaşmaktadır. Bu nedenle kaybedilen bu vitamin ve minerallerin, başta folik asit, B grubu vitaminler ve C vitamini olmak üzere diyaliz sonrası alınması gerekmektedir.
Diyaliz hastalarında A vitamini zararlı olabileceğinden, hekime sormadan kullanılmamalıdır.
Hastalara diyetlerinin verilmesi ve izlenmesi açısından ideal olarak her diyaliz merkezinde bir diyet uzmanı bulunmalıdır.
Geçici hemodiyaliz kateterleri:
Juguler,subclavian,femoral ven kullanılır.
Kalıcı damar yolu uygulamaları:
Şant:Bir arter ile venin birbirleri ile cilt dışında birleştirilmeleridir.
Fistül: Kolunuzdaki
bir atardamar ve toplardamarın cilt altında
birleştirilmesiyle oluşturulur. Atardamar ve
toplardamar birleştirildiğinde toplardamardaki
basınç artar ve bu damar duvarı kalınlaşır.
Damar duvarı ne kadar kuvvetli olursa
hemodiyaliz için kullanılan iğnelerin haftada 3
gün girmesi kolaylaşır. En sık bilekteki ya da
dirsekteki damarlar birleştirilir. AV fistüller
kullanılan damarın yapısına ve hastanın
durumuna göre 15-20 gün ile birkaç ay
arasında hemodiyaliz için kullanılabilir hale
gelebilir. Fistüller uzun yıllar açık kalabilir ve
hemodiyaliz için kullanılabilir.