ashli
Bayan Üye
...Devoğlu...
Evvel zaman içince kalbur saman içinde, var var içinde, yok yok içinde, bir fil bahçenin, bahçe filin içinde. Var varanın sür sürenin, bu masal başlar böyle kan ter içinde.
Bir padişahın üç kızı varmış, günlerden bir gün padişah sefere giderken kızlarını yanına çağırır. “Ben yokken sevgili atıma çok iyi bakın, yemini suyunu verin,atın işlerini başkalarına gördürmeyin” der. Ve çıkıp gider.
Bir gün büyük kız, atın yemini vermek üzere ahıra gidince, hayvan onu yanına sokmza. Ortanca kız gider, at onu da yanına sokmaz. Küçük kız gidince hayvan sesini çıkarmaz, kız da yemini , suyunu verir.
Büyük kız ile ortanca kız bunu görünce,”öyleyse şah babamız gelene kadar, bu hayvanla sen ilgilen derler.
Aradan epeyce zaman geçer. Kız at ile ilgilenir, yemini, suyunu verir. Babalarını döndüğünde, kızlarının ata bakıp bakmadıjklarını sorar. Onlarda olanları anlatırlar..
Neyse, günlerden bir gün padişah, büyük kızı ile ortanca kızını o zamanın ileri gelen kimseleriyle evlendirir.Onlara kırk gün kırk gece düğün yapar.
Onlar böyle yaşayıp giderlerken, küçük kız da ahırda kalır. Bu at meğer bir dev oğluymuş ve geceleri bu devoğlu güzel bir delikanlı olurmuş.
Öbür kızların kocaları bir gün cirit oyununa çıkarlar. Büyük kızlar küçüğe gelip, kocalarının cirit oyununa gittiğini söyleyip onu kıskandırmaya çalışırlar..Onlar bunu söyleyince at hemen insan kılığına girer ve cirit alanına gider. Giderken de kıza” sakın benim kim olduğumu kimseye söyleme diye tembih eder.
Ötekilerin oynadığından daha iyi cirit oynar ve geri döner. Onun kim olduğunu kimseler bilşemez. Ertesi gün yine cirit oynamaya giderler. İnsan kılığına giren at onların yanına gitmeden önce kızın yanına gelip ona üç kıl verir. “Ben yokken bir şey olursa bu kılları yak, ben gelir seni bulurum” der.
Ablaları cirit oynayan kocalarını gösterip, küçük kıza nisbet yaparlar. O da daha fazla dayanamaz” O benim kocam “ der.. O bunu söyler söylemez devoğlu ortadan kaybolur. Kız başlar ağlamaya. Yollara düşer, devoğlunu aramaya koyulur. Günlerden bir gün yorulup bir dağın eteğine oturur. Atın ona verdiği kıllar aklına gelir. Kılların birini hemen yakar, devoğlu ortaya çıkar “ Ben sana demedim mi ? Neden söyledin kim olduğumu, burası bizim dağımız anam seni burada görürse paralar, git çabuk” der. Kız ağlamaya başlayınca ona bir tane vurur, kız bir elma olur. Onu kaldırıp rafa koyar. Bu sırada devanası “burada insan eti kokuyor” diye bağırıyor.. Kadın bu kızı yakalar. Oğlan yalvar yakar olur “anacım, bu senin gelinin” der.
Dev anası kızın yanına gelip, bugün odayı süpür, süpürme, der. Kız ne yapacağınmı anlamaz, bir kıl daha yakar, oğlana sorar. Oğlan” sultanım, odyaı süpür, sofayı süpürme “ demektir” der. Akşam dev anası “seni gidi seni, bunu sana oğlum mu öğretti” der.
Ertesi gün devanası kıza üç tane küp verir. “Bunların içini gözyaşıyla dolduracaksın” der.. Kız yine oğlana sorar, oğlan küpleri su ile doldurup içlerine tuz atar. Devanası yine kızar. Kadın dışarı çıkarken “bana börek yap” der çıkar . Ancak börek yapacak hiçbir şey yoktur evde. Oğlan gelir kızın söylediklerini duyunca “annem seni yemeden bu işten vazgeçmeyecek, der ve kızı alır, birlikte yola koyulurlar.
Devanası bunların peşine takılır. Oğlan arkasını döner bakar ki anası geliyor. Kıza bir tokat atıp onu ağaç yapar. Kendiside ağaca dolanan bir yılan olur. Devanası gelir, ağacın kız olduğunu bidiği için onu paralamak ister ama oğluna zarar vermekten korkar. “ Oğlum bari şu kızın parmağından biraz veri de gideyim “der. Bir türlü kurtulamayacaklarını anlayan oğlan “senden bir lokma tatmadan gitmeyecek “ der ve kızın parmağından bir lokma ısırmasına izin verirler. Dev anası gider.
İkisi de insan olurlar. Ve devoğlu o günden sonra hep insan olarak kalır. Padşahta onlara kırk gün kırk gece düğün yapar.