Bir Zamanlar İstanbul: Gece sohbetleri
Bu da kaybolan bir başka geleneğimiz... buyrun okuyun, siz de tertib eebilir misiniz böylesi bir gece
***
Gece Sohbetleri
ESAD SEREZLİ
Geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer.
Balkan harbinde memleketim olan Serez düşman eline düştükten sonra derhal İstanbula hisret etmiştim. Bütün Rumeliden ana Vatana iltica eden zavallılarla dolan boşalan İstanbulda bu felaket ve hisret görenler arasında âvâre dolaşıyordum. Maddî ihtiyacım – hamdolsun – yoktu. Fakat, varlığım teselliye tedaviye muhtaçtı. Gönlüm okşanmak, ruhum oyalanmak isterdi. Sağ oldukça dinmiyecek olan vatan acılarını, geçmek bilmiyen yirmi dört satın hiç olmazsa birkaç saatında az çok unutmak, kendi kendimi avutmak zaruretini çok hissediyordum.
İstanbulda bir çok zevat ile; Eş dost ile Rumelililerde görüşmeler dertleşmeler bana biraz serinlik verebiliyordu. Geceleri birbirimizin evlerinde toplanmak, birbirimizi dinlemek yürek sızılarının üzerine biraz kül serpiyor ve uyuşturuyordu.
Bu gece musahabelerini bir intizama koymak, haftada bir veya iki gece toplantı yapmak esası kabul edildi. Bunda o vakit Darülfünun müderrisi olan İzmirli İsmail Hakkı, Evkaf nezareti hukuk müşaviri Murad ve Sıratı müstakim sahibi Serezli Eşref edib beyle ön ayak oldular. Beş altı arkadaşla başlıyan bu gece toplantılarına gelenler ikinci ve üçüncü haftalarda on beşi bulmuştu.
Bunlar her hafta gelmeyi ve sırası gelince evine gidilmeyi kabul etmişlerdi. Hey’eti umumiyeye yârân ve ve “meclisin yârân” adını takmıştık. Bunlardan başka, sıra gecelerine muntazam devam etmiye söz vermiyen, ara sıra gelen ve kendi evlerine hepimizi davet ve kabul edebilecek olan beş altı arkadaş daha vardı. Bunlara da “muhibban” demiştik.
Gece musahabeleri ve eğlenceleri haftada bir defa Cuma geceleri yapılır idi. Toplantı akşam yemeğinden sonra olur, gece yarısına kadar sürerdi. Muhibban tarafından davet edildiğimiz vakit Cuma geceleri toplantılarına halel gelmeksizin hafta arasında bir gece gidilirdi.
Bir evde toplanıldığı vakit geleceg toplantı kimin evinde yapılacak ise o zat bu evre resi yapılırdı. Söz onun olurdu. Meclisi musahabeyi o idare ederdi. Onun sözlerine kayıtsız şartsız itaat edilirdi. Ve reisliği kabul etmesi haftaya bize buyurun demek sayılırdı.
Arkadaşlar birer ikişer hep gelecek âfâki sohbetlerle ilk kahveler içildikten sonra reis hususî bir koltuğa geçirilirdi ve konuşma başlamış olurdu. Bu gecenin reisi Murad bey idi ve gelecek hafta ona gidilecek demekti.
Murad bey:
Arkadaşlar bu gece müzakere var. Bu müzakere mektep ve medresede bildiğiniz müzakere değil. Karşılıklı beyit mısra okumak ve söyleşmek demektir. Şimdi ben size hatırıma gelen her hangi bir beyit okuyacağım. Benim söyliyeceğim bu beyit hangi harf ile biterse siz bu harf ile başlayan bir beyit bulacaksınız. Ve böylece devam edilecek geçen haftaki kararımız bu idi. Tabii hatırladınız ve hazırlandınız. Deftere, kitaba, kağıda bakmak yok. Şunu da ilâve edeyim ki söylenecek bu beyitlerden hangileri çok beğenilirse onlar toplanacak bir müntehabât vücuda gelecek.işte ben başlıyorum.
