DesoLate
Kayıtlı Üye
BRUCELLOZIS (Peynir) Hastalığı
Günümüzde tüketiciler çevreye zarar verilmeden üretilen, insanlara bulaşan hastalıklar yönünden güvenli, kalıntısı bulunmayan, ürünün kalitesini yansıtan doğru etikete sahip ürünleri tercih etmektedir.
Brucellozis hastalığı birçok dünya ülkesinde olduğu gibi ülkemiz hayvancılığı açısından da önemli zoonotik hastalıklardan biridir. Ekonomik kayıplarının yanısıra insan sağlığını da etkilemesi nedeniyle hem dünya ülkeleri hem de ülkemizde, salgın hayvan hastalıkları ile mücadelede ilk sıralarda yer almaktadır.
Hayvanlarda bu hastalık yavru atma, süt veriminde azalma, damızlık değerinin kaybolması, kısırlık gibi hem yetiştirici hem de ülke ekonomisi açısından ciddi kayıplara yol açmaktadır.
Hastalığın ülkemizde eradikasyonunu sağlamak amacıyla, 1984 yılında başlatılan ve 26 yıl sürmesi planlanan “Türkiye Brucellozis Mücadele Projesi” kapsamında her yıl aşılama programı uygulanmaktadır. Önümüzdeki yıllarda Avrupa Birliği ile olan ilişkilerimiz nedeniyle ulusal boyutta izleme ve tarama programı gündeme gelecektir.
Hastalığın kontrolü ve eradikasyonu çalışmalarınde sektörlerarası işbirliği büyük önem arz etmektedir. Bakanlığımız yanında Sağlık Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, İletişim Sektörü, Gıda Sektörü, Yetiştiriciler ve mahalli İdarelerin koordineli çalışması gerekmektedir. Koordineli çalışma sağlandığı ölçüde tüketiciyi koruma ve gıda güvenliği sağlanmış olacaktır.
Hayvan yetiştirenler, Teknisyenler, Et sanayinde çalışanlar, Laboratuvar çalışanları ve tüketiciler ancak veteriner hekimlerin kamuyu bilgilendirmeye yönelik programlarla kamuoyunun doğru ve eksiksiz olarak bilgilendirilmesi çalışmalarıyla koordineli hareket edecektir.
Hazırlanan bu kitapçığın, insan ve hayvan sağlığının korunması yanında milli ekonomiye de önemli katkı sağlayacağı inancıyla emeği geçenlere teşekkür ederim.
1.Brusellozis Nedir?
Brucella grubu bakterilerin oluşturduğu, bulaşıcı, enfeksiyöz bir hastalıktır. Özellikle sığır, koyun, keçi ve domuz gibi evcil hayvanlarda yavru atmaya neden olan ve aynı zamanda hayvanlardan insanlara da bulaşan (zoonozis), ekonomik yönden zarar verici ve halk sağlığı yönünden önem taşıyan bir hastalıktır.
Evcil hayvanlarda Bulaşıcı yavru atma hastalığı olarak bilinen hastalık, insanlarda Dalgalı humma, Bang hastalığı, Malta humması ve Akdeniz humması olarak da bilinmektedir.
2.Brusellozis Neden Önemlidir?
Hayvanlarda neden olduğu yavru kaybı, süt veriminde azalma, damızlık değeri kaybı, kısırlık gibi zararlar dikkate alındığında brusellozis evcil hayvanların en önemli hastalıklarından biri olarak kabul edilir. Hastalığın çabuk yayılması, kontrol ve mücadelesinin güçlüğü, uzun süre alması ve masraflı olması dikkati çekmektedir. Hayvansal protein kaynaklarına olan olumsuz etkisi, hayvan ve hayvansal ürünlerin ticaretine engel teşkil etmesi ve çoğunluğu kırsal kesimde bulunan kısıtlı imkanlara sahip hayvan yetiştiricilerinin sosyo-ekonomik gelişmesini engellemesi gibi zararlarının olması bir başka faktördür.
Ayrıca insan sağlığı açısından taşıdığı risk hastalığın önemini daha da artırmaktadır. İnsanlarda uzun süren bir hastalığa neden olan brusellozis fizik yetersizliği ve iş gücü kaybına neden olurken, tedavi ve hastane giderleri de önemli bir ekonomik kayba neden olmaktadır.
