nones
Bayan Üye
Bazen evlerde cinler gözükerek veya sesleriyle, bazen de o ev halkına eziyet ederek rahatsız ederler. Hatta evin içine pislik dahi atarlar. Bunu gözümle bir evde müşahade ettim. Bazen evde beş kişilik yemek pişer sanki on kişi yermiş gibi hemen biter. Bazen de evde üç dört kişi olduğu halde sanki on kişi varmış gibi sesler çıkar.
Bu yukarıda saydığımız evler ya kimsesiz evlerdir ki, cinler orada mesken kurarlar, yahut da içindeki insanlar islam'ı yaşamadıkları için şeytan evin malından, evladından ve karısından istifade eder, ortak olur. Allah-u Teâlâ Kur'an'ı Mecid'inde "Onlara mallarında ve evlatlarında ortak ol" buyurmuştur, insan Islamdan uzaklaşınca bu ortaklık her zaman olabilir. Allah (c.c.)'a sığınırız.
Efendimiz (s.a.v.) "Evlerinizi kabirlere (mezarlara) çevirmeyiniz" buyurmaktadır^ Namaz kılınmayan, Kur'an okunmayan ev mezar gibi olmuştur. Bu eve şeytanlar da cinler de rahatça girip cirit atar. Böyle bir evden cinleri uzaklaştırmak istendiği zaman o cinlere evi terketmeleri için üç gün mühlet verilir. Evden gitmeleri ve ev halkından kimseye görünmemeleri istenir, eğer gitmezlerse bol miktarda su alınır, eller suyun içine konur ve ağız iyice suya yaklaştırılır. Okuma bitinceye kadar öyle durulur ve şu dualar okunur: Fatiha, Bakara (1-4), Bakara (255-257), Bakara (285-286), Al-i imran (1?), A'raf (54), Müminun (113-118), Saffat (1-10), Haşr (21-24), Cin (1-37), Ihlas ve Muav-vezeteyn okunur ve suya üflenir. O su evin köşelerine serpilirse cinler Allah (c.c.)'ın izni ile evden çıkarlar. (Müslim)
OKUYUP ÜFLEMENİN CAİZ OLMASI
Avf b. Malik (r.a.) şöyle demiştir: "Cahiliye devrinde hastalara okurduk, bu sebeple Rasulüllah (s.a.v.)'e "ya Rasulallah okumak hakkında ne buyurursunuz?" diye sorduğumuzda, "okuduğunuz şeyleri okuyun bakayım" der, şirki ihtiva eden bir şey yoksa "bir mahzur yoktur" derdi. (Ebu Davud, Müslim)
Hz. Enes (r.a.)'dan, "Rasulüllah (s.a.v.), gözdeğmesinde yılan, akrep gibi hayvanların sokmasında ve yan tarafta çıkan yaralarda hastayı okumaya izin verdi." (Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi)
Yine başka bir hadiste, "Kardeşine faydalı olabilen kimse bunu yapsın" buyurdular. (Müslim)
Hz. Aişe (r.a.) anlatıyor: Rasulüllah (s.a.v.) hastalanınca, O'na Cebrail (a.s.) okur ve şöyle derdi: "Allah'ın adı ile sana okudum. Allah seni kurtarsın, her hastalığını iyileştirsin, her hasedcinin şerrinden ve her gözü olanın kem gözünden korusun" (Müslim)
Amr b. Şuayb, babasından o da dedesinden şöyle dediğini rivayet etmiştir:
"Efendimiz (s.a.v.) korku için şu duayı okumalarını öğretti,
سنن الترمذي للإمام الترمذي
عَن عَمْرو بنِ شُعيبٍ عَن أبيهِ عَن جدِّهِ أنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَليْهِ وسَلَّم قَالَ:
"إذا فَزِعَ أحدُكمْ في النَّومِ فليقلْ أعُوذُ بكلماتِ اللَّهِ التَّامَّةِ من غَضَبهِ وعِقابهِ وشرِّ عبادِهِ، ومن هَمَزاتِ الشَّياطينِ وأنْ يحضُرُونِ فإنَّها لنْ تَضُرَّهُ" فكانَ عبدُ اللَّهِ بنُ عَمْرٍو يُلقنُها منْ بَلَغَ مِنْ وَلَدِهِ، ومن لمْ يبلُغْ منهُمْ كتَبَها في صكٍّ ثُمَّ علَّقَها في عُنُقِهِ". هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ غَرِيْبٌ.
