deccalin gözü kör alnında kafir yazılımı

dervice

Banned
DECCAL NEDİR KİMDİR, GİZLİ GERÇEKLER
Peygamberimiz çoğu bilgileri rüyaları üzerinden iletmiştir. Gördüğü rüyalar aynen yorumlanmadan ve değişime uğramadan günümüze hadisler yoluyla gelmiştir. Birde o devrin o dönemin anlayacağı dilden anlatıldığı için nitelemeler ve yerler o döneme aittir. Geçmiş dönemin mekanları ve olayları günümüzde benzerlik taşıyan başka yerleri ve olayları niteleyebilmektedir. Pek çok hadiste deccalin bir insan olduğu çok açıktır ve soyunun dahi söylendiği bilinmektedir. Bazı insanlar cahilane bir şekilde farklı bir yaratık ve şeklen kör olan birisini beklemek ile büyük bir yanılgıya düşmüşlerdir. İlimden ve basiretten nasibini almamış bu kimseler düştükleri yanlışlıklardan bilgilenerek kurtulurlar inşallah diyoruz ve konumuzla ilgili derin analizler yapıyoruz.

“Ben size Deccal’i anlattım hatta onu anlamayacağınızdan korktum! Mesih Deccal; ayakları dengesiz ve çarpık, saçı oldukça kıvırcık, bir gözü kör olup ne yüksekçe ne de çukurca olan biridir. Eğer onun durumu size karışık gelirse biliniz ki sizin Rabbiniz kör değildir! Siz ölünceye kadar Rabbinizi göremeyeceksiniz!” (bu hadiste anlatım bir kişiliği tasvir etmektedir. Ayakları dengesiz derken deccalin düzeni ve sistemi sağlam değil ve helal temeller üzerine kurulmamış ifadesi taşımaktadır. ABD’nin ekonomisi, borç, sömürü ve olmayan para üzerinden kurulmuştur. Aşırı kırılgan ve temelsiz ekonomileri vardır. Savaş, petrol, silah üzerinde dayalıdır. Bu nedenle uzun süreli ve dayanıklı bir sisteme sahip değildirler. Dünyada daima doğruluk ve barış kazanacağından ABD’yi ayakları dengesiz ve çarpık olarak nitelemiştir. Kıvırcık saçlı ifadesi inatçı, hırslı, açgözlü, aşırıya kaçan anlamı taşımaktadır. Bir gözü kör ifadesi gerçekleri göremeyen, tek taraflı bakan, evrensel ve adil olmayan ifadeleri taşımaktadır. Eski Araplarda ‘bir gözü kör ifadesi’ bir çeşit deyimdir; inançsız ve basiretsiz ifadesi taşımaktadır. Rüyada ‘sağ göz’ dini ve manevi değerleri görebilmeyi, basireti, Allah inancıyla bakmayı ifade eder. Rüyada sağ gözün kör olması ise kalbi dine ve vahye kapalı, basiretsiz, inanca muhalif, Yalancı ve yanlış yolda olduğunu bilmeyen, gerçeklikten uzaklaşmış anlamı taşır.
Rablik ifadesi ise dünyadaki düzenin sahibi yani bir imparatorluğun (küresel düzenin) sahibi anlamı taşımaktadır. Yani deccal ekonomileriniz benim elimde, sizleri ben beslerim dilediğim ülkeyi krizle ve ambargoyla yok ederim, dilediğim ülkeye yatırım çağrılarıyla yüceltirim demektedir. Büyük gücüm, dünyayı ben yönlendiririm gibi güçlü bir ülkenin liderliğini niteleme tanrılık iddiası oluşturmaktadır. Nitekim George Bush bu tavırları bizzat uygulamıştır. Tanrılık iddiasında olan ancak inançsız bir insandır.Ve insan ölünce ancak Allah’ı görebilir.
Buhari 7277
Yine Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Deccal’den haber vererek şöyle buyuruyor:
“Deccal; ‘ben sizin rabbinizim’ der. Siz ölünceye kadar Rabbinizi göremezsiniz! O, tek gözü kör biridir. Sizin Rabbiniz kör değildir! Onun iki gözünün arasında kâfir yazılıdır. Okuması olan yahut olmayan her mü’min o yazıyı okur.” (İki gözünün arasında yani alnında kafir yazılı ifadesi gerçek harf yazısı ifadesi taşımamaktadır hatta hadisin devamı bunu teyit etmektedir. Okuması olan yahut olmayan her mümin o yazıyı okur ifadesi bu gerçeği doğrular. Peygamberimiz rüyasında deccalin alında kafir yazısını görür ancak gerçek hayatta bu bir teşbihtir. Yani rüyalar sembolik benzetmelerle bir şeyler anlatır. Alın bir insanın yaşayış şekli, anlayışı, inancı, amacı, rotası gibi varoluş temelini ve yaşam felsefesini yansıtır. Alında kafir yazısı kesinlikle inançsız bir insan tavırlarını, maddeci, dünyacı, haksız kazancı yol edinmiş, manevi ve evrensel değerlerden yoksun insanın tavırlarını sergilemeyi nitelemektedir. Okuması olsun yada olmasın ifadesi deccal tavırsal olarak bu inançsızlığını çok net olarak sergilemektedir. Herkes onun şeytani ve kirli yolunu anlar. İfadesi taşımaktadır.)
