By_XMaT] FarkıyLa ŞiiR ArşiVi....

By_XMaT

Kayıtlı Üye
Ben ne zaman sevdimse, kuzeyden vurdu sözlerimi ayaz. Tutuldum cümlelerimden. Kalemimde inceden bir ağrı. Kağıtlar takatsiz, zarfların ağzı yumuk.
İsminin yerine koyduğum zamirler, müsteara bile dönüşememişken yenildim mecaza. Ay dedimse sen, ceylan dedimse gözlerinin karası. Deniz dediysem ayrılığın tam ortası.
Yetmezmiş gibi üstüme geldi hatasız teşbihler. “Sen gibi..” oldu her şey. Nefes almak gibi oldu seni düşünmek.
Sıtma tuttu ruhumu. Hayalinin ateşi çıktı ve titredi işaret sıfatları. “O kız” dedi öteden biri. Mef’uller hep bir ağızdan haykırdı beriden: “ona..ona..ona..”. Fiili yola koştum telaşla. Yoruldu ve sustu.
Ne zaman sevdimse ben, rutubete duran kalbimin duvarlarında sızıntı, beynimi kemiren efkarımda kesif bir kıyamet provası… Haniyse kar yağmayacak dağlarıma, yarılacak ortadan.
Gözlerimi saçının teline düşürdüğüm gün, mübalağa bıraktı er meydanını. Gülbanklar değil, ümitsizliğimin salasıdır bu okunan. Gitgide kararan yalnızlığıma sor uykunun ülkemden hicretini.
Tarih düştüm almanaklara: “Günlerden berâat: Sahibini bulduğu anda kaybeden aşkın sırra kadem basışı.”
 
---> By_XMaT] FarkıyLa ŞiiR ArşiVi....

Sımsıkı tutunmuş gözyaşı kirpiklere. Öyle çabuk geçiyor ki zaman. Daha dün doğmuşuz sanki. Yeni yeni yürümüşüz, koşmuşuz, okula başlamışız,sevmişiz, sevilmişiz, ayrılmışız, acı çekmişiz, bir sürü dostlar edinmişiz, gün gelmiş hepsiyle tek tek ayrılmışız. Hiç ölmeyecek gibi yaşamışız. Ve hiç yaşamamış gibi durup beklemişiz. Kırmızı ışıklar uzun olmuş, yeşiller kısa.Her doğan güneş bize birşeyler getirmiş ve bir o kadar da ***ürdükleri olmuş. Kimi zaman yağmurdan sonra güneş açmış, perdemizden içeri buyur etmişiz onu, içimizi ısıtmış. Kimi zaman şiddetli bir fırtına getirmiş. Ağladığımızda başımızı dayayabileceğimiz bir omuz bulmuşuz, bazen de o omuz biz olmuşuz. Karşımızdaki saygıyla dinlerken hiç ummadımız zaman bir anda o sorgusuz infaz eden kötü adamlardan olmuşuz. Bütün hayatımızda hep yandım derken herşeye rağmen yaşamanın ne kadar güzel olduğunu unutmuşuz. Başarılarımızla övünürken, başkalarının başarısızlıklarını ön plana çıkarmışız. Bizi yerenlere ağızlarının payını en hakikatlisinden verirken, yüzümüzün ortasına yediğimiz yumrukla kendimize gelmişiz. Acı çekerken, çektirmişiz. En pis dost kazığını biz yemişiz. "Batsın bu dünya" ile kendimizi avutmuşuz. Sevdiğimize sevgimizi söylemek için hep yarını beklemişiz. Ama o yarın hiç gelmemiş. Doymamışız yaşamaya ve şimdi de bekliyoruz eller havada omuzlarda ***ürülmeyi musalla taşına. Kim bilir belki yarın bitecek bizim için zaman, belki biraz sonra, belki de bitmiş de biz farkında değiliz. Sorgusuzca kabul ettiğimiz diğer şeyler gibi bunu da kabul etmişiz.
 
---> By_XMaT] FarkıyLa ŞiiR ArşiVi....

KENDİNE İYİ BAK


Kendine iyi bak' bir 'veda' değil 'elveda' cümlesidir çoğu zaman. O üç kelimeden çok daha fazlasını gizler içinde...

'Kendine iyi bak. Çünkü bundan sonra ben yanında olmayacağım, olamayacağım. İstesem de istemesem de... Sevdim seni bir zamanlar, hala seviyorum ve benden sonra da mutlu olmanı istiyorum. Olurda bir gün dönersem seni iyi bulmak istiyorum.'
...
'Kendine iyi bak. Çünkü bundan sonra kendinden başkası olmayacak yanında sana bakacak. Ben olmayacağım. Kendine iyi bak ve beni düşünme. Çünkü ben de seni düşünmeyeceğim artık. Arama sakın beni, yazma, çünkü ben
yazmayacağım. Sil beni yüreğinden, çünkü ben sileceğim. Fakat, yaşanılan, paylaşılan güzel şeyler hatırına sana yürekten mutluluklar diliyorum. Ve ben bir daha dönmemek üzere gidiyorum.'
...
'Kendine iyi bak. Aramızda geçen her şeye rağmen benden sonra iyi olduğunu bilmeyi tercih ederim. Aslında bilmem çok önemli değil, iyi olduğunu varsayacağım ben. Seni bir daha asla görmemek üzere gidiyorum ben, seni kendinle baş başa, yapayalnız bırakıyorum ben. Biliyorum kendini bırakacaksın benden sonra, o yüzden iyi bak diyorum. Aslına bakarsan, çok da fazla umursamıyorum.'
...


Kendine iyi bak, derler ve giderler. Tutkuyla sevenler, bazen birden fazla söylerler bunu. Çünkü onları ayırmak, eti tırnaktan ayırmak gibidir. Kolay kolay kopamaz onlar, süreç çok acı vericidir, yürek parçalayıcıdır. Her seferinde azalan umutlarla geri döner ve yine 'Kendine İyi Bak' gözleriyle ayrılırlar. Ta ki umut da, sevgi de tükeninceye kadar... Ta ki son elveda mezar sessizliğine bürününceye kadar.

Tutkunun ötesinde sevenler, bir kez 'Kendine İyi Bak' derler ve giderler. Onlar eti tırnaktan ayırmak yerine ölümü yeğlerler. Onlar bu acıyı bir kereden fazla kaldıramayacaklarını bilirler. Kendine iyi bak, derler ve giderler. Bu sözlerin içinde ihanet yok, hiçbir zaman olamaz derler ve giderler. En büyük ihanet değil midir aslında seni seveni, ihtiyacı olanı yüzüstü bırakıp gitmek.

Kendine iyi bak, derler ve giderler. Seni suskunluğa mahkum edip giderler. Seni parçalara ayırıp, en büyük parçayı yanlarına alıp giderler. Seni senden alıp giderler. Daha kötüsü suçlayamazsın onları tüm bunlar için. Kendine iyi bak deyip gidenin geçerli bir nedeni vardır elbet... Suçlatmazlar kendini. Savaşmadıkları için kızarsın ama suçlayamazsın. Savaşmışlarsa, yenildikleri için kızarsın ama suçlayamazsın. Yenildiğin için kızarsın ama suçlayamazsın..

Ayrılığın kaçınılmazlığına inandırır seni, kendine iyi bak, derler ve giderler. Elinden umutlarını, düşlerini, sevgilerini alıp giderler. Bir tek anıları bırakırlar geride, bir de hatırladıkça gözyaşlarına boğulasın diye unutulmayan nağmeler. Arkalarına bakmadan çekip giderler eğer yalnız kalmışsan, çünkü insafsızlıklarını görmek istemezler. Her şey o saniye orada bitsin, kapansın bu sayfa isterler.

'Bitti' diyemedikleri için, kendine iyi bak derler.
'Kırıldım ve affedemiyorum' diyemedikleri için kendine iyi bak derler.
'Seni istemiyorum artık, hayatımdan çıkaracağım ama bil ki hiç unutmayacağım' diyemedikleri için kendine iyi bak derler.
'Biliyorum çok kanayacaksın ama daha iyisini yapamıyorum' diyemedikleri için kendine iyi bak derler.

