sensiz olmaz
Kayıtlı Üye
Denizlide Türk İslâm kültürü yerleşmiş ve 11. asırdan bu yana Türk İslâm kültürü ile yoğrulmuştur. On birinci asırdan sonra Türk olmayanlar İzmire doğru göç etmiş ve 1071′den sonra Denizli civârındaki dağ ve yaylalara yerleşen 200.000 çadırlık Türkmenler bölgeye hâkim olmuşlardır. Osmanlı Devleti Denizliyi toprağına kattığında Denizli tamâmen Türkleşmiş bulunuyordu. On birinci asırdan önce bu bölgede yaşayan milletler ve bunların kültürleri eriyip gitmiştir. Sâdece târihî eser ve harâbeleri kalmıştır.
Denizli1Denizli Düğün Adetleri
Denizlinin ilçe ve köylerinde mahalli yemekler ve sofra adabı eski gelenek ve göreneklerimizin çizdiği kurallarla genellikle devam etmektedir Yemekler ailelerde toplu halde büyük bir sofra etrafında toplanılarak yenilir Sofrada büyüklere saygı şarttır
Bazı köylerimizde toplu halde yemek yeme geleneği devam eder Mahallenin erkekleri toplu av tertip ettikleri gün kadınlar hazırlık yaparlar Avlanma sonunda getirilen av etlerinden de hazırlanan yemekler toplu halde yenir Ayrıca kış günlerinde komşular toplu şekilde mahalli yemeklerle sofralar kurularak birbirlerine saygı geleneği içinde sofra adabım sürdürürler
Askerlik çağma gelip askere gidecek gençler, değişik kaza geçirenler, ölenler için ve doğumlardan sonra dini kurallar içinde yemek sofraları düzenlenir
DÜĞÜN:
Denizlide evlenmeler genellikle görücü usulü ile yapılmaktadır Esini beğenen erkek sevdiği kızı ailesine bildirmekte, ailenin büyükleri Allahın emri Peygamberin kavli ile kızı ailesinden istemektedirler
Kız tarafının gönlü olursa bir nişan yapılmaktadır Hatta nişandan evvel kız tarafına bir inanmalık gider, inanmalık iki taraf için sözleşmedir Nişan bittikten sonra düğün hazırlıklarına geçilir İki tarafta düğün için belirli bir tarihte anlaşırlar Düğünler genellikle sonbaharda yapılır Çünkü artık ürünler tarladan kaldırılmış, düğünde kesilecek etlik hayvanlar gelişmiştir Çameli yöresinde düğün üçgün üç gece sürer Günümüzde bazı düğünler balo tören*leri şeklinde yapılıyorlarsa da bunlar azınlıktır Ekseriyetle düğünler cuma akşamı başlar, pazar akşamı biter Bazen salı akşamı başlayıp perşembe akşamı sona erer
Düğünün birinci günü kapma günüdür Bu gün adım gençler için tertip edilen bir kapma yarışından almaktadır Bu gün oğlan evinde davullar çalmakta, konuklar ağırlanmaktadır Türküler söylenir, davulun önünde mahalli oyunlar oynanır Mevsim uygun olduğu günlerde evin önüne bir ateş yakılır, oyunlar bu ateşin çevresinde oynanır Bu ateşe meşale denir Kapma günü kız evinde de eğlencel- er yapılır Gelin ve arkadaşları şakalaşır, oynaşırken aynı zamanda konuklarda ağırlanır
Düğünün ikinci günü kına günüdür Bugün adım kına yakma töreninden alır Bu günün gündüzünde davullar eşliğinde oğlan evinden kız evine bir etlik hayvan, konukların ağırlanmasında kul*lanılacak şeker, yağ, bulgur, keşkek gibi türlü gıda maddeleri gider Davul kız evinin önünde bir kaç saat çalar, oğlan evinden gelenler yemeklerin! yer kahvelerim içerler
Kına günü öğleden sonra oğlan evinden gelen çalgı ile kız evin*den gelinin çeyizleri gider Çeyiz yüklü araba davul sesleriyle yol alır ağır ağır, oğlan evine varır Artık oğlan evinde büyük bir sevinç ve sağa sola koşuşan kadınlar vardır Kız tarafından çeyiz getiren kadınlar, oğlan evindeki kadınlar tarafından karşılanır Birlikte gelen çeyiz oğlanla gelinin oturacağı eve yerleştirilir Sonra yemekler yenir ve kız evi tarafı uğurlanır
denizlievlerKına gecesi oğlan evi çok neşelidir Okularla düğüne gelen konuk*lar sofralarda ağırlanır Sazlar çalınır, türküler söylenir Gençler ve isteyen konuklar meşalenin önünde veya sofranın bulunduğu odada oynarlar Ondan sonra damada kına yakma törenine geçilir Damadın bir eli yumuludur Gençler ve sağdıç bir halka oluştururlar, davul bu halkanın (etrafında) bir tarafında yerini alır Kına töreni kına havası ile başlar Tabakta karılan kınayı taşıyan sağdıç damadın yanındadır
Dügün günü gelin alındıkdan sonra gelin mutlaka dügün töreninden önce çınar meydanı denilen yere ***ürülür eger zaman müsaitse çogu Pamukkaye gider.