Her ketse bir sükût, her kes hafızasını yoklamakta Reisin ne söyliyeceğine bakıyorlar ve bekliyorlar.
Reis Murad: Önce hallâkı cihandan korkmalı
Sonra andan korkmayandan korkmalı
Y
Esad (ben): Yaranı vatandan biz özler bulunursa ,
Düştük seferi gürbete muhtacı duayız
Z
Halil Fevzi: Zekâtı yok, tükenmez, eksilmez
Olurmu ademe huyla gibi nisabı ferah
H
Ali Fakrı: Hakikî sanma her seyrettiğin perhiz kâranı
Fesada derdmendin neylesin destinde kudret yok
K
Isamiddin: Kıl tevbe seyyiatına gözler kapanmadan
Vaktile gör hesabın defter kapanmadan
N
İsmail Hakkı (İzmirli): Nushan marazı aşka deva eylemedi hiç
Ey şeyhı keramet füruş ez de suyun iç
Ç
Isamiddin: Çünkü vakfetmeyecektin ciheti aşka temin
Mütevelli kızı sevmek nene lazımdı senin?
N
Abdullâtif: Ne acep tiz geçer zevku sürur eyyamı
İrmeden nısfı neharı, irişir akşamı
Y
Es’ad (Ben): Yar için avyara minnet ettiğim aybeyleme
Bağban, için binhara hizmetkâr olur
R
Murad: Rengü budur güler zihnet, güzelse hüsni beha
Her güle gül denir amma güli rana başka
A
Es’ad (Ayan başkâtibi): Atarlar sengi elbette dirahti meyvedsr üzre
H
Es’ad (Ben): Her gören aybetti abı didei giryanımı
Eyledim tahkik görmüş kimse yok cananımı
Y
İsmail Hakkı: Yetmezmi temaşayi cemâl elde sunarsın
Ey âşıkı mihnetzede buldukça bunarsın
N
Naim: Nazdan elinden alma eğer irse destine
Şehbazı aşiyanei devlet yeden beyed
D
Küçük Hamdi: Devlet için mücahede, cennet için dua
Deymez bu rencü mihnede dünya ve ahiret
T
Es’ad (Ben): Tahsili gâma sanma deyildir emek gerek
Derler; emeksiz ademe olmaz yemek yemek
Evzaı nebacasını nevcah olanların
Halk çekse de felek çekmese gerek
K
İsmail Hakkı: Kâşanei gerdun yıkılır aha dayanmaz
Canlar yakanın sanma ki canü dili yanmaz
Z
Ali Fakrı: Zen merde, civan pire, keman tirine muhtaç
Eczai cihan cümle biri birine muhtaç
C
Es’ad (Ben): Canan ne kadar şuh, ne can percer idi
Meclis sedef olmuştu o bir gevher idi
Ben hangi şeb açmak dilesem sinesini
Olmaz! gece mirata bakılmaz der idi
Y
Eşref edip: Yarâb bize bir er bulunup himmet edermi?
Yoksa günümüz böyle felaketle geçermi
Y
Mes’ud (Kadı): Yazık, yazık telef ettim metaı dilü canı
Bu çarşuyı muhabbette kâr oldu sandım
M
Es’ad (Ayan başkatibi): Mirate bakma bir iki gün eyle tecrübe
Sabreylemek fırakına müşkül deyil midir?
R
Eşref Edip: Rüzigarın önüne düşmeyen adam yorulur
R
Halil Fevzi: Ruhsat bulunur dameni canan ele deymez
Canan bulunur köşei daman ele girmez
Z
Salâhaddin: Zahidin gönlünde cennet, aşıkın didarı yar
Her kişinin lâcerem gönlünde bir arslan yatar
R
Eşref Edib: Refah unutturur insana en derin yarayı
Y
Sermed: Yarab ne olaydı alem içinde dil olmasa
Bari olursa her güzele mail olmasa
H
Ali Şevki: Her vakte bir bahane bulu bi namaz olan
N
Arif Reşid: Ne mübarek kademi nilü fıratı kurutur
***
Bir saat geçmiş idi. Ara sıra öteki odaya gidip gelen ev sahibi parmağını kaldırdı. Söz istedi.