Vicdanlarını rahatlatmak için kendine iyi bak derler, çünkü o kan uzun süre akacaktır ve o yara asla kapanmayacaktır, bilirler. Kendine iyi bak bir noktadır çoğu zaman.
Kendine iyi bak deme bana, sadece kötülükler noktalansın isterim ben. Oysa sen iyisin...

Sen gözümdeki ışık, dudağımdaki tebessüm, sen içimdeki sevinçsisin. Sen hayatıma renk katan, sen yüreğimdeki çarpıntı, sen hayatımdaki neşesin. Sen yolumu aydınlatan, sen dert ortağım, sen gönül yoldaşım, sen bir tanesin. Kendine iyi bak deme bana. Nokta koyma. Keşke böyle yaşanmasaydı bazı şeyler, keşke affedebilsem seni, keşke sen de affedebilsen beni.. Keşke döndürebilsek zamanı geriye. Keşke bugünkü aklımızla yaşasak her şeyi baştan. Nafile... Ama yine de, gitmesen olmaz mı? Bitmesek olmaz mı? Sen eksikken, ben nasıl tam olurum? Senden kalan boşluğu kimlerle doldururum? Savaşsak aramıza giren şeytanla olmaz mı? Hani büyük aşklar her türlü engeli aşardı, hani gerçek dostluklar her sınavı geçerdi, hani sevgi eninde sonunda kazanırdı? Hani hayatta hiç kirlenmeyecek değerler vardı? Hani en büyük zaferler, en kanlı savaşların ardından kazanılırdı? Bunların hepsi yalan mı? ... Sahiden, gitmesen olmaz mı? Bitmesek olmaz mı?

boşver her şey olması gerektiği gibi olsun.
Öyleyse...Sen de 'Kendine İyi Bak.



Kendine iyi bak derler, kurşunu kafana sıkıp giderler…
 
---> By_XMaT] FarkıyLa ŞiiR ArşiVi....

Sevgililer günü her yıl 14 Şubat’ta kutlanır. Aslı Eski Roma İmparatorluğu kilisesine dayanır. İsmini Valentine adında bir din adamının isminden alır (St. Valentine Day).


“Zamanın Roma İmparatoru orduya asker bulmakta zorlanıyordu. Ona göre bunun sebebi erkeklerin ailelerini ve aşklarından vazgeçemiyor oluşuydu. Bu sebeple evlilik ve nişanlanmayı yasaklamıştır. Aziz Valentine adındaki papaz ise çifleri gizli gizli evlendirmeye devam ediyordu. Bunun sonucunda yakalandı ve ölüm cezasına çarptırıldı.”

Tabi bu Valentine ile ilgili efsanelerden sadecee biri. Tarihte inancı yüzünde 14 Şubatta öldürülen 3 tane Valentine olduğu düşünülüyor.

Günümüzde ise insanlar bu günü sevgililerine hediye alarak kutluyorlar. Siz de bu günü önemsiyorsanız ve hediye konusunda kararsız iseniz aşağıdaki tüyolara bakmanızı öneririm.



HEDİYE SEÇİMİ

Hediye seçimi birçok kimse için hiç te kolay olmayan birşeydir. Genellikle özel günler dışında çok fazla hediye almayız. Özel günlerde ise birinden kaçarsınız diğeri gelir sizi bulur. Aslında özel günleri beklemeden arkadaşlarınıza hediye vermeniz ilişkilerinizi pekiştirmenizde yardımcı olur. Bakınız hediye seçerken işinizi kolaylaştıracak ve doğru hediyeyi almanızda size yardımcı olacak bazı tüyolar.

Hediye alacağınız kişiyi can kulağıyla dinleyin
Hediyenin gideceği kişiyle televizyonda reklam izleyin. Hangi reklamların onu heyecanlandırdığını gözleyin. Ya da o kişiyle bir alışveriş merkezine, dolaşmaya gidin. O vitrinlerin önünde durduğunda ilgisini çeken ürünleri aklınızın bir köşesine yazın. Hediye almadan önce birinci göreviniz, onun gerçekte ne istediğini saptamak.

Hediye alacağınız kişinin yakınlarına danışın
Eğer hediye almak istediğiniz kişiyle o dönemde fazla görüşme olanağınız yoksa, yakınlarıyla irtibat kurun. En yakın arkadaşı, kardeşi ya da iş arkadaşları size önemli ipuçları verebilir.

Hediye alacağınız kişiye doğrudan sorun
Eğer onun ne istediğini hiç öğrenemiyorsanız ve o da zor beğenen bir kişiyse, ona doğrudan sorun. Evet, bu sürprizi ortadan kaldırır ve karşınızdakini mahcup edebilir ama ona istemediği bir şey almanızdansa, sormanız daha anlamlı.

Ve asla unutmayın “siz ne alırsanız alın, beğeneceğini” söyleyenler, “sadece hatırlaman önemli” diyenler, “hiç bir armağan istemediğini” söyleyenlere kanmayın.

Şu armağanlardan ısrarla kaçının:

Alaycı armağanlar
Örneğin babanıza hiç bir zaman dışarıda giyemeyeceği “Yılın Babası” yazılı bir t-shirt almayın. Ama ilk kez baba olacak bir arkadaşınızın heyecanına katkıda bulunmak için, sembolik değeri yüksek bulunabilecek bir “Yılın Babası” t-shirt’ü alabilirsiniz.

Giyim kuşam
Bedenini tam bilmediğiniz kişilere asla giysi almayın. Bir de onlara alınan şeyi doğru bedenle değiştirmek gibi bir yükümlülük verirsiniz. Böyle durumlarda hediye çekini tercih edin.

Biblolar
Özellikle biblolara düşkün birine bu tür armağanlar alabilirsiniz. Öbür türlü biblolar pek bir işe yaramaz, onları nereye koyacağını kimse tam olarak bilemez.

Saldırgan armağanlar
İnsanların kusurlarını yüzlerine vuracak armağanlardan kaçının.

Aslında kendiniz için istediğiniz armağanlar
Kendinizi mutlu etmeye değil, karşınızdaki mutlu etmeye çalışın. Kendi zevkinize göre armağan seçmekten vazgeçin.

Evcil hayvanlar
Bırakın, evcil hayvanını kendisi seçsin. Evcil hayvan almak büyük sorumluluktur. İlla ki alacaksanız, balık gibi bakımı nispeten kolay olanları seçin.

Hediye alırken işlevine ve hayal gücü içermesine dikkat edin
Karşınızdaki kişi sürekli yenilik peşinde ise, ona bir dil kursu, dans kursu ya da tenis kursu ayarlayabilirsiniz. Çok gitmek istediği bir konser için bilet armağan edebilirsiniz. Mutlaka işine yarayacak “naif” dekorasyon malzemeleri alabilirsiniz. İnternete düşkünse ilginç bir domain adı, oyun seviyorsa son moda masa üstü oyunları, sevgi ifadelerinden hoşlanıyorsa ilginç ve tatlı yiyecekler de armağan edebilirsiniz. Nadide şeyler peşinde koşanlar için ise en iyi armağanlar, o kişinin yıllardır arayıp bulamadığı bir albüm, ya da kitabı bulup buluşturup almaktır.



ŞİMDİ EĞER BİR SEVGİLİNİZ VARSA NE ALACAĞINIZI DÜŞÜNÜN BAKALIM.
 
---> By_XMaT] FarkıyLa ŞiiR ArşiVi....

AŞK bir yıl sürer
SEVGİ bir ömür

AŞK gözünde büyütür
SEVGİ razı olur

AŞK aldatır
SEVGİ ikna eder

AŞK (aşık) kıskanır
SEVGİ (sevgili) güvenir

AŞK seni de onu da ikiye böler
SEVGİ ikinizi bir eder

AŞK zehir gibidir
SEVGİ ilaç

AŞK ay gibidir hep bir karanlık yüzü var senden gizlenen
SEVGİ güneş gibidir hep sana bakar içini ısıtır

AŞK gider (isteyince)
SEVGİ kalır (isteyerek)

AŞK çeker, ezer, cesaret kırar
SEVGİ iter, teşvik eder, yüreklendirir.

AŞK ise; o senin için hedeftir
SEVGİ ise; ikiniz de aynı hedefe koşan oklarsınız.
 
---> By_XMaT] FarkıyLa ŞiiR ArşiVi....

