meridyen2
Kayıtlı Üye
Daha Samimi ve Daha Çok İnanarak Dua Etmek...
Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. (İnsan Suresi, 30)
Duanın sırrı nedir?
Dua niçin önemli bir ibadettir?
Duayla yapılan işlerin bereketi nereden kaynaklanır?
Yüce Allahın her duaya icabet ettiğine kesin olarak iman etmek neden önemlidir?
Peygamberlerimiz Rabbimize nasıl dua ederlerdi?
Yüce Allah insana, dilediği her konuda Kendisinden yardım isteme ve dua edebilme imkanı vermiştir. Ve Allah, samimi kullarının dualarına kesin olarak karşılık vereceğini vaat etmiştir. (Bakara Suresi, 186) İnsan için bu, Allahın çok büyük bir lütfu ve nimetidir.
Ancak samimiyette çok büyük bir sır gizlidir. Bir insan bir olayın gerçekleşmesini gerçekten samimi olarak çok isteyebilir ve bunu çok fazla isteyerek Allaha dua edebilir. Fakat duada aranılan samimiyet bu değildir. Buradaki, insanın sadece o istediği şeye odaklandığı ve onu istemede yaşadığı samimiyettir. Duada asıl gereken samimiyet ise, Allaha karşı duyulan çok güçlü samimiyettir. Allahı çok sevmek, Allaha çok güvenmek, Allahın sözlerine ve vaadlerine hiç şüphe duymadan inanmak, Allahın sonsuz akıllı olduğunu bilmek ve Allahın en güzelini yaratacağından kesin emin olmak...
Bir insan Allahın sonsuz gücünü, sonsuz aklını, sonsuz sevgisini, sonsuz şefkat ve merhametini, sonsuz lütufkarlığını, sonsuz affediciliğini ve dilediği an dilediği her şeyi hiç sebepsiz yaratabileceğini gereği gibi takdir edebiliyorsa ve tüm bu gerçeklere olan inancında asla şüpheye yer vermiyorsa, işte ancak o zaman bu kimse samimi dua edebilir.
Yalnızca Çaresiz Kaldığında Dua Etmek Büyük Bir Gaflettir
Toplumda Allaha gereği gibi inanmayan, fakat şüpheyle de olsa (Allahı tenzih ederiz), zaman zaman Allahın adını anan pek çok insan vardır. Bu kimseler Allaha gerçekten inanmadıklarını, Allaha ibadet etmeyerek ve Kuran ahlakını yaşamayarak açıkça ortaya koyarlar. Ancak dünyadaki şartlar dahilinde bir konuda istedikleri sonucu elde edemeyeceklerini gördüklerinde ya da sıkıntı, zorluk, hastalık gibi sorunlarla karşılaştıklarında Allahın ismini anmaya başlarlar. Ancak elbetteki aranılan samimiyet burada yoktur. Bu sadece, içerisinde bulunduklarını düşündükleri açmazdan kurtulmak için, insanların geçici ve yüzeysel olarak Allaha yönelmeleridir.
Sonsuz kudret sahibi olan Allah Kuranda bu gibi insanların tavrını birçok ayetle haber vermiştir. Normal şartlarda (Allahı tenzih ederiz) Allahı hiç düşünmeyen, Allahı hiç anmayan; Allaha şükretmeye, Allaha ibadet etmeye, Allahtan korkup sakınmaya hiç gerek duymayan bu insanlar, zahiren çaresiz olduklarını hissettikleri anlarda, yalnızca Allahın adını anıp, yalnızca Allahtan yardım dilemektedirler. Bu gerçek Kuranda şöyle bildirilmiştir:
De ki: Sizi karanın ve denizin karanlıklarından kim kurtarmaktadır ki, siz (açıktan ve) gizliden gizliye ona yalvararak dua etmektesiniz: -Andolsun, bizi bundan kurtarırsan, gerçekten şükredenlerden oluruz. De ki: Ondan ve her türlü sıkıntıdan sizi Allah kurtarmaktadır. Sonra siz yine şirk koşmaktasınız. (Enam Suresi, 63-64)
Ayetlerde bildirilen insanlar, Allah dualarına karşılık verip üzerlerindeki sıkıntıyı kaldırdığında, hemen imansızlıklarına ya da şirk içerisindeki hayatlarına geri dönerler. Allahın yaratmadaki sonsuz gücünü, kullarına olan yakınlığını, sevgisini, şefkatini, koruyup kollamasını çok açık gördükleri halde, yine de samimi olmaz ve gerçek anlamda iman etmezler.