3.Brusellozis Ne Kadar Yaygındır?
Brusellozis Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Teşkilatı (FAO), Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Uluslararası Salgın Hastalıklar Ofisi (OIE) tarafından dünyada en yaygın zoonozis olarak kabul edilmektedir. Kuzey Avrupa, Kuzey Amerika ülkeleri, Avustralya ve Yeni Zellanda’da yıllar süren yoğun çabalarla brusellozis büyük ölçüde eradike edilmiştir. Buna karşın bazı Güney Avrupa ülkelerinde, özellikle Akdeniz bölgesi, Orta Doğu, Batı Asya’nın gelişmekte olan ülkelerinde, Hint Yarımadası, Afrika, Orta ve Güney Amerika’nın bir kısmında insan ve hayvanlarda yaygınlığını sürdürmektedir.
Hastalık kontrol programları ile hayvanlarda hastalık oranının azaltılamadığı gelişmekte olan ülkelerde insanlarda brusellozis oldukça yaygın görülmektedir. Sütlere ısıtma işleminin (pastörizasyon vb.) uygulanmadığı, çiğ süt ve süt ürünlerini tüketme gibi beslenme alışkanlıkları ve kötü hijyenik şartlar insanlarda enfeksiyon riskini artırmaktadır. Endüstrileşmiş bazı ülkelerde hastalık, hayvanlarda kontrol altına alındığı halde, dışarıya seyahat eden veya güvenli olmayan hayvan ürünlerini tüketen bireyler ve mesleki olarak maruz kalan gruplarda (çiftçiler, veteriner hekimlerler, laboratuvar ve mezbaha çalışanlarında) tek tük vakalar halinde görülmektedir.
Akdeniz ve Orta Doğu ülkelerinde insanlarda yıllık brusellozis insidensi her 100000 kişide 1-78 vaka arasında değişir. Ancak hastalığın yaygın olduğu ve hayvanlarda kontrol programları uygulanmayan bölgelerde 550’nin üzerinde vaka bildirilmiştir. Hayvanlarda kontrol tedbirlerinin zorunlu olduğu bazı Güney Avrupa ülkelerinin bir kısım topluluklarında dahi 100000 kişide 77 vaka bildirilmiştir. Dünyada 100 ülkeden yılda 500000’in üzerinde brusellozis vakası bildirilmektedir.
İnsan brusellozisi bir çok ülkede ihbarı mecburi bir hastalık olmasına rağmen, resmi rakamlar gerçek enfekte insan sayısını yansıtmamaktadır. Hastalığın bildirilenden 10-25 kat daha fazla olduğu tahmin edilmektedir. Bunun başlıca nedeni vakaların çoğunlukla doğru teşhis edilememesidir.
4.Ülkemizde Hastalık Ne Kadar Yaygındır?
Brucellozis ülkemiz de hem hayvanlarda hemde insanlarda ihbari mecburi bir hastalıktır.
Türkiye’de hayvanlarda brusellozisin prevalansını belirlemek amacıyla yapılan Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Araştırma Projesi ile 1998-1999 yıllarında 79 ilden tesadüfi örnekleme ile alınan toplam 34958 adet sığır kan serumu ve 30433 adet koyun kan serumu incelenmiştir. Hastalığın prevalansı sığırlarda %1.43, koyunlarda ise % 1.97 olarak tespit edilmiştir. Her köy bir sürü kabul edildiğinde sığırlarda 1313 köyde (sürü) prevalans % 11.5, koyunlarda ise 1077 köyde (sürü) prevalans % 15 olarak belirlenmiştir.
Bu çalışma bulguları daha önceki yıllarda olduğu gibi, hayvan hareketlerinin fazla olmadığı ve atık vakalarının nadir olduğu Orta ve Doğu Karadeniz sahil şeridindeki iller dışında, ülke genelinde hastalığın yaygın olduğunu göstermektedir.
Sağlık Bakanlığı kayıtlarına göre yıllar itibariyle insanlarda tespit edilen vaka sayılarında belirgin bir artış görülmektedir (1970-1980: 937 vaka, 1981-1990: 17 920 vaka, 1991-1998: 56 349 vaka). Vaka sayısındaki bu artış teşhis imkanlarının daha iyileşmesi, hastalık bildirme oranının artması ve hastalıkla mücadeledeki yetersizliğe bağlı olabilir.
