PReѧ
Kayıtlı Üye
Açıklık Cümlede anlatılmak istenenin dinleyen veya okuyan tarafından kolayca anlaşılmasına açıklık denir. Açık olmayan cümlelerde anlatılmak istenenler bazen az çok anlaşılır fakat çoğu zaman cümlede ne söylenmek istendiği belli değildir. Aşağıdaki cümlelerde açıklık olmadığı için ne söylenmek istendiği tam olarak anlaşılamamaktadır:
Bu kopyaları Burçin hazırlamıştır onu çekecek arkadaşlar için.
― S. D. in vücudunda estetik (ameliyat) var mı?
― Hayır, vücudunda hiç estetik yok. (Bu ifadeden vücudunun güzel olmadığı anlamı da çıkabilir.)
Kelimelerin yerli yerinde kullanılmaması, öge eksiklikleri, kelimelerin yanlış kullanılması, virgül işaretinin uygun yere konmaması , anlamca çelişen sözlerin bir arada kullanılması gibi hususlar cümlenin açıklığını engeller.
a) Sıra Yanlışlığı
Cümlede önce gelmesi gereken unsurların sonra, sonra gelmesi gere*kenlerin önce gelmesi durumunda anlatım bozukluğu ortaya çıkar. Bu yanlışlık, zarf olarak kullanılması gereken kelimelerin sıfat görevinde kullanılması hâlinde daha çok görülür. Aşağıdaki örneklerde anlatım bozukluğunu gidermek için koyu yazılan kelime veya kelime grupları ( ) işaretiyle gösterilen yerlerde kullanılmalıdır:
80 bin civarında göz taramasından geçirilmiş ( ) hastamız var.*
Yolu Sultanahmet’e düşenler ( )Fransız Müzesinde sergilenmekte olan Fransız ressamların eserlerini görebilirler.*
Uykusuz yola ( ) çıkmayın.
Alkollü araç kullanmayın. (Aracı, alkollü kullanmayın.)
En doğal vatandaşın ( ) hakkını koruyamıyorlar.*
Mobilyalarınız ücretsiz evinize ( ) teslim edilir.
Y. Dershanesi herkesi ücretsiz üniversite sınavına ( ) hazırlıyor.
Su gibi şarapların ( ) içildiği düğünde olay çıktı
Yeni eve ( ) geldim. (evin sıfatı söylenmek istenmiyorsa)
Çırılçıplak gazetecilere ( ) yakalanan M.U. olay çıkardı. (gazeteciler çırılçıplak değilse)
Mazeretsiz sınava ( ) girmeyenler az değildi.
Dünyanın ilk üç bıçaklı ( ) traş makinesi
b) Anlamca çelişen sözlerin birlikte kullanılması
Anlamları birbiriyle çelişen sözlerin aynı cümlede kullanılması anlatım bozukluğuna yol açar:
Bu soğukta mutlaka sizler de üşüyor olmalısınız.
Eminim seninle güreşmek onun için de kolay değildi galiba.
Az da olsa kendimi tümüyle suçlu hissediyorum.
c) Anlamda Aykırılık Eş anlamlı kelimeleri uygun olmayacak biçimde birbirinin yerine kullanmak bozukluğuna sebep olur:
Komutan gidince askerler kafasız kaldı. (baş)
Halının üzerine kara mürekkep döküldü. (siyah)
Allah misafiri. (Tanrı misafiri)
Bir kelimenin kendi anlamı dışında kullanılması yanlış anlaşılmalara ve anlatım bozukluklarına yol açar. Bu yanlışlıklar kelimelerin anlamı tam olarak bilinmediği zaman daha çok ortaya çıkmaktadır:
Beni de düş kırıklığına uğrattın. (hayâl)
Ne hayâllerle başlamıştık bu işe. Birlikte az mı çile paylaştık. (çektik)
Reklâm aramız var şimdi onu izleyelim.
Talihsiz bir kaza sonucu araba devriliyor.
Çok üzgün bir haberle bültenimizi sonluyoruz.
Mehmet Âkif ölümünün 15. yılında törenlerle kutlandı.
Dinleyicilerimiz bu programları tepkileriyle desteklesinler.
Tevfik Fikret yaşantısının son dönemlerini bunalım içinde geçirmiştir.
Bu olay onun hasta olmasını sağladı.
