Binbir Damla
Yusuf YAVUZ 110. Sayı / BİNBİR DAMLA
Ebu Talip ve Hz. Ali
Hz. Alinin annesi Fatıma Hatun, bir gün kocası Ebu Talibe dedi ki:
Alinin Muhammedin yanına gidip durduğunu görüyorum. Senin başına Muhammed yüzünden oğlunla ilgili bir iş gelmesinden korkarım!
Ebu Talip:
Demek oğlum bu sıralarda bunun için görünmüyor, dedi ve oğlunu takip etmeye başladı.
Hz. Peygamber s.a.v.le oğlu Aliyi, Mekkenin bir vadisinde birlikte namaz kılarken gördü. Namaz sonrasında Allah Rasulüne sordu:
Kardeşimin oğlu! Senin uyduğun bu din neyin nesi?
Hz. Peygamber s.a.v. şu cevabı verdi:
Amca, bu Allahın dinidir. Allahın meleklerinin ve peygamberlerinin dinidir. Babamız İbrahimin dinidir. Allah beni peygamber olarak bu dinle bütün kullara gönderdi. Ey amca, sen bu yola davetimi kabul etmeye ve bana yardımcı olmaya herkesten daha layıksın. Allahın birliğine inanmalı ve putlara tapmaktan vaz geçmelisin.
Ebu Talip, bir yeğenine bir de on yaşındaki oğlu Aliye baktı ve dedi ki:
Vallahi yaptığınızda ve söylediklerinizde bence bir sakınca yok. Fakat ben atalarımın dininden ayrılamam. Sen ise gönderildiğin şey üzerinde olmaya devam et. Yemin olsun ki ben sağ oldukça istediğin işi tamamlayıncaya kadar sana zarar gelmeyecek.
Sonra oğlu Aliye de durumunu sorup Hz. Ali r.a.:
Babacığım, ben Allaha ve Rasulüne iman ettim, Onun Allahtan getirdiklerini aynen kabul ettim. Ona tabi oldum ve Onunla birlikte namaz kıldım, cevabını verince dedi ki:
Oğlum, amcanın oğlu seni sadece hayır ve iyiliğe çağırır, sen Onun yolunda yürümeye devam et. Amca oğlunun girdiği yola girmen senin için iyidir.
Amcası Ebu Talibin bu tavrı Rasulullah s.a.v.i ferahlattı.
Ensâbül-Eşraf, 1/126; İbn Seyyidinnâs: Uyûnul-Eser (Beyrut 1992), 1/181; İbn Yusuf es-Salihî, Sübülül-Hüdâ ver-Reşâd (Beyrut, 1993), 2/301.
Safa Tepesinden Sesleniş
Peygamber Aleyhisselâmın peygamberliğinin ilk üç yıllık dönemi, insanları gizlice İslâma davet etmekle geçmişti. Hz. Ebu Bekir de bu davette elinden gelen desteği vermiş, birçok kişinin müslümanlığına vesile olmuştu. Nihayet Önce en yakın hısımlarını uyar mealindeki ayet-i kerime (Şuara, 214) nazil olunca, Peygamber Aleyhisselam açık davete başladı.
Bir gün Mekkede Safa tepeciğine çıkarak: Ey Kureyş topluluğu! diye seslendi ve bütün Kureyş kabilelerini yanına çağırdı. İşitenler gelip Peygamber Aleyhisselamın huzurunda toplandılar. Gelen Kureyşliler:
İşte geldik ya Muhammed! Bir haber mi var, dediler. Allah Rasulü s.a.v.:
Ne dersiniz? Ben size şu dağın arkasından bir grup atlının çıkıp geleceğini ve düşman baskınına uğrayacağınızı haber versem, doğru söylediğime inanır mısınız, dedi.
Evet inanırız. Çünkü senin doğru sözlü olduğunu çok tecrübe ettik. Herhangi bir suç işlediğine, bir yalan söylediğine rastlamış değiliz, dediler. Rasulullah s.a.v. devamla:
Öyleyse ben sizi, çetin bir azapla uyarmakla görevliyim. Allah Tealâ, en yakın hısımlarımı azapla uyarmamı, korkutmamı bana emretti. Sizler Lâ ilâhe illallah: Allahtan başka ilâh yoktur demedikçe, ne dünyada ne de ahirette size bir faydam olabilir, dedi.
