Kırgızistan'ın yeni Cumhurbaşkanı Roza Otunbeyeva'nın yemin töreni için bu ülkeye giden Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, uçakta Bugün Gazetesi Ankara Temsilcisi Adem Yavuz Arslan'a çarpıcı açıklamalarda bulundu. İsrail'le yapılan gizli görüşme için ABD'nin telkini olmadığını söyleyen Davutoğlu "Aksine Obama görüşmeyi bizden duydu" dedi.
İran anlaşmasının anlaşılamadığını söyleyen Davutoğlu, Ermenistan ile protokollerin hala masada olduğunu fakat siyasi konjoktürün de uygun olması gerektiğini söyledi. Kıbrıs'tan ABD ile ilişkilere kadar gündemle ilgili konularda önemli açıklamalar yapan Davutoğlu şunları söyledi:
GÖRÜŞMEYİ KİM İSTEDİ?
İsrail şu anda tarihte hiçbir dönemde olmadığı kadar yalnızlaştı. Eski den bir tek ulus la ra rası ku rum dan bile kınama çıkmazdı İsrail'le ilgili. Şimdi BM'den NATO'ya kadar her kurum İsrail'i kınadı. Bu durum bizim takip ettiğimiz etkili diplomasinin sonucunda oldu. Mavi Marmara yola çıktığında teknik olarak dört senaryo üzerinde çalışmıştık. Birincisi, gemiler yaklaştığında İsrail Mavi Marmara'nın karşısına kendi gemilerini koyar, kendi karasularında blokaj yapar, bir müddet beklenir, onlar protesto eder, İsrail geçirmemiş olur.
Böylece barışçıl bir protesto olur vs. İkincisi bir müdahale olabilir. Teknik bir müdahale. Gemilerin eşlik edilerek limana çekilmesi olabilir. Üçüncüsü gemiye operasyo-nel anlamda bir müdahale olabilir. Ama silahlı baskın şeklinde değil. Son senaryo da gemiye müdahale olur ama can kaybına neden olacak olaylar olmadan belki silah kullanılmadan belki arbede filan olur. Teorik olarak bu da vardı. İnsan teorik olarak düşünüyor ama bu hale gelmesi beklenecek bir şey değil.
Olayın sorumluluğunu ancak yaşayanlar bilir. Sizin alıp da yürüttüğünüz bir süreç değil, önünüzde bulduğunuz süreç. İnsani faktör olarak düşün düğünüz de me ka nik ka rar alınabilecek süreçler değil. Kesinlikle bu görüşmeyle ilgili temaslar ve İsrail'den gelen görüşme temasları Toron-to'dan önceydi. Amerika'ya biz söyledik görüşme ihtimalini. Obama bizden duydu.
İSRAİL ÖZÜR DİLEMEZSE...
O zaman da ilişkilerimizin düzelmesi mümkün değil. Taleplerimizi dinlediler, Netenyahu'ya ileteceklerini söylediler. Cevap için tarih belirlemedik. Özür dilemeyecekse buyursun uluslararası komisyonu kabul etsin. Sonuçlarına razı olsun. Hem uluslararası komisyonu kabul etmiyor hem de özür dilemiyor. Ortada 3 yol var. Ya özür dileyecek, ya uluslararası komisyonun çalışmasına razı olacak ya da ilişkiler kesilecek.
Ortadoğu'daki tüm ilişkileri zora sokan İsrail'deki hükümetin yapısıdır. Gazze niye çözülemiyor, sebep hükümetin yapısı. İsrail dönüp kendisine bakmalı bu kadar süreç niye tıkanıyor diye. Ortadoğu'da ve çevre ülkelerde hiçbir problemin kaynağı Türkiye değildir. Türk- İsrail ilişkilerinin bozulmasında sebep Türkiye değildir. Sorunun kaynağı, müzakereler varken İsrail'in Gazze'ye saldırıp bin 500 insanı öldürmesidir.
TÜRKİYE NE KADAR BEKLER?
BM'deki Fact Finding Comission'un çalışmasını gözetiyoruz, ona göre takvim , belirleyeceğiz. Amerikalılar İsrail'in kurduğu I komisyona bir şans verI meye çalışıyorlar. Biz il-| kesel olarak karşı çıkıyoruz.
