'-Gamze
Bayan Üye
Denizimin mavi suları karıştı okyanusunun moruna
Mucizem’e
Yaşamımızda mucizelerin var olduğuna ve kimi zaman yaşayacaklarımızı mucizelerin yönlendirdiğine inanırdım yıllar öncesi Çocuktum Her şeyden habersiz içimdeki saf ve temiz yüreğe göre, yaşadığım dünyanın duvarları her türden mucizelerle örülüydü Mucizeler Aşk doluydu, umut yüklüydü ve yaşamımızı aydınlatıyordu bütün büyüleyiciliğiyle Çoğu kez istememiz bile yeter diye düşünürdüm ve o yüzden kızardım istemesini bile bilmeden sadece oturupta mucize bekleyenlere İşin aslı hiçte öyle değilmiş Okuduğum onlarca kitabın etkisinden olsa gerek!
Büyüdükçe, gerçekleşmesini umduğum bütün mucizelerim yerini hayal kırıklıklarına bıraktı birer birer Meğer çocukken mutluluk ne kadar da ucuzmuş Öğrendim ki hayatta mucizeler değil, yalnızca gerçekler vardı Mucize diye sarıldıklarım, mucize sandıklarım hiçliğe karışıp yalan oldular Gerçek diye öğrendiklerim ise, aslında at gözlüklü insanların bakış açısıydı ve tamamen dayatmaların ürünüydü İnsanların belletmeye ısrarlı olduğu gerçekleri acıtıyordu ve düşlerim inciniyordu
Hayatı ve aşkı yaşamaya cesaret edemeyen insanlar tanıdım ömrüm boyunca Mavinin anlamını bilmeyen, morun derinliğinde kaybolmayan, hep sığ sularda yüzmeyi marifet bilip, uçsuz bucaksız okyanuslara açılmaktan korkan küçük insanlar Risk, aşk kelimesi kadar tehlikeliydi onlara göre Ve hiç risk almadan yaşadıkları tekdüze sıradan yaşamları onlar için çok önemliydi Hayatın kurallarından biriydi onların gözünde sevgiye değer vermemek, aşktan kaçmak Onlardan biri olmadığım için, dahası onlara benzemediğim için hiç gocunmadım kendimden
Oysa aşk, insanın bir kişi için bütün dünyayı karşısına alması değil miydi? Ve yaşadığımız hayat, yalnızca bize ait olmak zorunda değil miydi? Başkalarının dedikleriyle yaşamak ne kadar yaşamaktı esasında? Sorgulanması gereken de bu değil miydi?
Acıları da, sevinçleri de hayatın değerlendirdiği kadar yaşıyoruz madem, o zaman neden sorguluyoruz aşkı? Neden illa bir kılıfa uydurmaya çalışıyoruz sevdayı?Aşka rağmen, aşksız bir hayatı içimize nasıl sindirebiliriz? Aşktan korkmak, aşktan kaçmak, aşktan kaçanlardan olmak ne acı! Korkmak değil midir bu aşktan? Kaçmak değil midir asloluşumuzdan? Mananın yerini maddiyata bırakması, duyguların yerini çıkarların alması ne kadar doğru? Eğer ki korkularımızın arkasına sığınıyorsak, yaşıyoruz diyebilir miyiz?
Aşk, sevmeyi bilenlerin, sevmekten korkmayanların, sevenlerin kıblesiVe ben bugün biliyorum ki, mucizeler aslında “aşk”la birlikte hala var hayatımızda Bu mucizeyi de aşk’ı kaldıramayanlarla değil, onu gerçekten hak edenlerle paylaşmak gerek Abecesinde arzu var, istek var ve sonsuz bir ışık var gözlerde tükenmek bilmeyen Sessiz bir anlaşma var karşılıklı yüreklerde Aşk bir yeniden doğuş ruhlarda ve bedenlerde
sonra fark ettim ki
su akıyor, rüzgar esiyor, yağmur yağıyor
herşey yine ve aynı şekilde oluyor
öyle bir yere geldim ki
sıcak ve soğuk, aşk ve nefret, savaş ve barış
üşümek ve sonra ısınmak gibi*
Bir okyanus tanıdım, kendilerini büyük gören ama aslında sığ sulardan kendilerini kurtaramamış küçük insanların cirit attığı bir dünyada Denizimin mavi suları karıştı okyanusunun moruna Renklerim renklerine bulaştı Turuncu gün doğumlarında birbirimize yazıldık dalgaların eşlik ettiği sevda şarkılarıyla İkiydik, bir olduk aşkın asi duruşuyla Hani bunca sene susuz kalmış gibi, hani bunca sene susturulmuş sözler gibi, hani sanki bırakırsak avucumuzdan uçup gidecek bir kelebekmiş gibi sarıldık sımsıkı birbirimize Bütün dünyayı karşımıza alıp, aşk için!