5.Hastalığın Etkenleri Nelerdir?
Altı türü bulunan Brucella grubu mikroorganizmalardan Brucella melitensis, Brucella abortus ve Brucella suis halk sağlığı yönünden büyük önem taşır.
B. melitensis başlıca koyun ve keçileri etkilemekle birlikte sığır ve köpekleri de enfekte edebilir. Kırsal kesimde insanların bu hayvanlarla yakın teması ve koyun-keçi sütünün geleneksel tüketim şekli nedeniyle koyun-keçi brusellozisi (B.melitensis) ülkemizde insan sağlığına olumsuz etkisi bakımından daha büyük öneme sahiptir. B.melitensis’in 3 biyotipi bulunur.
B. abortus, sığırlarda enfeksiyon oluşturur, fakat manda, deve, geyik, at, koyun, köpek, domuz ve insanlara da bulaşır. İnsanlar için patojenitesi bakımından B. suis’ten sonra gelir. B. abortus’un 7 biyotipi vardır.
B. suis, başlıca domuzlarda enfeksiyon oluşturur, ancak ren geyikleri, sığır, manda ve diğer bazı yabani hayvanlarda enfeksiyon oluşturduğu tespit edilmiştir. B. melitensis’ten sonra insan için en patojenik türdür. B. suis’in 5 biyotipi vardır.
B. canis, erkek ve dişi köpeklerde genital organ enfeksiyonları ve dişilerde yavru atmaya neden olur. Diğer 3 tür kadar halk sağlığı açısından önem taşımasa da insanlara bulaşabilir. İnsan dışında diğer hayvanlara bulaştığı bildirmemiştir.
B. ovis, koçlarda enfeksiyon oluşturur. İnsan ve diğer hayvanları enfekte etmez.
B. neotomae, doğal şartlarda sadece çöl ratlarını enfekte ettiği bilinmektedir.
Son yıllarda İngiltere ve Amerika Birleşik Devletlerinde deniz memelilerinde enfeksiyona neden olan farklı bir Brucella türü mikroorganizmalar izole edilmiştir. Laboratuvar çalışanlarında enfeksiyon oluşturması bu türün de insanlar için patojen olduğunu ve Brucella grubu mikroorganizmaların ve onların potansiyel bir zoonoz olarak ekolojik yaygınlığını göstermektedir.
6.Brucella Grubu Mikroorganizmaların Çevre Şartlarına Dayanıklılığı Nasıldır?
Brucella grubu mikroorganizmalar genellikle konakçı hayvan dışında çoğalmazlar. Fakat ortamın ısı, nem ve asitlik değerlerine bağlı olarak değişik sürelerde canlılıklarını sürdürürler. Brucella mikroorganizmaları direkt güneş ışığı, dezenfektanlar, pastörizasyon ve kuru şartlara duyarlıdır. Güneş ışığında 1-12 saatte, 60 oC’de 10 dakikada, 100oC’de hemen ölürler. Çeşme suyunda 4-8oC’de birkaç ay, 0oC’de 2.5 yıl, dondurulmuş dokularda birkaç yıl, nemli toprakta 60 gün ve 20oC’de % 40 nemli ortamda 144 gün canlı kalabilirler. İdrarda 30 gün, atık fötuslarda en az 75 gün ve uterus akıntılarında 200 günden fazla canlı kalabilir. Enfekte dışkı materyali ile bulaşık altlıkta 56-61oC’lerde 4.5 saatte tahrip olur. Çiğ sütten yapılan tuzsuz krema yağında buzdolabında 142 gün, %10 tuz içeren salamura peynirde 45 gün, %17 tuz içerende ise 1 ay canlı kalır. Etin normal dinlendirilmesi süresince oluşan pH değişikliği (asitlik) ette bulunabilecek Brucella mikroorganizmalarını öldürmeye yeterlidir.
7.Brusellozis Nasıl Bulaşır?