NEDEN BRÜKSEL?
O gün Brüksel de olmam gerekiyordu, başka da bir takvim yoktu. Aynı anda takip ettiğimiz bir çok gündemimiz var. O yüzden Brüksel de oldu.
"Netenyahu'nun temsilcisi olarak geliyor" bilgisi olduğu için kabul ettik. Özel temsilci olmasaydı görüşmezdik. Ben İsrail ticaret bakanıyla neyi konuşacağım? Biz ne istediğimizi biliyoruz. İlkesel olarak haklıyız. Hangi kriteri alırsanız alın haklıyız. Ne istediğimizi biliyoruz. Taleplerimiz gerçekleşinceye kadar da takipçisi olacağız. Süre vermemiz gerektiğinde veriyoruz.
Burada uluslararası komisyon kurulmasını talep eden taraf olarak daha komisyon oluşturma sürecini beklemeden adım atmak olmazdı. Ama bu sürecin ila nihai olduğu anlamına gelmez. Makul bir zamanla çabası içindeyiz. İlişkilerin düzelmesine önem veren taraflara da şans vermek istiyoruz. Uluslararası toplumun vicdanının harekete geçmesini bekliyoruz. Obama ile Netenyahu arasında 7 Temmuz'da yapılacak görüşme süreç açısından önemli olacak.
EKSEN TARTIŞMASI PSİKOLOJİK BASKI
Türkiye üzerine psikolojik baskı oluşturmak, Türkiye'yi savunmacı reflekslere mahpus etmek için yapıyorlar. Uluslararası ilişkilerin öznesi olmaya çalışan Türkiye'yi tekrar nesne yapmaya çalışıyorlar. İki gün önce Brüksel'deydik bugün Bişkek'te-yiz. Bizim eksenimiz bu kadar geniş. Kendimizden o kadar eminiz ki hiçbir zaman bizi savunmacı tutuma iteme-yecekler. Bunu da her bir dış politika hamlesinde de birilerini ikna etmek zorunda değiliz. Bunları Türkiye'nin ali çıkarları için yapıyoruz.
CEP TELEFONU BAŞUCUMDA YATIYORUM
Bu kadar yüksek tempoya nasıl dayanıyorsunuz?
Hiçbir özel yöntemim yok. Tansiyonum yoktu 1 Mart Irak müzakareleri sonrasında başladı. Yüksek tansiyon hastası oldum, şimdi her gün bir tane hap almak zorundayım . Krizlerden etkileniyorsunuz ama artık alıştık. Lübnan, Kıbrıs müzakereleri, Burgenstock. Dağlıca Saldırısı..Hep tansiyonu yükselten şeylerdi. Cebim hep açık. Cep telefonum baş ucumda yatıyorum. Bir tarafta doğuyla konuşuyorsunuz bir taraftan da batıyla konuşuyorsunuz. Günün her saati telefondayım. Bazen alakasız arayanlarda olur. Gece bir de iş için arayanlar da oluyor. Ancak bu saatte ulaşabileceğini söylediler diyor.
TERÖRÜN MANEVRE ALANI DARALIYOR
Terörünmanevra alanı daralıyor. Konjonktürde bölgesel ve küresel alanda terörün manevra alanı gittikçe daralıyor. Son günlerde Suriye, İran ve Irak’ın kuzeyinde yaşananlara bakarsanız bunu net olarak görürsünüz.
ORTADOĞU'DA BU YAZDAN ENDİŞELİYİM
Bölgedeki bütün konuların Türkiye'yi ilgilendirdiğini belirten Davutoğlu, "Kafkaslar'da, Ortadoğu'da sorunlar birikti. Bölgede yürüyen süreç yok. Dikkat edilmesi lazım" dedi...
