nones
Bayan Üye
Kundalini nedir? Sanskritçe kelime genelde konunun işlevi hakkında gerçek fikirleri olmayanlar tarafından değişik şekillerde tercüme edilmiştir.
Kelimenin kökü kund, "yanma" anlamına geldiği anlaşılmaktadır. Bu anlam isabetlidir, çünkü Kundalini Ateş'in yanma yönüdür. Ancak delik, tas veya kase anlamına gelen sıfat kunda, kelimenin anlamını daha açmaktadır. Burada Ateşin yandığı bir kap fikri verilir. Ancak bundan fazlası da var. Ayrıca kundala sıfatı vardır, onun anlamı sarma, spiral, halka anlamına gelir. Burada Ateşin çalışma ve açılma şekli konusunda bir fikir ediniriz. Bu esas köklerden Kundalini kelimesi doğar ve Ateşe yaratıcı dişilik verir. Bazen söz edildiği gibi Ateş Yılanı, uyandırıldığında ritmik şekilde yukarıya ve aşağı hareket eden Ateş akışları şeklinde açığa çıkan kap/rahim içinde uyuyan dişil yaratıcı güçtür. Daha özel ve bireysel gücü açısından insan omuriliğin tabanında rahimde kıvrılmış uyuyan evrimsel yaratıcı gücün dişil yönünü ima eden bir kelimedir. Onun uyarılmasında birey tam kontrol sağlayacak bir konumda olmadığında, alabildiğine tehlike, hatta felaketle doludur, ve böyle kontrol gücü ancak, insanoğlunun büyük çoğunluğun ötesinde, evrimsel yolun daha yüksek merhalelerine yaklaşıldığı zaman gelir.
Arada bir, sadece bakmakla yetinen ve kapmaya çalışmayan öğrenciye Kundalini hareketinin görüntüleri belirlenecektir. Aşağıdaki betimler böyle bir öğrencinin gözleri önünde serilen Kundalini'nin çalışmasıdır. Gördüklerimi şüphesiz kusurlu olarak elimden geldiği kadar anlatmaya çalıştım. Deneyimler bazı yetkili deneylerle desteklenmiştir. Her ne kadar bir öğrencinin deneyim ve deneylerini diğer bir öğrenciyle tam ve eksiksiz olarak paylaşılması imkansız ve yasaksa ve Kundalini'yı açığa çıkarma tekniği — teknik bireyin ruh notasına göre önemli ölçüde değişir — konusunda en ufak ima vermek daha da imkansız ve yasak olduğu halde, yine de arada bir bu deney ve deyimlerin havasını en azından bir ölçüde paylaşma izni verilir.
Umulur ki okuyucu için Kozmik Şuurunun en altı kademesinin daha geniş bir bilincine süptil bir uyanışı olur, böylece ruhsal ozon diyebileceğimiz şeyin hafif bir kokusu alınıp yaşamının sınırları içinde Yüksek Benliği himayesinde en geniş benliğiyle irtibat kurulur. O bir kurtuluş, özgürlük elde eder. En sonunda kanatlarının kullanımını yeni elde eden bir kuş kadar hafif olur. Uçamazsa bile kanatlarını çırpar. Bu çırpınmalar sırasında gerçek ve gerçek olmayan, doğru ve yanlış, kullanışlı ve kullanışsız, çirkin ve güzeli ayırt etmeye başlar. Bu şekilde uyarılan ayırt etme yeteneğini sürekli kullanamazsa da, en azından biliyor, deneyimlemiştir ve ergeç bilgi-deneyim istikrarlı bir faaliyet haline gelir. Bu durumda sonunda onda ebediyen Hayat Ateşi uyandıracak ve sonsuz krallığın Taç Çiçeğini başının üstüne koyacak Kundalini'nin ilk kıpırdamaları başlar.
Hepimiz Krallıktan uzağız, ama belki de burada aktarılan deney ve deneyimler kral'ca yaşamın özelliği konusunda ne denli soyutta olsa bazı ip uçları sunabilir, dayanma ve fethetme cesareti verebilir.
Bu deney ve deneyimleri akla hitap edecek şekilde gözden geçirip düzeltmedim, hele genel anlamda rasyonel şekle sokmak için hiç uğraşmadım. Çok az değişiklik dışında sözleri geldiği gibi bıraktım. Değerleri mantığa hitap etmelerinde değil, azimli öğrencinin aynı zamanda kendisine ait olarak hissedeceği bir şeyin yansıması olarak vardır. Anlatılanların anlaşılmazlığında kendisinin de karşı konmaz bir şekilde içine çekildiği bir şeyi sezer. Her ne kadar fantastik gelirse, okuyucu bunların gerçek olmadığı için değil, kendisi için son derece gerçek olduğu için fantastik geldiğini anlayacaktır. Umarım ki, onlar absürd gibi geldiğinde, absürdlüğü, saçma gözükmelerinden değil, sadece bütün normal deneyimlere o denli farklı oluşlarındadır. Belki de sınırlı anlayışına göre saçma da gelse, belki de bazılarına daha anlamlı gelebilir.
Tanımlamalar zihinle değil, sezgilerle hafifçe okunsun, ne olabilir veya ne olmayabilir konusunda sabit ön yargılarla değil, ama kalp, irade ve zihin her şeye açık olarak. Okuyucu farkında olsun ki, inanılmaz olanın gerçek dışı olması şart değildir ve bütün işlevleriyle — fiziksel, duygusal, zihinsel ve ötesi — "Ben" dediğimiz şuur en çılgın düşlerimizin hayal edemeyeceği kadar olağandışıdır.
