ashli
Bayan Üye
...Çalma Kapıyı, Çalarlar Kapını...
Patimat ve Magamed adında iki kardeş, anne ve babadan yetim kalmışlar ve kimseden yardım beklemeden hayatlarını sürdürmeye başlamışlar. Her zaman birbirlerine yardım ediyorlarmış, çünkü bir birini çok seviyorlarmış. Patimat bir gün kardeşine:
- Evlenmek için zamanın gelmedi mi senin? Evlen, başını koyacağın bir yastığın, beraber yatacağın bir kadının olsun, demiş.
Aslında erkek kardeşi de ev bark sahibi olmayı istiyormuş. Kız kardeşinin bu sözleri üzerine evlenmeye karar vermiş ve çok güzel bir kızla evlenmiş. Evlenmiş evlenmesine ama eve gelen dişi, Patimatı hep kıskanıyormuş. Kocasıyla, kardeşinin aralarının açılmasını istiyormuş. kocası sabah işe gidip akşam eve dönüyormuş. Bir gün kocasının gömleğini yırtmış ve kocası eve gelince hemen ağlamaya başlamış ve:
- Bak kardeşinin yaptıklarına! Gömleğini yırttı. Bizi ayırmak istiyor, demiş; fakat kocası bir şey dememiş. Patimat ise gömleğin kim tarafından yırtıldığını iyi biliyormuş; fakat yengesiyle abisinin ayrılmasını istemiyormuş.
Bir başka gün Magamedin karısı gümüş kılıcı taşa vurmuş, kırmış ve ateşe atmış. Magamed eve gelip ateşin yanında oturduğu zaman karısı ateşe odunları koyuyormuş gibi yaparak kılıcın parçalarını ona göstermiş. Ağlamaya ve bağırmaya başlamış:
-Niçin senin kardeşin böyle yapıyor? Bizi ayırmak için mi? Eğer sen onu dövseydin o kılıcı ateşe atamazdı? demiş, ama kocası buna da bir şey dememiş.
Magamedin karısı asla huyundan vazgeçmemiş. Hep kocasıyla görümcesinin arasını açmaya, görümcesini evden atmaya çalışıyormuş. Çocuğu olmuş, çocuk yavaş yavaş büyümüş, fakat kadının kalbi kin nefretle doluyormuş gün geçtikçe görümcesine karşı.
Bir gün içindeki kin ve nefret öyle artmış ki Patimatla Magamed’in aralarını kesin olarak açmaya karar vermiş. Bir gece canının parçası olan günahsız yavruyu, yani öz çocuğunu zalimce bıçaklayarak öldürmüş.
O sabah kocasıyla birlikte bahçede güneşlenmeye başlamışlar. Vakit bir hayli geçmiş. Kötü kalpli kadın kocasına sanki hiç bir şeyden haberi yokmuş gibi:
- Niçin bebeğimiz bugün çok uyuyor? diye sormuş ve sonra kundağın yanına gitmiş, fakat kundağın yanına varır varmaz bağırmış:
- Senin kız kardeşin bebeğimizi bıçaklamış. Bebeğimiz capcansız yatıyor. Bizi ayırmak için yapıyor hep bunları! demiş.
Bu kez Magamet hiç düşünmeden kız kardeşi Patimata:
-Sen artık bizimle kalamazsın! Eşyalarını topla, git buradan! diyerek kız kardeşini kapı dışı etmiş.
Patimat, boynu bükük gözü yaşlı almış başını gitmiş dağlara... Dağda kuşla kurtla nasıl yaşanırdı? Nerede kalınırdı? Az gitmiş, uz gitmiş, dere tepe düz gitmiş. Sonunda küçük bir in bulmuş. Oraya yerleşmiş ve yaşamaya başlamış. Orada günlerini ALLAHa ibadet ederek geçiriyormuş.
