Çiçek hastalığı geçmişte, yaptığı salgınlarla insanları çok korkutan, bulaşıcı, ateşli, ağır bir virüs hastalığıdır. Deride irinli döküntüler meydana getirir. Öldürücü de olabilen hastalık, deride özellikle yüz derisinde iz bırakarak iyileşir. İnsanlara vermiş olduğu dehşetten dolayı ilk tanınan hastalıklardan biridir. Elde edilebilen bilgilere göre hastalık zamanımızdan yaklaşık bin yıl önce Çin’de tarif edilmiştir. Hastalığın ilk kaynağı Asya ve Afrika’dır.
Mısır’da mumyalar üzerinde tipik çiçek bozukluklarına rastlanmıştır. Çiçek hastalığını ve belirtilerini Ebu Bekir Razi çok güzel tarif etmiştir. Daha sonraları Roma’lı Frekastor çiçeği yeniden tarif etmiştir. Hastalığa karşı eskiden beri bilinen, korunma için “hasta gömleği giydirme” ve “çiçek cerahatini deriyi çizerek sürmek” yöntemleri uygulanmaktaydı.
Edward Jenner 1749 yılında bir köy papazının çocuğu olarak dünyaya gelmiştir, İngiltere’de Gloucestershire’da bir cerrahın yanında uzun süre çıraklık yapmış daha sonra tıp öğrenimini geliştirmek için Londra’ya gitmiş ve orada John Hunter’in öğrencisi olmuştur. Hocasının tavsiyesiyle 1775 yılında, o dönemlerdeki en yaygın ve can alan hastalık olan çiçek hastalığı ile ilgili araştırmalara başlamıştır. Araştırmaları sonucu çiçek hastalığına aşı bulan Jenner aynı yıl köyünde baş gösteren çiçek hastalığı salgını karşısında çocuklar üzerinde aşısını denemiş ve olumlu sonuçlar aldığını ispat etmiştir. Daha sonra 1796′da buluşu ile ilgili ayrıntılı bir rapor yayımlamış ve buluşu gerek Avrupa’da gerek ise Birleşik Amerika’da ilgiyle karşılanmış ve benimsenmişse de dönemim tıp bilginleri aşıya karşı çıkmışlardır. Fakat elde edilen sonuçların başarısı sebebi ile 1870 yılına gelindiğinde binlerce insan aşılanmıştır. Daha sonraki yıllarda çiçek aşısı İngiltere’nin dışında da yaygınlaşmış, bugün ise tüm dünyada kullanılmaktadır.
Bazı kaynaklarda Jennerin araştırmalarında Çiçek aşısını türklerden öğrendiği belirtilmektedir.
Çiçek hastalığının kuluçka dönemi 8-12 gün arasında olup, baş ağrısı, titreme, ürperme, sırtta ağrı ve kusma ilk belirtileridir. Bu sırada ateş 40-41 dereceye kadar yükselir. Hastalığın ilk iki günü hastanın karnında ve vücudunda kabarcık şeklinde döküntüler belirir. 3-4 gün bu kabarcıklar yüzde de görünmeye başlar. Daha sonra bileklerde, kollarda, karında, yüzde ve bacaklarda içi su toplayarak
çoğalan benekler özellikle yüzde çok acı verir. Kabarcıkların hepsi aynı yaştadır; yani birisi kabuklanırken yeni bir kabarcığın su dolu olarak ortaya çıkması söz konusu değildir. Vücûdun her tarafındaki döküntüler sırayla; toplu iğne başı kadar kırmızı döküntüler, deriden az kabarık döküntüler, deriden kabarık içi berrak sıvı dolu döküntüler, içi cerahat dolu döküntüler ve kabuklanma safhalarından aynı zamanda geçerler. Kabarcıkların çıkışı sırasında düşen ateş, içlerinin cerahat dolmasıyla tekrar yükselebilir. Kabuklanmanın başlaması ile ateş yeniden düşer. 12-14 günden sonra kabuklar dökülmeye başlar. Kabuklar döküldükten sonra yerinde “çiçek bozuğu” denilen izler kalır. Çiçek hastalığı geçtikten sonra ömür boyu bağışıklık bırakır. Çiçek, günümüzde koruyucu aşısı sayesinde hiç görülmez olmuştur. Son yıllarda çiçek aşısının zorunlu olma durumu tamamen kaldırılmış ancak salgın şüphesi olduğu zamanlarda yapılmaktadır.