Bir gun Delilik yakin dostlarini kahve icmek uzere evine davet etmis.
Herkes gelmis. Kahveler icildikten sonra Delilik dostlarina oyun oynamayi onermis. Saklambac mi? O da nedir? diye sormus Merak.- Saklambac bir oyundur. Sizler saklanirken ben yuze kadar sayacagim.
Saymayi bitirdigimde ilk bulacagim kisi benden sonraki ebe olacaktir.
Korku ve Tembellik disindakiler Delilik'in onerisini derhal kabul etmisler.
1..., 2..., 3... diye yuksek sesle saymaya baslamis Delilik.
Acelecilik, ilk buldugu yere kendini ativermis. Utangaclik, her zamanki aliskanligiyla bir agacin golgesine ilismis.
Nese, bahcenin orta yerine dogru yonelmis
Hüzün, saklanacak yer bulamadigindan aglamaya koyulmus.
Kiskanclik, Basari'nin pesinden giderek yanibasindaki bir kayanin ardina siginmis.
Delilik saymayi surdurmus...
Umutsuzluk, Delilik'in doksan dokuza geldigini duydugunda iyiden iyiye umutsuzluga kapilmis.
- YUZ ! diye haykirmis Delilik, Saklanmayan ebedir, aramaya basliyorum.....
Ilk sobelenen Merak olmus. Birinci kurbanin kim olacagini o kadar merak ediyormus ki, saklanmayi ihmal etmis.
Bahce duvarina baktiginda, Delilik Kararsizlik'i farketmis; uzerine tunemis oldugu duvarin hangi tarafina saklanacagini dusunmekle mesgulmus.
....Ve hemen ardindan Nese'yi, Hüzün'u, Utangaclik'i sobelemis.
Herkes yeniden biraraya geldiginde Merak sormus:
-Ask nerede? Hic Ask'i goren oldu mu?
Delilik, Ask'i aramaya koyulmus. Daglara cikmis,nehirlerin
yataklarina bakmis, ama Ask'i hic bir yerde bulamamis.
Caresiz arayisini surduren Delilik, bir gul agaci ile karsilasmis.
Eline gecirdigi bir caliyla agacin dallarini, yapraklarini
yoklamis. Aniden tiz bir ciglikla irkilmis. Aciyla bagiran Ask, diken batan gozunu tutuyormus. Delilik ne yapacagini bilememis.Özur dilemis,yalvarmis
yakarmis Ask'a kendisini affetmesi icin. O kadar uzulmus ki, bir daha hayat boyu yanindan ayrilmayacagini bile vaadetmis. Acisi biraz dinen Ask sonunda ozurleri kabul etmis.O günden beri Ask'in gozu kordur ve Delilik hep yani basindadir.
 
---> By_XMaT] FarkıyLa ŞiiR ArşiVi....

Gözlerim Rehindi Gözlerinde...

Bir bilsen ne cok denedim gecenin koynuna sevdami birakip gitmeyi,
bir bebegi cami avlusuna birakir gibi....
Yine de dayanamadim seni üvey yüreklere emanet etmek düsüncesine...
Kac sefer düzenledim kendi icimde, seni kalbimden atmak icin..
Ama her gidis ayni yöndeydi sana ulasmak üzere...

Anladim ki gözlerim rehindi gözlerinde....
Askin zincirdi bileklerimde ve yüregimde....
Oysa bir görüslüktü yüzün yillara yetecek kadar....
Bir dokunusla erimek gibi imkansiz,
bir kivilcimla tutusuvermek gibi ani ve gecici saman alevi gibi...
Bakislarimi kaldirmaya cesaret edememistim hic o son görüsü de yitirmemek adina....
Sen ise o son görüsü de yanina alip gittin....

Ayriliga gecikmis mazeretler bicerken fark ettim
bir yanimin uzun süredir acimakta oldugunu...
Kendimle cenk ederken, matemi sapliyordum yesermis sevgilerin orta yerine....
Akacak gözyasi olmuyorsun gözlerimde uzun zamandir.
Sanirim aciyi sen diye sevmeye baslamisti kalbim ....
Artik isimsiz gidislerinin dönüsünü beklemeye tahammülüm yok benim...
Sizimi bir kenara birakip yola düsmek zamani geldi de geciyor belli ki...
Simdi siyahla kefenleyip derin kirec kuyularina atiyorum sana dair pembe düslerimi...

...Ve senin virgüllerine meydan okuyup, keskin bir nokta ile bitiriyorum hayatimda “sen” le baslayan tüm cümleleri ...
 
---> By_XMaT] FarkıyLa ŞiiR ArşiVi....

Bir cocuk gibi. ,Erkeğinin bir çocuk şevkatinde yaklaşmasını ister..Bir çocuğu sever gibi sevmesini
incitmeden ,korkarak okşamasını ister.

Ama …...ASLA…çocuk muamelesi yapılmasını istemez. duygularının,düşüncelerinin , değerlerinin dikkate
alınmasını ister.



Kadın güçlüdür.hatta erkeklerden bile daha güçlüdür.ama bu gücünü erkeğine göstermek istemez.kadın
erkeğin gücünü görmek ister.bu ona huzur verir,güven verir. Yapabileceğini bile erkeğinden
bekler.kendini kadın ,erkeğini daha güçlü görmek ister.ama Damarına basıldığında gücünü görmek
istemezsiniz,yapmak istemediği şey dahi olsa yapar.



Oysa

Kadın sevgidir yüreğinde beyninde damarlarında sevgi taşır sevdiklerinin yerine kolay kolay
başkalarını koymazlar.sevgi adına kırılmazlar eğer kırılırsalarda yazın kar yağışını beklemeleri
gerekir…

Tam sever ama zor severler.kalbinin seçtiğini beyninin de kabul etmesi gerekir.kalbine girmişseniz
beyni red edersede sizle beraberse bunun tek sebebi kontrol edemedikleri .” ACIMAK “ duygusudur..



Kadını asla tam anlamı ile sahiplenemezsiniz o istiridye içinde bir İNCİTANESİ ‘dir orada tek ve hep
yalnızdır.o istiridyenin içine giremezsiniz ve hiçbir anahtar açamaz..yanlızlık onun dünyasıdır
oraya zorla girer yada çıkarmak isterseniz onu sonsuza dek kaybedersiniz.



Kadın hayattır …..yaşamınızda bir kadın varsa hayatınız anlam kazanır. Yaratıcılığında
,Çılgınlığında sınır tanımaz.ama bunu için onu hayatının erkeği olmalısınız bunu başarabilirseniz
şanslı erkeklerden biri oluverirsiniz asla sıradan bir hayatınız olmayacaktır.Neler yapabileceğini
Hayel edemezsiniz..



KADIN HAYATINIZDIR.seçtiğiniz kadın hayatınızın aynasıdır.kadınınıza baktığınızda kendi hayatınızı
göreceksinizdir.kendine inanlar.kadınına güvenenler yaşamlarının keyfini çıkaranlardır.Sevgi ile
dolu yaşam asla sıkıcı olmayacaktır.ne olur. < SENİ SEVİYORUM < demekten asla

Sakınmayın bıkmayın ve geç kalmayın
 
---> By_XMaT] FarkıyLa ŞiiR ArşiVi....

Dünya kadınlar günümü dediniz?
Bir gün kadınların ha!
Diğer üç yüz atmış dört gün kimin?
Kadın o kadar kutsal ki,
Kadın o kadar büyük,
O kadar özel ki...
Bir güne sığar mı? .
Mümkün mü, kadınsız bir dünya,
Kadın, analarımız.
Kadınsız bir dünya olamaz,
Kadın eş, kadın kardeş,
Kadın aşk, kadın sevgili, kadın büyü...
Ana kucağı, aile ocağı, vatandır kadın...
Kadınsız bir iş, bir aş var mı ki..?
Bir gün verdin onlara.
Ben istemem almam asla,
Sizin olsun sekiz mart.
Bütün günler benim,
Diğer günlerime dokunmayın.
Hepsi benim bensiz bir dünya varsa,
Kim bunu savunuyorsa,
Oraya taşınsın.
Ben Ana rahmi, ben ana kucağı.
Ben ana vatan, ben ana dolu,
Ben sevda yoluyum.
Evladıma ana, kardeşime abla,
Nineme torun, anneme evladım ben.
Sekiz martı unutun.
Diğer günler unutmayın,
Böyle günlerle kendinizi avutun ama,
Bizleri avutmayın
 
---> By_XMaT] FarkıyLa ŞiiR ArşiVi....

