meridyen2
Kayıtlı Üye
Daha Çok ve Daha Samimi İnanarak Dua Etmek
Nasıl samimi dua edilir?
Samimi dua ile samimiyetsiz dua arasındaki farklar nelerdir?
Allah insana, dilediği her konuda Kendisinden yardım isteme ve dua edebilme imkanı vermiştir. Bir müjde olarak da Rabbimiz, samimi kullarının dualarına kesin olarak karşılık vereceğini vadetmiştir. İnsan için bu, Allahın çok büyük bir lütfu ve nimetidir.
Samimiyette çok büyük bir sır gizlidir. Bir insan bir olayın gerçekleşmesini gerçekten samimi olarak çok isteyebilir ve bunu çok fazla isteyerek Allaha dua edebilir. Ancak duada aranılan samimiyet bu değildir. Buradaki, insanın sadece o istediği şeye odaklandığı ve onu istemede yaşadığı samimiyettir. Duada asıl gereken samimiyet ise, Allaha karşı duyulan çok üstün samimiyettir. Allahı çok sevmek, Allaha çok güvenmek, Allahın sözlerine ve vaatlerine hiç şüphe duymadan inanmak, Allahın sonsuz akıllı olduğunu bilmek ve Allahın en güzelini yaratacağından kesin emin olmak...
Bir insan Allahın sonsuz gücünü, sonsuz aklını, sonsuz sevgisini, sonsuz şefkat ve merhametini, sonsuz lütufkarlığını, sonsuz affediciliğini ve dilediği an dilediği her şeyi hiç sebepsiz yaratabileceğini gereği gibi takdir edebiliyorsa ve tüm bu gerçeklere olan inancında asla şüpheye yer vermiyorsa, işte ancak o zaman bu kimse samimi dua edebilir.
Duada Samimiyet Eksikliğine Sebep Olabilecek Durumlar
Toplumda Allaha gereği gibi inanmayan, fakat şüpheyle de olsa (Allahı tenzih ederiz), zaman zaman Allahın adını anan pek çok insan vardır. Bu kimseler Allaha gerçekten inanmadıklarını, Allaha ibadet etmeyerek ve Kuran ahlakını yaşamayarak açıkça gösterirler. Ancak dünyadaki şartlar dahilinde bir konuda istedikleri sonucu elde edemeyeceklerini gördüklerinde ya da sıkıntı, zorluk, hastalık gibi sorunlarla karşılaştıklarında Allahın ismini anmaya başlarlar. Ancak elbetteki aranılan samimiyet burada yoktur. Bu sadece, içerisinde bulunduklarını düşündükleri açmazdan kurtulmak için, insanların geçici ve yüzeysel olarak Allaha yönelmeleridir.
Çaresiz kaldıkları durumlarda Allaha yönelirler: Allah Kuranda bu gibi insanların tavrını çeşitli ayetlerle açıklamıştır. Normal şartlarda Allahı hiç düşünmeyen, Allahı hiç anmayan; Allaha şükretmeyen, Allaha ibadet etmeyen ve Allahtan korkup sakınmayan (Allahı tenzih ederiz) insanlar, zahiren çaresiz olduklarını hissettikleri anlarda, yalnızca Allahın adını anıp, yalnızca Allahtan yardım dilemektedirler. Kuranda bu kişilerin tutumları şöyle bildirilmektedir:
De ki: Sizi karanın ve denizin karanlıklarından kim kurtarmaktadır ki, siz (açıktan ve) gizliden gizliye ona yalvararak dua etmektesiniz: -Andolsun, bizi bundan kurtarırsan, gerçekten şükredenlerden oluruz.
