PReѧ
Kayıtlı Üye
gitar 1 /vokal : tolgacan
bas : ali
gitar 2 /geri vokal : özver (deli gömeği)
davul : doan (lifelock)
yayınlanmış 4 demosu var..
2002-çocuklar ve gençler için şarkı demeti (13 şarkı)
2003-hayatta herkesi anlatan bir resim vardır (13 şarklı)
2004-düşersem hatırla (12 şarkı)
2005-kahrolsun edebiyat (8 şarkı)
2000 çıkışlı 4 çekerli skamtrak post grunge-punk grubu... Türkçe müzik yapmaktadır...Sadece kendi bestelerini çalar... bu güne kadar 3 kişiydi... davulcu hep değişti...geçen yıl Doğan,bu yıl da Özver gruba dahil oldu...özver dışında herkes öğrenci...plak şirketleriyle görüşmeler var şu günlerde...
ilginizi çekerse aşağıda geçen yıl yapılan bi röportaj var...
tolgacan denen kişi :
Ali'yle Anabala Pasajı'nda tanıştık. Obsesif İnorganik ikili haline nasıl geldiğimizi anlayamadım ama pişman değilim. Aslında müzikal zevk anlayışımız pek uyuşmaz. O underground,hard dijital,endüstriyel etkileşimli sesleri daha çok sever. Ben,takıntılı ve yeniye kapalıyımdır. Nirvana dinlerdim. Ölünce bitti. Biraz nofx dinledim. Sonra bişey bulamadım. Kesmedi. Ben de müzik dinlemeyi bıraktım. Artık hiçbir şey dinlemiyorum. Müzik dinlemekten çok sıkıldım. Ama şarkı yapmak ayrı bişey. Belli aralıklarla yapmak zorundayım. Olmazsa ağır depresyonlara girip tanınmayacak hale geliyorum.Sonuçta punk kökenli bir müzik türü ortaya çıksa da ham halinin çıkanla hiçbir alakası yok. Oturup iki akorun üstüne teori geliştirenlerden değilim. Teoriyi ortaya çıkaran asıl şeyi yaratıyorum. Son şekillenmesinde teorinin etkisi var. Bi şarkı yapıp dandik teyplerle kaydedip kendi kendime dinlemeyi hiçbirşeye değişmem. Bunu diğer beste yapanların genel anlayışından daha ötede birşey olarak görüyorum. Aklımda bir melodi başladığında,senfoni şeklinde birçok altyapı ve yardımcı enstrümanların sesleri de ortaya çıkıyo. Ana melodiyi oradan çekip çıkarmak anahtar nokta. Sonra ayrıştırılan melodiler filtrelenip küçük rötuşlarla tekrar yerlerine oturuyo. Tam olarak anlatmam imkansız ama bu süreci tüm benliğinizle yaşamak gerçekten çok güzel.Genelde sıkıcı ve istikrarsız bir yaşam şeklim var. Zamanla kişiliğim de öyle oldu. Burdan nasıl çıkacağımı bilemiyorum. Sözler,büyük oranla yaşananları anlatır. Ama fark sadece anlatılış şeklinde değil,daha çok yaşayış şeklindeki yabancılaşmanın anlatıma yansıtılmamasındadır. Beş yıl önce olan olay bile sahnede o an yaşanıyormuş gibi sunulur. Olay yaşanırken farkedilmeyen noktalar bile o anda sahnede kafama dank eder.Lan,bu böyle miymiş,vay anasını bee,ben ne yapmışım? gibi ünlem cümleleri sık aralıklarla trafiğe katılmaya başlar. İşte o an anlarım ki,bu gerçektir ve sahnedeyimdir. Etraftaki yalıtımın kalkmamasını umarım. Böylece"belki de gerçek değildir,sahnede değilimdir"şeklindeki bilinç altı korunma mekanizmam beni rahatlatır. Ama olan olmuştur ve genelde kendimde olmadığım için sahne-grup içi iletişim ve kontrol sıfırın altına inmiştir. Gerisini tahmin etmek pek zor değil.
