'hayaL
Bayan Üye
Çomakdağkızılağaç, Muğla ilinin Milas ilçesine bağlı bir köydür.
Çomakdağ köyü (veya evvelce iki köyün birleşmesinden oluştuğu için tam ismi Çomakdağ-Kızılağaç köyü) İzmir-Milas yolu üzerinde, Köşkköy köyünden sonra gelen Tuğla Fabrikası'nın hemen yanından sola ayrılan yoldan Beşparmak dağlarına (antik çağdaki ismi Latmos) tırmanılarak (yol Kafaca köyüne kadar asfalt, sonrasında stabilizedir ve yol üzerinde, Epçe köyü'nde sola yukarı ayrılan yönde Çomakdağ-Kızılağaç köyü yer almaktadır) varılan ve dağlara sırtını dayamış küçük (300 haneli) bir yerleşim merkezidir. Tarihi evleri ve başta ipek böceği dokumacılığı olmak üzere geleneksel sanatları bütün canlılığıyla yaşatan bir köydür.
Köyün özelliği, dünle bugünü ustaca kaynaştıran bir mimari üslup taşıyan Çomakdağ evleridir. Bu evlerin herbiri bir sanat eseridir. Taştan yapılmış evlerde bacalar estetik görünüşleriyle ilgi çekmektedir. Yöreye özgü kayrak taşından yapılan baca tepelerinde yarım ay ya da kartal başı şeklinde figürler görülebilmektedir. Antik yapılardaki akroterlerden esinlenmiş bu tarz bacalara başka bir yerde rastlanmamaktadır. Evlerin dış görünüşleri kadar içleri de oldukça renkli ve etkileyicidir. Tavan süslemeleri ve kapılar ahşap oyma sanatının örnekleriyle doludur.
Kendi içine kapalı bir yaşantı süren köy, gelenekleriyle yaşamaktadır. Çomakdağ'da düğünler 4 gün sürer, dibekte buğday dövülür, ovalarda silah atılır, en iyi atışı yapana oğlak hediye edilir. Bu arada kadınlar kendi aralarında eğlenir. Nihayet gelin alınır ve oğlan tarafı 35 adet çeyrek altının yan yana dizilmesiyle oluşan ve "tura" denilen bir altın başlık takarak gelini ağırlar. Duvak günü düzenlenir.
Çomakdağ'ın zeytinyağı da meşhurdur.
Kültür
ÇOMAKDAĞ EVLERİ
Çomakdağ evleri bölgeden çıkarılan taşlardan yapılıyor. Taşın içinde bulunan silisyum maddesi nedeniyle güneşte pırıl pırıl parlayan evler yazın serin, kışın sıcak tutuyor. Taş evler taş yontmasını bilen ustalar tarafından tamamen elle yapılıyor. Yaklaşık olarak iki usta çalışırsa bir evi 3-4 ayda tamamlıyor. Bir süre evin yerine oturması bekleniyor, sonra ahşap işlemeler yapılıyor.
Taş Evler genellikle tek oda olarak olarak yapılıp, ancak ihtiyaca göre oda sayısı artırılıyor. Her odada bir ocak var, bu nedenle dışarıdan baktığınızda bir evin kaç bacası varsa o kadar da odası olduğunu anlayabilirsiniz.
Bacalar birbirinden farklı. Her usta kendi maharetini göstermek için farklı bir baca yapıyor. Bu bazen Milas evlerindeki bacalara, bazen de değişik hayvan motiflerine benzetiliyor.
Evin damı toprakla kaplanıyor ve üzerinden yuvarlak denen silindir taş yuvarlayarak sıkıştırılıyor.
Evler genelde tek katlı olarak yapılıyor. Alt kat kiler veya depo olarak kullanılıyor. Banyo içinde ancak tuvalet dışarıda. Evin içinde her duvar nerdeyse ayrı bir oda vazifesi görüyor, yatak ve yorganların konduğu yatak odası, kap kacak ve diğer malzemelerin konduğu yer mutfak, güneş gören odanın aydınlık duvarı oturma odası. Ocağın üst tarafında eve getirilmiş olan okuntu olarak söylenen hediye kapkacak bulunur.
Taş evlerin girişinin yerden mesafesi bir metreden fazladır, ev sakinlerinin sonuncusu eve çıkınca merdiveni evin içine alıyor. Bir anlamda kapı girişinin yüksek olması dış tehlikelere karşı bir koruma olarak kullanılıyor.
