Heulwen
Kayıtlı Üye
Dedekargın Muharebesi
Çaldıran Muharebesinden sonra Yavuz Sultan Selim, Anadolunun bütünlüğü ve güvenliğini sağlamak için Doğu ve Güneydoğu Anadolu topraklarını Osmanlının sınırları içerisine almaya karar vermişti. Güney Doğu Anadolunun en önemli şehirlerinden Diyarbakır, Mardin ve Hasankeyf, Anadolunun Türkleşmesinden beri mahalli hükümetlerin kurulduğu ve hatta onlara merkezlik eden yerlerdi. Safevi hükümdarı Şah İsmailin Azerbaycanda Safevi devletini kurar kurmaz Doğu ve Güneydoğu Anadolu topraklarına da göz dikmiştir. Çünkü Azerbaycanın bu topraklardan kontrolü daha kolaydı. Şah İsmail bu yüzden, Akkoyunlu hükümdarı Sultan Muratı 1502 yılında yaptığı Şarur muharebesinde mağlup edrek Bağdattan Maraşa kadar olan toprakları ele geçirmişti.
Doğu Anadolu şehir ve kasabalarında uzun yıllardır süren bir huzursuzluk hakimdi. Sık sık burada savaşlar oluyor ve egemenlik sahipleri değişiyordu16. yüzyılın başlarında İran Safevilerinin eline geçmişti. Bu toprakların bir bölümünde Türklerle Kürtler karışık olarak yaşıyorlardı. Kürtlerin bir çoğu Sünni idiler. Safevbi hükümdarı Şah İsmail, ele geçirdiği yeni topraklarda srekli olarak Şiileri tutmakta Sünnilere iyi davranmamaktaydı. Bölgede bazı reisler söz sahibi idiler. Dolayısıyla Şah İsmail bunları yok etmeden buraya hakim olamayacaktı.
Yavuz Sultan Selim, Doğu Anadoluyu ilhak etmek isterken ilk iş olarak ordu ile hareket etmeden bölge halkını elde etmeyi ve Safevilere karşı halkı ayaklandırmayı daha uygun bulmuştu. Bu maksatla Doğu Anadolunun özelliklerini çok iyi bilen İdris-i Bitlisiyi Doğu Anadoluya göndermiştir. İdris-i Bitlisin seçilmesi oldukça isabetli bir karar olmuştur. Çünkü İdris-i Bitlis, Şeyh Hüsameddin Alinin oğluydu. Doğu Anadoluda Şeyh Hüsameddin in bir çok müridi bulunuyordu. İdris-i Bitlisiye büyük saygı gösteren Kürtler silaha sarılarak İranlılara karşı mücadeleye etmeye başladılar. İdris-i Bitlisi, 25 Kürt beyini Osmanlıların tarafına geçirmeyi başardı.
Sıradağlar üzerinde başına buyruk dolaşan Kürt boyları tek başlarına yaşamaktan hoşlanmakta ve kelime-i tevhitten başka hiçbir konuda anlaşamayarak sürekli olarak birbirleriyle çatışmaktaydılar. İran Safevi devletinin batı sınırındaki şehir ve kalelerden en önemlisi Diyarbakır idi. Osmanlılar burayı alırlarsa İrana karşı üstünlük sağlayacaklardı. Kemah, Erzincan ve Bayburtun kuzeyden ve Diyarbakırın güneyden Osmanlıların doğu sınırını oluşturması, Diyarbakırın alınması Anadolunun bütünlüğü ve güvenliği açısından zorunlu hale getirmiştir. Diyarbakıra hareket edecek kuvvetlerin başına Yavuz Sultan Selim tarafından Erzincan Beylerbeyi Bıyıklı Mehmet Paşa görevlendirilmiştir. Ayrıca İdris-i Bitlisi de Kürt beyleri ve on bin gönüllü ile birlikte Bıyıklı Mehmet Paşa kuvvetlerine katılmıştır. Kürt beylerinin de katkıları ve Sivas Beylerbeyi Şadi Paşa birlikleriyle destek verecekti. Aslen Diyarbakırlı olan Yiğit Ahmed, tam olarak on aydır Safevî valisi Kara Hanın kuvvetlerine karşı direnişe geçen Diyarbakır halkı ile el ele vermişti.
Bıyıklı Mehmet Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu 10 Eylül 1515 tarihinde, Şah İsmailin idaresinde bulunan İran Safavi Devletinin egemenliğindeki Diyarbakır Kalesini fethetti. Bıyıklı Mehmet Paşa kuvvetleri, 26 Haziran 1516 tarihinde de Mardin Kızıltepe yakınlarında Dedekargın Muharebesinde, Ustaçluoğlu Karahan komutasındaki İran Ordusunu da yenerek Besni, Harput, Malatya, Ergani, Cizre, Mardin, Birecik ve Urfa Kalelerini ele geçirmiş ve Musul ile birlikte buraları Osmanlı topraklarına katmıştı.
İdris-i Bitlisi, Kürt toplumunun ileri gelenlerini ikna etmiş ve yerel halk Osmanlı Devletinin tarafına çekilerek Safeviler çok daha kolay ve çabuk olarak yenilgiye uğratılmıştı. Güneydoğu Anadoluda İran egemenliğine son vererek bu toprakların Osmanlı Devletine katılmasında büyük hizmetleri bulunan Bıyıklı Mehmet Paşa Diyarbakır Beylerbeyliğine atanmıştır.
