KARA RIHTIM
Saçların günah koksa
Kirpiklerin ihanetten dökülse;
Tırnaklarından yabancı ellerin
Soğukluğu süzülse
Rıhtımda bekleyenin benim...
Yaşarken bahçen göçünce
Mezarın kalbimdir derdin
İçine gömmek içinmi kıydın bana?
Hiç gelmesende bekleyeceğim...
Güvertelerde uçuşan nice el var
Banada bir siyah mendil sallayan olur bir gün yanlışlıkla;
Seni saadet kuşlarının kanadı getirmişti
Leylek gagalarında yaban ülkelere göçesin diyemi?
Ruhumun iklimine uysan ne olur
Ben değiştirirdim dünyamı yada isteseydin dileseydin;
Kutuplarda taze hurma toplardım ellerimle
Ekvator damlarından buzlar sarkıtırdım...
Gitmek istedin ne gönlünün iklimi
Ne ruhundaki mevsimler hepsi bahane gitmek istedin;
Bekleyeni olan rahat gider
Benimde bekleyenim olsaydı rahat giderdim...
Nereye senin ülkene....
Hiç dönmesende bekleyeceğim
Güvertelerde uçuşan nice el var
Bir gün banada bir siyah mendil sallayan olacak bir gün yanlışlıkla;
Ben ben gözlerim beklemekten kör olmuş
Hasret şarkıları söyleyeceğim iskelelerde...
TAMAM GİT... GİTME.....
uzun uzun mektuplar yazabilme şansım olsaydı bu sayfalara,içimden geçenleri kalemime dökebilseydim kimseyi sıkmadan okuyabilecekleri yazılar yazabilseydim..şimdilik bunları yazabiliyorum ve bir geçmişi gömüyorum bu akşam ruhumun derinliklerine..bunuda söz verdiğim gibi başarabileceğimi sanmıyorum; fakat denemem gerek, şarkılarda teselli arıyorum nafile hiçbirşey beni teselli edemiyor hiçbirşey....
özlemlerimi herşeyimi yitirdim; hayatta yanlızlık kadar zor birşey yoktur hele ki kalabalıkların içinde yanlızsan.. yaşamamak daha iyidir......
..............GİT...........
Madem ki istiyorsun öyleyse durma git
Beni düşünme rahat ol yalnız kalabilirim
Sen de bilirsin hiçbir şey sonsuza dek sürmez
Hatta her an yeniden sevebilirim
Olmazdı ben de biliyorum haklısın haydi git
Korkma seninle gerçekten dost olabilirim
Aslında ben de uzun zamandan beridir sana
Ayrılmak istediğimi söylemedim haydi git
Git...
Git...
Git... me dur ne olursun
Gitme kal yalan söyledim
Doğru değil ayrılığa daha hiç hazır değilim
Aramızda yaşanacak yarım kalan birşeyler var
Gitme dur daha şimdiden deliler gibi özledim
İkimiz için de doğru olan böylesi git
İnan bana sandığın kadar üzgün değilim
İçimde yepyeni bir hayata başlamanın
Sevinci ve heyecanı var artık git
Git...
Git...
