Boğaç han

LaZZkopateLLa

Bayan Üye
Günlerden bir gün, Bayındır Han Oğuz Beylerine ziyafet vermişti. Misafirleri için at, deve koyun ve koç kestirmişti.
Bir köşeye beyaz bir çadır, bir köşeye kızıl, bir köşeye de kara bir çadır kurdurmuştu. Adamlarına seslenip şöyle dedi:
"Gelen beylerden, oğlu ve kızı olmayanları kara çadıra alın, altlarına da kara postlar serin, ikram olarak da kara koyun yahnisinden verin. Yiyen yesin, yemeyen kalksın gitsin. Oğlu olanı ak otağda, kızı olanı da kızıl çadırda ağırlayın!"
Gelen misafirlerden Dirse Hanın çocuğu yoktu. Bu uygulama çok zoruna gitti.
Kendisine yapılan ikramlar da hoşuna gitmedi. Bayındır Han'ın adamlarına, kendisinin niçin kara çadıra alındığını, bir kabahati olup olmadığını sordu. Onlar da, Bayındır Hanın böyle istediğini söyleyince adamlarıyla birlikte kalkıp oradan uzaklaştı. Evine geldiğinde, eşine, davette kendisine yapılanları anlattı ve bu durumun sorumlusunun kendisi mi yoksa hanımı mı olduğunu sordu. Ona: "Han kızı, boğazından tutup seni ayağımın altına alayım mı, kara çelikten kılıcımla başını gövdenden ayırayım mı? Canın tatlılığı neymiş sana göstereyim mi? Bizim çocuğu muz neden yoktur söyle bana!" gibi kırıcı sözler söy
ledi. '
Eşi onun bu sert sözlerine karşılık yumuşaklıkla cevap verdi ve: "Aç görürsen doyur, fakir görürsen giydir, borçluyu borcundan kurtar. Sonra duayla Allah'tan çocuk dile." dedi.
Dirse Han ziyafetler verdi. Fakirleri giydirdi, borçluları borçtan kurtardı. Çocuğu olması için Allah'a çokça yalvardı. Bir zaman sonra bir erkek çocuğu oldu. Dirse Han buna çok sevindi adamlarıyla birlikte Bayındır Hanın ordusuna katıldı.
Bayındır Hanın çok güçlü bir boğası ve devesi vardı. Bunları dövüştürür diğer beylerle bu zorlu karşılaşmalarda hoşça eğlenirlerdi. Bir gün demir zincirlerle dışarı çıkarılan ve sağında solunda güçlü kuvvetli üçer kişinin bulunduğu boğa, bakıcıların elinden kaçtı. Orda bulunan askerler dahil herkes kaçışmaya başladı; sadece Dirse Hanın on beşine yeni girmiş olan oğlu kaçmadı.
Boğa meydanda tek başına duran çocuğun üzerine doğru hırsla saldırdı. Çocuk yumruğunu bütün gücüyle boğanın alnına dayadı. Bu şekilde, bir, boğa çocuğu; bir, çocuk boğayı sürümeye başladı; fakat uzun süre birbirlerine üstünlük sağlayamadılar. Gittikçe gücü tükenen delikanlı, çadırların direği yıkılınca çadırlar yıkılır, ben bu boğayı niçin tutuyorum diye düşündü.
Yumruğunu hızla çekince boğa birden yere yığıldı. Delikanlı hemen boğanın üzerine çullandı. Bıça-

