Bordo Mavinin Hikayesi

ashli

Bayan Üye
Mavi rengi nasıl bilirsiniz?

Tamam, özgürlüğü simgeler.

İnsana uçsuz bucaksız gökyüzünü, derin koyları hatırlatır; bir başınalık ve sonsuzluk gibi şeyler.

'Mavi' denince akla gelenler bu ve benzeri imgelerdir herhalde.

Birde zor insanların tercihiymiş bu renk; zor olmayı ve kendi başına takılmayı ilke edinenlerin.

Bunları mavi renk hastası olduğumdan anlatmıyorum. Ama yine de yazacaklarımla bir ilgisi var elbette. Fakat 'yalnız bir mavi' olarak değil!

Mavi, yanında 'bordo' yoksa misketten başka nedir'?

Bir zamanlar misket ve bu yaşımda, gökyüzünü hatırlatıp hatırlatıp duran bir renk! Ve bütün zamanlarda, ancak bordoyla yan yana geldiği takdirde gerçek anlamına kavuşabilen bitimsiz bir özlem.

Nedir 'bordo'?

Elbette o da tek başına 'yalnız bir bordodur'.

Yine de, önce aşk mı gelir insanın aklına yoksa asalet mi bordo denilince?

Vurup kırmaya, savaşa mı çağırır insanı, çelikten yıkılmaz dostluğa, baki bir dayanışmaya mı?

Yoksa ne?

Hiç biri ya da hepsi.

Bütün bunlar biraz bordodur ama tamamıyla değil.

O, en çok inatçı mücadeleyi, adil ve dingin bir yarışı, şımarmayan sevgiyi hatırlatır insana.

Ve biraz içe dönük bir aşkınlığı.

Sağlam bir aidiyet veya anıştırma yoksa hep böyle değil midir renkler? Aynı anda, hemen hemen benzer şeyleri hatırlatan, dışımızda olduğu kadar içimizde de devinip duran..

Çocukken; yani çok uzun süren yılarda, renk aidiyetimin ciddi bir kısmı, aklımı başımdan alan misketlerde saklıydı. Sarı, beyaz, yeşil, mavi yuvarlaklar aklımı ve ayağımı aynı anda keserdi yerden. Kanıma karışır giderdi renkli, yuvarlak camlar.

Bu denli keskin duygu imgelemini, çocukluğun 'geçmeyen günlerinden' kalan çağrışımlar verebilir.

O 'sihirli yaşlarda' öyledir.

'Renklerin dili' ne ilgi alanım ne de o konuda uzman biri değilken, niye anlatıyorum bütün bunları?

Meramım maviyi, bordoyu, yeşili anlatmak değil elbet.

Birden bire de kapılmadım renkler üzerine yazma isteğine.

Bir kaç gün önce maç seyrederken, oyunun ortada oluşundan mıdır, maçın zevksizliğinden midir ne, yine o 'geçmeyen günler' ışık hızıyla alıp götürdü beni.

Zihnim otuz yıl öncesine, küçük ama hoyratça bir pike yaptı. Bu çıkıntılık, bu gündem aymazlığı o minik pike yüzünden işte.

Bir renge yenilmezlik atfetmek buluğa ermemiş, bakir bir aklın işi olabilirmiş..

Gerçeğin daha semtimize uğramadığı, benekli bulutların terkisinde dört nala gittiğimiz zamanların işi..

Galip gelmekle veya mağlubiyetle ilgisi yok bu kabulün. O yaşlarda, sonuç ne olursa olsun fark etmez çünkü.

Çocuğun gözünde her zaman yenilmezdir tuttuğu renkler.

Kesinlikle böyledir.

Bu duyguyu, çok uzun yıllar nasılda yaşamışım tepe tepe..

Ve nasıl, ne zaman terk edip gitmiş beni, iki rengin bir arada olmasının renk olmaktan çıkıp dünya kadar anlama büründüğü yıllar..

Diğer bütün iki renklerin, beş renklerin, on renklerin, gökkuşağının hiç bir zaman yanına yaklaşamayacağı kadar güzel, güçlü ve dünya durdukça bana ait olan 'iki renkti' onlar.

O iki renk öylesine 'ben' olmuştu ki, diğer bütün renkler 'ölesiye ötekiydi'.

Bu renkler varken, başka renklerin şansı olamazdı. Başka renkler 'bordo maviye' saygı duymak, önünde eğilmek, yenilmek için vardı.

Misket oynarken gözüme ilahi güzellikte gelen lacivert, sahalarda iblisin, kırmızı, zebanilerin günlük giysisi oluverirdi.

'Bordo mavi' dışındaki bütün renklere tam saha bir 'düşmanlıktı' bu.

Dopdolu bir 'inançtı' bordo maviye.

*

Biz nerdeyiz, sen nerede hesabı, 'Galatasaray galibiyetinden sonra bunlar mı yazılır?' diye mırıldandığınızı biliyorum.

Haklısınız da.

Ama bende haklıyım: O galibiyeti değerlendirecek, ve de bu işi benden iyi yapacak yüzlerce adam var. Varsın, benim ki eksik olsun dedim.

Bir mazeretim daha var: Benim içimden böyle bir yazı yazmak geldi.

Alınan ve alınacak tüm galibiyetleri, mağlubiyetleri bir kenara koyup, yalnızca 'bordo ve mavi'yi yazmak.


alıntıdır....
 
takipçi satın al
Uwell Elektronik Sigara
instagram takipçi hilesi
takipçi satın al
tiktok takipçi hilesi
Geri
Üst