Git... me dur ne olursun
Gitme kal yalan söyledim
Doğru değil ayrılığa daha hiç hazır değilim
Aramızda yaşanacak yarım kalan birşeyler var
Gitme dur daha şimdiden deliler gibi özledim
HAYAT BANA YALAN SÖYLEDİ
SEVDASINA YANDIĞIM HAYAT
Kalabalık kentler ürkütür yüreğimi
uğultular doldurur beynimi yürüdükçe
tüm gözlerden incinmiş bir bakış sızar istasyonlara
kirli vagonlarda taşınan ince bir hüzün gibi
ki hep aynı yerimi burkan
bu yüzü kirli şehirde
kimse kimseyi sevmiyor
bilmiyor avuçları kar çiçeği kokan
bir çocuğun saçlarına dokunmayı
şiirler okumayı bir alacaşafağa
kaç kez uçuruma ittiysem yüreğimi
gözlerini gördüm deltalarda
yalvaran sesini
kırıldı kanadım kolum
şiir cıvıltıları oysa gönül ormanımda
yıldız ışıltıları
uzanıpda tutamıyorum
unutulmuş bir sokak ortasında
düş denizlerine bırakıyorum soluğumu
uzak bir kıyıda kalıyor ellerim
bütün iskeleler yıkılıyor
hiç bir gemi almıyor beni
bir damla gözyaşı olup akıyor yüreğim avuçlarıma
yüreğim deliboran kimselere anlatamıyorum
hasret ki, kızıl alev bir güldür
koparıp göğsümde ateşlere atıyorum
hiç kimse çekip almıyor kalbimi ateşler içinde
kanıyor en katı yerinde gece, yanıyor yüreğim
yüreğim kanrevan, acımı unutamıyorum
tutunduğum dal kırık
sokulduğum kucak çiçek açmıyor
aldırmıyor çığlıklarıma sevdasına yandığım hayat
acının ve ateşin burgacında
ince bir sızı gibi geçip gidiyor ömrüm
nasıl katlanacaksa kalbim bunca ağrıya ..........
ŞİMDİ BURADA DEĞİLSİN
şimdi burda değilsin....
ama beni duyuyosun...biliyorum...
kapat gözlerini benim için ve dinle n'olur...
bak yoksun...
bunun anlamını biliyomusunn....
yokluğun
yüreğimmdeki bu yıldızsız,
bu dipsiz, karanlık gece...
yokluğun, odamın duvarlarına astığım suretlerine bakarken,
unuttuğum dalgın gözlerim....
yokluğun yastığımda bıraktığın bu kimsesiz saç telleri...
sırf kalemini değdirdiğin için atmaya kıyamadığım bu kağıtlar...
her an gözümün önünde sakladığım mektupların,
peçetelere yazdığın şiirlerin,
hediyelerini sardığın paket kağıtların...
sen gidince,
hala sen kokuyodur, diye üzerime giydiğim
ve derinn derinn
soluduğumm giysilerin....
bu yarı deli...
bu hayattan kopuk ruhum...
kapat gözlerini ve bana baak....
ben ne diye varsa gördüğün, işte o senin yokluğun....
söyle.!
sana neyi anlatayımm...
sabaha karşı çalan telefonumun ucunda,
n'luuur bana hayattan kötü davranma diyen...sayıklayan..
o kırgın, o kendine çarpan sesini mi..! !
OTUZ YAŞ
daha vakit var diye
yazmadığımız
şiirlerdi
kaldılar
yüzümüzden gelip geçti
ilk gençliğin fener alayları
yeniyetme arkadaş çetesi dağıldı artık
büyümenin konaklama yerlerinde
nice ihanete uğradık
ayrıldı yollar
ömrümüzü koyduğumuz şeylerdi ki
dört yöne dağıldılar
daha vakit var diye
dönüp de bir gün
kaldığımız yerden,hepsini birden
yaşarız sandık
oysa emanetmiş bizim sandıklarımız
içlerinde kilitli kalmış onca şeyle
günü geldi aldılar
nasıl kullanılacağı bilinmeyen anlardı
sonuna dek yaşamaktan korkup da kaçtığımız
yerini ve anlamını bulmayı beklerken
çürüdü gitti içimizde
saklı duygularımız
şimdi yabancı bakışlara bir şey söylemeyen
karalama defterleri,bulanık anılar
rüzgara,ateşe,suya yazılmış
gençliğin solgun güncesi
biz ne zaman büyüdük
onlar ne zaman yetim kaldılar
tutulan güneşlerin altında
yollar geçildi
dönüş yok artık o duyarlığa
yaşarken ve yazarken
yarım kalmış şiirler
yarım kaldılar
Saçların günah koksa
Kirpiklerin ihanetten dökülse;
Tırnaklarından yabancı ellerin
Soğukluğu süzülse
Rıhtımda bekleyenin benim...