ALINTIDIR
Kelimenin kökü kund, "yanma" anlamına geldiği anlaşılmaktadır. Bu anlam isabetlidir, çünkü Kundalini Ateş'in yanma yönüdür. Ancak delik, tas veya kase anlamına gelen sıfat kunda, kelimenin anlamını daha açmaktadır. Burada Ateşin yandığı bir kap fikri verilir. Ancak bundan fazlası da var. Ayrıca kundala sıfatı vardır, onun anlamı sarma, spiral, halka anlamına gelir. Burada Ateşin çalışma ve açılma şekli konusunda bir fikir ediniriz. Bu esas köklerden Kundalini kelimesi doğar ve Ateşe yaratıcı dişilik verir. Bazen söz edildiği gibi Ateş Yılanı, uyandırıldığında ritmik şekilde yukarıya ve aşağı hareket eden Ateş akışları şeklinde açığa çıkan kap/rahim içinde uyuyan dişil yaratıcı güçtür. Daha özel ve bireysel gücü açısından insan omuriliğin tabanında rahimde kıvrılmış uyuyan evrimsel yaratıcı gücün dişil yönünü ima eden bir kelimedir. Onun uyarılmasında birey tam kontrol sağlayacak bir konumda olmadığında, alabildiğine tehlike, hatta felaketle doludur, ve böyle kontrol gücü ancak, insanoğlunun büyük çoğunluğun ötesinde, evrimsel yolun daha yüksek merhalelerine yaklaşıldığı zaman gelir.
Arada bir, sadece bakmakla yetinen ve kapmaya çalışmayan öğrenciye Kundalini hareketinin görüntüleri belirlenecektir. Aşağıdaki betimler böyle bir öğrencinin gözleri önünde serilen Kundalini'nin çalışmasıdır. Gördüklerimi şüphesiz kusurlu olarak elimden geldiği kadar anlatmaya çalıştım. Deneyimler bazı yetkili deneylerle desteklenmiştir. Her ne kadar bir öğrencinin deneyim ve deneylerini diğer bir öğrenciyle tam ve eksiksiz olarak paylaşılması imkansız ve yasaksa ve Kundalini'yı açığa çıkarma tekniği — teknik bireyin ruh notasına göre önemli ölçüde değişir — konusunda en ufak ima vermek daha da imkansız ve yasak olduğu halde, yine de arada bir bu deney ve deyimlerin havasını en azından bir ölçüde paylaşma izni verilir.
Umulur ki okuyucu için Kozmik Şuurunun en altı kademesinin daha geniş bir bilincine süptil bir uyanışı olur, böylece ruhsal ozon diyebileceğimiz şeyin hafif bir kokusu alınıp yaşamının sınırları içinde Yüksek Benliği himayesinde en geniş benliğiyle irtibat kurulur. O bir kurtuluş, özgürlük elde eder. En sonunda kanatlarının kullanımını yeni elde eden bir kuş kadar hafif olur. Uçamazsa bile kanatlarını çırpar. Bu çırpınmalar sırasında gerçek ve gerçek olmayan, doğru ve yanlış, kullanışlı ve kullanışsız, çirkin ve güzeli ayırt etmeye başlar. Bu şekilde uyarılan ayırt etme yeteneğini sürekli kullanamazsa da, en azından biliyor, deneyimlemiştir ve ergeç bilgi-deneyim istikrarlı bir faaliyet haline gelir. Bu durumda sonunda onda ebediyen Hayat Ateşi uyandıracak ve sonsuz krallığın Taç Çiçeğini başının üstüne koyacak Kundalini'nin ilk kıpırdamaları başlar.
Hepimiz Krallıktan uzağız, ama belki de burada aktarılan deney ve deneyimler kral'ca yaşamın özelliği konusunda ne denli soyutta olsa bazı ip uçları sunabilir, dayanma ve fethetme cesareti verebilir.
Bu deney ve deneyimleri akla hitap edecek şekilde gözden geçirip düzeltmedim, hele genel anlamda rasyonel şekle sokmak için hiç uğraşmadım. Çok az değişiklik dışında sözleri geldiği gibi bıraktım. Değerleri mantığa hitap etmelerinde değil, azimli öğrencinin aynı zamanda kendisine ait olarak hissedeceği bir şeyin yansıması olarak vardır. Anlatılanların anlaşılmazlığında kendisinin de karşı konmaz bir şekilde içine çekildiği bir şeyi sezer. Her ne kadar fantastik gelirse, okuyucu bunların gerçek olmadığı için değil, kendisi için son derece gerçek olduğu için fantastik geldiğini anlayacaktır. Umarım ki, onlar absürd gibi geldiğinde, absürdlüğü, saçma gözükmelerinden değil, sadece bütün normal deneyimlere o denli farklı oluşlarındadır. Belki de sınırlı anlayışına göre saçma da gelse, belki de bazılarına daha anlamlı gelebilir.
Tanımlamalar zihinle değil, sezgilerle hafifçe okunsun, ne olabilir veya ne olmayabilir konusunda sabit ön yargılarla değil, ama kalp, irade ve zihin her şeye açık olarak. Okuyucu farkında olsun ki, inanılmaz olanın gerçek dışı olması şart değildir ve bütün işlevleriyle — fiziksel, duygusal, zihinsel ve ötesi — "Ben" dediğimiz şuur en çılgın düşlerimizin hayal edemeyeceği kadar olağandışıdır.
ALINTIDIR