Bir Güncelleme : Putperestliğin Günümüzeki Yansımaları

SuskunDervis

Kayıtlı Üye
Kur'an, her çağda ortaya çıkan durumu bize bütün netliğiyle açıklayan bir muhtevaya sahiptir. Dolayısıyla bugün, 'İslam'ı asrın idrakine söyletmek' noktasında İlahi kelamın güncelleştirilmesine ihtiyaç duymaktayız. Hz. İbrahim kıssasına baktığımızda, onun toplumuna seslenirken şu ifadeleri kullandığını görürüz:

"Siz kendi ellerinizle yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz?" (37/95)

Kur'an, kelime seçimi noktasında bir mucize olarak her çağda ayrı anlamlar ifade edebilecek kelimeler kullanmıştır. Kur'an'ın metni değişmemesine karşın, her çağda o çağa özgü anlamlar kazanmaktadır.* Hemen hemen her tefsir, yukarıda zikredilen ayetteki ifadenin putları kastettiğinden söz eder. Tarihsel arka plana bakıldığında bu açıklama o dönemdeki mevcut durumu ortaya koyması bakımından muteber bir açıklamadır. Ancak o dönemdeki putperest tapınmanın bugüne yansıyan yönleri olduğunu kabul etmekle birlikte, biz bugün genel olarak taştan, tahtadan yontulmuş putlara tapmamaktayız. Ali Şeriati'nin ifadesiyle "Bizim şu anda yonttuklarımızın cahili Arapların yontup taptıkları putlardan daha önemli, daha derin, daha ağır ve daha feci olduklarını görüyoruz."

Kapitalizmle birlikte artık taş ve tahtadan yontulan putların yerini ev, araba, televizyon vs. ve hepsinden de önemlisi bütün bunları satın alabilecek bir değer olarak -ki, aslında hiçbir değeri bulunmamaktadır- kağıt para aldı. Modern insanın eşyaya ve paraya olan tutkusu öyle boyutlara ulaştı ki, insan neredeyse günün 24 saatini bu uğurda tüketir oldu. Dolayısıyla insan, geçmişte olduğu gibi bugün de kendi elleriyle yonttuklarına tapıyor. Kağıt para adındaki putun önünde saygıyla eğiliyor, bütün hesaplarını onu elde edebilmek için yapıyor ve bütün mesaisini onu elde edebilmek için harcıyor. Üstüne üstlük bunu yaparken, bahçe sahipleri misali, Allah'ın iradesini hiçbir şekilde hesaba katmıyor ve kendini mutlak anlamda müstağni addediyor. Bir koyup üç almanın hesaplarını yapıyor, yoksulun hakkına göz koyuyor ve hemcinslerinin aleyhine tuzaklar kuruyor.

Bilindiği üzere, putperest inanış biçimlerinde insanın Allah'la kendi arasında bağ kurması hiyerarşik bir düzene tabidir. Cahili Araplar o dönemde putları kendilerini Allah'a yakınlaştıran aracılar olarak nitelendiriyorlardı. Günümüzde ise insan için nefsini tatmin ve eşyayı elde edebilmek açısından tek vesilenin para olduğunu görüyoruz. Bu durumda karşımıza şu şekilde hiyerarşik bir düzen çıkmaktadır:

Para < Eşya < Nefs

Bunun anlamı şudur: İnsanın en büyük putu nefsidir, insan nefsini tatmin edebilmek için birtakım zevklere ve eşyaya ihtiyaç duyar, kapitalist sistemde bunun için gerekli olan yegâne unsur ise para olmuştur. Bir başka ifadeyle nefsini (hevasını) ilah edinen insan, onu memnun edebilmek için eşyayı, eşyaya ulaşabilmek için ise parayı ilah edinmiştir. Bu nedenledir ki insan, günümüz dünyasında bütün kapıların para sayesinde kendisine açılacağına inanmakta, bu bağlamda onu tek üstün güç olarak kabul etmekte ve kendi elleriyle bastığı paraya tapmaktadır. Putunu cebinde gezdirmekte ve ihtiyaç hissettiğinde de onu yemektedir. Nefsi uğruna, para için her şeyini feda etmekte, doğayı tahrip ederek karada ve denizde fesada sebebiyet vermekte ve hepsinden de önemlisi ahiretini kaybetmektedir.

Hal böyle iken günümüz dünyasında insan şu dua üzere yaşamaktadır:

"Rabb'imiz bize dünyada ver"

Zira nereden gelip nereye gittiğini unutan insanın gözü dünyadan başkasını görmüyor. Kapitalizm insanın tüm manevi değerlerini, enerjisini ve zamanını çalıyor. Karşılığında ise ona dünya metaıyla birlikte ebedilik vaad ediyor. Bu bağlamda insan, dünya malının kendisini ebedi kılacağı zannıyla sürekli olarak mal yığıp biriktirme çabası içerisinde yaşıyor ve sonsuzlaşma ümidi içerisinde sürekli olarak sanayi üreten yerler inşa ediyor (104/1-9, 26/129). Hulasa; insanın kendisine verilenle ahiret yurdunu araması, ancak dünyadan da nasibini almayı unutmaması gerekirken (28/77), o, bir ağacın altında gölgelenip dinlendikten sonra orayı terk eden yolcu misali hareket etmek yerine, dünyaya kazık çakmaya çalışıyor.