Yaşarken bahçen göçünce
Mezarın kalbimdir derdin
İçine gömmek içinmi kıydın bana?
Hiç gelmesende bekleyeceğim...
Güvertelerde uçuşan nice el var
Banada bir siyah mendil sallayan olur bir gün yanlışlıkla;
Seni saadet kuşlarının kanadı getirmişti
Leylek gagalarında yaban ülkelere göçesin diyemi?
Ruhumun iklimine uysan ne olur
Ben değiştirirdim dünyamı yada isteseydin dileseydin;
Kutuplarda taze hurma toplardım ellerimle
Ekvator damlarından buzlar sarkıtırdım...
Gitmek istedin ne gönlünün iklimi
Ne ruhundaki mevsimler hepsi bahane gitmek istedin;
Bekleyeni olan rahat gider
Benimde bekleyenim olsaydı rahat giderdim...
Nereye senin ülkene....
Hiç dönmesende bekleyeceğim
Güvertelerde uçuşan nice el var
Bir gün banada bir siyah mendil sallayan olacak bir gün yanlışlıkla;
Ben ben gözlerim beklemekten kör olmuş
Hasret şarkıları söyleyeceğim iskelelerde...
TAMAM GİT... GİTME.....
uzun uzun mektuplar yazabilme şansım olsaydı bu sayfalara,içimden geçenleri kalemime dökebilseydim kimseyi sıkmadan okuyabilecekleri yazılar yazabilseydim..şimdilik bunları yazabiliyorum ve bir geçmişi gömüyorum bu akşam ruhumun derinliklerine..bunuda söz verdiğim gibi başarabileceğimi sanmıyorum; fakat denemem gerek, şarkılarda teselli arıyorum nafile hiçbirşey beni teselli edemiyor hiçbirşey....
özlemlerimi herşeyimi yitirdim; hayatta yanlızlık kadar zor birşey yoktur hele ki kalabalıkların içinde yanlızsan.. yaşamamak daha iyidir......
..............GİT...........
Madem ki istiyorsun öyleyse durma git
Beni düşünme rahat ol yalnız kalabilirim
Sen de bilirsin hiçbir şey sonsuza dek sürmez
Hatta her an yeniden sevebilirim
Olmazdı ben de biliyorum haklısın haydi git
Korkma seninle gerçekten dost olabilirim
Aslında ben de uzun zamandan beridir sana
Ayrılmak istediğimi söylemedim haydi git
Git...
Git...
Git... me dur ne olursun
Gitme kal yalan söyledim
Doğru değil ayrılığa daha hiç hazır değilim
Aramızda yaşanacak yarım kalan birşeyler var
Gitme dur daha şimdiden deliler gibi özledim
İkimiz için de doğru olan böylesi git
İnan bana sandığın kadar üzgün değilim
İçimde yepyeni bir hayata başlamanın
Sevinci ve heyecanı var artık git
Git...
Git...
