Bir İstikamet Kırılması: Geçmişe Özlem

Sahte bir rahatlama hissi vardır nostaljide, yani geçmiş özleminde. Sürekli dillendirilen, hayal edilen geçmiş, çaresizliğin, ümitsizliğin, edilgenliğin ve tembelliğin üzerini örtme çabasından başka bir şey değildir aslında.
Müslümanlar olarak biz de sıkça düşüyoruz nostalji tuzağına. Asr-ı Saadet’te yaşaydık, Osmanlı zamanında olsaydık her şey daha iyi olacakmış gibi geliyor. Oysa Cenab-ı Hak, hikmetine binaen bizi burada, bu zamanda yarattı. Bir altın çağımız olacaksa o bugünümüzde saklı.
Halihazırdan hoşnut olmayanların “Nerde o eski zamanlar…” hayıflanmasıyla dışa vurduğu bir “geçmiş zaman özlemi” nostalji. Daha doğrusu bu geçmiş zaman özleminin baskın hale gelmesiyle ortaya çıkan sağlıksız bir tutum.
Bizler nostaljiyi epeydir “son derece masum ve insanî bir duyarlılık” ambalajıyla sunulmuş bir tüketim kalemi olarak tanıyoruz. Giderek daha da mekanikleşen hayatımıza insanî bir sıcaklık taşıdığını düşündüğümüz nostaljinin “sağlıksız bir tutum” olarak nitelendirilmesini tuhaf karşılayabilirsiniz bu yüzden. Haklı olarak, “Geçmişi özlemenin nesi yanlış?” diye sorabilirsiniz. Galiba önce nostaljik tutum neden sağlıksız, neresi yanlış, bunları konuşmamız gerekiyor.

Bir serabın peşinde

Şu bir gerçek: Bugünkü hakim anlayış insanı her geçen gün fıtratından biraz daha uzaklaştırıyor. Geçmişte yaşanan hayatın bugüne göre daha insanî olduğuna şüphe yok. Birçok insanın teknolojik imkanlara, artan konfora rağmen mahrumiyet içindeki eski günlerinin sıcaklığını özlediğine siz de şahit olmuşsunuzdur. Kötümser bir mizaca sahip olmasak bile, zaman zaman hepimiz bizi sürekli koşuşturmaya mahkûm eden bir hayat tarzından yakınıyor, geleceğe dair endişeleniyor, kötü gidişe çare ararken çoğu kez geçmişe yöneliyoruz. Geçmişi doğru anlamak, bugünle baş edebilmek için oradan çözüm metotları devşirmek şartıyla, bu tutum sağlıksız değil elbette. Peki problem ne öyleyse?
Birincisi, bugünün sıkıntılarını aşmak niyetiyle “ideal bir model” olarak görüp yöneldiğimiz “geçmiş”, gerçekten yaşanmış yahut hayal edildiği gibi yaşanmış bir geçmiş olmayabilir. Nostaljideki geçmiş, soğukkanlı bir arayışın değil, üstesinden gelinemeyen şimdiki zaman problemlerinin zorladığı tepkisel bir yönelişin eseridir çünkü. Eski yaşanmışlıkları hep güzel taraflarıyla hatırlamaya meyyal beşer tabiatının da desteğiyle yeniden kurulmuş, idealize edilmiş, aslında olmayan niteliklerle donatılmış bir serap gibidir. Serabın ne oraya koşana bir faydası vardır ne de oradan bugüne taşınacak bir çözüme imkan vermesi söz konusudur. Her halükârda hayal kırıklığıyla sonuçlanacak beyhude bir çabadır nostaljideki bu yöneliş.
Öte yandan hasretini çektiğimiz, yeniden yaşamak üzere yöneldiğimiz geçmişin gerçekten ideal bir örnek, bir “altın çağ” olması da durumu değiştirmez. Zira nostaljik tutum, çözümleyici ve makul bir yaklaşım olmadığı için, yöneldiği geçmişin bir tezahür hükmündeki güzelliklerini, onların sebeplerini sorgulamadan bugüne aynen taşımak gibi bir imkansızın peşindedir.

Gafletle rahatlamak
Kaldı ki nostaljide idealize edilen yahut gerçekten ideal olan geçmişten bugüne bir model veya çözüm taşıma niyetinin sahiciliği de su götürür. Nostaljik tutum esas itibariyle maziye, ama yeniden kurgulanmış hayalî bir maziye kaçıştır. Üstelik sadece şimdiye ait sorumluluklardan, karşılaşılan güçlüklerden kaçış değildir bu. Aynı zamanda sorumlulukları ihmalin getirdiği vicdan rahatsızlığıyla, güçlüklerin karşısında duramama cesaretsizliğiyle, gayret eksikliğiyle, alternatif üretememe yetersizliğiyle yüzleşmekten de kaçıştır.
Bu nedenledir ki sahte bir rahatlama hissi vardır nostaljide. Sürekli dillendirilen geçmiş özlemi, çaresizliğin, ümitsizliğin, edilgenliğin ve tembelliğin üzerini örtme çabasından başka bir şey değildir aslında.
Nostaljideki sahte rahatlık, tahassürü, yani özlem duygusunu bile isteye ağırlaştırıp yıpratıcı bir hale getirmek suretiyle elde edilir çoğu zaman. Bugünün sorumluluklarından kaçışın bir diyeti yahut kefareti gibi algılanabilmesi için özlem duygusunun acı verecek kadar yoğunlaştırılması gerekmektedir çünkü. Bu yüzden nostaljik tutumda geçmişin kendisinden ziyade hasreti daha çok sevilir ve bu hasret adeta bir mükellefiyet haline getirilir.
Bazen özlenen geçmişi insanüstü niteliklerle kurgulayıp bugünün sıradan fanilerinin böyle yüksek bir hayatı yaşamasının imkansızlığına hükmetmeyi sağlayarak da yakalanır bu sahte rahatlık hissi. Yahut kişi kendini bugüne değil, özlediği geçmişe ait görüp geçmişteki üstünlüklerle övünme yolunu seçer. Bu yaklaşım dinî konularda lakayt davranan bazı insanların, “Benim dedem hocaydı, babam hacıydı” kabilinden sözlerle kendini aklayarak rahatlaması, daha doğrusu kendini kandırması gibidir. Meselenin özü de budur. Nostalji, insanın kendini aldatarak vaktini zayi etmesidir.
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
bypuff
Geri
Üst