Mısır’da mumyalar üzerinde tipik çiçek bozukluklarına rastlanmıştır. Çiçek hastalığını ve belirtilerini Ebu Bekir Razi çok güzel tarif etmiştir. Daha sonraları Roma’lı Frekastor çiçeği yeniden tarif etmiştir. Hastalığa karşı eskiden beri bilinen, korunma için “hasta gömleği giydirme” ve “çiçek cerahatini deriyi çizerek sürmek” yöntemleri uygulanmaktaydı.
Edward Jenner 1749 yılında bir köy papazının çocuğu olarak dünyaya gelmiştir, İngiltere’de Gloucestershire’da bir cerrahın yanında uzun süre çıraklık yapmış daha sonra tıp öğrenimini geliştirmek için Londra’ya gitmiş ve orada John Hunter’in öğrencisi olmuştur. Hocasının tavsiyesiyle 1775 yılında, o dönemlerdeki en yaygın ve can alan hastalık olan çiçek hastalığı ile ilgili araştırmalara başlamıştır. Araştırmaları sonucu çiçek hastalığına aşı bulan Jenner aynı yıl köyünde baş gösteren çiçek hastalığı salgını karşısında çocuklar üzerinde aşısını denemiş ve olumlu sonuçlar aldığını ispat etmiştir. Daha sonra 1796′da buluşu ile ilgili ayrıntılı bir rapor yayımlamış ve buluşu gerek Avrupa’da gerek ise Birleşik Amerika’da ilgiyle karşılanmış ve benimsenmişse de dönemim tıp bilginleri aşıya karşı çıkmışlardır. Fakat elde edilen sonuçların başarısı sebebi ile 1870 yılına gelindiğinde binlerce insan aşılanmıştır. Daha sonraki yıllarda çiçek aşısı İngiltere’nin dışında da yaygınlaşmış, bugün ise tüm dünyada kullanılmaktadır.
Bazı kaynaklarda Jennerin araştırmalarında Çiçek aşısını türklerden öğrendiği belirtilmektedir.
Çiçek hastalığının kuluçka dönemi 8-12 gün arasında olup, baş ağrısı, titreme, ürperme, sırtta ağrı ve kusma ilk belirtileridir. Bu sırada ateş 40-41 dereceye kadar yükselir. Hastalığın ilk iki günü hastanın karnında ve vücudunda kabarcık şeklinde döküntüler belirir. 3-4 gün bu kabarcıklar yüzde de görünmeye başlar. Daha sonra bileklerde, kollarda, karında, yüzde ve bacaklarda içi su toplayarak
çoğalan benekler özellikle yüzde çok acı verir. Kabarcıkların hepsi aynı yaştadır; yani birisi kabuklanırken yeni bir kabarcığın su dolu olarak ortaya çıkması söz konusu değildir. Vücûdun her tarafındaki döküntüler sırayla; toplu iğne başı kadar kırmızı döküntüler, deriden az kabarık döküntüler, deriden kabarık içi berrak sıvı dolu döküntüler, içi cerahat dolu döküntüler ve kabuklanma safhalarından aynı zamanda geçerler. Kabarcıkların çıkışı sırasında düşen ateş, içlerinin cerahat dolmasıyla tekrar yükselebilir. Kabuklanmanın başlaması ile ateş yeniden düşer. 12-14 günden sonra kabuklar dökülmeye başlar. Kabuklar döküldükten sonra yerinde “çiçek bozuğu” denilen izler kalır. Çiçek hastalığı geçtikten sonra ömür boyu bağışıklık bırakır. Çiçek, günümüzde koruyucu aşısı sayesinde hiç görülmez olmuştur. Son yıllarda çiçek aşısının zorunlu olma durumu tamamen kaldırılmış ancak salgın şüphesi olduğu zamanlarda yapılmaktadır.