meridyen2
Kayıtlı Üye
Cehennemin Varlığı Güzel Ahlakın Önündeki Engelleri Kaldırır
Cehennemin varlığı güzel ahlakın yaşanmasını nasıl teşvik eder?
Cehennemden haberdar olan bir insan hangi özellikleri kazanır?
Allah korkusu aklın, sevginin, güzelliğin en önemli vesilelerinden biridir. Bu korkunun temeli Allahı gücendirmekten Onun rızasını kaybetmekten çekinmeye dayanır. Allahın azabının en şiddetli tecellisi olan cehennem; insanların korkusunu daha da artıran, Allaha olan sevgilerinin önündeki engelleri tamamen ortadan kaldıran, Allahın özel olarak yarattığı bir mekandır.
Allah korkusu ve cehenneme gitme korkusu olmadığı zaman, insan şeytanın vesveselerine açık hale gelir. Buna en güzel örnek Hz. Adem (a.s.)dır.
Hz. Adem (a.s.)ı Allah cennete yerleştirmişti ve cennette yoğun bir Allah sevgisi hakimdi. Cennette; dünyada var olan üzüntü ve hastalık gibi kusur ve eksikliklerden hiçbiri yoktu. Hz. Adem (a.s.) cennette hiçbir zorluk ve imtihan yaşamamıştı. Dolayısıyla cennette, sabredeceği hiçbir eksiklik var olmadığından sevgisini tam olarak gösterememiş ve burada bir peygamber zellesi oluşmuştur. (Zelle, peygamberlerin yanılmaları, unutmaları veya yanlışlık eseri yaptıkları davranışlarına verilen isimdir. Bu zellelerin her biri çok büyük hayırlarla ve hikmetlerle, elçilerin kaderlerinde yaratılmaktadır. Kaderde her bir zellenin oluşacağı an ve yer bellidir.) Hz. Adem (as) cennette sonsuz yaşama nimetine sahipken şeytanın çağrısına uyarak Allaha verdiği sözü zelle sonucunda unutmuştur. Ancak Allah tarafından dünyaya gönderildiği ve doğal ihtiyaçlarını gördüğünde, cehennemin varlığı kendisine bildirildiğinde tevbe etmiş ve hemen Rabbimize sığınmıştır. Derken Adem, Rabbinden kelimeler aldı. Bunun üzerine tevbesini kabul etti. Şüphesiz O, tevbeleri kabul edendir, esirgeyendir. (Bakara Suresi, 57) ayetiyle bildirildiği üzere bu tevbesi Rabbimiz tarafından kabul edilmiştir. Şeytan ona aynı tekliflerle tekrar geldiğinde ise Allah korkusu ve cehennem korkusu sebebiyle artık şeytanın sözlerinden Allahın izniyle etkilenmemiştir.
Cehennemin Varlığı Nefsin Temizlenmesine ve Güzel Ahlak Gösterilmesine Vesile Olur
Allah, imtihan ortamının bir gereği olarak, nefse fücurunu (kötü huylarını) ve ondan sakınmayı ilham ettiğini Kuranda bildirmiştir. (Şems Suresi, 8) Kıskançlık, haset, cimrilik gibi negatif ahlak özellikleri de bu fücurlar arasında yer alır ve Kuranda bildirildiği üzere bütün insanların nefislerinde vardır:
... Nefisler ise kıskançlığa ve bencil tutkulara hazır (elverişli) kılınmıştır. Eğer iyilik yapar ve sakınırsanız, şüphesiz, Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır. (Nisa Suresi, 128)
Kıskançlık ve Haset Duygularına Cehennemin Varlığı Engel Olur
Kıskançlık, kibir ve enaniyet, nefse cahilce ilahlık vermenin (Allahı tenzih ederiz) bir sonucudur. Bu yüzden bunlar şeytanın en karakteristik özellikleridir. İblisin, (Allahı tenzih ederiz) Allaha isyan edip inkarcılardan olmasının altında yatan sebep de, enaniyeti yüzünden Allahın Hz. Adem (a.s.)a verdiği üstünlüğü kıskanmasıdır.