İbni Ömer (r.a.) de küçük ve büyük çocuklarına bunu öğretti. Ibni Ömer (r.a.) bu duayı yazmış ve çocuğunun boynuna asmıştı. (Ebu Davud, Tirmizi, Hakim, Ahmed)
İbni Abbas (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre; "Peygamberimiz (s.a.v.) Hz. Hasan ile Hüseyin'i okur ve şöyle derdi; "Şeytandan, her türlü zehirli hayvan ile günahkar gözden Allah'ın eksiksiz kelimeleri ile dua ederim" sonra,"babamız ibrahim (a.s.) de, ismail ile Ishak (a.s.)'a bu duayı okurdu" buyurdu. (Ebu Davud, Tirmizi)
Saranın cinlerden olup olmadığı hakkındaki bahiste de, efendimiz (s.a.v.)'in cinli hastaları tedavi ettiğini, sahabeden hastalara okuyanlar olduğunu, Ahmed Ibni Hanbel'in hikâyesini anlatmıştık ki, bunlar yeterli delillerdir.
Ehli sünnet alimlerinden hiç kimse, rukyeyi inkâr etmemiştir. Bu kadar deliller karşısında inkâr eden ancak cehaletinden inkâr etmektedir.
Hastalara ve delilere ve mecnunlara hem Rasulüllah (s.a.v), hem de ashabı okumuştur.
Harice b. Salt et-Temimi, amcasının şöyle dediğini rivayet ediyor; Peygamber (s.a.v.)'in yanından ayrılıp gelirken bir Arap mahallesine uğradık. Mahalle halkı "O zatın yanından hayırlı gelmekte olduğunuzu haber aldık. Biz de cinnet hastalığına tutulmuş biri vardır. Acaba sizde bir ilaç veya hastaya okuyacak birşey var mıdır?" diye sordular. Biz de "evet vardır" dedik. O cinni olan hastayı getirdiler, üç gün sabah akşam kendisine Fatiha'yı okudum. Her Fatiha'nın sonunda hastaya üfledim. Hasta bağını koparmış hayvan gibi dimdik oldu. Bunun üzerine bana bir ücret verdiler. "Hayır Rasulüllah'a soruncaya kadar almam" dedim. Rasulüllah'a sorunca, "Al, ye. Allah'a yemin ederim ki, senden başkası batıl bir okuma neticesinde yerse de, sen hak olan bir şeyi okumak sebebi ile yemiş olacaksın" buyurdular. (Ebu Davud)
Ulema, ittifakla "kâhin ve arraf sınıfına giren cincilere verilen para haramdır" demişlerdir.
Abdullah Ibn Mesud (r.a.) saralının kulağına okudu ve üfledi, hasta kendine geldi. Peygamberimiz (s.a.v.) ona ne okuduğunu sordu, o da sûre-i Mü'minun'un sonunu okuduğunu söyledi. Efendimiz (s.a.v.) "Bir insan o ayetleri tam bir yakın ile dağa okusa, dağ parçalanır" buyurdu. (İbnüssünniy)
Bu yukarıda saydığımız evler ya kimsesiz evlerdir ki, cinler orada mesken kurarlar, yahut da içindeki insanlar islam'ı yaşamadıkları için şeytan evin malından, evladından ve karısından istifade eder, ortak olur. Allah-u Teâlâ Kur'an'ı Mecid'inde "Onlara mallarında ve evlatlarında ortak ol" buyurmuştur, insan Islamdan uzaklaşınca bu ortaklık her zaman olabilir. Allah (c.c.)'a sığınırız.
Efendimiz (s.a.v.) "Evlerinizi kabirlere (mezarlara) çevirmeyiniz" buyurmaktadır^ Namaz kılınmayan, Kur'an okunmayan ev mezar gibi olmuştur. Bu eve şeytanlar da cinler de rahatça girip cirit atar. Böyle bir evden cinleri uzaklaştırmak istendiği zaman o cinlere evi terketmeleri için üç gün mühlet verilir. Evden gitmeleri ve ev halkından kimseye görünmemeleri istenir, eğer gitmezlerse bol miktarda su alınır, eller suyun içine konur ve ağız iyice suya yaklaştırılır. Okuma bitinceye kadar öyle durulur ve şu dualar okunur: Fatiha, Bakara (1-4), Bakara (255-257), Bakara (285-286), Al-i imran (1?), A'raf (54), Müminun (113-118), Saffat (1-10), Haşr (21-24), Cin (1-37), Ihlas ve Muav-vezeteyn okunur ve suya üflenir. O su evin köşelerine serpilirse cinler Allah (c.c.)'ın izni ile evden çıkarlar. (Müslim)
OKUYUP ÜFLEMENİN CAİZ OLMASI
