İnsanlar hapşırdığında yanında bulunanlar bir iyi niyet göstergesi olarak çok yaşa derler. Peki neden? Hapşırdıktan sonra Çok Yaşa demeyi kim buldu? Hapşırma, insanların istem dışı, birden ve kuvvetli bir şekilde ağız ve burun yoluyla nefes vermesidir. Burundaki sinirler uyarıldığında bu istem dışı durum gerçekleşir. Hapşırmak 6. yüzyılda İtalyada yaşanan veba salgınında hastalıkla özdeşleştirilmişti. Papa Büyük Gregorius, İtalyayı dehşete düşüren salgına karşı tedbir olarak sağlıklıların hastalar için dua etmelerini buyuran bir karar çıkarmıştı. Bu karara göre hapşırana, Tanrı seni kutsasın, denilecek, yalnız olanlar ise, Tanrım bana yardım et! diye bağıracaklardı. Katolik dünyasının önderinin bu buyruğu vebayla birlikte Avrupaya yayıldı.
Çinde aksırmak, bizdeki kulak çınlaması gibi, birinin aksıranı kötü andığı anlamına gelir. Aksıran, yere tükürerek, iyi insanlar beni sever, kötü insanlar hakkımda dedikodu yapıyorlarsa dişleri dökülsün, der. Çocuk aksırdığında Bin yıl yaşa! denir. Han döneminde aksırma ve kulak çınlamasıyla ilgili kitap yazılmış olduğu kaynaklarda yer almaktaysa da böyle bir kitap günümüze ulaşmamıştır.
Montaigne, Aristotelesi kaynak göstererek insanların üç türlü yel çıkardığını yazmıştır: Alttan çıkan pistir, ağzımızdan çıkan oburluk belirtisidir, üçüncüsü olan hapşırma ise, baştan geldiği ve ayıp yanı olmadığı için hoş karşılanmaktadır. Anlaşılan denemelerini 1570lerde yazan Montaignee göre, hapşırana sağlık dileme âdeti, diğer ikisi yerine üçüncü yola tanık olmanın getirdiği rahatlamadan kaynaklanıyor, hani biraz yüz göz olup ilahi! dermiş gibi? Ama bazıları çok yaşa veya sen de gör, hep beraber denmesini çok önemserler; sözün büyülü gücünden mi, karşıdakinin iyi niyet ifade etmesini önemsediklerinden mi?
Çinde aksırmak, bizdeki kulak çınlaması gibi, birinin aksıranı kötü andığı anlamına gelir. Aksıran, yere tükürerek, iyi insanlar beni sever, kötü insanlar hakkımda dedikodu yapıyorlarsa dişleri dökülsün, der. Çocuk aksırdığında Bin yıl yaşa! denir. Han döneminde aksırma ve kulak çınlamasıyla ilgili kitap yazılmış olduğu kaynaklarda yer almaktaysa da böyle bir kitap günümüze ulaşmamıştır.
Montaigne, Aristotelesi kaynak göstererek insanların üç türlü yel çıkardığını yazmıştır: Alttan çıkan pistir, ağzımızdan çıkan oburluk belirtisidir, üçüncüsü olan hapşırma ise, baştan geldiği ve ayıp yanı olmadığı için hoş karşılanmaktadır. Anlaşılan denemelerini 1570lerde yazan Montaignee göre, hapşırana sağlık dileme âdeti, diğer ikisi yerine üçüncü yola tanık olmanın getirdiği rahatlamadan kaynaklanıyor, hani biraz yüz göz olup ilahi! dermiş gibi? Ama bazıları çok yaşa veya sen de gör, hep beraber denmesini çok önemserler; sözün büyülü gücünden mi, karşıdakinin iyi niyet ifade etmesini önemsediklerinden mi?