O gece şehrin ortasında bir ölü ölmüştü.
d) Atasözleri ve deyimleri yanlış kullanmak Atasözleri ve deyimler, kalıplaşmış sözler olduğu için eş anlamlılarıyla bile olsa bu sözlerdeki kelimeler değiştirilmez ve anlamına uygun olmayan yerlerde kullanılmaz:
Atalarımız “zaman, nakittir” demişler. (vakit)
Sütten dili yanan ayranı üfleyerek içer. (yoğurdu, yer)
Kafa kafaya vermeyince taş yerinden oynamaz. (Baş başa)
Matematikten geçtiğini öğrenince etekleri tef çalmaya başladı.(zil)
Kurt kocayınca ayının maskarası olurmuş. (köpeğin)
Anlayana sivrisinek az. (Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az.)
Duruluk Bir cümlede gereksiz kelimelerin kullanılmamasına duruluk denir. Böyle bir cümleden kelime çıkarılırsa anlamda daralma olur. Duruluğu engelleyen başlıca yanlışlıklar şunlardır:
a) Fazlalık Bir cümlede aynı görevi yerine getiren birden fazla kelime veya ekin bulunması hâlinde gereksiz kelime ve şekil kullanılmış demektir. Böyle cümlelerden kelime çıkarılması anlamda daralmaya yol açmayacağı gibi anlatımı rahatlatır:
Hoşça kalın diyorum size.
Bir cümle daha söylemek isteyeyim. (Bir cümle daha söyleyeyim.)
Kurumuş olan çiçekleri vazodan çıkardım.
Ne kadar ayıp, kulaklarımla duymasam inanmazdım.
Karşılıklı selâmlaşıyoruz.
Fazlalık, genellikle eş anlamlı kelimelerin bir arada kullanılmasından kaynaklanır:
Yarı karanlık, loş bir yerde oturdular.
Henüz sınava daha var.
Size bir örnek daha vereyim meselâ.
İptal edilen sınav yinelenecek ve tekrarlanacak.
Hayat bir yaşam mücadelesidir.
Problemi çözebilecek alternatif seçenekler sunulabilir aslında.
Çocukların eğitim ve terbiyesiyle ilgilenmeliyiz.
Eğer merak etmezseniz anlatmayayım.
Yaklaşık iki yıla yakın bir zamandır Konya’da oturuyorlar.
Sorunlarımızı çözmeden meselelerimizi halledemeyiz. İşte bütün problemimiz bu!.
Kısaltmalardan sonra, kısaltmaya dahil kelimenin tekrar söylenmesi fazlalıktır: ÖSS sınavı (Öğrenci Seçme Sınavı sınavı), ÖSYM merkezi (Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi merkezi), GAP projesi (Güneydoğu Anadolu Projesi projesi), TBMM meclisi (Türkiye Büyük Millet Meclisi meclisi), ÜNTV televizyonu (Üniversite Televizyonu televizyonu) gibi.
Yalınlık
Söylenmek istenilenin gereksiz süsleme ve özentilerden arındırılarak, herkesin bildiği kelimelerle en kısa yoldan fakat tam olarak ifade edilmesine yalınlık denir. Anlatımda yalınlığı engelleyen hususların başında garabet gelir
a) Garabet
Bir ifadede, anlamı herkesçe bilinmeyen, alışılmamış kelimelerin kullanılmasına garabet denir. Böyle kelimelere de garip adı verilir.
Çeşitli bilim dallarına ve mesleklere ait olup günlük dilde kullanılmayan, anlamı herkesçe bilinmeyen terimler garip sayılmaz. Ancak bunlardan, o alanın mensupları tarafından bilinmeyenleri garabete örnek olur.
Garabet; anlamını herkesin kolayca kavrayamadığı kelimeleri bildiğini göstermek, aydın görünmek, kendini belli bir zümrenin üyesi gibi göstermek ve taklit gibi sebeplerle ortaya çıkar. Başlıca çeşitleri şunlardır:
· Vaktiyle kullanıldığı hâlde günümüzde unutulmuş, kullanımdan düşmüş kelime ve şekilleri kullanmak: bilüpdür, eleğimsağma (gök kuşağı), gözgü (ayna), iktifa et- (yetin-), kangı (hani), muhammes (beşgen), murafaa (duruşma), sitâre (yıldız), tamu (cehennem), vabeste (bağlı), yazıklı (günahkâr) gibi.