De ki: Ondan ve her türlü sıkıntıdan sizi Allah kurtarmaktadır. Sonra siz yine şirk koşmaktasınız. (Enam Suresi, 63-64)
Size denizde bir sıkıntı (tehlike) dokunduğu zaman, Onun dışında taptıklarınız kaybolur-gider; fakat karaya (çıkarıp) sizi kurtarınca (yine) sırt çevirirsiniz. İnsan pek nankördür. (İsra Suresi, 67)
Ayetlerde bildirilen insanlar, Allah dualarına karşılık verip üzerlerindeki sıkıntıyı kaldırdığında, hemen imansızlıklarına ya da şirk içerisindeki hayatlarına geri dönerler. Allahın yaratmadaki sonsuz gücünü, kullarına olan yakınlığını, sevgisini, şefkatini, koruyup kollamasını çok açık gördükleri halde, yine de samimi olmaz ve gerçek anlamda iman etmezler.
Dua ederken gaflete düşerler: Kimi insanlar da Allaha iman eder ve gün boyu, Allahın bu isimlerinin tecellilerini hayatlarında açıkça görürler. Allahın ne kadar büyük lütuf sahibi olduğunu, iman edenlere ne kadar güzel bir hayat sunduğunu, her bir insana ne kadar eşsiz nimet ve rızıklar verdiğini çok açık olarak fark ederler. Ancak yine de dua ederken, bazen bu gerçeklerden gaflete düşer; Allahın dualarına kesin olarak icabet edeceğine olan inançlarını tam olarak muhafaza edemezler.
İsteklerinin gerçekleşeceğine olan inançları zayıftır: İmanı zayıf olan kişiler olayları Allahın sonsuz gücüne göre değil de, dünyadaki şartlara, olayların gelişimine, teknik gerçeklere bakarak değerlendirirler. Kendi akılları doğrultusunda, hayat ve yaşanacak olaylar hakkında kesin teşhislerde bulunur ve kendilerine göre belirli çıkarımlar yaparlar. Örneğin 2+2 toplanırsa, kesin olarak 4 eder; ve bu iki rakamdan bunun dışında da bir sonuç çıkması mümkün değildir gibi teknik teşhislerde bulunurlar. Ve bu teknik gerçeklere olan inançlarını dualarına da yansıtırlar. Allahtan bir şey isterken, gerçekte dünya şartlarında bunun mümkün olmayacağına dair neredeyse kesin bir inanç içerisindedirler. (Allahı tenzih ederiz) Bu inançtaki insanlar Allaha, Ya olursa mantığıyla dua etmektedirler. Ben bu olayların nasıl gelişeceğini biliyorum, sonuç kesin şu şekilde olur, ama ben yine de belki aksi olur diye dua edeyim gibi yanlış bir anlayışla Allaha yönelmektedirler. Bu düşünceleriyle, aslında kendi teşhislerinin gerçekleşmesi için dua ettiklerinin farkında değillerdir. Çünkü böyle bir insanın asıl inandığı ve desteklediği fikir, kendi teşhisleridir. İstediği şeylerin gerçekleşmesi için gerekense, bunun tam tersidir: Allaha kesin olarak güvenerek ve Allahın istediği herşeyi yaratabileceğine kalben iman ederek dua etmek...
Müminler Allahın Varlığını Hissederek Dua Ettiklerinden Duaları Samimidir
Allaha olan kesin iman, duada samimi olmanın en önemli nedenlerindendir. İnsan çaresiz kaldığı durumlarda Allahın varlığını ve kendisine sadece Onun yardım edeceğini hiç şüphesiz bilir. Ancak insanın rahat zamanlarında da Allahın varlığını ve gücünün büyüklüğünü hissederek dua etmesi gerekmektedir. Aslında insan sadece dua sırasında değil, günlük yaşantısının her anında bu bilinçte olmalıdır. İşte müminler Allahın izniyle bu bilince sahiptirler. Bu nedenle dualarında samimidirler.
