meridyen2
Kayıtlı Üye
Bir Hücreden Bir Çiğnem Et Parçasına
Yukarıdaki resimde rahim duvarına yapışmış bir şekilde duran embriyonun üç haftalık hali görülmektedir. Bir et parçasına benzeyen bu hücre yığını bölünmeye devam edecek ve zaman içinde dünyayı görmemizi sağlayan gözlerimizi, kokuları algılamamızı sağlayan burnumuzu, koşmamızı, yürümemizi sağlayan ayaklarımızı, ellerimizi oluşturacaktır. İç organlarımız da bu hücrelerden oluşacaktır. Bu muhteşem değişim elbette ki tesadüflerin eseri değildir. Kendi kendine böyle bir değişim oluşamaz. İnsan bedenindeki bu kusursuz değişimi oluşturan, tüm alemlerin Rabbi olan Allah'tır.
Hücreler zaman içinde bölünmeye devam ederek ve gruplanarak, ışığa karşı hassas göz hücrelerini, acıyı, tatlıyı, ağrıyı, sıcağı, soğuğu algılayacak sinir hücrelerini, ses titreşimlerini hissedecek kulak hücrelerini ve gıdaları sindirecek sindirim sistemi hücrelerini ve daha birçoklarını oluşturmaya devam ederler.
Embriyonun ilk üç haftası bittiğinde çoğalan hücreler bir çiğnemlik et parçası görünümü alırlar. Bu gelişim Kuran ayetlerinde "alak"tan "bir çiğnem et parçası"na değişim olarak bildirilmiştir. Ayette şöyle buyurulmaktadır:
Sonra o su damlasını bir alak olarak yarattık; ardından o alak'ı bir çiğnem et parçası olarak yarattık; daha sonra o çiğnem et parçasını kemik olarak yarattık; böylece kemiklere de et giydirdik; sonra başka bir yaratılışla onu inşa ettik. Yaratıcıların en güzeli olan Allah, ne yücedir. (Müminun Suresi, 14)
Bebeğin oluşumundaki 1. evrenin bu şekilde bir oluşumla sonuçlandığı embriyoloji bilimi tarafından yakın bir zamanda keşfedilmiştir. Ancak Alemlerin Rabbi olan Allah'ın indirdiği ve hiçbir eksiklik olmayan Kuran'da bu bilimsel gerçek 1400 sene önce bildirilmiştir. Allah'ın şanı çok yücedir.
Vücut Şekillenmeye Devam Ediyor
İlk günlerde sadece anne kanından gerekli besinleri alan cenin, artık kendi vücudunu beslemek ve hücrelerine oksijen gönderebilmek için kendine has bir kan dolaşım sistemine ihtiyaç duymaktadır. İşte bu sistemin meydana gelmesi için birçok hücre ani bir kararla işbirliği yapıp dolaşım sistemini oluşturmaya başlarlar. Hücrelerin bu davranışları, onların sonsuz bir akıl ve ilim sahibi tarafından yönlendirildiklerinin apaçık bir delilidir.
Yaklaşık 13. günde bir grup hücre kalbi oluşturmak için embriyonun göğüs bölgesinde toplanır. U harfine benzer şekilde bir tüp oluşturarak son derece bilinçli bir şekilde öncelikle kalbin temelini meydana getirirler. Bir yandan da diğer binlerce hücre sanki kalbin oluşmaya başladığı haberini almış gibi vücudu baştan sona dolaşacak kan damarlarının yapımına başlarlar. Böylece hücrelerin şuurlu dizilimleri ve gereken bölgelere gidip yerleşmeleri ile, damarların oluşması 21. günde tamamlanmış olur. Artık dolaşım sistemi işlemeye hazırdır ve kalp, 22. günde ilk atışının ardından dakikada 60 vuruşluk bir ritmle çalışmaya başlar. İlk kasılmalar kalbin uzunluğu boyunca bir dalga gibi hareket eder. Kalp oluşumunu tamamladığında, kasılmalar farklı odalarda düzenli şekilde devam eder.