Brusellozis, duyarlı hayvanlara genellikle enfekte hayvanlarla doğrudan temas yoluyla veya enfekte hayvanların akıntılarıyla bulaşık çevreden geçer. Atık yavrular, yavru zarları ve sıvıları, yavru atmış veya doğum yapmış enfekte bir hayvanın vaginal akıntılarının hepsi son derece fazla sayıda enfeksiyöz Brucella Brucella
Genel kural olarak brusellozis bir sürüden diğer bir sürüye enfekte veya enfeksiyöz etkene maruz kalmış hayvanların sürüye sokulmaları ile görülür. Bu şekilde bulaşma enfekte veya satın almadan önce enfeksiyona maruz kalmış hayvanların sürüye sokulması ile görülür. Hastalık aynı zamanda brusellozisten ari bir sürünün hastalıklı sürü ile aynı merada otlatılması ile de bulaşır. Ayrıca köpek ve kediler, kuşlar, yabani hayvanlar atık yavru ve yavru zarlarını bir meradan diğerine taşıyarak dolaylı olarak bulaşmada rol oynayabilirler.
8. Brucella Etkenleri Hayvanların Vücudunda Nerelerde Bulunur?
Sindirim veya deri ve mukozal yüzeylerden vücuda giren mikroorganizmalar lenf kanalları yoluyla en yakın lenf yumrusuna ulaşarak burada çoğalırlar. Daha sonra kan yoluyla bütün vücuda yayılırlar, ancak bu etkenin bütün organlara yerleştiği anlamına gelmez. Bakteriyemi olarak adlandırılan bu geçici devreden sonra etkenler özellikle gebe uterus, memeler, testisler, lenfoid doku ve organlar (lenf yumruları, karaciğer ve dalak gibi) ile daha az olarak eklemler, tendo kılıfları ve bursalara yerleşirler. Hastalığın daha sonraki evrelerinde Brucella mikroorganizmaları ya tamamen kaybolurlar ya da çoğu vakada olduğu gibi meme üstü ve genital lenf yumrularında gizli olarak kalırlar.
9. Brusellozisin İnkübasyon Süresi Ne kadardır?
İnkübasyon süresi mikroorganizmanın enfeksiyöz dozuna maruz kalınması ile hastalık belirtilerinin görülmesi arasında geçen süredir. Hayvanlarda brusellozisin inkübasyon süresi 2 hafta ile 1 yıl, hatta bazı durumlarda daha uzun olmak üzere oldukça değişiklik gösterir. Görülen ilk belirti abortus olduğunda, minimum inkübasyon süresi yaklaşık 30 gündür. Bazı hayvanlar teşhiste kullanılan serolojik testlerde pozitif reaksiyon geliştirmeden önce atık yapabilir. Bazı enfekte hayvanlar hiç atık yapmaz. Genel olarak atık yapmayan enfekte hayvanlar enfeksiyondan sonra 30-60 gün içinde teşhis testlerinde pozitif reaksiyon oluşturur. Ancak bazı hayvanlar birkaç ay ile 1 yıldan fazla pozitif bir reaksiyon geliştirmeyebilir.
Enfeksiyona duyarlılık ve hastalığın belirtileri yaş, cinsiyet, ırk, gebelik durumu, hayvanın bağışıklık durumu, alınan bakterinin miktarı, türü ve virülensine göre değişiklik gösterir.
Gebe iken alınan enfeksiyon çoğunlukla atıkla sonuçlanır. Gebe olmayan koyunların ilk defa enfekte olduklarında bir sonraki gebeliklerinde atık yapmadıkları ve bir bağışıklık geliştiği ileri sürülmektedir. Ancak keçilerde böyle olmamakta, mevcut enfeksiyon hayvan gebe kaldığında uterusa yayılmaktadır.
10. Hastalığın Hayvanlardaki Belirtileri Nelerdir?
Sığırlarda:
Dişi hayvanlarda başlıca belirti yavru atmadır. Yavru atma genellikle gebeliğin 5-7 nci aylarında görülür. Gebelik süresini tamamlayarak doğan yavrularda da doğum sonrası hemen ölüm görülebilir. Yavru zarlarının atılamaması ve uterus iltihaplanması sonucu tekrar gebe kalma süresi uzar veya kalıcı kısırlık oluşabilir. Yavru atma ve tekrar gebe kalma aralığının uzaması nedeniyle laktasyon süresindeki değişiklikler sonucu süt verimi azalabilir. Tamamen duyarlı sürülerde atık oranı % 30-80 arasında olabilir. Bütün enfekte hayvanlar yavru atmazlar ve bazı vakalarda atık oranı çok düşük olup hastalık sinsi seyreder. Bazı hayvanlarda bacak eklemlerinde yangı ve şişlikler görülebilir. Erkek hayvanlarda da üreme organları etkilenir. Enfekte inekler genellikle bir kez yavru atarlar (bu nedenle enfeksiyonun ilk defa girdiği sürülerde atık oranı yüksektir). Ancak bazı hayvanlar daha sonraki gebelikleri süresince de atık yapabilir ve daha sonraki gebeliklerden doğan yavrular zayıf ve sağlıksız olabilir.
