' Kontes..
Bayan Üye
Çocuk Eğitimi
Zaman, izafi bir kavram. Evrendeki hareketliliğin ve değişimin adı. Uzaydaki konumunu tam olarak bilemediğimiz değişen dünyamızda sosyal ve beşeri hadiseler cereyan etmeye, akıp gittiğini düşündüğümüz zaman içinde insanları etkilemeye devam ediyor. Geçmişi hatırlıyor, geleceği hayal edip tasarlıyor; şimdiyi yaşıyoruz. Çocuklar büyüyor, yaşlılar aramızdan ayrılıyor. Büyüklerimiz ayrılırken aramızdan bilgi birikimlerini ve tecrübelerini de beraberinde götürüyorlar. Yaşlı çınarların yerini, filizlenen genç çınarlar alıyor. Onların hayata, iyi donanımlı başlatılmaları gerekiyor.
Meslekler, insanın mutluluğu içindir; ancak uğraş alanları farklıdır. İnsan, denen varlık üzerinde çalışan meslekler ve insanın hizmetine sunulmak amacıyla, insanın dışındaki varlıklar üzerinde çalışan meslekler… Cep telefonu, bilgisayar, televizyon gibi araçların tasarımını yapan mühendisler; cansız plastik ve metal yığınlarının teknik özelliklerini birleştirir, insanın hizmetine sunarlar. Oto tamircileri, cansız ve arızalı araçları yeniden çalışır hâle koyarlar. İnşaatçılar, çatısı altında mutlu ailelerin yaşayacağı sıcak ortamları kurarlar. Doktorlar, biyolojik sağlığımız, psikologlar ise akıl ve ruh sağlığımız için çalışırlar.
Öğretmenlik mesleği ise; biraz farklıdır, eğitim ve öğretimi ile ilgilidir. İnsanoğlu, doğuştan geliştirilebilir bir yeteneğe sahip olmasına rağmen kendi yeteneklerini geliştirecek bir birikime sahip değildir. Öğretmen; insanlığın geçmişten günümüze kadar biriktirdiği bilgileri aktarır ve geleceği tasarlama planlarını öğretir. O; bir bilgisayar mühendisi, bir bilgisayar operatörü, bir dadı, bir eğitmen, bir terbiyeci, bir belletmen, bir öğretici, bir aktör, bir müzisyen, bir senarist, bir toplum mühendisi, bir ressam, bir politikacı, bir stratejist ve bir ahlâkçı değildir. Belki de bunların toplamıdır.
Öğretmenlik, yüce yaratıcının özenerek yarattığı kutlu varlığın geliştirilebilir yanlarını tamamlayan kutsal bir meslektir. Bu meslek sahiplerinin ihtisas alanı tabiî ki insan yavrusudur. Çoğu zaman o; dilimizde rengârenk açmış, gelin endamıyla süslenmiş bir çiçek, gonca bir gül, taze bir fidan, evde durmadan şakıyan bir bülbül, ailenin sevgi ve mutluluk kaynağıdır. Kısaca sevgi ile büyütülecek çocuklarımızdır… Öğretmenlik, çocuğu sevmekle başlar. Çünkü çocuk, bir sevgi ürünüdür. Sevgi ürünü olan bir varlık, sevgiyle büyütülmeli. Kin ve nefret onların dünyasında yer almamalı. Akılları; sevgiyle, doğrulukla, dostlukla, güzel olan şeylerle doyurulmalı. Herkesin arzusu odur ki şairin isteği gerçek olsun:
“Kavgayı ağacın bir yaprağına yazmak isterdik,
Sonbahar gelsin, yaprak kurusun diye…
Öfkeyi bir bulutun üzerine yazmak isterdik,
Yağmur yağsın, bulut yok olsun diye…
Nefreti karlar üzerine yazmak isterdik,
Güneş açsın, karlar erisin diye…
Ve dostluğu,
Ve sevgiyi,
Yeni doğmuş tüm bebeklerin yüreğine yazmak isterdik,
Onlarla büyüsün, dünyayı sarsın diye…”
Yüce dinimiz İslâm; bilime, okumaya, yazmaya, öğrenmeye ve öğretmeye çok büyük önem vermiş, bilgiyi ve bilgini övmüş, cehaleti ise kesin bir dille yermiştir. Peygamberimiz Hz. Muhammed, namaz kılarken bile omzuna çıkan torunlarını namazı süresince omzunda taşır, çocukların kırılmadan sevgiyle büyütülmesine örnek olurdu. Bir sözünde de: “Ben-size dininizi öğretmek için- bir öğretmen- olarak gönderildim”(İbni Mace, Mukaddime,17) buyurmuştur.
Muhakkak her meslek değerlidir. Hayatı kolaylaştırmak, ömür denilen bu kısa süreçte insanları mutlu etmek, toplumsal hayatın bir gereğidir sanki… Okul denen fabrikanın, hammadde girdisi olan öğrencileri, şekillendirip toplum içindeki rollerine en iyi biçimde hazırlayan eğitim-öğretim çalışanları ve okulların önemi unutulmamalı. Çocuklarımızın eğitimi ihmal edilmemeli. Bilimden, okuldan, kitaptan uzaklaşan toplumların tarihte başlarına neler geldiğini iyi değerlendirmeli, çocuklarımıza mutlu olacakları güzel bir dünya miras bırakmalıyız.