Gökyüzü GüNé$ oLsa SénSiz KARANLIKTAYIM!!!!!

Şimdi yoksun.
Seni düşünebilirim artık.Tutar ellerini öperim uzun uzun.Kimseler ayıplamaz beni...
Yoklugunda seni nasıl sevdiğimi anlayamazlar.
İşte gözlerin işte dudakların.
Senin olan ne varsa karşımda duruyor. Ayaklarını dilediğim yere ***ürebiliyorum artık.
Sevdiğim şarkılar söyletiyorum dudaklarına ve bu ellerimle seni,
Her gün biraz daha güzelleştiriyorum.

Bütün resimler sana benziyor..
Hayret..
Bütün aynalarda sen varsın.Nereye gitsem peşimden geliyorsun.
Şimdi sigarasın dudaklarımda ve akşam içtiğim bir kadeh içki olacaksın.
Kimse yoklugunda bunca sevilmedi.
Kimse yoklugunda ilahlaşmadı bu kadar.
Saçların böyle daha güzel,sen daha güzelsin.
Gelecek mutlu günlerin, ışığında her şey daha güzel.
Ne varki ayrılıgın adı kötüye çıkmış.
Yoksa bin yıl daha yaşamak isterdim.
Ve seni bin yıl daha ayrılıklar içinde sevmek isterdim..

Ama biliyorsun nihayet bende bir insanım.
Umutsuzluga düştüğüm anlar oluyor. Hiç gelmeyeceksin sanıyorum.
O zaman kurşun gibi bir korku saplanıyor yüreğime.
Katran gibi bir yalnızlık sarıyor içimi,yalnızlıgımdan utanıyorum.

Beni bu kadar saracak ne vardı. Bir sen fani gibi dudaklarımda eksilmeyecek ne vardı...
Beni bunca saracak ne vardı. Hiç karşıma çıkmasaydın.. Bu kör olası gözler görmeseydi seni.
Ne vardı güzelliğini bilmeseydim. Bir dua gibi bellemeseydim adını.
Ne vardı bütün gece gözlerimi tavana dikip seni düşünmeseydim.
Belki karşımda değilsin yanılıyorum. Bu gözler senin gözlerin değil aldatıyorlar beni...
Karanlığın gözleri olmalı bunlar. Bana böylesine keder veren.
Gülmeyi yaşamayı haram eden bir karanlıgın gözleri olmalı...

Öyleyse sen hiç bir yerde yoksun. Sana hiç bir zaman yaklaşamayacağım.
Yalan bu geçici sevinç, bu nur, bu ışık bu
Karanlığın ortasında yanan alev gözler. Bu kadeh içki gibi aydınlık...

Ne dedimse inanma sen. Seni değil kendimi anlatıyorum...
Sen istediğin kadar varlığın ta kendisi ol ölümsüzlüğün ta kendisi.
Ben günden güne yok olmaktayım. Bütün ışıkları kaldırıp attım bir yana...

Anlamıyormusun?
Gökyüzü güneş olsa
Sensiz karanlıktayım...
 
---> By_XMaT] FarkıyLa ŞiiR ArşiVi....

Öylesine bir gündü, yeni değil de sanki geçmiş günlerden biriydi, öyle gibiydi...
Kaç gece beklemiştim seni. Kaç gece koynuma hasretini alıp uyumuştum. Kaç gece yalnızlık sancısıyla kıvranıp durmuştum. Öyle acımasızdı ki geceler, gökteki yıldızlar yüreğime atılan birer taş gibi gelmişti bana. Yine de her şeye değerdi bekleyişim.
Bütün yollar sana çıkıyordu ama ben asıl senin yolunun benimkiyle kesişmesini bekliyordum.
Aylar geçmişti hep vardın ama bir tek o an yanımdaydın. Biraz yabancıydın bana, biraz da tanıdık. Şaşkındık, şaşkınlığımız çok fazla yansıyordu yüzümüze. Göz göze gelmek hiç bu kadar zor olmamıştı. Bir bakıştan bin anlam çıkarmak buna denirdi işte. Yüzümüzde birbirimize ait izler arıyorduk bakarken.
Ne çok duymuştum sesini ama sanki sen ilk kez konuşuyordun. İlk kez söylediğin cümleler sahibiyle bütünleşiyordu.
Düştükçe gülüşün yüzüne, sessiz olan her şey konuşmuştu içimde. Yine de sözler bir türlü çıkmıyordu ağzımdan. Oysa boynuna sarılıp "Sen aylardır beklenen, sen yıllardır özlenensin" demek istiyordum. Hava serin değildi ama ben titriyordum.
Kelimeler hiç bu kadar zor olmamıştı bana. Ne zaman bir şey söylemeye kalksam, her seferinde bir şey oluyordu, sözcükler ağzımda donuyordu.
Sıcaktın, dokunmasan da yansıtıyordun. Biraz önce titreyen ben artık terliyordum. Aşktı bu biliyordum ama bunu kendime bile itiraf edemiyordum.
Farkında değildin belki, belki ben belli etmiyordum ama yıllardır koruduğum, yıllardır kimseye açmadığım topraklarımı çoktan teslim almıştın bile. Sınırlarımdan içeri girmiştin bir kere. Yüreğimin en gizli, en kuytu köşelerinde sen vardın artık.
İtirazsızdım, belli ki mutluydum. Belli ki beni şaşırtan mutluluğun ta kendisiydi. Harfleri tükenmez bir kavuşmanın alfabesindeydim. Ve ben okumayı sanki yeniden öğreniyordum.
Şimdi bu sevdayı bana yaşattığın için kendimi şanslı hissediyorum. "Ya sen olmasaydın" diye düşünmüyorum çünkü sen varsın. Çünkü sen içimdesin. Çünkü sen benim hayat kaynağımsın.
Biliyor musun, çölde bulabildiğim bir avuç su olsan, bitmeyesin diye içmem seni. Nerede olursan ol benimle kal. Ben, bu yürek attığı sürece seninleyim
 
---> By_XMaT] FarkıyLa ŞiiR ArşiVi....

İçimde garip bir telaş, yüreğimde tuhaf bir hüzün var bugün...
Ellerimi buldum diyeyim, gözlerim kayboluyor; gözlerimi
anladım diyeyim sözlerim karışıyor...
Kime kızıyorum, kime kırılıyorum, bilmiyorum!!!

Sus pus bilgisayarın başına oturdum, yazıyorum yine...
Düşünüyorum niye yanımda değil, niye, niye, niye...
Bazen de düşünüyorum herşeyi, bir kişiye bağlayıp sevdadan
deli divane olmak değil ki benimkisi, güzeli özlemek
iyiyi sevmek aslında kimsenin bilmediği...

Beni anlayacak mı bir gün, hiç bilmiyorum...
Anlamayanları da bilmiyordu ki anlasın, o sadece küçük bir
zaman diliminde kuşandığım sevdaydı, ben bilemedim bunu,
belki de o biliyor, olmayacağını, olamayacakları,
inadımın sonunun hayıra alamet olmadığını...

Öfkem belki de ona değil, onsuz hayatın bana sunduğu sahnelere...
O yok mu??? Yok!!! Zaten öyle biri de yok, demi???
Cevabım yok!!! Cevabım yok, yok, yok!!!

Gelecekte olacak mı, olmayacak biliyorum!!!


Ama sevdanı öyle bir kuşanmışım ki üzerime, hayata karşı zırhım,
insanlara karşı inadım, kötü ve çirkin olan herşeye karşı
mücadelemi içimde sevdan dediğim
kuşanmışlığımla sağlıyorum!...


Sen bunu nerden bileceksin ki, zaten bilseydin de
bilemezdin, anlayamazdın beni...


Sen benim vazgeçemediğim
MASUM yanımsın!!!...


Belki de iki dünya bir araya gelse, beni dar ağacına
***ürseler vazgeçemediğim masum yanım...
Bazen hayatın karanlığı ve zorlukları öyle yoruyor ki sana
kaçıyorum ben de, yani masum yanıma... Kimi sevda diyor,
kimi aşk, kimi özlem, kimi iyi olmuş, kimi güzel yazı...