Ortadoğu'da zemin çok kaygan. Neredeyse yürüyen hiçbir süreç yok" diyen Dışişleri Bakanı Davutoğlu, bölgeye ilişkin endişelerini şöyle dile getirdi: "ABD Başkanı Obama'nın 2 yılı geçti, çözüm bekleyen sorunlar var. Bölgemizde oturup konuşan taraf kalmadı. Kafkaslar'da, Ortadoğu'da sorunlar birikti. Balkanlar'da bizim çabalarımız olmasaydı, Bosna seçime giderken olumsuz şeyler yaşanabilirdi. Ortadoğu'da Kafkaslar' da bu kadar konu var hepsi bizi ilgilendiriyor. Biz, Tahran anlaşmasıyla bölgesel konjonktürü dengelemek istedik, kaygılarımız yeterince anlaşılmadı. Bölge de yürüyen süreç yok. Bir de İran eklenmesin istedik.
Böyle bir tablo da hangi deliği kapatabiliriz diye uğraşıyoruz. İran'la bir süreç başlatmak istedik ama anlaşılamadı. Böyle bir tablo da arabuluculuk çabaları heveskarlık değildir. Bir çok alanda zemin kaygan. Dikkat edilmesi lazım. Bu yaz endişelendiriyor. Bütün bu alanlara olumlu anlamda müdahale edebilecek bir tek Türkiye var."İran'la yapılan "Nükleer Takas" anlaşmasına da değinen Davutoğlu, şunları söyledi:
İRAN KONUSUNDA HAYIR DİYEMEZDİK
"Geçen hafta Muttaki ile görüştük. Toronto da ki zirvede de gerek Fransa gerek Amerika tarafıyla görüşmeler yaptık. Dolayısıyla şu anda Tahran anlaşması etrafında bir çözüm için Fransızlar ve Ruslar istekli. Amerika da buna karşı değil. İran da bu konuda Türkiye ve Brezilya'nın devre, ye girmesini istiyor. Biz her şeyden önce bütün tarafların güçlü bir iradeyle sürece bağlı kalmasını bekliyoruz.
'Hayır' dememiş olsaydık benzer çabalarda biz ciddiye alınan ülke olma konumunu kaybederdik. Kendi anlaşmasına saygı göstermemiş ülke olurduk. Biz hayır dememiş olsaydık İran hala müzakere için çalışıyor olmazdı. Anlaşmanın kendisi başka her hangi iki ülke tarafından yapılmış olsaydı çok büyük takdir toplayabilirdi. Başka birçok ülke böyle bir anlaşma için çabaladı."
İran anlaşmasının anlaşılamadığını söyleyen Davutoğlu, Ermenistan ile protokollerin hala masada olduğunu fakat siyasi konjoktürün de uygun olması gerektiğini söyledi. Kıbrıs'tan ABD ile ilişkilere kadar gündemle ilgili konularda önemli açıklamalar yapan Davutoğlu şunları söyledi:
GÖRÜŞMEYİ KİM İSTEDİ?
İsrail şu anda tarihte hiçbir dönemde olmadığı kadar yalnızlaştı. Eski den bir tek ulus la ra rası ku rum dan bile kınama çıkmazdı İsrail'le ilgili. Şimdi BM'den NATO'ya kadar her kurum İsrail'i kınadı. Bu durum bizim takip ettiğimiz etkili diplomasinin sonucunda oldu. Mavi Marmara yola çıktığında teknik olarak dört senaryo üzerinde çalışmıştık. Birincisi, gemiler yaklaştığında İsrail Mavi Marmara'nın karşısına kendi gemilerini koyar, kendi karasularında blokaj yapar, bir müddet beklenir, onlar protesto eder, İsrail geçirmemiş olur.
Böylece barışçıl bir protesto olur vs. İkincisi bir müdahale olabilir. Teknik bir müdahale. Gemilerin eşlik edilerek limana çekilmesi olabilir. Üçüncüsü gemiye operasyo-nel anlamda bir müdahale olabilir. Ama silahlı baskın şeklinde değil. Son senaryo da gemiye müdahale olur ama can kaybına neden olacak olaylar olmadan belki silah kullanılmadan belki arbede filan olur. Teorik olarak bu da vardı. İnsan teorik olarak düşünüyor ama bu hale gelmesi beklenecek bir şey değil.
