Divan Şiirinde Aynalar Ne Söyler?

ashli

Bayan Üye
Ayna Ayna! Söyle Bana Sen Kimlerdensin?
ayna4.JPG


Bizler, insan olarak önce görünüşe göre hüküm veririz. Ve bu hükmü bize verdiren herhangi bir hastalıkla asıl vazifesinden uzak kılınmamış “göz”ümüzdür. Nihayetinde görünüşe karşılık hakemlik ve hâkimlik işini ilk gören de “göz”ümüzdür. Bu nedenledir ki hakikat yolunun yolcusu, gözüne itimat etmez. Gördüğü her şeyi bir işaret, bir nişane nazarıyla yoklar. İşte Divan şairleri de dünyaya şiir hakikati penceresinden baktıkları için nazmın içine günlük hayatın değersiz gibi görünen kimliklerini sokarak “hayattan kopuk bir edebiyat” diyenlerin yüzüne söylediklerini vurmuştur. Her nakış önemlidir aslında. Bu, neden bir ayna olmasın?

Biz de bu yazımızda kendimizce bir “nişane” kıldığımız “ayna/ ayine”den bahsedeceğiz. Onun bir süs eşyası olmaktan ziyade, yüklendiği anlamları özellikle Divan edebiyatında sorgulayacağız. Sınırlı sayıda beyitle olsa bile.
Evet, ayna dediğimiz eşya, bakıldığında dıştan göründüğü üzre bir süs malzemesidir. Onu en çok sevenler kimlerdir? Elbette güzellerdir. Daha doğrusu güzelliği âlemce tasdik edilmiş olanlardır.

“Marifet iltifata tabidir. İltifatsız meta zayidir.” kaidesince bir dağ başında yalnız yaşayan güzele “dünya güzeli” diyemeyiz. Neden? Çünkü güzelliği malum değildir. Ve o güzelin güzelliğine sadece bir şahit vardır. O da o güzelin aynası. Bu, bir güzeli memnun etmez. Aynalar, sadece mukabilindekini gösterir. Yani aynalar realisttir. Her zaman olmasa da. İltifat etmezler. Konuşmazlar. Bu yüzden bence aynanın değerini arttıran, o güzele başkalarının yaptıkları iltifatlardır. Unuttuğumuz bir şey mi var acaba? Bunu düşünedurun. Ben eksik kalanı beyan edeyim. Ayna nasıl olmalı? Elbette saf olmalı. Yüzeyi temiz olmalı. Aydınlık ve parlak olmayan ayna yalan konuşur. Asıl olanı gösteremez. Diğer yüzünün akislerini belli etmeye başlar. Bildiğimiz gibi aynanın iki yüzü vardır. Yani iki yüzlüdür. Ayna sık sık ele alınmaz, temizlenmezse sahibine sadakatini kaybeder. Neticede onu eline alan kişi tahammül edilmez sonla karşılaşır. Paslanmış, kirlenmiş, tozlanmış bir ayna ele alınmaya ve cebe girmeye nail olamaz. Şair Nef’î, bunu felek ve dünya ile ilişkilendirerek dile getirir.
Tûti-i mucize-gûyem ne desem laf değil
Çerh ile söyleşemem âyinesi saf değil
İşte ayna böyle olmalı dostlar. Ayna ile söyleşmek adına asıl aranılan vasıf, onun “saf”lığında aranmalıdır.
Aynanın Vazifeleri Beyanındadır / Aynaların Gücü Adına...
Bilinen ilk vazifesini farkında olmadan yukarıda söylemişiz. Mukabilini gösterir. Güzellerin yanından ayırmaması gereken bir süs malzemesi olan ayna, başka ne işe yarar dersiniz?