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Deccal’i rüyasında görmüş ve bize şöyle vasfetmiştir:
“Sonra bana bir adam gösterildi. Saçları kıvırcık, sağ gözü şaşı, diğeri içi çıkarılmış üzüm tanesi gibiydi. Ben ‘Bu kim?’ diye sordum. ‘O, Mesih Deccal’dir’ denildi.” (hadisler farklı kişilerden nakledildiği için ufak farklılıklar da olsa hemen hemen birbirlerinin aynısıdır. Hatta bazıları detaylar vermektedir.Sağ gözü şaşı üzüm salkımı gibi dışarı çıkık ifadeleri gerçeklere ve dine karşı kör olmakla beraber şaşı ve çıkık göz kötü görüntü vereceğinden tavırlarıyla insanlık örfüyle örtüşmeyip anlayışının kötü görüleceği ifadesi anlaşılmaktadır.
Müslim 169/273

Yine Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
‘Deccal çıktığında kendisiyle beraber cennet ve ateş vardır. İnsanların ateş olarak gördükleri soğuk bir sudur. İnsanların su olarak gördükleri ise yakıcı bir ateştir. Sizden kim ona yetişirse ateş olarak gördüğüne gitsin, çünkü o soğuk, tatlı bir sudur.’(Deccal dünyanın en güçlü ülkesinin lideri olarak ortaya çıkar. Yeryüzünde bir dönem hüküm sürer. Bu süre zarfında dünyada hükmü geçer. Güçlüdür, varlıklıdır. Dünya yönetimi elindedir. Dilediği ülkeyi yüceltir ve dilediği ülkeye ambargo koyar ve iç karışıklığa sürükler. Dünyayı yönetmektedir ve küresel ekonomiyi elinde tutar. Kendisine boyun eğen ülkeleri Müttefik ilan eder ve o ülkenin kalkınmasına neden olur. O ülke büyür, kalkınır ve gelişir yaşam standardı yükselir böylece o ülke Deccalin cennetinden faydalanır. Bir ülke deccale boyun eğmez ise Ambargo ve kısıtlamalarla tüm ticaret yollarını keser. Böylece ülke ilerlemez, ticaret yapamaz ve kendi üretimlerini dahi zor yapar. Hatta deccal ülkenin muhaliflerini ülkenin yönetimine karşı kışkırtır ve her türlü desteği verir. Böylece o ülkede kıtlık başlar ve deccalin cehennemine düşmüş olur. Deccale boyun eğen ülkeler aslında sürekli deccalin isteklerini yerine getirme çabasında olacağından ve deccalin denetiminde kalacağında sürekli sıkıntı içinde kalacaktır. Bu nedenle hadiste aslında cennet yani su olarak gördükleri şey ateştir. Hadisini doğrulamaktadır. Deccale boyun eğmeyen ülkeler deccalin denetiminden ve sıkıntısından uzak kalacağından aslında o cehennem olarak görülen ateş aslında sudur yani bir rahatlık ve huzurdur. Deccale boyun eğen ona kulluk ettiğinden onun isteklerini artık yerine getirmek zorundadır. Böylece deccalin zenginlik ve varlık dolu cennet görünümlü cehennemine düşer. ABD pek çok ülkeye bunları yaşatmıştır. İşine gelmeyen hükümetleri düşürmüş, muhalif ekonomileri çökertmiş, hoşuna gitmeyen ülkeleri karıştırıp kaosa terk etmiştir. Peygamberimizin dediği gibi deccaller çoktur. Ancak en belirgin deccaller deccalin krallığının yıkılışındaki son deccallerdir. Bunlardan son ikisi ve en tehlikelileri artık günümüzde görülmüştür. 11 Eylül saldırılarını organize eden George Bush kirli planıyla Ortadoğuya ve kendine muhalif İslam ülkelerine savaş açmıştır. Diğer deccal ise onun ardından giden Obama’dır. Müslüman ve inanan olduğunu söyleyerek aldatıcı bir siyasetle söylediğinin tersini yapan tehlikeli bir deccaldir. Dünyayı aldatırken Siyonizm adına çalışan ve İsrail lobisine hizmet eder halini gizleyememiştir. Verdiği sözleri tutmamıştır ve yapmacık İslamcı tavrıyla seçildikten sonra ilk ziyaretini Türkiye’ye yapması oyunun bir parçası olmuştur.)