Dügün gecesi denizlide yatsı güveysi dedikleri adet vardır yerel dügün veya nikah yapanlar bunu hala yaşatır.Yatsı ezanında damat abdesti aldırılıp arkadaşları tarafından camiiye ***ürülür.Bu sırada evde oglan evindeki büyüklerden 1-2 kişiyle(bunlarda gelinin ablası.yengesi.teyze veya halası olur) gelin kendi evine getirilir ve abdesti aldırılıp son nasihatler verilir.Damat eve gelince gelin kocasını kapıda karşılar.Damatla beraber dini nikah için hoca getirilir.Ve daha önce kıyılmış bile olsa nikah tazelenir.Ondan sonra gelin ve damat yanlız bırakılır.
Sabah gelin çok gec olmamak kaydıyla kayınvalidesin evine el öpmeye gider giderken kayınvalidesine genellikle yatak örtüsü takımı veyabaşka bir hediye ***ürür.Bazı ailelerde gelin hazırlar bazılarında zaten gelin geldiginde sofra hazır olur ve kahvaltı yapılır.Kahveyi gelin yapar vebunu karşılıgında kayınpederinden para, bilezik, altın gibi bir hediye alır.Ogünün akşamı gelin gelinligini giyerek kendi ana babasının evine el öpmeye gider.Onlarda tüm aile ferdlerinin kullana bilecegi bir hediye verirler.
Dügünden kendilerince uygun bir süre sonra yüzacımı denilen misafir kabul günleri yapılır.İsteyen hem erkek hem kız evini aynı günlerde isteyen farklı günlerde davet eder ve gelin her gün gelinligini giyip sacını yaptırır.Bu genelde bir hafta sürer.Bu ziyaret sırasında yeni evli birgelin de ziyarete gelirse oda gelinligini getirip orda giyer.
Düğünün pazar günkü bölümünde yapılan gelin çıkarma gününde ise ilk olarak kız evinden gelin tarafından erkek evine siniler taşınarak tepsilerde kuruyemiş ***ürülüyor.
Köyün genç kızları tarafından oluşturulan topluluklarda ayrıca ufak çeyiz eşyaları da başların üzerinden alınarak damat evine ***ürülerek karşılık veriliyor. Daha sonra damat ve sağdıç dualar ile oğlan evinden alınarak köy meydanında bulunan camide duası yapılıyor. Cami yanına serilen kilim ile dua öncesi para toplanıyor. Toplanan paralar ise çocuklara atılıyor. Damat, sağdıcı ile birlikte evine giderken köy halkı ise gelin evine giderek yine dualar ile gelini evinden uğurluyor.
Gelin, takı merasimi sonrası araba ile gezdirilerek oğlan evine getiriliyor. Damat, gelini arabadan indirmeden önce gelinin kucağına bebek veriliyor ve öptürülüyor. Gelin, arabadan inerken ise ayağının altına ekmek saçı konularak bereket getirmesi dileği tutuluyor. Daha sonra gelin ve damat evin yüksek bir yerine çıkarak üç defa düğüne gelen misafirlerini selamlıyor.
Düğünün dördüncü gününde ise yine köye has adetlerden olan Duvak Dedesi ziyaret ediliyor. Artık evine yerleşen gelinin yeni evinde duvak kınası eğlencesi düzenleniyor. Gelin yöre kıyafeti olan duvak elbisesi ile misafirlerini karşılar ve eğlenceye katılıyor. Gelin ve arkadaşları davullar ile köyün dışında bulanan duvak dedeye doğru yol alırken bu sırada ise eline aldığı bardaktan (ibrik) geçtiği yerlere su döküyor.
denizligiyim4denizligiyim2Yöresel giyim : Denizlinin kendine özel mahallî kıyâfeti vardır. Süğüm, çeki, yemeni, cepken ve şalvar ve diğer mahallî kıyâfetler ancak düğün ve folklor gösterilerinde giyilir. İlin çeşitli yörelerinde giyimde farklılıklar görülür.