- Çay demlendi, kıvamı geçmesin
Reis:
- Bir saat sonra yine devam etmek üzere celseye fasıla veririm ama bir şart ile. Çayın ilk harfile başlamak üzere bir beyit bulmalısın. Ev sahibi hiç düşünmeden:
Çok görmüşüz zevalini gaddar olanların
Hengamı fırsatında dil azar olanların
Beytini savurdu. Ben dayanamadım söz istedim. Dedim. Reis Çay bir şekerle içilmez. İki, üç ve bir rivayete göre dört olmak lazım dedi. Ve Ş harfi ile başlıyan bu beyitler dudaklarımın arasından döküldü.
Şah vakıf gerektir ahvale
Vükelaya kalırsa vay hale
***
Şebi hicranda neler çektiğimi hiç sorma
Anı bir ben bilirim bir dahı Allah bilir
***
Şeb mahvolur hemişe ki nemci sehar doğar
Encamı inhizamda mehri zafer doğar
Abisteni safa ve kederdir leyal hep
Gün doğmadan meşimei şebten neler doğar
***
Şeyh addeylediğin mürşidi halvetkârın
Ekseri mu’tekifi babı ekâbir görünür
***
Afakı sohbetlerle, latifelerle güle güle çaylar içildikten sonra reis tekrar mevkiine geçti. Hepimizi vazife başına davet etti.
- Her birinizden kendi öz adının ilk harfi ile başlıyan birer beyit isterim dedi Ve ilk beyiti yine kendi okudu.
Ve bütün yaran mahfuzatı edepiyelerinden bu parçaları birer birer ortaya saçtı.
Murad: Mihneti kendüye zevk etmedür alemde hüner
Gam’ü şadi i felek böyle gelir böyle gider
İsmail Hakkı: İdraki meali bu küçük akle gerekmez
Zira bu terazu bu kadar sikleti çekmez
Esad (Ben): Elvirse safa fırsatı fevteyleme birden
Dünya ana deymez ki cefasın çeke adem
Abdüllatif: Uş saka hayalinde dilâra görünür
Mecnuna cihan dop dolu Leyla görünür
Ali Şevki: Arzıhal etmeye canan seni tenha bulamam
Seni tenha bulicek kendimi asla bulamam
Isamiddin: Aşık oldur kim kılar canım feda cananına
Meyli canan etmesin her kimi kıymaz canına
Eşref Edip: Eyyamı inbisat iledir lezzeti hayat
Tufanı gumde ademe lâzımmı imri nuh
Arif Reşit: Aşık olmazdan muhaddem düşte düştüm ateşe
Müptelayı aşk olursun deyu tabir ettiler
Mes’ud (Muallim): Melcei bahri emel her cahile girdaptır
Arife alayişi dünya hayalü haraptır
Bir kapuyu bendederse bin kapu eyler küşad
Hazreti Allah efendi fahul ebvaptır
Ali Fakrı: Akla mağrur olma eflatunî vakt olsan dahi
Bir edib-i kâmili gördükte tıflı mektep olur
Kemâl: Kimden istifade edem keyfiyeti aşkı acep
Arifi agah sarhoş, vakıfı esrer mest
Salâhaddin: Suret peziri marifet olmaktadır hüner
Yoksa bu dehre nic heyula gelir gider
Esad (Ayan başkatibi): Esimi muterife merhamet mürüvvettir
Karini affola gelmiş hatası insanın
Halil Fevzi: Hayli zaman mirvaha cümbanıdım
Uykuya dalmış idi ol şivekar
Milki dile ben de Süleymanıdım
Kabzai destimde idi ruzigâr
Tevfik: Tenezzül eylemez âli himem çirkâbı dünyaya
Anınçün zervei cahe çıkan ekser edanîdir
Mes’ud (Kadı): Mesti cami vuslatin hisrile mahmur olmasın
Gördüğünden kimseler alemde mehcur olmasın
Receb: Rahı aşkta kim sakınur canını
Ol kaçak görse gerek cananını
Sermed: Seyredin kevkebi nim güzeşti yari
Devleti hüsni kemalinde iken bu neymiş?