Bir gün Padişahın oğlu dağda avlanırken derenin kenarında onu görmüş ve hizmetçilerini onun yanına göndermiş. Kız ormanda iki yıl kadar yaşadığı için elbiseleri eskimiş, yırtılmış. Hizmetçiler, yanına gelirken bağırmış:
- Bana yaklaşmayın, ben aşağı yukarı çıplak sayılırım demiş. Hizmetçiler de geri dönüp gördüklerini efendilerine anlatmışlar. Bunun üzerine . padişahın oğlu, hizmetçilere emretmiş:
- Ona giyecek bir şeyler götürün göreceği bir yere koyun!
Hizmetçiler, efendilerinin dediklerini yerine getirmişler. Kız elbiseleri giymiş. Sonra Padişahın oğlu Patimatın yanına gelip sormuş:
- Sen niye burada yaşıyorsun?
Kız, kız başına gelip geçen her şeyi anlatmış padişahın oğluna. Padişahın oğlu da duydukları karşısında duygulanmış. Ona yardım eli uzatmak istemiş:
- Benimle gelecek misin?demiş kıza. Kız ise:
- Eğer benimle evlenmeyi kabul edersen gelirim, demiş. Patimat, gerçekten güzel bir kızmış. Tam padişah oğlanlarına göre yaratılmış gibiymiş adeta. Sultanlığa yakışırmış yani. Padişahın oğlu Patimatın teklifini kabul etmiş:
-Tamam ben seninle evleneceğim, demiş.
Padişahın oğlu kız ile eve dönmüş ve babasının huzuruna çıkarak:
- Babacığım, bu kızı oğlunuz gibi seveceksiniz, demiş. Oğlan beğenirse baba da beğenir. Padişah, kızı gelin olarak kabul etmiş, oğlan da eş.
Patimat, padişah . evine gelin gittikten sonra, padişahın evine huzur, mutluluk gelmiş. Herkes birbirine saygı ve sevgide kusur etmiyorlarmış. Evde kaynaşma ve yardımlaşma eksik kalmıyormuş. Sık muhabbet tez ayrılık getirir derler ya çok zaman geçmeden ülkede savaş çıkmış, padişahın oğlu savaşa gitmiş. Er kişiye evde kadınlar gibi oturmak yaraşmaz, erkeklik er meydanlarında belli . olur. Oğlan savaşa gitmiş gitmesine de gözü, gözünün nuru olan sevgili hanımında kalmış. Savaşa giderken anne ve babasına:
- Bir çocuğum olursa bana bir mektup yazın, diye tembih etmiş. Çok zaman geçmeden nur topu gibi bir oğlan dünyaya gelmiş. Evdeki mutluluk bir kat daha artmış. Padişah, kalemi kağıdı . almış eline bir mektup yazmış ve oğluna "oğlu" olduğunu müjdelemiş. Sonra mektubu ulağa vermiş.
Mektubu götüren ulak, Patimatın eski köyüne uğramış ve orada bir evde konaklamış. Meğer ulağın kaldığı ev Patimatın kardeşinin eviymiş. Patimatın kardeşinin karısı ona sormaya başlamış, Patimatın nerede ve nasıl yaşadığını. Ulak da bildiklerini bir bir anlatmış kadına. Kadın ulağın konuşmaları üzerine:
- Benim de kocam savaşta ben de ona mektup göndermek istiyorum. Göster bana o mektubu, demiş ulağa. Ulak hiçbir şeyden habersizce mektubu kadına vermiş. Kadın, onu okutmak için okuma yazma bilen bir adama götürmüş, okutmuş. Mektupta padişah oğluna:"Oğlum, güzel bir erkek çocuk doğdu, çok yakışıklı..." diyormuş. Bunları duyan kadın adeta çıldırmış. Mektubu okuyan adama biraz para verip:"Senin karın çocuk değil, adeta bir köpek yavrusu doğurdu..." diye yazdırtmış. Bu mektubu padişahın oğluna göndermiş.