Kadın giysilerinde görülen bazı özellikler: Acıpayam, Tavas ve Çameli yöresinin günümüzdeki kadın giysileri arasında fazla farklılık yoktur.
Kadınlar genel olarak geniş ve paçaları golf tipi, lastikli şalvar giyerler. Üst giysiler dizlere kadar uzayan bazıları parçalı, bazıları yekpare biçimde fistanlardır. Başa genellikle ön tarafına sarı pul paralar dizilmiş fesler giyilir. Fes üzerine bir örtü bağlanır. Giysiler renk renk kumaşlardan yapılır. Baş örtüleri deç beyaz veya renkli kreplerdir.
Güney, Buldan yöresi kadın giysilerinde topuklara kadar uzayan fistanlardan ibarettir. Ayrıca peştamal denen bir örtü bele sarılır. Özellikle giyilen peştemaller pamukludan yapılmış, çizgili ve renk renktir. Düğün derneklerinde kullanılanlar ise ipekten yapılmış, renkli ve düz desenlidir. Yine aynı yöre köylerinde kadınlar kat kat çeşitli kumaşlardan yapılmış topuğa kadar uzayan şalvar da giyerler. Peştamal ve fistan üzerine renkli veya düz üstlükte kullanılır.
Bu üstlüklere Buldan üstlüğü denir. Çal, Çivril yöresi giysileri Tavas Yöresini uyarsa da bazı farklılıkları vardır. Köylerde genellikle renkli kumaşlardan üç etek adı verilen fistan, şalvar ve pullarla süslü fes giyerler.
denizlifolklor1Halk oyunları ve folklör : Denizlide zeybek oyunları ve türleri yaygındır. Zeybek, yörede çok çeşitli sazlı-sözlü havalarıyla zengin folklor kaynağıdır. Oyunlar açık havada davul-zurna, davul-klarnet, kapalı yerlerde meydan sazı, darbuka eşliğinde oynanır.
Erkek Oyunları : Erkeklerin oynadığı oyunlara Efe Oyunu denir. Bu oyunlar zeybek türündedir. Tavas Zeybeği, Çal Feraisi, Acıpayam Zeybeği, Harmandalı, Çivril Zeybeği, Kerimoğlu Zeybeği bunlar arasında sayılabilir.
Kadın oyunları : Bunlara Kız Oyunu denir. Bazıları; Keten Gömlek, Düz Oyun, Çamelidir. Kız oyunları genellikle kapalı yerlerde cümbüş, tef, darbuka (dümbelek), leğen eşliğinde oynanır.
Denizlide Dokumacılık
denizli3Denizlide dokumacılığın kökeni, Antik dönemlere dayanır. Bu temel uğraş, Çürüksu ve Büyük Menderes vadilerinin, Türkler tarafından iskan edilmesinden sonra da gelişerek devam etmiştir. Dokumacılığı, genellikle kadınlar yapmaktaydı. Çürüksu ovasında yetiştirilen kaliteli pamuklar, iplik haline getirilir; ceviz yaprağı, soğan kabuğu, palamut, sumak, mazı, birçok ot ve köklerden elde edilen boyalarla renklendirilmekte, yörede beslenen uzun ve ince tüylü bir koyun cinsinden elde edilen yünlerden de zarif yünlü kumaşlar dokunurdu. Her iki türdeki iplik elyafının iyi nitelikli oluşu ve kuvvetlice eğrilmesi, kumaşın kaliteli ve uzun süre dayanmasını sağlıyordu.
Bu kumaşlar yapıldıkları kentin adı ile anılır, yurtiçi ve yurtdışı pazarlara da ihraç edilirdi. İbni Batutaya göre burada eşi benzeri olmayan altın işlemeli pamuklu elbiseler dokunurdu. Osman Gazinin kişisel eşyaları arasından, Denizli tülbentleri, saray kadınları için iç çamaşırlık ince beyaz bezler, bayraklık kırmızı kumaşlar, şalvar çıkmıştır.İshak Fakih, XlV.yy.ın ikinci yarısında Osmanlı Sultanı l. Murata ve Germiyanoğlu Süleyman Şahın kızının Yıldırım Beyazıt ile evlenmesi nedeniyle, Denizliden alemli ak bezler alındığını söylemektedir. XVll.yy.da Denizliyi ziyaret eden Evliya Çelebide, Akdağın beyaz pamuk bezinin, Acem ve Musul bezinden daha ince olduğunu yazmaktadır. Bu ifadesine göre, kumaşların o dönemde dünyada üretilen kumaşlarla yarışacak düzeyde olduğu anlaşılıyor. XlX. yy.ın başlarına değin Denizlide dokumacılık gerçek bir sanat niteliği taşımaktaydı. Bu dönemde bölgedeki bez gereksinimini, tamamıyla yöredeki üreticiler karşılıyordu.