Allahın Her Duaya İcabet Ettiğine Kesin Bir İmanla İman Etmeme Hatası
Kimi insanlar da Allaha iman eder ve gün boyu, Allahın bu isimlerinin tecellilerini hayatlarında açıkça görürler. Allahın ne kadar büyük lütuf sahibi olduğunu, iman edenlere ne kadar güzel bir hayat sunduğunu, her bir insana ne kadar eşsiz nimet ve rızıklar verdiğini çok açık olarak fark ederler. Ancak yine de dua ederken, bazen bu gerçeklerden gaflete düşer; Allahın dualarına kesin olarak icabet edeceğine olan inançlarını tam olarak muhafaza edemezler. Olayları Allahın sonsuz gücüne göre değil de, dünyadaki şartlara, olayların gelişimine, teknik gerçeklere bakarak değerlendirirler. Kendi akılları doğrultusunda, hayat ve yaşanacak olaylar hakkında kesin teşhislerde bulunur ve kendilerine göre belirli çıkarımlar yaparlar. Örneğin 2+2 toplanırsa, kesin olarak 4 eder; ve bu iki rakamdan bunun dışında da bir sonuç çıkması mümkün değildir gibi teknik teşhislerde bulunurlar. Ve bu teknik gerçeklere olan inançlarını dualarına da yansıtırlar. Allahtan bir şey isterken, gerçekte dünya şartlarında bunun mümkün olmayacağına dair neredeyse kesin bir inanç içerisindedirler.
(Allahı tenzih ederiz) Bu inançtaki insanlar Allaha, Ya olursa mantığıyla dua etmektedirler. Ben bu olayların nasıl gelişeceğini biliyorum, sonuç kesin şu şekilde olur, ama ben yine de belki aksi olur diye dua edeyim gibi bir anlayışla Allaha yönelmektedirler. Bu düşünceleriyle, aslında kendi teşhislerinin gerçekleşmesi için dua ettiklerinin farkında değillerdir. Çünkü böyle bir insanın asıl inandığı ve desteklediği fikir, kendi teşhisleridir. İstediği şeylerin gerçekleşmesi için gerekense, bunun tam tersidir: Allaha çok kesin olarak güvenerek ve Allahın istediği her şeyi yaratabileceğine çok fazla inanarak dua etmek...
Samimi imanın ve samimi duanın en önemli şartlarından biri, insanın kendine ait, dünya hayatının görünen yüzüne aldanarak yaptığı teşhislerini kafasından atmasıdır. Allahın sonsuz aklının yanında, kendisinin çok sınırlı ve yüzeysel bir akla sahip olduğunu bilmesidir. Ve Allahın dilediğini yaratmadaki sonsuz gücünün yanında, kendi acizliğini görmesidir. Olayların dıştan görünen yüzüyle, bunların ardında gizlenen gerçeklerin aynı olmadığını ve bunları ancak Allahın bilebileceğini kavramasıdır. Teknik gerçeklere bakarak yaptığı teşhislerin çoğu zaman aldatıcı olabileceğini, Allahın gücünün tüm bunların üstünde olduğunu anlamasıdır. Bir insan kalbinde Allaha karşı derin bir sevgi, güven ve teslimiyet yaşıyorsa, Allahın bu insan için, her olayı olabilecek en güzel, en hayırlı şekilde sonuçlandıracağını unutmamasıdır. Allahın, sıkıntı ve ihtiyaç içerisinde olan samimi bir kulunu, mutlaka rahmetiyle kuşatacağından emin olmasıdır.
Peygamberlerimiz Nasıl Dua Ederlerdi?