Reis: Vakit geçiyor. Mesaiye son veriyorum. Gelecek toplantı fakir hanededir. Evvelce kararlaşmış olan aylık proğramı tebliğ edeyim. Haftaya hepiniz en az ikişer tane “mısraıbelceste” bulup getireceksiniz. İkinci hafta muamma gecesidir. Yine hepiniz ikişer tane.
Meselâ: Kesmüderris ayıcan hem muidin başını
Koy ayağı bâşı üzre tâ bilesin adını
Gibi muammalar bulmalıyız. Bunlar bilhazza kütüphanelerde yazma nüshalarda mebzuldür. Aramalı, bulmalı, getirmeli. Üçüncü hafta hepimiz Nasraddın hoca merhuma yakışan ve onun ağzından çıktığına şüphe olmayan birer hikâye anlatacak. Dördüncü hafta ise atalar sözleri.
Toplantımıza ber mutad İsmail Hakkı beyin okuyacağı güzel bir parça ile nihayet veriyorum.
Subuh salup mâh ruhundan mikap
Çık ki temaşaya çıka afitap
Mest çıkup salma nazar her yana
Görme reva kim ola alem harap
Giceler encüm sayarım supha dek
Ey şebi hicrin bana yevmülhesap
Duzaha girmez siteminden yanan
Kabili cennet değil ehli azap
Saldı ayağımdan gamı âlem beni
Ver bana gam def’ine sakî şarap
ESAD SEREZLİ
Kaynak:
Esad Serezli; “Gece Sohbetleri”, Halkevi, yıl: 8, sayı: 3 – 4, I. Teşrin – II. Teşrin 1942, , ss: 22 – 27, Eskişehir
Bu da kaybolan bir başka geleneğimiz... buyrun okuyun, siz de tertib eebilir misiniz böylesi bir gece
***
Gece Sohbetleri
ESAD SEREZLİ
Geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer.
Balkan harbinde memleketim olan Serez düşman eline düştükten sonra derhal İstanbula hisret etmiştim. Bütün Rumeliden ana Vatana iltica eden zavallılarla dolan boşalan İstanbulda bu felaket ve hisret görenler arasında âvâre dolaşıyordum. Maddî ihtiyacım – hamdolsun – yoktu. Fakat, varlığım teselliye tedaviye muhtaçtı. Gönlüm okşanmak, ruhum oyalanmak isterdi. Sağ oldukça dinmiyecek olan vatan acılarını, geçmek bilmiyen yirmi dört satın hiç olmazsa birkaç saatında az çok unutmak, kendi kendimi avutmak zaruretini çok hissediyordum.
İstanbulda bir çok zevat ile; Eş dost ile Rumelililerde görüşmeler dertleşmeler bana biraz serinlik verebiliyordu. Geceleri birbirimizin evlerinde toplanmak, birbirimizi dinlemek yürek sızılarının üzerine biraz kül serpiyor ve uyuşturuyordu.
Bu gece musahabelerini bir intizama koymak, haftada bir veya iki gece toplantı yapmak esası kabul edildi. Bunda o vakit Darülfünun müderrisi olan İzmirli İsmail Hakkı, Evkaf nezareti hukuk müşaviri Murad ve Sıratı müstakim sahibi Serezli Eşref edib beyle ön ayak oldular. Beş altı arkadaşla başlıyan bu gece toplantılarına gelenler ikinci ve üçüncü haftalarda on beşi bulmuştu.