Osmanlı İmparatorluğunun açık pazar durumuna gelmesinden önce Denizlide yetiştirilen pamuk, geleneksel yöntemlerle işlenirdi. Dokuma için gerekli iplik bu yolla sağlanırdı.Daha sonra çoğu İngiliz kaynaklı iplik ve pamuklu dokumaların ithali, pamuk üretimini ve el dokumacılığını olumsuz etkiledi. Yerli kumaşlar ithal malların rekabeti ile karşı karşıya kaldılar. Denizliye ilk yabancı dokuma 1872′de girdi. Japon ürünlerinin yerli ürünle rekabeti 1920 lerin sonlarına değin sürdü.
1914′ten önce Denizli dokumaları renk ve desenleriyle üstün nitelikte ürünlerdi. Her bölgenin ünlü dokumaları olduğu gibi, kimi ustaların kendi adlarıyla bilinen ürünleri de bulunuyordu. 1. Dünya Savaşında askere giden ustaların yerleri boş kalmış, dokumacılık yer yer durgunlaşmıştır. Yumağını bitirmeden askere giden ustaların yumakları, yıllarca asılı kalmış, bu işi devam ettirecek usta bulunamamış ve kimi yerlerde dokumacılığı kadınlar sürdürmüştür. Savaş sonunda sağ kalabilen ustalar geri dönerek bu sanatı canlandırmışlarsa da eski niteliğine ulaşamamıştır.
denizli11El dokumacılığı bu dönemde yaygın biçimde evlerde ve atölyelerde yapılmaktaydı. 1927′de dokuma tezgahı olmayan ev yok gibiydi, ayrıca 423 dokuma atölyesi vardı.
Denizli merkezi dışında, Buldan, Sarayköy, Babadağ, Tavas, Kızılcabölük ve Kalede köklü, gelişmiş bir dokumacılık bulunmaktadır. Özellikle Babadağ, Kadıköy dokumalarıyla, Buldan ise beziyle Anadoluda ün salmıştır. Dokumacılığın büyük çoğunluğunu yatak çarşafları ve alacalar oluşturur. Basmacılık ve kuşakçılık en gelişmiş tekstil dallarından biriydi. Ayrıca kimi köylerde yünden (Kılçar) denilen şalvarlık dokunurdu.
Serinhisarda yünden menevrek, kılçar, çakşırlık, kara kuzu yönünden şalvarlıklar dokunurdu. Bekilli ve Çalın Ortaköy köyünde ak bez ve alaca bezler imal edilmiştir. Bürgü, bohça, perde, yastık kılıfı işlemeleri Buldan ve diğer bazı köylerde üretilmiştir. Güney ilçesi Eziler ile Çalın Süller kasabasında halı ve kilim dokumacılığı gelişmiştir. Halı, kilim, heybe, torba, çul, çuval, seccade gibi kaba dokuma sanayi ürünlerinin tarihi de çok eskilere dayanmaktadır. Halıcılık, Yatağan, Bozkurt, Çal ve ilçelerinde gelişmiş bir sanattır. Süller kasabası da kilimleri ile ünlüdür.
Acıpayamın Yeşilyuva kasabasında 1960 dan önceki yıllarda yolluk, kilim, heybe ve torba dokuyan basit tezgahlar bulunmaktadır. Bu ilkel tezgahlarla kasabanın ihtiyacı karşılanırdı. Bu dokumalardaki ipler evlerde eğrilir ve boyanırdı. Bugün kasaba yün ip boyama ustaları vardır ve eski yöntemle ipleri boyamaktadırlar. Kadınlar da kilim ve yolluk dokumaktadırlar.
denizliderici5Denizlide Dericilik
Denizli yöresinde dericilik sanatı da dokumacılık kadar eskidir. Bu uğraş Türkmen Boylarının, Denizli yöresine yerleşmelerinden sonra daha da değer kazanmıştır. 1071′de Türklerin Honaz kalesini ele geçirmeleri ile burada ilk yöresel Türk dericilik faaliyetinin temeli atılmıştı. Her ne kadar Denizli dericiliğinin kuruluşu Ahi Evran ile başlatılmakta ise de, Ahi Evran Denizliye geldiğinde yörede gelişmiş bir deri sanatı bulunmaktaydı. Ahi Evrana bağlı şeyhlerden Ahi Kaysar, orta çağda dericiliği Acıpayama bağlı Yeşilyuvada tesis etmişti. T.Toker, debbahlığın piri olarak bilinen Ahi Evranın kendi adıyla kurduğu teşkilatın 32 iş koluna ayrıldığını yazar.
