sensiz olmaz
Kayıtlı Üye
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğanın Suriye'nin kuzeyinde bir devlet kurulmasına asla müsaade etmeyeceğiz çıkışının ardından günlerdir askeri müdahale planlarıyla yatıp kalkıyoruz. Hevesleri yarım kalan Erdoğan, belli ki Arap dostlarıyla anlaştı, bir bahaneye ihtiyacı var, o bahane de Kürtler. ABDnin bir Kürt kuşağı oluşturduğuna dair komplo teorisi üzerinden bir müdahale planı çıkartıldı.
Erdoğan 2 Mart 2015te Riyadda yeni Kral Selman ile İrana karşı Sünni bir ittifak kurarken Suriyede muhalifleri sonuç alacak şekilde destekleme konusunda anlaşmıştı. Bu çerçevede silahlı gruplar yeniden organize edildi. Ürdün üzerinden Güney Cephesine, kuzeyde Türkiye üzerinden Fetih Ordusu silaha boğuldu. İdlib ve Cisr el Şuğur Türk-Suud ortaklığının sonucunda düştü. Amaç Şamı iki koldan kıskaca alıp rejimi yıkmak. Arapların iddiasına göre ortak planda Türkiyenin karadan girip tampon bölge oluşturması da var. Şimdi bu plan seçim sonrası AKPnin tek başına iktidar olma şansını yitirmesi nedeniyle sallantıda.
Seçim sonucu vekâlet savaşının aktörlerini pek endişelendirdi. Suudi Arabistanda sarayın gazetecisi Cemal Kaşıkçı, AKP kurmaylarının nabzını tuttuktan sonra El Hayatta Endişeye mahal yok, patron hala Erdoğan mesajı veren bir yazı kaleme aldı. Kaşıkçı yazıyı şöyle bağladı:
Türkiye, Suriyede önemli bir role sahip; kuzeyde gelişmeler tırmanırken güneyde de Suudi Arabistan ve Ürdün görevlerini yerine getiriyor. Güney ve kuzey buluştuğunda birileri Erdoğanı aramalı ve üzerinde mutabakata varılan meseleyi hızlandırmasını istemeli. Sonuçta hala patron o. Kaşıkçı daha önce Erdoğanın tampon bölge önerisine Kral Selmandan destek aldığını yazmıştı.
Suudla anlaşmanın çerçevesi her ne ise Erdoğanın sözünü tutmak için belli ki acelesi var. Olası bir koalisyonla Suriye politikasını mevcut haliyle sürdürmek mümkün olamayacağından geçiş döneminde Erdoğan Türkiyeyi bir maceraya sürüklüyor.
ÜRETİLMİŞ KORKULAR
Tabi müdahale iç kamuoyuna Kürt devletini önleme hareketi, dış kamuoyuna IŞİDle mücadele ambalajıyla sunulacak. Yeni Şafakın yazdığı senaryoya göre 18 bin asker Karkamış ve Öncüpınardan Suriyeye girip 28-33 km derinliğinde ve 110 km uzunluğunda tampon bölge oluşturacak.
Hürriyetten Deniz Zeyreke göre ise Mehmetçikin Suriyeye girmesi sözkonusu değil. TSK, IŞİD ve Esad rejimi ile mücadele eden Suriyeli muhaliflere destek verme konusunda isteksiz. IŞİD mevzilerinin Fırtına toplarıyla ya da havadan bombalanması, muhaliflere lojistik destek verilmesi gibi adımlar için de yeni Meclisin tavrı bekleniyor.
Medyaya servis edilen müdahale gerekçeleri tamamen fabrikasyon. O gerekçeler:
- Kürtler Arap ve Türkmenlere etnik temizlik yapıyor.-
- Kürt koridoru açılıyor. Bu Türkiye açısından güvenlik tehdidi arz ediyor."
- Tel Abyadı kaybeden IŞİD, Esadın desteği ile batıya yöneliyor. IŞİD, Mera [Marea] Hattına kayarsa Esad da havadan destek verecek.
- IŞİD, Mera Hattını geçerse Cilvegözü ve Öncüpınar Sınır Kapılarının karşısındaki Bab el Heva ve Selame tehlikeye girer.
* Tek gerçekçi gerekçe sonuncusu. Evet, IŞİD Selame ve Heva kapılarını ele geçirirse Türk-Suud patentli son devrim projesi de suya düşer. Bu durumda Kaideci Nusra, eski Kaideci Ahrar ve diğer cihatçı grupların lojistik desteği kesilir.