· Söylenişi değiştirilerek Türkçeleştirilmiş kelimelerin aslî şekliyle kulla*nılması da garabettir: auto (oto), card (kart), câmeşuy (çamaşır), laser (lâzer), mahabbet, mümkin, müşkil, mektûb, station (istasyon), tennûr (tandır), wardrobe (gardırop) gibi.
· Dile henüz tam manasıyla girmeyen yabancı kelimeleri kullanmak: (Bunların içinde Türkçesi olanların ısrarla yabancı şeklini kullanmak ana dili sevgisiyle bağdaşmaz.) computer (bilgisayar), correlation (kar*şılıklı ilgi), holigan (serseri), monopol (tekel), my darling (sevgilim), my Got (Allahım), partner (ortak), part-time (yarım gün), prezantasyon (tanıştırma), side effect (yan etki), siesta (öğle uykusu), software (yazı*lım), tayming (zamanlama), test et- (dene-) gibi.
· Yabancı kelimelerle Türkçe kelimeleri gelişigüzel birleştirmek: anti-leke, çaykolik, derskolik, dokunmatik, ekolojik denge (çevre dengesi), kotasyon ver-, makro açı, playliyoruz, save et- (kaydet-) gibi.
· Yeni ortaya atılan fakat anlamı herkesçe bilinmeyen, benimsenmeyen kelimeleri kullanmak: ayırmaç (logo), andıç (muhtıra), başat (hakim), direngen (muannit), etik (ahlâkî), gömüt (mezar), saltık (mutlak) gibi.
· Nefret ve tiksinti uyandıran müstehcen (edebe aykırı, yakışıksız) ve kaba kelimeler kullanmak da garabettendir.
Akıcılık
a) Tekrarlama
Geçen Ramazan Bayramı’nda Oktay’ı, Oktay’ın köydeki amcasını ve Oktay’ın büyük kardeşini de ziyaret ettik.
Bu yıl okuyacağımız dersler arasında ortak dersler denen dersler de varmış.
Televizyon kanallarında yeni program arayışı, aslında programlardan değil program içeriklerinden kaynaklanmaktadır.
b) Zincirleme
Burkay’ın dayısının oğlunun çantasının fiyatı.
Selçuk Üniversitesinin Fen-Edebiyat Fakültesinin Doğu Dilleri ve Ede*biyatları Bölümünün Urdu Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalının öğretim üyesi.
Merdiveni dayayıp, kayısı ağacına çıkıp, kalınca bir dala oturup, kayı*sıları koparıp, sepetine doldurup, sepeti aşağı sarkıtıp yerdeki kovayı istedi.
Sekretere sormadan, izin almadan, kapıyı vurmadan içeri girdi.
Yerinden hızla kalkarak, pencereyi açarak, aşağıya bağırarak kardeşini çağırdı.
Biraz önce hışımla içeri giren, “müdür yok mu” diye bağıran, masaya vuran, yerinde tepinen sen değil miydin?
c) Tenafür (kakışma, kakofoni)
Bir kelime veya kelime grubundaki seslerin söyleyiş bakımından birbiriyle uyuşmaması, kulak tırmalayıcı olması, tenafür denen ses ve ahenk kusuruna yol açar. p, t; c, ç, j, s, ş, z gibi bazı seslerin birbirine yakın olması hem söyleyiş güçlüğü yarattır hem de kulağa da hoş gelmez: basınç ölçer, çürütücü, çeşmedeki çengel, eş zamanlı, İştaş Pasajı, sözcükcük, kırktırttı, koşullaştırılmışlık, olasılıklı, şaşalayış, tatsız tuzsuz gibi.
Yanıltmacalar ve bazı tekerlemeler de tenafüre örnek olarak gösterilirler: Bir berber bir berbere bre berber gel beraber bir berber dükkânı açalım demiş. Bir dalda bir kartal dal tartar kartal kalkar kartal kalkar dal sarkar. Şu duvarı badanalamalı mı badanalamamalı mı? Şu köşe yaz köşesi şu köşe kış köşesi ortada lâmba şişesi. Tuz ucuzudukça ucuzudu. Üç tas has hoş hoşaf.
Bu kopyaları Burçin hazırlamıştır onu çekecek arkadaşlar için.
