Segadora
Bayan Üye
Cadı deyince, uzun tırnaklı, sivri burunlu, çocukları yiyen, süpürgeli, çirkin kadınlar mı geliyor aklınıza? Öyleyse çok yanılıyorsunuz. Cadılar, bizler gibi, sürekli aramızda dolaşan normal insanlardır.
Bir öğretmen olabilirler, belki bir belediye şoförüdürler, belki bir mühendis, fizikçi veyahut polis olabilirler. Modern cadılar, hala gizli kalmış inançlarıyla zamana karşı savaşarak gelenekleri sürdürmekte, bunu da büyük bir sessizlikle yapmaktadırlar.
Cadılık, en eski doğa dinlerinden bu zamana gelmiş gizli bir öğretidir. Kökeni, Şamanizm, Druidizm gibi eski kadim öğretilere dayanır. Cadıların temel felsefesi, doğayı tanımak, doğayla iletişim içinde olmak, doğa üzerinden kendiyle iletişime geçerek, kendini bilmektir. Haliyle cadılar başta doğanın temel yapı taşı olan dört elementle çalışarak beşinci element olan ruha doğru yolculuğa çıkarlar. Bu yolculukta doğanın ve evrenin dönüşümünde görev aldığına inandıkları tanrı ve tanrıçalarla bütünleşir ve en nihayetinde kendileri tanrı ve tanrıçalara dönüşerek, içlerinde ki tanrıları keşfederler.
Bu yazıda, cadılardan çok, wiccanların yaşam tarzından bahsedeceğim. Ama şu unutulmamalıdır ki cadılar ile wiccanlar arasında çok az fark vardır. Bu yüzden dolayıdır ki wiccanlara, modern cadılar demek çokta yanlış olmamaktadır. Wiccanların yaşam tarzları son zamanlarda popüler olmaktadır. Cadılar ile wiccanlar (Wiccan, wicca dinine inanlara verilen isimdir) arasındaki temel fark, bir cadının her dinden olabilmesidir. Wicca ise başlı başına bir dindir. Haliyle cadılık, uygulamalı bir disiplindir ve kurallarını kişi kendi veya inandığı din ile belirler. Wiccanlarda ise zaten kurallar bellidir ve bu kurallara uyulması zorunludur ki zaten wicca kuralları olan bir dindir. Cadılar ile wiccanların benzerlikleri çok olsa da, bu noktada ayrıma düşerler. Haliyle çoğu wiccan aynı sırada cadı olabilmektedir.
Modern Wicca dini 1950lerde kurulmasına rağmen, kökü ve benimsediği felsefe çok daha eskilere dayanmaktır. İlk olarak Wicca kelimesi Gerald Gardnerın kitabında geçmiştir. Bu kitapta geçmesine rağmen, kelime Geraldın kullanımından önce, eski İngiliz cadılarının kullandığı bir isim veya sıfattır. Büyük olasılık witch (cadı) kelimesinden üretilmiş bir kelimedir. Yeni kurulan bu inancın temeli, tüm doğanın Yaratıcıyı içerdiğine inanılın eski panteizm felsefesini benimsemiş doğa dinlerine kadar uzanır. Genel olarak wiccanlar evrenin düzenleyicisi olan tanrı ve tanrıça kavramlarına çok bağlıdırlar. Haliyle eski olan doğa dinlerinin yeni yorumu olduğunu söylemek çokta yanlış olmaz.
Eski doğa dinleri, tüm evreni ve kâinatın özünü oluşturan bir Yaratıcıdan bahsederler. Bu Yaratıcı, kutsal ve gizli olandır. Bu büyük ebeli ve ezeli güç, evrenin dönüşümünü ve kontrolünü sağlayacak tanrı ve tanrıçalar yaratmıştır. Bu yüzden aslında var olan bütün eski doğa dinleri (Vodooo, druidizm, eski mısır inancı, yunan inancı vs..) tek bir Yaratıcıya inanırlar, lakin bu Yaratıcının emriyle görev olan vazifeli varlıklar vardır (tanrı, tanrıçalar). İşte eski inançlarda (hristiyanlık öncesi dönemlerde) rahip veya rahibeler önce tanrı ve tanrıçalarla bütünleşir (böylelikle evrenin kozmik güçlerini öğrenir), sonrada Yaratıcıya dönüp, nihai bilgeliğe ulaşacaklarına inanırlardı.