Buhari 3264
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Deccal’in fitnesinin çok şiddetli olmasından dolayı ona yaklaşmaktan bile sakındırmış ve:
‘Kim Deccal’i duyarsa ondan uzak dursun. Allah’a yemin olsun ki, bir adam ona mü’min olduğunu sanarak gider, onun attığı şüphelerden ona tabi olur’ buyurmuştur. (deccal barışa hizmet ettiğini, evrensel değerleri koruduğunu söyler. İnsan haklarını savunucu haliyle mümin rolünde görünür. Deccal bu dini ve insani değerleri savunduğunu söylerken diğer taraftan tam tersini uygulamaktadır. Onu gören ülke liderleri ona inanmaktadır. Yandaş medyaları ile küresel halkı aldatmaktadırlar. Ancak onlar söylediklerinin tersini yaşamaktadırlar. Silahlanmaya hatta kitle imha silahlarına karşı olduğunu söyler ancak bununla beraber en güçlü kitle imha silahlarına sahiptir ve müttefiklerine nükleer ve kimyasal silahları satan silah tüccarıdır. Adaleti sağladıklarını söylerler ancak adalet sadece kendi taraftarlarınadır. Yani adaletsizlik diz boyu yükselir. Barışa hizmet ettiklerini söylerler ancak her savaşın ardından onlar çıkar. İnsani değerleri ve yardımlaşmayı basit örneklerle gösterirken diğer taraftan kaosta, karmaşada ve kıtlıkta bırakılan ülkeler yığınlarcadır ve bilakis bozgunculuğu yapan ve destekleyen ülke olmaktadır. Deccal yanına geldiğiniz anda sizi doğru yolda olduğuna ikta edici tavırlarda ve icraatlerde görünür. Ancak arkanızı döndüğünüzde tam tersi olaylara şahit olursunuz. Bu bakımdan zaman ve yalan deccalin en iyi iki silahıdır.
Hz. Peygamber (s.a.v.) bir açıklamasında da, onun Rablığını iddia edeceğinden söz ettikten sonra şunları söylemişti:
“…Mutlaka o tek gözlüdür. Ve alında kafir yazılıdır.’’(Yalnız dünyayı görür, dünyevidir, ahireti ve ilahi vahyi görmez ve görmezlikten gelir. Körlük, gözünün ilahi gerçeklere kapalı olması anlamındadır; yani iman gözü, gözünün hidayet ışığı kapatılan, kalbi mühürlenen birisidir. O deccallar ve temsil ettikleri zihniyet böyledir. Deccalin alnında kafir yazılıdır. İfadesi yani tavır ve davranışlarından tamamen maddeci, menfaatçi anlamı çıkartılır. George Bush’un 11 Eylül saldırı haberini aldığı andaki ilk tepkisi tasarlanmış ve çalışılmış bir tepkidir. Ve hareketlerinden tamamen kafir olduğu anlaşılmaktadır. İnsanlar onun değersizliğini geç anlamıştır. İnsanlardan pek çoğunu da aldatmıştır.

‘Medine’nin geçitleri üzerinde melekler vardır. Taun ve Deccal oraya giremez!’ buyurdu.”
Yahudilerin Siyon’u ile Müslümanların Medine’si aynıdır. İki şehrin benzerliği geçmiş zamanda inançlı halkları barındırmıştır. Medine mazlumların yanında olan, inanan mazlumlara kucak açan, inançlı ve yardımsever olmasıyla inançlı bir şehir halkını temsil etmektedir. Günümüz Türkiye’si bu anlatılanlar ile tam uyuşmaktadır. Dünün Siyon’u, Medine’si, Şam’ı bugünün Türkiye’yesidir. Günümüz Türkiye’si uzak kıtalardaki afetlerden dolayı yardıma muhtaç olanlara yardım eden halktır. Suriye, Irak, Mısır ve Ortadoğudaki karışıklıkta hakkın tarafında olan ve mazlum halklara destek veren yapısıyla günümüz Medine’si durumundadır. HZ. Muhammed’in hadislerinde anlatıldığı üzere Medine’nin etrafında yedi melek bulunmaktadır. Bu melekler güçlü doğrulukları nitelemektedir. Yani Türkiye’ye saldırmak için haklı gerekçe bulamazlar. Bu nedenle deccal (Medineye) Türkiye’ye girememektedir.

‘Mesih’in (Deccal’in) hedefi Medine olduğu halde doğu tarafından gelir. Uhud dağının arkasına iner. (Rüyaya göre uhut dağının arkası Irak’ı temsil eder.) Amerika ve birleşmiş milletler çeşitli uydurma gerekçelerle Iraka ve Afganistana girerler.) Sonra melekler onun yüzünü Şam tarafına çevirirler ve orada helak olur’ buyurdu. ( Yani yalan ve uydurma gerekçelerle Türkiye’ye saldıramazlar. Türkiye hakkı söyleyen ve evrensel değerleri savunarak hareket eden bir ülkedir. Deccal ve taraftarları 2014 yılından itibaren yönünü Türkiye’ye çevirecekler ama başarılı olamayacaklar. Tanrının dinini savunan bu ülke karşısında haklı olamaz ve güçsüz düşmeye başlar.