― S. D. in vücudunda estetik (ameliyat) var mı?
― Hayır, vücudunda hiç estetik yok. (Bu ifadeden vücudunun güzel olmadığı anlamı da çıkabilir.)
Kelimelerin yerli yerinde kullanılmaması, öge eksiklikleri, kelimelerin yanlış kullanılması, virgül işaretinin uygun yere konmaması , anlamca çelişen sözlerin bir arada kullanılması gibi hususlar cümlenin açıklığını engeller.
a) Sıra Yanlışlığı
Cümlede önce gelmesi gereken unsurların sonra, sonra gelmesi gere*kenlerin önce gelmesi durumunda anlatım bozukluğu ortaya çıkar. Bu yanlışlık, zarf olarak kullanılması gereken kelimelerin sıfat görevinde kullanılması hâlinde daha çok görülür. Aşağıdaki örneklerde anlatım bozukluğunu gidermek için koyu yazılan kelime veya kelime grupları ( ) işaretiyle gösterilen yerlerde kullanılmalıdır:
80 bin civarında göz taramasından geçirilmiş ( ) hastamız var.*
Yolu Sultanahmet’e düşenler ( )Fransız Müzesinde sergilenmekte olan Fransız ressamların eserlerini görebilirler.*
Uykusuz yola ( ) çıkmayın.
Alkollü araç kullanmayın. (Aracı, alkollü kullanmayın.)
En doğal vatandaşın ( ) hakkını koruyamıyorlar.*
Mobilyalarınız ücretsiz evinize ( ) teslim edilir.
Y. Dershanesi herkesi ücretsiz üniversite sınavına ( ) hazırlıyor.
Su gibi şarapların ( ) içildiği düğünde olay çıktı
Yeni eve ( ) geldim. (evin sıfatı söylenmek istenmiyorsa)
Çırılçıplak gazetecilere ( ) yakalanan M.U. olay çıkardı. (gazeteciler çırılçıplak değilse)
Mazeretsiz sınava ( ) girmeyenler az değildi.
Dünyanın ilk üç bıçaklı ( ) traş makinesi
b) Anlamca çelişen sözlerin birlikte kullanılması
Anlamları birbiriyle çelişen sözlerin aynı cümlede kullanılması anlatım bozukluğuna yol açar:
Bu soğukta mutlaka sizler de üşüyor olmalısınız.
Eminim seninle güreşmek onun için de kolay değildi galiba.
Az da olsa kendimi tümüyle suçlu hissediyorum.
c) Anlamda Aykırılık Eş anlamlı kelimeleri uygun olmayacak biçimde birbirinin yerine kullanmak bozukluğuna sebep olur:
Komutan gidince askerler kafasız kaldı. (baş)
Halının üzerine kara mürekkep döküldü. (siyah)
Allah misafiri. (Tanrı misafiri)
Bir kelimenin kendi anlamı dışında kullanılması yanlış anlaşılmalara ve anlatım bozukluklarına yol açar. Bu yanlışlıklar kelimelerin anlamı tam olarak bilinmediği zaman daha çok ortaya çıkmaktadır:
Beni de düş kırıklığına uğrattın. (hayâl)
Ne hayâllerle başlamıştık bu işe. Birlikte az mı çile paylaştık. (çektik)
Reklâm aramız var şimdi onu izleyelim.
Talihsiz bir kaza sonucu araba devriliyor.
Çok üzgün bir haberle bültenimizi sonluyoruz.
Mehmet Âkif ölümünün 15. yılında törenlerle kutlandı.
Dinleyicilerimiz bu programları tepkileriyle desteklesinler.
Tevfik Fikret yaşantısının son dönemlerini bunalım içinde geçirmiştir.
Bu olay onun hasta olmasını sağladı.
O gece şehrin ortasında bir ölü ölmüştü.
d) Atasözleri ve deyimleri yanlış kullanmak Atasözleri ve deyimler, kalıplaşmış sözler olduğu için eş anlamlılarıyla bile olsa bu sözlerdeki kelimeler değiştirilmez ve anlamına uygun olmayan yerlerde kullanılmaz:
Atalarımız “zaman, nakittir” demişler. (vakit)
Sütten dili yanan ayranı üfleyerek içer. (yoğurdu, yer)
Kafa kafaya vermeyince taş yerinden oynamaz. (Baş başa)
Matematikten geçtiğini öğrenince etekleri tef çalmaya başladı.(zil)
Kurt kocayınca ayının maskarası olurmuş. (köpeğin)
Anlayana sivrisinek az. (Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az.)