Dua etmek, Allaha teslim olmanın bir yoludur ve insanların tamamı duaya muhtaçtır. Bunun en hikmetli örnekleri ise, Kuranda bildirildiği üzere, tüm Peygamberlerin her konuda Allaha yönelerek Ona dua etmeleridir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)in ve diğer tüm Peygamberlerin dualarında, hem Allaha olan teslimiyetlerini, Allahı tek dost ve yardımcı olarak gördüklerini, hem de Rabbimizin şanını en güzel isimleri ile yücelttiklerini görürüz.
Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)in Duaları
Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)in dualarında Allahı sıfatları ile birlikte anmanın en güzel örnekleri görülmektedir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.)in dualarının bildirildiği ayetlerden biri şöyledir:
De ki: Ey mülkün sahibi Allahım, dilediğine mülkü verirsin ve dilediğinden mülkü çekip-alırsın, dilediğini aziz kılar, dilediğini alçaltırsın; hayır Senin elindedir. Gerçekten Sen, her şeye güç yetirensin. (Al-i İmran Suresi, 26)
Rivayetlerde de, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)in Rabbimize kendisine güzel bir ahlak ve iyi bir huy vermesi için dua ettiği belirtilmektedir:
Allahım! Yaratılışımı ve ahlakımı güzelleştir. İlahi! Beni ahlakın kötülerinden uzaklaştır. (Tırmizi, İmam Ahmed ve Hakimden; Huccetül İslam İmam Gazali, İhyau Ulumid-din, 2. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, s. 789)
Hz. Nuh (a.s.)ın Duası
Kuranda, yıllar boyunca, örnek bir kararlılıkla kavmini tevhid dinine çağıran Hz. Nuh (a.s.)ın sabrı, övgü ile bildirilmiştir. Hz. Nuh (a.s.), kendisine ve yanındaki müminlere düşmanlık gösteren kavmine karşı kararlılıkla mücadele etmiştir. Hz. Nuh (a.s.)ın içinde bulunduğu her türlü durumda Allaha yönelmesi, Onun yardımını umarak samimiyetle dua etmesi ise müminler için büyük bir örnektir. Bir ayette Hz. Nuh (a.s.)ın içinde bulunduğu durumu Allaha bildirdiği ve şöyle dua ettiği haber verilmiştir:
Sonunda Rabbine dua etti: Gerçekten ben, yenik düşmüş durumdayım. Artık Sen (bu kafir toplumdan) intikam al. (Kamer Suresi, 10)
Allah, Hz. Nuh (a.s.)ın bu duasını kabul etmiş ve ileride kopacak olan Tufana hazırlık yapmasını emretmiştir. Hz. Nuh (a.s.) yakında herhangi bir deniz veya göl olmamasına rağmen Allahın emri üzerine büyük bir gemi yapmaya başlamıştır. Geminin yapımı sırasında kavmi kendisine manevi baskı yapmaya devam etmiştir. Zamanı geldiğinde ise Allahın vaadi gerçekleşmiş ve tufan felaketi meydana gelmiştir.
Hz. Yunus (a.s.)ın Duası
Kuranda bu değerli Peygamberimizin, kavminden, çağrılarına cevap vermedikleri için ayrıldığı bildirilmektedir. (Saffat Suresi, 139142) Ayetlerde bildirildiği üzere, bunun ardından Hz. Yunus (a.s.)ın binmiş olduğu gemide yolcular arasında kura çekilmiş ve kura sonucunda onun denize atılmasına karar verilmiştir. Denize atılan Hz. Yunus (a.s.), dev bir balık tarafından yutulmuştur. Bu olayların üzerine Hz. Yunus (a.s.) Allaha sığınıp dua etmiştir. Yüce Allah, Kuranda bu olayı şöyle haber vermiştir:
Balık sahibi (Yunusu da); hani o, kızmış vaziyette gitmişti ki; bundan dolayı kendisini sıkıntıya düşürmeyeceğimizi sanmıştı. (Balığın karnındaki) Karanlıklar içinde: Senden başka İlah yoktur, Sen yücesin, gerçekten ben zulmedenlerden oldum diye çağrıda bulunmuştu. Bunun üzerine duasına icabet ettik ve onu üzüntüden kurtardık. İşte Biz, iman edenleri böyle kurtarırız. (Enbiya Suresi, 8788)
Ayetlerde bildirildiği üzere Hz. Yunus (a.s.), duasında içinde bulunduğu durumu samimi olarak itiraf etmiştir. Allaha dua etmiş, sabırla yardım etmesini beklemiştir. Sonsuz merhamet sahibi Rabbimiz, Hz. Yunus (a.s.)ın tevbesini kabul etmiş ve duasına icabet ederek onu balığın karnından kurtarmıştır.
