' Kontes..
Bayan Üye
Bu kitabı okuyan zayıflıyor!
Hocaların hocası, Kardiyolog ve İç Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Canan Efendigil Karatay, bir kitap yazdı, okuyan herkesin hayatı değişti. Karatay Diyeti’ni okuyan uyguluyor, uygulayan kolayca zayıflıyor... Üstelik tereyağa kırılmış pastırmalı yumurta, şiş kebap ve pirzola yiyerek. Hiç kalori hesabı yapmayarak! Sadece ekmek, makarna, pilav, patates ve şekeri kesiyorsunuz. Ünlü ekmek markası UNO’nun sahibinin bile ekmeği bıraktığını söyleyen Prof. Karatay, “Ekmek yerine dilediğiniz kadar ceviz, fındık, fıstık, badem yiyerek zayıflayabilir ve sağlığınıza kavuşabilirsiniz” diyor...
Hocam, “Kilo vermek istiyorsanız evinize, mutfağınıza ekmek sokmayacaksınız” diyorsunuz. Oysa hâlâ pek çok diyetisyen ekmeği yasaklamıyor. Siz ise ekmeği yasaklıyorsunuz ama onların yasakladığı tereyağlı pastırmalı yumurtayı, cevizi, fındığı, fıstığı da bol bol veriyorsunuz. Herkesi şaşırtıyorsunuz... Şaşırtmakla kalmayıp zayıflatıyorsunuz da... Nasıl başarıyorsunuz? Ve tabii neden ekmeği yasaklıyorsunuz?
Öncelikle şunu belirtmek istiyorum; ben bu kitabı Türk toplumu için yazdım. Yani bizim yaşama biçimimizi, yiyeceklerimizi dikkate alarak... Aslında Karatay Diyeti, klasik bir diyet kitabı değil. 7’den 70’e herkesin uygulaması gereken sağlıklı yaşam biçimi ve beslenme önerileri var içinde. Ben uzun süre yurtdışında yaşadım. Seyahat edenler bilir; her ülkenin değişik yiyecekleri, değişik yeme adetleri, değişik pişirme yöntemleri vardır. Mesela ekmek... Biz senede kişi başına 200-250 kilo ekmek tüketen bir toplumuz. AB ve ABD ortalaması ise 40-50 kilo. Bu kadar ekmek tüketen başka bir toplum yok maalesef...
Niye maalesef diyorsunuz?
Çünkü buna paralel olarak hareket etmiyoruz. Dünyanın da en tembel toplumuyuz. Bunu kabul etmemiz lazım. Genel halk sporu diye bir şey yok. Oysa eskiden böyle değildi.
Dikkatimi çekti, Atatürk’ten örnek vermişsiniz kitabınızda...
Tabii. Okullarda jimnastiği mecbur kılan ilk devlet adamı Atatürk. Bu görevi Selim Sırrı Tarcan’a veriyor. 1908’de II. Meşrutiyet’in ilanıyla birlikte Osmanlı’da ilk Milli Olimpiyat Komitesi’ni kuran, 1909’da Berlin’de yapılan Uluslararası Olimpiyat Komitesi toplantılarına katılan ve İsveç Kraliyet Askeri Beden Eğitimi ve Jimnastik Akademisi’ni bitiren Tarcan, Atatürk’ün isteğiyle İsveç jimnastiğini kuruyor genç Türkiye Cumhuriyeti’nde. O zamanki fotoğraflara bakarsanız görürsünüz; İsveç jimnastiği için atlama tahtaları, aletler, ipler ithal ediliyor. Bunların kullanımı teşvik ediliyor, yaygınlaştırılıyor. Şimdi okullarda hiçbir spor yok. Özel okullardan bahsetmiyorum, maarif okullarını söylüyorum. Biliyorsunuz bizde beden eğitimi dersi hep dalgaya alınır. Halen de bunu görüyoruz, öğrenciler hep rapor alıyorlar o derse girmemek için. Yok efendim, imtihanlara çalışacaklarmış! İşte bu zihniyetin yaygın olduğu bir ülkede ekmek tüketilmemesi lazım.