Bir ressamın inceliğinde işledi aşkı yüreğime okyanus kadar büyük bir sabırla ve sevgiyle Bir dize için senelerce beklemesi gibi bir şairin, biz de bekledik yüreklerimizin sesi aynı anda atana dek Birlikte katettik dikenli yollarını kendi hikayemizin Eksiklerimizi tam yaptık, biz olduk, görmediğimiz güzelliklere açıldı gönül gözümüz Her gün bir öncekinden daha fazla yeşerdi sevdaya ektiğimiz tohumlar Aşkın mavi rengi, tutkunun moruyla bütünleşti
Aşkı okudum gözlerinde, aşkı gördüm en yalın en saf haliyle öylece Küçük bir çocuk gibiO bir uçurtma oldu, mor renkte ve göz kamaştıran Bense mavi ve turuncu renkte eski bir uçurtma, kesik ve çizikler içinde Vazgeçmedi benden yine de Bir kere bile "Öyle bendesin ki sevdiğim, bilemezsin"dedi gözlerim gözlerine dolanmışken Kimi zaman haykırdı suratıma: "İçimdeki çocuk 'Sen' diyor da başka bir şey demiyor, İlle de Sen” diyerek sarıldı boynuma Sarstı Sarstıkça sevdamız büyüdü dünyamızda Yeri geldi bir kelebek gibi geldi başucuma ben uyurken, kanayan avuçlarıma merhem oldu gözyaşlarıyla Yeri geldi beni sevmenin bütün risklerini göze alıp dayandı kapıma Perilerini yolladı bana benden uzaktayken, yanımda her daim varlığını hissedeyim diye Geceleri aydede ortak oldu sevdamıza Vuslat vapuru kaldırdı içine bütün sevenleri doldurup, sırf iki özlem bir vuslat yapsın diye! Ve ben onu olduğu gibi sevdim O olduğu için sevdim Her şeyiyle Çünkü ben ona yükledim güzel olan ne varsa Çünkü fark ettim ki “nefes”im oldu o benim Çünkü bir de baktım ki ezberinde eskimiş, kaynağında susuz kalmışım Anlamı olmuş varlığımın, adı olmuş sevdamın sevdi beni
Savaş boyalarını sürdüm yüzüme bir kez daha Kuşandım zırhımı üzerime ve meydan okudum bir kez daha aşktan kaçan, aşktan korkan, aşkı bir meta olarak kullanan tüm insanlara Savaş naralarım çınladı bütün sağır kulaklarda “Mucize var ve ben bu mucizeyi yaşıyorum tepeden tırnağa kadar O benim mucizem O benim Okyanusum Her şey aşk için Her şey sevda için ”
Mucizem’e
Yaşamımızda mucizelerin var olduğuna ve kimi zaman yaşayacaklarımızı mucizelerin yönlendirdiğine inanırdım yıllar öncesi Çocuktum Her şeyden habersiz içimdeki saf ve temiz yüreğe göre, yaşadığım dünyanın duvarları her türden mucizelerle örülüydü Mucizeler Aşk doluydu, umut yüklüydü ve yaşamımızı aydınlatıyordu bütün büyüleyiciliğiyle Çoğu kez istememiz bile yeter diye düşünürdüm ve o yüzden kızardım istemesini bile bilmeden sadece oturupta mucize bekleyenlere İşin aslı hiçte öyle değilmiş Okuduğum onlarca kitabın etkisinden olsa gerek!
Büyüdükçe, gerçekleşmesini umduğum bütün mucizelerim yerini hayal kırıklıklarına bıraktı birer birer Meğer çocukken mutluluk ne kadar da ucuzmuş Öğrendim ki hayatta mucizeler değil, yalnızca gerçekler vardı Mucize diye sarıldıklarım, mucize sandıklarım hiçliğe karışıp yalan oldular Gerçek diye öğrendiklerim ise, aslında at gözlüklü insanların bakış açısıydı ve tamamen dayatmaların ürünüydü İnsanların belletmeye ısrarlı olduğu gerçekleri acıtıyordu ve düşlerim inciniyordu
Hayatı ve aşkı yaşamaya cesaret edemeyen insanlar tanıdım ömrüm boyunca Mavinin anlamını bilmeyen, morun derinliğinde kaybolmayan, hep sığ sularda yüzmeyi marifet bilip, uçsuz bucaksız okyanuslara açılmaktan korkan küçük insanlar Risk, aşk kelimesi kadar tehlikeliydi onlara göre Ve hiç risk almadan yaşadıkları tekdüze sıradan yaşamları onlar için çok önemliydi Hayatın kurallarından biriydi onların gözünde sevgiye değer vermemek, aşktan kaçmak Onlardan biri olmadığım için, dahası onlara benzemediğim için hiç gocunmadım kendimden
Oysa aşk, insanın bir kişi için bütün dünyayı karşısına alması değil miydi? Ve yaşadığımız hayat, yalnızca bize ait olmak zorunda değil miydi? Başkalarının dedikleriyle yaşamak ne kadar yaşamaktı esasında? Sorgulanması gereken de bu değil miydi?
