ashli
Bayan Üye
Tanrı dedi ki:
Dünyevi başarılarınızı bazen kendinize atfedersiniz bazen de şanslı yıldızınıza.
Dünyevi başarı her zaman için talihli bir şey değildir canlarım. Egoya olan bağımlılığınızı arttırabilir o.
İşitmekten hoşlanmayacağınız bir şey söyleyeceğim size. Bunu duymak daha önce de hoşunuza gitmemişti. Ya da bunu belki ilk kez duyacaksınız. İşte şöyle:
Dünyada her ne olursa olsun; kendinizden yana, maharetlerinizden, başarılarınızdan yana bir heyecan ve şevk içindeyken, ne denli geçerli ve haklı olurlarsa olsunlar bunlara kapılmış gider bir haldeyken ego üzerinizde bir takım numaralar yapıyor demektir. Huysuz, keyifsiz, gerginken ya da herhangi bir kıskançlık veya sıkkınlık hali içindeyken de ego aynı şekilde üzerinizde bir takım numaralar yapıyordur. Kendiniz hakkında abartılı hisler içindeyken veya bir başkasına yönelik olumsuz duygular hissederken egonuz gününü sizinle gün ediyor demektir. Burada eğlenceli bir durum yoktur ama ego kulaklarınıza fısıldayıp dururken onu dinlemeye devam edersiniz sizler.
Ego olmasa, hayatla çekişmeye girecek bir durum olmayacaktır sizin için. Korku çoğu kez egodan kaynak bulur. Egodan kaynak bulan korkunç bir pay söz konusudur. Hayatın çoğu egoyla sınırlıdır.
Sizse haklı olduğunu düşünüyorsunuzdur. Örneğin, gerçek aşkınız artık sizi o kadar da sevmediğine karar verdiğinde birden bire siz de onu o kadar çok sevmemeye başlıyorsunuz. Feci kusurlar bulmaya başlıyorsunuz. Sizin duygularınızın açısından onun sizi sevmeyi bırakması gibi bir hakkı bulunmuyor. Bakış açınıza göre sizi terk ettiği için yanlış yapmış oluyor. Belki de öyle ama nereden biliyorsunuz ki? Bildiğiniz şey bu durumdan hoşlanmadığınız. Ama bir zamanlar sizi ne kadar çok sevmiş olursa olsun, siz ne düşünürseniz düşünün, o da ne düşünürse düşünsün hayatını her an istediği gibi yaşama hakkına sahiptir o. Ego ise yüreğinizi söndürmekte ve buna hakkı olmadığını, sizin de artık incinmişler saffında olduğunuzu söylemektedir size. Sevdiğiniz nereye gitmiştir peki? Sıvışıp kaçmıştır o. Uzun zamandır yüreğinizde tuttuğunuz, yere göğe koyamayıp ilan ettiğiniz sevginiz de kalmamıştır. Yüreğinizdeki sevgi körelmiştir belki, dolayısıyla iki yüzlü ego da sizi hakiki benliğinizden ayırıp koparmakla harika zaman geçirmektedir.
Peki sevdiğiniz sizin için bir tutku halinde miydi? Sevgiye sahip olunması, ona tahakküm edilmesi asla murad edilmez. Sahiplik hali hapis olmak gibidir. Birisini hapsetmek ise egodan başka nedir ki?
Yüreğinizde taşıdığınızı düşündüğünüz aşkın sevgiden ziyade öncelikle ego olması gayet olasıdır. Sevgideki mesele, ki bu yanlış değerlendirilen bir sevgi bile olsa size sevginin nasıl bir şey olacağı yönünde fikir vermesidir.
Mesele sevgi olduğunda ne denli egoya dayalı hareket ediyor olursanız olun bu küçük sevgi misalleri bile sizi daha büyük bir sevgiye ve sevginin gerçekte ne olduğuna dair daha kesin bir idraka götürmektedir. Neyin sevgi olmadığını da öğreniyor olabilirsiniz pek ala.
Sevilmediğiniz hissine kapıldığınızda kendi sevginizi de alıp götürüyorsunuzdur. Sizi bırakıp giden kişiyi kopya ediyorsunuzdur. Başka bir yoldan gitmeye ve sevginizi himaye etmeye muktedir olamıyorsunuzdur. Yüreğinizdeki sevgi ise yarım kalıyor, adeta havlu atıyordur bu durumda.
Genel açıdan bakarsak sevginin ne olduğunu ve onunla ne yapması, ona ne anlam vermesi gerektiğini bu dünyada kim biliyordur ki? Aşk meleği oklarını hedef gözetmeksizin atabilir, bu oklar nereye düşerse düşsün yürekler de dağınık bir dizilimdedir zaten.
Bir başkası sizi asla aptal durumuna düşüremez, kandıramaz. Bunu ego yapar. Kendinize zırh bildiğiniz ve işbirliği yaptığınız ego kılıcını sağa sola savurur hep.
“Reddedilmiş,” anlamındaki kelimeler egoya özgüdür. Hayatınıza kendi gözlerinizle mi bakıyorsunuz yoksa dünyanınkilerle mi acaba? Dünyanın ne söyleyeceğini, hayatınızı ahenk içinde ileri götürmekten daha fazla mı umursuyorsunuz? Size affedici, lütufkar ve nazik olabileceğinizi söylüyorum ben. Hayat her zaman size dair değildir, her zaman sizin çevrenizde dönmüyordur o. Bir de bu gözle bakın, olur mu?
