meridyen2
Kayıtlı Üye
Din Ahlakını Yaşamanın Getirdiği Güzellikler
Din ahlakını yaşayan bir insanın hayatı neden daima daha güzel ve daha huzurlu olur?
Din ahlakını yaşamak insana ne gibi güzellikler kazandırır?
Yaşamını tam anlamıyla Kuran ahlakına, Yüce Allahın emir ve tavsiyelere göre düzenleyen bir insanla din ahlakına göre yaşamayan bir insanın hayatı arasında çok büyük farklılıklar vardır. Din ahlakını yaşayan bir insanın hayatı pek çok güzelliklerle ve kolaylıklarla doludur. Ancak din ahlakını tanımayan bir insana şeytan din ahlakına göre yaşadığı takdirde pek çok güzellikten, zevkten mahrum olacağı yönünde şüphe ve kuruntular verir. Böylece insanların din ahlakını yaşamasını engellemek, bu ahlaktan uzak kalmalarını sağlamak ister. Ama elbette ki bu doğru değildir. Şayet din ahlakının getirdiği güzellikler bilinirse, şeytanın da bu oyunu bozulmuş olur. Bu nedenle bu güzellikleri görebilmek ve göremeyenlere de açıklamak gerekir.
Vicdana Uymanın Getirdiği Güzellikler
Yüce Allah insanlara vicdan gibi büyük bir nimet vermiştir. Vicdan ile Allah insanlara doğruyu ve yanlışı ayırt etme imkanı tanımıştır. Kuran ahlakı insanın yaratılışına uygun olduğu için, aksi durumda insan vicdanında büyük sıkıntılar hissedecek, gerçek huzur ve güveni asla yaşayamayacaktır. İnsan her ne kadar vicdanının sesini bastırmaya, kendisini kandırmaya çalışsa da içten içe doğru yolun Kuran yolu olduğunu bilir. Bu nedenle din ahlakını yaşamadığı sürece aslında içten içe bir vicdan azabı çeker. Kimi zaman bunun farkında olur, kimi zaman ise düşünmemeye, aklına getirmemeye çalışır. Bu sıkıntı din ahlakını yaşamaya başlayıncaya kadar devam eder. İnsanların büyük bir bölümü bu sıkıntının adını bir türlü koyamaz, yaşamlarındaki bu olumsuzluğun, eksikliğin ve boşluğun neden kaynaklandığını anlayamazlar. Oysa bunun sebebi yaratılışlarına aykırı hareket ediyor olmalarıdır.
Müminler ise tam tersine vicdanlarına uygun ve Allahın razı olacağı umulan şekilde davrandıkları için daima huzurlu ve güven içindedirler. Din ahlakından uzak bir yaşam süren insanların sıkıntılarını, olumsuzluklarını Allahın izniyle yaşamazlar. İmanın, tevekkülün, sabrın, sadakatin, itidalin, samimiyetin zevkini ve konforunu yaşarlar. Bu güveni ve huzuru onların kalplerine koyan Allahtır. Kuranda bu gerçek şöyle haber verilir:
Müminlerin kalplerine, imanlarına iman katıp-arttırsınlar diye, güven duygusu ve huzur indiren Odur... (Fetih Suresi, 4)
Din Ahlakının İnsana Kazandırdığı Güzelliklerden Biri Tevekküldür
Mümin başına nasıl bir olay gelirse gelsin, daima bunu hayır ve güzellik olarak değerlendirir. Söz konusu olay zahiren ters ya da olumsuz gibi gözükse, fiziksel ya da maddi bir kayba neden olsa dahi mümin yine de tevekküllü olur. Sözgelimi aniden bir yakınını kaybetse ya da sakatlansa, büyük bir maddi kayba uğrasa, yaptığı tüm planlar bozulsa dahi durum değişmez. Çünkü iman sahibi bir insan bilir ki yeryüzündeki her olay Allahın izni ile gerçekleşir, Onun izni olmaksızın bir yaprak dahi düşmez. Ve iman eden insan, yine bilir ki Allah mümin kulları için daima hayır diler.