Olayın sorumluluğunu ancak yaşayanlar bilir. Sizin alıp da yürüttüğünüz bir süreç değil, önünüzde bulduğunuz süreç. İnsani faktör olarak düşün düğünüz de me ka nik ka rar alınabilecek süreçler değil. Kesinlikle bu görüşmeyle ilgili temaslar ve İsrail'den gelen görüşme temasları Toron-to'dan önceydi. Amerika'ya biz söyledik görüşme ihtimalini. Obama bizden duydu.
İSRAİL ÖZÜR DİLEMEZSE...
O zaman da ilişkilerimizin düzelmesi mümkün değil. Taleplerimizi dinlediler, Netenyahu'ya ileteceklerini söylediler. Cevap için tarih belirlemedik. Özür dilemeyecekse buyursun uluslararası komisyonu kabul etsin. Sonuçlarına razı olsun. Hem uluslararası komisyonu kabul etmiyor hem de özür dilemiyor. Ortada 3 yol var. Ya özür dileyecek, ya uluslararası komisyonun çalışmasına razı olacak ya da ilişkiler kesilecek.
Ortadoğu'daki tüm ilişkileri zora sokan İsrail'deki hükümetin yapısıdır. Gazze niye çözülemiyor, sebep hükümetin yapısı. İsrail dönüp kendisine bakmalı bu kadar süreç niye tıkanıyor diye. Ortadoğu'da ve çevre ülkelerde hiçbir problemin kaynağı Türkiye değildir. Türk- İsrail ilişkilerinin bozulmasında sebep Türkiye değildir. Sorunun kaynağı, müzakereler varken İsrail'in Gazze'ye saldırıp bin 500 insanı öldürmesidir.
TÜRKİYE NE KADAR BEKLER?
BM'deki Fact Finding Comission'un çalışmasını gözetiyoruz, ona göre takvim , belirleyeceğiz. Amerikalılar İsrail'in kurduğu I komisyona bir şans verI meye çalışıyorlar. Biz il-| kesel olarak karşı çıkıyoruz.
NEDEN BRÜKSEL?
O gün Brüksel de olmam gerekiyordu, başka da bir takvim yoktu. Aynı anda takip ettiğimiz bir çok gündemimiz var. O yüzden Brüksel de oldu.
"Netenyahu'nun temsilcisi olarak geliyor" bilgisi olduğu için kabul ettik. Özel temsilci olmasaydı görüşmezdik. Ben İsrail ticaret bakanıyla neyi konuşacağım? Biz ne istediğimizi biliyoruz. İlkesel olarak haklıyız. Hangi kriteri alırsanız alın haklıyız. Ne istediğimizi biliyoruz. Taleplerimiz gerçekleşinceye kadar da takipçisi olacağız. Süre vermemiz gerektiğinde veriyoruz.
Burada uluslararası komisyon kurulmasını talep eden taraf olarak daha komisyon oluşturma sürecini beklemeden adım atmak olmazdı. Ama bu sürecin ila nihai olduğu anlamına gelmez. Makul bir zamanla çabası içindeyiz. İlişkilerin düzelmesine önem veren taraflara da şans vermek istiyoruz. Uluslararası toplumun vicdanının harekete geçmesini bekliyoruz. Obama ile Netenyahu arasında 7 Temmuz'da yapılacak görüşme süreç açısından önemli olacak.
EKSEN TARTIŞMASI PSİKOLOJİK BASKI
Türkiye üzerine psikolojik baskı oluşturmak, Türkiye'yi savunmacı reflekslere mahpus etmek için yapıyorlar. Uluslararası ilişkilerin öznesi olmaya çalışan Türkiye'yi tekrar nesne yapmaya çalışıyorlar. İki gün önce Brüksel'deydik bugün Bişkek'te-yiz. Bizim eksenimiz bu kadar geniş. Kendimizden o kadar eminiz ki hiçbir zaman bizi savunmacı tutuma iteme-yecekler. Bunu da her bir dış politika hamlesinde de birilerini ikna etmek zorunda değiliz. Bunları Türkiye'nin ali çıkarları için yapıyoruz.
CEP TELEFONU BAŞUCUMDA YATIYORUM
Bu kadar yüksek tempoya nasıl dayanıyorsunuz?