Mekke ve Medine hariç Deccal’in uğramayacağı belde yoktur. Oraların her geçidinde koruyucu melekler vardır.( Amerika her ülkenin ekonomisini elinde tutmakta ve her ülkede askeri üssü bulunmaktadır. Ancak Irak ve Afganistan savaşında olduğu gibi Türkiye’yi çok etkili kullanamamıştır. Ve Türkiye’ye saldıramamıştır. Halbuki onlara göre islamın ve yılanın başı Türkiyedir. Asıl hedef Türkiye’dir ancak oraya saldıramamıştır. Filmlerine dahi Türkiye olumsuzluklara konu olmuştur ama ortadoğunun birlik olmaması güçsüz ve yer altı zenginliği olan ülkelere saldırıları getirmiştir.)(Medine’nin yani Türkiye’nin her geçidinde melekler vardır ifadesi Türkiye’ye saldırmayı engelleyici güçlü ve mantıklı gerekçeler olduğu anlaşılmaktadır.. Türkiye’ye saldırmaları pek çok şeyi tetikleyecektir. Dünyada hala Osmanlının doğuşunu bekleyen kitlesel mazlum halklar vardır. Türkiye’ye saldırı için geçerli nedenler bulamayacaklardır. Ne silah, nükleer ve kimyasal silahlar bakımından temizdir, silahlarını zaten küresel güçlerden almaktadırlar, Türkiye’nin ekonomisi o dönemlerde zaten Amerika’nın ve İmf’nin elindedir, Avrupa’nın her yerinde Türkler vardır. Kafkaslarda Türk cumhuriyetlerinin akrabalık bağları ve Ortadoğuda Türkiye sevgisi eskiden beri vardır. Türkiye’ye saldırmak konusunda hiçbir mantıklı gerekçe bulamazlar ifadesi ‘Medinenin her geçidinde melekler’ olduğunu doğrulamaktadır.
Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Hâkim 2/426, 8311
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmaktadır:
‘Medine’yi üzerinde bulunduğu en hayırlı hali ile terk edecekler. Medine’de rızkını arayan yırtıcı hayvanlar ve kuşlardan başka kimse kalmayacak. Sonra Müzeyne kabilesinden iki çoban Medine’ye gitmek isteyip koyunlarına sayha ederek yola çıkacaklar. Bunlar da Medine’yi bomboş ve ıssız bir şekilde bulacaklar. Veda tepelerine vardıklarında yüzüstü yere düşecekler.’(Dünün Medine’si günümüzün Anadolu topraklarıdır.1900’lü yıllarda batıyla mücadele etmiş olan Anadolu halkı artık yenilmiş ve güçsüz düşmüştür. Birinci dünya savaşıyla Anadolu halkına soykırım yapılmıştır. Haçlı zihniyetiyle Anadolu topraklarına her koldan girdiler ve inançlı Anadolu halkını yok etmek istediler. Onlar Kuran’a ve dine savaş açmışlardı. Onlar bu inançlı halkı yok edersek ancak kurtuluruz demişlerdi. İstanbul ve Anadolu halkı Resmen bir kurtuluş mücadelesi verdi. Aynen hadislerde belirtildiği gibi kimse kalmadı. İnananların çoğu cephelerde şehit oldu. Kadınlar ve çocuklar kalmıştı. ‘Hayvanlar ve kuşlardan başka kimse kalmadı.’ İfadesi birfiil yaşanmıştı.

Kalan üçte biri de fethe devam eder. Onlar asla fitneye düşmezler. İstanbul’u fethederler. Onlar ganimetleri taksim ederken kılıçlarını zeytin ağacına asmışlardır. Bu arada onların içinde şeytan:
−Deccal sizin ailelerinizin arasında çıktı, diye sayha atar. Bu haber yalan olduğu halde çıkarlar. Onlar Şam’a geldikleri vakit Deccal çıkar.
Diğer bir rivayette:
−Onlar ganimetleri taksim ederken, bir ses ‘Deccal çıktı’ diye nida eder. Onlar da her şeyi bırakıp dönerler’ buyurdu.”