Dericilik genellikle bol akarsu olan yerlerde yapılırdı. Bunlar arasında il merkezi, Honaz, Yeşilyuva ve Buldan ilçesine bağlı Narlıdere köyü, tabakçılık ve çizme yapımında gelişmişti. Osmanlı döneminde de önemini koruyan bu sanat, ayakkabıcılık, çizme, cilt, silah aksesuarı ve saraçlık olarak gelişmişti. Hayvan koşumları ve eğerleri, deri ve köseleden üretilmekteydi. Elvan deri olarak nitelendirilen deri örnekleri arasında siyah, kırmızı ve sarı renkler ünlüydü. Yakın bir zamana kadar bu renk derilerden kadınlara, genç kız ve gelinlere Hitit tipinde burnu kalkık, pullu ve işlemeli zarif terlikler yapılırdı.
denizli_deri6
Yeşilyuva geçmişte olduğu gibi günümüzde de önemli bir dericilik merkezidir. XlX. Yüzyılda kasabanın alt eteklerine değin akan ve kentin ortasından geçen Cilhan ve Macar dereleri boyunca, yüzlerce tabakhane kurulmuştur. Bu tabakhanelerde işlenmiş olan, kösele, sahtiyan ve meşin gibi deri ürünler Konya, Antalya, Girit, Rodos, Muğla ve İzmire gönderilmekteydi. Günümüzde de yöre insanı geçimini çoğunlukla ayakkabıcılıktan sağlar ve hemen her evin küçük bir ayakkabı imalathanesi bulunur. Daha önceleri elle dikilen ayakkabılar günümüzde teknolojik gelişmeyle birlikte yerini makinelere bırakmıştır. Geçmişte bir ayakkabının her aşamasını kendileri yapan ustalar bugün sadece belirli bir parçasını yapmaktadırlar. Böylece ayakkabıların belirli bölümleri üzerinde ustalaşma olmaktadır. Bu durum daha seri ve istenilen niteliğe yol açmıştır. Bu aşamalar saya kesimi, saya traşçılığı ve saya dikimidir. Yeşilyuva, günümüzde Türkiyenin kösele ihtiyacının % 80′nini karşılamaktadır. Ayakkabıcılık, ayakkabı kesme, taban yapıştırması, freze, fora, boyama ayrı ayrı işler haline gelmiştir. Bu mesleğe bağlı olarak semercilik, saraçlık meslekleri de yaygındır
denizlidesti7Denizlide Desti ve Bardakçılık
Testi, toprak bardak, küp, saksı Serinhisar ilçesinde çok eski yıllardan beri devam eden bir sanat dalıdır.
Yörenin kırmızı toprağı, bardak yapımcılığına uygun olduğu için, bu sanat dalı ilçede gelişme göstermiştir. Testi ve bardak yapımcılığı çok uzun ve zahmetli bir iş olduğundan, yeni yetişenler bu mesleğe ilgi göstermemektedir.
Denizlide Urgancılık
Serinhisar ilçesinde urgancılık ata mesleklerinden biri olup, varlığını günümüzde de sürdürmektedir.
Bu işi genellikle kadınlar yapmaktadır.
Erkeklerde üretilen urganların pazarlama işiyle uğraşmaktadırlar.
denizli_bakırDenizlide Bakırcılık
Bakır işlemeciliği geleneksel el sanatlarımızdan olup, Denizli merkezindeki Kaleiçinde yüzyıllardan beri varlığını sürdürmektedir. Burada birçok sofra takımı, çanaklar, iliştirler, kaşık, kepçe, kevgir, sini, leğen, yemek tencereleri, kazanlar, ibrik vb. mutfak eşyaları imal edilmektedir.
Günümüzde bu sanatı sürdürenlerin sayısı oldukça azdır. Bakırdan yapılan mutfak malzemelerinin yerine çelik, alüminyum, porselen, çinko ve plastik gibi maddelerden yapılan daha ucuz ve kullanışlı kap kacaklar almıştır.