Efendim mesela top aynalardan konuşalım. Top ayna dediysek adına bakıp da aklınıza yanlış şeyler getirmeyesiniz ha! Bu türden aynalar, eskiden dükkân sahiplerinin kameraları olarak görev yapardı. Dükkânın kapısına asılır ve bu sayede dışardan gelip geçenleri içerde oturup taburesinde şekerleme moduna postu sermeye çalışan patronu uyuklamaktan beri tutardı. Ne kadar güzel değil mi? Bu dönemler için içeride oturan dükkân sahibi “gözü aynada” olarak belki “aynasızlar” adına şükür temennisinde bulunuyordu. Kim bilir? Tam burada Necati’yi es geçmeyelim. Başımıza top ayna düşebilir.
Sen olasın deyü yer yer asılup âyineler
Gelene gidene eyler nazarı döne döne
Ahhh, şâir kalbimizden vurdun bizi. Bu ne düşkünlük efendim. Hani o dükkânların önüne asılan aynalar yok mu? İşte onları aslî vazifesine, bu yöne sürükleyen Necati’nin ruhu şâd olsun. Tabii efendim, asılı olan top aynanın rüzgâr vurdukça dönmesi olağan bir şeydir. Ancak o dönüş sırasında sağdan soldan geçenlerin aynada görünmesindeki sebep, acaba bu olmasın, hayır şu olmasın, tüh be o da değilmiş, konumundaki aynanın hayıflanmalarıdır vesselam.
Biraz önceleri Nef’î’nin beytinde “Tûti-i mucize-gû” ibaresi geçmişti. Yani “mucizeler söyleyen papağan” İşte bu papağanlara konuşma öğretenler, onun karşısına büyükçe bir ayna koyarlarmış. Kendi güzelliğini seyrekoyulsun diye mi? Elbette hayır. Bitti mi? Ne münasebet canım. Papağanı o güzelim boy aynası karşısında bırakıp üstüne pislemesini seyredecek değiliz tabii. O zaman buyursunlar efendim! Kime dedik bunları? Papağana kime olacak. Nasıl yani? Yanisi şöyle. Papağanın karşısına konulan o büyükçe aynanın arkasına geçen öğretici, oradan konuşmaya başlarmış. Bir tür kandırmaca, evet. Konuşanın ayna olduğunu zanneden papağan efendi, ne yani bir ayna kadar da mı olamayacağız deyip aynayı taklide başlarmış. Papağanın Kemal Sunal filmlerindeki taklitçiliği işte buradan kaynaklanıyor.
Aynanın bir de “küllü nefsin zaikatü’l-mevt/ her nefis ölümü tadacaktır” ayetine yardımcı olan yönü var. Ecel meleğini görmekle müşerref olanın akıbetine şahit ilk kişi aynadır. Kişi kelimesiyle onu teşhis ettik. Çünkü Azrail’den sonra ölene en yakın yine aynadır. Ruhu cesedinden ayrılmışın ağzına ayna yakınlaştırılır. Neden? Eğer kişi hâlâ canını teslim etmemişse aynada buharlanma, buğulanma olur. Eğer yoksa...
“İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciun.”
Söz dolandı döndü, dükkân kapılarına asılı top aynalar gibi ve çıkmaza girdi. İş, sihre, büyücüye çıktı nihayet. Ne söylesem? Akıbetleri hiç de hayra müncer olamayacak olanların eline aynayı versem, geri alabilir miyim acaba?
Hem de söke söke.
Nef’i, sevgiliye dese de biz, o ifadeyi sadece bu yazıya matuf olmak üzere sihir yapanlara tevcih edelim.
“Zinhâr eline âyine vermen o kâfirin”
Evet, sakın ha! Sakın ola ki o kâfirin eline ayna vermeyin. Versek ne olur ki? Aman bilmez misiniz siz? Çünkü eline alırsa gayptan haber verecek. Hâlbuki gaybı/bilinmeyeni ancak Allah bilir.
Ancak beytin devamında bir narsisizm ortaya çıkıyor. Tabii bu sefer sevgili adına.
“Zirâ görünce sûretin bütperest olur”
O büyücü gibi olan güzel, eline aldığı aynaya bakınca kendi güzelliğine kapılıp putperestler gibi putuna tapınmaya başlar. Yani kendi güzelliğine.
Ayna Beyitte Böyle Görünür
Âyîne-i kalbüm ele al itme şikeste
Ey sâde-ruh an ol demi kim şâne sunarlar
Fehim-i Kadim
"Ey temiz yanaklı sevgili, tarak sundukları zamanı hatırla da kalbimin aynasını eline al ve onu kırma" Kırılırsa ne olur? Bunu hiç sormamış olun.
Âyîne-i ruhında değül zülf ile arak
Aks urdı anda dûd-ı dil-i pür-şirârumuz
Taşlıcalı Yahya
"Aynaya benzeyen yanağında görünen saç ve ter değil, kıvılcım dolu gönlümüzün dumanının o aynadaki yansımasıdır." O ne güzel yanaktır öyle. Şair, ruhuna rahmet!
Kondurdı gerd hattın âyîne-i murâda
Kufl urdı ıkd-i zülfün gencîne-i visâle
Fuzuli
"Ayva tüylerin murad aynasına toz kondurdu; saçının düğümü de kavuşma hazînesine kilit vurdu." Bu ne kilittir ki anahtarı sende kaldı ey sevgili. Aç kapıları da bitir şu sürgünü artık.
Dil-i uşşâka idüb halkaların âyîneler
Sidre tâvûsu gibi eyledi cevlân kâkül
Hayali Bey
"Saçının halkaları âşıkın gönlüne ayna olunca, (ey) sevgili kâkülün Sidre tavusu gibi boy gösterdi."
Geldi bir Hindû gedâdur var elinde âyîne
Sen şehî ister k'ide cer kâkül-i müsgîn-i dost
Tâcîzâde Ca'fer Çelebi
Bu beyitte de sevgilinin kâkülünü elinde ayna ile cer’e, para toplamaya çıkan bir Hintli dilenciye benzeten şâir Tâcîzâde Ca'fer Çelebi, devrindeki aynaya para ile baktırma âdetine de işaret etmektedir. Ve dahi göründüğü üzre aynanın bir işlevi daha belirmiş oldu. Parayla aynaya baktırmak. Aklıma ne geldi bilseniz? Parayla hıyar soyup satan İlyas Salman. Keşke yanında bir ayna bulundursaymış.
Niye böyle dedim ki? Hiç efendim, sadece devrine ayna tutmak için.
Şimdi Ayna Tutma Zamanı
Bitirirken mi tutulur ayna? Yaramazlık yapıp da komşu mahalle kızlarını rahatsız eden yaramaz yeniyetme genç delikanlılar gibi. Ancak bu bizimkisi o bildiğiniz cinsten değil, olamayacak da zaten. Buna Divan edebiyatına ayna tutmak derler. Bir yüzyıl öncesinden. Asaf Halet Çelebi eliyle tabii.