( Hadisin bizi ilgilendiren kısmını aldık. Benzer hadisler incelenmiştir. Peygamberimizin bu hadisi yüzyılları kapsayan çağları içeren mükemmel bir hadisidir. Bir hadis bu kadar bozulmadan orjinalliği ile bugüne ulaşması da ayrıca mucizedir. Bu hadisi açıklamaya çalışalım. İnançlı olan ve Anadoluya giren halkların fethe devam ederek konstantiniyyeyi fethedeceği söylenmiştir. Peygamberimiz başka hadislerinde de bu inançlı halktan övgüyle bahseder. Bu halk Türkiye halkıdır. İstanbul fethedildikten sonra bir düzen kurulur. Osmanlı ganimetleri yani kazanımları her halkın hak ettiği şekilde taksim eder. Adaleti sağlar ve herkesin hakkını gözetir. Kargaşaları önler uzlaştırıcı ve barışçı bir kudrete sahiptir. Zaten hadiste kılıçların barışı temsil eden zeytin ağacının dallarına asılması bu barışçı ve birleştirici rolünü nitelemektedir. Bu arada barışın düşmanları batıda (Avrupa ve amerikada) sürekli güçlenmeye başlar. Batıda soyguncular ve haksızlığı yol edinmiş olanlar bilindik topraklara coğrafi keşifler adıyla saldırırlar. Sömürgecilik ve inançsızlığın reformları başlar. Sonra Amerikada güçlü bir devlet kurarak kendilerini tanrının inanan halkı olarak nitelerler. Bu halklar Osmanlıyı hedef göstererek Deccal’in çıktığını ilan ederler. Onların içindeki gücü ele geçirmiş olan ve şeytana uy muş olan birtakım varlıklı zengin baronlar ve lordlar yeni dünya düzenini yönetmeye başlar. Bu içlerindeki şeytan Osmanlı padişahlarını 2. Abdulhamit gibi bazı padişahları hedef göstererek deccal’in çıktığını iddia ederler. Güçlü olduklarını söylerken Osmanlıyı hedef gösterirler. İşte peygamberimizin hadislerinde dediği bu ilk sese(Münadiye) inanmayın ilki yalancıdır denilmiştir. İlki birinci dünya savaşının başlamasına neden olur. Osmanlı yıkılır Ve dünyada derebeylikler dönemi gibi ülkeler dönemi başlar. Yeryüzünde barış ve birlik bozulur ve ülkeler ayrılır ve yeryüzündeki ülkeler param parça olur. Tam yüz yıl geçer. 2008 yılından sonra ikinci ses gerçek mehdi’yi ilan eder. Beraberinde dünya dönüm noktası yaşar. 21 Aralık 2012 bir değişimin başlangıcı olmuştur. Arap baharı, değişen yönetimler bütün bunların ardından tanrının harekete geçmesiyle başlayan doğal afetler, iklim değişikliği kürersel ısınma yaşanmaktadır. Tamamen kıyametvari olaylar yaşanmaya başlar. Mehdi (İsa) yeryüzüne inmiştir. İnsanlar bu doğal sınavın farkında değildir. Ancak geçmişte söylenenler aynen yaşanmaktadır.
İstanbulun fethinden sonra deccal çıktı diye bir ses gelir. Hadislerde ‘ Bu sese kulak vermeyin çünkü bu yalandır.’ Denilmiştir. Birinci ses birinci dünya savaşıyla başlayan dönemi nitelemektedir. Ardında ikinci bir ses gelir. Bu ikinci ses yeni bir dönemi yani yeni bir çağın başladığını göstermektedir. Bu ses ile yakın çağ biter ve 2012 ile esenlik çağı başlar.
İstanbulun fethiyle yeni bir çağ başlar. Bu çağ yeni çağdır. Barışı ve evrensel değerleri sahiplenmiş bir Osmanlı devleti dönemi başlar. Bu çağda genellikle savaşlar olmaz. Ama yeryüzü tarihinden beri var olan inançsızlar Osmanlı ile zaman zaman savaş eder. Bu küfür milleti gog ve magogun halkıdır. Yeryüzünün çeşitli yerlerine yerleştiklerinden her tarafa dağılmışlardır. Sırplar, Rumlar, Ruslar, İngilizler, Fransızlar bu iki milletin parçalanmış halleridir. Osmanlı döneminde ‘dünyacı küfür milleti’ zaman zaman Osmanlıya savaş açsa da başarılı olamamıştır. O dönemde gog magog’un silah üstünlüğü yoktu. Ama tam iki yüzyıl boyunca silahlanma çabasındaydılar. Yecüc ve mecüc silahlanarak artık güçlü oldular. Yani rüyadaki ‘setti aştılar.’ Sonra Osmanlı devleti geriler ve yıkılır. Bu küfür milletleri yeryüzünde egemen olmaya başlar. Bu sırada kendilerini İsrail halkı ilan edip siyonizmi sahiplenir ve kendileri adına yaymaya başlarlar. Bu arada kıtalardaki inançlı halklara zulmederler ve sömürgeciliğe başlarlar. Önlerine ne gelirse yerler. Her toprakları madenleri ve gelir kaynaklarını sömürürler. Bunların sonucunda 1.dünya savaşı gerçekleşmeye başlar. Bir münadi deccal çıktı der. Bunu da Osmanlı hükümdarı olarak ilan eder. Batılıların bu din savaşı son haçlı seferlerinden birisi olur. Ama peygamberin dediği gibi bu ses yalandır. Sonra yüz yıl geçer. 2001’li yıllarda 11 eylül saldırıları ile ortadoğuya ve islama tekrar haçlı birliği kurulur. Bu savaşta gerçek deccal ortaya çıkar. Ve bir münadi Gerçek deccali ilan eder. Peygamber işte bu ikinci sese kulak verin demiştir. Bir münadi George Bush’u deccal ilan eder. Ve 21 Aralık 2012 ile yeryüzünde büyük bir değişim başlar. Küresel krizin ardından peşisıra gelen doğal afetler ve iklim değişiklikleri gerçekleşir. Bu arada mehdi dünyaya gerçekleri göstermeye başlar. Gog ve magog halkıyla mücadele etmeye devam eder. Hadislerde Mehdi güçlü olan gog magog halklarıylamücadele edip yenemeyeceğini ama sonunda tanrıya dua edip hepsinin bir salgınla öleceği anlatılır. Tüm kutsal metinler de hadisi doğrulamaktadır. Yaşananlar tamamen günümüzle alakalıdır.
