` βэγzα '
Banned
Antalya Barosu üyesi ve Hukukun Üstünlüğü Platformu sözcüsü Avukat Mustafa Özmen, Yargıtay 11. Ceza Dairesi tarafından İlhan Cihaner için verilen serbest bırakma kararının kişiye özel olduğunu söyledi.
Antalya'da merkezli 'Hukukun Üstünlüğü Platformu', Isparta ve Burdur Baro üyesi bir grup avukatla Özkaymak Falez Otel'de basın toplantısı düzenledi. Grubun sözcüsü Antalya Barosu avukatlarından Mustafa Özmen, yargıda son günlerde yaşanan olayları değerlendirdiği metni okudu. Hukukta farklı uygulamaların olduğunu ifade eden Özmen, tutuklu yargılanan Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner'in tahliye sürecini de eleştirdi.
Özmen, hukuktaki farklı uygulamaların hukuku hiçe saydığını savundu. İlhan Cihaner'in serbest bırakılma sürecinin "Kişiye özel bir uygulama" olarak değerlendiren Özmen, "Yaşanan sürecin birtakım insanları korumaya yönelik uygulamalar olduğunu düşünüyoruz. Özellikle İlhan Cihaner davasında olan bu. Yargıtay 11. Ceza Dairesi'nin verdiği karar tamamen özel olarak insanları korumaya yönelik bir karar. Kendileri de biliyor ki o karar o şekilde çıkmaz. Eğer başka bir mahkeme karar vermiş olsa, kendileri bozardı. Olayın özü bu." şeklinde konuştu.
Özmen, Yargıtay 11. Ceza Dairesi Başkanı Ersan Ülker tarafından, İlhan Cihaner'in Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 'Ergenekon terör örgütüne üye olmak' suçlamasıyla yargılandığı dava ile kişiye özel usul kuralları ihdas edilerek 'görevi kötüye kullanmak, evrakta sahtecilik ve imar kirliliğine neden olmak' iddialarıyla Yargıtay'da yargılandığı davanın birleştirilmesinin ardından tüm sanıkların serbest bırakılmasının Ceza Muhakemeleri Kanuna aykırı olduğunu belirtti.
Özmen, bir gazetecinin "Hukukta farklı uygulamalar arasından doğrusu nedir?" şeklindeki sorusuna şu şekilde cevap verdi: "Doğrusu bizim söylediğimiz, biz böyle diyoruz. Hukuk tek, yorumlar farklı olabilir, ama kamuoyuna da baktığınız zaman Yargıtay 11. Ceza Dairesinin vermiş olduğu kararın hukukçular tarafından da çok kabul edilmediği ortaya çıkıyor."
"REFERANDUM SÜRECİNDE ARTAN TERÖR OLAYLARI DÜŞÜNDÜRÜCÜ"
Referandum sürecinde artan terör olaylarının dikkat çekici olduğunu kaydeden Özmen, bu süreçte ülke üzerinde oynanan oyunun ortaya çıktığını söyledi.
Özmen, terör ve teröre bağlı olayları ülke gündeminden çıkarmanın demokrasi çıtasının yükseltilmesi, hukukun üstünlüğünü ortaya çıkaran reformlara imza atılmasıyla mümkün olacağını savundu.
Terör olaylarının çözümünde muhatabın ne İmralı, ne de Kandil olduğunu ifade eden Özmen, "Muhatap milletin vicdanıdır, milletin kendisidir. Terörle mücadelede konsept değiştirilmelidir. Terörle mücadele antiterör eğitimi almış özel güvenlik kuvvetleri tarafından yapılmalıdır. Bu konuda siyasi iradeyi inisiyatif almaya çağırıyoruz. Hiçbir zaman terör olaylarının önlenmesine çare olmayacak 'OHAL ve sıkıyönetim' gibi olağanüstü uygulamalar gündeme gelmemelidir." diye konuştu.
"ERGENEKON DAVASI SONUÇSUZ BIRAKMAK İÇİN HUKUK DIŞI ÇALIŞMALAR VAR"
Özmen, ülkede son günlerde hukuk adına endişe verici gelişmeler yaşandığını öne sürdü. Yüksek yargıda Ergenekon davasını sonuçsuz bırakmak için hukuk dışı ve mevzuata aykırı çalışmalar yapıldığını savunan Özmen, Ergenekon davasında tutuklu yargılanan eski Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal'ın tahliye kararını da eleştirdi.
Özmen, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin Ergenekon tutuklusu Mehmet Haberal'ı tahliye etmeyen hâkimler için verdiği tazminat cezasına yönelik kararın hakimleri baskı altına almaya ve sindirmeye yönelik olduğunu ifade etti.
Özmen, Balyoz soruşturması kapsamında İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi üye hâkimi Yılmaz Alp tarafından verilen tahkiye kararlarının hukuka olan güveni sarstığını kaydetti.
Özmen, Adalet eski Bakanı Seyfi Oktay hakkında yürütülen soruşturma sırasında Anayasa Mahkemesi üyesi Fulya Kantarcıoğlu ile yaptığı konuşmanın yasal dinlemeye takıldığını hatırlattı.
Konuşmalarda referanduma konu Anayasa değişiklik paketi hakkında yapılan konuşmaların ihsas-ı rey niteliğinde olduğunu savunan Özmen, "Yüksek mahkemenin saygın bir üyesinin bu tür konuşmalar yapması, mahkemenin inanılırlığını, tarafsızlığını ve yargı bağımsızlığını hiçe sayan bir davranıştır. Mahkemenin onurunu korumak, Anayasa Mahkemesinin üyelerine aittir. Fulya Kantarcıoğlu'yu bu davadan çekilmeye davet ediyoruz." dedi.