Evlerin içinin ahşap süslemeleri önceleri kök boyalarla yapılıyormuş. Günümüzde kök boya bırakılmış ancak hala süslemeler çok özenli ve tavan süslemeleri her evde farklı. Bazen yıldız bazen da çiçek motifleri görülüyor. Evin bir köşesinde yapan ustanın imzasını bulabilirsiniz.
İPEK BÖCEKÇİLİĞİ
Bölgemizde artık yok olmak üzere olan ipek böcekçiliği Çomakdağ’da yaşama savaşı veriyor. Ayakta kalmasının nedenlerinden biri de, yöresel kıyafetleri olan üç beş entariyle birlikte giydikleri ipek gömlekler ve başlarına taktıkları ipekten yapılma çemperiler. Köydeki ipek böcekçiliği ancak kendi ihtiyaçlarını karşılayacak düzeydedir, çok emek istediği için bu işle uğraşanlar azalmaya başlamış.
İpek böcekçiliği zahmetli ve çok özveri istiyor. Günümüzde köydeki ipek dokumalar, kendi yetiştirdikleri altın sarısı yerli kozalardan yapılıyor. Dokuma da bu nedenle sarı renkte oluyor. Birde ithal ipek kozaları var bunların rengi de beyaz . Köyde ipek çeken kadınlar her kozadan 1200 metre ipek çekildiğini söylüyorlar.
Bir kazanın içinde su kaynatılıyor ve 40-50 ipek böceği kozası atılıyor .Kozanın ipleri çekiliyor. Ilgıdı denen aletin üzerine sarılıyor, daha sonra bunlar kurutuluyor. Ardından iğle eğrilerek ipek ip sağlamlaştırılıyor. Bundan sonraki işlem ise iplerin kalemlere sarılması oluyor. Kalemler tezgahtaki mekiğe konarak dokumaya hazır hale getiriliyor.
Dokuma yapımı şöyle; tezgahın altındaki yöresel deyimiyle "ayaklarla" kullanılan “ ayaklar” ve tezgahın üstünde elle kontrol edilen “kol”larla mekik sağdan sola, soldan sağa hareket ettiriliyor, araya ipek iplik konuluyor. Çözgüler de ipekten yapılıyor. Dokuma ya da köydeki adıyla “bez “istenen boya ulaşınca tezgahtan çıkarılıyor .Dokunulan bezin eni yaklaşık 40 cm oluyor .Son işlem olarak yumuşaması için kaynamış küllü suya atılıyor, artık ipek dokuma çemperi , gömlek veya pano olmaya hazırdır.
KIYAFETLER
KADIN KIYAFETLERİ
Düğünlerde giyilen kadın kıyafetleri düğünün kaçıncı gününde olduğumuzu bize söyler. Her düğün günü için farklı kıyafet giyilir. Kıyafetine bakılarak davetlerinin düğün evine yakınlığınıda anlayabiliriz. Bu yakınlık kendisine verilen okutuyla paralel olarak gösterilir. Değerli bir okuntu alan davetli en kıymetli kıyafetlerini giyer. Köyde kadınların kıyafetleri simli entari, şifon, güpür dantelli (köyde köprülü de denir) ve üç beş entari bu kıyafetler verilen isimlerdendir.
Günlük hayatlarında ise basma ve pazenden elbiseler dikilir, altına Topdon giyilir, 4 metreden oluşur. Ayağada tarlaya giderken lastik ayakkabılar giyilir, ama başa takılan Osmanlı altınları kesinlikle değişmez. Her zaman takılır, üstünede mevsimine göre kokulu çicek konur.
Kadınların yöresel kıyafet olan üçbeş entari 7 kattan oluşuyor. Önce Topdon giyiliyor, üzerine elbise gibi ve uzun kollu olan ve gömlek denen ipek entari, giyiliyor.Üzerine üç beş entari ve üstüne yün kuşak takılıyor. Parçalı bu giysinin üzerine önlük katılıyor, üst kısma da göğüslük takılıyor. Kıyafetin arkasına da kem gözlerden korumak için rengarenk boncuklardan işlenmiş ve içine kokulu çiçeklerin yerleştirildiği 40 cm uzunluğunda nazarlık konarak kıyafet tamamlanıyor.