AMA BİLMİYORLAR Kİ BEN MASUM YANIMLA
KONUŞUYOR, ONU ÖZLÜYORUM!...


Belki de konuştuğum kendimim,
bunu bile bilmiyorum...


Sen bilirsin, kimi sevsem yanlıştı...
"AŞK YANLIŞ SEVER "
demiştim ya tıpkı öyle...


Yokluğuna alıştım, en çok korktuğum da buydu,
yokluğuna alışmak... Ama yokluğunda
yaşadıklarıma hala alışamadım...
Bir yokluk ancak bu kadar yokluk olabilirdi...

SEN BİLMİYORSUN AMA O YOKLUKLA
GELEN KİMSELERDE YOK ARTIK HAYATIMDA,
KİMSEYİ İSTEMİYORUM ÇÜNKÜ...


Seni özlüyor muyum, özlüyorum, tıpkı çocukluğumda
oynadığım sokakları özler gibi, tıpkı ağlayarak
annemden pamuk şeker ister gibi....

MASUMCA VE HALA BU YAŞA
RAĞMEN ÇOCUKCA!...
 
---> By_XMaT] FarkıyLa ŞiiR ArşiVi....

ßana seni yazdıran yarım kalmışlığındır...

Bu gece yokluğunun dökümünü yapıyorum.

Aylar önce sensizliğe yazdığım şiiri okudum, bir de dün gece yazdığımı...

Hiç fark yok... Neden azalmıyorsun bende?

Neden gidişin dün gibi? Neden sana yazdığım her yazı, hep aynı yerde tıkanıyor? Ben bugüne kadar kimseyi yokluğunda bu kadar önemsemedim... Kimseyi yokluğunda bu kadar özlemedim... ve şuna emin ol; hiç kimse, yok'ken bu kadar sevilmedi... Benim karşıma "aşk" diye bu sonucu çıkaran, yarım kalmış'lıktan başka bir şey değil, bunun farkındayım...



Ama iyi ama kötü, bitmeli her hikaye! Sen bitmedin..... Bitmeyensin... Ayrılığın adını koyamadık sevgilim. İşte bu yüzden kopamadık birbirimizden bir türlü......



Ben yarım kalan ve adı konmayan hiç birşeyi unutmam... unutamam..... içimde sızısı kalır. Ya herşey yaşanacağı yere kadar yaşanıp sona ermeli ya da ayrılık sözkonusu olduğunda bir daha kimsenin çıtı çıkmamalı! Biz bunu başaramadık, ayrılamadık! Sen yaşanıp da bitseydin eğer hatrıma gelmezdin. Seni bu kadar yazılası yapan, yarım kalmışlığındır...O gecenin sabahında, ayrılığın aklına nerden geldiğini biliyorum... Anlamıştın benim soyut' a tutkun olduğumu... O yüzden gittin kim bilir... Sevilmek için, güzel hatırlanmak için, kayıplara karışmayı tercih ettin... haklıydın belki de... Olağan hiç birşeyi sevemedim ben hayatım boyunca..... Herkesin, her an yaşadığı hiç birşeyi benimsemedim... Ben yaşadığım hiçbir aşkı hayatın akışına bırakmadım. Bunu yapanlar her zaman kaybeder... Zaman denilen kavram düşmanıdır aşkın... eğer ortada aşk denen bir şey varsa, ne yapıp edip zamanı durdurmalı. Biz bunu başaramadık.... oysa bu o kadar zor bir şey değildi sevgili... Farklı bir dokunuş, ağızdan çıkan ve bugüne kadar kullanılmamış bir söz yeterdi zamanı durdurmaya..... Ben, aşktan söz açıldığında zamanı durduramayan kimseyi sevemedim... Ondandır belki de varlığında sevemediğim insanları, yokluğunda düşlemek.... Belki de onandır, yanındaylen yüreğinin gurbetine düştüğüm bir sevgiliyi, sılasında özlemek...Yokluğun hiç de adil değil... beni yok ediyor, seni var ediyor sevdiğim.....



Evet seviyorum seni varlığına rağmen!

Üç mevsim değişti bu şehirde ama ben varlığınla-yokluğunun tezatını çözemedim...



seni yaşamak istemiyorum! .... öyle bir sen yarattım ki sen yokken, yaşanıldığı an yitirir anlamını... sen yokken yarattığım sen, yasakladı sana dokunmamı...



Sana düşman bir sen var içimde.... seni senİle savaştıryorum, olan bana oluyor... Tam olarak hatırlamıyorum ama uzun zaman önce bir yerden duymuştum bu sözü, "HANİ RUHLARIMIZ ÖPÜŞÜR YA? BAŞKASINDAYKEN AĞZIMIZ..." şu an varlığınla yokluğunun tezatını bu şekilde tanımlıyorum, seni senle savaştırırken mağlup olan yüreğime... Birkaç ay geçtikten sonra, daha anlaşılır bir tanım bulabilirim elbet ama şimdi gerçek olan bu;



RUHLARIMIZ ÖPÜŞÜYOR SEVGİLİM...Gidişin beni yaralamadı, aksine daha bir sevilir hale geldin...



Varlığındaki seni, yokluğundaki sen kadar sevemezdim... "Keşke sen yanımda oslaydın, keşke bir şeyler yapıp da seninle zamanı durdursaydık" diye hayıflanmıyorum artık..... Her ne kadar adı konmasa da bir kopuşun, her ne kadar vazgeçmeyi beceremesek de, ayrılık ihtiyaçtandı bu hikayede..Yazık! son sözü zaman söyleyecek..Yazık!bu sefer hayatın acımasız akışına bıraktık aşkı...Ben senden kalan ayrılığa bile yas tutamıyorum adam gibi! Bunu engelleyen senin varlığın... ben bunca zaman yokluğundaki senle hayatı paylaşsaydım ve böyle bir senle ayrılığı yaşasaydım, hiçbir şiir kolay kolay hayata döndüremezdi beni... işte bu kadar güzeldir senin yokluğun... işte bu kadar ayrılğına üzülmemi engelliyor varlığın.....



VARLIĞININ CANI CEHENNEME, YOKLUĞUNU ALMA BARİ..
 
---> By_XMaT] FarkıyLa ŞiiR ArşiVi....

masamda ki kum saati seni hatırlatıyor
düşen her kum tanesi yokluğunda döktüğüm gözyaşımda olsa
gökyüzünden kayan her yıldızı ellerimle tutuyorum
yeter ki senin dileklerin kabul olsun ve mutlu ol diye
sen mutluysan bende mutluyum üzüm gözlüm
yıldızları sevdiğim gibi…



seni seviyorum… SeNi SeViYoRuM... SENİ SEVİYORUM




bir telaş sardı yüreğimi
oyun oynamayı seven çocuklar misali
kendi ellerimle sana kağıttan gemiler yapıyorum
adını “aşk gemisi” koydum
gözbebeklerinde yüzdürüyorum
kahverengi gözlerinde hayatı mavi görmeyi seviyorum
maviyi sevdiğim gibi…



seni seviyorum… SeNi SeViYoRuM... SENİ SEVİYORUM



her yağmur yağdığında
kendimi bu şehrin sokaklarına atıyorum
şemsiyemi asla almam yanıma
her gün ıslanan sokak çocuklarına havam olmasın diye
onların şemsiyesi benim ellerimdir…
yeter ki onların saç telleri ıslanmasın, çocuk gülüşleri solmasın…
onların gözlerine bakınca gülüşün gelir aklıma
yüreğinin altında aşk’tan sırılsıklam olmak en güzel duygu
yağmurları sevdiğim gibi…



seni seviyorum… SeNi SeViYoRuM... SENİ SEVİYORUM




çocukluğumda;
bir tepeye çıkıp uçurtma uçurtmayı çok severdim
uçurtmamın ipini asla uzun bırakmazdım
gökyüzünde tellere takılmasın diye
uçsun ama yakınımda uçsun yeterdi bana
sen benim çocukluğumda ki uçurtmam gibisin
yüreğimin tepesine oturttum seni
istediğin yerde ol ama yüreğimden uzaklaşma
uçurtmaları sevdiğim gibi…



seni seviyorum… SeNi SeViYoRuM... SENİ SEVİYORUM




yedi tepeli İstanbul daha bir güzel
seni gördüğüm zaman…
bir tepesinde değil her tepesinde sen varsın
o yüzden daha çok seviyorum İstanbul’u
denizi daha mavi, yeşili daha yeşil
seni özlediğim zaman…
İstanbul’u sevdiğim gibi…



seni seviyorum… SeNi SeViYoRuM... SENİ SEVİYORUM





" Öyle zor ki düşüncelerimi söyleyememek,öyle zor ki gecelerce uyumadan hep seni düşünmek ve öyle zor ki gözlerinin içine bakıpta 'seni seviyorum'diyememek... "



"Benim SEWDAM başkasına haram GEL ÖMRÜMÜN SEBEBİ... "




"KALBİM SENDEN BAŞKASINA TAŞ OLSUN...!!! "
 
---> By_XMaT] FarkıyLa ŞiiR ArşiVi....

