Buğra1
Kayıtlı Üye
I
Çıkmaz bir sokağın girişinde
Duyuyorum
Fısıldayan arnavut taşlarını
Meydan okuyor asırlık çınar
İlgisiz gözlere
Yılların üzerine kına yaktığı tulumba
Başı eğik destek alıyor
Kuruyan kuyunun beton gövdesinden
Sonu yok diye insanlar girmiyor sokağa
Hepsi yaşam kavgası içinde
Oysa arada soluklanmak gerekir hayatı
II
Köşe başında
Ahşap bir duvara yaslanmışım
Elimde simit
Siyah beyaz seyre dalmak güzel bu şehri.
Küçük insanlar olta atıyor
Galata Köprüsü’ nde
Yaklaşsam balıklar kaçar
…………Büyür insanlar
En iyisi burada kalmak
III
Suskun sokak lambası
Altında semt delikanlıları
Bir hayal…
Ve gitgide teslim oluyor yıllara
Rum evlerini saklayan
Balat… Fener Yolu
Eski resimlerdeki katipler geliyor aklıma
Sular ud sesiyle oynaşırken
Haliç’ten bir kayık geçiyor
Küreğinden düşen damlalar
Hatırlatıyor kaybolan laleleri
Yok olan huzuru
Misketlerin gölgesinde
Yuvarlanıyor teneke kutular
Karışıyor yoğurtçunun çıngırağına
Kapı eşikleri süpürülüyor
Akşam çökecek ve çekirdek çıtlatacak komşular
Sular dökülüyor çökük kaldırımlara
Gün temizleniyor
IV
Tahta boynuzlarıyla köprü üzerinde beliriyor tramvay
Cadde-i kebir''de fötr şapkalı adamların kolunda
İnce belli bardak çizgisinde hanımların topukları eşlik ediyor
Kapalıçarşı’da bakırcıların tak-tuk’larına
Süt güyümlerini taşıyan zayıf atın soluğu
Karışıyor Haydarpaşa’daki ağlayışlara
Sallanan eller ve mendillerle
Oyun oynuyor beyaz güvercinler
Uçurtmalar takılı
Mihrabad Korusu’nda
Yedi tepe omuz omuza horonda
Beşibiryerdem düşmüş gerdana mavi taşlı Marmara ve Haliç
Eminönü’nde balık ekmek dumanından boğuluyor martılar
Kaçıyor Kız Kulesi’ne
Üsküdar’da bayram havası
Selamsız Yokuşu deseler de kulak asmayın
Selam alıp vermeden geçmez insanlar
Yüzler hep tanıdık, eller hep dost
VI
Sabah sabah ahşap kapı üzerindeki kilit açılıyor
Sarıyer'' deki börekçinin
Cankurtaran’da kahvehanede demleniyor çay
Salmatomruk’ta galeta fırınından yayılıyor anason kokusu
Ve Kanlıca eteğine topladığı kar tanelerini boşaltıyor kaselere
Kırmızı geçmiş süzülüyor şerbetçinin semaverinden
Ardında Sultanahmet
Yankılanıyor ezan
Şehirse içli içli akıtıyor yaşını Yerebatan’da
Ayasofya ibadette
VII
Yeni cami önünde insanlar geçiyor ellerinde file
İçinde Vakıf zeytini
Mısır Çarşısı’nın o gizemi ardına sakladığı büyük kapısı aralanıyor
Ve süzülüyor şehir
Küçük bir çocuk fırının camına yapışmış
Üşüyen ellerini ısıtıyor
Yüzünde yalnız gecenin kiri
Bilmem kaç numara büyük ayağındaki takunya
Kenarı telle sarılı
Cebinden ha düştü ha düşecek ezdiği kibrit kutuları
Asfalt yatağında kabuslarını taşladığı sapanı
Boynunda asılı
Sarı damalı taksiler düştü yola
Bir de at arabaları
Ve bir kadın al basmış gerdanıyla
Savurarak şalvarı
Yürüyor hızlı hızlı...
Kümesten yumurtaları alıyor büyük kızı
Eşi kaç yıllık sokak berberinde sinek kaydında
Bu gün bayram sabahı..
Ve bir curcuna başlıyor kentte
Kadın 25 kuruşu koyuyor tezgaha
Sıcak ekmek veriyor fırıncı
Çocuk hala camda,
Geçiyor yanından
….Çocuk başını eğiyor
Kadın durup, geri dönüyor
Ekmeğinden bir parça veriyor
Sıcak ekmek…
Kara ellerinde
Beyaz köpükler gibi
Dumanında İstanbul tütüyor..
…….. düşlerimde eski bayramlar…
……………………Çocukluğum geldi aklıma işte…
VIII
Köşe başında
Ahşap bir duvara yaslanmışım
Elimde simit
Siyah beyaz seyre dalmak güzel bu şehri.
Bana seslenecek anam-babam olmasa da
Kanamasa da dizimde yara
Güzeldi çocuk gibi yaşamak..