Hiçbir özel yöntemim yok. Tansiyonum yoktu 1 Mart Irak müzakareleri sonrasında başladı. Yüksek tansiyon hastası oldum, şimdi her gün bir tane hap almak zorundayım . Krizlerden etkileniyorsunuz ama artık alıştık. Lübnan, Kıbrıs müzakereleri, Burgenstock. Dağlıca Saldırısı..Hep tansiyonu yükselten şeylerdi. Cebim hep açık. Cep telefonum baş ucumda yatıyorum. Bir tarafta doğuyla konuşuyorsunuz bir taraftan da batıyla konuşuyorsunuz. Günün her saati telefondayım. Bazen alakasız arayanlarda olur. Gece bir de iş için arayanlar da oluyor. Ancak bu saatte ulaşabileceğini söylediler diyor.
TERÖRÜN MANEVRE ALANI DARALIYOR
Terörünmanevra alanı daralıyor. Konjonktürde bölgesel ve küresel alanda terörün manevra alanı gittikçe daralıyor. Son günlerde Suriye, İran ve Irak’ın kuzeyinde yaşananlara bakarsanız bunu net olarak görürsünüz.
ORTADOĞU'DA BU YAZDAN ENDİŞELİYİM
Bölgedeki bütün konuların Türkiye'yi ilgilendirdiğini belirten Davutoğlu, "Kafkaslar'da, Ortadoğu'da sorunlar birikti. Bölgede yürüyen süreç yok. Dikkat edilmesi lazım" dedi...
Ortadoğu'da zemin çok kaygan. Neredeyse yürüyen hiçbir süreç yok" diyen Dışişleri Bakanı Davutoğlu, bölgeye ilişkin endişelerini şöyle dile getirdi: "ABD Başkanı Obama'nın 2 yılı geçti, çözüm bekleyen sorunlar var. Bölgemizde oturup konuşan taraf kalmadı. Kafkaslar'da, Ortadoğu'da sorunlar birikti. Balkanlar'da bizim çabalarımız olmasaydı, Bosna seçime giderken olumsuz şeyler yaşanabilirdi. Ortadoğu'da Kafkaslar' da bu kadar konu var hepsi bizi ilgilendiriyor. Biz, Tahran anlaşmasıyla bölgesel konjonktürü dengelemek istedik, kaygılarımız yeterince anlaşılmadı. Bölge de yürüyen süreç yok. Bir de İran eklenmesin istedik.
Böyle bir tablo da hangi deliği kapatabiliriz diye uğraşıyoruz. İran'la bir süreç başlatmak istedik ama anlaşılamadı. Böyle bir tablo da arabuluculuk çabaları heveskarlık değildir. Bir çok alanda zemin kaygan. Dikkat edilmesi lazım. Bu yaz endişelendiriyor. Bütün bu alanlara olumlu anlamda müdahale edebilecek bir tek Türkiye var."İran'la yapılan "Nükleer Takas" anlaşmasına da değinen Davutoğlu, şunları söyledi:
İRAN KONUSUNDA HAYIR DİYEMEZDİK
"Geçen hafta Muttaki ile görüştük. Toronto da ki zirvede de gerek Fransa gerek Amerika tarafıyla görüşmeler yaptık. Dolayısıyla şu anda Tahran anlaşması etrafında bir çözüm için Fransızlar ve Ruslar istekli. Amerika da buna karşı değil. İran da bu konuda Türkiye ve Brezilya'nın devre, ye girmesini istiyor. Biz her şeyden önce bütün tarafların güçlü bir iradeyle sürece bağlı kalmasını bekliyoruz.
'Hayır' dememiş olsaydık benzer çabalarda biz ciddiye alınan ülke olma konumunu kaybederdik. Kendi anlaşmasına saygı göstermemiş ülke olurduk. Biz hayır dememiş olsaydık İran hala müzakere için çalışıyor olmazdı. Anlaşmanın kendisi başka her hangi iki ülke tarafından yapılmış olsaydı çok büyük takdir toplayabilirdi. Başka birçok ülke böyle bir anlaşma için çabaladı."