Samimi imanın ve samimi duanın en önemli şartlarından biri, insanın kendine ait, dünya hayatının görünen yüzüne aldanarak yaptığı teşhislerini ortadan kaldırmasıdır. İnsan Allahın sonsuz aklının yanında, kendisinin çok sınırlı ve yüzeysel bir akla sahip olduğunu bilmelidir. Ve Allahın dilediğini yaratmadaki sonsuz gücünün yanında, kendi acizliğini görmelidir. Olayların dıştan görünen yüzüyle, bunların ardında gizlenen gerçeklerin aynı olmadığını ve bunları ancak Allahın bilebileceğini kavramalıdır. Teknik gerçeklere bakarak yaptığı teşhislerin çoğu zaman aldatıcı olabileceğini, Allahın gücünün tüm bunların üstünde olduğunu anlamalıdır. Bir insan kalbinde Allaha karşı derin bir sevgi, güven ve teslimiyet yaşıyorsa, Allahın bu insan için, her olayı olabilecek en güzel en hayırlı şekilde sonuçlandıracağını unutmamalıdır. Allahın, sıkıntı ve ihtiyaç içerisinde olan samimi bir kulunu, mutlaka rahmetiyle kuşatacağından emin olmalıdır.
Allah Kuranda, dilediği takdirde herşeyin mümkün olabileceğini insanlara çok açık olarak göstermektedir. Allah en zor anlarda; hiçbir çıkış yolunun olmadığına dair çok net deliller oluşan olaylarda dahi, hiç beklemedikleri yerlerden kullarına yardımını ulaştırmaktadır. Allah dilediğinde çok az bir topluluğu, çok fazla sayıdaki insanlara galip getirmektedir. Firavunun askerleriyle denizin suları arasında sıkışıp kalan İsrailoğullarına ve Hz. Musa (a.s.)a Allah hiç ummadıkları şekilde bir kurtuluş yolu açmaktadır. Yaşı ilerlediği ve hanımı da doğuma elverişli bir yaşta olmadığı halde, Allah peygamberi Hz. Zekeriya (a.s.)ın soyunu sürdürecek bir çocuk vermektedir. Allah bir balığın karnındaki peygamberi Hz. Yunus (a.s.)a oradan çıkıp kurtulma imkanı yaratmaktadır. Allah, kimsenin göremeyeceği bir kuyunun dibine bırakılan peygamberi Hz. Yusuf (a.s.)a oradan kurtulacak bir imkan yaratmaktadır. Kuranda Allahın sonsuz yaratma gücüne ve samimi kullarına olan yardımlarına dair daha pek çok haber verilmiştir. Tüm bu örneklerin bir hikmeti de, insanların Allahın sonsuz gücünü, sonsuz rahmetini ve dilediğinde insanlara hiç ummadıkları yerlerden yardımını ulaştırabileceğini kavramalarıdır.
Yüce Allahla Samimi Bağlantı Kurabilmek İçin Yapılan Dua
Rabbimiz bize şah damarından daha yakın olan, herşeyi bilen, işitendir. İnsanın içinden geçirdiği tek bir düşünce bile Allahtan gizli kalmaz. O halde samimi olarak Allahtan bir istekte bulunmak için insanın sadece samimiyetle düşünmesi bile yetmektedir. İşte Allaha ulaşmak bu kadar kolaydır.
İnsan dua ederken her an, Allahın varlığını ve yakınlığını hissetmelidir. Çünkü ancak Allahın varlığının farkında olan insan duanın anlamını ve önemini kavrar. Duanın özelliği, Allah ile kulu arasında özel ve sıcak bir bağlantı kurulmasıdır. İnsan tüm sıkıntılarını ve isteklerini Allaha açar, Ona yakarır ve Allah kulunun isteğine icabet eder, duasına cevap verir.
Kuranda dua hiçbir şekli kalıba sokulmaz. Allahı ayaktayken, otururken ve yan yatarken zikredin (Nisa Suresi, 103) ayeti, insanın her durumda ve her şartta Allahı anıp Ona dua edebileceğini göstermektedir. Önemli olan şekil değil, dua eden kişinin samimiyet ve teslimiyetidir. Yüce Allah samimi kullarına olan yakınlığını bir Kuran ayetinde şöyle haber verir:
Kullarım Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve Bana iman etsinler. Umulur ki irşad olurlar. (Bakara Suresi, 186)
Kuranda Allahın Dualara İcabet Ettiğine Dair Verilen Müjdeler
Yüce Allah, Kendisine gönülden bir samimiyetle inanan; kayıtsız şartsız, hiçbir şüphe duymadan, tam bir teslimiyetle güvenen bir kimsenin bütün dualarına icabet edeceğini Kuranda şöyle haber vermiştir:
Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allahı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki: ) Rabbimiz, Sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek Yücesin, bizi ateşin azabından koru. Rabbimiz, şüphesiz Sen kimi ateşe sokarsan, artık onu hor ve aşağılık kılmışsındır; zulmedenlerin yardımcıları yoktur.