Başlarına, tuğra denen altınları taka’nın üzerine dikerek sakındırak yardımıyla başa diziyorlar. 33 adet altın alına yerleştiriliyor.Günümüzde üretilmeyen tuğralar artık antika değerinde .Tuğralar evlendikten sonra bir daha baştan hiç çıkarılmıyor. Tarlaya giderken bile takıyorlar. Tuğranın üzerine kıyafete göre renkli yazma sarılıyor, yazmanın üzerine altın boncuklarının ucuna takılan 15 tane Osmanlı altını yazmanın üzerinde sallanacak şekilde takılıyor. Osmanlı altınlarını yalnızca yeni gelinler başlarına takıyor.Genelde çocuk olduktan sonra çıkarılıyor.Bugün ise Osmanlı altınlarını çocuk olduktan sonra da takmaya devam edenler var. Kadınlar, duruşu çok şık ve gösterişli bu takılardan vazgeçmek istemiyorlar. Başa son olarak ipek dokuma çemperi bağlanıyor ve üzerine kokulu yeşil yapraklar takılarak kıyafet tamamlanır, üzerine de geline takılan ata altınları beşibirlikler takılınca bir renk şöleni oluyor giysiler.
ERKEK KIYAFETLERİ
Günüzümüzde erkekler günlük hayatlarında modern kıyafetler giyerler. Özel kıyafetler olan efe kıyafetlerinin düğünlerde ve davetlerde giyerler.
Efe elbisesi denilen erkek kıyafetinde ayağa körüklü çizme giyiliyor, eğer ayakkabı giyiliyorsa üzerine bilekten dize kadar uzanan tozluk giyiliyor, dizden biraz daha aşağıya kadar uzanan pantolonlara ayak donu deniliyor.
Üzerine ipek dokuma, yakaları iğne işlemesi olan gömlek giyildikten sonra bele yün kuşak bağlanıyor. Bu kıyafetlerin giyilmesi yaklaşık 10-15 dakkikayı alır. Üst üste giyilen bu kıyafetlerin özenle yerleştirilmesi gerekir. Yelekle birlikte giyilen gömlek ipek dokumayı ayakta tutan en önemli sebeplerden biridir. Yün kuşağın üzerine konan yemeni hanımları tarafından işlenir.
Nazarlıklar da köyün kültürünü gösteren kıyafet tamamlayıcılardan biridir. Aynı zamanda nazardan korur. Efe kılıcı yün kuşağın üzerine konulduktan sonra başa takılan fes ile kıyafet tamamlanıyor.
Zeybek oynarken efelerin bize hissettirdiği iştihamda kartal kanatlı kıyafetlerinin etkisi büyüktür.
Coğrafya
Muğla iline 83 km, Milas ilçesine 14 km uzaklıktadır.
Çomakdağ köyü (veya evvelce iki köyün birleşmesinden oluştuğu için tam ismi Çomakdağ-Kızılağaç köyü) İzmir-Milas yolu üzerinde, Köşkköy köyünden sonra gelen Tuğla Fabrikası'nın hemen yanından sola ayrılan yoldan Beşparmak dağlarına (antik çağdaki ismi Latmos) tırmanılarak (yol Kafaca köyüne kadar asfalt, sonrasında stabilizedir ve yol üzerinde, Epçe köyü'nde sola yukarı ayrılan yönde Çomakdağ-Kızılağaç köyü yer almaktadır) varılan ve dağlara sırtını dayamış küçük (300 haneli) bir yerleşim merkezidir. Tarihi evleri ve başta ipek böceği dokumacılığı olmak üzere geleneksel sanatları bütün canlılığıyla yaşatan bir köydür.
Köyün özelliği, dünle bugünü ustaca kaynaştıran bir mimari üslup taşıyan Çomakdağ evleridir. Bu evlerin herbiri bir sanat eseridir. Taştan yapılmış evlerde bacalar estetik görünüşleriyle ilgi çekmektedir. Yöreye özgü kayrak taşından yapılan baca tepelerinde yarım ay ya da kartal başı şeklinde figürler görülebilmektedir. Antik yapılardaki akroterlerden esinlenmiş bu tarz bacalara başka bir yerde rastlanmamaktadır. Evlerin dış görünüşleri kadar içleri de oldukça renkli ve etkileyicidir. Tavan süslemeleri ve kapılar ahşap oyma sanatının örnekleriyle doludur.
Kendi içine kapalı bir yaşantı süren köy, gelenekleriyle yaşamaktadır. Çomakdağ'da düğünler 4 gün sürer, dibekte buğday dövülür, ovalarda silah atılır, en iyi atışı yapana oğlak hediye edilir. Bu arada kadınlar kendi aralarında eğlenir. Nihayet gelin alınır ve oğlan tarafı 35 adet çeyrek altının yan yana dizilmesiyle oluşan ve "tura" denilen bir altın başlık takarak gelini ağırlar. Duvak günü düzenlenir.
Çomakdağ'ın zeytinyağı da meşhurdur.
