By LostmaN Korku Yazıları Arşivi

By LostmaN

Kayıtlı Üye
et her evde cin vardır ama her evdeki cinler zarar veremezler...

cinler hangi evleri severler?

-kapısı açık odada cima yapılan evleri,
-ayakta küçük su dökülen,su kullanılmadan taharet yapılan ve gusl abdesti alınmayan banyoların bulunduğu evleri,
-mutfağında besmelesiz yemek pişen evleri,
-sofrasında besmelesiz yemek yenen evleri,
-besmelesiz yenen yemek artıklarını çöpe atan evleri,
-aile fertleri arasında edep ve adaba dikkat edilmeyen evleri,
-içinde ibadet edilmeyen evleri cinler çok severler...
ve o evlerin sahiplerine oyun oynayıp onları boş işlerle meşgul etmeyi de çok severler...


--------------------
bu evlerde cinlerle temasın üç kolay yolu...

1-banyo eşiğinde seslenmek (zamanı ve duası var)

2-banyo içerisinde birleşme istemek (zamanı ve duası var)

3-mutfakta sohbet (zamanı ve duası var)


NOT: denemeye cesareti olan var mı?




 
Adamın biri, bi cumartesi gecesi evine dönüyomuş. Birden 15-16 yaşlarında sevimli bi kızın yolun kenarında otostop yaptığını görmüş. Adamın da aynı yaşlarda iki kızı varmış. Hemen arabayı kızın yanına yanaştırmış, "Gece yarısı böyle ıssız bir yerde n'apıyosunuz Allah aşkına? Bu saatte otostop mu yapılır?" demiş.

Kız, "Uzun hikaye. Rica etsem beni evime götürür müsünüz? Buraya çok yakın. Bu iyiliğinizi ömür boyu unutmam" diyerek arka koltuğa oturmuş. Kızın üzerinde cicili bicili, hoş bi elbise varmış. Evinin adresini vermiş.

Gerçekten de yakınmış ev. Adam eve vardığında önünde durmuş, "İşte geldik küçük hanım" diyerek arka koltuğa dönmüş ama arkada hiç kimse yokmuş. Gözlerine inanamamış tabi. Hemen arabasından inip evin kapısını çalmış.

Beyaz saçlı, çok yorgun görünen yaşlı bi kadın açmış
kapıyı. Adam heyecanla, "Bana inanmayacaksınız ama yoldan küçük bi kız aldım. Bana buranın adresini verdi ama tam geldiğimizde..." Yaşlı kadın adamı susturmuş, "Biliyorum, biliyorum" demiş, "Sonra da ortadan kayboldu di'mi? Bu başımıza ilk defa gelmiyo. Her cumartesi akşamı
aynı şey olur...

"Meğer kız bi cumartesi gecesi diskodan dönerken trafik kazası geçirmiş ve oracıkta ölmüş. Şimdi her cumartesi gecesi kazada öldüğü yerden otostop yapıp evine gelmek istiyomuş ama bunu bugüne kadar başaramamış. Kadın bunları anlatırken adamın gözü piyanonun üzerindeki
kızın fotoğrafına ilişmiş. Evet, kız aynı kızmış ve üzerinde de aynı elbise varmış.
 
Çocuk en sonunda kıza onu sevdiğini inandırmıştı ve en sonunda evlenme teklifi etmişti...kız tabi ilk önce çok şaşırdı ama sonra oda genci sevdiği için teklifi kabul etti...gel zaman git zaman kızın ailesinin haberide oldu ama çocuk kendini hiç bir yakınım yok die tanıtmıştı.evlenme gününü tarihini aldılar...genç dediki "bak hayatım bütün evin eşyalarını sen al sen beğen ama yatak odamızı bana bırak orayı ben dizayn edicem" kızda gayet normal bişi dierek bu teklifi kabul etti...ama bigün şunu farketti adam neden hep odanın kapısını kitliyordu?evet eve yerleşmişlerdi fakat daha evlenmedikleri için ayrı yataklarda yatıyorlardı ve hiç birşey geçmiyordu aralarında...bigün kız,arkadaşlarıyla gezmek için dışarı çıktı çünkü yarın evleneceklerdi nikahı wardı...artık hazırlıklar bitmişti...gençte dışarda biyerlerde takılıyordu ve kız tam kapıdan çıkarken çantasını unuttuğunu farketti...tekrar içeri girdi...aradı aradı ama bulamadı artık son çare yatak odasıydı.kız yavaşça tokmağa asıldı.evet kapı bu sefer kilitli deildi.içeri girdi ve manzara karşısında gözlerinden yaşlar süzüldü.......bizim genç bir satanistti ve birçok arkadaşınında yaptığı gibi oda bu kızı kandırmıştı...bir bakıma kızın evleneceği gün aslında onun şeytana kurban werileceği gündü... ve işte içerdeki manzara:simsiyah duwarlar ve perdeler içerde özenle ters haç ve pentagram şeklinde dizilmiş siyah mumlar aynı zamanda içerde bi kurban werileceği için eski bir gramafon ve plak...odanın tam ortasında simsiyah bir tabut ve ayin kıyafetleri...
 