Peygamber Aleyhisselâmın amcalarından Ebu Lehep bu sözleri duyunca sert tepki gösterdi ve ağzını bozdu:
Bizleri bunun için mi topladın? Yuh olsun sana, diye bağırdı.
Rasul-i Ekremin diğer amcası Ebu Talip de İslâma girmekten uzak kalmıştı. Fakat ömrü boyunca Peygamber Aleyhisselama iyi davranmış, kendisine her hususta devamlı yardımcı olmuştur. Ebu Lehep ise hep engellemeyle meşgul olmuş, Hazreti Peygamber için: Ona inanmayın, o yalancıdır, dinden çıkmıştır! gibi sözlerle insanları ondan uzaklaştırmaya çalışmıştır.
Et-Tabakâtül-Kebîr, 1/169; İbn Kesîr: es-Sîretün-Nebeviyye (Beyrut 1997), 1/469-474; İbn Burhâneddîn el-Halebî: İnsânül-Uyûn, 1/460.
Müşriklerin Garip Teklifleri
Bir gün Mekkeli müşriklerin büyükleri, onları İslâma davet eden Peygamber Aleyhisselâmı yanlarına çağırarak şöyle dediler:
Ey Muhammed! Sen bizim atalarımızın bağlı olduğu dinimizi küçümsedin, putlarımızı kötüledin, bizi akılsız yerine koyup birliğimizi bozdun. Maksadın mal ve servet elde etmek ise aramızda bolca mal toplayıp sana verelim. Yok istediğin şanlı şöhretli bir kişi olmak, herkesçe tanınmaksa, biz seni şanlı ve ulu biri olarak tanıyalım. Başımıza kral olmak istersen seni kral seçelim. Eğer cinlerden etkilendiysen, bundan kurtuluncaya kadar seni tedavi edelim.
Rasulullah Aleyhisselâm onlara şöyle cevap verdi:
Söylediklerinizin hakikatle hiçbir ilgisi yok. Ben, Rabbimin bana yüklediği peygamberlik vazifesini size tebliğ ediyorum. Söylediklerimi kabul ederseniz ne âlâ! Aksi halde bana düşen, Allahın emrini yerine getirmek için her güçlüğe katlanmaktır.
Ey Muhammed! Öyleyse Rabbinden dile de şu dağları kaldırıp bizden uzaklaştırsın, memleketimizi genişletsin. Geçmiş atalarımızdan bazı kişileri de bizim için diriltsin! Bunları yapmazsan, bari kendin için bir şeyler edinmeye bak. Rabbin sözlerini tasdik edecek bir melek gönderiversin! Rabbinden iste de sana bahçeler, köşkler ve hazineler versin. Çünkü sen de bizim gibi geçimini sağlamak için çarşılarda dolaşan bir insansın. Eğer gerçekten peygambersen, böylece mertebeni de öğrenmiş oluruz, dediler. Rasulullah s.a.v.:
Ben Rabbimden bunları isteyecek değilim, size bunun için gönderilmedim. Allah beni inananlar için cennetle müjdeleyici, inanmayanlar için de cehennemle korkutucu ve uyarıcı olarak göndermiştir, diye cevap verdi.
Dediler ki:
Ey Muhammed! Rabbin bizim seninle böyle oturup sorular soracağımızı bilmiyor muydu? Neden bize verilecek cevaplar önceden sana öğretilmedi? Tebliğ ettiğin şeyleri kabul etmediğimiz zaman bize ne yapacağın niçin sana bildirilmedi? Artık bundan sonra ya biz seni yok ederiz, ya sen bizi yok edersin!