Duruluk Bir cümlede gereksiz kelimelerin kullanılmamasına duruluk denir. Böyle bir cümleden kelime çıkarılırsa anlamda daralma olur. Duruluğu engelleyen başlıca yanlışlıklar şunlardır:
a) Fazlalık Bir cümlede aynı görevi yerine getiren birden fazla kelime veya ekin bulunması hâlinde gereksiz kelime ve şekil kullanılmış demektir. Böyle cümlelerden kelime çıkarılması anlamda daralmaya yol açmayacağı gibi anlatımı rahatlatır:
Hoşça kalın diyorum size.
Bir cümle daha söylemek isteyeyim. (Bir cümle daha söyleyeyim.)
Kurumuş olan çiçekleri vazodan çıkardım.
Ne kadar ayıp, kulaklarımla duymasam inanmazdım.
Karşılıklı selâmlaşıyoruz.
Fazlalık, genellikle eş anlamlı kelimelerin bir arada kullanılmasından kaynaklanır:
Yarı karanlık, loş bir yerde oturdular.
Henüz sınava daha var.
Size bir örnek daha vereyim meselâ.
İptal edilen sınav yinelenecek ve tekrarlanacak.
Hayat bir yaşam mücadelesidir.
Problemi çözebilecek alternatif seçenekler sunulabilir aslında.
Çocukların eğitim ve terbiyesiyle ilgilenmeliyiz.
Eğer merak etmezseniz anlatmayayım.
Yaklaşık iki yıla yakın bir zamandır Konya’da oturuyorlar.
Sorunlarımızı çözmeden meselelerimizi halledemeyiz. İşte bütün problemimiz bu!.
Kısaltmalardan sonra, kısaltmaya dahil kelimenin tekrar söylenmesi fazlalıktır: ÖSS sınavı (Öğrenci Seçme Sınavı sınavı), ÖSYM merkezi (Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi merkezi), GAP projesi (Güneydoğu Anadolu Projesi projesi), TBMM meclisi (Türkiye Büyük Millet Meclisi meclisi), ÜNTV televizyonu (Üniversite Televizyonu televizyonu) gibi.
Yalınlık
Söylenmek istenilenin gereksiz süsleme ve özentilerden arındırılarak, herkesin bildiği kelimelerle en kısa yoldan fakat tam olarak ifade edilmesine yalınlık denir. Anlatımda yalınlığı engelleyen hususların başında garabet gelir
a) Garabet
Bir ifadede, anlamı herkesçe bilinmeyen, alışılmamış kelimelerin kullanılmasına garabet denir. Böyle kelimelere de garip adı verilir.
Çeşitli bilim dallarına ve mesleklere ait olup günlük dilde kullanılmayan, anlamı herkesçe bilinmeyen terimler garip sayılmaz. Ancak bunlardan, o alanın mensupları tarafından bilinmeyenleri garabete örnek olur.
Garabet; anlamını herkesin kolayca kavrayamadığı kelimeleri bildiğini göstermek, aydın görünmek, kendini belli bir zümrenin üyesi gibi göstermek ve taklit gibi sebeplerle ortaya çıkar. Başlıca çeşitleri şunlardır:
· Vaktiyle kullanıldığı hâlde günümüzde unutulmuş, kullanımdan düşmüş kelime ve şekilleri kullanmak: bilüpdür, eleğimsağma (gök kuşağı), gözgü (ayna), iktifa et- (yetin-), kangı (hani), muhammes (beşgen), murafaa (duruşma), sitâre (yıldız), tamu (cehennem), vabeste (bağlı), yazıklı (günahkâr) gibi.
· Söylenişi değiştirilerek Türkçeleştirilmiş kelimelerin aslî şekliyle kulla*nılması da garabettir: auto (oto), card (kart), câmeşuy (çamaşır), laser (lâzer), mahabbet, mümkin, müşkil, mektûb, station (istasyon), tennûr (tandır), wardrobe (gardırop) gibi.
