Silencio
Kayıtlı Üye
Bir bilim kurgu klasiği olan 1968 yapımı Planet of the Apesden (Maymunlar Cehennemi) sonra günümüze uyarlanan, serinin ilk filmi; Rise of the Planet of the Apesin beklenenden daha iyi olması birçok sinema eleştirmeni ve sinemasever tarafından tam not almıştı. Henüz devam filmi çekilirken dahi, büyük bir bekleyiş içerisine giren sinemaseverlerin, 11 Temmuzda Dawn on the Planet of The Apesin vizyona girmesiyle hasretleri sonra erecek.
Film, San Franciscodaki bir grup bilimadamının, insanlığı tehdit eden hastalıkla savaşması ve Caesarın, evrim süreci devam eden maymun ordusuyla, insanoğlunun egemenliğine son vermeye çalışmasını anlatıyor.
Filmin devrimci maymunu Andy Serkis (Caesar), Rise of Planet of the Apesin sonundaki dramatik kaçışa, insan ve maymun genetiğinin benzerliğine, insanlardan bağımsız olarak oluşturdukları huzurlu koloniye ta ki insanların gelişine kadar- dair püf noktalara değindi.
Kendi zekalarını ve becerilerini yansıtan ütopik bir toplum inşa ettiler. Galvanik akıma mazur kalmış goril, orangutan ve şampanze, farklı türler olmalarına olmarına rağmen, eşit dayanışma, saygı ve iletişim halindeler. Böylelikle bir sonraki nesil daha eğitimli ve bilinçli olarak büyüyor. Apes serisinin bu kadar uzun sürmesinin nedenini düşünebilirsiniz. Antropomorfiz bir yapım ortaya koyduğumuz için ve kendimizi yükseltilmiş/evrilmiş bir tür olarak görmek için, hayvanlardan biraz daha bilgi alabiliriz. Çünkü genetik olarak insanlara çok yakın olan maymunlardan çok şey öğrenebiliriz.
Rise of the Planet of the Apes vizyona girdiğinde dünya çapında Arap Baharı oluyordu. Londrada ayaklanmalar vardı. Sonunda ne olacağını bilmeden; ezilen, huzursuz olan ve toplumsal değişim isteyen insanlar Yetti artık! diyerek bir başkaldırış yaşamıştı.
Serkis bunu özellikle vurguluyor çünkü, gerçeklik olgusu Kurgu sinemasını da kapsar. Filmde yaşanılan tüm duygu karmaşası; psikolojik yıkım, çevresel baskı -senin olan bir dünyadan- daha güçlüler tarafından ötelendiğin için, bir yere ait hissedememe duygularını aşılıyor.
Bence bu filmler daima sivil haklar ile alakalıydı ve dünya çapındaki izleyicilere de yankılanacak
Film, San Franciscodaki bir grup bilimadamının, insanlığı tehdit eden hastalıkla savaşması ve Caesarın, evrim süreci devam eden maymun ordusuyla, insanoğlunun egemenliğine son vermeye çalışmasını anlatıyor.
Filmin devrimci maymunu Andy Serkis (Caesar), Rise of Planet of the Apesin sonundaki dramatik kaçışa, insan ve maymun genetiğinin benzerliğine, insanlardan bağımsız olarak oluşturdukları huzurlu koloniye ta ki insanların gelişine kadar- dair püf noktalara değindi.
Kendi zekalarını ve becerilerini yansıtan ütopik bir toplum inşa ettiler. Galvanik akıma mazur kalmış goril, orangutan ve şampanze, farklı türler olmalarına olmarına rağmen, eşit dayanışma, saygı ve iletişim halindeler. Böylelikle bir sonraki nesil daha eğitimli ve bilinçli olarak büyüyor. Apes serisinin bu kadar uzun sürmesinin nedenini düşünebilirsiniz. Antropomorfiz bir yapım ortaya koyduğumuz için ve kendimizi yükseltilmiş/evrilmiş bir tür olarak görmek için, hayvanlardan biraz daha bilgi alabiliriz. Çünkü genetik olarak insanlara çok yakın olan maymunlardan çok şey öğrenebiliriz.
Rise of the Planet of the Apes vizyona girdiğinde dünya çapında Arap Baharı oluyordu. Londrada ayaklanmalar vardı. Sonunda ne olacağını bilmeden; ezilen, huzursuz olan ve toplumsal değişim isteyen insanlar Yetti artık! diyerek bir başkaldırış yaşamıştı.
Serkis bunu özellikle vurguluyor çünkü, gerçeklik olgusu Kurgu sinemasını da kapsar. Filmde yaşanılan tüm duygu karmaşası; psikolojik yıkım, çevresel baskı -senin olan bir dünyadan- daha güçlüler tarafından ötelendiğin için, bir yere ait hissedememe duygularını aşılıyor.
Bence bu filmler daima sivil haklar ile alakalıydı ve dünya çapındaki izleyicilere de yankılanacak