Enfekte hayvanların buzağıları sağlıklı görünseler dahi, enfekte inekler enfeksiyöz mikroorganizmaları vücutlarında bulundurup saçmaya devam ederler ve hastalığın tehlikeli kaynakları olarak dikkate alınmalıdırlar. Ayrıca düşük oranda da olsa enfekte analardan doğan buzağılar enfeksiyonu gizli olarak taşıyabilirler. Bu buzağılar ilk gebeliklerine kadar herhangi bir belirti göstermez ve serolojik testlerde negatif olarak bulunurlar. Bu hayvanlar sürüde hastalığın devamını sağlayan bir enfeksiyon kaynağı olarak rol oynarlar. Bu nedenle enfekte bir anadan doğan buzağılar aşılansalar dahi gizli enfeksiyon devam edebileceğinden damızlıkta kullanılmamalıdır. İneklerde meme ve meme lenf yumrularında kalıcı enfeksiyon nedeniyle enfekte hayvanlar yaşamları boyunca sütle zaman zaman mikroorganizmayı çıkarır ve insanlar için risk oluştururlar.Atık veya doğumu takiben etkenler uterus akıntılarıyla 15 gün süreyle yoğun olarak atılır. Akıntılar azaldıkça mikroorganizmanın atımı da hızla düşmesine rağmen 2-3 ay sonra temizlenir.
Koyun ve Keçilerde:
Bu hayvanlarda da başlıca belirti yavru atmadır. Yavru atma genellikle gebeliğin son 2 ayında görülür. Canlı fakat zayıf kuzu doğumu görülebilir. Keçiler enfeksiyona koyunlardan daha duyarlıdır. Keçilerde mikroorganizmaların atık veya doğumu takiben enfekte uterustan atılımı koyunlara oranla daha çok ve uzun sürer. Genellikle 2-3 ay , bazen daha uzun sürebilir. Koyunlarda ise genellikle 3 haftadır. Koyunlarda enfeksiyon kendini sınırlayıcı karakterde olup, enfekte hayvanlar ortalama 6 ay içinde enfeksiyondan doğal olarak ari olmaya bir eğilim gösterirler. Ancak yaklaşık % 20’si daha uzun süre taşıyıcı olabilir. Bir defa atık yapan koyunlar nadiren ikinci kez yavru atarlar ve tekrar enfeksiyona oldukça dirençlidirler. Sığırlarda olduğu gibi az oranda olmasına rağmen enfekte annelerden doğan kuzu ve oğlakların enfeksiyonu gizli olarak taşıma ihtimali mevcuttur. Atık yapan koyunlar genel olarak 2 aya kadar sütle mikroorganizmayı çıkarırlar. Ancak nadiren sütle 140-180 güne kadar da atım tespit edilmiştir. Keçilerde kalıcı enfeksiyon görülebilir bu durumda mikroorganizma sütle en az iki laktasyon belki daha uzun süre atılabilir.
Koyun ve keçilerde süt üretiminde azalış sığırlara göre daha fazla olmaktadır, ancak infertilite oranı sığırlara oranla daha düşüktür.
11. Brusellozis Nasıl Teşhis Edilir?
Enfekte hayvanları görünümlerine göre tespit eden etkili bir yol yoktur. Hastalığın teşhisi ancak laboratuvar testleri ile olur. Laboratuvar teşhisi ya mikrorganizmanın kendisinin tespiti veya ona karşı oluşan antikorların kan serumu ve sütte ortaya konulması ile olmaktadır. Bu amaçla Laboratuvara etkenlerin tespiti amacıyla atık yavru, yavru zarları, vaginal svablar, süt örnekleri, antikorların tespiti amacıyla kan serumu ve süt örnekleri uygun şartlarda gönderilir.
Rose Bengal Plate Test, Süt Halka Testi, Tüp Aglutinasyon Testi, Komplement Fikzasyon Testi ve ELISA en fazla kullanılan teşhis testleridir.