Şeytanın bu vasfı, onun izinden giden bazı insanlar üzerinde de çok yoğun bir şekilde tecelli eder. Kıskançlık bazı insanlarda günden güne artarak daha ileri bir safha olan hasete dönüşür. Kişinin ütün hareket ve davranışlarına nüfuz eder. Bu kişi adeta şeytanın insanlar arasındaki temsilcisi haline gelir.
Allahtan korkan ve cehenneme girmekten çekinen bir insan ise nefsine imtihan maksadıyla ilham olunan bu tür kötü huylardan sakınmak için sürekli mücadele eder, nefsini arındırıp temizler. Kıskançlık hissine sebep olacak her türlü olay karşısında Kuran ahlakına uygun bir tutum ve davranış sergiler. Yani, herşeyin Allaha ait olduğunu, herşeyin Allahın dilemesi ile gerçekleştiğini, Allahın dilediğini seçtiğini, dilediğine dilediği nimeti verdiğini, seçimin ve kararın yalnızca Ona ait olduğunu bilir. Rabbimizin herşeyi en güzel ve en hayırlı şekilde yarattığını, dünyada verilen her türlü nimetin insanlar için bir deneme vesilesi olduğunu, varılacak gerçek yurdun ahiret olduğunu, Allah Katında değer ölçüsünün takva ile olduğunu kalbine yerleştirmiş bir biçimde hareket eder.
Hayat, gerçekte Allahın bizleri sınamak ve eğitmek için yarattığı geçici bir süredir. İnsan bu süre boyunca düşünmek, böylece Allahı tanımak, Onun hükümlerine uymak ve Allahın rızasını aramakla sorumludur. Cehennem insanı din ahlakından uzaklaştıran engelleri ortadan kaldıran, derin düşünmeye yönelten, hataya düşmekten koruyan, Nasıl var oldum, beni yaratan kim, nereye doğru gidiyorum gibi temel sorulara kesin ve net cevaplar vermesine vesile olan Allahın özel olarak yarattığı bir ortamdır.
Cehennemin Varlığı Cimriliği Ortadan Kaldırır
Kuran ahlakından uzak toplumlarda yaygın olan yanlış bir infak anlayışı vardır. Bu anlayışa göre vicdan rahatlatmak için kişi malından az bir miktar verir. Böylece de büyük bir dini vecibeyi yerine getirmenin huzuru içinde malının geri kalan büyük bölümünü elinde tutar. Halbuki, Kuranda bu tavrın yanlışlığı açıkça bildirilmektedir. Ayetlerde şöyle buyrulur:
Şimdi, o yüz çevireni gördün mü? Azıcık verdi ve gerisini kaya gibi sımsıkı elinde tuttu. (Necm Suresi, 33-34)
Allahın Kuranda bildirdiği infak ibadeti ise tamamen farklıdır. Kurana göre infak etmedeki ölçü, ... ihtiyaçtan arta kalandır. (Bakara Suresi, 219) Bu, Allahın herkese farz kıldığı bir hükümdür. Ayet şöyledir:
... Ve sana neyi infak edeceklerini sorarlar. De ki: İhtiyaçtan artakalanı. Böylece Allah, size ayetlerini açıklar; umulur ki düşünürsünüz. (Bakara Suresi, 219)
Bu hükme riayet etmeyen kişi Allahın beğenmediği bir davranışı yapmakla ahireti açısından büyük bir sorumluluk altına girmektedir. Zira ihtiyaçtan fazlasını elinde tutan bir kimse Allahın kesin bir hükmünü ısrarla yerine getirmemektedir. Cimrilik yapmakta ve gerçekte tümü Allaha ait olan ve Allahın kendisini denemek için verdiği ve infak etmesini bildirdiği mala haksız olarak sahip çıkıp kendisine saklamaktadır. Allah gerçekte inkarcılara özgü olan bu davranışı gösteren insanlar hakkında Kuranda şöyle buyurmaktadır:
Onlar, cimrilikte bulunurlar, insanlara da cimriliği emreder (önerir)ler. Allahın fazlından kendilerine verdiğini gizli tutarlar. Biz o kafirlere aşağılatıcı bir azab hazırlamışızdır. (Nisa Suresi, 37)
Kendisinden birşey istenir korkusuyla Allahın verdiği malı ve nimetleri gizleyen kimselerin ahirette alacakları karşılık ise Kuran ayetlerinde şöyle haber verilmiştir:
Ey iman edenler, gerçek şu ki, (Yahudi) bilginlerinden ve (Hristiyan) rahiplerinden çoğu, insanların mallarını haksızlıkla yerler ve Allahın yolundan alıkoyarlar. Altını ve gümüşü biriktirip de Allah yolunda harcamayanlar... Onlara acı bir azabı müjdele. Bunların üzerlerinin cehennem ateşinde kızdırılacağı gün, onların alınları, böğürleri ve sırtları bunlarla dağlanacak (ve İşte bu, kendiniz için yığıp-sakladıklarınızdır; yığıp-sakladıklarınızı tadın (denilecek). (Tevbe Suresi, 34-35)
Ki o, mal yığıp biriktiren ve onu saydıkça sayandır. Gerçekten malının kendisini ebedi kılacağını mı sanıyor. Hayır; andolsun o, hutameye atılacaktır. Hutamenin ne olduğunu sana bildiren nedir? Allahın tutuşturulmuş ateşidir. (Hümeze Suresi, 2-6)
Cehennemin varlığına inanan bir kişinin ayetlerde tarif edilen ölçüde bir cimrilik yapması ya da mal yığıp biriktirmesi söz konusu bile olamaz. Kişinin küçük çıkarlara tamah etmeden dünyada ve ahirette büyük bir kayba uğramaktan çekinip korkarak, Allahın bu hükmünü titizlikle yerine getirmesi gerekmektedir.
Cehennemin Varlığı Kin ve Nefret Duygularının Önündeki En Büyük Engeldir
Dünyada sürekli kavga, zulüm ve savaştan söz edenler, ahirette aynı karşılığı alabileceklerini düşünmelidirler. Bu kişiler cehennemde de aynı şekilde kendilerini sonsuza dek azap içerisinde tartışırken bulabileceklerini, güvensiz bir ortamda yaşayabileceklerini unutmamalıdırlar. Oysa cehennemin varlığına iman eden insanlar, dünyada sevgi dolu, merhametli, yardımsever olurlar. Bu ahlaktaki insanlar dost canlısı, fedakar, tüm nimetlerden zevk alan kişilerdir. Bu nedenle de Allahın vaad ettiği sonsuz kurtuluş yurdu olan cennetin güzelliklerini dünya hayatında yaşamaya başlarlar.
Şeytan, Nefis ve Cehennemin Varlığı İnsana İmani Derinlik Kazandırır
Allah insanı bir amaç üzere yaratmıştır. İnsanın yaratılış amacını ve kısa süren dünya hayatı boyunca nasıl bir ömür geçirmesi gerektiğini öğrenebileceği kaynak ise, Allahın kullarına bir rehber olarak indirdiği Kuran ve Peygamberimiz (sav)in sünnetidir. Allah Kuranda insanın yaratılış amacını, ...insanları yalnızca Bana ibadet etsinler diye yarattım (Zariyat Suresi, 56) ayetiyle haber verir. Rabbimiz şuurlu varlıkların yani insanların var olmasını, bu şuurlu varlıkların Zatına ibadet etmesini, Kendisini ve yarattıklarını takdir eden, güzel olan her şeyi bilen, onlardan hoşnut olan, onlardan sevinç duyan varlıklar olmasını ister. İnsan doğrudan cennette yaratıldığında, Allahın istediği heyecan, derinlik ve teslimiyete sahip olamaz. Nitekim Hz. Adem (a.s.), Ulul Azm bir peygamber olduğu halde Allahın isteklerini tam olarak yerine getirememiştir. Fakat şeytan, nefs ve cehennem var olduğunda, insan müthiş bir imani derinlik kazanır. Her şeyin bir anlamı olur. Çünkü insan cennetin güzelliklerini, güzel ahlakı ancak kıyas yaparak anlayabilir.
Her insan, olaylar karşısında gösterdiği tavırlar, sahip olduğu ahlak ve içinde taşıdığı niyetiyle denenir. İnsanın iman ettim demesi kesinlikle yeterli değildir. İmanını tavırlarıyla da göstermelidir. Kıyamet gününde, insanın dünya hayatına dair gizli ya da açık yaptığı tüm davranışları ortaya çıkacak ve çok hassas bir hesap yapılacaktır. Bu hesapta ... bir hurma çekirdeğindeki iplikçik kadar (Nisa Suresi, 49) bile haksızlık yapılmayacaktır.