Rabbimiz, biz: Rabbinize iman edin diye imana çağrıda bulunan bir çağırıcıyı işittik, hemen iman ettik. Rabbimiz, bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört ve bizi de iyilik yapanlarla birlikte öldür. Rabbimiz, elçilerine vadettiklerini bize ver, kıyamet gününde de bizi hor ve aşağılık kılma. Şüphesiz Sen, vadine muhalefet etmeyensin. Nitekim Rableri onlara (dualarını kabul ederek) cevap verdi: Şüphesiz Ben, erkek olsun, kadın olsun, sizden bir işte bulunanın işini boşa çıkarmam (Al-i İmran Suresi, 191-195)
Rabbiniz dedi ki: Bana dua edin, size icabet edeyim. Doğrusu Bana ibadet etmekten büyüklenen (müstekbir)ler; cehenneme boyun bükmüş kimseler olarak gireceklerdir. (Mümin Suresi, 60)
Ya da sıkıntı ve ihtiyaç içinde olana, Kendisine dua ettiği zaman icabet eden, kötülüğü açıp gideren ve sizi yeryüzünün halifeleri kılan mı? Allah ile beraber başka bir ilah mı? Ne az öğüt-alıp düşünüyorsunuz. (Neml Suresi, 62)
Andolsun, Nuh Bize (dua edip) seslenmişti de, ne güzel icabet etmiştik. (Saffat Suresi, 75)
(makale harun yahya)
Bu makale, İlmi Araştırma Dergisi 82. sayı (Nisan 2011) 58. sayfada yayınlanmıştır.
Nasıl samimi dua edilir?
Samimi dua ile samimiyetsiz dua arasındaki farklar nelerdir?
Allah insana, dilediği her konuda Kendisinden yardım isteme ve dua edebilme imkanı vermiştir. Bir müjde olarak da Rabbimiz, samimi kullarının dualarına kesin olarak karşılık vereceğini vadetmiştir. İnsan için bu, Allahın çok büyük bir lütfu ve nimetidir.
Samimiyette çok büyük bir sır gizlidir. Bir insan bir olayın gerçekleşmesini gerçekten samimi olarak çok isteyebilir ve bunu çok fazla isteyerek Allaha dua edebilir. Ancak duada aranılan samimiyet bu değildir. Buradaki, insanın sadece o istediği şeye odaklandığı ve onu istemede yaşadığı samimiyettir. Duada asıl gereken samimiyet ise, Allaha karşı duyulan çok üstün samimiyettir. Allahı çok sevmek, Allaha çok güvenmek, Allahın sözlerine ve vaatlerine hiç şüphe duymadan inanmak, Allahın sonsuz akıllı olduğunu bilmek ve Allahın en güzelini yaratacağından kesin emin olmak...
Bir insan Allahın sonsuz gücünü, sonsuz aklını, sonsuz sevgisini, sonsuz şefkat ve merhametini, sonsuz lütufkarlığını, sonsuz affediciliğini ve dilediği an dilediği her şeyi hiç sebepsiz yaratabileceğini gereği gibi takdir edebiliyorsa ve tüm bu gerçeklere olan inancında asla şüpheye yer vermiyorsa, işte ancak o zaman bu kimse samimi dua edebilir.
