ashli
Bayan Üye
İnternet tanımadığımız insanlarla Twitter gibi sosyal ağlar üzerinden paylaşımlarımızı artırıyor. Diğer yandan ise, yüzyüze sosyal ilişkileri minimuma indiriyor. Bu durum birinin kaybında çok daha kuvvetli bir şekilde hissediliyor. Artık cenazeye gitmek yerine Facebook duvarına yazılan taziyeler kabul ediliyor. Peki, bu ne kadar doğru?
İki yıl önce Michael Jackson öldüğünde hayranları ve 2010 yılında Alexander McQueen evinde ölü bulunduğunda modacının takipçileri Facebook sayfalarından ya da Twitter hesaplarından üzüntülerini dile getirmişti. Türkiye’dekiler bile profillerine R.I.P (Rest in Peace) yazarak dünya çapında tutulan yasa katılmıştı. Belki de dijital çağın getirilerinden biri de bu: Küresel olarak, hep birlikte, online (!) yas tutabilmek. Bunu sadece ünlü kişiler için yapmıyoruz. 32 yaşındaki Esra yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “Liseden tanıdığım artık görüşmediğim bir arkadaşımın bir trafik kazasında öldüğünü Facebook’taki okul grubumuzdan öğrendim. Ardından sıra, lise arkadaşlarımın üzüntü dolu mesajları ve ölen arkadaşımızla ortak anılarımıza geldi. O kişinin Facebook hesabına baktığımda ise duvarında sevgi sözcükleri gördüm.” Geçtiğimiz yıl yaşadığımız Van Depremi’nden sonra yaşanan kayıplar için Twitter üzerinden yazılan taziye mesajları da bu duruma örnek olarak gösterilebilir.
Acıyı herkesle paylaşma ihtiyacı duyuluyor
Psikologlara göre, internette yas tutarak, insanlar nerede olurlarsa olsunlar birleşiyor, acılarını paylaşıyor, gerekirse içlerini boşaltıyor ve ölen kişiyi anıyorlar. Facebook’ta o kişinin duvarına yazarak ise onunla konuşuyormuşçasına rahatlıyorlar. Yapılan bir araştırmaya göre ise, bu sayede diğer insanların bizi duymasını sağlıyoruz. Çünkü başkalarının da aynı acıyı yaşamış olabileceğini düşünüyor, yaşadığımız acının etkisini bu şekilde biraz da olsa azaltıyor ve kendimizi daha az yalnız hissediyoruz. Aileler sosyal ağları, bu tür olumsuz durumlarda diğerlerini haberdar etmek veya taziyeleri kabul etmek için kullanarak avantaja dönüştürüyor. Ayrıca duvarlarına yazılan sevgi sözcükleri sayesinde sevdikleri kişinin bu sosyal ağ içinde de olsa hâlâ yaşadığı hissine kapılıyorlar. Hatta bu tür iletilerdeki cümlelerde geçmiş zaman değil hâlâ şimdiki zamanın kullanıldığına da şahit oluyoruz.
Paylaşımlar ne kadar faydalı?
Acaba internet üzerinde paylaşılan bu birliktelik duygusu gerçek dışı mı? Çünkü uzmanlara göre gözyaşı dökmek yerine, “(((“ gibi sembol iletiler yazarak gerçek hisler yansıtılmıyor. Yas tutma sürecinde birilerine “yaslanma” ihtiyacı duyuluyor. Diğer insanların fiziksel varlıklarından ve onların dokunuşlarından güç alıyoruz. İnternet üzerinden atılan mesajlar ise, ne kadar iyi niyetli olursa olsun, bunların yerini tutamıyor. Tekrar tekrar ziyaret edilen forumlar, bir türlü kapanmayan Twitter hesapları ve Facebook sayfaları yüzünden yas süreci uzayabiliyor. Hatta birileri kasten zarar verebilecek yorumlar bile yazabiliyor. Örneğin İrlanda’da öldürülen bir öğretmen için civardaki halktan birinin “Makeala Hartes’in ölümüyle ilgili yazılar okumaktan çok sıkıldım. Binlerce insan vahşi şekilde öldürülürken onu özel kılan ne” gibi bir yorum yapması uzmanlarca bu olumsuz tabloya örnek teşkil ediyor.
Diğer yandan dijital yas sürecinin faydaları da olabiliyor. Çünkü yas tutan kişi bu sayede toplum içinde hislerini açıkça yaşayabiliyor, diğer insanların ona destek olduğunu görüp yoluna devam edebiliyor. Ama yine de hiçbir dijital paylaşımın bir telefon görüşmesinin ya da fiziksel olarak yakınlığınızın yerini tutamayacağını unutmayın. Psikologlar, sarılmanın, küçük bir dokunuşun ya da sadece bir bakışın değerini unutmamak gerektiği üzerinde duruyor.