Sen giderken ben yüreğim ellerimde, gözümde yaşlar seni seyredeceğim. Ta ki karanlığın içinde kaybolana kadar. Sonra yavaş yavaş yürümeye başlayacağım. Attığım her adım beni senden biraz daha uzağa ***ürecek. İki damla yaş akacak gözlerimden yüreğime. Her damlada seni çağıracağım.
Nereye gittiğimi bilmeden yürüyeceğim saatlerce. Ölümü düşüneceğim sonra. Her şeye son vermeyi. Ama aklıma “sen” geleceksin. Cesaret edemeyeceğim. İki damla yaş akacak gözlerimden. Her damlada seni yaşayacağım.
Hiç bitmeyecek bu gece. Bundan sonraki gecelerin bitmeyeceği gibi. Sabaha kadar resimlerine bakacağım. İki damla yaş akacak gözlerimden. Her damlada seni hatırlayacağım.
Elim telefona gidecek. Seni aramak isteyeceğim. Sana bağırmak, haykırmak isteyeceğim. Ama belki korkudan belki istenmemenin verdiği üzüntüden arayamayacağım. İki damla yaş akacak gözlerimden. Her damlada seni duyacağım.
Güneş doğacak. Kimin için acaba? Benim için olmadığı kesin. Kendimi yollara atacağım. Kalabalığın içine karışacağım. Tutunacak bir dal, sığınacak bir liman arayacağım kendime. Aklıma “sen” geleceksin. iki damla yaş akacak gözlerimden. Her damlada seni arayacağım.
Annemler soracak. Neden diye soracaklar. Neden gitti? Verecek bir cevap bulamayacağım. Bildiğim tüm kelimeler sanki senle beraber gitmiş gibi olacak. İki damla yaş akacak gözlerimden. Her damlada seni göreceğim.
İşte senin istediğin oldu.. İşte benim hayatımın özeti.
Her şeye rağmen ayrılmakta kararlıydın. Ama bende seni içimde yaşatmaya kararlıyım. Bırakta hiç değilse seni istediğim gibi yaşayayım. Son öpüşünün sıcaklığı kalsın dudaklarımda. Son söylediğin söz elveda değil seni seviyorum olarak kalsın. Sen git ben gelmiyorum. Senden kalanlarla burda kalacağım. İki damla yaş akacak gözlerimden. Her damlada sana yeniden aşık olacağım.
 
---> By_XMaT] FarkıyLa ŞiiR ArşiVi....

Eğer Kordon dendiğinde aklınıza ütü kordonu dışında bir yer ismi geliyorsa

Eğer Alsancak'ta hayatınızda birkere bile piyasa yaptıysanız

Körfez kokusu nedir biliyorsanız

Hilton'un yapıldığı tarihi hatırlayabiliyorsanız

Fame city'de deliler gibi eğlenip (yaşınıza bakmadan) çıktığınızda "vay be bizim de bir gökdelenimiz var" dediyseniz
"TAM 35" ve "35 BUÇUK "kavramları size birşey ifade ediyorsa
"Gevrek","çiğdem", "domat", "nohut" gibi kavramları kullanıyorsanız
"Boyoz" kelimesi size bir şeyler hatırlatıyorsa
Arapsaçı, turp otu, dalagan, istifno, ebegömeci, denizbörülcesi nedir biliyorsanız
Konuşurken arada bir diliniz istemeseniz de "Geliyom, gidiyom, gelcem, yapçan, etçen" şeklinde sürçebiliyorsa
Gördüğünüz her gökdeleni Hilton'la kıyaslıyorsanız
Churchill'de çay içtim dediyseniz
Elinizde Hasan Tahsin anıtının yada Atatürk anıtının yanındayken çekilmiş bir fotoğraf varsa
Karşıyaka denince aklınıza güzel kızlar geliyorsa
Bir kerecik dahi Kıbrıs Şehitleri'nde sevgilinizle el ele dolaştıysanız
Park sorunu, trafik sorunu, kara kış ne demektir bilmiyorsanız
Kar görmek için Sabuncubeli'ne yada Manisa Spil'e gittiyseniz
Zeybek havası duyduğunuzda içiniz cız edip kalkıp oynayasınız geliyorsa
Kalbim Ege'de Kaldı şarkısını kendinizle özdeşleştirebiliyorsanız
"Ağustos Sıcağı" kavr******* nefret ediyorsanız
9 Eylül size Üniversite dışında şeyler de hatırlatıyorsa
"Kumru"nun aslında bir kuş olmadığını, çok ta lezzetli olduğunu düşünüyorsanız
Hıdrellez denince sokaklarda yakılan ateşler aklınıza geliyorsa
Behçet Uz'un kim olduğunu biliyorsanız
Atilla İlhan, Can Yücel, Sezen Aksu isimlerini duyduğunuzda şöyle bir kabarıyorsanız
Sokaklarda türbanlı insanları görmeye alışık değilseniz
Şimdiye kadar kaç kişinin "körfezi temizleyeceğim" dediğini hatırlayabiliyorsanız
Şimdiye kadar bir kere bile olsa sevinç'in önünde buluştuysanız veya Sevinç'te "kup" yediyseniz
Üniversite denince aklınıza iki tane , özel okul (kolej) denince de sayılı isim geliyorsa
Sıcakkanlıysanız
Paraşüt kulesinden atladıysanız yada atlayan tanıdıklarınız varsa
Fuar 'daki gölde kuğulara bindiyseniz
Her sene Ağustos'un sonunda fuara giderek "birkaç ünlü görsek bari "diyorsanız
Hiçbir zaman bir yere geç kalma korkusu yaşamadıysanız
İnsanlar size sanki birer düşman gibi bakmıyorsa
SİZ İZMİRLİ'SİNİZ
 
---> By_XMaT] FarkıyLa ŞiiR ArşiVi....