Haliyle, wiccanlar için aslında bir nevi modern cadılıktır diyebiliriz. Yaklaşık olan 800 bin inananı olan Wicca dinine inananların temel vazifeleri, doğayla iç içe olmaktır. Dolayısıyla bir wiccan için önemli olan doğadır ve bu düzlemde maji (Bu kelime Türkçeye büyü olarak çevrilse de bahsedilen güçler kozmik-enerjisel güçlerdir. O yüzden çok daha genel bir ifadeyi kapsar. Enerjisel devinimi ve işleyişi keşfedip onu yönlendirmenin ilimi ve sanatıdır.) onlar için doğanın doğru kullanılmasıdır. Yani wiccanların kullandığı majikal sistem, Şamanizm ve diğer maji çeşitlerinden daha farklıdır. Çünkü eski doğa dinleri maji üzerine kuruluyken, Wicca dini maji üzerine kurulu değildir. Hatta bir wiccan isterse maji ile uğraşmayabilir. Wiccalar için önemli olan doğanın ve mevsimlerin getirdiği enerjiden faydalanmaktır. Haliyle bu dönümlerde tanrı ve tanrıçalara atıflarda bulunup, kutlama yaparlar.
Gözüktüğü üzere, Wicca inancı tanrı ve tanrıçalara inanan paganist bir dindir. Ritüellerinde tanrı ve tanrıçayı temel alan wiccanlar için en önemli zaman dilimleri; doğa dönümleri (sabbatlar) ve ay fazlarıdır (esbatlar). Haliyle dolunay, karanlık ay ve yeni ay ile ayın büyüme ve gerileme evreleri onlar için çok önemlidir. Bunun yanı sıra Şeytanın varlığına inanmamakla beraber, yapılan tüm hataların kişiye ait olduğunu savunurlar. Bu kurala kendi aralarında 3ün kuralı derler.
Wiccanların temel yasası olan 3'ün kuralı şudur: Üçler yasasının onurunu koru. Yaptığın her şey üç katı ile sana dönecektir. Yasayı öğren, çok iyi öğren, ne ekersen onu biçersin. Kimseye zarar vermediğin sürece ne istiyorsan yap. genel yasadır. İyi düşün ve yaptığın hiçbir şeyden pişman olmamaya çabala.
İşte bu düşünceye sahip olan wiccanlar için üçün kuralını unutmadıkları sürece istediklerini yapabilmektedirler. Çünkü yapacakları bir hata veya yanlış onlara üç kat geri dönecektir.
Wiccanlar genellikle coven denen gruplar halinde toplanmaktadırlar. Bunun dışında solitary denen, kendi başlarına çalışmalar ve kutlamalar yapan wiccanlarda söz konusudur. Coven halinde kutlamalar yapan wiccanlarda, bir baş rahibe veya baş rahip bulunmaktadır. Ritüelleri ve kutlamaları bu baş rahip ya da baş rahibe yönetmektedir ve kendi içinde belli bir derecelendirme sistemi vardır.
Wicca temel prensipleri şu şekildedir;
-Kendini tanı:
Hayatın neresinde olduğunu bil, kendin için iyi şeyler dile ve kendini iyi hissetmeyeceğin hiçbir şeye başlama. Beceri ve niteliklerini bil ama daha az iyi olan taraflarını ve korkularını da.
-Sanatını tanı:
Ne ile meşgul olduğunu bil. Ruhsal gelişimin önemlidir. Meşgul olduğun şeylerin iyi ve kötü taraflarını tanı ve daha fazla ilgilendiklerini hatasız bir şekilde öğren.