ğıyla boğanın başını gövdesinden ayırdı. Orada bulunan beyler çok sevindiler. Çocuğu tebrik ettiler. Dede Korkut gelsin bu çocuğa adını versin dediler. Dede Korkut geldi çocuğu yanına alıp babasının yanına götürdü ve babasına şöyle söyledi: "Hey Dirse Han, oğluna beylik ver, taht ver. Boynu uzun atlar ver, hünerlidir. Sürü sürü koyunlar, develer ver, erdemlidir. Büyükçe süslü ev ve türlü türlü kumaşlar ver hünerlidir. Bu oğlan cenk etmiş, bir boğa öldürmüş, oğlunun adı Boğaç olsun. Adını ben verdim yaşını Allah versin dedi.
Babası ona beylik verdi taht verdi. Ve o günden sonra oğlanın adı adı Boğaç Han oldu.
Aradan günler geçti, babasının Boğaç Han'ın yanına verdiği kırk yiğit, Boğaç Hanı çekemez olmuşlardı. Onun bu genç yaşta başlarında olması onların zoruna gidiyordu, iki grup halinde ayrı ayrı zamanlarda Dirse Han'ın yanına gidip oğlunu ona kötülediler ve onun halka zulmettiğini milletin malını yağmaladığını ak saçlı anaları ağlattığını, ak sakallı dedeleri yerlerde sürüdüğünü içki içip sarhoş olduğunu, büyüklerine kötü sözler söylediğini, anasını babasını tanımaz olduğunu söylediler. Babası bu sözlere çok kızdı. "Kılıcımı getirin onu öldüreyim!" dedi. Sinsi adamları "O çok güçlü, onu ava götürelim, senin önünde geyik avlayıp hünerini göstersin ormanın kuytu bir yerine geldiğimizde o senin önünden giderken onu vurursun!" dediler. Dirse Han, kırk adamıyla ormana gitti, oğlu babasına yiğitliğini göstermek için güzel avlar avladı. Babasının önünde ok atıp maharetlerini sergiledi. Bir fırsatını bulan babası, yayını bütün gücüyle gerdi, oku bıraktı. Ok, oğlunun iki kürek kemiği arasına saplandı. Boğaç yere yuvarlandı. Dirse Han adamlarıyla geri döndü. Ormanda yerde yatan Boğaç'ın yanına Hızır (a.s.) geldi. "Korkma, sana bu yaradan ölüm yoktur." dedi. Dirse Han eve geldiğinde hanımı oğlunu sordu. Han cevap veremedi. Dirse Hanın adamları "Avdadır, bugün yarın gelir!" dedilerse de onlara inanmadı. Kırk genç kızı yanına aldı, en süratli atlara atlayıp oğlunu aramaya koyuldu. Kazılık Dağı'na gelince oğlunun bir derenin içinde kanlar içinde yerde yattığını gördü. Hemen yanına koştu. Oğlu ona, Hızır'ın söylediği sözü söyleyip "Korkma bu yaradan bana ölüm yoktur." dedi. Annesi onun yaralarını kendi sütü ve dağ çiçeğiyle sarıp hekimlere emanet etti. Bu olayı Dirse Handan gizlediyse de kötü adamları bunu duydular. "Dirse Han bunu öğrenirse bizi kılıçtan geçirir!" dediler.
Dirse Hanı yakaladılar, ellerinden bağlayıp düşman beyliklere teslim etmek için yola çıkardılar. Hanın hanımı bunu duyunca, koşup oğluna haber verdi. Boğaç Han, kılıcını kuşanıp atına bindi, kendisine tuzak kuran kırk adamının üzerine atını sürdü. Bunu gören düşmanları ne yapacaklarını şaşırdılar. Yalnız oğlunu öldü sanan Babası, Boğaç'ı tanımadı. Adamlara "Beni serbest bırakın kopuzumu da verin. Ben onu sözlerimle ikna edip geri gönderirim." dedi. Adamları onun ellerini çözüp kopuzunu da eline tutuşturdular. Dirse Han ne kadar dil döktüyse de

Oğlunu vazgeçiremedi. Boğaç Han, kırk düşmanını kılıçtan geçirdi. Babası, kendisine yapılan oyunu anladı. Oğluyla yeniden eski günlerine döndü. Dede Korkut gelip şöyle dedi:
"Yerli kara dağların yıkılmasın Gölgelice kaba ağacın kesilmesin. Her zaman akan bereketli suyun kurumasın Ak sakallı babanın ve ak pürçekli ananın yeri cennet olsun
Doğruluğu yayan ışığın sönmesin.
Yüce Allah seni namerde muhtaç etmesin.
 
takipçi satın al
instagram takipçi hilesi
takipçi satın al
tiktok takipçi hilesi
vozol
antalya havalimanı transfer
Geri
Üst