Unutmak, ölümüdür kişinin. Şiir, unutmamaktır. Belki de en çok bunun için seviyorum şiiri. Eğer vefalı bir şiir dostu iseniz, zaman zaman benzer duygular yaşarsınız.
Yaşadığınız günler, ömrünüzde bir tortu bırakmaya başladığında; hayat karşısında kendinizin ne kadar yalnız olduğunu düşündüğünüz de olur bazen. Hele bu tortuyu anlamak, çözmek, aşmak gibi bir derdiniz varsa, onu oluşturan ayrıntılar takılır beyninize.
Yaşadıklarınız ve tanık olduklarınız, sizin bir anlamda kendinizi yeniden oluşturmanıza yardım eder. Sırtınızda, bilincinizde bu ağırlığı hissedersiniz; ancak, adını koymakta zorlanırsınız. Hayata yabancı kalmanız için her düzenek hazırdır çünkü etrafınızda.
Siz, bu düzeneği başka bir dünyaya, kendi özel dünyanıza girerek çözebileceğinizi hissedersiniz. Orada şiir vardır. Orası, kötü olana kapalıdır. Bilincinizin orada yinelenmediğinin, yenilendiğinin farkındasınız. Orası işgal edilememiş bir alandır, siz o alanı hayat ile birlikte savunursunuz. Çünkü farkındasınız artık: Biz adını nasıl koyarsak koyalım; sonuçta, birilerine göre düzenlenmiş bir hayatı yaşamak zorunda kalıyoruz. Biz... Yani, hayatın tokatını her gün yiyenler... Buna layık görülenler, böyle kalması istenenler. Toplumsal bilinç dumura uğratılmışsa, kabul etmesek bile bu kurgulanmış hayat, bizim yazgımız olmaktadır. Beylik deyimle, ?Bizim buna elimiz mahkum?.
Verili hayatın dışından bihaber olan veya bu dayatma hayatın gayri insaniliğini kavramaktan uzak kaldığı için, topluma ?uyumlu? sayılan insan tipi, yabancılaştırılmış bu sahte dünyanın tabanı olmaktadır. Kurulu düzen, kendi değer yargılarını hakim kılarak; kimileri için cennet, kimileri için cehennem demek olan bu ilişkileri sürdürmektedir. Çünkü o da biliyor: Bu dayatma hayatın değer yargılarıyla beslenen, onları referans alan insan, istese bile daha insani bir dünyaya varamaz. Bunları düşünürken kafan allak bullak olur belki. Kendinle söyleşmeye başlarsın. Şiirde bu kadar diretmenin ne anlama geldiğini sorarsın kendine. Şiir yazmak için beynini zonklatırcasına sözcük ve dize avcılığı yapmak yerine, miskin miskin oturup duygulu bir film müziği dinlemek gelir içinden. Ama, bir şiire ait ilk sinyaller seni kendine doğru çekmeye başladığında, ondan kurtuluşun yoktur artık. O şiiri doğuruncaya kadar, beynin meşguldür. O şiir yazılmalıdır. Sonra tekrar düşünmeye başlarsın... Kimin için yazacaksın? Kaç kişiye ulaşacaksın, kaç kişinin duygularında bir kıpırtı yaratacaksın? Oluşturulan kitle kültürüyle, düş gücü daha doğarken boğulan insanların umurunda mı senin yazdıkların? Dahası, dünyanın bir kenar mahallesi sayılan ülkemizde, senin yazdıklarına ?Yazılmasa da olurdu.? mu diyecekler... Ya da sen, ?Bu insanlara şiir yazılmaz.? mı diyeceksin?
Bütün bu düşüncelerden sıyrılmak da yine şiirle mümkün oluyor. Eline aldığın bir şiir kitabı, seni kendine ait o tılsımlı dünyaya çekmeye başladığında anlarsın bunu. ?Hayatı bir şiirden öğrendik.? diyen Zapatist önder Marcos doğru söylüyor. Çünkü, orada yılgıya yer yok. Duygularının onarıldığını, yenilendiğini hissedersin. Şiir gibi bir şiir okuduğunda, içinde bir depreşme duyarsın. İşte o zaman anlarsın şiirin boşuna yazılmış olmadığını. O şiirler, ister milyonlara ulaşsın, ister çok dar bir alanda sınırlı kalsın... İsterse bir tek senin için olsun. Önemi yok. İnsana yazılmış ya, o yeter. Artık, o şiir hayatın şiiridir bir anlamda. Dünsüz, bugünsüz, yarınsız bir moloz yığını yerine sahte olmayan bir hayattan sinyaller göndermektedir çünkü sana. Kayıp çocuktan bir mektup gibi, İhsan?dan bir selam gibi, bir kova kül içine saklanmış köz gibi.
Kim ne derse desin; şairler, acılı evlatlarıdır hayatın. Başkalarının şöyle bir bakıp geçtiği, dikkate almadığı, doğal saydığı birçok küçük ayrıntı onu yaralar, öfkelendirir, mutlu eder. O, bakıp da görülmeyen... Duyulmayan, gözden kaçan ayrıntılardan etkilenir. Ayrıntılar ona çok şey fısıldar. Hayat bir yönüyle orada atar. Şair, o ayrıntılardan süzerek alır şiirini. Önyargılı, içten pazarlıklı, misillemeci değildir. Hayat bilincinde nasıl bir tablo oluşturuyorsa ona göre yazar. O şairdir. Şiirini ?hiç kimseden hiç bir şey beklemeden? yazar. Yazdıklarını, kutsal ya da öcü sayılan hiç bir şeye tahvil etmez.
Umut edebiyatıdır bu. O, hayata ve insana müdahaledir. Eğer, toplum bir asgari müşterekte buluşturulmak isteniyorsa ve bu asgari müşterek (bazen, askeri müşterek), ?en kötü? nün ifadesi oluyorsa; yazılan her şiir, bu müdahaleyi yapmak zorundadır. Hayatın emridir bu. İnsanın insana yabancılaşması, giderek insanın insana kulluğuna kapı aralıyorsa, onu perçinliyorsa; şiirin görevi, ters rüzgarları çoğaltmaktır.....
 
---> By_XMaT] FarkıyLa ŞiiR ArşiVi....

Hayat! Sana söylüyorum…‎

Tam "hayata tutundum" derken biryerde tökezlemek…

Acı bir haberle yıkılmak!

Ölmeyi istemek… Bir saniyeliğine ölümü seçmek…

"Geçer" demek anlamsızdır artık. Havaya karışmak, denize karışmak, herşeye 'elveda' demek…

Ruhum bedenimden ayrılır da ben bir melek gibi göğe yükselirsem kanatlarım olur mu acaba? Bir melek… Sevgilinin son sözleri gibi, melek…

Yalan sevgilinin yalan sözleri…

Yalan sevginin kalan son yalan kırıntıları…

Yalan hayatın yalan insanları, yalan kalabalığı…

Yalan bir bitişin yalan hikayesi…

Yalan zamanın yalan tutamadıkları…

Yalan anıların yalan içindekileri…

Yalan bir meleğin kırılan yalan kanatları…

Yalan gecelerin yalan saklayamadıkları…

Yalan bir hayatın yalan insanı…

Bu kadar yalan hayata tutunmak niyedir?

Bıraksalar da o göğe çıkan halimde bir kanatlarıma bakabilsem artık var mı yok mu. Bıraksalar da gitsem artık en çabuğundan. Bıraksalar da ağlayabilsem artık içimden geldiği kadar. Bıraksalar da rol yapmayı bırakıp acımı yaşayabilsem artık kendimce.

Bıraksalar da bir gece sokağa çıkıp "yeter" diye bağırabilsem avaz avaz. Bıraksalar da gitsem artık buralardan. Bıraksalar da zorla yemesem, zorla içmesem bu yalan herşeyi devam ettirebilmek için. Bıraksalar da doya doya akıtsam gözyaşlarımı kırık kalbime. Bıraksalar da titreyen ellerimle gömsem bütün somut anıları ya toprağa ya denize. Bıraksalar da…

En amaçsız zamanlarda bile tutunacak birşey vardır değil mi hayatta? 'Hiç yoktan şunun için yaşamalıyım' dersin. O sebep bile yalandır. Yaşanası o sebep bile olmasa da olur. Nasıl olsa kendini yaşatacaktır o sebep. Sen olsan da olmasan da…

Hayat! Sana söylüyorum…

Yalansan eğer, tuzaksan eğer, geçip gidiyorsan eğer durma! Bit ve git! Bit de sonunu görelim. Meydan okuduğun tesadüf eziyetlerin kırılan hayali kanadıma bir yeni acıyı daha eklemeden bit artık.

Bit ki bir yalanını daha görmeyeyim…
 
---> By_XMaT] FarkıyLa ŞiiR ArşiVi....

Satırlarımı son kez yüreğine eğip sana yazıyorum. Yoksun işte. Cümlelerim bile değişti sensizliğin vurgun saatlerinde. Her şey anlamsız, her şey kapkaranlık. Seninle gülümseyen satırlarım bak şimdi yokluğunda karamsarlığa büründü "Hayatımın hiç bir karesinde sevgi olmamıştı. Sevgi zannetmiştim yalanları, umut zannetmiştim karanlıkları. Hep severken terk edildim, hep gülümserken acıya yenildim. Belki de sevilmeyi hak etmedim ben. Belki de hiçbir zaman sevginin sofrasında gülüşlerimle nefes alamayacağım."

Sensizliğin vurduğu dalgaların arasında ılık nefesini bekliyorum. Telefonlarım hala sessiz, yüreğim ise sensiz. Bıraktığın yerdeyim. Çok mu senden istediklerim? Çok mu seni uzaklarda bekleyip bir yudum nefesini beklemelerim çok mu? Haklısın. Ben sevgiyi hiç hak etmedim..Hiçbir zaman da hak etmeyeceğim.