-Öğren ve keşfet
Ruhunu yeniliklere açık tut, kullanmak ya da yapmak istemeyeceğin şeylere de.
Bağlı olduğun şeyleri derinlemesine araştır. Bunların her zaman Wicca ile alakalı olması gerekmez. Entellektüel gelişim ruhsal gelişim kadar önemlidir.
- Bilgiyi, bilgelikle kullan
Bu sözler kendin içindir. Anlayışlı ol ve bilgilerini hayata geçirirken kalbine de kulak ver.
-Dengeli ol
Bedensel, özellikle de ruhsal dengede ol. Düşündüklerin ve yaptıkların bir denge içinde olsun.
-Kabul edilebilir düşüncelere sahip ol
Açık bir ruh, genelde edindiğin bilgilerdir. O halde, biraz açık düşünmek için ısrar etmekte, bir zorunluluk vardır.
-Hayatı kutla
Yaptığın şeylerden mutlu ol. Hiçbir şey, mecburen yapılmak zorunda olunan, yükümlülük değildir. Mizacına göre davran. Neşeli bir insan isen, bunu yaptığın işlerde de kullan.
-Dünyanın döngüleri ile uyumlu ol
Bu döngüleri anlamaya çalış ve hayatındaki benzerlikleri ara. Bu senin dengede olmana da yardım eder.
-Kendine iyi bak
Ruhsal ve fiziksel kendine iyi bak. Sadece o zaman kendi içinde bir denge bulabilirsin ve kendini güçlendirip, büyüyebilirsin.
-Meditasyon yap
Bu, ruhunu, belli bir sakinliğe ulaştırmak için en iyi yardımcıdır. Bu anlama gücünü arttırır ve düşüncelerini genişletir.
-Tanrı ve Tanrıçayı onurlandır
Hayatta sahip olduğun şeylere saygı duy. Saygı ve sevgi çok normal ve söylenmesi kolay olsa da, bazen önemli şeyler olduğunda unutulabiliyor. Onları an, bayramlar kutlanarak onlar onurlandırılabilir ya da kendine ait farklı bir yolla bunu yapabilirsin.
Wiccanlar, görüldüğü üzere kendi içlerine dönük bir yaşam tarzını benimserler. Kendi potansiyellerini keşfedip, bunları kullanmayı öğrenmek, bunun ışığında doğanın döngülerine uyumlu olarak dönüşümler yaşayarak değişimi amaç edinmektedirler. Cadılık uygulamaları ile wiccanların öğretileri benzerde olsa cadılık daha eski dönemlere kadar uzanmaktadır.
Wiccanlar, eski cadıların adetlerini ve inançlarının bir kısmını almış ve modern zamana uyarlamışlardır. Modern cadılar, kavramının kullanılmasının sebebi de budur. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi cadılık bir inancı içermezken, eski öğretileri korumak adına Wicca bir inanç sistemini kapsar. Bu nokta da aslında wiccanlık ile cadılık birbirine çok benzerdir. O kadar benzerdir ki ortaçağda, engizisyon mahkemesi döneminde, yakılmalar zamanının ağıtını hala daha wiccanlar sürdürmektedir.
Yakılmalar Zamanı ve Cadı Avı
Cadılar için en zor dönem olan yakılmalar zamanı, birçok kişinin cadı uygulamalarından dolayı işkencelere maruz bırakılarak, ruhlarını arındırmak adına ateşte yakıldığı bir zaman dilimidir. Dini kullanarak, krallıkları yönetmeye başlayan kilise, cadı olup olmayan herkesi akla hayale sığmayacak işkencelerle öldürmüştür. O dönemde, gece dışarıda gezegen yaşlı bayanların dahi cadı olduğu iddia edilip yakıldığı tarihi kayıtlara geçmiştir. Haliyle bu dönemde kilise, işine gelen gelmeyen herkesi cadı olarak suçlayarak işkencelere maruz bırakmıştır Bu işkencelere maruz kalan kişiler, psikolojik baskıdan dolayı cadı olsalar da olmasalar da cadı olduklarını itiraf etmek zorunda kaldıkları kayıtlarda yer almaktadır.