Hz. Eyüp (a.s.)ın Duası
Kuranda Hz. Eyüp (a.s.)ın sabrı müminlere örnek olarak bildirilmiştir. Allahtan vahiy alan ve seçilmiş bir kul olan Hz. Eyüp (a.s.) (Nisa Suresi, 163), ciddi bir sıkıntıya yakalanarak zor bir dönem geçirmiştir. Ancak içinde bulunduğu her türlü ağır şarta rağmen, daima sabırlı ve Allaha olan tevekküllü tavrı ile müminlere örnek olmuştur. (Sad Suresi, 44) Bu kutlu Peygamberimizin içli duası bir ayette şöyle bildirilmiştir:
Eyüp de; hani o Rabbine çağrıda bulunmuştu: Şüphesiz bu dert (ve hastalık) beni sarıverdi. Sen merhametlilerin en merhametli olanısın. (Enbiya Suresi, 83)
Yüce Allahın, salih kullarından biri olan Hz. Eyüp (a.s.)ın duasına icabet ettiği ise bir Kuran ayetinde şu şekilde bildirilmektedir:
Böylece onun duasına icabet ettik. Kendisinden o derdi giderdik; ona Katımızdan bir rahmet ve ibadet edenler için bir zikir olmak üzere ailesini ve onlarla birlikte bir katını daha verdik. (Enbiya Suresi, 84)
Samimi Edilen Duaların Dünyada da Ahirette de Karşılığı Vardır
Peygamberlerimizin kıssalarında da gördüğümüz üzere Allah Kuranda, dilediği takdirde herşeyin mümkün olabileceğini insanlara çok açık olarak göstermektedir. Allah en zor anlarda; hiçbir çıkış yolunun olmadığına dair çok net deliller oluşan olaylarda dahi, hiç beklemedikleri yerlerden kullarına yardımını ulaştırmaktadır. Allah dilediğinde çok az bir topluluğu, çok fazla sayıdaki insanlara galip getirmektedir. Firavunun askerleriyle denizin suları arasında sıkışıp kalan İsrailoğullarına ve Hz. Musa (a.s.)a Allah hiç ummadıkları şekilde bir kurtuluş yolu açmaktadır. Yaşı ilerlediği ve hanımı da doğuma elverişli bir yaşta olmadığı halde, Allah, kutlu Peygamberi Hz. Zekeriya (a.s.)a soyunu sürdürecek bir çocuk vermektedir. Allah bir balığın karnındaki Peygamberi Hz. Yunus (a.s.)a oradan çıkıp kurtulma imkanı yaratmaktadır. Allah, kimsenin göremeyeceği bir kuyunun dibine bırakılan Peygamberi Hz. Yusuf (a.s.)a oradan kurtulacağı bir fırsat yaratmaktadır. Kuranda Allahın sonsuz yaratma gücüne ve samimi kullarına olan yardımlarına dair daha pek çok haber verilmiştir. Tüm bu örneklerin bir hikmeti de, insanların Allahın sonsuz gücünü, sonsuz rahmetini ve dilediğinde insanlara hiç ummadıkları yerlerden yardımını ulaştırabileceğini kavramalarıdır.
Allah, Kendisine gönülden bir samimiyetle inanan; kayıtsız şartsız, hiçbir şüphe duymadan, tam bir teslimiyetle güvenen bir kimsenin dualarına icabet edeceğini Kuranda şöyle haber vermiştir:
Kullarım Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve Bana iman etsinler. Umulur ki irşad (doğru yolu bulmuş) olurlar. (Bakara Suresi, 186)
(makale harun yahya)
Bu makale, İlmi Araştırma Dergisi 77. sayı (Kasım 2010) 58. sayfada yayınlanmıştır.
Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. (İnsan Suresi, 30)
Duanın sırrı nedir?
Dua niçin önemli bir ibadettir?
Duayla yapılan işlerin bereketi nereden kaynaklanır?
Yüce Allahın her duaya icabet ettiğine kesin olarak iman etmek neden önemlidir?
Peygamberlerimiz Rabbimize nasıl dua ederlerdi?
Yüce Allah insana, dilediği her konuda Kendisinden yardım isteme ve dua edebilme imkanı vermiştir. Ve Allah, samimi kullarının dualarına kesin olarak karşılık vereceğini vaat etmiştir. (Bakara Suresi, 186) İnsan için bu, Allahın çok büyük bir lütfu ve nimetidir.
Ancak samimiyette çok büyük bir sır gizlidir. Bir insan bir olayın gerçekleşmesini gerçekten samimi olarak çok isteyebilir ve bunu çok fazla isteyerek Allaha dua edebilir. Fakat duada aranılan samimiyet bu değildir. Buradaki, insanın sadece o istediği şeye odaklandığı ve onu istemede yaşadığı samimiyettir. Duada asıl gereken samimiyet ise, Allaha karşı duyulan çok güçlü samimiyettir. Allahı çok sevmek, Allaha çok güvenmek, Allahın sözlerine ve vaadlerine hiç şüphe duymadan inanmak, Allahın sonsuz akıllı olduğunu bilmek ve Allahın en güzelini yaratacağından kesin emin olmak...
Bir insan Allahın sonsuz gücünü, sonsuz aklını, sonsuz sevgisini, sonsuz şefkat ve merhametini, sonsuz lütufkarlığını, sonsuz affediciliğini ve dilediği an dilediği her şeyi hiç sebepsiz yaratabileceğini gereği gibi takdir edebiliyorsa ve tüm bu gerçeklere olan inancında asla şüpheye yer vermiyorsa, işte ancak o zaman bu kimse samimi dua edebilir.
Yalnızca Çaresiz Kaldığında Dua Etmek Büyük Bir Gaflettir
Toplumda Allaha gereği gibi inanmayan, fakat şüpheyle de olsa (Allahı tenzih ederiz), zaman zaman Allahın adını anan pek çok insan vardır. Bu kimseler Allaha gerçekten inanmadıklarını, Allaha ibadet etmeyerek ve Kuran ahlakını yaşamayarak açıkça ortaya koyarlar. Ancak dünyadaki şartlar dahilinde bir konuda istedikleri sonucu elde edemeyeceklerini gördüklerinde ya da sıkıntı, zorluk, hastalık gibi sorunlarla karşılaştıklarında Allahın ismini anmaya başlarlar. Ancak elbetteki aranılan samimiyet burada yoktur. Bu sadece, içerisinde bulunduklarını düşündükleri açmazdan kurtulmak için, insanların geçici ve yüzeysel olarak Allaha yönelmeleridir.
Sonsuz kudret sahibi olan Allah Kuranda bu gibi insanların tavrını birçok ayetle haber vermiştir. Normal şartlarda (Allahı tenzih ederiz) Allahı hiç düşünmeyen, Allahı hiç anmayan; Allaha şükretmeye, Allaha ibadet etmeye, Allahtan korkup sakınmaya hiç gerek duymayan bu insanlar, zahiren çaresiz olduklarını hissettikleri anlarda, yalnızca Allahın adını anıp, yalnızca Allahtan yardım dilemektedirler. Bu gerçek Kuranda şöyle bildirilmiştir:
De ki: Sizi karanın ve denizin karanlıklarından kim kurtarmaktadır ki, siz (açıktan ve) gizliden gizliye ona yalvararak dua etmektesiniz: -Andolsun, bizi bundan kurtarırsan, gerçekten şükredenlerden oluruz. De ki: Ondan ve her türlü sıkıntıdan sizi Allah kurtarmaktadır. Sonra siz yine şirk koşmaktasınız. (Enam Suresi, 63-64)
Ayetlerde bildirilen insanlar, Allah dualarına karşılık verip üzerlerindeki sıkıntıyı kaldırdığında, hemen imansızlıklarına ya da şirk içerisindeki hayatlarına geri dönerler. Allahın yaratmadaki sonsuz gücünü, kullarına olan yakınlığını, sevgisini, şefkatini, koruyup kollamasını çok açık gördükleri halde, yine de samimi olmaz ve gerçek anlamda iman etmezler.