Istanbul'da her sey çok güzel giderken, aniden farkli davranmaya basladi. Beni aramaz sormaz oldu. Ailesi de durumun farkindaydi ve bana sabirli olmam gerektigini, ogullarinin bunalim geçirdigini söylüyorlardi. Onu görmemek çok koyuyordu ancak aramaya korkuyordum; artik ne yaptigini bilmiyordu.

Bütün bir sene umutla bekledim ve yaz tatili geldiginde Bolu'ya döndüm. Sonunda bir gece beni aradiginda sevinçten çildiriyorum sandim. Burak, hemen görüsmek istedigini söylüyordu. Nasil disari çikip, kollarina atildigimi bilmiyorum. Bütün kötü günler bitmis, Burak iyilesmis<ti.

O gün sabaha kadar eski günlerdeki gibi birlikte olduk. Çocuklugumuzun geçtigi sokaklarda yürüdük, sabah olunca da tepedeki çay bahçesinde kahvalti yaptik. Huzur içinde eve dönüp, uykuya dalmistim ki telefonun sesiyle uyandim. Annem çiglik çigliga agliyordu; Burak ölmüstü. Beni biraktiktan sonra evine gidip, odasina çekilmis, bir sigara yakip disariyi uzun uzun seyretmis. Daha sonra da odasinin penceresine çikip kendini asagiya birakmis.

Burak'in intiharindan sonra ciddi bir bunalim geçirdim. Ailem bu depresyondan kurtulabilmem için beni bir sürü doktora götürdü. Bu arada onun varligini sanki hiç ölmemis gibi yanimda hissediyordum. Her yalniz kaldigimda benimle konusuyor ve onu unutmami istiyordu. Genelde arkamdan sesleniyor, bir an önce kendimi toparlamami, ölümün kendi seçimi oldugunu söylüyordu.

Bu konuda kimse bana inanmiyordu. En acisi da Burak'tan geriye hiçbir sey kalmamasiydi. Bu süre içerisinde birlikte çekildigimiz tüm fotograflar bir sekilde yok oldu. Kimi kayboldu, kiminin üstüne bir seyler döküldü. Sonuç olarak, ondan geriye nisan yüzügümüz ve bana yazmis oldugu bir mektuptan baska hiçbir sey kalmadi. Burak'in bu hatiralarini cüzdanimin içinde tasiyor ve gözüm gibi sakliyordum.

Bir gün yolda yürürken cüzdanimi düsürdüm. Içinde yüklü sayilabilecek miktarda parayla Burak'in mektubu ve nisan yüzügümüz vardi. Karakola gidip durumu anlattim ve olaydan bir hafta sonra cüzdanimin bulundugu bana bildirildi.

Karakola gidip cüzdanimi açtigimda gözlerime inanamadim. Param ve diger esyalarim eksiksiz içindeydi ancak Burak'in mektubu ve nisan yüzügümüz artik cüzdanda degildi...
 
Adana’nın Ceyhan İlçesi’ne bağlı Doruk Beldesi’nde bayramın son günü kalp krizi geçiren 45 yaşındaki Adem Yıldırım Ceyhan, Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Acil serviste Yıldırım’ın öldüğüne karar verilip morga koyuldu. Beldenin mezarlığına defnedilecek olan Yıldırım, cenaze namazı öncesi belediyeye ait yıkama aracına alındı.