Allahtan korkan dolayısıyla da cehenneme girmekten çekinenler iyilik ve güzel ahlak göstererek sonsuz güzelliklerle bezenmiş cennet yurdunda ağırlanırken, kötülüğü zulmü ve sevgisizliği kendilerine yol edinenler ise cehennem azabıyla cezalandırılacaklardır. Allah, bu kısa hayatı, insanları denemeden geçirerek, iyi ve doğru olanları diğerlerinden ayırt etmek için yarattığını Kuranda şöyle bildirir:
O, amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel) olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı... (Mülk Suresi, 2)
Cehennem Allahın Beğendiği Güzel Ahlak Özelliklerinin Kazanılmasına Vesile Olur
Cehennem, Allahın Kahhar (Kahredici), Cebbar (istediğini zorla yaptıran), Muntakim (intikam alıcı) gibi isimlerinin sonsuza dek tecelli edeceği yerdir. Cehennem Allahı inkar edenlere, her yönden acı vermek için özel bir yaratılışla yaratılmıştır. Kuran ayetlerinde cehennem, yaşayan bir canlı gibi tasvir edilir. Bu canlı, inkarcılara karşı öfke, nefret, hınç ve istekle doludur. Yaratıldığı günden beri, (Allahı tenzih ederiz) Yaratıcımızı inkar edenlerden intikam almayı beklemektedir. Cehennem, ayetlerde bildirildiğine göre, insana delicesine susamıştır. (Müddessir Suresi, 29) Dini yalanlayanları gördüğünde öfkesinin şiddetinden parçalanacak gibi olur. Bu ateşin yaratılışının bir amacı vardır; kahredici bir azap vermek. O da görevini yapacak, hak edenlere acıların en büyüğünü verecektir. İşte cehennemin bu caydırıcı özellikleri vicdan sahibi insanların kalbinde imanın derin coşkusunun oluşmasına, Allahın rızasını kazanmak için sevgi, şefkat ve merhamet hislerinin gelişmesine ve Allahın beğendiği tüm güzel ahlak özelliklerinin kazanılmasına vesile olur.
(Makale Harun Yahya)
Cehennemin varlığı güzel ahlakın yaşanmasını nasıl teşvik eder?
Cehennemden haberdar olan bir insan hangi özellikleri kazanır?
Allah korkusu aklın, sevginin, güzelliğin en önemli vesilelerinden biridir. Bu korkunun temeli Allahı gücendirmekten Onun rızasını kaybetmekten çekinmeye dayanır. Allahın azabının en şiddetli tecellisi olan cehennem; insanların korkusunu daha da artıran, Allaha olan sevgilerinin önündeki engelleri tamamen ortadan kaldıran, Allahın özel olarak yarattığı bir mekandır.
Allah korkusu ve cehenneme gitme korkusu olmadığı zaman, insan şeytanın vesveselerine açık hale gelir. Buna en güzel örnek Hz. Adem (a.s.)dır.
Hz. Adem (a.s.)ı Allah cennete yerleştirmişti ve cennette yoğun bir Allah sevgisi hakimdi. Cennette; dünyada var olan üzüntü ve hastalık gibi kusur ve eksikliklerden hiçbiri yoktu. Hz. Adem (a.s.) cennette hiçbir zorluk ve imtihan yaşamamıştı. Dolayısıyla cennette, sabredeceği hiçbir eksiklik var olmadığından sevgisini tam olarak gösterememiş ve burada bir peygamber zellesi oluşmuştur. (Zelle, peygamberlerin yanılmaları, unutmaları veya yanlışlık eseri yaptıkları davranışlarına verilen isimdir. Bu zellelerin her biri çok büyük hayırlarla ve hikmetlerle, elçilerin kaderlerinde yaratılmaktadır. Kaderde her bir zellenin oluşacağı an ve yer bellidir.) Hz. Adem (as) cennette sonsuz yaşama nimetine sahipken şeytanın çağrısına uyarak Allaha verdiği sözü zelle sonucunda unutmuştur. Ancak Allah tarafından dünyaya gönderildiği ve doğal ihtiyaçlarını gördüğünde, cehennemin varlığı kendisine bildirildiğinde tevbe etmiş ve hemen Rabbimize sığınmıştır. Derken Adem, Rabbinden kelimeler aldı. Bunun üzerine tevbesini kabul etti. Şüphesiz O, tevbeleri kabul edendir, esirgeyendir. (Bakara Suresi, 57) ayetiyle bildirildiği üzere bu tevbesi Rabbimiz tarafından kabul edilmiştir. Şeytan ona aynı tekliflerle tekrar geldiğinde ise Allah korkusu ve cehennem korkusu sebebiyle artık şeytanın sözlerinden Allahın izniyle etkilenmemiştir.