Antalya'da merkezli 'Hukukun Üstünlüğü Platformu', Isparta ve Burdur Baro üyesi bir grup avukatla Özkaymak Falez Otel'de basın toplantısı düzenledi. Grubun sözcüsü Antalya Barosu avukatlarından Mustafa Özmen, yargıda son günlerde yaşanan olayları değerlendirdiği metni okudu. Hukukta farklı uygulamaların olduğunu ifade eden Özmen, tutuklu yargılanan Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner'in tahliye sürecini de eleştirdi.
Özmen, hukuktaki farklı uygulamaların hukuku hiçe saydığını savundu. İlhan Cihaner'in serbest bırakılma sürecinin "Kişiye özel bir uygulama" olarak değerlendiren Özmen, "Yaşanan sürecin birtakım insanları korumaya yönelik uygulamalar olduğunu düşünüyoruz. Özellikle İlhan Cihaner davasında olan bu. Yargıtay 11. Ceza Dairesi'nin verdiği karar tamamen özel olarak insanları korumaya yönelik bir karar. Kendileri de biliyor ki o karar o şekilde çıkmaz. Eğer başka bir mahkeme karar vermiş olsa, kendileri bozardı. Olayın özü bu." şeklinde konuştu.
Özmen, Yargıtay 11. Ceza Dairesi Başkanı Ersan Ülker tarafından, İlhan Cihaner'in Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 'Ergenekon terör örgütüne üye olmak' suçlamasıyla yargılandığı dava ile kişiye özel usul kuralları ihdas edilerek 'görevi kötüye kullanmak, evrakta sahtecilik ve imar kirliliğine neden olmak' iddialarıyla Yargıtay'da yargılandığı davanın birleştirilmesinin ardından tüm sanıkların serbest bırakılmasının Ceza Muhakemeleri Kanuna aykırı olduğunu belirtti.
Özmen, bir gazetecinin "Hukukta farklı uygulamalar arasından doğrusu nedir?" şeklindeki sorusuna şu şekilde cevap verdi: "Doğrusu bizim söylediğimiz, biz böyle diyoruz. Hukuk tek, yorumlar farklı olabilir, ama kamuoyuna da baktığınız zaman Yargıtay 11. Ceza Dairesinin vermiş olduğu kararın hukukçular tarafından da çok kabul edilmediği ortaya çıkıyor."
"REFERANDUM SÜRECİNDE ARTAN TERÖR OLAYLARI DÜŞÜNDÜRÜCÜ"
Referandum sürecinde artan terör olaylarının dikkat çekici olduğunu kaydeden Özmen, bu süreçte ülke üzerinde oynanan oyunun ortaya çıktığını söyledi.
Özmen, terör ve teröre bağlı olayları ülke gündeminden çıkarmanın demokrasi çıtasının yükseltilmesi, hukukun üstünlüğünü ortaya çıkaran reformlara imza atılmasıyla mümkün olacağını savundu.
Terör olaylarının çözümünde muhatabın ne İmralı, ne de Kandil olduğunu ifade eden Özmen, "Muhatap milletin vicdanıdır, milletin kendisidir. Terörle mücadelede konsept değiştirilmelidir. Terörle mücadele antiterör eğitimi almış özel güvenlik kuvvetleri tarafından yapılmalıdır. Bu konuda siyasi iradeyi inisiyatif almaya çağırıyoruz. Hiçbir zaman terör olaylarının önlenmesine çare olmayacak 'OHAL ve sıkıyönetim' gibi olağanüstü uygulamalar gündeme gelmemelidir." diye konuştu.
"ERGENEKON DAVASI SONUÇSUZ BIRAKMAK İÇİN HUKUK DIŞI ÇALIŞMALAR VAR"
Özmen, ülkede son günlerde hukuk adına endişe verici gelişmeler yaşandığını öne sürdü. Yüksek yargıda Ergenekon davasını sonuçsuz bırakmak için hukuk dışı ve mevzuata aykırı çalışmalar yapıldığını savunan Özmen, Ergenekon davasında tutuklu yargılanan eski Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal'ın tahliye kararını da eleştirdi.
Özmen, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin Ergenekon tutuklusu Mehmet Haberal'ı tahliye etmeyen hâkimler için verdiği tazminat cezasına yönelik kararın hakimleri baskı altına almaya ve sindirmeye yönelik olduğunu ifade etti.
Özmen, Balyoz soruşturması kapsamında İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi üye hâkimi Yılmaz Alp tarafından verilen tahkiye kararlarının hukuka olan güveni sarstığını kaydetti.
Özmen, Adalet eski Bakanı Seyfi Oktay hakkında yürütülen soruşturma sırasında Anayasa Mahkemesi üyesi Fulya Kantarcıoğlu ile yaptığı konuşmanın yasal dinlemeye takıldığını hatırlattı.
Konuşmalarda referanduma konu Anayasa değişiklik paketi hakkında yapılan konuşmaların ihsas-ı rey niteliğinde olduğunu savunan Özmen, "Yüksek mahkemenin saygın bir üyesinin bu tür konuşmalar yapması, mahkemenin inanılırlığını, tarafsızlığını ve yargı bağımsızlığını hiçe sayan bir davranıştır. Mahkemenin onurunu korumak, Anayasa Mahkemesinin üyelerine aittir. Fulya Kantarcıoğlu'yu bu davadan çekilmeye davet ediyoruz." dedi.