Bunlar her hafta gelmeyi ve sırası gelince evine gidilmeyi kabul etmişlerdi. Hey’eti umumiyeye yârân ve ve “meclisin yârân” adını takmıştık. Bunlardan başka, sıra gecelerine muntazam devam etmiye söz vermiyen, ara sıra gelen ve kendi evlerine hepimizi davet ve kabul edebilecek olan beş altı arkadaş daha vardı. Bunlara da “muhibban” demiştik.
Gece musahabeleri ve eğlenceleri haftada bir defa Cuma geceleri yapılır idi. Toplantı akşam yemeğinden sonra olur, gece yarısına kadar sürerdi. Muhibban tarafından davet edildiğimiz vakit Cuma geceleri toplantılarına halel gelmeksizin hafta arasında bir gece gidilirdi.
Bir evde toplanıldığı vakit geleceg toplantı kimin evinde yapılacak ise o zat bu evre resi yapılırdı. Söz onun olurdu. Meclisi musahabeyi o idare ederdi. Onun sözlerine kayıtsız şartsız itaat edilirdi. Ve reisliği kabul etmesi haftaya bize buyurun demek sayılırdı.
Arkadaşlar birer ikişer hep gelecek âfâki sohbetlerle ilk kahveler içildikten sonra reis hususî bir koltuğa geçirilirdi ve konuşma başlamış olurdu. Bu gecenin reisi Murad bey idi ve gelecek hafta ona gidilecek demekti.
Murad bey:
Arkadaşlar bu gece müzakere var. Bu müzakere mektep ve medresede bildiğiniz müzakere değil. Karşılıklı beyit mısra okumak ve söyleşmek demektir. Şimdi ben size hatırıma gelen her hangi bir beyit okuyacağım. Benim söyliyeceğim bu beyit hangi harf ile biterse siz bu harf ile başlayan bir beyit bulacaksınız. Ve böylece devam edilecek geçen haftaki kararımız bu idi. Tabii hatırladınız ve hazırlandınız. Deftere, kitaba, kağıda bakmak yok. Şunu da ilâve edeyim ki söylenecek bu beyitlerden hangileri çok beğenilirse onlar toplanacak bir müntehabât vücuda gelecek.işte ben başlıyorum.
Her ketse bir sükût, her kes hafızasını yoklamakta Reisin ne söyliyeceğine bakıyorlar ve bekliyorlar.
Reis Murad: Önce hallâkı cihandan korkmalı
Sonra andan korkmayandan korkmalı
Y
Esad (ben): Yaranı vatandan biz özler bulunursa ,
Düştük seferi gürbete muhtacı duayız
Z
Halil Fevzi: Zekâtı yok, tükenmez, eksilmez
Olurmu ademe huyla gibi nisabı ferah
H
Ali Fakrı: Hakikî sanma her seyrettiğin perhiz kâranı
Fesada derdmendin neylesin destinde kudret yok
K
Isamiddin: Kıl tevbe seyyiatına gözler kapanmadan
Vaktile gör hesabın defter kapanmadan
N
İsmail Hakkı (İzmirli): Nushan marazı aşka deva eylemedi hiç
Ey şeyhı keramet füruş ez de suyun iç
Ç
Isamiddin: Çünkü vakfetmeyecektin ciheti aşka temin
Mütevelli kızı sevmek nene lazımdı senin?