Duada Samimiyet Eksikliğine Sebep Olabilecek Durumlar
Toplumda Allaha gereği gibi inanmayan, fakat şüpheyle de olsa (Allahı tenzih ederiz), zaman zaman Allahın adını anan pek çok insan vardır. Bu kimseler Allaha gerçekten inanmadıklarını, Allaha ibadet etmeyerek ve Kuran ahlakını yaşamayarak açıkça gösterirler. Ancak dünyadaki şartlar dahilinde bir konuda istedikleri sonucu elde edemeyeceklerini gördüklerinde ya da sıkıntı, zorluk, hastalık gibi sorunlarla karşılaştıklarında Allahın ismini anmaya başlarlar. Ancak elbetteki aranılan samimiyet burada yoktur. Bu sadece, içerisinde bulunduklarını düşündükleri açmazdan kurtulmak için, insanların geçici ve yüzeysel olarak Allaha yönelmeleridir.
Çaresiz kaldıkları durumlarda Allaha yönelirler: Allah Kuranda bu gibi insanların tavrını çeşitli ayetlerle açıklamıştır. Normal şartlarda Allahı hiç düşünmeyen, Allahı hiç anmayan; Allaha şükretmeyen, Allaha ibadet etmeyen ve Allahtan korkup sakınmayan (Allahı tenzih ederiz) insanlar, zahiren çaresiz olduklarını hissettikleri anlarda, yalnızca Allahın adını anıp, yalnızca Allahtan yardım dilemektedirler. Kuranda bu kişilerin tutumları şöyle bildirilmektedir:
De ki: Sizi karanın ve denizin karanlıklarından kim kurtarmaktadır ki, siz (açıktan ve) gizliden gizliye ona yalvararak dua etmektesiniz: -Andolsun, bizi bundan kurtarırsan, gerçekten şükredenlerden oluruz.
De ki: Ondan ve her türlü sıkıntıdan sizi Allah kurtarmaktadır. Sonra siz yine şirk koşmaktasınız. (Enam Suresi, 63-64)
Size denizde bir sıkıntı (tehlike) dokunduğu zaman, Onun dışında taptıklarınız kaybolur-gider; fakat karaya (çıkarıp) sizi kurtarınca (yine) sırt çevirirsiniz. İnsan pek nankördür. (İsra Suresi, 67)
Ayetlerde bildirilen insanlar, Allah dualarına karşılık verip üzerlerindeki sıkıntıyı kaldırdığında, hemen imansızlıklarına ya da şirk içerisindeki hayatlarına geri dönerler. Allahın yaratmadaki sonsuz gücünü, kullarına olan yakınlığını, sevgisini, şefkatini, koruyup kollamasını çok açık gördükleri halde, yine de samimi olmaz ve gerçek anlamda iman etmezler.
Dua ederken gaflete düşerler: Kimi insanlar da Allaha iman eder ve gün boyu, Allahın bu isimlerinin tecellilerini hayatlarında açıkça görürler. Allahın ne kadar büyük lütuf sahibi olduğunu, iman edenlere ne kadar güzel bir hayat sunduğunu, her bir insana ne kadar eşsiz nimet ve rızıklar verdiğini çok açık olarak fark ederler. Ancak yine de dua ederken, bazen bu gerçeklerden gaflete düşer; Allahın dualarına kesin olarak icabet edeceğine olan inançlarını tam olarak muhafaza edemezler.
İsteklerinin gerçekleşeceğine olan inançları zayıftır: İmanı zayıf olan kişiler olayları Allahın sonsuz gücüne göre değil de, dünyadaki şartlara, olayların gelişimine, teknik gerçeklere bakarak değerlendirirler. Kendi akılları doğrultusunda, hayat ve yaşanacak olaylar hakkında kesin teşhislerde bulunur ve kendilerine göre belirli çıkarımlar yaparlar. Örneğin 2+2 toplanırsa, kesin olarak 4 eder; ve bu iki rakamdan bunun dışında da bir sonuç çıkması mümkün değildir gibi teknik teşhislerde bulunurlar. Ve bu teknik gerçeklere olan inançlarını dualarına da yansıtırlar. Allahtan bir şey isterken, gerçekte dünya şartlarında bunun mümkün olmayacağına dair neredeyse kesin bir inanç içerisindedirler. (Allahı tenzih ederiz) Bu inançtaki insanlar Allaha, Ya olursa mantığıyla dua etmektedirler. Ben bu olayların nasıl gelişeceğini biliyorum, sonuç kesin şu şekilde olur, ama ben yine de belki aksi olur diye dua edeyim gibi yanlış bir anlayışla Allaha yönelmektedirler. Bu düşünceleriyle, aslında kendi teşhislerinin gerçekleşmesi için dua ettiklerinin farkında değillerdir. Çünkü böyle bir insanın asıl inandığı ve desteklediği fikir, kendi teşhisleridir. İstediği şeylerin gerçekleşmesi için gerekense, bunun tam tersidir: Allaha kesin olarak güvenerek ve Allahın istediği herşeyi yaratabileceğine kalben iman ederek dua etmek...