Acıları da, sevinçleri de hayatın değerlendirdiği kadar yaşıyoruz madem, o zaman neden sorguluyoruz aşkı? Neden illa bir kılıfa uydurmaya çalışıyoruz sevdayı?Aşka rağmen, aşksız bir hayatı içimize nasıl sindirebiliriz? Aşktan korkmak, aşktan kaçmak, aşktan kaçanlardan olmak ne acı! Korkmak değil midir bu aşktan? Kaçmak değil midir asloluşumuzdan? Mananın yerini maddiyata bırakması, duyguların yerini çıkarların alması ne kadar doğru? Eğer ki korkularımızın arkasına sığınıyorsak, yaşıyoruz diyebilir miyiz?
Aşk, sevmeyi bilenlerin, sevmekten korkmayanların, sevenlerin kıblesiVe ben bugün biliyorum ki, mucizeler aslında “aşk”la birlikte hala var hayatımızda Bu mucizeyi de aşk’ı kaldıramayanlarla değil, onu gerçekten hak edenlerle paylaşmak gerek Abecesinde arzu var, istek var ve sonsuz bir ışık var gözlerde tükenmek bilmeyen Sessiz bir anlaşma var karşılıklı yüreklerde Aşk bir yeniden doğuş ruhlarda ve bedenlerde
sonra fark ettim ki
su akıyor, rüzgar esiyor, yağmur yağıyor
herşey yine ve aynı şekilde oluyor
öyle bir yere geldim ki
sıcak ve soğuk, aşk ve nefret, savaş ve barış
üşümek ve sonra ısınmak gibi*
Bir okyanus tanıdım, kendilerini büyük gören ama aslında sığ sulardan kendilerini kurtaramamış küçük insanların cirit attığı bir dünyada Denizimin mavi suları karıştı okyanusunun moruna Renklerim renklerine bulaştı Turuncu gün doğumlarında birbirimize yazıldık dalgaların eşlik ettiği sevda şarkılarıyla İkiydik, bir olduk aşkın asi duruşuyla Hani bunca sene susuz kalmış gibi, hani bunca sene susturulmuş sözler gibi, hani sanki bırakırsak avucumuzdan uçup gidecek bir kelebekmiş gibi sarıldık sımsıkı birbirimize Bütün dünyayı karşımıza alıp, aşk için!
Bir ressamın inceliğinde işledi aşkı yüreğime okyanus kadar büyük bir sabırla ve sevgiyle Bir dize için senelerce beklemesi gibi bir şairin, biz de bekledik yüreklerimizin sesi aynı anda atana dek Birlikte katettik dikenli yollarını kendi hikayemizin Eksiklerimizi tam yaptık, biz olduk, görmediğimiz güzelliklere açıldı gönül gözümüz Her gün bir öncekinden daha fazla yeşerdi sevdaya ektiğimiz tohumlar Aşkın mavi rengi, tutkunun moruyla bütünleşti
Aşkı okudum gözlerinde, aşkı gördüm en yalın en saf haliyle öylece Küçük bir çocuk gibiO bir uçurtma oldu, mor renkte ve göz kamaştıran Bense mavi ve turuncu renkte eski bir uçurtma, kesik ve çizikler içinde Vazgeçmedi benden yine de Bir kere bile "Öyle bendesin ki sevdiğim, bilemezsin"dedi gözlerim gözlerine dolanmışken Kimi zaman haykırdı suratıma: "İçimdeki çocuk 'Sen' diyor da başka bir şey demiyor, İlle de Sen” diyerek sarıldı boynuma Sarstı Sarstıkça sevdamız büyüdü dünyamızda Yeri geldi bir kelebek gibi geldi başucuma ben uyurken, kanayan avuçlarıma merhem oldu gözyaşlarıyla Yeri geldi beni sevmenin bütün risklerini göze alıp dayandı kapıma Perilerini yolladı bana benden uzaktayken, yanımda her daim varlığını hissedeyim diye Geceleri aydede ortak oldu sevdamıza Vuslat vapuru kaldırdı içine bütün sevenleri doldurup, sırf iki özlem bir vuslat yapsın diye! Ve ben onu olduğu gibi sevdim O olduğu için sevdim Her şeyiyle Çünkü ben ona yükledim güzel olan ne varsa Çünkü fark ettim ki “nefes”im oldu o benim Çünkü bir de baktım ki ezberinde eskimiş, kaynağında susuz kalmışım Anlamı olmuş varlığımın, adı olmuş sevdamın sevdi beni
Savaş boyalarını sürdüm yüzüme bir kez daha Kuşandım zırhımı üzerime ve meydan okudum bir kez daha aşktan kaçan, aşktan korkan, aşkı bir meta olarak kullanan tüm insanlara Savaş naralarım çınladı bütün sağır kulaklarda “Mucize var ve ben bu mucizeyi yaşıyorum tepeden tırnağa kadar O benim mucizem O benim Okyanusum Her şey aşk için Her şey sevda için ”