N
Abdullâtif: Ne acep tiz geçer zevku sürur eyyamı
İrmeden nısfı neharı, irişir akşamı
Y
Es’ad (Ben): Yar için avyara minnet ettiğim aybeyleme
Bağban, için binhara hizmetkâr olur
R
Murad: Rengü budur güler zihnet, güzelse hüsni beha
Her güle gül denir amma güli rana başka
A
Es’ad (Ayan başkâtibi): Atarlar sengi elbette dirahti meyvedsr üzre
H
Es’ad (Ben): Her gören aybetti abı didei giryanımı
Eyledim tahkik görmüş kimse yok cananımı
Y
İsmail Hakkı: Yetmezmi temaşayi cemâl elde sunarsın
Ey âşıkı mihnetzede buldukça bunarsın
N
Naim: Nazdan elinden alma eğer irse destine
Şehbazı aşiyanei devlet yeden beyed
D
Küçük Hamdi: Devlet için mücahede, cennet için dua
Deymez bu rencü mihnede dünya ve ahiret
T
Es’ad (Ben): Tahsili gâma sanma deyildir emek gerek
Derler; emeksiz ademe olmaz yemek yemek
Evzaı nebacasını nevcah olanların
Halk çekse de felek çekmese gerek
K
İsmail Hakkı: Kâşanei gerdun yıkılır aha dayanmaz
Canlar yakanın sanma ki canü dili yanmaz
Z
Ali Fakrı: Zen merde, civan pire, keman tirine muhtaç
Eczai cihan cümle biri birine muhtaç
C
Es’ad (Ben): Canan ne kadar şuh, ne can percer idi
Meclis sedef olmuştu o bir gevher idi
Ben hangi şeb açmak dilesem sinesini
Olmaz! gece mirata bakılmaz der idi
Y
Eşref edip: Yarâb bize bir er bulunup himmet edermi?
Yoksa günümüz böyle felaketle geçermi
Y
Mes’ud (Kadı): Yazık, yazık telef ettim metaı dilü canı
Bu çarşuyı muhabbette kâr oldu sandım
M
Es’ad (Ayan başkatibi): Mirate bakma bir iki gün eyle tecrübe
Sabreylemek fırakına müşkül deyil midir?
R
Eşref Edip: Rüzigarın önüne düşmeyen adam yorulur
R
Halil Fevzi: Ruhsat bulunur dameni canan ele deymez
Canan bulunur köşei daman ele girmez
Z
Salâhaddin: Zahidin gönlünde cennet, aşıkın didarı yar
Her kişinin lâcerem gönlünde bir arslan yatar
R
Eşref Edib: Refah unutturur insana en derin yarayı
Y
Sermed: Yarab ne olaydı alem içinde dil olmasa
Bari olursa her güzele mail olmasa
H
Ali Şevki: Her vakte bir bahane bulu bi namaz olan
N
Arif Reşid: Ne mübarek kademi nilü fıratı kurutur
***
Bir saat geçmiş idi. Ara sıra öteki odaya gidip gelen ev sahibi parmağını kaldırdı. Söz istedi.
- Çay demlendi, kıvamı geçmesin
Reis:
- Bir saat sonra yine devam etmek üzere celseye fasıla veririm ama bir şart ile. Çayın ilk harfile başlamak üzere bir beyit bulmalısın. Ev sahibi hiç düşünmeden:
Çok görmüşüz zevalini gaddar olanların
Hengamı fırsatında dil azar olanların
Beytini savurdu. Ben dayanamadım söz istedim. Dedim. Reis Çay bir şekerle içilmez. İki, üç ve bir rivayete göre dört olmak lazım dedi. Ve Ş harfi ile başlıyan bu beyitler dudaklarımın arasından döküldü.
Şah vakıf gerektir ahvale
Vükelaya kalırsa vay hale
***
Şebi hicranda neler çektiğimi hiç sorma
Anı bir ben bilirim bir dahı Allah bilir
***
Şeb mahvolur hemişe ki nemci sehar doğar
Encamı inhizamda mehri zafer doğar
Abisteni safa ve kederdir leyal hep
Gün doğmadan meşimei şebten neler doğar
***
Şeyh addeylediğin mürşidi halvetkârın
Ekseri mu’tekifi babı ekâbir görünür
***
Afakı sohbetlerle, latifelerle güle güle çaylar içildikten sonra reis tekrar mevkiine geçti. Hepimizi vazife başına davet etti.
- Her birinizden kendi öz adının ilk harfi ile başlıyan birer beyit isterim dedi Ve ilk beyiti yine kendi okudu.
Ve bütün yaran mahfuzatı edepiyelerinden bu parçaları birer birer ortaya saçtı.