Bu yakma zamanında suçlamalar o denli çığrından çıkmıştır ki, cadıların süpürgelerle uçtukları, çocukları yedikleri, ruhlarını şeytana satıp doğaüstü güçler edindikleri, hayvanları kontrol edebildikleri gibi iddialar ortaya atılmıştır. Klasik çirkin, kötü cadı tiplemesi işte tam bu dönemde bilinçaltlarına kazınmıştır. Tarihi kayıtlarda, 15. Ve 17. Yüzyıllarda 500 bin kişinin cadılıkla yargılanıp öldürüldüğü bildirilmiştir.
Yakma ve yargılama dönemi o kadar zalimce ilerliyordu ki, bir kadının cadı olduğunu anlamak için ona bir dua verip okuması isteniyordu. Eğer kadın bu gergin ortamda duada en küçük bir yanlış yaparsa cadı olduğuna kanaat getirilip hemen idam ediliyor ya da yakılıyordu. Bunun dışında bir diğer yöntem ise, kişiyi kendi boyundan daha yüksek bir suya atmaktı. Kişi sudan çıkmak için çaba sarf ederse, şeytanla işbirliği yaptığına kanaat getiriliyor ve yakılıyordu. Eğer kişi sudan çıkmak için uğraşmadan boğulup ölüyorsa, temiz sayılıyordu. Yani en nihayetinde o kişiyi bekleyen son; ölümdü. Bu iki yöntem dışında, eğer kişinin vücudunda farklı bir ben varsa, kadın çok çirkin ve yaşlıysa, gece ormanda gezdiği görülürse, kişi kilisiye çok katılmıyorsa, çok fazla çekiciyse, farklı bitkiler topluyorsa, cadı olarak yargılanır ve suçlu bulunursa işkence edilerek öldürülürdü.
İşkence yöntemleri şu şekildeydi; En çok uygulanan idam etme ve işkence yöntemi, canlı olarak yakmaktı. Bunun dışında suçlu bulunan kadın sıkıca bağlanır, huni yardımıyla sindirim sistemi patlayana kadar su içirilirdi. Metal tıkaç denen bir aletle (armut şeklinde bir alettir) ağzındaki tüm dişler kırılır, suçunu itiraf edene kadar çene kemikleri kırılırdı. Ayakları, kan damarları çatlayana ve kemikleri kırılana kadar demir mengene ile sıkıştırılırdı. İffetsizliğini sembolize eden canlı maymun, şeytanın sembolleri olan yılan ve kedi ile kadın bir çuvala konur ve suya atılırdı. Bazen de diri diri toprağa gömülürdü. Atlar ile dört tarafından bağlanır, parçalara ayrılması sağlanırdı. İşkence çarkında parçalanırdı, kafası kesilirdi. Bağırsakları çıkartılır, dönen bir tahtaya bağlanarak, tahta çevrilir ve bağırsaklarının tahtaya dolanması sağlanırdı. Ve daha nice akla hayale gelmeyen işkencelerle çoğu kadın (öldürülen kadın sayısı erkeklerin iki katıdır. Çünkü o dönemde engizisyon mahkemesine göre kadınlar potansiyel cadıdırlar.) olmak üzere binlerce insan öldürülmüş ve zorla cadı olduğu itiraf ettirilmiştir.
Bu şekilde haklı haksız, iyi, kötü herkesin yakıldığı dönemler, hakiki cadıların saklanmasını gerektirmiştir. Bu yüzden dolayı cadılar, takma isimler kullanmışlar, gizli notlarını saklamak için aileden aileye geçecek defterler tutmuşlardır. Hala daha modern cadılar ve wiccanlar, bu anılara sadık kalmak için takma isimler kullanmakta ve gölgeler kitabı denen, pratiklerini anlatan defterler tutmaktadırlar.