Kültür
ÇOMAKDAĞ EVLERİ
Çomakdağ evleri bölgeden çıkarılan taşlardan yapılıyor. Taşın içinde bulunan silisyum maddesi nedeniyle güneşte pırıl pırıl parlayan evler yazın serin, kışın sıcak tutuyor. Taş evler taş yontmasını bilen ustalar tarafından tamamen elle yapılıyor. Yaklaşık olarak iki usta çalışırsa bir evi 3-4 ayda tamamlıyor. Bir süre evin yerine oturması bekleniyor, sonra ahşap işlemeler yapılıyor.
Taş Evler genellikle tek oda olarak olarak yapılıp, ancak ihtiyaca göre oda sayısı artırılıyor. Her odada bir ocak var, bu nedenle dışarıdan baktığınızda bir evin kaç bacası varsa o kadar da odası olduğunu anlayabilirsiniz.
Bacalar birbirinden farklı. Her usta kendi maharetini göstermek için farklı bir baca yapıyor. Bu bazen Milas evlerindeki bacalara, bazen de değişik hayvan motiflerine benzetiliyor.
Evin damı toprakla kaplanıyor ve üzerinden yuvarlak denen silindir taş yuvarlayarak sıkıştırılıyor.
Evler genelde tek katlı olarak yapılıyor. Alt kat kiler veya depo olarak kullanılıyor. Banyo içinde ancak tuvalet dışarıda. Evin içinde her duvar nerdeyse ayrı bir oda vazifesi görüyor, yatak ve yorganların konduğu yatak odası, kap kacak ve diğer malzemelerin konduğu yer mutfak, güneş gören odanın aydınlık duvarı oturma odası. Ocağın üst tarafında eve getirilmiş olan okuntu olarak söylenen hediye kapkacak bulunur.
Taş evlerin girişinin yerden mesafesi bir metreden fazladır, ev sakinlerinin sonuncusu eve çıkınca merdiveni evin içine alıyor. Bir anlamda kapı girişinin yüksek olması dış tehlikelere karşı bir koruma olarak kullanılıyor.
Evlerin içinin ahşap süslemeleri önceleri kök boyalarla yapılıyormuş. Günümüzde kök boya bırakılmış ancak hala süslemeler çok özenli ve tavan süslemeleri her evde farklı. Bazen yıldız bazen da çiçek motifleri görülüyor. Evin bir köşesinde yapan ustanın imzasını bulabilirsiniz.
İPEK BÖCEKÇİLİĞİ
Bölgemizde artık yok olmak üzere olan ipek böcekçiliği Çomakdağ’da yaşama savaşı veriyor. Ayakta kalmasının nedenlerinden biri de, yöresel kıyafetleri olan üç beş entariyle birlikte giydikleri ipek gömlekler ve başlarına taktıkları ipekten yapılma çemperiler. Köydeki ipek böcekçiliği ancak kendi ihtiyaçlarını karşılayacak düzeydedir, çok emek istediği için bu işle uğraşanlar azalmaya başlamış.
İpek böcekçiliği zahmetli ve çok özveri istiyor. Günümüzde köydeki ipek dokumalar, kendi yetiştirdikleri altın sarısı yerli kozalardan yapılıyor. Dokuma da bu nedenle sarı renkte oluyor. Birde ithal ipek kozaları var bunların rengi de beyaz . Köyde ipek çeken kadınlar her kozadan 1200 metre ipek çekildiğini söylüyorlar.
Bir kazanın içinde su kaynatılıyor ve 40-50 ipek böceği kozası atılıyor .Kozanın ipleri çekiliyor. Ilgıdı denen aletin üzerine sarılıyor, daha sonra bunlar kurutuluyor. Ardından iğle eğrilerek ipek ip sağlamlaştırılıyor. Bundan sonraki işlem ise iplerin kalemlere sarılması oluyor. Kalemler tezgahtaki mekiğe konarak dokumaya hazır hale getiriliyor.
Dokuma yapımı şöyle; tezgahın altındaki yöresel deyimiyle "ayaklarla" kullanılan “ ayaklar” ve tezgahın üstünde elle kontrol edilen “kol”larla mekik sağdan sola, soldan sağa hareket ettiriliyor, araya ipek iplik konuluyor. Çözgüler de ipekten yapılıyor. Dokuma ya da köydeki adıyla “bez “istenen boya ulaşınca tezgahtan çıkarılıyor .Dokunulan bezin eni yaklaşık 40 cm oluyor .Son işlem olarak yumuşaması için kaynamış küllü suya atılıyor, artık ipek dokuma çemperi , gömlek veya pano olmaya hazırdır.