Allahın Her Duaya İcabet Ettiğine Kesin Bir İmanla İman Etmeme Hatası
Kimi insanlar da Allaha iman eder ve gün boyu, Allahın bu isimlerinin tecellilerini hayatlarında açıkça görürler. Allahın ne kadar büyük lütuf sahibi olduğunu, iman edenlere ne kadar güzel bir hayat sunduğunu, her bir insana ne kadar eşsiz nimet ve rızıklar verdiğini çok açık olarak fark ederler. Ancak yine de dua ederken, bazen bu gerçeklerden gaflete düşer; Allahın dualarına kesin olarak icabet edeceğine olan inançlarını tam olarak muhafaza edemezler. Olayları Allahın sonsuz gücüne göre değil de, dünyadaki şartlara, olayların gelişimine, teknik gerçeklere bakarak değerlendirirler. Kendi akılları doğrultusunda, hayat ve yaşanacak olaylar hakkında kesin teşhislerde bulunur ve kendilerine göre belirli çıkarımlar yaparlar. Örneğin 2+2 toplanırsa, kesin olarak 4 eder; ve bu iki rakamdan bunun dışında da bir sonuç çıkması mümkün değildir gibi teknik teşhislerde bulunurlar. Ve bu teknik gerçeklere olan inançlarını dualarına da yansıtırlar. Allahtan bir şey isterken, gerçekte dünya şartlarında bunun mümkün olmayacağına dair neredeyse kesin bir inanç içerisindedirler.
(Allahı tenzih ederiz) Bu inançtaki insanlar Allaha, Ya olursa mantığıyla dua etmektedirler. Ben bu olayların nasıl gelişeceğini biliyorum, sonuç kesin şu şekilde olur, ama ben yine de belki aksi olur diye dua edeyim gibi bir anlayışla Allaha yönelmektedirler. Bu düşünceleriyle, aslında kendi teşhislerinin gerçekleşmesi için dua ettiklerinin farkında değillerdir. Çünkü böyle bir insanın asıl inandığı ve desteklediği fikir, kendi teşhisleridir. İstediği şeylerin gerçekleşmesi için gerekense, bunun tam tersidir: Allaha çok kesin olarak güvenerek ve Allahın istediği her şeyi yaratabileceğine çok fazla inanarak dua etmek...
Samimi imanın ve samimi duanın en önemli şartlarından biri, insanın kendine ait, dünya hayatının görünen yüzüne aldanarak yaptığı teşhislerini kafasından atmasıdır. Allahın sonsuz aklının yanında, kendisinin çok sınırlı ve yüzeysel bir akla sahip olduğunu bilmesidir. Ve Allahın dilediğini yaratmadaki sonsuz gücünün yanında, kendi acizliğini görmesidir. Olayların dıştan görünen yüzüyle, bunların ardında gizlenen gerçeklerin aynı olmadığını ve bunları ancak Allahın bilebileceğini kavramasıdır. Teknik gerçeklere bakarak yaptığı teşhislerin çoğu zaman aldatıcı olabileceğini, Allahın gücünün tüm bunların üstünde olduğunu anlamasıdır. Bir insan kalbinde Allaha karşı derin bir sevgi, güven ve teslimiyet yaşıyorsa, Allahın bu insan için, her olayı olabilecek en güzel, en hayırlı şekilde sonuçlandıracağını unutmamasıdır. Allahın, sıkıntı ve ihtiyaç içerisinde olan samimi bir kulunu, mutlaka rahmetiyle kuşatacağından emin olmasıdır.
Peygamberlerimiz Nasıl Dua Ederlerdi?