Kalp atmaya başlamıştır, ama henüz ortada kan yoktur. Bunun için de görevli hücreler vardır. Bu hücreler yeni oluşan insanın bedeninde "kan" isimli özel bir maddeye ihtiyaç duyacağını adeta önceden hesaplar ve kan hücrelerine dönüşürler. Kan sıvısı da çok geçmeden damarlarda dolaşmaya başlar. 4. haftanın sonunda kalbin ve damarların içine tamamen kan dolmaya başlar. Elbette kalbin, dolaşım sisteminin ve kan sıvısının oluşumu başlıbaşına hayranlık uyandıran bir olaydır. Henüz ortada bunların hiçbiri yokken, hücreler eksiksiz işleyen bir planlama ile gereken zamanlarda gereken yerlere yerleşerek insanın yaşamı için vazgeçilmez olan dolaşım sistemini inşa etmektedirler. Burada kısaca özetlediğimiz bu aşamaların hiçbiri tesadüfen meydana gelemez; bu kusursuz inşa planı tek bir hücrenin çoğalmasından meydana gelen hücrelere ait olamaz. Bu noktada da karşımıza çıkan apaçık yaratılış gerçeğidir.
Üstelik dolaşım sisteminin yalnızca oluşumu değil, her elemanının sahip olduğu özellikler de insanda hayranlık uyandıracak dengelerle yaratılmıştır. Anne karnında gelişmekte olan bebeğin kanı ilk görev için normal bir insanınkinden çok daha nitelikli özellikler taşır. Örneğin bebeğin kanındaki hemoglobin maddesinin oksijen tutma yeteneği yetişkinlere oranla çok daha yüksektir. Embriyonun 1cm3 kanında bulunan alyuvarların sayısı da yeni doğmuş bir bebeğin aynı miktardaki kanında bulunan alyuvar sayısından çok daha yüksektir. Dördüncü ayda göbek kordonundan plasentaya günde yaklaşık 24 litre kan geçer. Bu dolaşım o kadar hızlıdır ki, bir devir 30 saniye içinde tamamlanabilir. Bu yolla kan, gerekli olan oksijen ve besini plasentadan alarak hücrelere götürmeye başlamıştır. Aynı anda bir taraftan böbrekler de oluşmaktadır ve kan, hücrelerden topladığı artıkları böbreklere götürüp temizlemeye başlar.
Şimdi burada durup bir kez daha düşünelim: Böyle kusursuz bir sistem günün birinde, tesadüfen, eksiksiz bir şekilde, kendiliğinden gelişmiş olabilir mi? Bebeğin özel yapıdaki kanı, bu kanı kalbe, kalpten de gerekli bölgelere taşıyan kan damarları bu damarları plasentaya bağlayan yapılar, kısacası her detay zaman içinde tesadüfen, kendi kendini inşa etmiş olabilir mi?
Şüphesiz olamaz. İnsan için çok önemli olan bu sistemin eksiksiz olarak bir anda meydana gelmesi şarttır. Çünkü kalbin, kanın ve damarların oluşumundaki herhangi bir aksaklık embriyonun gelişmesinin durmasına neden olacaktır. Damarlar oluşmadan önce kalp kanı pompalasa, kan kontrolsüz biçimde dağılacak ve dolaşımı sağlayamayacaktır. Ya da kalp gerektiği zaman atmaya başlamasa, kan vücuda ulaşamayacaktır. Bu da embriyonun gelişemeden annenin rahminde ölmesi demektir. Oysa bugüne kadar yaşamış olan milyarlarca insanın her birinde bu ayarlamalarda hiçbir aksaklık olmamış, kalp tam atması gerektiği anda ilk atışını yapmış ve yeni oluşan vücuda tam gerektiği kadar kanı pompalamıştır. Bu da başta sorduğumuz "tesadüfen oluşmuş olabilir mi?" sorusunu tamamen anlamsız kılmaktadır. Bir sistemin, bir canlının, bir yapının bir anda var olması, onun yaratıldığının apaçık bir delilidir. Bu, akıl sahibi her insanın tasdik edeceği, asla aksini iddia edemeyeceği kesin bir gerçektir.
Tüm bu kusursuz sistemlerin yaratıcısı, insanı en güzel surette ve eksiksiz olarak tüm ihtiyaçlarıyla birlikte yaratan Allah'tır.
DAMAR SİSTEMİNİN OLUŞUMU
BIRBIRLERINDEN BAĞIMSIZ BIR ŞEKILDE DURAN BU HÜCRELER ASLINDA DAMAR HÜCRELERIDIR. (1-2) SONRA BIRDEN BU HÜCRELER BIRBIRLERINE TUTUNMAYA VE KENDI ARALARINDA BAĞLANTILAR KURMAYA BAŞLARLAR. (3-4) VE HÜCRELER DAMARLARI OLUŞTURURLAR. (5-6) SONUÇTA DAMAR HÜCRELERI O KADAR MÜKEMMEL BIR BORU SISTEMI INŞA EDERLER KI, BU BORU SISTEMI ÜZERINDE HERHANGI BIR ÇATLAK YA DA DELIK OLMAZ. DAMARLARIN IÇ YÜZÜ ADETA ELLE YAPILMIŞ GIBI PÜRÜZSÜZDÜR. DAMAR HATTININ TOPLAM UZUNLUĞU 40.000 KM'DEN FAZLADIR. BU UZUNLUK DÜNYANIN ÇEVRESININ TOPLAM UZUNLUĞU KADARDIR. BU IHTIŞAMLI TASARIM ALEMLERIN RABBI OLAN ALLAH'A AITTIR.