12. Hayvanlarda Brusellozis Tedavi Edilebilir mi?
Yapılan denemelerde tedavide çok başarılı sonuçlar alınamamıştır. Brucella
13. Hayvanlar Brusellozisten Nasıl Korunur?
Brusellozis enfeksiyonu bir sürüye girdikten sonra o sürünün hastalıktan ari hale getirilmesi oldukça güç, zaman alıcı ve masraflıdır. Ayrıca hayvan sahibi, yakın çevresi ve süt ürünlerini tüketenler için oluşan risk göz önüne alındığında hastalıktan korunma büyük önem taşır.
Brusellozisin kontrolü genel hijyenik tedbirlerin uygulanması, karantina, enfekte hayvanların sürüden çıkarılması (test ve kesim) ve aşılama yöntemleri ile olmaktadır.
Yavru atan hayvanların tüm atıkları ile bu atıkların temas ettiği yem ve altlıklar ya derine gömülerek üzerine yanmamış kireç dökülmeli veya yakılarak imha edilmelidir. Ahır ve ağıllarda dezenfeksiyon yapılmalıdır.
Sürüye veya işletmeye yeni hayvan satın alındığında test yaptırılmalı (Ergin S-19 aşısıyla aşılanan dişi sığırların aşılama tarihinden 6 ay sonra, genç S-19 aşısı ile aşılanmış 4-8 aylık dişi danaların aşılama tarihinden 12 ay sonra serolojik muayene sonuçlarının güvenilir olacağı dikkate alınmalıdır.) ve bunlar diğer hayvanlardan ayrı tutularak 30-60 gün sonra tekrar test yaptırıldıktan sonra diğer hayvanların yanına konulmalıdır. Bu uygulama, alındığında inkübasyon periyodunda olan (enfeksiyona yeni maruz kalmış) hayvanların tespitine yardımcı olur. Hayvan satın alınacağında brusellozis bulunmayan sürüler tercih edilmelidir. Ayrıca hastalığın yayılmasını önlemek için brusellozis tespit edilen hayvanlar satılmamalıdır.
Bütün atık vakalarında zaman geçirilmeden Bakanlık İl ve İlçe Müdürlüklerine veya bir veteriner hekime müracaat edilmelidir. Hayvanlar brusellozise karşı aşılatılmalıdır. Sürüye yeni katılan hayvanların da aşılatılmasına dikkat edilmelidir.
14. Ülkemizde Hayvanlarda Brusellozis ile Nasıl Mücadele Edilmektedir?
Dünyanın her yerinde Brusellozis ile mücadelede genel kural olarak 3 aşamadan oluşan bir program uygulanmaktadır.
1-Hastalığın sürü prevalansı % 5-10 olduğunda genç ve ergin tüm hayvanların yoğun olarak aşılanması ile hastalık oranı azaltılmaya çalışılır.
2-Sürü prevalansı %1’lere düşürüldükten sonra sadece genç hayvanlar aşılanır, ergin hayvanlara test ve kesim uygulanır.
3-Hastalık kontrolünün son aşamasında aşılama durdurulur test ve kesim uygulanır. Yapılan taramalarla enfekte olduğu tespit edilen hayvanlar kesime sevk edilir.
Ülkemizde hastalıkla mücadele yoğun aşılama yapılmakta ve sığırlarda tazminatlı kesim uygulanmaktadır. Koyun ve sığırların aşılama çalışmalarına 1960’lı yıllarda devlet çiftliklerinde başlanmış ve daha sonra belirli sayıda halk elindeki hayvanların aşılamasına geçilmiştir. 1984 yılında uygulamaya konulan ve 26 yıl sürmesi hedeflenen 'Türkiye Brusellozis Mücadele Projesi’ ile bölgelere göre aşamalı olarak 4-8 aylık dana ve 3-8 aylık kuzu ve oğlakların aşılanmasına başlanmıştır. Yalnızca genç hayvanların aşılanması ile tüm popülasyonda bağışıklığın oluşması uzun yıllar alacağından etkili bir popülasyon bağışıklığı için ergin hayvanların da aşılanması gereği üzerine 1991 yılından itibaren hastalık mihraklarında ergin hayvanların azaltılmış doz aşılarla aşılanmasına başlanmıştır