KIYAFETLER
KADIN KIYAFETLERİ
Düğünlerde giyilen kadın kıyafetleri düğünün kaçıncı gününde olduğumuzu bize söyler. Her düğün günü için farklı kıyafet giyilir. Kıyafetine bakılarak davetlerinin düğün evine yakınlığınıda anlayabiliriz. Bu yakınlık kendisine verilen okutuyla paralel olarak gösterilir. Değerli bir okuntu alan davetli en kıymetli kıyafetlerini giyer. Köyde kadınların kıyafetleri simli entari, şifon, güpür dantelli (köyde köprülü de denir) ve üç beş entari bu kıyafetler verilen isimlerdendir.
Günlük hayatlarında ise basma ve pazenden elbiseler dikilir, altına Topdon giyilir, 4 metreden oluşur. Ayağada tarlaya giderken lastik ayakkabılar giyilir, ama başa takılan Osmanlı altınları kesinlikle değişmez. Her zaman takılır, üstünede mevsimine göre kokulu çicek konur.
Kadınların yöresel kıyafet olan üçbeş entari 7 kattan oluşuyor. Önce Topdon giyiliyor, üzerine elbise gibi ve uzun kollu olan ve gömlek denen ipek entari, giyiliyor.Üzerine üç beş entari ve üstüne yün kuşak takılıyor. Parçalı bu giysinin üzerine önlük katılıyor, üst kısma da göğüslük takılıyor. Kıyafetin arkasına da kem gözlerden korumak için rengarenk boncuklardan işlenmiş ve içine kokulu çiçeklerin yerleştirildiği 40 cm uzunluğunda nazarlık konarak kıyafet tamamlanıyor.
Başlarına, tuğra denen altınları taka’nın üzerine dikerek sakındırak yardımıyla başa diziyorlar. 33 adet altın alına yerleştiriliyor.Günümüzde üretilmeyen tuğralar artık antika değerinde .Tuğralar evlendikten sonra bir daha baştan hiç çıkarılmıyor. Tarlaya giderken bile takıyorlar. Tuğranın üzerine kıyafete göre renkli yazma sarılıyor, yazmanın üzerine altın boncuklarının ucuna takılan 15 tane Osmanlı altını yazmanın üzerinde sallanacak şekilde takılıyor. Osmanlı altınlarını yalnızca yeni gelinler başlarına takıyor.Genelde çocuk olduktan sonra çıkarılıyor.Bugün ise Osmanlı altınlarını çocuk olduktan sonra da takmaya devam edenler var. Kadınlar, duruşu çok şık ve gösterişli bu takılardan vazgeçmek istemiyorlar. Başa son olarak ipek dokuma çemperi bağlanıyor ve üzerine kokulu yeşil yapraklar takılarak kıyafet tamamlanır, üzerine de geline takılan ata altınları beşibirlikler takılınca bir renk şöleni oluyor giysiler.
ERKEK KIYAFETLERİ
Günüzümüzde erkekler günlük hayatlarında modern kıyafetler giyerler. Özel kıyafetler olan efe kıyafetlerinin düğünlerde ve davetlerde giyerler.
Efe elbisesi denilen erkek kıyafetinde ayağa körüklü çizme giyiliyor, eğer ayakkabı giyiliyorsa üzerine bilekten dize kadar uzanan tozluk giyiliyor, dizden biraz daha aşağıya kadar uzanan pantolonlara ayak donu deniliyor.
Üzerine ipek dokuma, yakaları iğne işlemesi olan gömlek giyildikten sonra bele yün kuşak bağlanıyor. Bu kıyafetlerin giyilmesi yaklaşık 10-15 dakkikayı alır. Üst üste giyilen bu kıyafetlerin özenle yerleştirilmesi gerekir. Yelekle birlikte giyilen gömlek ipek dokumayı ayakta tutan en önemli sebeplerden biridir. Yün kuşağın üzerine konan yemeni hanımları tarafından işlenir.
Nazarlıklar da köyün kültürünü gösteren kıyafet tamamlayıcılardan biridir. Aynı zamanda nazardan korur. Efe kılıcı yün kuşağın üzerine konulduktan sonra başa takılan fes ile kıyafet tamamlanıyor.
Zeybek oynarken efelerin bize hissettirdiği iştihamda kartal kanatlı kıyafetlerinin etkisi büyüktür.
Coğrafya
Muğla iline 83 km, Milas ilçesine 14 km uzaklıktadır.