Cehennemin Varlığı Nefsin Temizlenmesine ve Güzel Ahlak Gösterilmesine Vesile Olur
Allah, imtihan ortamının bir gereği olarak, nefse fücurunu (kötü huylarını) ve ondan sakınmayı ilham ettiğini Kuranda bildirmiştir. (Şems Suresi, 8) Kıskançlık, haset, cimrilik gibi negatif ahlak özellikleri de bu fücurlar arasında yer alır ve Kuranda bildirildiği üzere bütün insanların nefislerinde vardır:
... Nefisler ise kıskançlığa ve bencil tutkulara hazır (elverişli) kılınmıştır. Eğer iyilik yapar ve sakınırsanız, şüphesiz, Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır. (Nisa Suresi, 128)
Kıskançlık ve Haset Duygularına Cehennemin Varlığı Engel Olur
Kıskançlık, kibir ve enaniyet, nefse cahilce ilahlık vermenin (Allahı tenzih ederiz) bir sonucudur. Bu yüzden bunlar şeytanın en karakteristik özellikleridir. İblisin, (Allahı tenzih ederiz) Allaha isyan edip inkarcılardan olmasının altında yatan sebep de, enaniyeti yüzünden Allahın Hz. Adem (a.s.)a verdiği üstünlüğü kıskanmasıdır.
Şeytanın bu vasfı, onun izinden giden bazı insanlar üzerinde de çok yoğun bir şekilde tecelli eder. Kıskançlık bazı insanlarda günden güne artarak daha ileri bir safha olan hasete dönüşür. Kişinin ütün hareket ve davranışlarına nüfuz eder. Bu kişi adeta şeytanın insanlar arasındaki temsilcisi haline gelir.
Allahtan korkan ve cehenneme girmekten çekinen bir insan ise nefsine imtihan maksadıyla ilham olunan bu tür kötü huylardan sakınmak için sürekli mücadele eder, nefsini arındırıp temizler. Kıskançlık hissine sebep olacak her türlü olay karşısında Kuran ahlakına uygun bir tutum ve davranış sergiler. Yani, herşeyin Allaha ait olduğunu, herşeyin Allahın dilemesi ile gerçekleştiğini, Allahın dilediğini seçtiğini, dilediğine dilediği nimeti verdiğini, seçimin ve kararın yalnızca Ona ait olduğunu bilir. Rabbimizin herşeyi en güzel ve en hayırlı şekilde yarattığını, dünyada verilen her türlü nimetin insanlar için bir deneme vesilesi olduğunu, varılacak gerçek yurdun ahiret olduğunu, Allah Katında değer ölçüsünün takva ile olduğunu kalbine yerleştirmiş bir biçimde hareket eder.
Hayat, gerçekte Allahın bizleri sınamak ve eğitmek için yarattığı geçici bir süredir. İnsan bu süre boyunca düşünmek, böylece Allahı tanımak, Onun hükümlerine uymak ve Allahın rızasını aramakla sorumludur. Cehennem insanı din ahlakından uzaklaştıran engelleri ortadan kaldıran, derin düşünmeye yönelten, hataya düşmekten koruyan, Nasıl var oldum, beni yaratan kim, nereye doğru gidiyorum gibi temel sorulara kesin ve net cevaplar vermesine vesile olan Allahın özel olarak yarattığı bir ortamdır.