Ayna
Aynadan bakan benim
Küçük gotamacık
Duvarlardan karşına çıkan
Aynalardan hayalini çalan
Mahabbet olup vücudunu saran
Küçük câriyen
Nigâr-i çîn
Nigâr-i çîn
Bin bir aynada oynar
Ayna ayna içindedir
Nigâr-i çîn
Nigâr-i çînin içinde
Ve zaman
Zamanın dışında
Uzat ellerini küçük gotamacık
Hayal hayal içinde
Dünya bir hayal dolabıdır
Aynalardan geçer
Küçük gotamacık
Çok sürmeden hayallerimiz
Aynaların arkasından geçer
Aynaya bakan benim
Hayal annemin oğlu
Bodhista gotama
Dünyada en güzel şey
Seni buldum
Artık hiç bir şey istemem
Küçük câriyem nigâr-i çîn
Uzat ellerini
Aynaların dışına çıkalım
Asaf Halet Çelebi

Evet, galiba aynanın tasavvufî yönünü soracaktınız değil mi? Bu yüzden en sona bu şiiri bıraktım cevap olacak nitelikte. Dokuz tekbir yerine, içinde dokuz ayna geçen bu şiiri. Başlık dışında. Ayna, kâinatta esma-yı ilahi’nin “Kayyum” adını simgeler. O isim bir an çekilse işte onun adı kıyamettir. Ve ayna olmasa bu da sevgilinin kıyametidir değerli okur.
Selam ve muhabbetle.
Elimizden ve dilimizden geleni sürç-i lisan ile beyan ettik. Belki de etmeye çalıştık.
Kabul edenler tarafımıza ayna tutsunlar, biz hissederiz.

alıntı
 
takipçi satın al
instagram takipçi hilesi
takipçi satın al
tiktok takipçi hilesi
vozol
antalya havalimanı transfer
Geri
Üst