Bir öğretmen olabilirler, belki bir belediye şoförüdürler, belki bir mühendis, fizikçi veyahut polis olabilirler. Modern cadılar, hala gizli kalmış inançlarıyla zamana karşı savaşarak gelenekleri sürdürmekte, bunu da büyük bir sessizlikle yapmaktadırlar.
Cadılık, en eski doğa dinlerinden bu zamana gelmiş gizli bir öğretidir. Kökeni, Şamanizm, Druidizm gibi eski kadim öğretilere dayanır. Cadıların temel felsefesi, doğayı tanımak, doğayla iletişim içinde olmak, doğa üzerinden kendiyle iletişime geçerek, kendini bilmektir. Haliyle cadılar başta doğanın temel yapı taşı olan dört elementle çalışarak beşinci element olan ruha doğru yolculuğa çıkarlar. Bu yolculukta doğanın ve evrenin dönüşümünde görev aldığına inandıkları tanrı ve tanrıçalarla bütünleşir ve en nihayetinde kendileri tanrı ve tanrıçalara dönüşerek, içlerinde ki tanrıları keşfederler.
Bu yazıda, cadılardan çok, wiccanların yaşam tarzından bahsedeceğim. Ama şu unutulmamalıdır ki cadılar ile wiccanlar arasında çok az fark vardır. Bu yüzden dolayıdır ki wiccanlara, modern cadılar demek çokta yanlış olmamaktadır. Wiccanların yaşam tarzları son zamanlarda popüler olmaktadır. Cadılar ile wiccanlar (Wiccan, wicca dinine inanlara verilen isimdir) arasındaki temel fark, bir cadının her dinden olabilmesidir. Wicca ise başlı başına bir dindir. Haliyle cadılık, uygulamalı bir disiplindir ve kurallarını kişi kendi veya inandığı din ile belirler. Wiccanlarda ise zaten kurallar bellidir ve bu kurallara uyulması zorunludur ki zaten wicca kuralları olan bir dindir. Cadılar ile wiccanların benzerlikleri çok olsa da, bu noktada ayrıma düşerler. Haliyle çoğu wiccan aynı sırada cadı olabilmektedir.
Modern Wicca dini 1950lerde kurulmasına rağmen, kökü ve benimsediği felsefe çok daha eskilere dayanmaktır. İlk olarak Wicca kelimesi Gerald Gardnerın kitabında geçmiştir. Bu kitapta geçmesine rağmen, kelime Geraldın kullanımından önce, eski İngiliz cadılarının kullandığı bir isim veya sıfattır. Büyük olasılık witch (cadı) kelimesinden üretilmiş bir kelimedir. Yeni kurulan bu inancın temeli, tüm doğanın Yaratıcıyı içerdiğine inanılın eski panteizm felsefesini benimsemiş doğa dinlerine kadar uzanır. Genel olarak wiccanlar evrenin düzenleyicisi olan tanrı ve tanrıça kavramlarına çok bağlıdırlar. Haliyle eski olan doğa dinlerinin yeni yorumu olduğunu söylemek çokta yanlış olmaz.
Eski doğa dinleri, tüm evreni ve kâinatın özünü oluşturan bir Yaratıcıdan bahsederler. Bu Yaratıcı, kutsal ve gizli olandır. Bu büyük ebeli ve ezeli güç, evrenin dönüşümünü ve kontrolünü sağlayacak tanrı ve tanrıçalar yaratmıştır. Bu yüzden aslında var olan bütün eski doğa dinleri (Vodooo, druidizm, eski mısır inancı, yunan inancı vs..) tek bir Yaratıcıya inanırlar, lakin bu Yaratıcının emriyle görev olan vazifeli varlıklar vardır (tanrı, tanrıçalar). İşte eski inançlarda (hristiyanlık öncesi dönemlerde) rahip veya rahibeler önce tanrı ve tanrıçalarla bütünleşir (böylelikle evrenin kozmik güçlerini öğrenir), sonrada Yaratıcıya dönüp, nihai bilgeliğe ulaşacaklarına inanırlardı.