Burada 45 yaşındaki imam Ahmet Külçür tarafından yıkanan Yıldırım, vücuduna dökülen sıcak su nedeniyle aniden hareketlendi. Aceleyle bir kez daha Devlet Hastanesi’ne kaldırılan Yıldırım’ın yolda duran kalbi elektroşokla çalıştırılmaya uğraşıldı, ama başarılı olunamadı. Yıldırım dün sabah toprağa verildi. Doruk Beldesi’nde 20 yıldır imamlık yapan Külçür, yüzlerce kişiyi yıkayıp defnettiğini, ancak ilk kez böyle bir olayla karşılaştığını belirterek, şunları söyledi: ‘Merhumu yıkarken bir anda titredi ve hareketlendi. Yakınları, ölmemiş diye hemen hastaneye kaldırdı, ama müdahale edildiği halde yaşatılamamış. Böyle bir şey ilk kez başıma geldi. Çok heyecanlandım. Psikolojim bozuldu. İkinci defa yıkarken yanıma akrabalarından birini aldım
 
m85sk.jpg


Serdar on iki yaşındaydı. Bir yıl vardı ki, mahalle arkadaşlarıyla şehir dışındaki top sahasında maç yapmaya gidiyorlardı. Birkaç günde bir öğleden sonra maç yapmaya giderken ağaçlıktan dolanıp top sahasına varıyorlardı. Aslında kestirmeden gitmek vardı ya o zaman da mezarlıktan geçmek gerekiyordu. Bu işe de pek istekli olan yoktu. Bazen maç uzuyor, karanlığa kalıyorlardı. Çocuklar evlerine geç kalmamak için, böyle durumlarda mezarlıktan geçiverelim diye maç bitiminde atıp tutuyorlardı ama mezarlık kapısına gelindiğinde sesler kesiliyordu.

Bir iki derken bu durum bir akşamüstü yine karanlığa kalınmıştı. Maç çok uzamış ve epey geç olmuştu. Dönüşü yok mutlaka mezarlıktan geçiyoruz diyenler yine mezarlık kapısına gelindiğinde susmuştu. Serdar duruma el koymak ihtiyacını hissetmişti. “ Arkadaşlar, arkamda tek sıra olun. Ben sizi mezarlıktan geçiririm “ dedi ve arkadaşlarının arkasında tek sıra olmasını sağladı. Hafif ay ışığı vardı ve kesme taşlardan yapılmış mezarlık içindeki dar yolu aydınlatıyordu. Etraf zifiri karanlıktı. Çocuklar sessizce Serdar’ın peşi sıra ilerlediler. Yolun yarısına gelinmişti ki yan taraftaki mezarlıktan bir el uzandı. “ Tut elimi, benim elimi tut “ diyordu derinden gelen bir ses. Serdar irkildi. Yüreği ağzına gelecekmiş gibi oldu. Çok korktu. Arkasına baktı. Kimse yoktu. Hani arkadaşları neredeydi? Gerisin geriye dönüp kaçmaya başladı. Hızla mezarlıktan çıktı. Hedefi top sahasıydı. Oraya ulaşmak istiyordu. İki kere arkasına da bakmıştı. Gördükleri tarifi imkansız şeylerdi. Peşinde ölüler vardı.

Serdar top sahasına vardığında bugünkü maçta gol attığı kalenin içine yattı. Arkasında kalenin filesi vardı. Uzanıp tutmaya çalışan olursa fark ederdi. Tehlike gelse gelse önden gelirdi. Böyle bir şey olursa o zamanda ona göre davranırdı. Serdar kalenin içine girdiği andan itibaren peşindekilerin kaybolduğunu anladı. Yine de her an tetikteydi. Gözleri dört bir yana fır dönüyordu. Serdar o gece sabaha kadar uyanık bekledi. Güneşin doğuşunu görmek kimseyi Serdar kadar sevindiremezdi. Derin bir oh çekti ve gerisin geri dönüp mezarlıktan geçerek evine vardı. O el uzanan mezar sessizliğin sesini dinliyordu. Bir hareket yoktu.
 
