Efsunkar
Bayan Üye
"İnsan, sandığından fazladır"
Bir şeyler yapmak genellikle sonlu bir zamanı gösterir, ancak bir şey olmak sonsuz bir yolculuktur. Bu yolculuğun sonsuzluğunu Aşık Veysel, "Uzun ince bir yoldayım. Gidiyorum gündüz gece." şeklinde dile getirmiştir.
Masa yapmak belirli bir süre alır, ancak masa ustası olmak sonsuz bir yolculuktur. Ustalık ideal bir durumdur ve hiçbir zaman oraya ulaşılamaz. Ancak bu yolda ilerlediğimizi ya da ustalığa doğru yaklaştığımızı hissedebiliriz. Bu ayırım doğu kültürüyle batı kültürleri arasındaki farkı göstermek için kullanılan bir ayırımdır. Doğuda olmaya, batıda yapmaya daha çok önem verildiği üzerinde durulmaktadır.
Bu yolculuğun sonsuzluğunu Aşık Veysel, "Uzun ince bir yoldayım.
Olmak ve yapmak kavramları aynı zamanda öğrenmenin sınıflandırılması için de uygun bir ayırımdır. Yapmaya yapmayı öğrenmek, olmaya da olmayı öğrenmek diyoruz. Bunların her ikisi de dinamik kavramlardır. Hafızalı sistemlere dinamik sistemler denir. Bu sistemlerin davranışları zaman içinde sürekli olarak değişmektedir.
Zaman kavramı denince; genellikle geçmiş, gelecek ve şimdiki zaman sınıflandırması aklımıza gelmektedir. Önemli bir kısmımız bu zaman dilimlerini birbirinden bağımsız olarak düşünmektedir. Bu da herşeyi parçalarına ayırarak anlamaya çalışma alışkanlığımızın bir sonucudur. Oysa biz zamanı bir bütün olarak algılarız.
Her davranışımızı; geçmişi, şimdiyi ve geleceği düşünerek gerçekleştiririz. Bu da her üç zamanı aynı anda yaşadığımızı gösterir. Bu anlamda zaman saatin gösterdiğinden çok olayların üzerimizdeki etkileriyle belirlenen bir şeydir. Olma, öğrenme ve hafıza kavramları, bizi bugün de bilimsel olarak tam bir tanımlaması yapılamayan zihin kavramına götürmektedir.
Zihinli sistemler canlı sistemlerdir, ama her canlı zihinli bir sistem değildir. Zihinli sistemler amaçlı (purposefull) sistemlerdir. "Bir sistem iki ya da daha fazla çevrede hem araç hem de sonuçları seçebiliyorsa; amaçlıdır." (Ackoff re- 21). Bu da her canlının amaçlı olduğunu göstermez.
Bir sonucu üretmek için sadece araçları seçebilen sistemlere hedefe yönelik sistemler denir. Bitkiler ve buzdolabı gibi sistemler bu gruba girerler. Bu açıdan bakınca sistemleri zihinsiz, tek zihinli ve çok zihinli olmak üzere üç ayrı grupta incelemek mümkündür. Ayrıca bu ayırımı ruha göre de yapabiliriz. Ruh kavramı zihinden daha kapsamlı ya da daha bütünleştirici bir kavramdır.
Bütünlüğümüzü sağlayan, hayata anlam vermemize yarayan bir şeydir ruh. Günlük dilde takımların ruhundan sözederiz ama yönetimle ilgili yayınlarda ruhtan pek sözedilmez, çünkü klasik bilim anlayışıyla ruhu açıklama yeteneğimiz yoktur. Ruh kuvantum mekaniğinde bir maddenin dalga boyutunu temsil eder. Bazı dinlerde de nefes benzetmesi kullanılır.Burada madde ve dalga iç içedir. Madde ve dalgayı ayrı ayrı ele alarak bütünü kavrayamazsınız.
Sistemin tam bir bütün halinde yani tüm parçaların tam bir uyum içinde davranmasını sağlayan dalga fonksiyonunu ruh olarak tanımlıyoruz. Bu tanım teorik açıdan tam doğru değildir, ancak bizim için pratik ve kullanıma uygun bir tanımdır. Ruh kavramıyla varlık kavramını birarada düşününce kişilik kavramı karşımıza çıkmaktadır.
Her insanın bir kişiliği olduğu gibi organizasyonların da bir kişiliği vardır. Kişilik, bireyin sosyal, zihinsel, duygusal, sosyal ve fiziksel özelliklerinin bütününden ortaya çıkan bir kavramdır. Ancak organizasyonların kişilik sahibi olduğu hukukun dışında herkesin kabul ettiği ya da benimsediği bir bakış açısı değildir.
Bilindiği gibi, bakış açımız ya da zihniyetimiz değişince olayların anlamları ya da şekli de değişmektedir. Buna bilimsel yazında paradigma değişimi denilmektedir. Zihniyet (paradigma) değişimi hem bilimsel yaklaşımlarda hem de organizasyon benzetimlerinde gerçekleşmiştir. Bu nedenle aşağıda zihniyet değişimleri üzerinde durulacaktır.
