Bozayı kim buldu, Bozayı kim icat etti. Farsça büze, Moğolca bodso biçimleriyle bilinen sözcüğün kökünün Soğd diline kadar uzandığı söylenir. Meyhaneciden kefil istemişler, bozacıyı göstermiş, sözünün de belirttiği gibi 16.-17. yüz-yıllarda çok yaygın olan bozahanelerde satılan bozalar az çok sarhoşluk vermekte, çok yerde de içine esrar katılmaktadır. Ankara köylerinde sarhoş eden bozaya mırmırık denir. Evliya Çelebi bozacıları esnaf-ı bozacıyan-ı mezmuran ve esnaf-ı tatlı bozacıyan olarak ayırrnıştır; Evliyaya göre, bozacılar Pirimiz Sarı Saltuk Sultandır dese de, Pirleri Salsal Tatardır. Ebussuüd fetvalarında acı ve tatlı boza ayrımı yapılsa da, çarşıdan boza alınması ve bozahaneye gidilmesi hoş görülmez buyurmuştur.
Kapıların süvesine yani çerçevesine hasır asılması meyhane işareti olduğuna göre, Evliyanın keçesi de aynı işlevi görüyor olmalıdır. Oy-sa Ankara meyhane ve bozahaneleri Çelebiden önce 1589da kapatılmış, yedi ay sonra gelen ikinci ferman üzerine Ankarada vaki olan bozacının küpleri ve çanakları kırılub bil-külliye ref olunmuştu.
İstanbulda zamanında Kırım Tatarlarının bozasının ünlü olduğunu biliyoruz. 1567 yılına ait olup, Eyüp Sultan civarında edilen münasebetsizliklerin meni hakkında verilen fermanda mahallede fahişelik, şürb-i hamr, zar ve satranç oynamakla birlikte Tatar bozası işlenmesi de şerle haklarından gelinmek için sebep sayılmıştır.
1768- 74 Osmanlı-Rus Savaşında Tatarlara kızan Ahmet Resmi Efendi, Tatarların tembelleşip zaafa düştüklerini, geleneksel içkileri olan bozayı bırakıp çay, kahve, afyona daldıklarını iddia eder. İstanbulun Vefa bozası ise Balkan Savaşı sırasında Ermeni usulü yerine Arnavut bozasıyla ününü kazanmıştır. Ankarada da boza geleneği Akman bozasıyla sürmektedir. İstanbulun yerlisi bozayı dükkanda satarken Arnavutlar kış gecelerinde seyyar satardı. Seyyar bozacılar artık mani söylemeseler de, kış gecelerini şenlendirmeye, kimine göre de hüzünlendirmeye devam ediyorlar. Bozanın gece içilmesi Hızırın ab-ı hayatı olmasındandır, onun gibi bozanın da yeri gizlidir.