KORKUTAN TEHDİT DEĞİL MODEL
* Etnik temizlik suçlaması daha YPG ve Burkan el Fırat güçleri Tel Ebyada ulaşmadan bir yaygara şeklinde başladı. Türkiyenin baş aktörü olduğu vekâlet savaşı Suriyede herkesi yerinden etti. Muhalif güçler Humusta Şiileri ve Hıristiyanları, Lazkiye kırsalında Alevileri temizlerken Suriyenin Dostları üç maymunu oynadı. Türkiyeden Tel Ebyada sokulan İslamcı güçler 2013te nüfusun yüzde 45ini oluşturan Kürtleri sürdüğünde aynı iki yüzlülük sergilendi. IŞİD 2014te Rakka, Menbic ve el Babta Kürtleri temizlerken yine kimse ses çıkarmadı. Suriye nüfusunun büyük çoğunluğu yer değiştirdi. Araplar da yerlerinden oldu, Türkmenler de. Rojava ise Rojavalığını etnik temizlik değil; etnik, dinsel ve mezhepsel renkleri toplumsal sözleşme ile bir arada yaşatma becerisine borçlu. Türkiyede hükümet ve müesses nizamı ürküten bu olmasın! Kürtler bağımsızlık ilan etmedi, Suriyeden kopmadı, kopmak gibi bir hedef de yok.
GÜVENLİK ALARMINI IŞİD İÇİN VERMEYENLER
* Kürtlerin güvenlik tehdidi oluşturduğu iddiasına gelince: Rojavanın 3 yıllık sicili ortada. Bütün bu karmaşada sınırların en güvenli olduğu yerler YPGnin kontrol ettiği şerit. Ne yazık ki Karkamış, Akçakale ve Çobanbeyin karşısındaki Cerablus, Tel Ebyad ve Rai sınır kapıları IŞİDin eline geçerken hükümetin güvenlik diye bir derdi olmadı. Ki bu kapılar Türkiyeden operasyon yürüten İslamcı örgütler tarafından teslim alınmıştı. IŞİD o İslamcılar arasından doğdu.
*Kürt koridoru meselesini 21 Haziranda yazıştım. Kürtler Rojavada topraklarını, evlerini, kadınlarını ve çocuklarını korkunç bir örgütten korumak için savaşıyor. Eğer Türkiyenin IŞİD ile mücadele diye derdi olsaydı önce Rojavaya dostluk elini uzatırdı. Ama tersi oldu. Kürtler kendi bölgelerinde kontrolü ele alır almaz Türkiye topraklarından Serekaniyeye (Rasulayn) giren silahlı güçlerin taarruzuna maruz kaldı. Bu saldırılar defalarca tekrarlandı.
IŞİDLE REJİMİN SAVAŞI
*Bu kirli kumpasta bıkmadan tekrarlanan bir diğer iddia: Esad IŞİDi destekliyor. En son Davutoğlu Rejim, IŞİDle bizim bildiğimiz bir mekanda, Hasekede, PYD kontrolüne yakın bir yerde görüştü. İki bölgeden rejim çekildi, DEAŞ ilerledi iddiasında bulundu.
Hükümetin saha bilgisi korkunç hatalarla dolu. Ve olabildiğince manipülatif. Başından beri böyle. Şamı 2 haftada altın tepside sunan bu istihbarat havuzunun derinliğini dört yılda hala anlayamadılar. Bir dönem Nusra gibi radikal örgütleri de Esadın kurdurttuğunu söyleyip durdular. Şimdi bu örgütler devrim komplosunun yeni lokomotifi Fetih Ordusunda yer alıyor. AKP yönetiminin ÖSOyu organize ettiği sıralarda Suriyede Kaideci ve cihatçı örgütler güçleniyor dediğimizde Esadın devrimi yolundan çıkarmak için Kaidecileri Sednaya hapishanesinden bıraktığını öne sürüyorlardı. O gün bırakılanlar bugün Türkiyenin desteklediği örgütlere liderlik ediyor. Krize müzakerelerle çözüm çabası çerçevesinde Sednayadan bırakılan Zehran Alluş İslam Tugayı ve İslam Ordusu, Hasan Abbud Ahrar el Şam, Ahmed İsa el Şeyh Şukur el Şam, Abdurrahman Suveys Liva el Hak ve Ebu Muhammed el Colani Nusra Cephesinin lideri olarak Esad yönetimine karşı savaşa katıldı. Bunların hepsi şimdi Türkiye, Katar ve Suudi Arabistanın besleme listesinde. IŞİDe asıl büyük kayıpları verdiren Haseke ve Deyr el Zorda Suriye ordusu oldu. Suriye ordusunun Halepte IŞİDe saldırmamasının nedeni de taktiksel. IŞİD ile diğer rakip güçlerin birbiriyle savaştığı yerlerde Suriye ordusu kenarda durmayı tercih ediyor.