Hadisi dönemlere ayırır isek İstanbul’un fethi bir dönemdir. Yeni çağ. Yeni çağın bitimi ardından bir münadi deccal çıktı der. Bu münadinin bağırmasıyla ikinci dönem başlar. Yani yeni çağ biter yakın çağ yaşanır. 1900-2008 yılları arası yakın çağ yaşanır. Bir süre bu dönem yaşanacağından peygamberimiz ona inanmayın der. Başka bir hadisinde bu birinci sese değil, ikinci sese kulak verin der. Yani hadisler üç dönemi işaret etmektedir. İstanbulun fethiyle Osmanlı dönemi. Sonra Osmanlının yıkılışıyla yaşanan ülkeler dönemi. Sonra ikinci münadiyle insanlık yeni bir döneme girmeye başlaması. (2012 sonrası)
Hadis incelendiğinde istanbul’un fethinden sonra demesi aslında İstanbul’un fethi bir dönüm noktasıdır. İnsanlık dip yapmadan yani karanlık çağa ilerlemeden önce bir direnç olmalıydı ve bu da Osmanlı döneminin yaşanmasına neden oldu. Fetih yeni bir çağı başlatsa da 1900’lü yıllarda bir münadi deccal çıktı der. Bu münadi Büyük Amerika devleti algısını yaratır ve bir doların içindeki pramit resminin altında yazan ‘yeni dünya düzeni’ algısını oluşturur. Abdülhamit hedef gösterilerek inanan halklara savaş açılır ve Osmanlıyı yok etme dönemi yaşanır. Dünya yüz yıl kaos çağı yaşar. Sonra 2000’li yıllarda 11 Eylül saldırısıyla islama savaş açılır ve bir münadi Deccal çıktı diye bağırır. Ve münadinin bağırmasıyla küresel kriz, Arap baharı, yükselen Türkiye, Afrika baharı ardı ardına gelmeye başlar. İklim değişiklikleri ile afetler tavan yapar. Dünyada düzen değişmeye başlar. İkinci münadinin sesi de yeni bir çağın başladığını yeni bir döneme geçişin işareti olur. Hadisteki ifadeler çok uzun ve çağları ilgilendiren dönemleri kapsamaktadır. Bunlar yaşanmadan insanlar bu hadisleri çözmekte zorlanmışlardır.


Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−‘Rüzgârın yönlendirdiği yağmur gibidir. Deccal bir kavme gelir, onları davet eder. Onlar da davetine icabet edip ona iman ederler. Bunun üzerine Deccal semaya emreder onlara yağmur yağdırır, yere emreder onlara nebatat bitirir. O kavmin otlağa çıkmış hayvanları akşam olunca zirveleri en yüksek, böğürleri daha geniş ve memeleri sütten dopdolu olarak dönerler. (Peygamberimizin bu rüyası da hadislerle aynen ulaşmıştır. Bildiğiniz gibi rüyalar misaller alemidir. Yorumlanmalı ve gerçekler ortaya çıkartılmalıdır. Bu hadiste Deccale karşı durmayan ve boyun egen ülkeler deccalin küresel egemenliğinden faydalanır. Ve deccal yandaşlarını yatırıma çağırır. Kredi ve not kuruluşları yatırım seviyelerini yükseltir. Müttefik olmakla o ülkeye bereket girer. Yağmurlar yağdırır, nebat bitirir ifadeleri orada ticaret, gelişim ve rahatlama görülür. Ülkenin gelir seviyesi yükselir, yaşam kalitesi artar. Adeta cennet gibi nimetlere kolay ulaşabilmektedirler.)