Bir şeyler yapmak genellikle sonlu bir zamanı gösterir, ancak bir şey olmak sonsuz bir yolculuktur. Bu yolculuğun sonsuzluğunu Aşık Veysel, "Uzun ince bir yoldayım. Gidiyorum gündüz gece." şeklinde dile getirmiştir.
Masa yapmak belirli bir süre alır, ancak masa ustası olmak sonsuz bir yolculuktur. Ustalık ideal bir durumdur ve hiçbir zaman oraya ulaşılamaz. Ancak bu yolda ilerlediğimizi ya da ustalığa doğru yaklaştığımızı hissedebiliriz. Bu ayırım doğu kültürüyle batı kültürleri arasındaki farkı göstermek için kullanılan bir ayırımdır. Doğuda olmaya, batıda yapmaya daha çok önem verildiği üzerinde durulmaktadır.
Bu yolculuğun sonsuzluğunu Aşık Veysel, "Uzun ince bir yoldayım.
Olmak ve yapmak kavramları aynı zamanda öğrenmenin sınıflandırılması için de uygun bir ayırımdır. Yapmaya yapmayı öğrenmek, olmaya da olmayı öğrenmek diyoruz. Bunların her ikisi de dinamik kavramlardır. Hafızalı sistemlere dinamik sistemler denir. Bu sistemlerin davranışları zaman içinde sürekli olarak değişmektedir.
Zaman kavramı denince; genellikle geçmiş, gelecek ve şimdiki zaman sınıflandırması aklımıza gelmektedir. Önemli bir kısmımız bu zaman dilimlerini birbirinden bağımsız olarak düşünmektedir. Bu da herşeyi parçalarına ayırarak anlamaya çalışma alışkanlığımızın bir sonucudur. Oysa biz zamanı bir bütün olarak algılarız.
Her davranışımızı; geçmişi, şimdiyi ve geleceği düşünerek gerçekleştiririz. Bu da her üç zamanı aynı anda yaşadığımızı gösterir. Bu anlamda zaman saatin gösterdiğinden çok olayların üzerimizdeki etkileriyle belirlenen bir şeydir. Olma, öğrenme ve hafıza kavramları, bizi bugün de bilimsel olarak tam bir tanımlaması yapılamayan zihin kavramına götürmektedir.
Zihinli sistemler canlı sistemlerdir, ama her canlı zihinli bir sistem değildir. Zihinli sistemler amaçlı (purposefull) sistemlerdir. "Bir sistem iki ya da daha fazla çevrede hem araç hem de sonuçları seçebiliyorsa; amaçlıdır." (Ackoff re- 21). Bu da her canlının amaçlı olduğunu göstermez.
Bir sonucu üretmek için sadece araçları seçebilen sistemlere hedefe yönelik sistemler denir. Bitkiler ve buzdolabı gibi sistemler bu gruba girerler. Bu açıdan bakınca sistemleri zihinsiz, tek zihinli ve çok zihinli olmak üzere üç ayrı grupta incelemek mümkündür. Ayrıca bu ayırımı ruha göre de yapabiliriz. Ruh kavramı zihinden daha kapsamlı ya da daha bütünleştirici bir kavramdır.
Bütünlüğümüzü sağlayan, hayata anlam vermemize yarayan bir şeydir ruh. Günlük dilde takımların ruhundan sözederiz ama yönetimle ilgili yayınlarda ruhtan pek sözedilmez, çünkü klasik bilim anlayışıyla ruhu açıklama yeteneğimiz yoktur. Ruh kuvantum mekaniğinde bir maddenin dalga boyutunu temsil eder. Bazı dinlerde de nefes benzetmesi kullanılır.Burada madde ve dalga iç içedir. Madde ve dalgayı ayrı ayrı ele alarak bütünü kavrayamazsınız.
Sistemin tam bir bütün halinde yani tüm parçaların tam bir uyum içinde davranmasını sağlayan dalga fonksiyonunu ruh olarak tanımlıyoruz. Bu tanım teorik açıdan tam doğru değildir, ancak bizim için pratik ve kullanıma uygun bir tanımdır. Ruh kavramıyla varlık kavramını birarada düşününce kişilik kavramı karşımıza çıkmaktadır.
Her insanın bir kişiliği olduğu gibi organizasyonların da bir kişiliği vardır. Kişilik, bireyin sosyal, zihinsel, duygusal, sosyal ve fiziksel özelliklerinin bütününden ortaya çıkan bir kavramdır. Ancak organizasyonların kişilik sahibi olduğu hukukun dışında herkesin kabul ettiği ya da benimsediği bir bakış açısı değildir.
Bilindiği gibi, bakış açımız ya da zihniyetimiz değişince olayların anlamları ya da şekli de değişmektedir. Buna bilimsel yazında paradigma değişimi denilmektedir. Zihniyet (paradigma) değişimi hem bilimsel yaklaşımlarda hem de organizasyon benzetimlerinde gerçekleşmiştir. Bu nedenle aşağıda zihniyet değişimleri üzerinde durulacaktır.