Hocaların hocası, Kardiyolog ve İç Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Canan Efendigil Karatay, bir kitap yazdı, okuyan herkesin hayatı değişti. Karatay Diyeti’ni okuyan uyguluyor, uygulayan kolayca zayıflıyor... Üstelik tereyağa kırılmış pastırmalı yumurta, şiş kebap ve pirzola yiyerek. Hiç kalori hesabı yapmayarak! Sadece ekmek, makarna, pilav, patates ve şekeri kesiyorsunuz. Ünlü ekmek markası UNO’nun sahibinin bile ekmeği bıraktığını söyleyen Prof. Karatay, “Ekmek yerine dilediğiniz kadar ceviz, fındık, fıstık, badem yiyerek zayıflayabilir ve sağlığınıza kavuşabilirsiniz” diyor...
Hocam, “Kilo vermek istiyorsanız evinize, mutfağınıza ekmek sokmayacaksınız” diyorsunuz. Oysa hâlâ pek çok diyetisyen ekmeği yasaklamıyor. Siz ise ekmeği yasaklıyorsunuz ama onların yasakladığı tereyağlı pastırmalı yumurtayı, cevizi, fındığı, fıstığı da bol bol veriyorsunuz. Herkesi şaşırtıyorsunuz... Şaşırtmakla kalmayıp zayıflatıyorsunuz da... Nasıl başarıyorsunuz? Ve tabii neden ekmeği yasaklıyorsunuz?
Öncelikle şunu belirtmek istiyorum; ben bu kitabı Türk toplumu için yazdım. Yani bizim yaşama biçimimizi, yiyeceklerimizi dikkate alarak... Aslında Karatay Diyeti, klasik bir diyet kitabı değil. 7’den 70’e herkesin uygulaması gereken sağlıklı yaşam biçimi ve beslenme önerileri var içinde. Ben uzun süre yurtdışında yaşadım. Seyahat edenler bilir; her ülkenin değişik yiyecekleri, değişik yeme adetleri, değişik pişirme yöntemleri vardır. Mesela ekmek... Biz senede kişi başına 200-250 kilo ekmek tüketen bir toplumuz. AB ve ABD ortalaması ise 40-50 kilo. Bu kadar ekmek tüketen başka bir toplum yok maalesef...
Niye maalesef diyorsunuz?
Çünkü buna paralel olarak hareket etmiyoruz. Dünyanın da en tembel toplumuyuz. Bunu kabul etmemiz lazım. Genel halk sporu diye bir şey yok. Oysa eskiden böyle değildi.
Dikkatimi çekti, Atatürk’ten örnek vermişsiniz kitabınızda...
Tabii. Okullarda jimnastiği mecbur kılan ilk devlet adamı Atatürk. Bu görevi Selim Sırrı Tarcan’a veriyor. 1908’de II. Meşrutiyet’in ilanıyla birlikte Osmanlı’da ilk Milli Olimpiyat Komitesi’ni kuran, 1909’da Berlin’de yapılan Uluslararası Olimpiyat Komitesi toplantılarına katılan ve İsveç Kraliyet Askeri Beden Eğitimi ve Jimnastik Akademisi’ni bitiren Tarcan, Atatürk’ün isteğiyle İsveç jimnastiğini kuruyor genç Türkiye Cumhuriyeti’nde. O zamanki fotoğraflara bakarsanız görürsünüz; İsveç jimnastiği için atlama tahtaları, aletler, ipler ithal ediliyor. Bunların kullanımı teşvik ediliyor, yaygınlaştırılıyor. Şimdi okullarda hiçbir spor yok. Özel okullardan bahsetmiyorum, maarif okullarını söylüyorum. Biliyorsunuz bizde beden eğitimi dersi hep dalgaya alınır. Halen de bunu görüyoruz, öğrenciler hep rapor alıyorlar o derse girmemek için. Yok efendim, imtihanlara çalışacaklarmış! İşte bu zihniyetin yaygın olduğu bir ülkede ekmek tüketilmemesi lazım.