ashli
Bayan Üye
Tanrı dedi ki:
Üzüntünün size galip geldiğini ve onu yenmekte zorlandığınızı biliyorum. Üzüntünün bazen içine düştüğünüz bir bataklık haline geldiğini biliyorum.
Üzüntünün gerçekte ne olduğunu biliyor musunuz peki? Nerden kaynak bulduğunu biliyor musunuz? Yeryüzü hayatının geçiciliğinden kaynak bulur o. Üzüntü zamanla alakalıdır, geçmiş zamanla ve gelecek zamanla alakalıdır o. Eğer zaman kavramı gerçek değilse -ki buna yönelik bir his taşıyorsunuz- o halde ona refakat eden üzüntü hissi de gerçek değildir. Gerçek olmayan bir şeye dikkat sarfetmek ise gerçek olmayan bir şeye dikkat sarfetmektir sadece. Ne var ki bunu yapmak enerjinizi tüketmektedir.
Kalbinizdeki acının size kafi derecede hakiki geldiğini biliyorum, fakat gerçekte yaptığınız şey tavan arasındaki eski bavul ve kutuları didikleyip, eski kıyafetleri ve hatıraları dışarı çıkarmaktır sadece. Ya da ajandanızdaki boş sayfalara bakıyor ve olacaklardan korkuyorsunuzdur. Zamanın ne kadar tahrip edici olduğunu görüyorsunuz, değil mi? Değer verdiğiniz şeyleri sizden almakta ve geride bıraktığı boşluğa üzüntü koymaktadır o. Zamandan sakınmaya çalışırken aynı zamanda da onun yanına sokuluyorsunuz siz.
Yüzünüzdeki kırışıkları gidermeye çalışıyor ve baştan kaybettiğiniz bir savaş veriyorsunuz. Bağımlılığı ortadan kaldırıyor olmanız gerekir aziz canlarım, böylelikle galip gelirsiniz; çünkü tüm üzüntünüz geçmişte olmuş görünüp de bir daha olmayacak şeylere duyulan bağımlılıktır. Sevdiklerim , ufukta yitip giden her bir gün batımının da yasını tutabilirsiniz elbette, zira aynı günbatımları tam olarak bir daha görünmeyeceklerdir. "Geçen yılın karları" diye bir laf vardır. O karların da yasını tutmalı mısınız acaba? Geçmiş gitmiş bir şeylerin yasını tutmalı mısınız?
Kalbinizin aklınızdan hiç çıkaramayacağınız derecede geçmişe bağımlı olması mı gerekiyor? Kendinizi ondan kurtarma konusunda sıkıntı yaşıyorsunuz. Geçmiş kendisini sizden kurtarmıştı halbuki. Onun kalmasını isteyen sizsiniz, ya da belirli bazı parçaların kalmasını istiyorsunuz; çabucak çekip gitmesini istediğiniz parçalar da var fakat siz onları da sıkı sıkı tutuyorsunuz. Sevdiklerim, mazinin tamamının aynı çöp bidonuyla atılması gerekir. O zaten size "hoşça kal" demiştir. Şimdi ona el sallama ya da sarılıp veda etme sırası sizdedir.
Anıların yasını tutuyorsunuz, anıların eksikliğinin de tasını tutuyorsunuz. Çoktan unutmuş olduğunuz ya da bir an için unuttuğunuz şeylerin yasını tutuyorsunuz. Geçmişin uzaklaşma hızına yas tutuyorsunuz. Ona veda etmeniz gerektiğini bilmenize rağmen geçmişin biraz daha oyalanmasını, buralarda biraz daha kalmasını istiyorsunuz. Ne var ki, parmaklarınızı daima yanılsama olan bir şeye uzatıyorsunuz sadece. Bir seraptan ibaret olan o vahayı hatırlıyor ve ona bağlanıyorsunuz.
Geçmiş yılın karlarının erimiş olduğu gerçeği illa ki ağlamanızı mı gerektiriyor? Muhakkak gözyaşı dökmeniz gerekiyorsa, dökün öyleyse. Yüreğinizdeki karları eritin. Özlemi eritin. Bir süre sonra gözyaşlarınız da akmayı bırakacaktır. Bu defa da onların yasını tutabilirsiniz. Zaten geride kalması gerekeni geride bırakarak bir münasebetsizlik yapıyormuşsunuz gibi görüntüdeki bu sonlanışa yas tutabilirsiniz.
Aslında ortada toplanacak bir parça yokken tüm parçaları toplayıp bir araya getirmeye çalışıyorsunuz siz.
Kaçıp kurtulmaya çalıştığınız bir dönem bile olsa o, bir dönemin sona ermesinden üzüntü duyuyorsunuz. İstemediğiniz bir şeyleri himaye etmeye çalışıyorsunuz. Geçen yıllar geçmişi allayıp pullarmış gibi görünüyor öyle ki değersiz olan değerli hale geliyor.
Önünüzde duran bu andır değerli olan. Gökkuşağının kavisi tam buradadır. Onu size doğru tutuyorum ben. Sizindir o. Dünkü gökkuşağı gitmiştir artık. Yarınki ise henüz gelmemiştir. Ne olacak peki sevdiklerim? Size tam şimdi verdiğimi kabul edip gerisini de bırakacak mısınız lütfen?