Çeviren: Engin Zeyno Vural
Dünyevi başarılarınızı bazen kendinize atfedersiniz bazen de şanslı yıldızınıza.
Dünyevi başarı her zaman için talihli bir şey değildir canlarım. Egoya olan bağımlılığınızı arttırabilir o.
İşitmekten hoşlanmayacağınız bir şey söyleyeceğim size. Bunu duymak daha önce de hoşunuza gitmemişti. Ya da bunu belki ilk kez duyacaksınız. İşte şöyle:
Dünyada her ne olursa olsun; kendinizden yana, maharetlerinizden, başarılarınızdan yana bir heyecan ve şevk içindeyken, ne denli geçerli ve haklı olurlarsa olsunlar bunlara kapılmış gider bir haldeyken ego üzerinizde bir takım numaralar yapıyor demektir. Huysuz, keyifsiz, gerginken ya da herhangi bir kıskançlık veya sıkkınlık hali içindeyken de ego aynı şekilde üzerinizde bir takım numaralar yapıyordur. Kendiniz hakkında abartılı hisler içindeyken veya bir başkasına yönelik olumsuz duygular hissederken egonuz gününü sizinle gün ediyor demektir. Burada eğlenceli bir durum yoktur ama ego kulaklarınıza fısıldayıp dururken onu dinlemeye devam edersiniz sizler.
Ego olmasa, hayatla çekişmeye girecek bir durum olmayacaktır sizin için. Korku çoğu kez egodan kaynak bulur. Egodan kaynak bulan korkunç bir pay söz konusudur. Hayatın çoğu egoyla sınırlıdır.
Sizse haklı olduğunu düşünüyorsunuzdur. Örneğin, gerçek aşkınız artık sizi o kadar da sevmediğine karar verdiğinde birden bire siz de onu o kadar çok sevmemeye başlıyorsunuz. Feci kusurlar bulmaya başlıyorsunuz. Sizin duygularınızın açısından onun sizi sevmeyi bırakması gibi bir hakkı bulunmuyor. Bakış açınıza göre sizi terk ettiği için yanlış yapmış oluyor. Belki de öyle ama nereden biliyorsunuz ki? Bildiğiniz şey bu durumdan hoşlanmadığınız. Ama bir zamanlar sizi ne kadar çok sevmiş olursa olsun, siz ne düşünürseniz düşünün, o da ne düşünürse düşünsün hayatını her an istediği gibi yaşama hakkına sahiptir o. Ego ise yüreğinizi söndürmekte ve buna hakkı olmadığını, sizin de artık incinmişler saffında olduğunuzu söylemektedir size. Sevdiğiniz nereye gitmiştir peki? Sıvışıp kaçmıştır o. Uzun zamandır yüreğinizde tuttuğunuz, yere göğe koyamayıp ilan ettiğiniz sevginiz de kalmamıştır. Yüreğinizdeki sevgi körelmiştir belki, dolayısıyla iki yüzlü ego da sizi hakiki benliğinizden ayırıp koparmakla harika zaman geçirmektedir.
Peki sevdiğiniz sizin için bir tutku halinde miydi? Sevgiye sahip olunması, ona tahakküm edilmesi asla murad edilmez. Sahiplik hali hapis olmak gibidir. Birisini hapsetmek ise egodan başka nedir ki?
Yüreğinizde taşıdığınızı düşündüğünüz aşkın sevgiden ziyade öncelikle ego olması gayet olasıdır. Sevgideki mesele, ki bu yanlış değerlendirilen bir sevgi bile olsa size sevginin nasıl bir şey olacağı yönünde fikir vermesidir.
Mesele sevgi olduğunda ne denli egoya dayalı hareket ediyor olursanız olun bu küçük sevgi misalleri bile sizi daha büyük bir sevgiye ve sevginin gerçekte ne olduğuna dair daha kesin bir idraka götürmektedir. Neyin sevgi olmadığını da öğreniyor olabilirsiniz pek ala.
Sevilmediğiniz hissine kapıldığınızda kendi sevginizi de alıp götürüyorsunuzdur. Sizi bırakıp giden kişiyi kopya ediyorsunuzdur. Başka bir yoldan gitmeye ve sevginizi himaye etmeye muktedir olamıyorsunuzdur. Yüreğinizdeki sevgi ise yarım kalıyor, adeta havlu atıyordur bu durumda.
Genel açıdan bakarsak sevginin ne olduğunu ve onunla ne yapması, ona ne anlam vermesi gerektiğini bu dünyada kim biliyordur ki? Aşk meleği oklarını hedef gözetmeksizin atabilir, bu oklar nereye düşerse düşsün yürekler de dağınık bir dizilimdedir zaten.
Bir başkası sizi asla aptal durumuna düşüremez, kandıramaz. Bunu ego yapar. Kendinize zırh bildiğiniz ve işbirliği yaptığınız ego kılıcını sağa sola savurur hep.
“Reddedilmiş,” anlamındaki kelimeler egoya özgüdür. Hayatınıza kendi gözlerinizle mi bakıyorsunuz yoksa dünyanınkilerle mi acaba? Dünyanın ne söyleyeceğini, hayatınızı ahenk içinde ileri götürmekten daha fazla mı umursuyorsunuz? Size affedici, lütufkar ve nazik olabileceğinizi söylüyorum ben. Hayat her zaman size dair değildir, her zaman sizin çevrenizde dönmüyordur o. Bir de bu gözle bakın, olur mu?
Çeviren: Engin Zeyno Vural