Mümin için Allahtan gelen herşeyde bir güzellik, bir hayır ve bir bereket vardır. Dolayısıyla iman eden bir insanın yaşamı boyunca hüzne kapıldığı, karamsarlaştığı, endişelendiği, korktuğu an olmaz. İşte bu durum imanın güzelliğini kavrayamamış ve din ahlakından uzak yaşamakta direnen bir insan için anlaşılması imkansız bir durumdur. Din ahlakına göre yaşayan bir insanın yaşamının her anı bu güzellikler içinde geçer. Bu da o kişinin fiziksel olarak yıpranmamasına, yaşlanmamasına, sağlığını korumasına, manevi olarak da dinç ve huzurlu olmasına vesile olur. Tevekkülsüzlük, iman etmeyen bir kişi için çok büyük bir azaptır. Çünkü iman etmediği sürece bir insanın bu manevi konforu ve rahatlığı yaşaması mümkün değildir. Kuranda müminlerin teslimiyetleri ve bu teslimiyetin getirdiği huzur şöyle bildirilir:
De ki: Allahın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiç bir şey isabet etmez. O bizim Mevlamızdır. Ve müminler yalnızca Allaha tevekkül etmelidirler. (Tevbe Suresi, 51
Dünya Tutkularından Kurtulmak Din Ahlakının İnsana Kazandırdığı Güzelliklerdendir
Din ahlakına göre yaşamayan insanların en büyük tutkusu dünya hayatıdır. Bilindiği gibi Allah dünya hayatında insanlara verdiği ya da onlardan eksilttiği nimetlerle onları denemektedir. Zaten dünya insanlar için bir sınav yeridir. Dünyadaki tüm güzellikler, nimetler geçicidir ve hepsi yok olmaya mahkumdur. Asıl hayat sonsuz ahiret hayatıdır. Örneğin gençlik ve sağlık bir insan için çok büyük nimetlerdir, ancak tüm insanlar zamanla yaşlanır ve er ya da geç muhakkak ölür. Güzel bitkiler, çiçekler, meyveler ve sebzeler de kısa bir zaman içinde solar, tatlarını kaybeder, çürür ve zamanla yok olurlar. En güzel kıyafetler, evler, arabalar, eşyalar eskimeye, yıpranmaya ve zamanla demode olmaya mecburdur. Ama şayet bir insan tek yaşamın dünyada olduğunu düşünüyor, ölümle birlikte yok olacağına inanıyor ve sonsuz ahiret hayatının varlığına inanmıyorsa bu kişi hayatının her anında hüsrana uğramaya mahkumdur. Çünkü her bir nimetin elinden çıktığını gördükçe üzülecek, karamsarlığa kapılacak ve sıkıntılı ruh halinden çıkamayacaktır. Buna karşılık iman eden bir kişi dünyada karşısına çıkan bütün güzelliklerin kendisini denemek için Allah tarafından yaratıldığını bilir, bunlar için Allaha şükreder ama bunlara gerektiği kadar değer verir. Çok büyük nimetler içinde olması onu şımarık bir tavır içine sürüklemediği gibi, nimetlerin elinden çıkmasıyla da üzüntü duymaz. Ancak bu sırrı anlamak da yine yalnızca iman edenlere mahsus bir nimettir. Kuranda dünya hayatının geçiciliği ve dünyadaki nimetlere bağlanmanın anlamsızlığı bir ayette şöyle haber verilir:
Kadınlara, oğullara, kantar kantar yığılmış altın ve gümüşe, salma güzel atlara, hayvanlara ve ekinlere duyulan tutkulu şehvet insanlara süslü ve çekici kılındı. Bunlar, dünya hayatının metaıdır. Asıl varılacak güzel yer, Allah Katında olandır. (Al-i İmran Suresi, 14)
Din Ahlakını Yaşamanın Getirdiği Güzelliklerin Başında Allahın Rızasını ve Sonsuz Cennetini Kazanmak Gelir
Allah Kendi emir ve tavsiyelerine uyulduğu, Kuranda koymuş olduğu sınırlara riayet edildiği takdirde insanlara, içinde sonsuza dek kalmak üzere cennet nimetlerini vaat etmektedir. Allahın vaadinden dönmeyeceği ise Kuranda da bildirilen kesin bir gerçektir. Şu halde din ahlakını yaşayan bir insan, hayatının her anında cennete girme umudu ve neşesiyle yaşar. Her geçen an, her geçen gün onu cennete yaklaştırdığı için bu sevinci daha da artar. Diğer insanların sıkıntılı ve karamsar ruh halleri dindar insanda kesinlikle olmaz. Bu bakımdan cennet neşesi din ahlakının getirdiği güzelliklerden biridir. Cennetin kendisi ise en büyük nimetlerdendir. Bu gerçeğe Kuranda da dikkat çekilmiştir:
Bunlar, Allahın sınırlarıdır. Kim Allaha ve elçisine itaat ederse, onu altından ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetlere sokar. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur. (Nisa Suresi, 13)
(makale harun yahya)
Bu makale, İlmi Araştırma Dergisi 84. sayı (Haziran 2011) 26. sayfada yayınlanmıştır.