Müminler Allahın Varlığını Hissederek Dua Ettiklerinden Duaları Samimidir
Allaha olan kesin iman, duada samimi olmanın en önemli nedenlerindendir. İnsan çaresiz kaldığı durumlarda Allahın varlığını ve kendisine sadece Onun yardım edeceğini hiç şüphesiz bilir. Ancak insanın rahat zamanlarında da Allahın varlığını ve gücünün büyüklüğünü hissederek dua etmesi gerekmektedir. Aslında insan sadece dua sırasında değil, günlük yaşantısının her anında bu bilinçte olmalıdır. İşte müminler Allahın izniyle bu bilince sahiptirler. Bu nedenle dualarında samimidirler.
Samimi imanın ve samimi duanın en önemli şartlarından biri, insanın kendine ait, dünya hayatının görünen yüzüne aldanarak yaptığı teşhislerini ortadan kaldırmasıdır. İnsan Allahın sonsuz aklının yanında, kendisinin çok sınırlı ve yüzeysel bir akla sahip olduğunu bilmelidir. Ve Allahın dilediğini yaratmadaki sonsuz gücünün yanında, kendi acizliğini görmelidir. Olayların dıştan görünen yüzüyle, bunların ardında gizlenen gerçeklerin aynı olmadığını ve bunları ancak Allahın bilebileceğini kavramalıdır. Teknik gerçeklere bakarak yaptığı teşhislerin çoğu zaman aldatıcı olabileceğini, Allahın gücünün tüm bunların üstünde olduğunu anlamalıdır. Bir insan kalbinde Allaha karşı derin bir sevgi, güven ve teslimiyet yaşıyorsa, Allahın bu insan için, her olayı olabilecek en güzel en hayırlı şekilde sonuçlandıracağını unutmamalıdır. Allahın, sıkıntı ve ihtiyaç içerisinde olan samimi bir kulunu, mutlaka rahmetiyle kuşatacağından emin olmalıdır.
Allah Kuranda, dilediği takdirde herşeyin mümkün olabileceğini insanlara çok açık olarak göstermektedir. Allah en zor anlarda; hiçbir çıkış yolunun olmadığına dair çok net deliller oluşan olaylarda dahi, hiç beklemedikleri yerlerden kullarına yardımını ulaştırmaktadır. Allah dilediğinde çok az bir topluluğu, çok fazla sayıdaki insanlara galip getirmektedir. Firavunun askerleriyle denizin suları arasında sıkışıp kalan İsrailoğullarına ve Hz. Musa (a.s.)a Allah hiç ummadıkları şekilde bir kurtuluş yolu açmaktadır. Yaşı ilerlediği ve hanımı da doğuma elverişli bir yaşta olmadığı halde, Allah peygamberi Hz. Zekeriya (a.s.)ın soyunu sürdürecek bir çocuk vermektedir. Allah bir balığın karnındaki peygamberi Hz. Yunus (a.s.)a oradan çıkıp kurtulma imkanı yaratmaktadır. Allah, kimsenin göremeyeceği bir kuyunun dibine bırakılan peygamberi Hz. Yusuf (a.s.)a oradan kurtulacak bir imkan yaratmaktadır. Kuranda Allahın sonsuz yaratma gücüne ve samimi kullarına olan yardımlarına dair daha pek çok haber verilmiştir. Tüm bu örneklerin bir hikmeti de, insanların Allahın sonsuz gücünü, sonsuz rahmetini ve dilediğinde insanlara hiç ummadıkları yerlerden yardımını ulaştırabileceğini kavramalarıdır.