Davulculardan çok çektik. Arkamızdaki adamın güvenilir olmaması paranoyası beni hasta etti. İyice paranoyak ve çekilmez biri oldum. Davulculardan nefret ediyorum. Sorun bende olsa hallederim ama bende değilse ve sorun olan kişi de kontrol dışıysa....off... konuşmak istemiyorum , gebersin hepsi. Kafanıza göre bir davulcu bulmak gerçekten çok zor. Davul neredeyse tüm altyapıyı tek başına götürüyo ve sahnede sıçarsa bittiniz demektir. Sizin doğru çalmanızın hiçbir önemi yoktur. Bir ***** yüzünden herşey berbat olmuştur. Buna dayanamıyorum. İnsan yaptığı işe inanmalı. İnanmak istemiyorsa da başkalarının zamanını çalmamalı. Acaba davulsuz müzik yapsak daha mı iyi olur diye çok düşündüm ama aynı dolgunluğu vermesi imkansız. Davul olmasa işimiz gerçekten çok daha kolay olurdu. Bütün stüdyo masrafı davul yüzünden çıkıyo. Bu davulcular yüzünden zaten hip-hop furyası patladı. Millet kolaya kaçıyo. Al bi set ıptıs dıptıs...Kaydetmek te kolay. Masraf az. Söze asıl,tamam. Koy amına koyyım.hahaaaaaa. o kadar basit deildir belki ama umrumda deil..şimdiki davulcumuz doan çok iyi bi herif...memnunuz işte...bi de zilleri taşımaya üşenmese tamam...
ali denen kişi:
6 yıl önce,hayatımdan pek de memnun olmadığım,bulunduğum ortamı değiştirmeye çalıştığım sıralarda Anabala Pasajı'nda Sahaf Cevdet Abi'nin dükkanına takılmaya başlamam büyük bir şans olmuştu benim için.Düşünebilen ve enerjisini cover değil de beste yapmaya harcayan bir gitarist...Daha ne ister ki insan!? Her ne kadar Tolga kendisi için "Yeniye kapalıyım." dese de 6 yıl önce Tolga'dan çok daha tutucuydum müzik konusunda. Grup olmanın anlamını öğrendikçe ve "Obsesif inorganik ikili" haline geldikçe benim de müziğe bakış açım değişip gelişti (En azından ben geliştiğini düşünüyorum) Bu süre içinde Cemiyette Pişiyorum dışında noise,noise-grind ve Hardcore projelerinde bulundum.
bas : ali
gitar 2 /geri vokal : özver (deli gömeği)
davul : doan (lifelock)
yayınlanmış 4 demosu var..
2002-çocuklar ve gençler için şarkı demeti (13 şarkı)
2003-hayatta herkesi anlatan bir resim vardır (13 şarklı)
2004-düşersem hatırla (12 şarkı)
2005-kahrolsun edebiyat (8 şarkı)
2000 çıkışlı 4 çekerli skamtrak post grunge-punk grubu... Türkçe müzik yapmaktadır...Sadece kendi bestelerini çalar... bu güne kadar 3 kişiydi... davulcu hep değişti...geçen yıl Doğan,bu yıl da Özver gruba dahil oldu...özver dışında herkes öğrenci...plak şirketleriyle görüşmeler var şu günlerde...
ilginizi çekerse aşağıda geçen yıl yapılan bi röportaj var...