IX
Şimdi beni harcayan İstanbul’da
Çocuk olup oynamak vardı ya…
Çıkmaz bir sokağın girişinde
Duyuyorum
Fısıldayan arnavut taşlarını
Meydan okuyor asırlık çınar
İlgisiz gözlere
Yılların üzerine kına yaktığı tulumba
Başı eğik destek alıyor
Kuruyan kuyunun beton gövdesinden
Sonu yok diye insanlar girmiyor sokağa
Hepsi yaşam kavgası içinde
Oysa arada soluklanmak gerekir hayatı
II
Köşe başında
Ahşap bir duvara yaslanmışım
Elimde simit
Siyah beyaz seyre dalmak güzel bu şehri.
Küçük insanlar olta atıyor
Galata Köprüsü’ nde
Yaklaşsam balıklar kaçar
…………Büyür insanlar
En iyisi burada kalmak
III
Suskun sokak lambası
Altında semt delikanlıları
Bir hayal…
Ve gitgide teslim oluyor yıllara
Rum evlerini saklayan
Balat… Fener Yolu
Eski resimlerdeki katipler geliyor aklıma
Sular ud sesiyle oynaşırken
Haliç’ten bir kayık geçiyor
Küreğinden düşen damlalar
Hatırlatıyor kaybolan laleleri
Yok olan huzuru
Misketlerin gölgesinde
Yuvarlanıyor teneke kutular
Karışıyor yoğurtçunun çıngırağına
Kapı eşikleri süpürülüyor
Akşam çökecek ve çekirdek çıtlatacak komşular
Sular dökülüyor çökük kaldırımlara
Gün temizleniyor
IV
Tahta boynuzlarıyla köprü üzerinde beliriyor tramvay
Cadde-i kebir''de fötr şapkalı adamların kolunda
İnce belli bardak çizgisinde hanımların topukları eşlik ediyor
Kapalıçarşı’da bakırcıların tak-tuk’larına
Süt güyümlerini taşıyan zayıf atın soluğu
Karışıyor Haydarpaşa’daki ağlayışlara
Sallanan eller ve mendillerle
Oyun oynuyor beyaz güvercinler
Uçurtmalar takılı
Mihrabad Korusu’nda
Yedi tepe omuz omuza horonda
Beşibiryerdem düşmüş gerdana mavi taşlı Marmara ve Haliç
Eminönü’nde balık ekmek dumanından boğuluyor martılar
Kaçıyor Kız Kulesi’ne
Üsküdar’da bayram havası
Selamsız Yokuşu deseler de kulak asmayın
Selam alıp vermeden geçmez insanlar
Yüzler hep tanıdık, eller hep dost
VI
Sabah sabah ahşap kapı üzerindeki kilit açılıyor
Sarıyer'' deki börekçinin
Cankurtaran’da kahvehanede demleniyor çay
Salmatomruk’ta galeta fırınından yayılıyor anason kokusu
Ve Kanlıca eteğine topladığı kar tanelerini boşaltıyor kaselere
Kırmızı geçmiş süzülüyor şerbetçinin semaverinden
Ardında Sultanahmet
Yankılanıyor ezan
Şehirse içli içli akıtıyor yaşını Yerebatan’da
Ayasofya ibadette
VII
Yeni cami önünde insanlar geçiyor ellerinde file
İçinde Vakıf zeytini
Mısır Çarşısı’nın o gizemi ardına sakladığı büyük kapısı aralanıyor
Ve süzülüyor şehir
Küçük bir çocuk fırının camına yapışmış
Üşüyen ellerini ısıtıyor
Yüzünde yalnız gecenin kiri
Bilmem kaç numara büyük ayağındaki takunya
Kenarı telle sarılı
Cebinden ha düştü ha düşecek ezdiği kibrit kutuları
Asfalt yatağında kabuslarını taşladığı sapanı
Boynunda asılı
Sarı damalı taksiler düştü yola
Bir de at arabaları
Ve bir kadın al basmış gerdanıyla
Savurarak şalvarı
Yürüyor hızlı hızlı...
Kümesten yumurtaları alıyor büyük kızı
Eşi kaç yıllık sokak berberinde sinek kaydında
Bu gün bayram sabahı..
Ve bir curcuna başlıyor kentte
Kadın 25 kuruşu koyuyor tezgaha
Sıcak ekmek veriyor fırıncı
Çocuk hala camda,
Geçiyor yanından
….Çocuk başını eğiyor
Kadın durup, geri dönüyor
Ekmeğinden bir parça veriyor
Sıcak ekmek…
Kara ellerinde
Beyaz köpükler gibi
Dumanında İstanbul tütüyor..
…….. düşlerimde eski bayramlar…
……………………Çocukluğum geldi aklıma işte…
VIII
Köşe başında
Ahşap bir duvara yaslanmışım
Elimde simit
Siyah beyaz seyre dalmak güzel bu şehri.
Bana seslenecek anam-babam olmasa da
Kanamasa da dizimde yara
Güzeldi çocuk gibi yaşamak..
IX
Şimdi beni harcayan İstanbul’da
Çocuk olup oynamak vardı ya…