Yas sürecinde diğer insanların fiziksel varlıklarından ve onların dokunuşlarından güç alıyoruz. İnternet üzerinden atılan mesajlar ise ne kadar iyi niyetli olursa olsun, bunların yerini tutamıyor.
Cosmopolitan/Elif Öksüz
İki yıl önce Michael Jackson öldüğünde hayranları ve 2010 yılında Alexander McQueen evinde ölü bulunduğunda modacının takipçileri Facebook sayfalarından ya da Twitter hesaplarından üzüntülerini dile getirmişti. Türkiye’dekiler bile profillerine R.I.P (Rest in Peace) yazarak dünya çapında tutulan yasa katılmıştı. Belki de dijital çağın getirilerinden biri de bu: Küresel olarak, hep birlikte, online (!) yas tutabilmek. Bunu sadece ünlü kişiler için yapmıyoruz. 32 yaşındaki Esra yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “Liseden tanıdığım artık görüşmediğim bir arkadaşımın bir trafik kazasında öldüğünü Facebook’taki okul grubumuzdan öğrendim. Ardından sıra, lise arkadaşlarımın üzüntü dolu mesajları ve ölen arkadaşımızla ortak anılarımıza geldi. O kişinin Facebook hesabına baktığımda ise duvarında sevgi sözcükleri gördüm.” Geçtiğimiz yıl yaşadığımız Van Depremi’nden sonra yaşanan kayıplar için Twitter üzerinden yazılan taziye mesajları da bu duruma örnek olarak gösterilebilir.
Acıyı herkesle paylaşma ihtiyacı duyuluyor
Psikologlara göre, internette yas tutarak, insanlar nerede olurlarsa olsunlar birleşiyor, acılarını paylaşıyor, gerekirse içlerini boşaltıyor ve ölen kişiyi anıyorlar. Facebook’ta o kişinin duvarına yazarak ise onunla konuşuyormuşçasına rahatlıyorlar. Yapılan bir araştırmaya göre ise, bu sayede diğer insanların bizi duymasını sağlıyoruz. Çünkü başkalarının da aynı acıyı yaşamış olabileceğini düşünüyor, yaşadığımız acının etkisini bu şekilde biraz da olsa azaltıyor ve kendimizi daha az yalnız hissediyoruz. Aileler sosyal ağları, bu tür olumsuz durumlarda diğerlerini haberdar etmek veya taziyeleri kabul etmek için kullanarak avantaja dönüştürüyor. Ayrıca duvarlarına yazılan sevgi sözcükleri sayesinde sevdikleri kişinin bu sosyal ağ içinde de olsa hâlâ yaşadığı hissine kapılıyorlar. Hatta bu tür iletilerdeki cümlelerde geçmiş zaman değil hâlâ şimdiki zamanın kullanıldığına da şahit oluyoruz.
Paylaşımlar ne kadar faydalı?
Acaba internet üzerinde paylaşılan bu birliktelik duygusu gerçek dışı mı? Çünkü uzmanlara göre gözyaşı dökmek yerine, “(((“ gibi sembol iletiler yazarak gerçek hisler yansıtılmıyor. Yas tutma sürecinde birilerine “yaslanma” ihtiyacı duyuluyor. Diğer insanların fiziksel varlıklarından ve onların dokunuşlarından güç alıyoruz. İnternet üzerinden atılan mesajlar ise, ne kadar iyi niyetli olursa olsun, bunların yerini tutamıyor. Tekrar tekrar ziyaret edilen forumlar, bir türlü kapanmayan Twitter hesapları ve Facebook sayfaları yüzünden yas süreci uzayabiliyor. Hatta birileri kasten zarar verebilecek yorumlar bile yazabiliyor. Örneğin İrlanda’da öldürülen bir öğretmen için civardaki halktan birinin “Makeala Hartes’in ölümüyle ilgili yazılar okumaktan çok sıkıldım. Binlerce insan vahşi şekilde öldürülürken onu özel kılan ne” gibi bir yorum yapması uzmanlarca bu olumsuz tabloya örnek teşkil ediyor.
Diğer yandan dijital yas sürecinin faydaları da olabiliyor. Çünkü yas tutan kişi bu sayede toplum içinde hislerini açıkça yaşayabiliyor, diğer insanların ona destek olduğunu görüp yoluna devam edebiliyor. Ama yine de hiçbir dijital paylaşımın bir telefon görüşmesinin ya da fiziksel olarak yakınlığınızın yerini tutamayacağını unutmayın. Psikologlar, sarılmanın, küçük bir dokunuşun ya da sadece bir bakışın değerini unutmamak gerektiği üzerinde duruyor.
Yas sürecinde diğer insanların fiziksel varlıklarından ve onların dokunuşlarından güç alıyoruz. İnternet üzerinden atılan mesajlar ise ne kadar iyi niyetli olursa olsun, bunların yerini tutamıyor.
Cosmopolitan/Elif Öksüz