Dayım bu olayı bana anlattığı zaman inanın tüylerim diken diken oldu.Ve o kızcagıza gerçekten de çok acıdım.Annem 20 li yaşlardayken sevdiği bir arkadaşı varmış; Vildan.Ama Vildan diğer arkadaşları gibi gezmekten, eğlenmekten hoşlanmazmış. Çok içine kapanık biriymiş. O daha çok cinler , periler ve doğa üstü olaylara meraklıymış. Arkadaşları tarafından ne kadar uyarıldıysa da bu merakından vazgeçememiş. Ve her şey o yaz gecesi başına gelmiş Vildan'ın. Arkadaşlarının anlattığına göre o gün her zamankinden fazla meşgul olmuş cinlerle. Sık sık o"üç harflilerin" adını söylemiş. Gece olunca her zamanki gibi yatağına yatmış, uyumayı beklerken aniden çığlık atmaya başlamış. Annesi ve babası odasının kapısını açmaya ne kadar uğraştılarsa da yapamıyorlarmış. Babası koşup alt kattaki yangın söndürme aletini almış, kapının camına geçirmiş ama o ve yangın söndürme aleti lastik top gibi geri fırlamış ve duvara çarpmışlar. Bir türlü içeri giremiyorlarmış. Vildan ise içeriden "Rahat bırakın beni. Sizinle hiçbir yere gelmeyeceğim" diye bağırıyormuş. İçeride neler olduğunu merak eden anne-babası "Kızım neyin var? Kim sana kötülük yapıyor? Kiminle konuşuyorsun ?" diye sormuşlar. Vildan da; "Yardım edin, kapımın altından küçük küçük adamlar giriyorlar.Ben den onlarla birlikte gitmemi istiyorlar. Git mek istemiyorum. Kurtarın beni." diye çığlık atmış ve bunlar onun son sözleri olmuş . Kızın cesedi arka bahçede bulunmuş. Gece kendini yazlığın en üst katında bulunan odasının penceresinden atmış...
 
Yal_Boya_Resimler_tablolar_nl_Ressamlarn_sanat_resimleri_54.jpg


Yillardan 1994'dü.Ben annem ve abim Tunceli'deki köyümüze gitmistik.O zamanlar 12 yasinda falandim.Oraya gittik ve amcamlarin evine yerlestik.Benim orada tanidigim hiç kimse olmadigi için ben amcaogluyla(Yusuf)la oynuyordum.O bana biraz macera yasamak istediginden falan bahsederdi hep ve bir gece onla uyumadik ve biraz macera yasabilmek için neler yapabilecegimizi düsündük ve en sonunda köyü çevreleyen daglardan birindeki bir eve gitmeyi önerdi Yusuf fakat bunun çok tehlikeli olabilecegini köyün ileri gelenlerinin sik sik onlari oraya çikmamalari konusunda uyardigini söyledi.Bizde bunu büyük bir gizlilikle yapacaktik.Yusuf'un en yakin arkadasi Ismete anlattik düsündügümüzü ilk basta biraz tirsti fakat daha sonra oda bunu kabul etti.Ertesi gün çantalarimizi,yiyeceklerimizi hazirladik ve erkenden yola çiktik.O gün hava biraz pusluydu ve içimden bir ses bunun tehlikeli olabilecegini söylüyordu.Fakat bunu onlara söylemedim ve yolumuza devam ettik ve yolda giderken etrafta bol bol koyu,inek,keçi,tavuk gibi hayvanlarin kemikleriyle karsilasiyorduk ben biraz daha korkmustum ve nerdeyse aglamak üzereydim.en sonunda oradaki eve vardik ve içeri girdik içerde anlamadigimiz diller yazilar falan vardi ve penceresi oldugu halde içerisi karanlikti içeride anlayamadigimiz çok degisik cisimler vardi etrafta taslarin içerisinde sular falan vardi.Ve döner biçagi gibi kocaman ama paslanacak kadar eski birkaç biçak vardi birden Ismet degisiverdi sanki biz kormaya baslamisken o gülüyordu.Kendi kendine oynasirken taslardaki suyu üstüne döktü ve bir biçagi eline alip oynamaya basladi bir anda biçakla oynarken biçakla parmagini kesti ben çok korkmustum aglamaya basladim çünkü bir anda Yusuf da degismis sanki çildirmis gibi oldu bu arada Ismetin parmagi çok feçi bir sekilde kaniyordu.Daha sonra kostum kostum sanki bir sey beni kovaliyor gibiydi ve annemin dürtmesiyle uyandim bana gece boyunca döndügümü,agladigimi tepindigimi söyledi.Kahvaltida Yusufla konusmaya basladim rüya mi anlattim ve belki inanmayacaksiniz ama bana tepedeki evi nerden bildigimi sordu.Daha sonra disari çiktik ve Ismeti gördük parmagi sariliydi...
 