Avf b. Malik (r.a.) şöyle demiştir: "Cahiliye devrinde hastalara okurduk, bu sebeple Rasulüllah (s.a.v.)'e "ya Rasulallah okumak hakkında ne buyurursunuz?" diye sorduğumuzda, "okuduğunuz şeyleri okuyun bakayım" der, şirki ihtiva eden bir şey yoksa "bir mahzur yoktur" derdi. (Ebu Davud, Müslim)
Hz. Enes (r.a.)'dan, "Rasulüllah (s.a.v.), gözdeğmesinde yılan, akrep gibi hayvanların sokmasında ve yan tarafta çıkan yaralarda hastayı okumaya izin verdi." (Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi)
Yine başka bir hadiste, "Kardeşine faydalı olabilen kimse bunu yapsın" buyurdular. (Müslim)
Hz. Aişe (r.a.) anlatıyor: Rasulüllah (s.a.v.) hastalanınca, O'na Cebrail (a.s.) okur ve şöyle derdi: "Allah'ın adı ile sana okudum. Allah seni kurtarsın, her hastalığını iyileştirsin, her hasedcinin şerrinden ve her gözü olanın kem gözünden korusun" (Müslim)
Amr b. Şuayb, babasından o da dedesinden şöyle dediğini rivayet etmiştir:
"Efendimiz (s.a.v.) korku için şu duayı okumalarını öğretti,
سنن الترمذي للإمام الترمذي
عَن عَمْرو بنِ شُعيبٍ عَن أبيهِ عَن جدِّهِ أنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَليْهِ وسَلَّم قَالَ:
"إذا فَزِعَ أحدُكمْ في النَّومِ فليقلْ أعُوذُ بكلماتِ اللَّهِ التَّامَّةِ من غَضَبهِ وعِقابهِ وشرِّ عبادِهِ، ومن هَمَزاتِ الشَّياطينِ وأنْ يحضُرُونِ فإنَّها لنْ تَضُرَّهُ" فكانَ عبدُ اللَّهِ بنُ عَمْرٍو يُلقنُها منْ بَلَغَ مِنْ وَلَدِهِ، ومن لمْ يبلُغْ منهُمْ كتَبَها في صكٍّ ثُمَّ علَّقَها في عُنُقِهِ". هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ غَرِيْبٌ.
İbni Ömer (r.a.) de küçük ve büyük çocuklarına bunu öğretti. Ibni Ömer (r.a.) bu duayı yazmış ve çocuğunun boynuna asmıştı. (Ebu Davud, Tirmizi, Hakim, Ahmed)
İbni Abbas (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre; "Peygamberimiz (s.a.v.) Hz. Hasan ile Hüseyin'i okur ve şöyle derdi; "Şeytandan, her türlü zehirli hayvan ile günahkar gözden Allah'ın eksiksiz kelimeleri ile dua ederim" sonra,"babamız ibrahim (a.s.) de, ismail ile Ishak (a.s.)'a bu duayı okurdu" buyurdu. (Ebu Davud, Tirmizi)
Saranın cinlerden olup olmadığı hakkındaki bahiste de, efendimiz (s.a.v.)'in cinli hastaları tedavi ettiğini, sahabeden hastalara okuyanlar olduğunu, Ahmed Ibni Hanbel'in hikâyesini anlatmıştık ki, bunlar yeterli delillerdir.
Ehli sünnet alimlerinden hiç kimse, rukyeyi inkâr etmemiştir. Bu kadar deliller karşısında inkâr eden ancak cehaletinden inkâr etmektedir.
Hastalara ve delilere ve mecnunlara hem Rasulüllah (s.a.v), hem de ashabı okumuştur.
Harice b. Salt et-Temimi, amcasının şöyle dediğini rivayet ediyor; Peygamber (s.a.v.)'in yanından ayrılıp gelirken bir Arap mahallesine uğradık. Mahalle halkı "O zatın yanından hayırlı gelmekte olduğunuzu haber aldık. Biz de cinnet hastalığına tutulmuş biri vardır. Acaba sizde bir ilaç veya hastaya okuyacak birşey var mıdır?" diye sordular. Biz de "evet vardır" dedik. O cinni olan hastayı getirdiler, üç gün sabah akşam kendisine Fatiha'yı okudum. Her Fatiha'nın sonunda hastaya üfledim. Hasta bağını koparmış hayvan gibi dimdik oldu. Bunun üzerine bana bir ücret verdiler. "Hayır Rasulüllah'a soruncaya kadar almam" dedim. Rasulüllah'a sorunca, "Al, ye. Allah'a yemin ederim ki, senden başkası batıl bir okuma neticesinde yerse de, sen hak olan bir şeyi okumak sebebi ile yemiş olacaksın" buyurdular. (Ebu Davud)
Ulema, ittifakla "kâhin ve arraf sınıfına giren cincilere verilen para haramdır" demişlerdir.
Abdullah Ibn Mesud (r.a.) saralının kulağına okudu ve üfledi, hasta kendine geldi. Peygamberimiz (s.a.v.) ona ne okuduğunu sordu, o da sûre-i Mü'minun'un sonunu okuduğunu söyledi. Efendimiz (s.a.v.) "Bir insan o ayetleri tam bir yakın ile dağa okusa, dağ parçalanır" buyurdu. (İbnüssünniy)