tolgacan denen kişi :
Ali'yle Anabala Pasajı'nda tanıştık. Obsesif İnorganik ikili haline nasıl geldiğimizi anlayamadım ama pişman değilim. Aslında müzikal zevk anlayışımız pek uyuşmaz. O underground,hard dijital,endüstriyel etkileşimli sesleri daha çok sever. Ben,takıntılı ve yeniye kapalıyımdır. Nirvana dinlerdim. Ölünce bitti. Biraz nofx dinledim. Sonra bişey bulamadım. Kesmedi. Ben de müzik dinlemeyi bıraktım. Artık hiçbir şey dinlemiyorum. Müzik dinlemekten çok sıkıldım. Ama şarkı yapmak ayrı bişey. Belli aralıklarla yapmak zorundayım. Olmazsa ağır depresyonlara girip tanınmayacak hale geliyorum.Sonuçta punk kökenli bir müzik türü ortaya çıksa da ham halinin çıkanla hiçbir alakası yok. Oturup iki akorun üstüne teori geliştirenlerden değilim. Teoriyi ortaya çıkaran asıl şeyi yaratıyorum. Son şekillenmesinde teorinin etkisi var. Bi şarkı yapıp dandik teyplerle kaydedip kendi kendime dinlemeyi hiçbirşeye değişmem. Bunu diğer beste yapanların genel anlayışından daha ötede birşey olarak görüyorum. Aklımda bir melodi başladığında,senfoni şeklinde birçok altyapı ve yardımcı enstrümanların sesleri de ortaya çıkıyo. Ana melodiyi oradan çekip çıkarmak anahtar nokta. Sonra ayrıştırılan melodiler filtrelenip küçük rötuşlarla tekrar yerlerine oturuyo. Tam olarak anlatmam imkansız ama bu süreci tüm benliğinizle yaşamak gerçekten çok güzel.Genelde sıkıcı ve istikrarsız bir yaşam şeklim var. Zamanla kişiliğim de öyle oldu. Burdan nasıl çıkacağımı bilemiyorum. Sözler,büyük oranla yaşananları anlatır. Ama fark sadece anlatılış şeklinde değil,daha çok yaşayış şeklindeki yabancılaşmanın anlatıma yansıtılmamasındadır. Beş yıl önce olan olay bile sahnede o an yaşanıyormuş gibi sunulur. Olay yaşanırken farkedilmeyen noktalar bile o anda sahnede kafama dank eder.Lan,bu böyle miymiş,vay anasını bee,ben ne yapmışım? gibi ünlem cümleleri sık aralıklarla trafiğe katılmaya başlar. İşte o an anlarım ki,bu gerçektir ve sahnedeyimdir. Etraftaki yalıtımın kalkmamasını umarım. Böylece"belki de gerçek değildir,sahnede değilimdir"şeklindeki bilinç altı korunma mekanizmam beni rahatlatır. Ama olan olmuştur ve genelde kendimde olmadığım için sahne-grup içi iletişim ve kontrol sıfırın altına inmiştir. Gerisini tahmin etmek pek zor değil.
Davulculardan çok çektik. Arkamızdaki adamın güvenilir olmaması paranoyası beni hasta etti. İyice paranoyak ve çekilmez biri oldum. Davulculardan nefret ediyorum. Sorun bende olsa hallederim ama bende değilse ve sorun olan kişi de kontrol dışıysa....off... konuşmak istemiyorum , gebersin hepsi. Kafanıza göre bir davulcu bulmak gerçekten çok zor. Davul neredeyse tüm altyapıyı tek başına götürüyo ve sahnede sıçarsa bittiniz demektir. Sizin doğru çalmanızın hiçbir önemi yoktur. Bir ***** yüzünden herşey berbat olmuştur. Buna dayanamıyorum. İnsan yaptığı işe inanmalı. İnanmak istemiyorsa da başkalarının zamanını çalmamalı. Acaba davulsuz müzik yapsak daha mı iyi olur diye çok düşündüm ama aynı dolgunluğu vermesi imkansız. Davul olmasa işimiz gerçekten çok daha kolay olurdu. Bütün stüdyo masrafı davul yüzünden çıkıyo. Bu davulcular yüzünden zaten hip-hop furyası patladı. Millet kolaya kaçıyo. Al bi set ıptıs dıptıs...Kaydetmek te kolay. Masraf az. Söze asıl,tamam. Koy amına koyyım.hahaaaaaa. o kadar basit deildir belki ama umrumda deil..şimdiki davulcumuz doan çok iyi bi herif...memnunuz işte...bi de zilleri taşımaya üşenmese tamam...
ali denen kişi:
6 yıl önce,hayatımdan pek de memnun olmadığım,bulunduğum ortamı değiştirmeye çalıştığım sıralarda Anabala Pasajı'nda Sahaf Cevdet Abi'nin dükkanına takılmaya başlamam büyük bir şans olmuştu benim için.Düşünebilen ve enerjisini cover değil de beste yapmaya harcayan bir gitarist...Daha ne ister ki insan!? Her ne kadar Tolga kendisi için "Yeniye kapalıyım." dese de 6 yıl önce Tolga'dan çok daha tutucuydum müzik konusunda. Grup olmanın anlamını öğrendikçe ve "Obsesif inorganik ikili" haline geldikçe benim de müziğe bakış açım değişip gelişti (En azından ben geliştiğini düşünüyorum) Bu süre içinde Cemiyette Pişiyorum dışında noise,noise-grind ve Hardcore projelerinde bulundum.