Dua etmek, Allaha teslim olmanın bir yoludur ve insanların tamamı duaya muhtaçtır. Bunun en hikmetli örnekleri ise, Kuranda bildirildiği üzere, tüm Peygamberlerin her konuda Allaha yönelerek Ona dua etmeleridir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)in ve diğer tüm Peygamberlerin dualarında, hem Allaha olan teslimiyetlerini, Allahı tek dost ve yardımcı olarak gördüklerini, hem de Rabbimizin şanını en güzel isimleri ile yücelttiklerini görürüz.
Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)in Duaları
Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)in dualarında Allahı sıfatları ile birlikte anmanın en güzel örnekleri görülmektedir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.)in dualarının bildirildiği ayetlerden biri şöyledir:
De ki: Ey mülkün sahibi Allahım, dilediğine mülkü verirsin ve dilediğinden mülkü çekip-alırsın, dilediğini aziz kılar, dilediğini alçaltırsın; hayır Senin elindedir. Gerçekten Sen, her şeye güç yetirensin. (Al-i İmran Suresi, 26)
Rivayetlerde de, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)in Rabbimize kendisine güzel bir ahlak ve iyi bir huy vermesi için dua ettiği belirtilmektedir:
Allahım! Yaratılışımı ve ahlakımı güzelleştir. İlahi! Beni ahlakın kötülerinden uzaklaştır. (Tırmizi, İmam Ahmed ve Hakimden; Huccetül İslam İmam Gazali, İhyau Ulumid-din, 2. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, s. 789)
Hz. Nuh (a.s.)ın Duası
Kuranda, yıllar boyunca, örnek bir kararlılıkla kavmini tevhid dinine çağıran Hz. Nuh (a.s.)ın sabrı, övgü ile bildirilmiştir. Hz. Nuh (a.s.), kendisine ve yanındaki müminlere düşmanlık gösteren kavmine karşı kararlılıkla mücadele etmiştir. Hz. Nuh (a.s.)ın içinde bulunduğu her türlü durumda Allaha yönelmesi, Onun yardımını umarak samimiyetle dua etmesi ise müminler için büyük bir örnektir. Bir ayette Hz. Nuh (a.s.)ın içinde bulunduğu durumu Allaha bildirdiği ve şöyle dua ettiği haber verilmiştir:
Sonunda Rabbine dua etti: Gerçekten ben, yenik düşmüş durumdayım. Artık Sen (bu kafir toplumdan) intikam al. (Kamer Suresi, 10)
Allah, Hz. Nuh (a.s.)ın bu duasını kabul etmiş ve ileride kopacak olan Tufana hazırlık yapmasını emretmiştir. Hz. Nuh (a.s.) yakında herhangi bir deniz veya göl olmamasına rağmen Allahın emri üzerine büyük bir gemi yapmaya başlamıştır. Geminin yapımı sırasında kavmi kendisine manevi baskı yapmaya devam etmiştir. Zamanı geldiğinde ise Allahın vaadi gerçekleşmiş ve tufan felaketi meydana gelmiştir.
Hz. Yunus (a.s.)ın Duası
Kuranda bu değerli Peygamberimizin, kavminden, çağrılarına cevap vermedikleri için ayrıldığı bildirilmektedir. (Saffat Suresi, 139142) Ayetlerde bildirildiği üzere, bunun ardından Hz. Yunus (a.s.)ın binmiş olduğu gemide yolcular arasında kura çekilmiş ve kura sonucunda onun denize atılmasına karar verilmiştir. Denize atılan Hz. Yunus (a.s.), dev bir balık tarafından yutulmuştur. Bu olayların üzerine Hz. Yunus (a.s.) Allaha sığınıp dua etmiştir. Yüce Allah, Kuranda bu olayı şöyle haber vermiştir:
Balık sahibi (Yunusu da); hani o, kızmış vaziyette gitmişti ki; bundan dolayı kendisini sıkıntıya düşürmeyeceğimizi sanmıştı. (Balığın karnındaki) Karanlıklar içinde: Senden başka İlah yoktur, Sen yücesin, gerçekten ben zulmedenlerden oldum diye çağrıda bulunmuştu. Bunun üzerine duasına icabet ettik ve onu üzüntüden kurtardık. İşte Biz, iman edenleri böyle kurtarırız. (Enbiya Suresi, 8788)
Ayetlerde bildirildiği üzere Hz. Yunus (a.s.), duasında içinde bulunduğu durumu samimi olarak itiraf etmiştir. Allaha dua etmiş, sabırla yardım etmesini beklemiştir. Sonsuz merhamet sahibi Rabbimiz, Hz. Yunus (a.s.)ın tevbesini kabul etmiş ve duasına icabet ederek onu balığın karnından kurtarmıştır.