Cehennemin Varlığı Cimriliği Ortadan Kaldırır
Kuran ahlakından uzak toplumlarda yaygın olan yanlış bir infak anlayışı vardır. Bu anlayışa göre vicdan rahatlatmak için kişi malından az bir miktar verir. Böylece de büyük bir dini vecibeyi yerine getirmenin huzuru içinde malının geri kalan büyük bölümünü elinde tutar. Halbuki, Kuranda bu tavrın yanlışlığı açıkça bildirilmektedir. Ayetlerde şöyle buyrulur:
Şimdi, o yüz çevireni gördün mü? Azıcık verdi ve gerisini kaya gibi sımsıkı elinde tuttu. (Necm Suresi, 33-34)
Allahın Kuranda bildirdiği infak ibadeti ise tamamen farklıdır. Kurana göre infak etmedeki ölçü, ... ihtiyaçtan arta kalandır. (Bakara Suresi, 219) Bu, Allahın herkese farz kıldığı bir hükümdür. Ayet şöyledir:
... Ve sana neyi infak edeceklerini sorarlar. De ki: İhtiyaçtan artakalanı. Böylece Allah, size ayetlerini açıklar; umulur ki düşünürsünüz. (Bakara Suresi, 219)
Bu hükme riayet etmeyen kişi Allahın beğenmediği bir davranışı yapmakla ahireti açısından büyük bir sorumluluk altına girmektedir. Zira ihtiyaçtan fazlasını elinde tutan bir kimse Allahın kesin bir hükmünü ısrarla yerine getirmemektedir. Cimrilik yapmakta ve gerçekte tümü Allaha ait olan ve Allahın kendisini denemek için verdiği ve infak etmesini bildirdiği mala haksız olarak sahip çıkıp kendisine saklamaktadır. Allah gerçekte inkarcılara özgü olan bu davranışı gösteren insanlar hakkında Kuranda şöyle buyurmaktadır:
Onlar, cimrilikte bulunurlar, insanlara da cimriliği emreder (önerir)ler. Allahın fazlından kendilerine verdiğini gizli tutarlar. Biz o kafirlere aşağılatıcı bir azab hazırlamışızdır. (Nisa Suresi, 37)
Kendisinden birşey istenir korkusuyla Allahın verdiği malı ve nimetleri gizleyen kimselerin ahirette alacakları karşılık ise Kuran ayetlerinde şöyle haber verilmiştir:
Ey iman edenler, gerçek şu ki, (Yahudi) bilginlerinden ve (Hristiyan) rahiplerinden çoğu, insanların mallarını haksızlıkla yerler ve Allahın yolundan alıkoyarlar. Altını ve gümüşü biriktirip de Allah yolunda harcamayanlar... Onlara acı bir azabı müjdele. Bunların üzerlerinin cehennem ateşinde kızdırılacağı gün, onların alınları, böğürleri ve sırtları bunlarla dağlanacak (ve İşte bu, kendiniz için yığıp-sakladıklarınızdır; yığıp-sakladıklarınızı tadın (denilecek). (Tevbe Suresi, 34-35)
Ki o, mal yığıp biriktiren ve onu saydıkça sayandır. Gerçekten malının kendisini ebedi kılacağını mı sanıyor. Hayır; andolsun o, hutameye atılacaktır. Hutamenin ne olduğunu sana bildiren nedir? Allahın tutuşturulmuş ateşidir. (Hümeze Suresi, 2-6)
Cehennemin varlığına inanan bir kişinin ayetlerde tarif edilen ölçüde bir cimrilik yapması ya da mal yığıp biriktirmesi söz konusu bile olamaz. Kişinin küçük çıkarlara tamah etmeden dünyada ve ahirette büyük bir kayba uğramaktan çekinip korkarak, Allahın bu hükmünü titizlikle yerine getirmesi gerekmektedir.
Cehennemin Varlığı Kin ve Nefret Duygularının Önündeki En Büyük Engeldir
Dünyada sürekli kavga, zulüm ve savaştan söz edenler, ahirette aynı karşılığı alabileceklerini düşünmelidirler. Bu kişiler cehennemde de aynı şekilde kendilerini sonsuza dek azap içerisinde tartışırken bulabileceklerini, güvensiz bir ortamda yaşayabileceklerini unutmamalıdırlar. Oysa cehennemin varlığına iman eden insanlar, dünyada sevgi dolu, merhametli, yardımsever olurlar. Bu ahlaktaki insanlar dost canlısı, fedakar, tüm nimetlerden zevk alan kişilerdir. Bu nedenle de Allahın vaad ettiği sonsuz kurtuluş yurdu olan cennetin güzelliklerini dünya hayatında yaşamaya başlarlar.