KALBİN OLUŞUMU
KALBIN OLUŞUMU ÇOK AÇIK BIR YARATILIŞ MUCIZESIDIR. ÇOĞALMAKTA OLAN BAZI HÜCRELER BIRDEN KASILMAYA VE GEVŞEMEYE BAŞLARLAR. ARDINDAN BU HÜCRELERIN YÜZBINLERCESI BIRARAYA GELIR VE KALBI OLUŞTURURLAR. BU KALP BIR ÖMÜR BOYU ATMAYA DEVAM EDECEKTIR. DÖLLENMENIN 23. GÜNÜNDE EMBRIYONUN KAN DAMARLARI BIRBIRLERIYLE BIRLEŞMEYE BAŞLAR. 25. GÜNDE KALP TEK BIR ODACIK HALINDE BELIRIR. 26 VE 27. GÜNLERDE ISE ODACIKLAR GELIŞMEYE BAŞLAR. 33. GÜNDE ARTIK KARINCIK VE KULAKÇIKLAR BELIRGINLEŞMIŞTIR VE 40. GÜNDE KALP ARTIK IYICE GELIŞMIŞTIR. YANDA EMBRIYONUN KIRMIZI BIR NOKTA HALINDE KALBI GÖRÜLÜYOR.
(alıntı harun yahya insan mucizesi)
![119.jpg](http://www.insanmucizesi.com/bolum1/res/119.jpg)
Yukarıdaki resimde rahim duvarına yapışmış bir şekilde duran embriyonun üç haftalık hali görülmektedir. Bir et parçasına benzeyen bu hücre yığını bölünmeye devam edecek ve zaman içinde dünyayı görmemizi sağlayan gözlerimizi, kokuları algılamamızı sağlayan burnumuzu, koşmamızı, yürümemizi sağlayan ayaklarımızı, ellerimizi oluşturacaktır. İç organlarımız da bu hücrelerden oluşacaktır. Bu muhteşem değişim elbette ki tesadüflerin eseri değildir. Kendi kendine böyle bir değişim oluşamaz. İnsan bedenindeki bu kusursuz değişimi oluşturan, tüm alemlerin Rabbi olan Allah'tır.
Hücreler zaman içinde bölünmeye devam ederek ve gruplanarak, ışığa karşı hassas göz hücrelerini, acıyı, tatlıyı, ağrıyı, sıcağı, soğuğu algılayacak sinir hücrelerini, ses titreşimlerini hissedecek kulak hücrelerini ve gıdaları sindirecek sindirim sistemi hücrelerini ve daha birçoklarını oluşturmaya devam ederler.
Embriyonun ilk üç haftası bittiğinde çoğalan hücreler bir çiğnemlik et parçası görünümü alırlar. Bu gelişim Kuran ayetlerinde "alak"tan "bir çiğnem et parçası"na değişim olarak bildirilmiştir. Ayette şöyle buyurulmaktadır:
Sonra o su damlasını bir alak olarak yarattık; ardından o alak'ı bir çiğnem et parçası olarak yarattık; daha sonra o çiğnem et parçasını kemik olarak yarattık; böylece kemiklere de et giydirdik; sonra başka bir yaratılışla onu inşa ettik. Yaratıcıların en güzeli olan Allah, ne yücedir. (Müminun Suresi, 14)
Bebeğin oluşumundaki 1. evrenin bu şekilde bir oluşumla sonuçlandığı embriyoloji bilimi tarafından yakın bir zamanda keşfedilmiştir. Ancak Alemlerin Rabbi olan Allah'ın indirdiği ve hiçbir eksiklik olmayan Kuran'da bu bilimsel gerçek 1400 sene önce bildirilmiştir. Allah'ın şanı çok yücedir.