Din ahlakını yaşayan bir insanın hayatı neden daima daha güzel ve daha huzurlu olur?
Din ahlakını yaşamak insana ne gibi güzellikler kazandırır?
Yaşamını tam anlamıyla Kuran ahlakına, Yüce Allahın emir ve tavsiyelere göre düzenleyen bir insanla din ahlakına göre yaşamayan bir insanın hayatı arasında çok büyük farklılıklar vardır. Din ahlakını yaşayan bir insanın hayatı pek çok güzelliklerle ve kolaylıklarla doludur. Ancak din ahlakını tanımayan bir insana şeytan din ahlakına göre yaşadığı takdirde pek çok güzellikten, zevkten mahrum olacağı yönünde şüphe ve kuruntular verir. Böylece insanların din ahlakını yaşamasını engellemek, bu ahlaktan uzak kalmalarını sağlamak ister. Ama elbette ki bu doğru değildir. Şayet din ahlakının getirdiği güzellikler bilinirse, şeytanın da bu oyunu bozulmuş olur. Bu nedenle bu güzellikleri görebilmek ve göremeyenlere de açıklamak gerekir.
Vicdana Uymanın Getirdiği Güzellikler
Yüce Allah insanlara vicdan gibi büyük bir nimet vermiştir. Vicdan ile Allah insanlara doğruyu ve yanlışı ayırt etme imkanı tanımıştır. Kuran ahlakı insanın yaratılışına uygun olduğu için, aksi durumda insan vicdanında büyük sıkıntılar hissedecek, gerçek huzur ve güveni asla yaşayamayacaktır. İnsan her ne kadar vicdanının sesini bastırmaya, kendisini kandırmaya çalışsa da içten içe doğru yolun Kuran yolu olduğunu bilir. Bu nedenle din ahlakını yaşamadığı sürece aslında içten içe bir vicdan azabı çeker. Kimi zaman bunun farkında olur, kimi zaman ise düşünmemeye, aklına getirmemeye çalışır. Bu sıkıntı din ahlakını yaşamaya başlayıncaya kadar devam eder. İnsanların büyük bir bölümü bu sıkıntının adını bir türlü koyamaz, yaşamlarındaki bu olumsuzluğun, eksikliğin ve boşluğun neden kaynaklandığını anlayamazlar. Oysa bunun sebebi yaratılışlarına aykırı hareket ediyor olmalarıdır.
Müminler ise tam tersine vicdanlarına uygun ve Allahın razı olacağı umulan şekilde davrandıkları için daima huzurlu ve güven içindedirler. Din ahlakından uzak bir yaşam süren insanların sıkıntılarını, olumsuzluklarını Allahın izniyle yaşamazlar. İmanın, tevekkülün, sabrın, sadakatin, itidalin, samimiyetin zevkini ve konforunu yaşarlar. Bu güveni ve huzuru onların kalplerine koyan Allahtır. Kuranda bu gerçek şöyle haber verilir:
Müminlerin kalplerine, imanlarına iman katıp-arttırsınlar diye, güven duygusu ve huzur indiren Odur... (Fetih Suresi, 4)
Din Ahlakının İnsana Kazandırdığı Güzelliklerden Biri Tevekküldür
Mümin başına nasıl bir olay gelirse gelsin, daima bunu hayır ve güzellik olarak değerlendirir. Söz konusu olay zahiren ters ya da olumsuz gibi gözükse, fiziksel ya da maddi bir kayba neden olsa dahi mümin yine de tevekküllü olur. Sözgelimi aniden bir yakınını kaybetse ya da sakatlansa, büyük bir maddi kayba uğrasa, yaptığı tüm planlar bozulsa dahi durum değişmez. Çünkü iman sahibi bir insan bilir ki yeryüzündeki her olay Allahın izni ile gerçekleşir, Onun izni olmaksızın bir yaprak dahi düşmez. Ve iman eden insan, yine bilir ki Allah mümin kulları için daima hayır diler.