Günümüzde bu sanatı devam ettiren ustalar çoğunluğu turist olan bakırdan yapılan süs eşyacılığına yönelmişlerdir.
Yatağam Kasabasında camız ve koç boynuzlarından kadın tarağı yapılmaktadır. Günümüzde plastiğin revaşta olması ve boynuz bulunamaması nedeni ile meslek yok olmaktadır. boynuz körüklü ocakta ısıtılarak işlenmektedir. boynuzdan yapılan tarağın tırnaklarının insan saçındaki elektiriklenmeyi aldığı bilinmektedir.
Denizlide Tel Kırma ve Gümüş İşleri
Tavas Yöremizde yaygın olarak işlenmektedir. Ham maddesi tel aolan bu sanat kadınlar tarafından gerpetle tül yada tülbenteişlenir. Oldukça ince ve pahalı olan bu işlemin mihraplı, elmas ,makaslı ,sepeleme, muskalı, yıldızlı, yapraklı, tıtıl sarmalı gibi motif türleri vardır. gelinlerin çeyizlerinde bulunan bürgü yada örtülerde muhakkak bir tel kırma işi bulunmaktadır. İlimizde sadece Tavas yöresinde yapılan tel kırmaya rağbet çok olmaktadır.
Çivril ilçesinin Beyköyü küçük ev atölyelerinde gümüşcülük yapılmaktadır. takı ve süs eşyası olarak yüzük, küpe, kolye vb. gibi bir çok ürün imal edilir.
denizliyemekMAHALLİ YEMEK TARİFLERİ ve ÖZELLİKLERİ
Denizlide geleneksel yemek türleri ve beslenme alışkanlıkları sürmektedir. Kedi börülcesi çorbası,Mercimek çorbası,Domates çorbası, kuru börülce çorbası, Tarhana çorbası, ovmaç çorbası gibi yöreye özgü çorba türleridir. Et yemeklerinin başlıcaları tas kapaması, kumbar dolması, sirkeli et, nohutlu et, Tandır,kol dolması, ciğer sarma, saçta işkembedir.
Denizli mutfağının temelini sebzeli yemekler oluşturur.Özellikle patlıcan yemek çeşitleri çoktur. Kuru patlıcan dolması, patlıcan gözlemesi gibi vb. Taratorlu börülce salatası, ebe gümeci salatası, filiz salatası Yöreye özgün salata türleridir. Börek ve tatlı türlerinde Ege Bölgesi özellikleri görülür. Yufka, şipit, bazdırma evlerde yapılan ekmekledir. Yöredeki beslenme alışkanlıklarından biri de yatmadan önce yenen yat geber ekmeğidir. Kışın darı, kavurga, ceviz, kestane; yazın türlü meyveler, salatalık, kavun, karpuz yenir.
Bölgemiz itibariyle tanınan fakat yerleşim mahalleri itibariyle değişiklikler gösteren mahalli yemeklerimizden bazılarının özellikleri aşağıya çıkarılmıştır.
-Çaput Aşı :
Toplanan taze bağ yapraklarından yapılır,yapraklar küçük parçalar halinde doğranır. Üzerine yağ ilave edilerek haşlanır. Sonra pirinç ve etle birlikte pişirilir. Üzerine yoğurt dökülerek yenir.
-Alaçora :
Haşlanmış kuru fasulyenin üzerine tereyağı ve bulgur ilave edilir, tuz,biber ve su konulduktan sonra suyu çekilinceye kadar pişirilir.
-Un Çorbası :
Salça, yağla kızartılır. Un, kızartılmış yağla kavrulur. Yeterince su, tuz, biber ilave edilirek kaynatılır. Sıcak içilir.
-Darı Ekmeği :
Mısır unu yeteri kadar tuz, su ilave edilerek yoğrulur. Sonra sac üzerinde pişirilir. Sıcak iken üzerine tereyağı sürülüp, üstüne peynir konulup yenir. Soğuk sütün içine soğuk darı ekmeği doğranarak da yenir.
-Ayran Ufaklaması (Doğrameç) :
Yoğurda tuz konarak ayran haline getirilir. İçine mısır ekmeği doğranır ve kaşıkla yenir. Acı biber ve domates salatası ile de lezzetli olur.