Haliyle, wiccanlar için aslında bir nevi modern cadılıktır diyebiliriz. Yaklaşık olan 800 bin inananı olan Wicca dinine inananların temel vazifeleri, doğayla iç içe olmaktır. Dolayısıyla bir wiccan için önemli olan doğadır ve bu düzlemde maji (Bu kelime Türkçeye büyü olarak çevrilse de bahsedilen güçler kozmik-enerjisel güçlerdir. O yüzden çok daha genel bir ifadeyi kapsar. Enerjisel devinimi ve işleyişi keşfedip onu yönlendirmenin ilimi ve sanatıdır.) onlar için doğanın doğru kullanılmasıdır. Yani wiccanların kullandığı majikal sistem, Şamanizm ve diğer maji çeşitlerinden daha farklıdır. Çünkü eski doğa dinleri maji üzerine kuruluyken, Wicca dini maji üzerine kurulu değildir. Hatta bir wiccan isterse maji ile uğraşmayabilir. Wiccalar için önemli olan doğanın ve mevsimlerin getirdiği enerjiden faydalanmaktır. Haliyle bu dönümlerde tanrı ve tanrıçalara atıflarda bulunup, kutlama yaparlar.
Gözüktüğü üzere, Wicca inancı tanrı ve tanrıçalara inanan paganist bir dindir. Ritüellerinde tanrı ve tanrıçayı temel alan wiccanlar için en önemli zaman dilimleri; doğa dönümleri (sabbatlar) ve ay fazlarıdır (esbatlar). Haliyle dolunay, karanlık ay ve yeni ay ile ayın büyüme ve gerileme evreleri onlar için çok önemlidir. Bunun yanı sıra Şeytanın varlığına inanmamakla beraber, yapılan tüm hataların kişiye ait olduğunu savunurlar. Bu kurala kendi aralarında 3ün kuralı derler.
Wiccanların temel yasası olan 3'ün kuralı şudur: Üçler yasasının onurunu koru. Yaptığın her şey üç katı ile sana dönecektir. Yasayı öğren, çok iyi öğren, ne ekersen onu biçersin. Kimseye zarar vermediğin sürece ne istiyorsan yap. genel yasadır. İyi düşün ve yaptığın hiçbir şeyden pişman olmamaya çabala.
İşte bu düşünceye sahip olan wiccanlar için üçün kuralını unutmadıkları sürece istediklerini yapabilmektedirler. Çünkü yapacakları bir hata veya yanlış onlara üç kat geri dönecektir.
Wiccanlar genellikle coven denen gruplar halinde toplanmaktadırlar. Bunun dışında solitary denen, kendi başlarına çalışmalar ve kutlamalar yapan wiccanlarda söz konusudur. Coven halinde kutlamalar yapan wiccanlarda, bir baş rahibe veya baş rahip bulunmaktadır. Ritüelleri ve kutlamaları bu baş rahip ya da baş rahibe yönetmektedir ve kendi içinde belli bir derecelendirme sistemi vardır.
Wicca temel prensipleri şu şekildedir;
-Kendini tanı:
Hayatın neresinde olduğunu bil, kendin için iyi şeyler dile ve kendini iyi hissetmeyeceğin hiçbir şeye başlama. Beceri ve niteliklerini bil ama daha az iyi olan taraflarını ve korkularını da.
-Sanatını tanı:
Ne ile meşgul olduğunu bil. Ruhsal gelişimin önemlidir. Meşgul olduğun şeylerin iyi ve kötü taraflarını tanı ve daha fazla ilgilendiklerini hatasız bir şekilde öğren.