İbnHişam: es-Sîretün-Nebeviyye, 1/322-35; İbn Cerîr et-Taberî: Câmiul-Beyân (Beyrut 1988), 19/164-165; el-Kurtubî: Câmili-Ahkâmil-Kuran (Kahire 1996), 10/334-35
Yusuf YAVUZ 110. Sayı / BİNBİR DAMLA
Ebu Talip ve Hz. Ali
Hz. Alinin annesi Fatıma Hatun, bir gün kocası Ebu Talibe dedi ki:
Alinin Muhammedin yanına gidip durduğunu görüyorum. Senin başına Muhammed yüzünden oğlunla ilgili bir iş gelmesinden korkarım!
Ebu Talip:
Demek oğlum bu sıralarda bunun için görünmüyor, dedi ve oğlunu takip etmeye başladı.
Hz. Peygamber s.a.v.le oğlu Aliyi, Mekkenin bir vadisinde birlikte namaz kılarken gördü. Namaz sonrasında Allah Rasulüne sordu:
Kardeşimin oğlu! Senin uyduğun bu din neyin nesi?
Hz. Peygamber s.a.v. şu cevabı verdi:
Amca, bu Allahın dinidir. Allahın meleklerinin ve peygamberlerinin dinidir. Babamız İbrahimin dinidir. Allah beni peygamber olarak bu dinle bütün kullara gönderdi. Ey amca, sen bu yola davetimi kabul etmeye ve bana yardımcı olmaya herkesten daha layıksın. Allahın birliğine inanmalı ve putlara tapmaktan vaz geçmelisin.
Ebu Talip, bir yeğenine bir de on yaşındaki oğlu Aliye baktı ve dedi ki:
Vallahi yaptığınızda ve söylediklerinizde bence bir sakınca yok. Fakat ben atalarımın dininden ayrılamam. Sen ise gönderildiğin şey üzerinde olmaya devam et. Yemin olsun ki ben sağ oldukça istediğin işi tamamlayıncaya kadar sana zarar gelmeyecek.
Sonra oğlu Aliye de durumunu sorup Hz. Ali r.a.:
Babacığım, ben Allaha ve Rasulüne iman ettim, Onun Allahtan getirdiklerini aynen kabul ettim. Ona tabi oldum ve Onunla birlikte namaz kıldım, cevabını verince dedi ki:
Oğlum, amcanın oğlu seni sadece hayır ve iyiliğe çağırır, sen Onun yolunda yürümeye devam et. Amca oğlunun girdiği yola girmen senin için iyidir.
Amcası Ebu Talibin bu tavrı Rasulullah s.a.v.i ferahlattı.
Ensâbül-Eşraf, 1/126; İbn Seyyidinnâs: Uyûnul-Eser (Beyrut 1992), 1/181; İbn Yusuf es-Salihî, Sübülül-Hüdâ ver-Reşâd (Beyrut, 1993), 2/301.
Safa Tepesinden Sesleniş
Peygamber Aleyhisselâmın peygamberliğinin ilk üç yıllık dönemi, insanları gizlice İslâma davet etmekle geçmişti. Hz. Ebu Bekir de bu davette elinden gelen desteği vermiş, birçok kişinin müslümanlığına vesile olmuştu. Nihayet Önce en yakın hısımlarını uyar mealindeki ayet-i kerime (Şuara, 214) nazil olunca, Peygamber Aleyhisselam açık davete başladı.
Bir gün Mekkede Safa tepeciğine çıkarak: Ey Kureyş topluluğu! diye seslendi ve bütün Kureyş kabilelerini yanına çağırdı. İşitenler gelip Peygamber Aleyhisselamın huzurunda toplandılar. Gelen Kureyşliler:
İşte geldik ya Muhammed! Bir haber mi var, dediler. Allah Rasulü s.a.v.:
Ne dersiniz? Ben size şu dağın arkasından bir grup atlının çıkıp geleceğini ve düşman baskınına uğrayacağınızı haber versem, doğru söylediğime inanır mısınız, dedi.
Evet inanırız. Çünkü senin doğru sözlü olduğunu çok tecrübe ettik. Herhangi bir suç işlediğine, bir yalan söylediğine rastlamış değiliz, dediler. Rasulullah s.a.v. devamla:
Öyleyse ben sizi, çetin bir azapla uyarmakla görevliyim. Allah Tealâ, en yakın hısımlarımı azapla uyarmamı, korkutmamı bana emretti. Sizler Lâ ilâhe illallah: Allahtan başka ilâh yoktur demedikçe, ne dünyada ne de ahirette size bir faydam olabilir, dedi.