Vücut Şekillenmeye Devam Ediyor
İlk günlerde sadece anne kanından gerekli besinleri alan cenin, artık kendi vücudunu beslemek ve hücrelerine oksijen gönderebilmek için kendine has bir kan dolaşım sistemine ihtiyaç duymaktadır. İşte bu sistemin meydana gelmesi için birçok hücre ani bir kararla işbirliği yapıp dolaşım sistemini oluşturmaya başlarlar. Hücrelerin bu davranışları, onların sonsuz bir akıl ve ilim sahibi tarafından yönlendirildiklerinin apaçık bir delilidir.
Yaklaşık 13. günde bir grup hücre kalbi oluşturmak için embriyonun göğüs bölgesinde toplanır. U harfine benzer şekilde bir tüp oluşturarak son derece bilinçli bir şekilde öncelikle kalbin temelini meydana getirirler. Bir yandan da diğer binlerce hücre sanki kalbin oluşmaya başladığı haberini almış gibi vücudu baştan sona dolaşacak kan damarlarının yapımına başlarlar. Böylece hücrelerin şuurlu dizilimleri ve gereken bölgelere gidip yerleşmeleri ile, damarların oluşması 21. günde tamamlanmış olur. Artık dolaşım sistemi işlemeye hazırdır ve kalp, 22. günde ilk atışının ardından dakikada 60 vuruşluk bir ritmle çalışmaya başlar. İlk kasılmalar kalbin uzunluğu boyunca bir dalga gibi hareket eder. Kalp oluşumunu tamamladığında, kasılmalar farklı odalarda düzenli şekilde devam eder.
Kalp atmaya başlamıştır, ama henüz ortada kan yoktur. Bunun için de görevli hücreler vardır. Bu hücreler yeni oluşan insanın bedeninde "kan" isimli özel bir maddeye ihtiyaç duyacağını adeta önceden hesaplar ve kan hücrelerine dönüşürler. Kan sıvısı da çok geçmeden damarlarda dolaşmaya başlar. 4. haftanın sonunda kalbin ve damarların içine tamamen kan dolmaya başlar. Elbette kalbin, dolaşım sisteminin ve kan sıvısının oluşumu başlıbaşına hayranlık uyandıran bir olaydır. Henüz ortada bunların hiçbiri yokken, hücreler eksiksiz işleyen bir planlama ile gereken zamanlarda gereken yerlere yerleşerek insanın yaşamı için vazgeçilmez olan dolaşım sistemini inşa etmektedirler. Burada kısaca özetlediğimiz bu aşamaların hiçbiri tesadüfen meydana gelemez; bu kusursuz inşa planı tek bir hücrenin çoğalmasından meydana gelen hücrelere ait olamaz. Bu noktada da karşımıza çıkan apaçık yaratılış gerçeğidir.
Üstelik dolaşım sisteminin yalnızca oluşumu değil, her elemanının sahip olduğu özellikler de insanda hayranlık uyandıracak dengelerle yaratılmıştır. Anne karnında gelişmekte olan bebeğin kanı ilk görev için normal bir insanınkinden çok daha nitelikli özellikler taşır. Örneğin bebeğin kanındaki hemoglobin maddesinin oksijen tutma yeteneği yetişkinlere oranla çok daha yüksektir. Embriyonun 1cm3 kanında bulunan alyuvarların sayısı da yeni doğmuş bir bebeğin aynı miktardaki kanında bulunan alyuvar sayısından çok daha yüksektir. Dördüncü ayda göbek kordonundan plasentaya günde yaklaşık 24 litre kan geçer. Bu dolaşım o kadar hızlıdır ki, bir devir 30 saniye içinde tamamlanabilir. Bu yolla kan, gerekli olan oksijen ve besini plasentadan alarak hücrelere götürmeye başlamıştır. Aynı anda bir taraftan böbrekler de oluşmaktadır ve kan, hücrelerden topladığı artıkları böbreklere götürüp temizlemeye başlar.
Şimdi burada durup bir kez daha düşünelim: Böyle kusursuz bir sistem günün birinde, tesadüfen, eksiksiz bir şekilde, kendiliğinden gelişmiş olabilir mi? Bebeğin özel yapıdaki kanı, bu kanı kalbe, kalpten de gerekli bölgelere taşıyan kan damarları bu damarları plasentaya bağlayan yapılar, kısacası her detay zaman içinde tesadüfen, kendi kendini inşa etmiş olabilir mi?