-Tirit :
Buğday, mısır, bakla, nohut ve kuru fasulye haşlanır.. İçine toz kırmızı biber, karabiber, tuz konur ve kaynatılır.. Az sulu piştikten sonra indirilir. Servis yapılır. Üstüne badem içi, ceviz içi fındık kırması konularak kaşıkla yenir. Özel günler ve misafirler için bir eğlence ve toplanma vesilesidir.Acıpayam yöresinde çocukların ilk dişinin görüldüğümde pişirilip dağıtılır. Ayrıca hayır için pişirilip çocuklara dağıtılır.
-Tarhana Çorbası :
Yazın hazırlanıp kurutulan tarhana bir miktar suda eritilir. Bir tencerede kızartılan salça, yağ,kıyma ve sarımsağın üzerine ilave edilerek yeterince su eklendikten sonra kaynayıncaya kadar karıştırılır, İyice kaynadıktan sonra sıcak sıcak yenir.
-Karın (Mumbar) Dolması :
Pirinç, kıyma, karabiber, kimyon ve tuz dolma içi hazırlandığı gibi karıştırılır. Karışım bol su ilave edilir. Karışım bir huni veya lamba şişesi yardımıyla mumbarın ağzından doldurulur. bir kapta su ilavesiyle pişinceye kadar kaynatılır. Sıcak olarak servis yapılır. Soğuyan dolma dilimlenip tereyağında kızartılarak da yenir.
-Denizli Turşusu :
Biber, taze fasulye, salatalık, gök domates bir teneke veya küp içine yerleştirilir. Üzerine tuzlu sirke veya limon tuzu ilave edilir. Sarımsak soyularak içine atılır.Kabın ağzı sıkıca kapatılır.Bir müddet sonra turşu hazırdır.
-Patlıcan Kebap :
Bir tencerede kuşbaşı et tereyağı ile birlikte kavrulur, salça ilave edilip pişirilir. Ayrı bir yerde taze patlıcan soyulduktan sonra dilimlenerek doğranıp, yağda kızartılır. Kızaran patlıcanlar tepsiye döşenir. Pişen etler patlıcanın üzerine konur. Üzeri domates ve yeşil biberle süslenir. Tuz ve karabiber konur. Fırında pişirilir.
-Kaçamak :
Yarım litre tuzlu su kaynatılır. Su kaynamaya başlayınca, içine serpilerek üzere yeteri kadar un katılır. Bu işlem yapılırken, diğer taraftan tahta bir kaşıkla hızla unlu su karıştırılarak, karışım birbirlerine iyice yedirilir. Karışım koyu bir muhallebi kıvamına gelinceye kadar devamlı karıştırılır. Bir tavada kızdırılmış yağa bir miktar kırmızı biber eklenir. Kırmızıbiberli yağ tenceredeki unlu karışıma eklenerek servis yapılır .
-Kuzu Çevirme :
Bütün kuzu eti iyice temizlenerek tuzlanıp biberlenir. Hafifçe sulandırılmış salça içine ve dışına sürülerek terbiye edilir. İçine lezzetli olması için kekik konur. Hazırlanmış olan kuzu eti yakılan odun közü üzerine dikilen çatal kazıkların üzerine bir kazığa geçirilerek oturtulur. Et iyice pişinceye kadar arada sırada çevrilerek pişirilir. Pişirme işlemi bir çukur kazılıp et içine sallanarak da yapılabilir.
-Sıyırma :
Ayşe kadın fasulyenin tazeleri toplanıp, yıkanır, temizlenir ve toprak tencereye konur. Üstüne biraz patates eklenerek yeterince su konur. Taze birkaç kabak yaprağı örtülerek, üzerine ağırlık yapması için bir taş konur. Pişirinceye kadar ateşte tutulur. Pişince ateşten alınır ve suyu süzülür. Bir tepsi üzerine ters çevrilerek dökülür. Patatesler üzerinden alınıp, tuzu ekilir.Soğan ve közlenmiş biberle birlikte yenir.
-Arabaşı :
Özellikle yüksek bölgelerimizde kış mevsimlerinde pişirilir. Av hayvanlarının etinden ya da tavuk eti ile yapılır. Tavuk ve av hayvanlarının etleri iyice pişirilir. Acılı ekşili et suyuyla hamur yoğrulur ve pişirilir. Büyük bir siniye dökülerek soğutulur. Hamurun ortası açılır,et sulu çorba buraya konulur. Kaşıkla hamur alınıp çorbadan kaşıklanarak yenilir.