Çeviren: Engin Zeyno Vural
Üzüntünün size galip geldiğini ve onu yenmekte zorlandığınızı biliyorum. Üzüntünün bazen içine düştüğünüz bir bataklık haline geldiğini biliyorum.
Üzüntünün gerçekte ne olduğunu biliyor musunuz peki? Nerden kaynak bulduğunu biliyor musunuz? Yeryüzü hayatının geçiciliğinden kaynak bulur o. Üzüntü zamanla alakalıdır, geçmiş zamanla ve gelecek zamanla alakalıdır o. Eğer zaman kavramı gerçek değilse -ki buna yönelik bir his taşıyorsunuz- o halde ona refakat eden üzüntü hissi de gerçek değildir. Gerçek olmayan bir şeye dikkat sarfetmek ise gerçek olmayan bir şeye dikkat sarfetmektir sadece. Ne var ki bunu yapmak enerjinizi tüketmektedir.
Kalbinizdeki acının size kafi derecede hakiki geldiğini biliyorum, fakat gerçekte yaptığınız şey tavan arasındaki eski bavul ve kutuları didikleyip, eski kıyafetleri ve hatıraları dışarı çıkarmaktır sadece. Ya da ajandanızdaki boş sayfalara bakıyor ve olacaklardan korkuyorsunuzdur. Zamanın ne kadar tahrip edici olduğunu görüyorsunuz, değil mi? Değer verdiğiniz şeyleri sizden almakta ve geride bıraktığı boşluğa üzüntü koymaktadır o. Zamandan sakınmaya çalışırken aynı zamanda da onun yanına sokuluyorsunuz siz.
Yüzünüzdeki kırışıkları gidermeye çalışıyor ve baştan kaybettiğiniz bir savaş veriyorsunuz. Bağımlılığı ortadan kaldırıyor olmanız gerekir aziz canlarım, böylelikle galip gelirsiniz; çünkü tüm üzüntünüz geçmişte olmuş görünüp de bir daha olmayacak şeylere duyulan bağımlılıktır. Sevdiklerim , ufukta yitip giden her bir gün batımının da yasını tutabilirsiniz elbette, zira aynı günbatımları tam olarak bir daha görünmeyeceklerdir. "Geçen yılın karları" diye bir laf vardır. O karların da yasını tutmalı mısınız acaba? Geçmiş gitmiş bir şeylerin yasını tutmalı mısınız?
Kalbinizin aklınızdan hiç çıkaramayacağınız derecede geçmişe bağımlı olması mı gerekiyor? Kendinizi ondan kurtarma konusunda sıkıntı yaşıyorsunuz. Geçmiş kendisini sizden kurtarmıştı halbuki. Onun kalmasını isteyen sizsiniz, ya da belirli bazı parçaların kalmasını istiyorsunuz; çabucak çekip gitmesini istediğiniz parçalar da var fakat siz onları da sıkı sıkı tutuyorsunuz. Sevdiklerim, mazinin tamamının aynı çöp bidonuyla atılması gerekir. O zaten size "hoşça kal" demiştir. Şimdi ona el sallama ya da sarılıp veda etme sırası sizdedir.
Anıların yasını tutuyorsunuz, anıların eksikliğinin de tasını tutuyorsunuz. Çoktan unutmuş olduğunuz ya da bir an için unuttuğunuz şeylerin yasını tutuyorsunuz. Geçmişin uzaklaşma hızına yas tutuyorsunuz. Ona veda etmeniz gerektiğini bilmenize rağmen geçmişin biraz daha oyalanmasını, buralarda biraz daha kalmasını istiyorsunuz. Ne var ki, parmaklarınızı daima yanılsama olan bir şeye uzatıyorsunuz sadece. Bir seraptan ibaret olan o vahayı hatırlıyor ve ona bağlanıyorsunuz.
Geçmiş yılın karlarının erimiş olduğu gerçeği illa ki ağlamanızı mı gerektiriyor? Muhakkak gözyaşı dökmeniz gerekiyorsa, dökün öyleyse. Yüreğinizdeki karları eritin. Özlemi eritin. Bir süre sonra gözyaşlarınız da akmayı bırakacaktır. Bu defa da onların yasını tutabilirsiniz. Zaten geride kalması gerekeni geride bırakarak bir münasebetsizlik yapıyormuşsunuz gibi görüntüdeki bu sonlanışa yas tutabilirsiniz.
Aslında ortada toplanacak bir parça yokken tüm parçaları toplayıp bir araya getirmeye çalışıyorsunuz siz.
Kaçıp kurtulmaya çalıştığınız bir dönem bile olsa o, bir dönemin sona ermesinden üzüntü duyuyorsunuz. İstemediğiniz bir şeyleri himaye etmeye çalışıyorsunuz. Geçen yıllar geçmişi allayıp pullarmış gibi görünüyor öyle ki değersiz olan değerli hale geliyor.
Önünüzde duran bu andır değerli olan. Gökkuşağının kavisi tam buradadır. Onu size doğru tutuyorum ben. Sizindir o. Dünkü gökkuşağı gitmiştir artık. Yarınki ise henüz gelmemiştir. Ne olacak peki sevdiklerim? Size tam şimdi verdiğimi kabul edip gerisini de bırakacak mısınız lütfen?
Çeviren: Engin Zeyno Vural