Padişahın oğlu, okudukları karşısında donup kalmış, çok üzülmüş. Uzun zaman düşünmüş ve sonunda mektubun cevabını yazmaya karar . vermiş. Mektubunda babasına:"Lütfen ben gelinceye kadar ona bir şey demeyiniz, enik değil de domuz yavrusu bile doğurmuş olsa..." demiş ve mektubu aynı ulakla geri göndermiş. Az gitmiş uz gitmiş, dere tepe dolanmış, giderken konakladığı köyde konaklamış, misafir olduğu evde misafir olmuş. Yine elindeki mektubu kadına güvenip teslim etmiş. Kadın da yine mektubu değiştirtmiş:" Eğer karım altın topu gibi güzel bir çocuk doğurmuş olsa bile ben gelmeden onu evden atın." diye yazdırtmış mektuba.
Anne ve baba mektubu okuyunca çok üzülmüşler ve gece gündüz ağlamışlar, kederden üç gün yemek yememişler. bu haberi uzun süre gelinlerine söylemişler. Patimat ise analığı ve babalığının başından hiç ayrılmıyormuş. Onları üzgün gördükçe o da kahroluyormuş. Onların kederlerine ortak olmak istiyormuş, ama kaynata ve babasının ağzından bir kelime alamıyormuş. Bir gün bir haber gelmiş:
- Savaş bitti. Sizin çocuk yakında eve dönecek, demişler.
Padişahın hanımı Patimatı yanına çağırıp:
- Kızım, artık evi terk etmen gerekiyor. Bunu kocan istiyor. Bir mektup yazmış. Senin evden çıkıp gitmene yüreğim asla razı değil, ne yapalım, kader, demiş gözyaşları içinde.
Patimat, alıp başını gitmiş, koca evinden. Dağ taş köy oba dolaşmış, sonunda bir köye gelmiş. Bir evde kalmaya başlamış. Yerde yatmış, kedinin köpeğin yemediğini yemiş. İyice çökmüş, iyice yaşlanmış.
Bir gün kaldığı o eve savaştan dönen askerler gelmiş. Askerin biri ev sahibiymiş, ama diğeri bir yabancıymış. Ev sahibinin karısı:
- Burada kalan fakir bir kadın var, evi barkı yokmuş. Ben misafir ettim şimdiye kadar. Ona yardım etseniz, sadaka verseniz! demiş. Kocası:
- Çağır bakalım nasıl birisiymiş o kadın neyin nesiymiş, demiş. Kadın Patimata:
- Seni çağırıyor, demiş;ama Patimat istememiş. Fakat kadının kocası:
- Çağır onu! diye ısrar edince kadın gidip onu tekrar çağırmış. Patimat da ister istemez kalkmış, askerlerin huzuruna çıkmış. Ev sahibi olan asker:
- İn misin, cin misin? Kimsin, nesin? Anlat! demiş.
Patimat, utana sıkıla kendi hayatını anlatmaya başlamış. Kendi evlerinden nasıl gittiğini, kocasıyla nasıl ayrıldığını...
Ev sahibi olan askerin birden bire gözleri fal taşı gibi açılmış, bu arada arkadaşı da aynı şekilde şaşırmış. Ev sahibi olan asker:
- Sen, sen benim kardeşimsin... demiş kucaklamış onu. Yanında gelen asker:
- Sen benim can yoldaşımsın, demiş öpmüş alnından.... Patimat olanlardan hiçbir şey anlayamamış,ama askerlerin gözlerine iyice bakınca askerin birisin kocası, diğerinin ise kardeşi olduğunu anlamış.
Yengesi olan kadın ise olup bitenler karşısında can derdine düşmüş. Ve kardeş bildi kendi kardeşi olduğunu ve kocası da bildi konuşanın karısı olduğunu. Sonra kızın kocası mollayı ve kadını öldürdü. Anne ve baba çok mutluydular. Delikanlı padişah dostunu iyi bir kız bulup evlendiler ve çok güzel düğün yapmışlar. Şimdi de düğün devam ediyor ve ben de oradaydım.