Mümin için Allahtan gelen herşeyde bir güzellik, bir hayır ve bir bereket vardır. Dolayısıyla iman eden bir insanın yaşamı boyunca hüzne kapıldığı, karamsarlaştığı, endişelendiği, korktuğu an olmaz. İşte bu durum imanın güzelliğini kavrayamamış ve din ahlakından uzak yaşamakta direnen bir insan için anlaşılması imkansız bir durumdur. Din ahlakına göre yaşayan bir insanın yaşamının her anı bu güzellikler içinde geçer. Bu da o kişinin fiziksel olarak yıpranmamasına, yaşlanmamasına, sağlığını korumasına, manevi olarak da dinç ve huzurlu olmasına vesile olur. Tevekkülsüzlük, iman etmeyen bir kişi için çok büyük bir azaptır. Çünkü iman etmediği sürece bir insanın bu manevi konforu ve rahatlığı yaşaması mümkün değildir. Kuranda müminlerin teslimiyetleri ve bu teslimiyetin getirdiği huzur şöyle bildirilir:
De ki: Allahın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiç bir şey isabet etmez. O bizim Mevlamızdır. Ve müminler yalnızca Allaha tevekkül etmelidirler. (Tevbe Suresi, 51
Dünya Tutkularından Kurtulmak Din Ahlakının İnsana Kazandırdığı Güzelliklerdendir
Din ahlakına göre yaşamayan insanların en büyük tutkusu dünya hayatıdır. Bilindiği gibi Allah dünya hayatında insanlara verdiği ya da onlardan eksilttiği nimetlerle onları denemektedir. Zaten dünya insanlar için bir sınav yeridir. Dünyadaki tüm güzellikler, nimetler geçicidir ve hepsi yok olmaya mahkumdur. Asıl hayat sonsuz ahiret hayatıdır. Örneğin gençlik ve sağlık bir insan için çok büyük nimetlerdir, ancak tüm insanlar zamanla yaşlanır ve er ya da geç muhakkak ölür. Güzel bitkiler, çiçekler, meyveler ve sebzeler de kısa bir zaman içinde solar, tatlarını kaybeder, çürür ve zamanla yok olurlar. En güzel kıyafetler, evler, arabalar, eşyalar eskimeye, yıpranmaya ve zamanla demode olmaya mecburdur. Ama şayet bir insan tek yaşamın dünyada olduğunu düşünüyor, ölümle birlikte yok olacağına inanıyor ve sonsuz ahiret hayatının varlığına inanmıyorsa bu kişi hayatının her anında hüsrana uğramaya mahkumdur. Çünkü her bir nimetin elinden çıktığını gördükçe üzülecek, karamsarlığa kapılacak ve sıkıntılı ruh halinden çıkamayacaktır. Buna karşılık iman eden bir kişi dünyada karşısına çıkan bütün güzelliklerin kendisini denemek için Allah tarafından yaratıldığını bilir, bunlar için Allaha şükreder ama bunlara gerektiği kadar değer verir. Çok büyük nimetler içinde olması onu şımarık bir tavır içine sürüklemediği gibi, nimetlerin elinden çıkmasıyla da üzüntü duymaz. Ancak bu sırrı anlamak da yine yalnızca iman edenlere mahsus bir nimettir. Kuranda dünya hayatının geçiciliği ve dünyadaki nimetlere bağlanmanın anlamsızlığı bir ayette şöyle haber verilir:
Kadınlara, oğullara, kantar kantar yığılmış altın ve gümüşe, salma güzel atlara, hayvanlara ve ekinlere duyulan tutkulu şehvet insanlara süslü ve çekici kılındı. Bunlar, dünya hayatının metaıdır. Asıl varılacak güzel yer, Allah Katında olandır. (Al-i İmran Suresi, 14)
Din Ahlakını Yaşamanın Getirdiği Güzelliklerin Başında Allahın Rızasını ve Sonsuz Cennetini Kazanmak Gelir
Allah Kendi emir ve tavsiyelerine uyulduğu, Kuranda koymuş olduğu sınırlara riayet edildiği takdirde insanlara, içinde sonsuza dek kalmak üzere cennet nimetlerini vaat etmektedir. Allahın vaadinden dönmeyeceği ise Kuranda da bildirilen kesin bir gerçektir. Şu halde din ahlakını yaşayan bir insan, hayatının her anında cennete girme umudu ve neşesiyle yaşar. Her geçen an, her geçen gün onu cennete yaklaştırdığı için bu sevinci daha da artar. Diğer insanların sıkıntılı ve karamsar ruh halleri dindar insanda kesinlikle olmaz. Bu bakımdan cennet neşesi din ahlakının getirdiği güzelliklerden biridir. Cennetin kendisi ise en büyük nimetlerdendir. Bu gerçeğe Kuranda da dikkat çekilmiştir:
Bunlar, Allahın sınırlarıdır. Kim Allaha ve elçisine itaat ederse, onu altından ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetlere sokar. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur. (Nisa Suresi, 13)
(makale harun yahya)
Bu makale, İlmi Araştırma Dergisi 84. sayı (Haziran 2011) 26. sayfada yayınlanmıştır.