DÖRT BOYUTLU ATEŞ
Eğer Suriyeye tampon bölge oluşturmak için girilirse Türkiye kendini dört boyutlu bir ateşin içinde bulacak. Bir kere egemen bir ülkenin topraklarına girilecek. Bu bir işgaldir. Efendim Suriye buraları zaten kontrol edemiyor diye itiraz ediliyor. Türkiye sınırlarını silah ve savaşçı akışına kapatsın ve Angajman kurallarım diyerek sınıra yaklaşan Suriye ordusuna ateş açmayı kessin bakalım kontrol kime geçiyor. Tampon bölge yüzünden TSK ile Suriye ordusu ister istemez kafa kafaya gelecek. İkincisi tampon bölge IŞİDin bulunduğu Cerablusu da içerecekse bu durumda IŞİD de doğrudan Türkiyeyi hedef almaya başlayacak. Bu, çatışmaların cephe hattında sınırlı kaldığı konvansiyonel bir savaş değil.
YPGnin bulunduğu bölgeler hedef seçilirse bu, Kürtlerle de savaş anlamına geliyor. Maazallah böyle bir savaş bizim şehirlerimizi de yakar. Barış süreci diye bir şey kalmaz. Barışçıl yüzlerce kilometrelik sınırı ateş hattına çevirmenin alemi nedir?
Peki Türkiyenin tampon bölge ya da angajman kurallarını genişleterek uzaktan koruma sağlama taktiğinden en fazla kim faydalanacak? Kaideci ve selefi cihatçı örgütler. Sakın kimse ÖSOdan ya da ılımlılardan bahsetmesin. Çünkü ılımlıların ruhuna Fatiha okunalı çok oldu.
Velhasıl müdahalenin Türkiyeyi Suriyeye dönüştürmeyeceğinin garantisi yok.
Dört yıldır izlediği ölümcül politikalarla Suriyeye ödettiği bedelin muhasebesini yapmaktan inatla imtina eden Türkiye artık kaybedeceklerini hesap etmek zorunda.
Sadece Suriyedekileri değil kendi Kürtlerini de kaybeder.Türkiye kendi iç barışını kaybeder.
Suriyenin içindeki terör Türkiyenin de sorunu haline gelir.
Ve Erdoğan fiili başkan rolüyle kaybettiği seçimi bu kez başkomutan olarak kazanmak istiyorsa bu hesap hepimizi yakar, tüm Türkiyeyi yakar.
Erdoğan 2 Mart 2015te Riyadda yeni Kral Selman ile İrana karşı Sünni bir ittifak kurarken Suriyede muhalifleri sonuç alacak şekilde destekleme konusunda anlaşmıştı. Bu çerçevede silahlı gruplar yeniden organize edildi. Ürdün üzerinden Güney Cephesine, kuzeyde Türkiye üzerinden Fetih Ordusu silaha boğuldu. İdlib ve Cisr el Şuğur Türk-Suud ortaklığının sonucunda düştü. Amaç Şamı iki koldan kıskaca alıp rejimi yıkmak. Arapların iddiasına göre ortak planda Türkiyenin karadan girip tampon bölge oluşturması da var. Şimdi bu plan seçim sonrası AKPnin tek başına iktidar olma şansını yitirmesi nedeniyle sallantıda.
Seçim sonucu vekâlet savaşının aktörlerini pek endişelendirdi. Suudi Arabistanda sarayın gazetecisi Cemal Kaşıkçı, AKP kurmaylarının nabzını tuttuktan sonra El Hayatta Endişeye mahal yok, patron hala Erdoğan mesajı veren bir yazı kaleme aldı. Kaşıkçı yazıyı şöyle bağladı:
Türkiye, Suriyede önemli bir role sahip; kuzeyde gelişmeler tırmanırken güneyde de Suudi Arabistan ve Ürdün görevlerini yerine getiriyor. Güney ve kuzey buluştuğunda birileri Erdoğanı aramalı ve üzerinde mutabakata varılan meseleyi hızlandırmasını istemeli. Sonuçta hala patron o. Kaşıkçı daha önce Erdoğanın tampon bölge önerisine Kral Selmandan destek aldığını yazmıştı.
Suudla anlaşmanın çerçevesi her ne ise Erdoğanın sözünü tutmak için belli ki acelesi var. Olası bir koalisyonla Suriye politikasını mevcut haliyle sürdürmek mümkün olamayacağından geçiş döneminde Erdoğan Türkiyeyi bir maceraya sürüklüyor.