Murad: Mihneti kendüye zevk etmedür alemde hüner
Gam’ü şadi i felek böyle gelir böyle gider
İsmail Hakkı: İdraki meali bu küçük akle gerekmez
Zira bu terazu bu kadar sikleti çekmez
Esad (Ben): Elvirse safa fırsatı fevteyleme birden
Dünya ana deymez ki cefasın çeke adem
Abdüllatif: Uş saka hayalinde dilâra görünür
Mecnuna cihan dop dolu Leyla görünür
Ali Şevki: Arzıhal etmeye canan seni tenha bulamam
Seni tenha bulicek kendimi asla bulamam
Isamiddin: Aşık oldur kim kılar canım feda cananına
Meyli canan etmesin her kimi kıymaz canına
Eşref Edip: Eyyamı inbisat iledir lezzeti hayat
Tufanı gumde ademe lâzımmı imri nuh
Arif Reşit: Aşık olmazdan muhaddem düşte düştüm ateşe
Müptelayı aşk olursun deyu tabir ettiler
Mes’ud (Muallim): Melcei bahri emel her cahile girdaptır
Arife alayişi dünya hayalü haraptır
Bir kapuyu bendederse bin kapu eyler küşad
Hazreti Allah efendi fahul ebvaptır
Ali Fakrı: Akla mağrur olma eflatunî vakt olsan dahi
Bir edib-i kâmili gördükte tıflı mektep olur
Kemâl: Kimden istifade edem keyfiyeti aşkı acep
Arifi agah sarhoş, vakıfı esrer mest
Salâhaddin: Suret peziri marifet olmaktadır hüner
Yoksa bu dehre nic heyula gelir gider
Esad (Ayan başkatibi): Esimi muterife merhamet mürüvvettir
Karini affola gelmiş hatası insanın
Halil Fevzi: Hayli zaman mirvaha cümbanıdım
Uykuya dalmış idi ol şivekar
Milki dile ben de Süleymanıdım
Kabzai destimde idi ruzigâr
Tevfik: Tenezzül eylemez âli himem çirkâbı dünyaya
Anınçün zervei cahe çıkan ekser edanîdir
Mes’ud (Kadı): Mesti cami vuslatin hisrile mahmur olmasın
Gördüğünden kimseler alemde mehcur olmasın
Receb: Rahı aşkta kim sakınur canını
Ol kaçak görse gerek cananını
Sermed: Seyredin kevkebi nim güzeşti yari
Devleti hüsni kemalinde iken bu neymiş?
Reis: Vakit geçiyor. Mesaiye son veriyorum. Gelecek toplantı fakir hanededir. Evvelce kararlaşmış olan aylık proğramı tebliğ edeyim. Haftaya hepiniz en az ikişer tane “mısraıbelceste” bulup getireceksiniz. İkinci hafta muamma gecesidir. Yine hepiniz ikişer tane.
Meselâ: Kesmüderris ayıcan hem muidin başını
Koy ayağı bâşı üzre tâ bilesin adını
Gibi muammalar bulmalıyız. Bunlar bilhazza kütüphanelerde yazma nüshalarda mebzuldür. Aramalı, bulmalı, getirmeli. Üçüncü hafta hepimiz Nasraddın hoca merhuma yakışan ve onun ağzından çıktığına şüphe olmayan birer hikâye anlatacak. Dördüncü hafta ise atalar sözleri.
Toplantımıza ber mutad İsmail Hakkı beyin okuyacağı güzel bir parça ile nihayet veriyorum.
Subuh salup mâh ruhundan mikap
Çık ki temaşaya çıka afitap
Mest çıkup salma nazar her yana
Görme reva kim ola alem harap
Giceler encüm sayarım supha dek
Ey şebi hicrin bana yevmülhesap
Duzaha girmez siteminden yanan
Kabili cennet değil ehli azap
Saldı ayağımdan gamı âlem beni
Ver bana gam def’ine sakî şarap
ESAD SEREZLİ
Kaynak:
Esad Serezli; “Gece Sohbetleri”, Halkevi, yıl: 8, sayı: 3 – 4, I. Teşrin – II. Teşrin 1942, , ss: 22 – 27, Eskişehir