Şimdi bu yazıyı okuyup da çok karamsarsın deme bana. Sensizlikte çektiğim acıları bilemezsin. Sanma senin yokluğundan kanayan yaralarımın sancı değil çektiklerim. Dört duvar yalnızlığı arasında nefes alan yüreğimin çığlıklarıdır hissettiklerim. Hani senin düşlerinde gökyüzüne kanatlanmayı öğretecektin bana? Hani gözlerimin renginden gökyüzünü " mutluluğa " boyamayı öğretecektin? Şimdi yalnızlığa demlenmiş yokluğunla başbaşayım. Sevgiyi hak etmeyen yüreğimle sesinden gelecek ılık rüzgârları bekliyorum odamda. Yokluğun kanıyor içimde, yetimliğin ağlıyor gözbebeklerimde....

Birkaç gün sonra doğum günüm. Haklısın dünyanın en mutlu insanı benim. Yanılıyorsun, dört duvar yalnızlığında üşüyorum. Artık dışarıya bile çıkmıyor. Her şey seni hatırlatıyor. Dört duvar yalnızlığında yokluğunu soluyorum. Çok mu istediklerim senden? Çok mu sana dair beklentilerim....?

Düşlerinde ellerini tutmaktan öte ne istedim senden. Karanlıklarıma bir avuç güneşinle gelmeni, gecenin avuçlarında uyumaktansa avuç içlerinin arasına kıvrılıp bir çocuk gibi senin yanında gülümsemeyi istedim hep. Gelmeyeceğini bile bile bir yudum sevgini diledim. Çok mu istediklerim? Artık kelimeler anlamsız, çaresizliğim ise yapayalnız. Şimdi beni bıraktığın yerde hala seni bekliyorum. Çok şey istemiyorum senden. Yüreğime yüreğinle dokunmak, ılık nefesinden düşüp gülüşlerinden avuçlarına yuvarlanmak..Sadece gözlerinde demlenmiş umutları sesinden duymak, kirpiklerinde ıslanmış gözyaşlarınla kanayan yokluğunu yıkamak. Söyle hadi senden istediklerim çok mu sevgili?

Senden hiçbir zaman yollarıma serilecek bir ömür istemedim. Ya da duygularıma sunulacak bir beden diledim senden. Asla senin yüreğinde bir yudum sevgi damlası istedim. Dilinde ıslanan bir kelime, iki dudağından havaya kanatlanmış bir nefes olmayı diledim ben. Biliyorum hiçbir zaman ellerimiz birbirini tutmayacak. Yüreklerimiz hep hasretin avuçlarında "imkânsızlığı " yaşayacak. Lakin karanlıkların içindeyim. Ne olur nefesinden bir yudum " hayat "yolla. Seni soluyayım havayı solur gibi. Zifiri gecenin içinde kaybolmak üzereyim. Yokluğun kanarken ne olur bir avuç güneşinle karanlıklarıma gel. Karanlıkların içinde sonbaharda solan bir yaprak gibi düşmek istemiyorum kuru toprağa. Anla sevgili; gözlerinde saklı aydınlığına ihtiyacım var benim..

Eğer gelmeyeceksen sevgili; bırak tövbeleri yarım kalmış günahlarını ser bedenime. Sevgiyi hak etmeyen kalbim bari bir işe yarayıp küllerimden yalnızlık gülleri yeşersin yalnızlığın gölgelerinde. Bir yudum sevginle düşlerime gelmeyeceksen; bırak ta sensizliğin içinde avuç içlerinden kanatlanayım sonsuzluğun satırlarına. Bir avuç güneşinle karanlıklarımı ezmeyeceksen; bırak dilinde ıslanacak son dua, gözbebeklerinde akan son damla olup toprağa ben sarılayım. Ben ellerimi uzattım yüreğine; nefesinden ya yokluğunu yolla yalnızlığa sarılayım ya da gözlerini yolla delice yüreğine soluyayım..

" Karanlıklarıma yokluğunun hançerinin düşmesine izin verme; gözlerinde saklı bir avuç güneşle gel yalnızlığın gölgelerine
 
---> By_XMaT] FarkıyLa ŞiiR ArşiVi....

Yalnızca yazdım... Hesabıma düşen bir kara kaderi, alnımın tam ortasından çekerken usulca, kanadının ıslaklığıyla yazdım... Sana yazdım seni. En kuytusunda anladım, en vazgeçilmezinde tuttum, en köründen tutuldum, ama seni sana yazdım. Kanımın rengiyle sana adandım."


Yokluğun bir bıçak sırtı, sana boyanarak aydınlandım.

Ağrıyor elim şimdi, gözümün yolunda karabasanlar var, avucumda sıkışan yazım var. Gel ve sil yeniden gölgelerini, gel ve üçüncü gününden başla sana yazılanlara.

Kimsem olmadı benim, kimse sen olmadı hiç,
Kimse ellerim değildi, kimse gözüm kalmadı kanlı kınında. Kimse bilmedi, kimse sana yazdım olmadı, kimse sen demedi, kimse uyutmadı yüreğinin yastığınsa, kimse biz demedi, kimse vazgeçersen kendinden ben olam***i demedi... Kimse ben değildi senin kadar.
Sana yazdım işte, gözümün kimyasında duran nefesi, kanatlarına vurgun yemiş sevdalar akıtan sana anlattım,

Sana adandım... Sen'e, ben'e, biz'e...
Sıfıra bölünce beni, sana eşitleniyordum, birle çarpınca ellerimi seni anlatıyordum, ikiye toplayınca gözümü seni görüyordum, üçten çıkarınca yüreğimi; sensiz hiç kalıyordum...
Kentler buluyordum hep, sen olunca aşkın sonsuza akacağını biliyordum. Kimbilir, bilmediğim bir şarkıyı söylerken seninle, dudaklarının ses tonunu ezberliyordum sensiz kalınca senin gibi okumak için bir daha... Benim için martı kanadıydı ellerin, dokunduğum her an denizden esen rüzgarları hatırlatan. Gözlerindi, gözlerime baktığında gözlerimin çocuk hayalini gördüğüm, sendin öldükten sonra Allah'ın katına gülümseyerek beni ***ürecek olan melek, sendin sonsuza açılan kapının güzel bekçisi... Anlatılamayan kelimeydin hiçbir kitapta bulmayacağımı bildiğim halde hala aradığım. Sendin o, senindi bana getirdiğin akında denizin gözlerini hissettiğim,
Gözlerindi.

Sana yazdım,
sıcacık hayatlar kokuyor kelimelerim seni buldukça. Ki nereye baksam, kimi görsem, kimi duysam sensin... Sen kalıyorsun gözlerimin en yüksek dağında... Ve sana yürüyüp dokunuyorum göğün yıldızlarına, umut veren ağaçlarına yaslanıp bulutların ardından bakıyorum güneşe. Sana uzandığım toprağa her yüzümü sürdüğümde, papatyalar kokuyor tenim...
Senden önceydi suflörsüz bir sahnede kör adam rolüm. Ve senden öncelere denk geldi intihar mektuplarım. Sorgusu bitmiyordu düşlerimin, isyan çok sesli bir koro gibi sahnesinden vuruyordu yüreğimi. Senden önceydi sarmaşıklarla dolu umut yolları, seni bilmeden yürüdüğüm ıslak izmit sokaklarıydı acıyı katık yaptığım sancılar... Her karartı, senden önceydi ellerimde yaşayan.

Geldin, sana yazdım ben... Hasır altı düşlerimin kırmızı kalemle altı çizili kelimeleriydin. Sendin vurguna uğramış nefes alışlarımı kaybeden, sesindi dilimin teğet geçtiği her umudu bana anlatan...
İzlerimden geçen her bakış, sana dönen gün gibi çevreledi karanlığımı ve seninle gitti plastik kokum, seninle kurudu kanayan yanım. Sendin her şey, sendin seninle gelen gözyaşı hediyem...

Sana yazdım, düşünmeden, gözlerimi kapatarak... Kelimeler seni anlattıkları için mutlular artık, bakışlarım da öyle.
Az önce fark ettim yüzümü yıkarken; aynaya bakan gözbebeklerimde uyuyorsun hala o eski sıcaklığınla... Uyanacaksın birazdan, biliyorum, ve sarılacaksın yine, sesinden akacak, senden duyulacak her şey...
Senim artık, tenim, dilim, bütün bildiğim."
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol puff
Geri
Üst