ÜRETİLMİŞ KORKULAR
Tabi müdahale iç kamuoyuna Kürt devletini önleme hareketi, dış kamuoyuna IŞİDle mücadele ambalajıyla sunulacak. Yeni Şafakın yazdığı senaryoya göre 18 bin asker Karkamış ve Öncüpınardan Suriyeye girip 28-33 km derinliğinde ve 110 km uzunluğunda tampon bölge oluşturacak.
Hürriyetten Deniz Zeyreke göre ise Mehmetçikin Suriyeye girmesi sözkonusu değil. TSK, IŞİD ve Esad rejimi ile mücadele eden Suriyeli muhaliflere destek verme konusunda isteksiz. IŞİD mevzilerinin Fırtına toplarıyla ya da havadan bombalanması, muhaliflere lojistik destek verilmesi gibi adımlar için de yeni Meclisin tavrı bekleniyor.
Medyaya servis edilen müdahale gerekçeleri tamamen fabrikasyon. O gerekçeler:
- Kürtler Arap ve Türkmenlere etnik temizlik yapıyor.-
- Kürt koridoru açılıyor. Bu Türkiye açısından güvenlik tehdidi arz ediyor."
- Tel Abyadı kaybeden IŞİD, Esadın desteği ile batıya yöneliyor. IŞİD, Mera [Marea] Hattına kayarsa Esad da havadan destek verecek.
- IŞİD, Mera Hattını geçerse Cilvegözü ve Öncüpınar Sınır Kapılarının karşısındaki Bab el Heva ve Selame tehlikeye girer.
* Tek gerçekçi gerekçe sonuncusu. Evet, IŞİD Selame ve Heva kapılarını ele geçirirse Türk-Suud patentli son devrim projesi de suya düşer. Bu durumda Kaideci Nusra, eski Kaideci Ahrar ve diğer cihatçı grupların lojistik desteği kesilir.
KORKUTAN TEHDİT DEĞİL MODEL
* Etnik temizlik suçlaması daha YPG ve Burkan el Fırat güçleri Tel Ebyada ulaşmadan bir yaygara şeklinde başladı. Türkiyenin baş aktörü olduğu vekâlet savaşı Suriyede herkesi yerinden etti. Muhalif güçler Humusta Şiileri ve Hıristiyanları, Lazkiye kırsalında Alevileri temizlerken Suriyenin Dostları üç maymunu oynadı. Türkiyeden Tel Ebyada sokulan İslamcı güçler 2013te nüfusun yüzde 45ini oluşturan Kürtleri sürdüğünde aynı iki yüzlülük sergilendi. IŞİD 2014te Rakka, Menbic ve el Babta Kürtleri temizlerken yine kimse ses çıkarmadı. Suriye nüfusunun büyük çoğunluğu yer değiştirdi. Araplar da yerlerinden oldu, Türkmenler de. Rojava ise Rojavalığını etnik temizlik değil; etnik, dinsel ve mezhepsel renkleri toplumsal sözleşme ile bir arada yaşatma becerisine borçlu. Türkiyede hükümet ve müesses nizamı ürküten bu olmasın! Kürtler bağımsızlık ilan etmedi, Suriyeden kopmadı, kopmak gibi bir hedef de yok.
GÜVENLİK ALARMINI IŞİD İÇİN VERMEYENLER
* Kürtlerin güvenlik tehdidi oluşturduğu iddiasına gelince: Rojavanın 3 yıllık sicili ortada. Bütün bu karmaşada sınırların en güvenli olduğu yerler YPGnin kontrol ettiği şerit. Ne yazık ki Karkamış, Akçakale ve Çobanbeyin karşısındaki Cerablus, Tel Ebyad ve Rai sınır kapıları IŞİDin eline geçerken hükümetin güvenlik diye bir derdi olmadı. Ki bu kapılar Türkiyeden operasyon yürüten İslamcı örgütler tarafından teslim alınmıştı. IŞİD o İslamcılar arasından doğdu.
*Kürt koridoru meselesini 21 Haziranda yazıştım. Kürtler Rojavada topraklarını, evlerini, kadınlarını ve çocuklarını korkunç bir örgütten korumak için savaşıyor. Eğer Türkiyenin IŞİD ile mücadele diye derdi olsaydı önce Rojavaya dostluk elini uzatırdı. Ama tersi oldu. Kürtler kendi bölgelerinde kontrolü ele alır almaz Türkiye topraklarından Serekaniyeye (Rasulayn) giren silahlı güçlerin taarruzuna maruz kaldı. Bu saldırılar defalarca tekrarlandı.