Şüphesiz olamaz. İnsan için çok önemli olan bu sistemin eksiksiz olarak bir anda meydana gelmesi şarttır. Çünkü kalbin, kanın ve damarların oluşumundaki herhangi bir aksaklık embriyonun gelişmesinin durmasına neden olacaktır. Damarlar oluşmadan önce kalp kanı pompalasa, kan kontrolsüz biçimde dağılacak ve dolaşımı sağlayamayacaktır. Ya da kalp gerektiği zaman atmaya başlamasa, kan vücuda ulaşamayacaktır. Bu da embriyonun gelişemeden annenin rahminde ölmesi demektir. Oysa bugüne kadar yaşamış olan milyarlarca insanın her birinde bu ayarlamalarda hiçbir aksaklık olmamış, kalp tam atması gerektiği anda ilk atışını yapmış ve yeni oluşan vücuda tam gerektiği kadar kanı pompalamıştır. Bu da başta sorduğumuz "tesadüfen oluşmuş olabilir mi?" sorusunu tamamen anlamsız kılmaktadır. Bir sistemin, bir canlının, bir yapının bir anda var olması, onun yaratıldığının apaçık bir delilidir. Bu, akıl sahibi her insanın tasdik edeceği, asla aksini iddia edemeyeceği kesin bir gerçektir.
Tüm bu kusursuz sistemlerin yaratıcısı, insanı en güzel surette ve eksiksiz olarak tüm ihtiyaçlarıyla birlikte yaratan Allah'tır.
DAMAR SİSTEMİNİN OLUŞUMU
![120.jpg](http://www.insanmucizesi.com/bolum1/res/120.jpg)
![120a.jpg](http://www.insanmucizesi.com/bolum1/res/120a.jpg)
![120b.jpg](http://www.insanmucizesi.com/bolum1/res/120b.jpg)
![120f.jpg](http://www.insanmucizesi.com/bolum1/res/120f.jpg)
![120c.jpg](http://www.insanmucizesi.com/bolum1/res/120c.jpg)
![120d.jpg](http://www.insanmucizesi.com/bolum1/res/120d.jpg)
![121.jpg](http://www.insanmucizesi.com/bolum1/res/121.jpg)
BIRBIRLERINDEN BAĞIMSIZ BIR ŞEKILDE DURAN BU HÜCRELER ASLINDA DAMAR HÜCRELERIDIR. (1-2) SONRA BIRDEN BU HÜCRELER BIRBIRLERINE TUTUNMAYA VE KENDI ARALARINDA BAĞLANTILAR KURMAYA BAŞLARLAR. (3-4) VE HÜCRELER DAMARLARI OLUŞTURURLAR. (5-6) SONUÇTA DAMAR HÜCRELERI O KADAR MÜKEMMEL BIR BORU SISTEMI INŞA EDERLER KI, BU BORU SISTEMI ÜZERINDE HERHANGI BIR ÇATLAK YA DA DELIK OLMAZ. DAMARLARIN IÇ YÜZÜ ADETA ELLE YAPILMIŞ GIBI PÜRÜZSÜZDÜR. DAMAR HATTININ TOPLAM UZUNLUĞU 40.000 KM'DEN FAZLADIR. BU UZUNLUK DÜNYANIN ÇEVRESININ TOPLAM UZUNLUĞU KADARDIR. BU IHTIŞAMLI TASARIM ALEMLERIN RABBI OLAN ALLAH'A AITTIR.
KALBİN OLUŞUMU
![122.jpg](http://www.insanmucizesi.com/bolum1/res/122.jpg)
KALBIN OLUŞUMU ÇOK AÇIK BIR YARATILIŞ MUCIZESIDIR. ÇOĞALMAKTA OLAN BAZI HÜCRELER BIRDEN KASILMAYA VE GEVŞEMEYE BAŞLARLAR. ARDINDAN BU HÜCRELERIN YÜZBINLERCESI BIRARAYA GELIR VE KALBI OLUŞTURURLAR. BU KALP BIR ÖMÜR BOYU ATMAYA DEVAM EDECEKTIR. DÖLLENMENIN 23. GÜNÜNDE EMBRIYONUN KAN DAMARLARI BIRBIRLERIYLE BIRLEŞMEYE BAŞLAR. 25. GÜNDE KALP TEK BIR ODACIK HALINDE BELIRIR. 26 VE 27. GÜNLERDE ISE ODACIKLAR GELIŞMEYE BAŞLAR. 33. GÜNDE ARTIK KARINCIK VE KULAKÇIKLAR BELIRGINLEŞMIŞTIR VE 40. GÜNDE KALP ARTIK IYICE GELIŞMIŞTIR. YANDA EMBRIYONUN KIRMIZI BIR NOKTA HALINDE KALBI GÖRÜLÜYOR.
(alıntı harun yahya insan mucizesi)