-Öğren ve keşfet
Ruhunu yeniliklere açık tut, kullanmak ya da yapmak istemeyeceğin şeylere de.
Bağlı olduğun şeyleri derinlemesine araştır. Bunların her zaman Wicca ile alakalı olması gerekmez. Entellektüel gelişim ruhsal gelişim kadar önemlidir.
- Bilgiyi, bilgelikle kullan
Bu sözler kendin içindir. Anlayışlı ol ve bilgilerini hayata geçirirken kalbine de kulak ver.
-Dengeli ol
Bedensel, özellikle de ruhsal dengede ol. Düşündüklerin ve yaptıkların bir denge içinde olsun.
-Kabul edilebilir düşüncelere sahip ol
Açık bir ruh, genelde edindiğin bilgilerdir. O halde, biraz açık düşünmek için ısrar etmekte, bir zorunluluk vardır.
-Hayatı kutla
Yaptığın şeylerden mutlu ol. Hiçbir şey, mecburen yapılmak zorunda olunan, yükümlülük değildir. Mizacına göre davran. Neşeli bir insan isen, bunu yaptığın işlerde de kullan.
-Dünyanın döngüleri ile uyumlu ol
Bu döngüleri anlamaya çalış ve hayatındaki benzerlikleri ara. Bu senin dengede olmana da yardım eder.
-Kendine iyi bak
Ruhsal ve fiziksel kendine iyi bak. Sadece o zaman kendi içinde bir denge bulabilirsin ve kendini güçlendirip, büyüyebilirsin.
-Meditasyon yap
Bu, ruhunu, belli bir sakinliğe ulaştırmak için en iyi yardımcıdır. Bu anlama gücünü arttırır ve düşüncelerini genişletir.
-Tanrı ve Tanrıçayı onurlandır
Hayatta sahip olduğun şeylere saygı duy. Saygı ve sevgi çok normal ve söylenmesi kolay olsa da, bazen önemli şeyler olduğunda unutulabiliyor. Onları an, bayramlar kutlanarak onlar onurlandırılabilir ya da kendine ait farklı bir yolla bunu yapabilirsin.
Wiccanlar, görüldüğü üzere kendi içlerine dönük bir yaşam tarzını benimserler. Kendi potansiyellerini keşfedip, bunları kullanmayı öğrenmek, bunun ışığında doğanın döngülerine uyumlu olarak dönüşümler yaşayarak değişimi amaç edinmektedirler. Cadılık uygulamaları ile wiccanların öğretileri benzerde olsa cadılık daha eski dönemlere kadar uzanmaktadır.
Wiccanlar, eski cadıların adetlerini ve inançlarının bir kısmını almış ve modern zamana uyarlamışlardır. Modern cadılar, kavramının kullanılmasının sebebi de budur. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi cadılık bir inancı içermezken, eski öğretileri korumak adına Wicca bir inanç sistemini kapsar. Bu nokta da aslında wiccanlık ile cadılık birbirine çok benzerdir. O kadar benzerdir ki ortaçağda, engizisyon mahkemesi döneminde, yakılmalar zamanının ağıtını hala daha wiccanlar sürdürmektedir.
Yakılmalar Zamanı ve Cadı Avı
Cadılar için en zor dönem olan yakılmalar zamanı, birçok kişinin cadı uygulamalarından dolayı işkencelere maruz bırakılarak, ruhlarını arındırmak adına ateşte yakıldığı bir zaman dilimidir. Dini kullanarak, krallıkları yönetmeye başlayan kilise, cadı olup olmayan herkesi akla hayale sığmayacak işkencelerle öldürmüştür. O dönemde, gece dışarıda gezegen yaşlı bayanların dahi cadı olduğu iddia edilip yakıldığı tarihi kayıtlara geçmiştir. Haliyle bu dönemde kilise, işine gelen gelmeyen herkesi cadı olarak suçlayarak işkencelere maruz bırakmıştır Bu işkencelere maruz kalan kişiler, psikolojik baskıdan dolayı cadı olsalar da olmasalar da cadı olduklarını itiraf etmek zorunda kaldıkları kayıtlarda yer almaktadır.