Sonra Deccal başka bir kavme gelir, onları davet eder. Onlar Deccal’i reddedip iman etmezler. Deccal onları bırakıp gider. O kavim kuraklığa ve kıtlığa uğramış olarak sabahlar, malları ellerinden gider. Deccal bir harabeye uğrar ve ‘hazinelerini çıkar’ der. Bunun üzerine o harabenin hazineleri, arıların arıbeyinin arkasından takip etmesi gibi onu takip ederler. ( Deccal’i reddeden ülkeler baskılara, anbargolara, ticari kısıtlamalar maruz kalır. Müttefik olmamanın getirdiği kötü sonuçlara maruz kalır. Ne dışarıdan ne de içerden ticaret olur. Ülkeyi iç savaşa ve kaosa sürüklerler. Nitekim ABD bunları pek çok Afrika ve Ortadoğu ülkesine yapmıştır. O ülke böylece kıtlığa ve kuraklığa uğramış olur. Rüyalardaki nitelemeler aynen bu gerçekleri doğrulamaktadır. Senbolik benzetmeler aynen yaşanmıştır ve yaşanmaktadır. Deccalin hazineleri çıkarması küresel zenginlerin ona eşlik etmesiyle gerçekleşir. Petrol, altın ve diğer yeryüzü hazineleri ABD’nin işsteğiyle gerçekleşir.)
Sonra Deccal, gençlik dolu bir adamı çağırır, ona kılıçla vurup iki parçaya ayırır. Her bir parçayı ok atımı mesafesinde uzaklaştırır. Sonra onu çağırır, o genç güler halde yüzü parlayarak gelir. (Deccal abd’nin lideridir. ABD, gençlik dolu Irak’a savaş açar ve batı ülkelerini savaşa çağırır. Irak parçalanır ve o halde bırakılır.)Deccal bu şekilde iken Allah Azze ve Celle Meryem oğlu Mesih’i gönderir. İsa aleyhisselam, Dimeşk’in doğusunda “Beyaz Minare” denilen mevkide herd ile boyanmış iki parça elbise içinde ellerini iki meleğin kanatlarına koymuş bir halde iner. ( peygamberimiz döneminde şam ve şamın önemli şehirlerinden dimeşk ilim, din, kalkınma, ve ticaret merkezidir. Peygamberimiz mehdi İsa’nın bazı hadislerinde Medine’den bazı hadislerinde Şam’dan çıkacağını söylemiştir. Şam ve Medine aynı özelliklere sahiptir. Benzer hadislerin bazılarında Şam bazılarında Medine geçmesi bir farklılık arzetmemektedir. Medine inanan halkları nitelerken Şam gelişim, din, felsefe, ilim merkezidir. Günümüzdeki anlamı büyük şehir, kültür merkezi, dini ve insani değerlerin sahiplendiği yer anlamı taşımaktadır. Bu nedenle dünün dimeşki bu günün İstanbul’u olması kaçınılmazdır. Rüyadaki ‘Beyaz minare’ sesini doğru ve hak yoldan duyurur. Anlamındadır. Üzerinde iki parça elbise veya iki aba vardır gibi söylemler pantolon ve çeketi simgeler. Yani günümüz takım elbisesidir. Ellerini iki meleğin kanadına koymuş ifadesi doğrulukla ve barış ile hareket edecektir. Anlamı taşımaktadır. Başını öne eğse su damlatır, yukarı kaldırsa inci tanesi gibi su bulunur. İsa’nın nefesinin rüzgârını hisseden hiçbir kâfir yaşayamaz. Onun nefesinin rüzgârı göz alabildiğincedir. İsa, Deccal’i arar, nihayet ona Lüdd kapısında yetişir ve onu öldürür.(Su damlatır ve inci tanesi gibi su bulunur ifadesi İsa’nın niyetinin çok temiz olduğu, işlerinde bereket olacağı, gittiği her ülkede faydası görüleceği anlamı taşımaktadır. İsa’nın nefesi demek ‘doğru ve etkili sözlere sahip’ anlamı taşımaktadır. Yalan söyleyen inançsız kafirlere karşı doğru söyler ve haksızlıkları ve batıl yolları ortaya döker ve böylece onun söyledikleri kafirleri toplum nazarında öldürür. O kişiler değer görmez. Pek çok batıl siyasetçi gözden düşer. Ve pek çok batıl yolda olan insan onun sözleriyle biter. İsa, deccali arar ve Nihayet Lüdd kapısında rastlar ifadesi günümüzde açıkça yaşanmıştır. Ancak insanların çoğu bunun farkında değildir. Mescidi aksa’nın Ludd kapısı Mavi Marmara gemisinin tam hizasına denk gelmektedir. Böylece Türkiye ile Amerika’nın ilk karşıtlığı ve karşılaşması gerçekleşir. Artık Obama mı deccal; Tayyip Erdoğan mı İsa bunun ayırımını siz yapacaksınız. Nasıl bir kalbe sahip olduğunuz dünya için mi çalıştığınıza yoksa ahret için mi çalıştığınıza bağlıdır. Eğer kişi şahsi menfaatleri için yaşıyorsa deccalin tarafındadır; yok eğer insanlığın menfaatlerini gözetiyorsa o zaman İsa’nın tarafındadır.