Zaman, izafi bir kavram. Evrendeki hareketliliğin ve değişimin adı. Uzaydaki konumunu tam olarak bilemediğimiz değişen dünyamızda sosyal ve beşeri hadiseler cereyan etmeye, akıp gittiğini düşündüğümüz zaman içinde insanları etkilemeye devam ediyor. Geçmişi hatırlıyor, geleceği hayal edip tasarlıyor; şimdiyi yaşıyoruz. Çocuklar büyüyor, yaşlılar aramızdan ayrılıyor. Büyüklerimiz ayrılırken aramızdan bilgi birikimlerini ve tecrübelerini de beraberinde götürüyorlar. Yaşlı çınarların yerini, filizlenen genç çınarlar alıyor. Onların hayata, iyi donanımlı başlatılmaları gerekiyor.
Meslekler, insanın mutluluğu içindir; ancak uğraş alanları farklıdır. İnsan, denen varlık üzerinde çalışan meslekler ve insanın hizmetine sunulmak amacıyla, insanın dışındaki varlıklar üzerinde çalışan meslekler… Cep telefonu, bilgisayar, televizyon gibi araçların tasarımını yapan mühendisler; cansız plastik ve metal yığınlarının teknik özelliklerini birleştirir, insanın hizmetine sunarlar. Oto tamircileri, cansız ve arızalı araçları yeniden çalışır hâle koyarlar. İnşaatçılar, çatısı altında mutlu ailelerin yaşayacağı sıcak ortamları kurarlar. Doktorlar, biyolojik sağlığımız, psikologlar ise akıl ve ruh sağlığımız için çalışırlar.
Öğretmenlik mesleği ise; biraz farklıdır, eğitim ve öğretimi ile ilgilidir. İnsanoğlu, doğuştan geliştirilebilir bir yeteneğe sahip olmasına rağmen kendi yeteneklerini geliştirecek bir birikime sahip değildir. Öğretmen; insanlığın geçmişten günümüze kadar biriktirdiği bilgileri aktarır ve geleceği tasarlama planlarını öğretir. O; bir bilgisayar mühendisi, bir bilgisayar operatörü, bir dadı, bir eğitmen, bir terbiyeci, bir belletmen, bir öğretici, bir aktör, bir müzisyen, bir senarist, bir toplum mühendisi, bir ressam, bir politikacı, bir stratejist ve bir ahlâkçı değildir. Belki de bunların toplamıdır.
Öğretmenlik, yüce yaratıcının özenerek yarattığı kutlu varlığın geliştirilebilir yanlarını tamamlayan kutsal bir meslektir. Bu meslek sahiplerinin ihtisas alanı tabiî ki insan yavrusudur. Çoğu zaman o; dilimizde rengârenk açmış, gelin endamıyla süslenmiş bir çiçek, gonca bir gül, taze bir fidan, evde durmadan şakıyan bir bülbül, ailenin sevgi ve mutluluk kaynağıdır. Kısaca sevgi ile büyütülecek çocuklarımızdır… Öğretmenlik, çocuğu sevmekle başlar. Çünkü çocuk, bir sevgi ürünüdür. Sevgi ürünü olan bir varlık, sevgiyle büyütülmeli. Kin ve nefret onların dünyasında yer almamalı. Akılları; sevgiyle, doğrulukla, dostlukla, güzel olan şeylerle doyurulmalı. Herkesin arzusu odur ki şairin isteği gerçek olsun:
“Kavgayı ağacın bir yaprağına yazmak isterdik,
Sonbahar gelsin, yaprak kurusun diye…
Öfkeyi bir bulutun üzerine yazmak isterdik,
Yağmur yağsın, bulut yok olsun diye…
Nefreti karlar üzerine yazmak isterdik,
Güneş açsın, karlar erisin diye…
Ve dostluğu,
Ve sevgiyi,
Yeni doğmuş tüm bebeklerin yüreğine yazmak isterdik,
Onlarla büyüsün, dünyayı sarsın diye…”
Yüce dinimiz İslâm; bilime, okumaya, yazmaya, öğrenmeye ve öğretmeye çok büyük önem vermiş, bilgiyi ve bilgini övmüş, cehaleti ise kesin bir dille yermiştir. Peygamberimiz Hz. Muhammed, namaz kılarken bile omzuna çıkan torunlarını namazı süresince omzunda taşır, çocukların kırılmadan sevgiyle büyütülmesine örnek olurdu. Bir sözünde de: “Ben-size dininizi öğretmek için- bir öğretmen- olarak gönderildim”(İbni Mace, Mukaddime,17) buyurmuştur.
Muhakkak her meslek değerlidir. Hayatı kolaylaştırmak, ömür denilen bu kısa süreçte insanları mutlu etmek, toplumsal hayatın bir gereğidir sanki… Okul denen fabrikanın, hammadde girdisi olan öğrencileri, şekillendirip toplum içindeki rollerine en iyi biçimde hazırlayan eğitim-öğretim çalışanları ve okulların önemi unutulmamalı. Çocuklarımızın eğitimi ihmal edilmemeli. Bilimden, okuldan, kitaptan uzaklaşan toplumların tarihte başlarına neler geldiğini iyi değerlendirmeli, çocuklarımıza mutlu olacakları güzel bir dünya miras bırakmalıyız.