Bu yakma zamanında suçlamalar o denli çığrından çıkmıştır ki, cadıların süpürgelerle uçtukları, çocukları yedikleri, ruhlarını şeytana satıp doğaüstü güçler edindikleri, hayvanları kontrol edebildikleri gibi iddialar ortaya atılmıştır. Klasik çirkin, kötü cadı tiplemesi işte tam bu dönemde bilinçaltlarına kazınmıştır. Tarihi kayıtlarda, 15. Ve 17. Yüzyıllarda 500 bin kişinin cadılıkla yargılanıp öldürüldüğü bildirilmiştir.
Yakma ve yargılama dönemi o kadar zalimce ilerliyordu ki, bir kadının cadı olduğunu anlamak için ona bir dua verip okuması isteniyordu. Eğer kadın bu gergin ortamda duada en küçük bir yanlış yaparsa cadı olduğuna kanaat getirilip hemen idam ediliyor ya da yakılıyordu. Bunun dışında bir diğer yöntem ise, kişiyi kendi boyundan daha yüksek bir suya atmaktı. Kişi sudan çıkmak için çaba sarf ederse, şeytanla işbirliği yaptığına kanaat getiriliyor ve yakılıyordu. Eğer kişi sudan çıkmak için uğraşmadan boğulup ölüyorsa, temiz sayılıyordu. Yani en nihayetinde o kişiyi bekleyen son; ölümdü. Bu iki yöntem dışında, eğer kişinin vücudunda farklı bir ben varsa, kadın çok çirkin ve yaşlıysa, gece ormanda gezdiği görülürse, kişi kilisiye çok katılmıyorsa, çok fazla çekiciyse, farklı bitkiler topluyorsa, cadı olarak yargılanır ve suçlu bulunursa işkence edilerek öldürülürdü.
İşkence yöntemleri şu şekildeydi; En çok uygulanan idam etme ve işkence yöntemi, canlı olarak yakmaktı. Bunun dışında suçlu bulunan kadın sıkıca bağlanır, huni yardımıyla sindirim sistemi patlayana kadar su içirilirdi. Metal tıkaç denen bir aletle (armut şeklinde bir alettir) ağzındaki tüm dişler kırılır, suçunu itiraf edene kadar çene kemikleri kırılırdı. Ayakları, kan damarları çatlayana ve kemikleri kırılana kadar demir mengene ile sıkıştırılırdı. İffetsizliğini sembolize eden canlı maymun, şeytanın sembolleri olan yılan ve kedi ile kadın bir çuvala konur ve suya atılırdı. Bazen de diri diri toprağa gömülürdü. Atlar ile dört tarafından bağlanır, parçalara ayrılması sağlanırdı. İşkence çarkında parçalanırdı, kafası kesilirdi. Bağırsakları çıkartılır, dönen bir tahtaya bağlanarak, tahta çevrilir ve bağırsaklarının tahtaya dolanması sağlanırdı. Ve daha nice akla hayale gelmeyen işkencelerle çoğu kadın (öldürülen kadın sayısı erkeklerin iki katıdır. Çünkü o dönemde engizisyon mahkemesine göre kadınlar potansiyel cadıdırlar.) olmak üzere binlerce insan öldürülmüş ve zorla cadı olduğu itiraf ettirilmiştir.
Bu şekilde haklı haksız, iyi, kötü herkesin yakıldığı dönemler, hakiki cadıların saklanmasını gerektirmiştir. Bu yüzden dolayı cadılar, takma isimler kullanmışlar, gizli notlarını saklamak için aileden aileye geçecek defterler tutmuşlardır. Hala daha modern cadılar ve wiccanlar, bu anılara sadık kalmak için takma isimler kullanmakta ve gölgeler kitabı denen, pratiklerini anlatan defterler tutmaktadırlar.