· Dile henüz tam manasıyla girmeyen yabancı kelimeleri kullanmak: (Bunların içinde Türkçesi olanların ısrarla yabancı şeklini kullanmak ana dili sevgisiyle bağdaşmaz.) computer (bilgisayar), correlation (kar*şılıklı ilgi), holigan (serseri), monopol (tekel), my darling (sevgilim), my Got (Allahım), partner (ortak), part-time (yarım gün), prezantasyon (tanıştırma), side effect (yan etki), siesta (öğle uykusu), software (yazı*lım), tayming (zamanlama), test et- (dene-) gibi.
· Yabancı kelimelerle Türkçe kelimeleri gelişigüzel birleştirmek: anti-leke, çaykolik, derskolik, dokunmatik, ekolojik denge (çevre dengesi), kotasyon ver-, makro açı, playliyoruz, save et- (kaydet-) gibi.
· Yeni ortaya atılan fakat anlamı herkesçe bilinmeyen, benimsenmeyen kelimeleri kullanmak: ayırmaç (logo), andıç (muhtıra), başat (hakim), direngen (muannit), etik (ahlâkî), gömüt (mezar), saltık (mutlak) gibi.
· Nefret ve tiksinti uyandıran müstehcen (edebe aykırı, yakışıksız) ve kaba kelimeler kullanmak da garabettendir.
Akıcılık
Anlatımın önemli özelliklerinden birisidir. Cümlenin anlam ve ses bakımından pürüzsüz olması demektir. Akıcılığı engelleyen ses ve ahenk kusurlarının başlıcaları tekrarlama, zincirlenme ve tenafür(kakofoni)dür.a) Tekrarlama
Bir ifadede gerek olmadığı hâlde aynı sözün iki defadan fazla kullanılması tekrarlamadenen ahenk kusuruna yol açar: Geçen Ramazan Bayramı’nda Oktay’ı, Oktay’ın köydeki amcasını ve Oktay’ın büyük kardeşini de ziyaret ettik.
Bu yıl okuyacağımız dersler arasında ortak dersler denen dersler de varmış.
Televizyon kanallarında yeni program arayışı, aslında programlardan değil program içeriklerinden kaynaklanmaktadır.
b) Zincirleme
Bir kelime grubunda veya cümlede aynı ekleri alan kelimelerin peş peşe sıralanmasından kaynaklanan bir ahenk kusurudur. Zincirleme isim tamlamalarında ve arka arkaya sıralanan zarf-fiillerde daha çok görülür: Burkay’ın dayısının oğlunun çantasının fiyatı.
Selçuk Üniversitesinin Fen-Edebiyat Fakültesinin Doğu Dilleri ve Ede*biyatları Bölümünün Urdu Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalının öğretim üyesi.
Merdiveni dayayıp, kayısı ağacına çıkıp, kalınca bir dala oturup, kayı*sıları koparıp, sepetine doldurup, sepeti aşağı sarkıtıp yerdeki kovayı istedi.
Sekretere sormadan, izin almadan, kapıyı vurmadan içeri girdi.
Yerinden hızla kalkarak, pencereyi açarak, aşağıya bağırarak kardeşini çağırdı.
Biraz önce hışımla içeri giren, “müdür yok mu” diye bağıran, masaya vuran, yerinde tepinen sen değil miydin?
c) Tenafür (kakışma, kakofoni)
Bir kelime veya kelime grubundaki seslerin söyleyiş bakımından birbiriyle uyuşmaması, kulak tırmalayıcı olması, tenafür denen ses ve ahenk kusuruna yol açar. p, t; c, ç, j, s, ş, z gibi bazı seslerin birbirine yakın olması hem söyleyiş güçlüğü yarattır hem de kulağa da hoş gelmez: basınç ölçer, çürütücü, çeşmedeki çengel, eş zamanlı, İştaş Pasajı, sözcükcük, kırktırttı, koşullaştırılmışlık, olasılıklı, şaşalayış, tatsız tuzsuz gibi.
Yanıltmacalar ve bazı tekerlemeler de tenafüre örnek olarak gösterilirler: Bir berber bir berbere bre berber gel beraber bir berber dükkânı açalım demiş. Bir dalda bir kartal dal tartar kartal kalkar kartal kalkar dal sarkar. Şu duvarı badanalamalı mı badanalamamalı mı? Şu köşe yaz köşesi şu köşe kış köşesi ortada lâmba şişesi. Tuz ucuzudukça ucuzudu. Üç tas has hoş hoşaf.