Yüce Allahla Samimi Bağlantı Kurabilmek İçin Yapılan Dua
Rabbimiz bize şah damarından daha yakın olan, herşeyi bilen, işitendir. İnsanın içinden geçirdiği tek bir düşünce bile Allahtan gizli kalmaz. O halde samimi olarak Allahtan bir istekte bulunmak için insanın sadece samimiyetle düşünmesi bile yetmektedir. İşte Allaha ulaşmak bu kadar kolaydır.
İnsan dua ederken her an, Allahın varlığını ve yakınlığını hissetmelidir. Çünkü ancak Allahın varlığının farkında olan insan duanın anlamını ve önemini kavrar. Duanın özelliği, Allah ile kulu arasında özel ve sıcak bir bağlantı kurulmasıdır. İnsan tüm sıkıntılarını ve isteklerini Allaha açar, Ona yakarır ve Allah kulunun isteğine icabet eder, duasına cevap verir.
Kuranda dua hiçbir şekli kalıba sokulmaz. Allahı ayaktayken, otururken ve yan yatarken zikredin (Nisa Suresi, 103) ayeti, insanın her durumda ve her şartta Allahı anıp Ona dua edebileceğini göstermektedir. Önemli olan şekil değil, dua eden kişinin samimiyet ve teslimiyetidir. Yüce Allah samimi kullarına olan yakınlığını bir Kuran ayetinde şöyle haber verir:
Kullarım Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve Bana iman etsinler. Umulur ki irşad olurlar. (Bakara Suresi, 186)
Kuranda Allahın Dualara İcabet Ettiğine Dair Verilen Müjdeler
Yüce Allah, Kendisine gönülden bir samimiyetle inanan; kayıtsız şartsız, hiçbir şüphe duymadan, tam bir teslimiyetle güvenen bir kimsenin bütün dualarına icabet edeceğini Kuranda şöyle haber vermiştir:
Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allahı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki: ) Rabbimiz, Sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek Yücesin, bizi ateşin azabından koru. Rabbimiz, şüphesiz Sen kimi ateşe sokarsan, artık onu hor ve aşağılık kılmışsındır; zulmedenlerin yardımcıları yoktur.
Rabbimiz, biz: Rabbinize iman edin diye imana çağrıda bulunan bir çağırıcıyı işittik, hemen iman ettik. Rabbimiz, bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört ve bizi de iyilik yapanlarla birlikte öldür. Rabbimiz, elçilerine vadettiklerini bize ver, kıyamet gününde de bizi hor ve aşağılık kılma. Şüphesiz Sen, vadine muhalefet etmeyensin. Nitekim Rableri onlara (dualarını kabul ederek) cevap verdi: Şüphesiz Ben, erkek olsun, kadın olsun, sizden bir işte bulunanın işini boşa çıkarmam (Al-i İmran Suresi, 191-195)
Rabbiniz dedi ki: Bana dua edin, size icabet edeyim. Doğrusu Bana ibadet etmekten büyüklenen (müstekbir)ler; cehenneme boyun bükmüş kimseler olarak gireceklerdir. (Mümin Suresi, 60)
Ya da sıkıntı ve ihtiyaç içinde olana, Kendisine dua ettiği zaman icabet eden, kötülüğü açıp gideren ve sizi yeryüzünün halifeleri kılan mı? Allah ile beraber başka bir ilah mı? Ne az öğüt-alıp düşünüyorsunuz. (Neml Suresi, 62)
Andolsun, Nuh Bize (dua edip) seslenmişti de, ne güzel icabet etmiştik. (Saffat Suresi, 75)
(makale harun yahya)
Bu makale, İlmi Araştırma Dergisi 82. sayı (Nisan 2011) 58. sayfada yayınlanmıştır.