Hz. Eyüp (a.s.)ın Duası
Kuranda Hz. Eyüp (a.s.)ın sabrı müminlere örnek olarak bildirilmiştir. Allahtan vahiy alan ve seçilmiş bir kul olan Hz. Eyüp (a.s.) (Nisa Suresi, 163), ciddi bir sıkıntıya yakalanarak zor bir dönem geçirmiştir. Ancak içinde bulunduğu her türlü ağır şarta rağmen, daima sabırlı ve Allaha olan tevekküllü tavrı ile müminlere örnek olmuştur. (Sad Suresi, 44) Bu kutlu Peygamberimizin içli duası bir ayette şöyle bildirilmiştir:
Eyüp de; hani o Rabbine çağrıda bulunmuştu: Şüphesiz bu dert (ve hastalık) beni sarıverdi. Sen merhametlilerin en merhametli olanısın. (Enbiya Suresi, 83)
Yüce Allahın, salih kullarından biri olan Hz. Eyüp (a.s.)ın duasına icabet ettiği ise bir Kuran ayetinde şu şekilde bildirilmektedir:
Böylece onun duasına icabet ettik. Kendisinden o derdi giderdik; ona Katımızdan bir rahmet ve ibadet edenler için bir zikir olmak üzere ailesini ve onlarla birlikte bir katını daha verdik. (Enbiya Suresi, 84)
Samimi Edilen Duaların Dünyada da Ahirette de Karşılığı Vardır
Peygamberlerimizin kıssalarında da gördüğümüz üzere Allah Kuranda, dilediği takdirde herşeyin mümkün olabileceğini insanlara çok açık olarak göstermektedir. Allah en zor anlarda; hiçbir çıkış yolunun olmadığına dair çok net deliller oluşan olaylarda dahi, hiç beklemedikleri yerlerden kullarına yardımını ulaştırmaktadır. Allah dilediğinde çok az bir topluluğu, çok fazla sayıdaki insanlara galip getirmektedir. Firavunun askerleriyle denizin suları arasında sıkışıp kalan İsrailoğullarına ve Hz. Musa (a.s.)a Allah hiç ummadıkları şekilde bir kurtuluş yolu açmaktadır. Yaşı ilerlediği ve hanımı da doğuma elverişli bir yaşta olmadığı halde, Allah, kutlu Peygamberi Hz. Zekeriya (a.s.)a soyunu sürdürecek bir çocuk vermektedir. Allah bir balığın karnındaki Peygamberi Hz. Yunus (a.s.)a oradan çıkıp kurtulma imkanı yaratmaktadır. Allah, kimsenin göremeyeceği bir kuyunun dibine bırakılan Peygamberi Hz. Yusuf (a.s.)a oradan kurtulacağı bir fırsat yaratmaktadır. Kuranda Allahın sonsuz yaratma gücüne ve samimi kullarına olan yardımlarına dair daha pek çok haber verilmiştir. Tüm bu örneklerin bir hikmeti de, insanların Allahın sonsuz gücünü, sonsuz rahmetini ve dilediğinde insanlara hiç ummadıkları yerlerden yardımını ulaştırabileceğini kavramalarıdır.
Allah, Kendisine gönülden bir samimiyetle inanan; kayıtsız şartsız, hiçbir şüphe duymadan, tam bir teslimiyetle güvenen bir kimsenin dualarına icabet edeceğini Kuranda şöyle haber vermiştir:
Kullarım Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve Bana iman etsinler. Umulur ki irşad (doğru yolu bulmuş) olurlar. (Bakara Suresi, 186)
(makale harun yahya)
Bu makale, İlmi Araştırma Dergisi 77. sayı (Kasım 2010) 58. sayfada yayınlanmıştır.