Çaldıran Muharebesinden sonra Yavuz Sultan Selim, Anadolunun bütünlüğü ve güvenliğini sağlamak için Doğu ve Güneydoğu Anadolu topraklarını Osmanlının sınırları içerisine almaya karar vermişti. Güney Doğu Anadolunun en önemli şehirlerinden Diyarbakır, Mardin ve Hasankeyf, Anadolunun Türkleşmesinden beri mahalli hükümetlerin kurulduğu ve hatta onlara merkezlik eden yerlerdi. Safevi hükümdarı Şah İsmailin Azerbaycanda Safevi devletini kurar kurmaz Doğu ve Güneydoğu Anadolu topraklarına da göz dikmiştir. Çünkü Azerbaycanın bu topraklardan kontrolü daha kolaydı. Şah İsmail bu yüzden, Akkoyunlu hükümdarı Sultan Muratı 1502 yılında yaptığı Şarur muharebesinde mağlup edrek Bağdattan Maraşa kadar olan toprakları ele geçirmişti.
Doğu Anadolu şehir ve kasabalarında uzun yıllardır süren bir huzursuzluk hakimdi. Sık sık burada savaşlar oluyor ve egemenlik sahipleri değişiyordu16. yüzyılın başlarında İran Safevilerinin eline geçmişti. Bu toprakların bir bölümünde Türklerle Kürtler karışık olarak yaşıyorlardı. Kürtlerin bir çoğu Sünni idiler. Safevbi hükümdarı Şah İsmail, ele geçirdiği yeni topraklarda srekli olarak Şiileri tutmakta Sünnilere iyi davranmamaktaydı. Bölgede bazı reisler söz sahibi idiler. Dolayısıyla Şah İsmail bunları yok etmeden buraya hakim olamayacaktı.
Yavuz Sultan Selim, Doğu Anadoluyu ilhak etmek isterken ilk iş olarak ordu ile hareket etmeden bölge halkını elde etmeyi ve Safevilere karşı halkı ayaklandırmayı daha uygun bulmuştu. Bu maksatla Doğu Anadolunun özelliklerini çok iyi bilen İdris-i Bitlisiyi Doğu Anadoluya göndermiştir. İdris-i Bitlisin seçilmesi oldukça isabetli bir karar olmuştur. Çünkü İdris-i Bitlis, Şeyh Hüsameddin Alinin oğluydu. Doğu Anadoluda Şeyh Hüsameddin in bir çok müridi bulunuyordu. İdris-i Bitlisiye büyük saygı gösteren Kürtler silaha sarılarak İranlılara karşı mücadeleye etmeye başladılar. İdris-i Bitlisi, 25 Kürt beyini Osmanlıların tarafına geçirmeyi başardı.
Sıradağlar üzerinde başına buyruk dolaşan Kürt boyları tek başlarına yaşamaktan hoşlanmakta ve kelime-i tevhitten başka hiçbir konuda anlaşamayarak sürekli olarak birbirleriyle çatışmaktaydılar. İran Safevi devletinin batı sınırındaki şehir ve kalelerden en önemlisi Diyarbakır idi. Osmanlılar burayı alırlarsa İrana karşı üstünlük sağlayacaklardı. Kemah, Erzincan ve Bayburtun kuzeyden ve Diyarbakırın güneyden Osmanlıların doğu sınırını oluşturması, Diyarbakırın alınması Anadolunun bütünlüğü ve güvenliği açısından zorunlu hale getirmiştir. Diyarbakıra hareket edecek kuvvetlerin başına Yavuz Sultan Selim tarafından Erzincan Beylerbeyi Bıyıklı Mehmet Paşa görevlendirilmiştir. Ayrıca İdris-i Bitlisi de Kürt beyleri ve on bin gönüllü ile birlikte Bıyıklı Mehmet Paşa kuvvetlerine katılmıştır. Kürt beylerinin de katkıları ve Sivas Beylerbeyi Şadi Paşa birlikleriyle destek verecekti. Aslen Diyarbakırlı olan Yiğit Ahmed, tam olarak on aydır Safevî valisi Kara Hanın kuvvetlerine karşı direnişe geçen Diyarbakır halkı ile el ele vermişti.
Bıyıklı Mehmet Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu 10 Eylül 1515 tarihinde, Şah İsmailin idaresinde bulunan İran Safavi Devletinin egemenliğindeki Diyarbakır Kalesini fethetti. Bıyıklı Mehmet Paşa kuvvetleri, 26 Haziran 1516 tarihinde de Mardin Kızıltepe yakınlarında Dedekargın Muharebesinde, Ustaçluoğlu Karahan komutasındaki İran Ordusunu da yenerek Besni, Harput, Malatya, Ergani, Cizre, Mardin, Birecik ve Urfa Kalelerini ele geçirmiş ve Musul ile birlikte buraları Osmanlı topraklarına katmıştı.
İdris-i Bitlisi, Kürt toplumunun ileri gelenlerini ikna etmiş ve yerel halk Osmanlı Devletinin tarafına çekilerek Safeviler çok daha kolay ve çabuk olarak yenilgiye uğratılmıştı. Güneydoğu Anadoluda İran egemenliğine son vererek bu toprakların Osmanlı Devletine katılmasında büyük hizmetleri bulunan Bıyıklı Mehmet Paşa Diyarbakır Beylerbeyliğine atanmıştır.