Git... me dur ne olursun
Gitme kal yalan söyledim
Doğru değil ayrılığa daha hiç hazır değilim
Aramızda yaşanacak yarım kalan birşeyler var
Gitme dur daha şimdiden deliler gibi özledim
HAYAT BANA YALAN SÖYLEDİ
SEVDASINA YANDIĞIM HAYAT
Kalabalık kentler ürkütür yüreğimi
uğultular doldurur beynimi yürüdükçe
tüm gözlerden incinmiş bir bakış sızar istasyonlara
kirli vagonlarda taşınan ince bir hüzün gibi
ki hep aynı yerimi burkan
bu yüzü kirli şehirde
kimse kimseyi sevmiyor
bilmiyor avuçları kar çiçeği kokan
bir çocuğun saçlarına dokunmayı
şiirler okumayı bir alacaşafağa
kaç kez uçuruma ittiysem yüreğimi
gözlerini gördüm deltalarda
yalvaran sesini
kırıldı kanadım kolum
şiir cıvıltıları oysa gönül ormanımda
yıldız ışıltıları
uzanıpda tutamıyorum
unutulmuş bir sokak ortasında
düş denizlerine bırakıyorum soluğumu
uzak bir kıyıda kalıyor ellerim
bütün iskeleler yıkılıyor
hiç bir gemi almıyor beni
bir damla gözyaşı olup akıyor yüreğim avuçlarıma
yüreğim deliboran kimselere anlatamıyorum
hasret ki, kızıl alev bir güldür
koparıp göğsümde ateşlere atıyorum
hiç kimse çekip almıyor kalbimi ateşler içinde
kanıyor en katı yerinde gece, yanıyor yüreğim
yüreğim kanrevan, acımı unutamıyorum
tutunduğum dal kırık
sokulduğum kucak çiçek açmıyor
aldırmıyor çığlıklarıma sevdasına yandığım hayat
acının ve ateşin burgacında
ince bir sızı gibi geçip gidiyor ömrüm
nasıl katlanacaksa kalbim bunca ağrıya ..........
ŞİMDİ BURADA DEĞİLSİN
şimdi burda değilsin....
ama beni duyuyosun...biliyorum...
kapat gözlerini benim için ve dinle n'olur...
bak yoksun...
bunun anlamını biliyomusunn....
yokluğun
yüreğimmdeki bu yıldızsız,
bu dipsiz, karanlık gece...
yokluğun, odamın duvarlarına astığım suretlerine bakarken,
unuttuğum dalgın gözlerim....
yokluğun yastığımda bıraktığın bu kimsesiz saç telleri...
sırf kalemini değdirdiğin için atmaya kıyamadığım bu kağıtlar...
her an gözümün önünde sakladığım mektupların,
peçetelere yazdığın şiirlerin,
hediyelerini sardığın paket kağıtların...
sen gidince,
hala sen kokuyodur, diye üzerime giydiğim
ve derinn derinn
soluduğumm giysilerin....
bu yarı deli...
bu hayattan kopuk ruhum...
kapat gözlerini ve bana baak....
ben ne diye varsa gördüğün, işte o senin yokluğun....
söyle.!
sana neyi anlatayımm...
sabaha karşı çalan telefonumun ucunda,
n'luuur bana hayattan kötü davranma diyen...sayıklayan..
o kırgın, o kendine çarpan sesini mi..! !
OTUZ YAŞ
daha vakit var diye
yazmadığımız
şiirlerdi
kaldılar
yüzümüzden gelip geçti
ilk gençliğin fener alayları
yeniyetme arkadaş çetesi dağıldı artık
büyümenin konaklama yerlerinde
nice ihanete uğradık
ayrıldı yollar
ömrümüzü koyduğumuz şeylerdi ki
dört yöne dağıldılar
daha vakit var diye
dönüp de bir gün
kaldığımız yerden,hepsini birden
yaşarız sandık
oysa emanetmiş bizim sandıklarımız
içlerinde kilitli kalmış onca şeyle
günü geldi aldılar
nasıl kullanılacağı bilinmeyen anlardı
sonuna dek yaşamaktan korkup da kaçtığımız
yerini ve anlamını bulmayı beklerken
çürüdü gitti içimizde
saklı duygularımız
şimdi yabancı bakışlara bir şey söylemeyen
karalama defterleri,bulanık anılar
rüzgara,ateşe,suya yazılmış
gençliğin solgun güncesi
biz ne zaman büyüdük
onlar ne zaman yetim kaldılar
tutulan güneşlerin altında
yollar geçildi
dönüş yok artık o duyarlığa
yaşarken ve yazarken
yarım kalmış şiirler
yarım kaldılar