IŞİDLE REJİMİN SAVAŞI
*Bu kirli kumpasta bıkmadan tekrarlanan bir diğer iddia: Esad IŞİDi destekliyor. En son Davutoğlu Rejim, IŞİDle bizim bildiğimiz bir mekanda, Hasekede, PYD kontrolüne yakın bir yerde görüştü. İki bölgeden rejim çekildi, DEAŞ ilerledi iddiasında bulundu.
Hükümetin saha bilgisi korkunç hatalarla dolu. Ve olabildiğince manipülatif. Başından beri böyle. Şamı 2 haftada altın tepside sunan bu istihbarat havuzunun derinliğini dört yılda hala anlayamadılar. Bir dönem Nusra gibi radikal örgütleri de Esadın kurdurttuğunu söyleyip durdular. Şimdi bu örgütler devrim komplosunun yeni lokomotifi Fetih Ordusunda yer alıyor. AKP yönetiminin ÖSOyu organize ettiği sıralarda Suriyede Kaideci ve cihatçı örgütler güçleniyor dediğimizde Esadın devrimi yolundan çıkarmak için Kaidecileri Sednaya hapishanesinden bıraktığını öne sürüyorlardı. O gün bırakılanlar bugün Türkiyenin desteklediği örgütlere liderlik ediyor. Krize müzakerelerle çözüm çabası çerçevesinde Sednayadan bırakılan Zehran Alluş İslam Tugayı ve İslam Ordusu, Hasan Abbud Ahrar el Şam, Ahmed İsa el Şeyh Şukur el Şam, Abdurrahman Suveys Liva el Hak ve Ebu Muhammed el Colani Nusra Cephesinin lideri olarak Esad yönetimine karşı savaşa katıldı. Bunların hepsi şimdi Türkiye, Katar ve Suudi Arabistanın besleme listesinde. IŞİDe asıl büyük kayıpları verdiren Haseke ve Deyr el Zorda Suriye ordusu oldu. Suriye ordusunun Halepte IŞİDe saldırmamasının nedeni de taktiksel. IŞİD ile diğer rakip güçlerin birbiriyle savaştığı yerlerde Suriye ordusu kenarda durmayı tercih ediyor.
DÖRT BOYUTLU ATEŞ
Eğer Suriyeye tampon bölge oluşturmak için girilirse Türkiye kendini dört boyutlu bir ateşin içinde bulacak. Bir kere egemen bir ülkenin topraklarına girilecek. Bu bir işgaldir. Efendim Suriye buraları zaten kontrol edemiyor diye itiraz ediliyor. Türkiye sınırlarını silah ve savaşçı akışına kapatsın ve Angajman kurallarım diyerek sınıra yaklaşan Suriye ordusuna ateş açmayı kessin bakalım kontrol kime geçiyor. Tampon bölge yüzünden TSK ile Suriye ordusu ister istemez kafa kafaya gelecek. İkincisi tampon bölge IŞİDin bulunduğu Cerablusu da içerecekse bu durumda IŞİD de doğrudan Türkiyeyi hedef almaya başlayacak. Bu, çatışmaların cephe hattında sınırlı kaldığı konvansiyonel bir savaş değil.
YPGnin bulunduğu bölgeler hedef seçilirse bu, Kürtlerle de savaş anlamına geliyor. Maazallah böyle bir savaş bizim şehirlerimizi de yakar. Barış süreci diye bir şey kalmaz. Barışçıl yüzlerce kilometrelik sınırı ateş hattına çevirmenin alemi nedir?
Peki Türkiyenin tampon bölge ya da angajman kurallarını genişleterek uzaktan koruma sağlama taktiğinden en fazla kim faydalanacak? Kaideci ve selefi cihatçı örgütler. Sakın kimse ÖSOdan ya da ılımlılardan bahsetmesin. Çünkü ılımlıların ruhuna Fatiha okunalı çok oldu.
Velhasıl müdahalenin Türkiyeyi Suriyeye dönüştürmeyeceğinin garantisi yok.
Dört yıldır izlediği ölümcül politikalarla Suriyeye ödettiği bedelin muhasebesini yapmaktan inatla imtina eden Türkiye artık kaybedeceklerini hesap etmek zorunda.
Sadece Suriyedekileri değil kendi Kürtlerini de kaybeder.Türkiye kendi iç barışını kaybeder.
Suriyenin içindeki terör Türkiyenin de sorunu haline gelir.
Ve Erdoğan fiili başkan rolüyle kaybettiği seçimi bu kez başkomutan olarak kazanmak istiyorsa bu hesap hepimizi yakar, tüm Türkiyeyi yakar.