Şeytan, Nefis ve Cehennemin Varlığı İnsana İmani Derinlik Kazandırır
Allah insanı bir amaç üzere yaratmıştır. İnsanın yaratılış amacını ve kısa süren dünya hayatı boyunca nasıl bir ömür geçirmesi gerektiğini öğrenebileceği kaynak ise, Allahın kullarına bir rehber olarak indirdiği Kuran ve Peygamberimiz (sav)in sünnetidir. Allah Kuranda insanın yaratılış amacını, ...insanları yalnızca Bana ibadet etsinler diye yarattım (Zariyat Suresi, 56) ayetiyle haber verir. Rabbimiz şuurlu varlıkların yani insanların var olmasını, bu şuurlu varlıkların Zatına ibadet etmesini, Kendisini ve yarattıklarını takdir eden, güzel olan her şeyi bilen, onlardan hoşnut olan, onlardan sevinç duyan varlıklar olmasını ister. İnsan doğrudan cennette yaratıldığında, Allahın istediği heyecan, derinlik ve teslimiyete sahip olamaz. Nitekim Hz. Adem (a.s.), Ulul Azm bir peygamber olduğu halde Allahın isteklerini tam olarak yerine getirememiştir. Fakat şeytan, nefs ve cehennem var olduğunda, insan müthiş bir imani derinlik kazanır. Her şeyin bir anlamı olur. Çünkü insan cennetin güzelliklerini, güzel ahlakı ancak kıyas yaparak anlayabilir.
Her insan, olaylar karşısında gösterdiği tavırlar, sahip olduğu ahlak ve içinde taşıdığı niyetiyle denenir. İnsanın iman ettim demesi kesinlikle yeterli değildir. İmanını tavırlarıyla da göstermelidir. Kıyamet gününde, insanın dünya hayatına dair gizli ya da açık yaptığı tüm davranışları ortaya çıkacak ve çok hassas bir hesap yapılacaktır. Bu hesapta ... bir hurma çekirdeğindeki iplikçik kadar (Nisa Suresi, 49) bile haksızlık yapılmayacaktır.
Allahtan korkan dolayısıyla da cehenneme girmekten çekinenler iyilik ve güzel ahlak göstererek sonsuz güzelliklerle bezenmiş cennet yurdunda ağırlanırken, kötülüğü zulmü ve sevgisizliği kendilerine yol edinenler ise cehennem azabıyla cezalandırılacaklardır. Allah, bu kısa hayatı, insanları denemeden geçirerek, iyi ve doğru olanları diğerlerinden ayırt etmek için yarattığını Kuranda şöyle bildirir:
O, amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel) olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı... (Mülk Suresi, 2)
Cehennem Allahın Beğendiği Güzel Ahlak Özelliklerinin Kazanılmasına Vesile Olur
Cehennem, Allahın Kahhar (Kahredici), Cebbar (istediğini zorla yaptıran), Muntakim (intikam alıcı) gibi isimlerinin sonsuza dek tecelli edeceği yerdir. Cehennem Allahı inkar edenlere, her yönden acı vermek için özel bir yaratılışla yaratılmıştır. Kuran ayetlerinde cehennem, yaşayan bir canlı gibi tasvir edilir. Bu canlı, inkarcılara karşı öfke, nefret, hınç ve istekle doludur. Yaratıldığı günden beri, (Allahı tenzih ederiz) Yaratıcımızı inkar edenlerden intikam almayı beklemektedir. Cehennem, ayetlerde bildirildiğine göre, insana delicesine susamıştır. (Müddessir Suresi, 29) Dini yalanlayanları gördüğünde öfkesinin şiddetinden parçalanacak gibi olur. Bu ateşin yaratılışının bir amacı vardır; kahredici bir azap vermek. O da görevini yapacak, hak edenlere acıların en büyüğünü verecektir. İşte cehennemin bu caydırıcı özellikleri vicdan sahibi insanların kalbinde imanın derin coşkusunun oluşmasına, Allahın rızasını kazanmak için sevgi, şefkat ve merhamet hislerinin gelişmesine ve Allahın beğendiği tüm güzel ahlak özelliklerinin kazanılmasına vesile olur.
(Makale Harun Yahya)