O halde bugün kırmamız gereken putlar geçmişte var olanlardan farklıdır. İnsan, öncelikle nefsini kurban etmek, eşyaya sırt çevirmek ve Samiri'nin altın buzağısı misali kendi basıp kendi taptığı kağıttan putu yakıp un-ufak ederek sonsuzluk denizine savurmak durumundadır.

Bilindiği gibi Lat, Uzza ve Menat, Arapların üç büyük putunun ismidir ve Kur'an'da kendilerinden söz edilmiştir. Peki, bugünün Lat, Uzza ve Menat'ı nedir, bu nasıl güncelleştirebilir? Aksi takdirde bu isimler tarihi bir bilgi olarak zihinlerimize yerleşecek ve bugün açısından hiçbir anlam ifade etmeyecektir. Elbette bu konuda pek çok yorum yapmak mümkün, ancak yukarıda söz ettiğimiz anlam çerçevesinde kapitalist sistemin dayandığı üç kağıt/üçkağıt (faiz, borsa, döviz) tam anlamıyla günümüzün Lat, Uzza ve Menat'ı haline gelmiştir. Kapitalist düşünceye sahip insanın, kendilerine ta'zimde bulunduğu ve kurbanlar sunduğu üç büyük put... İnsan kendi eliyle diktiği bu üç puta öylesine tapıyor ki, tüm manevi değerlerini, enerjisini, zamanını ve dolayısıyla ahiretini hiç çekinmeden sahte ilahlarının önünde kurban ediyor. Bu durum öyle bir hal almıştır ki, satıcıların Süleyman Mabedi’nin avlusunu ya da üç yüz altmış putun Kabe'nin çevresini işgal ettiği gibi hayatın tüm alanlarını işgal etmiştir. Böylece insanın anlamını yitirmesine ve aşağıların en aşağısına düşmesine neden olmuştur.

O halde bugün kendi benliğimizde Hz. İbrahim'in zuhuruna ihtiyacımız var. Süleyman Mabedi'nden ve Kabe'deki üç yüz altmış puttan söz etmemize karşın burada Hz. İsa'yı ve Hz. Peygamber'i zikretmememizin sebebi, Hz. İbrahim'in tüm muvahhidlerin atası oluşudur. Dolayısıyla, bugün içinde yaşadığımız toplumda, Hz. İbrahim misali "Siz kendi ellerinizle yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz?" söylemini yeniden gündeme taşımak zorunluluğuyla karşı karşıyayız. Ancak bu noktada söylem-eylem dengesi sağlanarak, kapitalizmin dayatmalarına karşın peygamberi bir duruş sergilenmelidir. Bunun yolu ise tıpkı Hz. İbrahim'in Hz. İsmail'i kurban ettiği gibi, O'na olan bağlılığın ispatı niteliğinde Allah'a kurbanlar sunmaktan geçmektedir:

“Fe-Salli li-Rabbike venhar/O halde sen de Rabb'in için sâllâ et ve (kurban) kes."

Bir tek cümleyle ifade etmek gerekirse bu, insanın bütün benliğiyle Allah'a teslim olması, nefsini Allah'ın yolunda feda etmesi, dolayısıyla kendisini sadece Allah'a adaması gerektiğini ortaya koyan genel bir ifadedir. "Kes", nefsini kurban et, dünya sevgisini, servet tutkusunu, seni maddenin esiri haline getiren tüm bağlarını Allah'ın adıyla bir çırpıda kesiver.

Sonuç itibariyle putperestlik, kapitalist düşüncenin ürettiği pislikler itibariyle geçmişteki cahiliyeye nazaran günümüzde çok daha yıkıcı boyutlara ulaşmıştır. Öyle ki, bahçe sahipleri kıssasında sözü edilen bencil, dünyaya tapıcı, müfsid insan tipine bugün hemen her alanda rastlamak mümkün. Bu bağlamda ihtiyacımız olan yegâne şey Kur'an ve sünnetin doğru anlaşılarak güncelleştirilmesi ve İslam'ın sahih bir yaşam biçimi olarak algılanıp pratiğe yansıtılmasıdır. Aksi halde gerek “Günümüz Müslümanı” ve gerekse günümüz toplumu, bahçe sahiplerinin duçar olduğu azapla yüz yüze gelecektir.

Selam ve dua ile…

* Bu konuda bknz. Ali Şeriati, İslam Bilim, Çev: Faruk Alptekin, Nehir Yay. 1992/İstanbul, Ekler-Dinler Tarihi Dördüncü Dersinin Soru-Cevap Bölümü, C. 2. shf. 553-557


 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
bypuff
Geri
Üst