Şeytan’ın rakamı olduğuna inanılan 666’nın yan yana geldiği 06/06/06 tarihinde kıyamet kopmadı, felaketler de yaşanmadı; ancak bu "uğursuz gün"le bağlantılı ufak tefek bazı ilginç olaylar meydana geldi.

Kolombiya’nın kuzeyinde bir ailenin 6 üyesi boğazları kesilerek öldürülmüş olarak bulundu. Yerel polis, 06/06/06 Salı günü meydana gelen olayın şeytana tapan bir tarikatın işi olduğuna inanıyor. Kurbanlarla akrabalığı olmayan bir kişi gözaltına alınırken komşuları, "Bunlar şeytan işi. Şeytan yaptı bunu" diyorlar.

Bazıları çocuklarını 6 Haziran’da dünyaya getirmemek için çaba gösterirken bazıları da özellikle bugün doğmasını istedi. Bir korku filmi tutkunu olan İngiliz Suzanne Cooper, 06/06/06’da dünyaya gelen 6 pound 6 ons ağırlığındaki bebeğine "Omen" filmindeki Şeytan’ın oğlu "Damien"in adını verdi.

ABD’nin Kuzey Dakota Eyaleti’nin Bismark kentinde yaşayan Thelma Morrison, 6 Haziran günü 66 yaşına girdi. Morrison, "altı çocuğu olan bir ailenin altıncı çocuğu" olarak dünyaya gelmişti. Morrison, 66. doğum gününü "altın yaş günü" olarak kutladı. Herhangi bir batıl inancı bulunmadığını söyleyen Thelma Morrison, "Çok şanslıyım. Fiziksel ve ruhsal olarak çok sağlıklıyım" dedi.

ABD’deki satanistler, 666’yı Los Angeles’te "Radio Free Satan" adlı bir internet radyosunun düzenlediği dev bir rock konseri ile kutladılar.

Merkezi Hollanda’da bulunan bir evanjelik kuruluş, 21 ülkedeki Hıristiyanlar’dan gün boyu dua etmelerini istedi.

İnternet’teki bahis sitelerinde, 666’nın kıyamet günü olduğuna 1’e karşı 10 veriliyordu. Bazı sitelerde, İsrail ve ABD’ye karşı kutsal savaş başlatılacağı ileri sürüldü.

Bazı çevreler şeytanın zaten yeryüzüne indiğini belirtiyorlar. "Şeytan" olduğu iddia edilenler arasında "Microsoft’un sahibi ve dünyanın en zengin adamı" Bill Gates de yer alıyor
 
Bu olay kütahyanın gediz ilcesinde olmustur.*
Bir gün üniversiteli beş kız cin çağırmaya karar verirler çağırmak için hazırlıklar tamamdır.Seans başlar cin gelir.Neyse ertesi günlerde bu cin onlara musallat olur kızların gitmediği hoca kalmaz bir gün bi hoca tavsiyesiyle cini tekrar cağırrırlar kızlardan birini dolaba saklarlar cin'e kaç kisi oldumuzu bilemezsen pesimizi bırakacaksın derler (dolaptakiyle 5 kişidirler)cin 4 der kızlar sevinirler bilemedin bir arkadasımız dolapta derler cinin yanıtı:Arkadasınızı heba ettiniz pesinizi bırakmaycam der kızlar nasıl yani derler cin ölüler sayılmaz 4 kişisiniz kızlar dolabı actıklarında o kızın kafasız bedeniyle karsılasırlar cin ise hepsine iğrenç oyunlar düzenlemektedir hepside tımarhanede korkunc bir sekilde hayatlarını kaybederler
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers haber
vozol puff
Geri
Üst