Sonra Meryem oğlu İsa aleyhisselam’a Allah’ın Deccal’den koruduğu bir kavim gelir. İsa, onların yüzünü sıvazlar ve cennetteki derecelerini onlara söyler. Onlar bu durumda iken Allah, İsa’ya:

−‘Bana ait bir takım kullar çıkardım ki onlarla savaşmaya kimsenin kudreti yoktur. Sen kullarımı Tur dağında muhafaza et’ diye vahyeder. Bunun üzerine Allah-u Teâlâ, Ye’cuc ve Me’cuc kavmini gönderir. Onlar her tepeden süratle inerler. Onların ilkleri Taberiye gölüne uğrar ve içmeye başlarlar. Onların sonları göle uğradıklarında:
(İnsanlar Allah’tan yüz çevirirler. İnançsızlık yaşanmaya başlar. Bunun üzerine Allah kullarını Anadoluda muhafaza eder. Tur dağı o dönemin temsilidir. Son peygamber Muhammet dönemi için tur dağı, hira mağarasıdır. Şu an için tur dağı, yedi tepeli İstanbuldur. Allah yecüc ve mecüc kavmini gönderir. Bu kavimler güçlenir ve tarih sahnesine çıkar. İlk önce gemilerle korsanlık yaparken sonraları Osmanlı egemenliği zayıflayınca kıtalara gidip gasp ve sömürüye başlarlar. Sonra bu hareket çoğalır ve batılılar bilindik topraklara çoğrafi keşifler adıyla sahiplenirler. Yerel halklara zulmederler, köle yaparlar, mallarına el koyarlar. İnsan ticareti yaparlar. Sonra daha medeni bir hale bürünürler ve modern sömürgecilik başlar. İşte bunlar her yere uğrar önlerine geleni yerler içerler. Tebariye gölü bol sulu ve bereketlidir. Bu misal anlatılanlara mükemmel örnek olmuştur. Gerçekten de yecüc ve mecüc dünya hırsıyla ve kazanmak arzusuyla önlerine gelen her şeyi yerler ve içerler. Her kıtaya giderler. Yeryüzünün hazinelerini çıkartırlar ve sürekli kuruturlar. Yinede doymazlar ve bereket onlarda olmaz.
−Andolsun bir zamanlar burada su vardı, derler. Allah’ın Nebisi İsa ve ashabı, Tur dağında mahsur kalırlar. O zaman onlardan birinin yiyecek olarak bir sığır başı olması, sizden birinin şu anda yüz dinarı olmasından iyidir. Sonra Allah’ın Nebisi İsa ve ashabı, Allah’a dua ederler. Bunun üzerine Allah Azze ve Celle Ye’cuc ve Me’cuc kavminin boyunlarına negaf denilen kurtlardan gönderir. Hepsi de tek bir kişinin ölmesi gibi ölü olarak sabahlarlar.
(İstanbul ve Anadoludaki inançlı halk bu topraklarda mahsur kalır. Yeryüzünde karmaşa, kaos ve kıtlık yaşanır. İsa ve bakanları bu küresel bozguncuların yaptıklarıyla başademezler. Çünkü her tarafta bu yecüc mecüc halkları vardır. Ve yönetimleri ele geçirmiş yecüc mecüc halkı mazlum halklara zulmetmektedirler. Bunun üzerine Bir ülkenin lideri olan İsa ve bakanlardan oluşan ashabı bu küresel bozgunculara karşı dua ederler. Ve Allah büyük bir salgın gönderir. Dünyanın her yerinde ölümler başlar. Ve toplu ölümlerden insan bedenleri kokmaya başlar.
Sonra İsa ve ashabı yeryüzüne inerler. Yeryüzünde onların cesetlerinden ve pis kokularından dolmamış bir karış dahi yer bulamazlar. Sonra İsa ve ashabı yine Allah’a dua ederler. Allah Azze ve Celle develerin boyunlarına benzeyen kuşlar gönderir. Kuşlar onların cesetlerini Allah’ın dilediği bir yere taşırlar. Sonra Allah bir yağmur gönderir, balçıktan yapılan ve de kıldan yapılan hiçbir ev kalmaz, hepsi dümdüz olur. O yağmur yeryüzünü yıkar, hatta ayna gibi yapar.
Müslim 2934/104


Müslim 1389/499
Abdullah bin Amr (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelir ki o zamanda Şam (daki savaş)a katılmayan hiçbir mü’min kalmaz!’ buyurdu.”( Aynen söylendiği gibi dünya 2010 yılından sonra belirgin olarak iki kutuplu hale gelmiştir. İnançsız yönetimlerle mazlum halkların savaşı küreselleşmiştir. Her ülkede bunlar yaşanmaktadır. Yeryüzü küresel olarak bir savaştadır. Bu bir cephe savaşı değildir. Ancak bir iktidar- muhalefet savaşı gibi inanan- inanmayan savaşıdır. Menfaatlerini düşünenlerle dünyada gerçekten hakkı, adaleti ve barışı isteyenlerin mücadelesi vardır. Her beldenin ve ülkenin haberinde bunları görebilmek mümkündür.)
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
bypuff
Geri
Üst