Osmanlı’nın fiilen nihayete erdiği günlerdir. Yeni Türkiye devletinin kurulma
aşamalarında Anadolu’da yeni bir varlık-yokluk savaşı verilmektedir. Bu savaş kurtuluş savaşıdır.
Yabancı devletler, “-Acaba yeni bir Osmanlı’mı hortluyor?” endişeleri içerisinde bu kurtuluş harekatını izlemektedirler. Bu amaçla yabancı basından da birçok muhabir ülkemizde kol gezmektedir. İşte bunlardan bir tanesi de Fransızların ünlü Le Monde gazetesinin muhabirliğini yapan bir Türkolog’dur.
Meraklı gözlerle çevrede şahlanacak bir Osmanlı kuvveti var mı diye araştırmaktadır.
Halbuki baktığı her tarafta açlıktan sefaletten başka bir şey görememektedir. Evet Anadolu neredeyse tükenmiştir. Zira yaklaşık bir asırdır devam eden savaşlarda Anadolu defalarca boşalmış, nice ciğerpareler gitmiş gitmiş ve bir daha da dönmemişlerdir. Her tarafı yıkılmış, insanların perişan olduğu bu ortamlar içinde gezen muhabirin yolu Eskişehir istasyonuna uğrar. Şöyle bir etrafı gözlemleyeyim der. Manzara diğer yerlerden pek de farklı değildir. Çevre dullar ve yetimlerle doludur. Fakat bir şey görür ki buna yürek dayanacak gibi değildir.
7-8 yaşlarında üç çocuk, tüm dünyayı unutmuşçasına oynamaktadırlar. Halbuki bu çocukların ayakları çıplaktır ve üzerlerinde sadece birer çuval vardır. Çuvalların boyunları delinmiş ve çocukların başları oradan dışarı çıkarılmıştır. Kolları da aynı şekilde yanlardan.
Gazeteci dayanamaz ve yanlarına yaklaşarak sorar:
- Evladım baban nerede?
- Babam Çanakkale’de din için öldü.
- Sen?
- Benim babam da Yemen’de din için öldü.
Üçüncü çocuk da aynı cevabı verir.
- Peki size kim bakıyor?
-Burada ebe annemiz var. O bakıyor,
Derken yaşlı bir kadın istasyon civarındaki kulübesinden çıkarak bağırmaya başlar.
- Gazanfer, Muzaffer, Mücahit! Çorba yaptım, gelin için!
Yoksuldurlar, açtırlar, üstte başta yoktur, çuval giymektedirler. Ama isimleri Gazanfer, Muzaffer, Mücahid’dir...
“Bu millet yenilmez!” der Le Monde muhabiri.
aşamalarında Anadolu’da yeni bir varlık-yokluk savaşı verilmektedir. Bu savaş kurtuluş savaşıdır.
Yabancı devletler, “-Acaba yeni bir Osmanlı’mı hortluyor?” endişeleri içerisinde bu kurtuluş harekatını izlemektedirler. Bu amaçla yabancı basından da birçok muhabir ülkemizde kol gezmektedir. İşte bunlardan bir tanesi de Fransızların ünlü Le Monde gazetesinin muhabirliğini yapan bir Türkolog’dur.
Meraklı gözlerle çevrede şahlanacak bir Osmanlı kuvveti var mı diye araştırmaktadır.
Halbuki baktığı her tarafta açlıktan sefaletten başka bir şey görememektedir. Evet Anadolu neredeyse tükenmiştir. Zira yaklaşık bir asırdır devam eden savaşlarda Anadolu defalarca boşalmış, nice ciğerpareler gitmiş gitmiş ve bir daha da dönmemişlerdir. Her tarafı yıkılmış, insanların perişan olduğu bu ortamlar içinde gezen muhabirin yolu Eskişehir istasyonuna uğrar. Şöyle bir etrafı gözlemleyeyim der. Manzara diğer yerlerden pek de farklı değildir. Çevre dullar ve yetimlerle doludur. Fakat bir şey görür ki buna yürek dayanacak gibi değildir.
7-8 yaşlarında üç çocuk, tüm dünyayı unutmuşçasına oynamaktadırlar. Halbuki bu çocukların ayakları çıplaktır ve üzerlerinde sadece birer çuval vardır. Çuvalların boyunları delinmiş ve çocukların başları oradan dışarı çıkarılmıştır. Kolları da aynı şekilde yanlardan.
Gazeteci dayanamaz ve yanlarına yaklaşarak sorar:
- Evladım baban nerede?
- Babam Çanakkale’de din için öldü.
- Sen?
- Benim babam da Yemen’de din için öldü.
Üçüncü çocuk da aynı cevabı verir.
- Peki size kim bakıyor?
-Burada ebe annemiz var. O bakıyor,
Derken yaşlı bir kadın istasyon civarındaki kulübesinden çıkarak bağırmaya başlar.
- Gazanfer, Muzaffer, Mücahit! Çorba yaptım, gelin için!
Yoksuldurlar, açtırlar, üstte başta yoktur, çuval giymektedirler. Ama isimleri Gazanfer, Muzaffer, Mücahid’dir...
“Bu millet yenilmez!” der Le Monde muhabiri.