Peygamber Aleyhisselâmın amcalarından Ebu Lehep bu sözleri duyunca sert tepki gösterdi ve ağzını bozdu:
Bizleri bunun için mi topladın? Yuh olsun sana, diye bağırdı.
Rasul-i Ekremin diğer amcası Ebu Talip de İslâma girmekten uzak kalmıştı. Fakat ömrü boyunca Peygamber Aleyhisselama iyi davranmış, kendisine her hususta devamlı yardımcı olmuştur. Ebu Lehep ise hep engellemeyle meşgul olmuş, Hazreti Peygamber için: Ona inanmayın, o yalancıdır, dinden çıkmıştır! gibi sözlerle insanları ondan uzaklaştırmaya çalışmıştır.
Et-Tabakâtül-Kebîr, 1/169; İbn Kesîr: es-Sîretün-Nebeviyye (Beyrut 1997), 1/469-474; İbn Burhâneddîn el-Halebî: İnsânül-Uyûn, 1/460.
Müşriklerin Garip Teklifleri
Bir gün Mekkeli müşriklerin büyükleri, onları İslâma davet eden Peygamber Aleyhisselâmı yanlarına çağırarak şöyle dediler:
Ey Muhammed! Sen bizim atalarımızın bağlı olduğu dinimizi küçümsedin, putlarımızı kötüledin, bizi akılsız yerine koyup birliğimizi bozdun. Maksadın mal ve servet elde etmek ise aramızda bolca mal toplayıp sana verelim. Yok istediğin şanlı şöhretli bir kişi olmak, herkesçe tanınmaksa, biz seni şanlı ve ulu biri olarak tanıyalım. Başımıza kral olmak istersen seni kral seçelim. Eğer cinlerden etkilendiysen, bundan kurtuluncaya kadar seni tedavi edelim.
Rasulullah Aleyhisselâm onlara şöyle cevap verdi:
Söylediklerinizin hakikatle hiçbir ilgisi yok. Ben, Rabbimin bana yüklediği peygamberlik vazifesini size tebliğ ediyorum. Söylediklerimi kabul ederseniz ne âlâ! Aksi halde bana düşen, Allahın emrini yerine getirmek için her güçlüğe katlanmaktır.
Ey Muhammed! Öyleyse Rabbinden dile de şu dağları kaldırıp bizden uzaklaştırsın, memleketimizi genişletsin. Geçmiş atalarımızdan bazı kişileri de bizim için diriltsin! Bunları yapmazsan, bari kendin için bir şeyler edinmeye bak. Rabbin sözlerini tasdik edecek bir melek gönderiversin! Rabbinden iste de sana bahçeler, köşkler ve hazineler versin. Çünkü sen de bizim gibi geçimini sağlamak için çarşılarda dolaşan bir insansın. Eğer gerçekten peygambersen, böylece mertebeni de öğrenmiş oluruz, dediler. Rasulullah s.a.v.:
Ben Rabbimden bunları isteyecek değilim, size bunun için gönderilmedim. Allah beni inananlar için cennetle müjdeleyici, inanmayanlar için de cehennemle korkutucu ve uyarıcı olarak göndermiştir, diye cevap verdi.
Dediler ki:
Ey Muhammed! Rabbin bizim seninle böyle oturup sorular soracağımızı bilmiyor muydu? Neden bize verilecek cevaplar önceden sana öğretilmedi? Tebliğ ettiğin şeyleri kabul etmediğimiz zaman bize ne yapacağın niçin sana bildirilmedi? Artık bundan sonra ya biz seni yok ederiz, ya sen bizi yok edersin!
İbnHişam: es-Sîretün-Nebeviyye, 1/322-35; İbn Cerîr et-Taberî: Câmiul-Beyân (Beyrut 1988), 19/164-165; el-Kurtubî: Câmili-Ahkâmil-Kuran (Kahire 1996), 10/334-35