-Et Çevirmesi :
Babadağ ve Sarayköy yöresinde daha yaygındır. Koyun sırtlarından yağ kesilir. Bu yağlar baharatla ovularak bir şişe dizilerek serin bir yerde bir süre bekletilir. Kuru soğan kıyılarak salça ile ovulur. Köz halinde olan kömür üzerine, şişlere dizilen yağlar pişmeye bırakılır. Yağlar pişerek akmaya başlayınca yufkalara sıra ile basılarak emdirilir. Yağlar iyice küçülünce ye kadar bu işleme devam edilir. Daha sonra iyice emdirilen yufkalar salçalı soğanla siniler üstünde servis yapılır.
-Yoğurtlu Patlıcan Gömmesi :
Közde pişirilen patlıcanların kabukları soyulur. Yağ içinde tekrar pişirilir. Ayrı bir tabakta koyun yoğurdu ezilir, içine sarımsak eklenir.. Yağda pişirilen patlıcanın üstüne yoğurt dökülerek karıştırılır.. Üzerine eritilmiş tereyağı gezdirilir. Sıcak olarak taze soğan, tere, maydanoz, nane, biber kızartması, taze biberle birlikte yenir.
-Et Kapaması :
Genellikle Babadağ yöresinde pişiririlen bir yemek çeşididir. Koyun, oğlak veya kuzu eti küçük parçalar halinde doğranır, salça ile ovulur. Sarımsak, soğan ve patates doğranır,Hepsi bir tencerenin içine doldurulur. Üzeri bir tava ile kapatılır ve tencere ters vaziyette kömür ateşinin üzerine konur ve pişmeye bırakılır. İstenirse tavanın boş kenarlarına pirinç ilave edilebilir veya suyu ile de ayrıca pilav pişirilebilir.. Et kapaması sıcak olarak, yanında salata ile servis yapılır.
-Sura :
Koyun veya keçi etinin kaburga kısmının etinden yapılır. Etli kaburganın et kısmı kemiğinden ayrılarak açılır. Kemik ile et arasına pirinç, karabiber, kırmızıbiber ve baharat çeşitleri konup et kapatılarak dikilir. Sonra bir tencere içine oturtarak az su ve tuz ilavesiyle pişmeye bırakılır. Piştikten sonra olduğu gibi sofraya konur, sıcak olarak yenir. Bu yemek genellikle Kale ilçemiz ve köylerinde yapılmaktadır.
-Keşkek :
Orta Asyadan bu yana milli yemeklerimizden biridir keşkek. Keşkek en çok Babadağda usulüne uygun olarak yapılır. Keşkeğin ana maddesi yağlı keçi veya koç eti ile dövülmüş buğdaydır. Genellikle düğünlerde yapıldığı için, bu tarifimiz 750 kişiliktir. 40-45 kg. kadar yağlı keçi veya koç eti, 30 kg. dövülmüş beyaz buğday, 2 kg. tereyağıdır. Büyükçe bir kazan içinde buğday, başka bir kazanda et normal ateşte pişirilmeye başlanır. Buğday piştikçe ağır ağır ara sıra karıştırılır ve pişen etin suyundan eklenir. Et iyice piştikten sonra çıkarılır ve kemiğinden ayrılır ve iyice ezilir ve tamamen pişen buğdayın içine eklenir ve karıştırarak bir süre daha pişirilir. Daha sonra tereyağı bir tavada kızartılır.. Üzerine kırmızı biber ilave edilir. Keşkeğin üzerine tabaklara konduktan sonra gezdirilir. Yanında turşu veya salata ile birlikte yenir.
-Gındıra Çorbası :
Ayıklanan ve temizlenen gındıra önce sıcak suda haşlanır. Haşlandıktan sonra kabuğundan ayrılır. Haşlama suyuna yağda kavrulmuş soğan ilave edilir. Ayrıca erik, ekşi ve tuz katılır. Sonra on dakika kadar daha kaynatılarak yenir. Gındıra çorbası, genellikle Çameli yöremizde yapılmakta olup lezzetli ve bol C vitaminlidir. Gındıra ayrıca bulgur ve pirinç pilavlarına da karıştırılarak yapılabilir.
Neleri ile ünlü ? : Pamukkale Travertenleri, Hierapolis Antik Kenti, Buldan Bezi, Havlu ve Bornoz Üretimi, Güney Şelalesi, Karahayıt Kaplıcaları, Kızıldere Jeotermal Kaynağı , Denizli Horozu.
İl ismi nereden geliyor ? : Deniz-ili kelimelerinin birleşmesinden oluşmuştur. İl eski Türkçede ülke, memleket anlamına gelir. Yani deniz memleketi denilir.